26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 NİSAN 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER KİŞİLER gibi toplumların da anılarla ve özlemlerle yaşama- sı hayra alamet sayılmaz. Gün, yaşama sevinci vermiyor de- mektir. “Haydi kızlar, okula!” kam- panyası üzerine gölge düşürü- len bir günde Köy Enstitüle- ri’nin yurdun en ücra köşelerine kadar yaydığı çağdaş eğitim heyecanını anmak bile acı veri- yor insana. Nereye gidiyor bu ül- ke? Yarım yüzyıl önceki o dö- nemlerin coşkusunu yaşamanın ardından bilinmez bir geleceğe sürükleniş mi? Şu sıra göze çarpan en dü- şündürücü olgu, toplumun par- çalara bölünerek ufalanışıdır. Cumhuriyetin kavramları yıkıl- makta, toplumun bütünlükçü bağları hoyratça koparılmakta- dır. Niçin? Zihinleri zorlayan bir yığın soru var. Çağdaş yaşam için çocuk okutmaya çalışan bir derneğin bağışçılarını ve okuttuklarını gösteren listelere el konması ve ancak birkaç gün sonra geri verilmesi kuşku uyandırıcı oldu. Son günlerin arama ve gözaltı iş- lemlerini usta ceza avukatı ti- tizliğiyle inceleyen Turgut Ka- zan, “Soruşturma konusuyla il- gisi olmayan bu listeler yoksa kopyalanarak başkalarının eline mi geçti?” diye soruyor bir tele- vizyon kanalında. İster istemez, yeni yetişen kuşakları kendi yanlarına çekmek isteyen tari- katler geliyor akla. Böylesine sorular, kuşkular, kopukluklar, korkular içinde ya- şayan bir toplumdan hayır gelir mi? 1 Mayıs’ı “Dayanışma Bay- ramı” ilan etmek bu ufalanma- yı gidermeye yetmeyecek her- halde. Ulus kavramını yok eden böy- le bir parçalanış ve dağılış, tam da ülkenin iç ve dış sıkıntılar, çul- lanışlar, çıkmazlar karşısında bunaldığı bir döneme rastlıyor. Teğet geçeceği söylenen kriz, daha önceki ekonomik politi- kaların yanlışlığına eklenerek ülkeyi yeryüzünün işsizlik re- kortmeni yaptı. Ankara, NATO Genel Sekre- terliği işinde sözünü dinleteme- diği gibi, AB çevrelerini de küs- türüp bir kez daha Fransa Cum- hurbaşkanı’nın hışmına uğradı. Bush karabasanından kur- tulmanın sevinciyle kucak açılan Obama, Güneydoğu sorununu “azınlık” kavramına bağlayarak ayrılıkçılığı körükledi. ABD’nin “Ermenistan’la dost olun” baskısı sonuçta Azerbay- can’la arayı açıp genç Aliyev’in Moskova’ya yönelmesine yol açtı. Böyle bir konjonktürde bo- yutları, amacı, süresi ve sonu belli olmayan suçlamalarla da- ha fazla kaos yaratmak kadar büyük yanlış olamaz. Ulus kavramının bütünleştiri- ci özüne yeniden dönmek ge- rekiyor. Etnik köken, dinsel inanç, dil başkalığı gibi konularla yeni bölünmelerin tohumlarını ekmeyen, bugünkü “halk”taki farklılıkların ve ayrılıkların öte- sinde, geçmişten gelip gelece- ğe uzanan bir kavram. Soyut, ama anlamlı; sürekli oluşturul- ması gereken, oluştukça güç- lenen; ne yazık ki zayıflatmaya başladığımız. AÇI MÜMTAZ SOYSAL Toplumun Ufalanması PENCERE Sıra CHP’ye mi Geliyor?.. Yalçın Doğan Hürriyet’teki köşesinde Erge- nekon tertibinin dökümünü yapıyor: “Önce Kanal Biz, patronu Tuncay Özkan. Ar- dından ART, patronu Mustafa Özbek. Son ola- rak Kanal B, patronu Prof. Dr. Mehmet Haberal. Anılan kanalların ortak yanı AKP’ye muhalefet. Anılan patronların ortak yanı Ergenekon sanığı. Tesadüfe bakın.” Ya gazeteler, dergiler, vb... Cumhuriyet... Doğan Grubu’nun gazeteleri... Aydınlık... Belki unuttuklarım da vardır... Sonra?.. Atatürkçü Düşünce Derneği... Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği... Çağdaş Eğitim Vakfı... İşçi Partisi... Eski Atatürkçü rektörler... ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ne karşı çıkan pro- fesörler... Peki, sıra kimde?.. CHP’de mi?.. Baykal, Ergenekon tertibi için ne dedi: “- AKP darbesi...” AKP’li bakanlar, CHP Genel Başkanı’na ver- yansın ediyorlar... Doğrusu ya Ergenekon rejiminde CHP gibi bir partiye yer yok... İstanbul’da mukim bir sıradan savcı, tüm yurt sathında polisi harekete geçirip gözaltılar yaptı- rabiliyor, ev ve işyerlerini bastırabiliyor, istediği kişiyi polisle İstanbul’a getirtebiliyor... Hukukçular bu eylemlerin yasalara aykırı ol- duğunu söylüyorlar... Ancak sıkıyönetim yasasında var olan yetkiler kullanılıyor... Aldıran yok... Manzara ilginç... Bir Başbakanımız var, diyor ki: “Camiler kışlamız Kubbeler miğferimiz Minareler süngümüz Müminler askerimiz” Hiçbir özeleştiri yapmadan, tövbe etmeden dev- letin başına geçiyor... Anayasa Mahkemesi’nin kesin kararı: “AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağıdır...” Anayasa Mahkemesi kararının konusu partinin lideri diyor ki: “- Ben Ergenekon’un savcısıyım...” Tablo bu kadar açık seçik, çarpıcı ve tartış- masız... AKP’ye ilişkin yargı kararına kimse aldırmıyor, ama, yargının İstanbul’da mukim birkaç görev- lisi siyasete giriyor, tüm ilerici, Atatürkçü, laik, de- mokrat muhalefetin icabına 2 yılda 12’nci dalgayı bulan eylemlerle bakıyor... Sıra nereye gelecek?.. Bu gidişle CHP’ye... İstanbul’da Ergenekon savcısı parti kapata- maz... Ama, CHP’ye de, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği, İşçi Parti- si, Çağdaş Eğitim Vakfı, Doğan Grubu, Cumhu- riyet gazetesine öngördüğü yöntemi uygular; par- tinin önde gelen kişilerini bir sabah polis marife- tiyle evlerinden toparlayıp Emniyet’te nezaret- haneye kapatır ve der ki: - Sizler Ergenekoncusunuz... Gidiş o gidiş... “İ nsanoğlunun kazanacağı en büyük zafer, korkuyu yenme- siyle elde edilecek zaferdir” der, Köy Enstitülerinin kurucu- su İsmail Hakkı Tonguç “Canlandırıla- cak Köy” adlõ yapõtõnda. Korkularõ yene yene, zorbalardan zorbalõklardan kurtula- rak günümüze doğru gelmiyor bu insan? Korkularõ yene yene bilimi, sanatõ, uygar- lõğõ yaratmadõ mõ? Yeniden Doğuş (Rö- nesans), Aydõnlanma dönemi, Fransõz Devrimi, nice yiğitliklerle kazanõlan, ya- şamõ yeni aşamalara ulaştõran yengiler... İç korkularõ, dõş korkularõ yenmeden ulaşõ- labilir mi özgürlük, eşitlik, hoşgörü, insanca paylaşõm gibi evrensel değerlere... Ger- çekleştirilebilir mi halk yönetimi?.. Yaşa- mak, korkuyla savaşõm bugün de. Yeni zor- balar, egemenler, kapitalizm, korkuya yas- lanarak, yeni korkular üreterek sürdürüyor egemenliklerini. Bir yurtsever: Tonguç Toplumumuzu köleliklerin her çeşidin- den kurtarmayõ, eğitimi sürekli özgürleş- me eylemine dönüştürmeyi amaçlayan bir büyük eğitimci Tonguç, hazõr düşüncele- rin, çözümlerin, Tanzimat öykünmeciliği- nin üstüne çõkarak yaratõcõlõğa ulaşmõş. Kur- tuluş savaşçõsõnõn kanõyla haritasõnõ çizdi- ği Anadolu’ya dört elle sarõlmõş bir yurt- sever. Dünya eğitimine katkõ sayõlan yaşamõ eğitim ortamõna, özgürleşme eylemine dönüştüren Köy Enstitülerinin, eğitim imecelerinin yaratõcõsõ. “Yaşamın amacı, ileri millet olarak yaşamaktır, ortaçağ hayatından farksız geri bir hayata razı olan insan kalaba- lığıyla çağımız uygarlığına katılama- yız, diri millet haline gelemeyiz...” İleri uluslarõn geri bir yaşama razõ insan kala- balõklarõ olmaktan nasõl kurtulduklarõnõ, hangi aşamalardan geçtiklerini çok iyi in- celemiş, kendi toplumsal, ekonomik ko- şullarõmõza göre toprağõmõzõ, insanõmõzõ en iyi şekilde değerlendirecek eğitim dizge- sini yaratmõş... Bir yerden bir yere ulaşmanõn çok zor ol- duğu dönemde, 61 il, 305 ilçe, 9150 köy gördükten sonra yazmõş Canlandırıla- cak Köy adlõ yapõtõnõ. Bilimin yol göste- riciliğiyle eğilmiş konusuna: “Diri millet olma”, “canlanma”, “canlandırma” onun eğitim anlayõşõnõn temel kavramlarõ. Anadolu insanõ, yüzyõllarõn sömürüsü, baskõsõ altõnda ezgindir; yağmacõlõk, saldõrõ, zaptiye, ağa korkusuyla yõlgõndõr. Geri üre- tim yaşamõnõn, toplumsal bellekteki boşi- nanlarõn tutsağõdõr. Köy Enstitülerinin doğuşu Acõlarõ ağõda; özlemleri, bozlağa dö- nüşmüştür. Yazgı saymaktadõr çekisini çilesini. Bir korkular sarmalõnda ölgündür. Onu uyandõrmak, korkusuz baskõsõz dü- şünen, arayan, bilgiyle, bilinçle daha bol üreten, ürettiklerinin bölüşümünü denet- leyen, kendi kendini yönetebilecek aydõn- lõğa ulaştõran bir yetişme yolu tutmak ge- rekti. İşte, üretim yaşamõnõ eğitim ortamõna dönüştüren, işçilikle öğrenciliği birleştiren, eğitimde sürekliliği, yaygõnlõğõ, gelişen yaşama uyan esnekliği gerçekleştiren Köy Enstitüleri bu düşünceden doğdu: Sonra sen geldin nisanlar geldi Durdu o içimize akıttığımız kan Yenilendi gücümüz bembeyaz Köyler bebesi halk babası Bize çalışmaya başladı tarlalar İkinci Dünya Savaşõ ortamõnda, yirmi bölgesinde Anadolu’nun gelmez denilen su- larõ getiren, yanmaz denilen õşõklarõ yakan, bomboz kõrlarõ göverten, doğaya, insana ye- ni değerler katan üretici yaratõcõ yaşam ime- celeri... Kendini, çevrelerini değiştiren in- sanlarõn özgürleşme eylemi... Bilgiyi işe, esere çevirmek... Toprağõn, insanõn uyanõşõ, canlanõşõ... Şöyle der, yöneticilere yazdõğõ mek- tupta Tonguç: “Enstitülerde bisiklet, motosiklet kul- lanma işini, bir müzik aracı çalmayı, şar- kı söylemeyi, milli oyunlar oynamayı herkes öğrenmelidir. Tüm zorluklarına karşın, kız-erkek yaşamın çeşitli işleri- ne, eğlencesine, acılarına, ortaklaşa ka- tılmalıdır. Bayağı olan her şeyden ka- çınmak, korunmak koşuluyla, kız-erkek yaşamı tümüyle yaşamalıdır.” Aydın kimliği “Yaşamı tümüyle yaşamak” korkula- rõ içten yenmek, canlanmak, görünmez ol- muş zincirleri kõrmak, insanca özlemleri gerçekleştirmek değil midir? Kolay mõdõr insanõn değişmesi, sürekli kendini yenile- mek, aşmak, ekin, sanat dünyasõna açõl- madan?.. Sürekli okumak, değerli yapõtlarõn ha- vasõnõ solumak, içine sindirmek gerekir. Tonguç, yüzyõllarõn açõğõnõ kapatmak is- tercesine her enstitülünün sağlõklõ bir oku- ma alõşkanlõğõ edinmesini ister. Kitap, ek- mekle bir tutulacaktõr; özgür okuma saat- leri çok iyi değerlendirilecektir. İnsan, içinden aydõnlanarak, düşünceleri özüm- leyerek korkularõ yener, özgürce düşüne- bilir, aydõn kimliğine kavuşur... “Serbest okumaya değer verilmeyen eğitim kurumlarında kitap yakan, ki- taplıklara kilit vurabilen, öğrencileri eşkıya takip eder gibi kovalayan gaddar kara cahiller peydah olur. Hoşgörüden eser kalmaz, hafiyelik makbul hizmet- ler arasında yer alır. Müstebitler kah- raman kesilir. Böyle eğitim kurumu, geriliğe bütün kapılarını açar, cumhuriyete hizmet eden bir kurum olamaz, bilakis onu te- melinden yıkan bir araç haline gelir.” (Canlandõrõlacak Köy s. 643) Öyle de ol- madõ mõ?.. Korkuyu yenmek Köy Enstitülerini kapatanlar, egemen- liklerini korkuya yaslanarak, korkular üre- terek sürdürenler, önce kitaplõklara kilit vur- madõ mõ? 12 Martlar, 12 Eylüller, ülkeyi korku toplumuna dönüştürmedi mi? Bugün de, Uğur Mumcu’nun dediği gi- bi: İdeolojide tam bağõmsõzlõk, eğitimde Köy Enstitüleri, özgürleşme eylemi... Köy Enstitüleri Özgürleşme Eylemi Mehmet BAŞARAN H alkevleri gibi Köy Enstitüleri de birer aydõnlanma odağõ idi. Bir büyük eğitim dev- rimi idi yapõlan ve oradan devrimciler yetişti. Kendi dünyasõnõ kurabi- len, kendi seçimlerini ya- pabilen bilinçli yurttaş ye- tiştirme amacõnõ güdüyor- du Cumhuriyeti kuranlar. Ama feodalite, köy ağala- rõ buna izin veremezdi. Hemen harekete geçtiler. Zaten çok partili düzen başlõyordu. Politikacõ, hal- kõn oyuna muhtaçtõ. Köy ağalarõ bu halkoyu tekeli- ni elinde tutuyordu. Politikacõ ise ona muh- taçtõ ve kolay karşõ koya- mazdõ. Güçlü ağa Kinyas Kartal, Milli Şef CHP Ge- nel Başkanõ İnönü’ye ge- lip “Paşam bu okulları kapat. Yoksa doğudan oy alamazsın” demiştir. İnönü, Köy Enstitülerini destekliyordu ama çok par- tili düzende köy ağalarõna karşõ durmak kolay değil- di. Türkiye Cumhuriye- ti’nin büyük eğitimcisi Ha- san Âli Yücel görevinden ayrõlmak zorunda bõrakõldõ. Karşõdevrim bütün gücü ve hilekârlõğõ ile sahne- deydi artõk. Demokrat Parti iktidara gelince Köy Enstitülerinin defteri dürüldü. 60’lõ yõl- larda tanõdõğõm Türkiye’nin en güzel insanlarõ Saba- hattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Azra Erhat ve onlara katõlan Yaşar Ke- mal ve o põrõl põrõl enstitü mezunlarõ ile birlikte 17 Nisan’larõ Saraybur- nu’ndaki gazinoda kutla- yõşõmõzõ hiç unutmam. Bugün Çağdaş Yaşamõ yok etmek isteyenler dün- kü Köy Enstitülerinin düş- manlarõdõr. Türkiye Cum- huriyeti’nin aydõnlanma- cõ, çağdaş, düşünen, soran sorgulayan, eleştiren, bey- ni ile yaşayan yurttaşlar yetiştirmesini ve onlarõn çoğalmasõnõ istemiyorlar. Çünkü onlarõn varlõğõnda iktidarlarõnõ koruyamaya- caklarõnõn bilincindedir- ler. Bir köleler toplumu is- tiyorlar. Bir ümmet top- lumundan bir ulus yara- tõlmõş olmasõ onlarõ ra- hatsõz ediyor. Onlarõn pa- rolalarõ uygun adõm geri- ye ümmet toplumuna dön- üştür. Bundan kimsenin kuşkusu olmasõn. 17 Nisan Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR mumtazsoysal@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear