26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
E ğitim ve çocuk bir- birini tamamlayan iki gerçekliktir. Eğitim olmazsa çocuk- lar, gençler gelişip ay- dõnlanamaz. Eğitimi “eğim” yapan yetiştiril- miş yetkin, donanõmlõ eği- timcilerdir. Çocuk ve insan ruh sağ- lõğõndan haberli olanla- rõn, eğitsel ve gündelik yaşamlarõnda bilimsel ger- çeklerin yer aldõğõnõ gö- rürsünüz. O çocuklar şan- slõ çocuklardõr. Oysa, ger- çek bir eğitim etkinliğin- de şans değil, somut ger- çeklikler yer alõr... Somut eğitimsel gerçeklik de bü- tün çocuklarõn ve gençle- rin insan duyarlõlõğõ ile yüklü, iletişime açõk bir eğitim etkinliğini yaşa- malarõndan geçmektedir. Şiddetin etkisi: Ailede ve okullarda “şiddet yö- netimi”(!) ile eğitim, sa- nõlanõn tersine olumsuz et- ki yapmaktadõr. Çocuk- larda ve gençlerde arsõz- laşmaya, dengesizleşme- ye yol açmaktadõr. Çocu- ğa ve gence en sağlõklõ yaklaşõm, anlayõş ve kar- şõlõklõ iletişimi koruya- rak sürdürmekten geç- mektedir. “ ‘Çocuk Dos- tu’ okullarda ders iz- lenceleri çocuk dostu- dur ve cinsiyet yanlılı- ğından arınmıştır. Şid- dete sıfır tolerans gös- terilen bu okullar, ço- cukların, velilerin ve da- ha geniş anlamda top- lulukların kendi yerel okullarının yönetimine katılmalarını özendirir. Çocuklara daha sağlık- lı ve mutlu ortamlar sağlayarak öğrenip ge- lişmelerini güvence al- tına almak ve böylece okullaşma oranlarını arttırmak ve okul terk oranlarını azaltıp ulus- lararası öğretim stan- dartlarına ulaşmak. (Cumhuriyet, Figen Atalay, 15 Kasım 2008)” Sonuç: Yukarõda sözü- nü ettiğimiz çağcõl, bi- limsel, yaparak yaşaya- rak öğrenme sistemini bu- gün de yaşama geçirebili- riz. Yeter ki bunu isteye- lim. Eğitbilim tarihimizde, karşõmõzda duran, uygu- lanmayõ bekleyen, bu ne- denle uygulanmasõ o den- li zor olmayan Köy Ens- titüleri gibi bir deneyim var: Toplumsal kalkõnma projesi! Kimilerinin söylediği gibi “zamanın geçtiğine” katõlmõyorum. Bu değer- lendirme, kalõpçõ düşü- nenlerin bakõş açõsõdõr. Ezberci kafanõn!.. Köy Enstitüsü sistemi- nin esas alõndõğõ, bugünün koşullarõndan yola çõkõ- larak uygulanacak bir eğit- bilimsel sistem, köyleri- mizden gecekondulara, tüm yurdumuza devrimsel bir atõlõm sağlayacaktõr. Bunun gerçekleşmesi de halkçõ, devrimci, Köy Ens- titüsü sistemini içselleş- tirmiş bir siyasal erk ve onunla kafa ve gönül bir- liği yapacak halkõmõz, ay- dõnlarõmõzdan geçecektir. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 24 MART 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Balbay Olmak, Olmamak! AKP, Türk basınının büyük bölümünü ele ge- çirmiş durumda!.. Bu basının önde gelen yazar- larını da!.. Açıyorum bilgisayarı, gazeteleri inceliyorum; Za- man, Şafak, Star, Taraf, Vakif, Bugün, hatta Ra- dikal adlı gazeteleri; haberleri, yazılarıyla sürek- li iktidarın, daha doğrusu Başbakan Erdoğan Bey’in sürekli övgücü yazarlarını, Kekeç’leri, Ardıç’ları, Aköz’leri, Karaali’leri, Çongar’ları, Ko- ru’ları, Bayramoğlu’ları, Korkmaz’ları, Güler- ce’leri, Alpay’ları, Karakaş’ları, Türköne’leri, Ilıcak’ları, Atıf Bir’leri ve Çetin Altan’ın iki oğlu Altan’ları vb. vb... Üstelik içlerinde, üniversitelerde hocalık eden- ler bile var!.. Benim en şaştığım onlar! Bilimde, sa- natta, kültürde, bir yerlere gelmiş kişiler, toplumda olup bitenleri görmekte niye bu denli kayıtsız, bu denli yanlı? Özel çıkarlar, hesaplar mı? Şöyle böyle yetmiş yıldır Türk basınını izlerim. En az altmış yıldır da içindeyim. İktidarlar, başba- kanlar geldi geçti, iktidarlar muhalefetler, asker yönetimleri, darbeler, darbe sonları... Gazeteler, yazarlar, yandaş olanlar, karşı olanlar... Hiç, bu- günküler gibi kendilerini kopkoyu bir yandaşlık- la iktidardakileri, daha doğrusu tek başına Başba- kan’ı övmekte yarışanlar olmadı!... Böyleleri ya hiç yoktu ya da bir iki militan, hepsi bu... Şimdi seçime gidiyoruz. Bu yerel seçim, ama genel seçimden daha önemli, daha yaşamsal. Er- doğan Bey, bir kez daha yüzde kırkları aştı mı, bekleyin ülkenin başına gelecekleri... Anayasa mı altüst edilecek, adalet işleri mi; ekonomide, top- lumda, her alanda belli bir kesimin yararlanacağı, çoluk çocuğa sağlanacak kazanç kapıları mı!.. Adlarını yazdığım yazarların, yazarcıkların bir he- defi var, önce Mustafa Kemal Atatürk, sonra Cumhuriyet’in Kemalist ordusu, askerleri, paşala- rı, görevde olanlar, olmayanlar... Sonra, ‘Cum- huriyet!’ Atatürk’ün kurduğu gazete; Yunus Na- di, Nadir Nadi, İlhan Selçuk gibi gerçek ulus- severlerin, Mustafa Kemal ülküsüne inananların yaşam boyu bu ilkeleri savunanların, savuna- cakların gazetesi... Gelelim Sevgili Mustafa Balbay’a... Der demez, bir mayıs akşamını anımsıyorum. Balbay’la eşinin Akyaka’ya gelmelerini, evliliklerinin ilk gününü Yü- celen Otel’in salonlarında kutlamamızı, bu sev- gili kardeşlerimizi ilk kutlayan olmamızı... Şimdi Mustafa Silivri’de bir hücrede, yargıç önü- ne çıkarılacağı günü bekliyor... Hangi aydan sonra sıra gelecekse! Ama o durmaz; düşünce- sini, yazıyla anlatmayı sürdürür. Kimse gerçek bir yazarın kalemini kıramaz; ne yargıç, ne savcı ne de iktidar sahipleri!.. Varsın, iki küçük yavru De- niz’le Yağmur, bekleyedursun babalarına ka- vuşacakları günü... O da, er geç, fazla gecikme- yecektir, “Balbay çıkacak yine yazacak” diye bağıran Türk halkının direnişiyle... “Demek hepiniz Balbay’sınız” mı diyorsunuz ad- larını sıraladığım arkadaşlar? Evet, hepimiz Bal- bay’ız. Hani birileri, ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diye bağır- mak özgürlüğüne sahip ise, bizler de, açık açık ‘Hepimiz Balbay’ız’ diyoruz. Türk basınının en değerli yazarlarıyla, demokrasiye, insan hakları- na, gerçek adalete inanan halkıyla birlikte... Ül- kemizin yeniden karanlıklarda boğulmasını ön- lemek için, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla ‘la- ikliğe karşı odak’ olmuş bir anlayışın en kısa sü- rede bilinçli halkımızın oylarıyla değişmesini isti- yoruz... Hepsi bu, anladınız mı arkadaşlar?.. PENCERE Çarkıfelek?.. Kerim Afşar tiyatro sanatımızın unutulmaz ad- larındandır, sevgili dostumdu, en yasaklı dö- nemlerinde Nâzım Hikmet’in şiirlerini ‘müstes- na’ sesiyle okurdu... Yıl sanırım 1973’tü, Devlet Tiyatrosu’nda Pe- ter Schaffer’in meşhur ‘Küheylan’ını sahneye koy- muşlar, beni davet etti... Gittim, seyrettim, iki kişi oyunda başı çekiyor, biri Kerim Afşar, öteki genç mi genç bir sanatçı!.. - Kim?.. diye sordum... Kerim: - Mehmet Ali Erbil, dedi, henüz öğrenci, ama öylesine yetenekli ki geçerli kuralı bozup rolü ona verdiler... Erbil ‘yılın en iyi oyuncusu’ seçildi o sene... Mehmet Ali Erbil’in kökeni sağlam bir tiyatro kül- türüne dayanıyor, bugün TV’de ‘Çarkıfelek’ prog- ramını sürüklüyor... İzliyorum... Neden?.. Çünkü iki üç boyutu var programın... En başta şov ve mizah... Hayatı ‘ti’ye almakla birlikte çelişkili toplumsal ve kişisel realiteyi gözler önüne seren yanı ilginç... Anadolu’da evlerin kapısını çalması, ülkedeki ‘aile gerçeği’nin manzaralarını sergilemesi cabası... Bizi bize tanıtıyor... Şu günlerde sanırım Mehmet Ali Erbil’in başında bir bela dolaşıyor... Vatan gazetesi pazar günü ekinde konuyu ele aldı, Buket Aşçı sanatçıyla iki sayfalık bir ko- nuşma yapmış... Okurken altını çizdiğim satırları aktarıyorum... Erbil diyor ki: “- Şu an programı ‘Çarkıfelek partisi’ diye ad- landırıyorlar... İnsanlar aç, parasız ve çok şeye muhtaç; ama küçücük bir şeyle mutlu oluyorlar...” Buket Aşçı: “- Ergenekon davası sizi nasıl et- kiliyor?” Erbil: “- Bütün diskler çözülüyor (gülüyor). ‘Endişe duymuyorum’ dersem yalan olur. Yarın öbürgün en ufak bir şeyden ötürü, bizim için de ‘Ergenekon’la bağlantısı var’ denilebilir. Hiç bel- li olmaz!.. Sanırım beni biraz da Ergenekon’dan tutun medya gruplarına yapılan baskılar rahatsız etti. Yani hepsi üst üste gelince tek partili bir dö- neme ya da diktatörlüğe gidiyormuşuz gibi...” Asıl dava ne?.. Türkiye’de softalık yoğunlaşıyor, ham ervah ta- kımının iktidarı mizaha düşmanlaşıyor, ‘Çarkıfe- lek’e bile katlanamıyor... Abus surat, öfke, kin, kıskançlık, düşmanlık, ik- tidar, para gırla... Peki, nereye gidiyoruz?.. M illetvekili dokunulmazlõğõ ko- nusu, Türkiye’de çok partili yaşamõn siyaset ve hukuk alanõndaki başlõca tartõşma konularõndan biri olagelmiş- tir. Anayasanõn deyimiyle “yasama doku- nulmazlığı”nõn iki boyutu var (madde 83): Bi- rincisi “kesin dokunulmazlık” yani millet- vekillerinin Meclis çalõşmalarõ sõrasõnda ver- dikleri oylardan, söyledikleri sözlerden hiçbir biçimde sorumlu tutulamamalarõ (“salt do- kunulmazlık”: sorumsuzluk); ikincisi, mil- letvekillerinin bu görevde bulunduklarõ süre- ce, Meclis kararõ olmadõkça tutuklanamama- larõ, suç savõ nedeniyle yargõlanamamalarõ, kõ- saca “göreli dokunulmazlık” (yargõ bağõ- şõklõğõ) diye özetlenebilecek durumlar. Bu düzenlemelerin amacõ, milletvekillerinin “yasama” işlevlerini yerine getirirken gö- rüşlerini açõklayabilmelerinde, davranõşlarõnõ belirlemelerinde baskõlardan uzak, “özgür” ol- malarõnõn sağlanmasõdõr. Milletvekilleri, böy- lece, yasama işlevleriyle ilgili çalõşmalarõnda, gözaltõna alõnma, tutuklanma, yargõ önünde sa- nõk olarak hesap verme gibi engellerle karşõ- laşmadan çalõşabileceklerdir. Ancak, doku- nulmazlõk uygulamasõnõn, bu kabul edilebilir amacõ dõşõnda işlediği; Meclis’in komisyon- larõnda yõllardõr sonuca bağlanmadan bekle- tilen dosyalarõn, sayõca ve içerdikleri suçla- rõn niteliği bakõmõndan Meclis’in saygõnlõğõ ko- nusunda duraksama yaratacak ölçüde arttõğõ gö- rülebilmektedir. Hakkõnda suç savlarõ ve açõlmõş ceza dava- larõ bulunan milletvekilinin, bu durum karşõ- sõnda dokunulmazlõğõnõn kaldõrõlmasõ istemi de dokunulmazlõğõn, milletvekiline tanõnan “ki- şisel” bir “ayrıcalık” değil, “kamusal” amaç- lõ bir kurum olduğu gerekçesiyle kabul edil- memektedir. Yeni bir dönem mi başlayacak? CHP milletvekillerinden Atilla Kart’õn, bu sorunu Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi (AİHM) önünde bir dava konusuna dönüş- türmesi, bu alanda yepyeni bir dönemin baş- langõcõ olabilecektir. Milletvekili Kart, AİHM’ye yaptõğõ başvuruda 2002 ve onu iz- leyen 2007 seçimlerinde milletvekili seçilmesi nedeniyle, hakkõnda açõlmõş iki ceza davasõ- nõn devam edemediğini ve bu nedenle, kendini savunup “adını temize çıkarma” olanağõn- dan yoksun kalmõş olduğunu belirtmiş ve bu- nun Avrupa İnsan Haklarõ Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesinde düzenlenen “dürüst” (adil) yargõlama ilkesine aykõrõlõk oluşturdu- ğunu ileri sürmüştür. Sayõn Kart, dokunul- mazlõğõnõn kaldõrõlmasõ için Meclis’te kendi- sinin istemde bulunduğunu da belirterek bu is- temin dikkate alõnmamasõ sonucunda yargõya başvuru hakkõndan yoksun bõrakõlmõş olduğunu da ileri sürmüştür. AİHM, 8 Temmuz 2008 tarihli kararõnda, başvurucu Kart’õn davasõnda, AİHS madde 6/1 hükmüne aykõrõlõk bulunduğu sonucuna var- mõştõr. Mahkemenin 1 oy farkla (4-3) aldõğõ bu karar, Türkiye tarafõnõn istemi üzerine 1 Ara- lõk 2008 tarihinde Büyük Daire’ye gönderil- miş bulunmaktadõr. 4 Mart 2009’da Büyük Daire önünde duruşmasõ yapõlan bu davada va- rõlacak sonuç, daire kararõnõn onanmasõ yö- nünde olursa,“dokunulmazlık” konusunda yepyeni bir dönem açõlacak; deyim yerindeyse bu konuda anayasa hukuku kitaplarõnõn “ye- niden yazılması” gerekecektir. Bu kararõn uygulanmasõnõn, anayasa açõ- sõndan tartõşmalõ durumlar yaratacağõ da dü- şünülmelidir. AİHM kararõ karşõsõnda Mec- lis’in dokunulmazlõk konusunu yeniden de- ğerlendirip düzenlemesi beklenir. AİHM kararlarõnõ uygulamak, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararasõ hukuktan kay- naklanan bir yükümlülüğüdür; bu husus baş- ta anayasa olmak üzere kanun hükümleriyle de kabul edilmiştir. Ancak, bu yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak “yürütme or- ganının” (hükümetin) görevidir; dokunul- mazlõğõn kaldõrõlmasõ kararõ ise “yasama” or- ganõnca alõnabilir niteliktedir. Meclis çoğun- luğu ile iktidar partisi (partileri) arasõnda iliş- kinin durumu, çoğu zaman hükümete yasama organõ üzerinde siyasal açõdan egemenlik sağlayabilir ama hukuk açõsõndan, hükümetin yasama organõna “talimat” vermesi söz ko- nusu olamaz. Barolar Birliği’nin önerisi Türkiye Barolar Birliği’nin 2007 yõlõnda ka- muya sunulan anayasa önerisinin, bu konuy- la ilgili bölümü, yapõlmasõ zorunlu hale gele- cek değişiklik için bir temel oluşturabilir. R. Aybay, S. Batum, F. Bilir, E. Göztepe, K. Kanadoğlu, F. Sağlam, O. Uygun ve T. Er- gül’den oluşan bir kurulca hazõrlanarak 400 sayfayõ aşan bir kitap olarak yayõmlanan bu öneride, öteki anayasal konular gibi doku- nulmazlõk da gerekçeli bir madde biçiminde şöyle düzenlenmiştir: “Seçimden önce veya sonra suç işlediği ile- ri sürülen bir milletvekili, TBMM’nin kararõ olmadõkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tu- tuklanamaz ve yargõlanamaz. Ancak, milletvekili seçilmeye engel bir suç ile taksirli suçlar dõşõnda toplam bir yõl veya daha fazla hapis cezasõ gerektiren bir suç iş- lediği ileri sürülen milletvekili hakkõnda so- ruşturma ve kovuşturma yapõlabilir. Seçimden önce başlanmõş soruşturma, kovuşturma ve yargõlama işlemleri devam ettirilebilir. Bu du- rumda dahi Meclis’in kararõ olmadõkça mil- letvekili gözaltõna alõnamaz, tutulamaz, tu- tuklanamaz.” Öneride, burada ayrõntõsõna girmediğimiz başka düzenlemeler de vardõr; örneğin, mil- letvekilleri hakkõndaki ceza davalarõnõn Yar- gõtay’õn özel bir dairesinde görülmesi öngö- rülmüştür. Sonuç Milletvekillerine, hiçbir baskõ ve tehdit al- tõnda bulunmadan ve engelle karşõlaşmadan ça- lõşmalarõnõ sağlayacak bir ortam yaratõlmasõnda kamu yararõ vardõr. Ancak, yasama dokunul- mazlõğõ kurumunu, çağdaş hukuk devleti il- kesinin gerekleriyle bağdaştõrmak da zorun- lu hale gelmiştir. Milletvekili seçilmeye engel nitelikte bir suç işlendiği savõ karşõsõnda, şimdiki gibi çok geniş bir koruma sağlanma- sõ, dokunulmazlõk kurumunun amacõyla uyuş- mamakta ve sonuç olarak yasama organõnõn saygõnlõğõyla ilgili olumsuz bir durum yara- tabilmektedir. Özellikle İkinci Dünya Savaşõ sonrasõ Batõ demokrasilerinde görülen eğili- me de uyarak çok ayrõksõ durumlar dõşõnda, milletvekilinin “tutulamaması” yani fizik an- lamda serbestçe hareket edebilmesinin en- gellenememesi yeterli sayõlmalõdõr. Milletvekili Dokunulmazõğõ Prof. Dr. Rona AYBAY Yasama dokunulmazlõğõ kurumunu, çağdaş hukuk devleti ilkesinin gerekleriyle bağdaştõrmak da zorunlu hale gelmiştir. Milletvekili seçilmeye engel nitelikte bir suç işlendiği savõ karşõsõnda, şimdiki gibi çok geniş bir koruma sağlanmasõ, dokunulmazlõk kurumunun amacõyla uyuşmamakta ve sonuç olarak yasama organõnõn saygõnlõğõyla ilgili olumsuz bir durum yaratabilmektedir. Meral PAZAR Eğitimci Eğitim ve Çocuk
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear