26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Sudan Hesaplar CADDELER, meydanlar, sokaklar trafiğe ka- patıldı, vapur seferleri kaldırıldı. İstanbul trafiği yer yer felç oldu ya da birbirine girdi. Neymiş? Beşinci Dünya Su Forumu toplanı- yormuş. Zannedersiniz ki, dünyadaki susuzların dertlerine çare bulunacak, kurak toprakların çat- laması önlenecek, bu ülke lehine de önemli kararlar alınacak. Oysa, alt tarafı, devletleri hiç bağlama- yan, ne zaman uygulanacağı belirsiz birtakım te- mennileri dile getirecek bir toplantı. Aslında, bü- yük çaplı bir “halkla ilişkiler” kampanyası, daha doğrusu “kamuoyu oluşturma” girişimi. Temel amaç, mümkün olduğu kadar çok ülke- de suyu kamu hizmeti olmaktan çıkarıp ticaret me- taına dönüştürmek için gerekli havayı hazırlamak: “Su kaynakları azalıyor, savurganlık diz boyu, su- suzların beklentisi karşılanmıyor” diye yaygın bir te- laş havası yaratacaksınız ki, su kaynaklarının doğru işletilmesi, dağılımın düzeltilmesi, kullanımın verimlileştirilmesi için bu alanı da özelleştirip taşeronlaştırma yönünde dünya boyutlu birkaç dev şirkete yüksek kâr kapıları açılabilsin. En büyük kentinizin günlük yaşamını altüst et- mek pahasına böyle bir toplantıya ev sahipliğini üstlendiğinize göre, bundan büyük yararlar elde etmeyi hesaplamış olmalısınız, değil mi? Nerde? Gökten yağan suyun koca kenti ne ha- le soktuğunu yedi cihana göstermek yetmiyormuş gibi, protesto gösterisi yapan gençlerin polis gü- cüyle dağıtılmasını ve sömürücü Batılı su şirket- lerinin tutumlarına karşı tepkilerini Forum’a du- yurmaya gelen grupların coplarla, gazlarla dur- durulup tekme tokat dövülüşünü herkese seyret- tiriyorsunuz bir de. Resmi ağızlar, önceden hazırlanmış bildirilerle önerilen bütün tavsiyelerde Türkiye’nin istek- lerine yer verildiğini söylemekte. Yalnız, dikkat: Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin isteğine uyularak “sınır aşan ırmaklar” konusuna ilişkin bir ibare de son dakikada metinlerin içine so- kuşturulmuştur. Belirgin bir gerçeği ayrıca söyle- meye gerek var mı? Bunun anlamı, Fırat’la birlik- te Dicle suyunun da “uluslararası denetim” altına alınması ve şimdi akıtılan bol su yetmiyormuş gi- bi, bundan sonra Anadolu’dan daha da kısılıp ora- lara çevrilecek sularla Mezopotamya’nın doyası- ya beslenmesidir. Bir süredir AB canibinden gelen işaretlere uy- gun olarak. Böyle bir toplantı, yetersiz kaynakları ve tuzlanan ekim alanlarıyla büyük su sıkıntısı çeken Kuzey Kıb- rıs’ın dertlerini herkese duyurmaya yarayabilirdi. Hey- hat, Güney Rum Yönetimi’ni resmen ağırlayan Türkiye Cumhuriyeti, kendi düzenlediği bir toplan- tıya KKTC’nin katılmasını bile sağlayamamış du- rumda. Davos fatihine yakışıyor mu bu zillet? mumtazsoysal@gmail.com PENCERE Koltuğunu Boş Bırakmayacaksın... İnsan her yaşta, her başta bir şeyler öğreniyor... Ben de son günlerde öğrendim ki eğer bir “ma- kam”da oturuyorsan, ne odanı boş bırakacaksın, ne de koltuğunu... Yoksa alimallah odana girip, koltuğuna otu- ruveriyorlar... Eksik olmasınlar, Balbay’la dayanışma adına Cumhuriyet’e gelen gazeteciler ve yazarlar, ben yokken odamı işgal etmişler... İşgal etmekle de kalmıyorlar, Akşam’da Tuğ- çe Tatari, Hürriyet’te Ahmet Hakan eylemleri- ni yazıya da döktüler... Tuğçe Tatari’nin köşe yazısının başlığı: “İlhan Selçuk’un odasına girdim” İyi mi?.. Ahmet Hakan daha açık konuşuyor ve diyor ki: “Geçen hafta ‘silahlı terör örgütü üyesi ol- maktan tutuklu düşünce suçlusu’ şeklinde tuhaf tanımlamayla anılan meslektaşımız Mustafa Bal- bay’la dayanışma amacıyla gittiğim Cumhuriyet Gazetesi’nde İlhan Selçuk’un odasında boş du- ran ‘makam koltuğu’na oturtulduğumda... ‘Galiba bana da bu koltuk kaldı’ deyiverdim... Peki, tutar mı? Olabilir mi böyle bir şey? Şu kadarını söyleyeyim: Emre Kongar bile yadırgamadı beni o kol- tukta... Ne ‘Bu bir karşıdevrimdir’ diyen çıktı... Ne de ‘Cumhuriyet Gazetesi de elden gidiyor’ yorumu yapıldı...” Allah sizi inandırsın, bu arkadaşlar yazıncaya kadar hiç düşünmemiştim... Demek ki ben bir ‘makam’da oturuyormuşum... Kendime özgü odam varmış... Koltuğum varmış... Herkes bilir ki gazetede benim oturduğum oda- nın kapısı açıktır... Ben gazeteye gidinceye dek oda çeşitli amaç- larla kullanılır... Birisi çıkıp da sorsa: - Eeee.. peki sen ne yapıyorsun orada?.. Yanıtım hazır: - Vallahi Reis Bey, ben de ne yaptığımı biliyor muyum?.. Sözün kısası ister Tuğçe Tatari, ister Ahmet Ha- kan, ister başka dostlar olsun, hepsine kapılar açık... Buyursunlar... Ancak bu Cumhuriyet garip bir gazetedir... Patronajı okurlardan oluşur... Vaktiyle ben gazeteden ayrılmıştım, okurlar işe el koydular, geri getirdiler... Cumhuriyet hepimizin -bu arada siyasi iktidarın- başına bela... Neden bela?.. Çünkü bu gazeteyi, eski deyişle bir ‘fikr-i mü- dir’ yönetiyor, yürütüyor... O ‘fikr-i müdir’ Ahmet Hakan, Tuğçe Tatari ve eksik olmasınlar gazeteye dayanışma amacıyla gelen öteki arkadaşların çok iyi bildikleri bir Ata- türk mirasıdır... Atsan atamazsın.. Satsan satamazsın.. Yine de şu günlerde basında kimin atılıp kimin satılacağına ilişkin geniş bir piyasa, iktidar ma- rifetiyle kuruldu, borsası bile oluştu... En başta koltuğuma oturan Ahmet Hakan ol- mak üzere tüm dostlardan yanıt bekliyorum: - Nedir bu kızışan pazarlık, nedir bu piyasa, ne- dir bu borsa Allah aşkına?.. Dünyada neoliberalizm yıkılırken Türkiye med- yasında üçkâğıtçı neoliberalizm neden modala- şıyor?.. T ürk Ceza Yasasõ’nõn 263. madde- sinde, 27.05.2005 günlü, 5357 sa- yõlõ yasayla yapõlan değişiklikle; (1) yasaya aykõrõ olarak eğitim kuru- mu açanlara ve çalõştõranlara veri- lecek altõ aydan üç yõla kadar hapis cezasõ, üç aydan bir yõla kadar hapis cezasõna indirilerek caydõrõcõlõk sõnõrõnõn altõna düşürülmüş; (2) üs- telik bu ceza yerine adli para cezasõ verile- bilmesi olanağõ yaratõlmõş; (3) kaçak eğitim ku- rumlarõnda çalõşan öğretmenler, kaçak oldu- ğunu bilerek çalõşsa bile, ceza kapsamõndan çõ- karõlmõş; (4) kaçak olduğu saptanan eğitim ku- rumlarõna verilen kapatma cezasõ kaldõrõl- mõştõr. Yasaya aykõrõ olarak açõlan, diğer bir deyişle kaçak olan Kuran kurslarõ da bu mad- de kapsamõnda bulunmasõna ve asõl amacõn bu kurslarõ rahatlatmak olmasõna karşõn, Anaya- sa Mahkemesi 5.3.2009 günlü oturumunda, TCY’nin 263. maddesi değişikliğinin iptal is- temini reddetmiştir. Oysa, aşağõda sergilemeye çalõştõğõmõz gerekçeler, değişikliğin iptalinin gerekli olduğunu göstermektedir. Aydın din adamları Anayasadaki laiklik ve öğretim birliği ilkeleri uyarõnca, İslam dininin yurttaşlara aydõn din adamlarõ tarafõndan anlatõlõp öğretilmesi, Tür- kiye Cumhuriyeti’nin kalõcõlõğõ ve sürekliliği yönünden gerekli görülmüş; bunun için 136. maddede, Diyanet İşleri Başkanlõğõ, anayasal bir kuruluş olarak düzenlenmiştir. Bu madde uyarõnca çõkarõlan 633 sayõlõ yasayla da Ku- ran’õ ve anlamõnõ öğretmek ve dini bilgiler ver- mek amacõyla, ilköğretimi bitirenler için kurs- lar açõlmasõ görev ve yetkisi de Diyanet İşle- ri Başkanlõğõ’na verilmiştir. Ayrõca, 5. sõnõfõ bitirenler için, tatillerde Kuran kurslarõ açõl- masõna olanak sağlanmõş, Milli Eğitim Ba- kanlõğõ bu konuda yetkili ve sorumlu kõlõn- mõştõr. Bu iki durum dõşõnda açõlan tüm kurs- larõ yasaya aykõrõ ve kaçak olarak nitelendir- mek yanõlgõ olmayacaktõr. Tarikat ve cemaat denetiminde olan bu kurslarda Kuran’õn ez- berletilmesi ve dua öğretilmesinden başka eği- tim verilmemektedir. Yine bu kurslarda be- yinleri Cumhuriyet değerlerine karşõ koşul- landõrõlmõş çocuklar yetiştirilmektedir. Anayasanõn 42. maddesinde, eğitim ve öğ- retimin, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultu- sunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarõna gö- re, devletin gözetim ve denetimi altõnda ya- põlacağõ; bu esaslara aykõrõ eğitim ve öğretim yerleri açõlamayacağõ kurala bağlanmõştõr. Madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, dev- letin gözetim ve denetiminin birincil amacõ, eğitim ve öğretime katõlanlarõn tümünün ana- yasaya bağlõlõğõnõ sağlamaktõr. Çünkü, eğitim ve öğretim özgürlüğü, hiçbir biçimde anaya- sanõn temel felsefesine ve ilkelerine aykõrõ dav- ranmanõn nedeni olamaz. Devlet, bu özgür- lüğün kullanõlmasõnda, Atatürk ilke ve dev- rimlerine, çağdaş bilim ve eğitim esaslarõna uyulmasõnõ sağlamakla yükümlüdür. TCY’nin 263. maddesinde değişiklikten önce getirilen uzun süreli hapis ve kapatma ce- zasõnõn amacõ, kapsama giren kurumlarõn, yukarõda açõklanan anlamõyla gözetim ve de- netim altõnda tutularak, eğitim ve öğretim hak- kõnõn kötüye kullanõlõp, yasadõşõ yollarla okul ya da kurs açõlmasõnõn önlenmesidir. Böyle- ce, çağdõşõ, bölücü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine aykõrõ eğitimin önüne ge- çilmesi hedeflenmiştir. Yasadõşõ olduğu sap- tanmõş eğitim kurumlarõnõn yaşamlarõnõn sür- dürülmesine izin verilmesi, bu amaç ve hedefle bağdaşmamaktadõr. Öte yandan, anayasanõn 42. maddesinde, eği- timin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarõna göre yapõ- lacağõ ve bu esaslara aykõrõ eğitim yerleri “açı- lamayacağı” kurala bağlandõğõna göre, bu doğ- rultu ve esaslara aykõrõlõğõ saptananlarõn ka- patõlmasõ anayasal zorunluluktur. “Yasaya aykırı eğitim kurumu” anlatõ- mõndaki “yasaya aykırı” nitelemesinin ana- yasayõ da kapsadõğõnda kuşku bulunmamak- tadõr. Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli karar- larõnda bu husus vurgulanmõştõr. Yasaya ay- kõrõ eğitim kurumunu kapatmayarak anayasal kurallara aykõrõlõğa süreklilik kazandõrõlmasõnõ hukuk devleti ilkesiyle bağdaştõrmak da ola- naksõzdõr. Anõlan maddede “açılamaz” denildiğine gö- re, yasada bunun yaptõrõmõnõn düzenlenmesi koşuldur. “Açılamaz”õn kurumsal yaptõrõmõ ise, açõlanõ kapatmaktõr. Kapatma yaptõrõmõ- nõ içermeyen yasa, “eksik düzenleme” yö- nünden anayasaya aykõrõlõk içerir ve iptale mahkûmdur. Çünkü anayasa, 11. maddesi uya- rõnca yasama organõnõ da bağlar ve yasama or- ganõ, anayasanõn buyruğunu yerine getirip, dü- zenlenmesi öngörülen konu ya da alanõ yasa ile düzenlemek zorundadõr. Yaptırım eksikliği Ülkemiz bunun bir başka örneğini, anaya- sanõn 24. maddesi ile ilgili olarak da yaşa- maktadõr. Maddede, kimsenin, devletin sosyal, siyasal, hukuksal ve ekonomik düzenini, kõs- men de olsa din kurallarõna dayandõramaya- cağõ, dini, din duygularõnõ ve dince kutsal sa- yõlan değerleri kötüye ve çõkarlarõ doğrultu- sunda kullanamayacağõ belirtilmiştir. Mad- dedeki düzenlemeye “kimse” sözcüğüyle başlanõldõğõna göre, bunun tersi davranõşõn, ay- nõ zamanda bireysel suç oluşturacağõ açõktõr. Bu nedenle, suçun yaptõrõmõnõn TCY’de dü- zenlenmesi gerekirken, bu yapõlmamõş; ana- yasaya aykõrõ eksik düzenleme de Anayasa Mahkemesi denetiminden geçmemiştir. As- lõnda, sözü edilen suç ve cezaya önceki TCY’nin 163. maddesinde yer verilmişken, 1989 yõlõnda kural yasadan çõkarõlmõştõr. Ana- yasaya aykõrõlõk o zamandan beri sürmektedir ve ülkenin bugün ulaştõğõ İslami rejim boyu- tunun başlõca nedenidir. Kaçak kurslara iliş- kin yaptõrõm eksiğinin de bu sonuca katkõda bu- lunacağõ ortadadõr. Sonuç: Devletin eğitim ve öğretimdeki gözetim ve denetim görevi, laiklik ve bunun eğitimdeki yansõmasõ olan öğretim birliği ilkesine aykõ- rõ eğitim ve öğretim yapõlmamasõnõ da kap- samaktadõr. Devlet denetiminin, yaptõrõmõ içermeyen eksik düzenleme ile etkisinin yok edilmesi ve sonuç vermez duruma düşürülmesi, anayasanõn başlangõcõ ile 3 ve 5. maddelerin- de öngörülen ülke ve ulusun bölünmez bü- tünlüğüne de tehdit oluşturacaktõr. Çünkü, iz- lenen yol, ikili eğitimin gelişip yerleşmesine neden olacaktõr ki, bunun zararõnõ ulusal bü- tünlüğün göreceği açõktõr. İkili eğitimin ulu- sal bütünlüğe verdiği zarardan kurtulmak, öğ- retim birliği ilkesinin iki amacõndan biridir. Ka- çak kurslarõn neredeyse özendirilmesine yol açan düzenleme bu amaçla da ters düşecektir. Tüm bu anayasal kurallar birlikte incelen- diğinde, yapõlan yasal değişikliğin, hukuk devleti, laiklik, öğretim birliği ilkeleriyle, ül- ke ve ulusun bölünmez bütünlüğüyle, çağdaş ve bilimsel eğitimin isterleriyle bağdaştõğõnõ söylemek olanaksõzdõr. KaçakKurslarveAnayasaMahkemesiKararõ Bülent SERİM YÖK Üyesi-Eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Tüm bu anayasal kurallar birlikte incelendiğinde, yapõlan yasal değişikliğin, hukuk devleti, laiklik, öğretim birliği ilkeleriyle, ülke ve ulusun bölünmez bütünlüğüyle, çağdaş ve bilimsel eğitimin isterleriyle bağdaştõğõnõ söylemek olanaksõzdõr. Küresel Isõnma ve Dünya Su Forumu... K üresel õsõnma, bütün dün- yanõn önemle üzerinde durduğu bir konu olmuş- tur. 7- 10 Temmuz 2008 tarihle- ri arasõnda, İstanbul’da 48 ülkeden 270 akademisyenin katõldõğõ, Dün- ya Küresel Isõnma Konferansõ düzenlenmiş ve konular tartõşõl- mõştõr. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de konu ele alõnmõş, Meclis araştõrma komisyonu ta- rafõndan “Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Ra- poru” hazõrlanmõştõr. Konu 16-22 Mart 2009 tarihlerinde de, İstan- bul’da, 170 ülkenin devlet ba- kanlarõ ve yerel yöneticilerinin ka- tõlõmõyla, Beşinci Dünya Su Fo- rumu’nda tartõşõlacaktõr. Bu fo- ruma, 18 bini yabancõ ülkelerden olmak üzere, toplam 30 bin kişi katõlmaktadõr. Daha önce, ilk dört su forumu Fas, Hollanda, Japon- ya ve Meksika’da yapõlmõştõ. İs- tanbul’da, Sütlüce Kültür Mer- kezi’nde yapõlacak forumda, 23 konuda, en az 100 oturum ger- çekleştirilecek. Bütün dünya ül- kelerinden gelecek misafirler bir hafta dolayõnda İstanbul da kala- caklar. Ülkemizi tanõtmak ve dünya su sorunlarõna çözüm bul- mak yönünden bu forum önemli bir fõrsat olacaktõr. Araştõrmalarda, üzerinde önem- le durulan konu, dünyada küresel ortalama sõcaklõklarõn 2 veya 3 de- rece artmasõ halinde, bitki ve hayvan türlerinin yüzde yirmi veya otuzu yok olma tehlikesiy- le karşõ karşõya kalacağõdõr. Dün- yada 40 ülkede 2 milyon dola- yõnda insan su sõkõntõsõ çekmek- tedir. Bir milyardan fazla insan ye- terli su kaynaklarõna erişeme- mektedir. Yapõlan tahminlere gö- re 2050 yõlõnda her dört kişiden bi- ri yeterli su kaynağõna kavuşa- mayacaktõr. Nehirlerin, göllerin su seviyeleri düşmekte, buzullar eri- mektedir. Bu yõl yağõşlar iyi git- mektedir. Ama gelecek yönünden endişeler devam etmektedir. Dünya nüfusunun yüzde yir- misi, yani bir milyar dolayõnda in- san, temiz içme suyu bulama- maktadõr. Yõlda beş milyon insan suyla ilgili nedenlerden dolayõ ölüyor. Birçok kişi sağlõklõ kana- lizasyon ve sağlõklõ yaşam so- runlarõ yaşõyor. Ümit ediyoruz ki forumda gelecek yönünden önem- li çözüm önerileri getirilecektir. Bu konuda, bazõ kişisel öneri ve düşüncelerimi, okuyucularõmõza burada aktarmak istiyorum. Bu konuda, en önemli sorun nüfus ar- tõşõ sorunudur. Dünya nüfusu, son yüzyõlda 6 misli artmõştõr. Tür- kiye nüfusu Cumhuriyetin kuru- luşunda, 15 milyon dolayõnda iken, şimdi 70 milyonu geçmiş, seksen yõl içinde beş kat dolayõnda artmõştõr. Tarõm alanlarõmõzõn bir kõsmõ yerleşme alanõ olmuştur. Yalnõz bizim kuşağõmõz zama- nõnda, İstanbul ve Ankara’nõn ne kadar nüfusunun arttõğõnõ, trafiğin ne duruma geldiğini görüyoruz. Tarõm ürünleri ihraç eden bir ül- keyken ürettiğimiz ürünler yeterli olmamaktadõr. Su kaynaklarõmõz yeterli olmamaktadõr. Bütün dün- ya ülkelerinin sorunlara çözüm bulmak için düşünmeleri gerekir. Ulusal ve Uluslararasõ kuruluşlar nüfus planlamasõ üzerinde önem- le durmalõdõr. Eğer nüfus artõşõ ko- nusunda önlemler alõnmaz ve dünya nüfusu bu hõzla artarsa çocuklarõmõz ve torunlarõmõz bü- yük sõkõntõlarla karşõ karşõya ka- lacaklardõr. Tarõm alanlarõ ve su kaynaklarõ o kadar nüfusa yeter- li olmayacaktõr. Prof. Dr. Nuri TORTOP Emekli TODAİE Gn. Md. TARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREN ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞLARININ 94. YILINDA ATA’MIZI VE ŞEHİTLERİMİZİ SAYGIYLA ANIYOR, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN VARLIĞINI SONSUZA KADAR SÜRDÜRECEĞİMİZE SÖZ VERİYORUZ. w w w . c u m o k . o r g İSTANBUL CUMOK “ B A L B A Y Ç I K A C A K Y İ N E Y A Z A C A K ”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear