Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 17 MART 2009 SALI
6 HABERLER
SALI
ORHAN BURSALI
Amerikan İhraç Malı
Darwin’e ve bilimsel öğretisine karşı kör bir inanç-
la düşmanlık, iktidarı ve özellikle Milli Eğitim Ba-
kanlığı’nı, iktidarı destekleyen cemaatçi çevreleri,
Fethullahçıları, diğer tarikatları ve yaratılışçıları
sarmış durumda. Dolayısıyla, iktidar ve çevreleri-
nin kuşattığı TÜBİTAK’ın, düzgün bir bilimsel tavır
alabilmesi, dinci siyasete alet olmaması ve bilim ze-
mininde kalması mümkün olabilir miydi?
Olamayacağı, kurumda sansürcübaşı, bilimi ve
tekniği dincileştirmecibaşı olarak görev yaptığı
giderek daha çok ortaya çıkan Başkan Yardımcı-
sı ve Bilim Kurulu üyesi Cebeci’nin, dergiden
Darwin ve bilimini atmasıyla anlaşıldı!
Hele bir düşünün: Herhangi bir AB ülkesinde, İs-
kandinav ülkelerinde, ABD’de.. böyle bir şey olsun!
Kimse böyle bir düş bile göremez oralarda! Bu ül-
kelerde sıkı Katolik bilim insanları da var! Tanrısı-
na veya dinine şu veya bu ölçüde inananlar da!
Ama bunlardan hiçbirinin aklına, görev aldığı ku-
rumda veya yaptığı işte, “Darwin lanet insandır, bü-
yük kötülüğü olmuştur, evrim yoktur... İncil ve din
bize canlıların, insanların, yerkürenin, evrenin yaratılışı
ve yaratılış zamanı konusunda doğruyu gösteriyor...”
gibi kadim bir inancı bulaştırması söz konusu bile
olamaz! Öyle bir kimse çıkarsa ona rahip giysisi giy-
dirir ve kiliseye gönderirler!
Avrupa’yı Avrupa yapan düşüncenin temelinde
bilim, araştırma vardır! Bütün maddi uygarlığı bu te-
mel üzerinde inşa etmiş ve üreterek refahı yakala-
mış bu uygarlık, bugün bütün geleceğini bilime, bi-
limsel ve teknolojik araştırmaya bağlamış durum-
dadır. Sadece CERN’de, atom içinde teorik olarak
bilinen bir parçacığı aramak ve Büyük Patlama anı-
na ilişkin bilgilere ulaşmak için milyarlarca Avro’yla
ölçülecek maddi harcamalar, bu amaçla yapılıyor!
Darwin’e karşı olanlar, CERN’deki araştırma-
ları manşetlerden veriyorlar! Bilimin, evrenin 13.7
milyar yıl önce oluştuğu tezine karşı da zırnık ses
çıkarmıyorlar! Bilimin bu görüşünün, İncil’le ve di-
ğer tektanrılı dinlerin vaz ettikleriyle ne ilgisi var? Pe-
ki bu teze inanıyorsun, vay Tanrı’nın işine nasıl ka-
rışırsın demiyorsun da, yüzde 99.9 olasılıkla bunun
sonucu olan ve bilimin yanlışlığını gösteremediği,
sadece doğrulayıcı olgular elde ettiği biyolojik ev-
rime neden karşı çıkıyorsun!
Şunu vurguluyorum: Darwin ve evrim düş-
manlığı, Amerikalı köktendincilerin, Evangelist-
lerin bir nolu sorunudur, İslam dininin değil! Olsa
bile çok az sorunudur! (Bu cuma Cumhuriyet Bi-
lim ve Teknoloji’yi izleyiniz!) Amerikalılar bu düş-
manlığı bütün dünyaya ihraç ediyorlar!
Pek çok ülkede olduğu gibi, özellikle bizim gibi
bilim kültürü ve bilim üretimi gelişmemiş ülkelerde,
derhal kendi şubelerini kuruyor, uygun adamlarını
buluyor, onları yönetim kurullarına alarak paye ve-
riyor, tıpkı CIA gibi milyonlarca dolarla bu akımla-
rı ve adamlarını besliyorlar!
Akıllı Tasarım ve Darwin ve Evrim Düşmanlığı,
Amerikan Evangelist menşeli bir “kültür ihra-
cı”dır, tıpkı diğer kültürleri gibi!
Şimdi bu Amerikan malı ihracatın sonuçlarına ba-
kalım: Bu düşünceler, ülkemizin bilim ve teknolo-
ji araştırmalarını fonlamak için kurulan TÜBİTAK’ı
esir alıyor. Bu Evangelist köktendinci düşünceler,
kurumu sarıp sarmalıyor! Amerikan dini emperya-
listlerinin düşüncelerini, “ülkemizin hassasiyeti”
gibi zırvalıklarla savunanlar, ta tepelerde yer ala-
biliyor! Ve Amerikan köktendincileri adına, sansür
uygulamaya soyunuyorlar!
Peki bu zırvalıklar neden bizde oluyor da AB ül-
kelerinde ortaya çıkmıyor?
Bu, ülkemizin düşük, ama en alt düzeylerdeki bi-
limsel gelişmişliğiyle ilgilidir. Siyasetçi kafaların bi-
limle sıfır ilişkileriyle ilgilidir! Geçmişimizin bilim-
sizliğiyle ilgilidir!
Bilim kurumlarımızın yönetimlerine, (üniversite-
ler dahil!) bilimsel liyakatlarını kanıtlamış insanların
getirilmemesiyle, bilime ilkel bir dinci anlayışla yak-
laşmakla ilgilidir! Ülkemizin entelektüel düzey-
sizliğiyle ilgilidir!
Bu Türkiye’nin tamamen bu yollarla ekonomik
yarısömürge yapılmasıyla ilgilidir!
Bunları ancak aptallar, salaklar, beyinlerini dışa
bağlamış olanlar göremez! Ağızlarına bir evrim düş-
manlığı emziği verirler, ülkesini de kendi bilim ve tek-
nolojilerinin sömürgesi yaparlar...
Son 60 yıldır yaşadığımız bir öyküdür bu!
obursali@cumhuriyet.com.tr
AKP ‘Durmak yok, hizmete devam’; CHP ‘İşsizliği, yoksulluğu yeneceğiz’ sloganlarõnõ kullanõyor
Meydanlarda slogan savaşõTÜREY KÖSE
ANKARA - Yerel seçimler ön-
cesinde meydanlarda, billbo-
ard’larda, afişlerde siyasi partilerin
sloganlarõnõn savaşõ yaşanõyor.
AKP, “Durmak yok, hizmete de-
vam” temel sloganõnõ kullanõrken
CHP seçmene, “Şimdi CHP za-
manı”, “Önce iş, önce ahlak, ön-
ce insan” sloganlarõyla sesleniyor.
AKP, yerel seçim kampanyasõn-
da “Sen Türkiye’sin, büyük dü-
şün”, “İşimiz hizmet, gücümüz
millet”, “Durmak yok, hizmete
devam” sloganlarõnõ kullanõyor.
CHP, “Şimdi seçim zamanı!.. Öz-
lem duyduğunuz kentler ve ya-
şam biçimi bunlar ise sosyal de-
mokrat yerel yönetimler için hay-
di seçime...”, “Şimdi CHP za-
manı”, “Önce iş, önce ahlak, ön-
ce insan” ,“İşsizliği, yoksulluğu,
yolsuzluğu yeneceğiz” sloganlarõ
ile seçmenin karşõsõna çõkõyor.
CHP’nin İstanbul belediye başkan
adayõ Kemal Kılıçdaroğlu, “Dü-
rüst bir belediye” vaadiyle seç-
menin önüne çõkarken Ankara be-
lediye başkan adayõ Murat Kara-
yalçın, “Değişim an meselesi” di-
yor. MHP ise sandõk fotoğraflarõnõn
üzerinde “Yüreğini koy” sloganõ-
nõ kullanõyor ve “Karar senin, ül-
ke senin” diyor. MHP Genel Baş-
kanõ Devlet Bahçeli, meydanlarda
“AKP’ye bir Osmanlı tokadı
atın” sloganõnõ kullanõyor. DSP,
“Türkiye için, gelecek için, örnek
belediyeler için, bu sefer DSP”,
DTP ise seçmene “Oylar namus-
tur, satılmaz” sloganlarõyla sesle-
niyor. 1984 yerel seçimleri
ANAP’õn başarõsõyla sonuçlandõ.
ANAP, “Türkiye’nin tüm bele-
diyelerine iş bitirici başkan Ana-
vatan’dan” sloganõyla seçmenin
önüne çõktõ. SHP’nin ANAP’lõ be-
lediyeleri “süpürdüğü” 1989 yerel
seçimleri öncesinde kullandõğõ te-
mel slogan “İşte mühür, haydi sü-
pür” oldu. ANAP bu seçimlerde ik-
tidarda olmanõn avantajõnõ tehdide
dönüştürerek “Eli kolu bağlı bir
belediye başkanı ister miydiniz”
gibi sloganlar kullandõ. DYP, “Ül-
ken, belden, ailen için bize güven”
sloganõyla seçmene seslendi.
27 Mart 1994 seçimlerinden
ANAP önde çõktõ. ANAP, “ANAP
2. şehircilik hamlesi başlıyor”
benzeri sloganlar kullanõrken DYP,
“DYP’ye oy ver, teröre darbe
vur!” türünden sloganlarla oy istedi.
29 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimler öncesi
meydanlarda, billboard ve afişlerde siyasi partilerin slogan
savaşõ yaşanõyor.
KAYASU BAŞVURDU
Evren’e
yargı yolu
SÜLEYMAN SOYLU
‘İşsizlikte
rekorkırıldı’
KONYA (Cumhuriyet) - De-
mokrat Parti (DP) Genel Başkanõ
Süleyman Soylu, AKP iktida-
rõnõn Türkiye’yi esnafõn kepenk
kapatma oranõnõn en yüksek ol-
duğu tarihi bir rekorla karşõ kar-
şõya bõraktõğõna dikkat çekti.
Soylu, partisinin Konya İl
Başkanlõğõ’nda düzenlediği ba-
sõn toplantõsõnda 2008 yõlõnõn iş-
sizlik rakamlarõnõn yüzde 13.6
olduğuna dikkat çekerek sözle-
rini şöyle sürdürdü:“Yüzde 13.6
işsizlik rakamı, Cumhuriyet
tarihinin en büyük işsizliğidir.
2007 Aralık ayına göre 800 bin
üzerinde bir artış yaşanmıştır.
Borçlar konusunda da Türki-
ye bu hükümetle beraber ta-
rihi bir rekor kırmıştır.”
Hazõrladõğõ iddianame
hakkõndaki takipsizlik
kararõnõ AİHM’de kaldõran
Kayasu yeniden
Cumhuriyet
Başsavcõlõğõ’na başvurdu.
ANKARA (ANKA) - Eski
Adana Cumhuriyet Savcõsõ Sa-
cit Kayasu’nun, 9 yõl önce eski
Cumhurbaşkanõ Kenan Evren
hakkõnda hazõrladõğõ iddianame
yeniden gündeme geldi. Hazõr-
ladõğõ iddianame hakkõnda ve-
rilen takipsizlik kararõnõ
AİHM’de kaldõran eski savcõ
Kayasu, Adana Cumhuriyet Baş-
savcõlõğõ’na tekrar başvurdu.
Görev yaptõğõ dönemde 12
Eylül 1980 askeri darbesini ya-
panlar hakkõnda yargõlama tale-
biyle 28 Mart 2000 tarihinde id-
dianame hazõrlayan ancak baş-
savcõlõk tarafõndan iddianame-
sine takipsizlik kararõ verilen
Sacit Kayasu, yõllar sonra tekrar
gündeme geldi. Bu takipsizlik
kararõnõ Avrupa İnsan Haklarõ
Mahkemesi’ne taşõyan ve dava-
yõ kazanan Kayasu, Adana Cum-
huriyet Başsavcõlõğõ’na başvur-
du. Kayasu, iddianamenin baş-
savcõlõk tarafõndan takipsizliğe
uğramasõnõ eleştirerek “Bu du-
rumun gerek o tarihte, gerek-
se şu anda yürürlükte olan
kanunlara aykırılığı ortada-
dır” dedi.
Baykal, televizyonda tartõşma teklifini Başbakan Erdoğan’a bir kez daha yineledi
‘Başbakankaçarmı,geldiyorum’
KARS (Cumhuriyet) - CHP Genel
Başkanõ Deniz Baykal, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’a televiz-
yonda tartõşma teklifini bir kez daha
yineledi. Baykal, “Mitinge topluyor
milleti, aleyhimde atıyor tutuyor. Bı-
rak benim aleyhimde konuşmayı.
Dedikodu günahtır. Eğer hakkım-
da söyleyeceğin varsa arkamdan
söyleme, gel televizyona çıkalım.
70 milyon dinlesin. Sen niye çıkmı-
yorsun milletin karşısına? Tüm
dünyada böyle oluyor. Başbakan ka-
çar mı, gel diyorum?” dedi.
Partisinin Kars Cumhuriyet Mey-
danõ’nda düzenlediği mitingde konu-
şan Baykal, hükümetin ekonomi için
önlem paketi arayõşõ içinde olduğunu
belirterek “Tedbiri sanayide arı-
yorlar. Güzel arasınlar, ama bu
memleketin çiftçisi yok mu? Hay-
vancısı, besicisi yok mu? Onların
tedbire ihtiyacı yok mu?” dedi.
Mehmet Atay adlõ bir çiftçinin Zi-
raat Bankasõ’ndan aldõğõ tarõmsal kre-
di ile ilgili bir belgeyi yurttaşlara
gösteren Baykal, hükümetin ekonomi
politikalarõna yönelik olarak da, “Ya-
kayı kaptırdın mı bittin. Başbakan
‘Kredi borcu olan insanlar dürüst de-
ğil’ diyor. Bu insanları bu hale dü-
şüren sensin. Lisedeki çocuğunu
okuldan alıyor işten atıldığı için.
Başbakan sen işten atılmanın ne de-
mek olduğunu bilir misin? Sen işsiz
kalıp evine ekmek götürememenin,
‘Okuldan para istiyorlar’ diyen ço-
cuğuna 2 milyon lira verememenin
nasıl bir ıstırap olduğunu bilir mi-
sin? Sen bunu bilmezsin. Senin ço-
cuklarını, arkadaşların, eşin, dostun
ABD’de okuturlar. Ama o işten atı-
lanın çocuğunu ABD’de okutacak
arkadaşı yok” dedi.
Kars’ta konuşan Baykal,
“Başbakan ‘Kredi borcu olan
insanlar dürüst değil’ diyor. Bu
insanlarõ bu hale düşüren sensin”
diye konuştu.
Partisinin
Kars’ta dü-
zenlediği mi-
tingde konu-
şan CHP lide-
ri Deniz Bay-
kal, Başbakan
Erdoğan’a,
“Eğer hak-
kımda söyle-
yeceğin varsa
arkamdan
söyleme, gel
televizyona çı-
kalım” dedi.
(AA)
Erdoğan, Baykal’ın tehditle propaganda yaptığını savundu
‘Kantarõntopuzunukaçõrdõ’
KIRKLARELİ (Cumhuri-
yet) - Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, CHP Genel Başkanõ
Deniz Baykal’õn öfke, gerginlik
içinde tehditle propaganda yap-
tõğõnõ savunarak “Sayın Baykal,
son derece sinirli, son derece
gergin bir üslupla konuşuyor.
Kantarın topuzunu iyice elin-
den kaçırdı” dedi.
Erdoğan, partisince Kõrklare-
li’nde düzenlenen mitingde yap-
tõğõ konuşmada, başbakan ol-
masõna ve yoğun programõna
karşõn 81 kenti birçok kez ziya-
ret ettiğini anlattõ. Muhalefetin
“öfke, gerginlik içinde, tehdit-
le propaganda yaptığını” sa-
vunan Erdoğan, “Milletin önün-
de hakaret ediyorlar. Bozuk
bir üslupla hükümete ağızla-
rına geleni söylüyorlar. Bun-
ların geçmişlerinde Türkiye
için kayda değer eser yok” di-
ye konuştu. Baykal’õn “Bu hü-
kümet telefonlarımı dinliyor”
sözlerini anõmsatan Erdoğan,
“Ana muhalefet lideri ‘Ağõz ta-
dõyla birbirimize küfredemiyoruz
telefonda’ diyor. Ne demek
ağız tadıyla küfredemiyorum?
Çocuklarımızın ahlaklarını bo-
zacaksın. Ayıp oluyor” dedi.
Başbakan Erdoğan Kırklareli’nde Deniz Baykal’a yüklendi. (AA)
Erdoğan, Baykal’a, “Sen
muhalefette oldukça AKP
daha güçlü olarak yoluna
devam edecek” dedi.
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ
“Ey kuru çeşmelerde su diye duran bacı…
Bu yıl da gözyaşınla doldurup git bakracı...
Gene de avunmazsa içini yakan acı…
Az daha sık dişini ne var, erken ölecek..
Ferhat dağı delecek, Urfa’ya su gele-
cek…”
Dünya Su Forumu’nun her toplantısı ön-
cesinde, aklıma susuzluğu insanın suratına şa-
mar gibi çarpan Hulusi Kılıçaslan’ın o yürek
yakan dizeleri gelir... Gölgenin izne çıktığı, gü-
neşin zalimleştiği bir coğrafyadır o şii-
ri yazdıran!.. Hayvan leşlerinin atıldığı
kör bir kuyunun yüz dönüm araziye be-
del olduğu!.. Bir teneke su uğruna bir
şarjör merminin sıkıldığı topraklardır
orası!.. Şimdi oraları kanın da en az su
kadar ucuz harcandığı viranelere dö-
nüştü!.. Sizce neresidir kuraklığın ede-
biyata mürekkep olduğu o diyar?..
Makedonya Krallığı’nın da adı olan “Ed-
dessa”, o toprakların da gizemli ismiydi...
“Orhai”nin Süryanicede “Suyu bol şehir” an-
lamına geldiği söylenirdi... Ne çelişkidir ki; kut-
sal suların fışkırdığı o topraklarda, insanı
ayakta tutan o madde en az bulunandı!..
Hz. Eyüb’ün Sabır Mağarası’nda şifalı su
kaynıyordu da, çevrede içilecek bir tas su yok-
tu!..
Balıklıgöl’deki su kutsaldı ama bir kova bi-
le uzatılamıyordu!..
Hz. İbrahim’in içine atıldığı ateş suya
dönmüştü de, tarihin hiçbir çabası susuzlu-
ğun yangınını söndürememişti!..
Su kaynaklarını taşla dolduran Moğolların
kemikleri sızlıyordu oralarda!.. Bir avuç su için
narin bacaklarını toprağın derin çatlaklarında
kıran ceylanların acısı henüz çok tazeydi!..
Kuş uçuşu umutlarda, bir damla su uğru-
na çölleri arşınlayan güvercinlerin kadersizli-
ği tüy dikmişti bozkırlara!..
Kuraklığın en net fotoğrafları oralarda çeki-
lirdi... Kaderi suya bağlanmıştı o uçsuz bucaksız
ovaların... Kuyular doluyken ilçeye,
sarnıçlar kuruyunca köye dönüştürü-
len kaç talihsiz diyar vardı ki?..
Fikret Otyam susuzluğun roman-
larını işte orada yazmıştı... Su uğruna
kan davaları oralarda can almıştı!.. Su-
suzluğu anlatan filmlere plato olmuş-
tu mağrur ve kubbeli evler!..
Hayatın her anı seraptı orada!..
Şark çıbanlı çocuklar deniz rüyası görürdü ker-
piç damlarda, yıldızlar altında!..
Bir damla suyun beyaz tülbentlerde yokluk
tablosuna dönüştüğü bir vatan parçasıydı ora-
sı!..
Bir şehrin gözyaşları!..
Oysa o topraklarda dram içinde derin
dramlar vardı... Çelişki kızgın Arap atları gibi
her zaman dörtnala koşuyordu!.. Güneşin göl-
geyle, suyun toprakla kavgası o kadar zalimdi
ki!..
Bir kent düşünün ki, yanı başında Fırat Neh-
ri gibi devasa bir kaynak akarken susuzluk çe-
kiyordu!.. Beş ülkeyi kalkındıracak verimli top-
raklar yokluğun, kuraklığın ve kimsesizliğin
pençesinde toz bulutlarına mahkûm edil-
mişti!..
Kervan geçmez viraneler suya kavuşabil-
seydi; belki de insan ekilseydi toprağa filiz ve-
rirdi!..
Varlık içinde yokluk değildi tek dram!.. Bir
nehrin çok yakınında ölüler yıkanmadan gi-
diyordu terk edilmiş mezarlıklara!..
Sonunda sefalet öfkenin en keskin kılıcına
dönüştü!.. Bir şehir ayağa kalktı iftarsız ra-
mazanlarda!..
Yöreden bir grup isyankâr, bir ilaç şişesine
doldurdukları tuzlu suyu 1950’lerde Ankara’ya
götürdü. O şişe dönemin başbakanına “İşte
hemşerilerimizin gözyaşları” diye sunuldu!..
Bürokrasinin vurdumduymazlığına ve do-
ğunun geri bırakılmışlığına damardan girildi!..
Tenleri yanık insanlar kana kana içemedikleri
suyun artık bayramını yapmak istiyordu...
Gerçek gözyaşları asrın düğününe sakla-
nıyordu!..
Harran ve Fırat düğün yapabilse, yüzlerce
yıldır kuraklığın cenderesinde mahkûmiyet çe-
ken topraklar suya kavuşsa, bir kentin değil
tarihin kaderi değişecekti!..
Özlemleri yüreklere rehber olmuş sevdalı-
ları; Harran ve Fırat’ı kavuşturmak için o
kentin insanları çok ama çok çırpındılar...
Nehir uğruna ağıtlar, ovalar üzerine destanlar
dizdiler. Fırat adını verdikleri gazeteler ya-
yımladılar... Logolarına “Adımız davamızdır” di-
ye sloganlar yazdılar...
Kız çocuklarına Harran, erkeklere Fırat adı-
nı verdiler...
Sonra o çocukları da bereket ve uğur ge-
tirir diye yoksul düğünlerde evlendirdiler...
Harran ve Fırat’ı kavuşturmak için dernek-
ler kurdular. Cumhurbaşkanlarının önünde
gözyaşı döktüler. Başbakanların önünde is-
yan ettiller, bakanların önünde “Su-
uuu!..” diye haykırdılar...
Ateşi bastıran su!..
Sonunda kurumuş nefeslerden yük-
selen çığlıklar devleti harekete geçir-
di.
Cumhuriyet hükümetleri 32 milyar
dolarlık bütçeyi Harran’la Fırat’ın dü-
ğünü için ayırdı. Devlet 1977’de dün-
yanın en uzun tünellerinden birinin temelini at-
tı. 1983’te dünyanın en büyük barajlarından
birine “Atatürk” adı verildi...
Devasa kanallar açıldı, kerbela yılanlarını an-
dıran kanaletler yokluğun bağrına can simit-
leri gibi uzatıldı!..
Tam 17 yıl sonra, 1994’te, Fırat Nehri yerin
100 metre altındaki tünellerden Harran Ova-
sı’na akıtıldı...
Yüzlerce yıl önce güneşin zalim ışınlarıyla
tutuşturulmuş bir ateşin üzerine Fırat’ın serinliği
döküldü!.. Yarıklar oluşmuş topraklar kana ka-
vuştu... Kurumuş dudaklar zılgıtlara odak-
landı...
Viranelere dağılmış ceylanlar, atalarının ru-
hu uğruna Fırat’ın damladığı göletlere koştu!..
Moğol’un berekete tıkadığı taş yüzlerce yıl
sonra toprağı öldüren oyuktan çıkarılmıştı!..
Dünya Su Forumu’nun her toplantısında iş-
te bu yüzden aklıma Fırat, Harran, Urfa ve GAP
gelir...
“5. Dünya Su Forumu” 110 ülkenin katılı-
mıyla dün İstanbul’da başladığında da ku-
raklığın eskimiş kareleri Fırat’ın suları gibi göz-
lerimin önünden akıp gitti!.. Onlar 2020’de su-
yun kaderini tartışmaya başlarken, analarımızın
ellerini kesen paslı tenekeleri, susuz-
luk yüzünden başlık paraları düşen
Harranlı kızları anımsadım!..
Tarihin her anında, susuzluğun tüm
haritalarında antika öbekler oluşturan
Urfa ve Harran’da suyla birlikte ne de-
ğişti peki?..
Orada toprak suya kavuştu, ancak
umut bir türlü yeşertilemedi. Başta
AKP olmak üzere hükümetler GAP’ı
sümenaltı etti... 1.2 milyon hektar araziden an-
cak 200 bin hektarı sulanabildi...
Bilinçsiz sulama yüzünden topraklar tuz-
lanmaya, çoraklaşmaya başladı...
Doğunun makûs talihini yenmek ve Türki-
ye’nin topyekûn kalkınmasını sağlamak he-
defiyle planlanan o projenin çıkış noktaların-
dan biri de PKK terörünü bitirmekti!..
Proje aksadıkça işsizlik, yokluk ve çelişki-
ler büyüdü. Geri bırakılmışlığı istismar eden te-
rör ise kan dökmeye devam ediyor!
Mezopotamya’nın tam ortasında kan da su
da boşuna akıyor...
Cehalet, gaflet ve ihmal yüzünden… Ne ya-
zık ki!.. Ve de ne yazık ki!..
mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Su, Kan ve Şehir!..
Fikret Otyam