Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 17 MART 2009 SALI
14 KÜLTÜR
AYNA
ADNAN BİNYAZAR
Yaratıcılıktan
Yozlaşmaya...
Diyarbakır... 1954 baharı. Ziya Gökalp Lisesi’nde
resim sergisi açılmış. “İyi resim yapıyor” diye Kaya
Özsezgin’in uzaktan uzağa adını duyuyorum. Ayhan
Türker benim için en büyük manzara ressamı! Ayhan,
ilçenin dere kıyısı ağaçlarının altına oturup manzaralar
yaparken daldan dala atlayan sincapların çığırtısı du-
yuluyor. Ben, Ayhan’ın manzaralarına düşsel güzel-
ler yerleştirip sevda şiirleri yazıyorum... Lisenin yılsonu
sergisi nerdeyse Kaya ile Ayhan’ın resimlerinden olu-
şuyor. Öğretmenleri kim mi? Ankara gecekonduları-
nın ruhunu renklerle sonsuzluğa erdiren Turan Erol!
Şiirleri topraklarımızın derin hüznünü duyumsatan Ca-
hit Külebi’nin portre ressamı da o!
O dönemin öğrencilerini Ayhan’dan dinleyelim...
“Bizler, ayın ilk günlerinde, Kitapçı Hakkı’nın dükkâ-
nı önünde kasap kedileri gibi durur, İstanbul’dan ge-
lecek ‘Varlık’ dergisiyle kitaplarını beklerdik...” Öğ-
retmen içte öğrenme hevesi yarattı mı, sonrası ken-
diliğinden geliyor. Yaratıcı öğretmenliği bir Turan
Erol’da görmüşümdür, bir de 1963’te Çorum İlköğ-
retmen Okulu’na atandığının ertesi günü, gereksiz eş-
yayla doldurulan salonu boşaltıp temizledikten son-
ra resim atölyesine dönüştüren Mustafa Ayaz’da...
Mustafa Ayaz ki, o ruhla şimdi Ankara’nın Balgat’ın-
da, kimseden bir kuruş yardım almadan, beş katlı
“Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar Merkezi”ni kur-
muştur. Ayaz’ın yaptığı, devletin, yapamayacağı de-
ğil, yapmadığıdır.
Türk toplumu nereden nereye geldi!.. Gazetelerde
“Okul odası mescit oldu” haberini okuyunca, 55 yıl
öncesinin Diyarbakır’ı geldi gözümün önüne. Bugü-
nün gençleri, yaratıcılık eğitiminin verildiği o salonları
mescide çevirdiler... Oysa yalnız sergi değil; Sha-
kespeare’den uyarlanan “Romeo ve Juliet” filminin
17 gece, hem de yazlık sinemada gösterildiğini, kup-
kuru sandalyeli toprak alanın tıklım tıklım dolduğunu,
bir inşaat aralığından 17 gece o filmi izlediğimi söy-
lesem kim inanır!.. Ondan sonraki film, sanatsal ya-
nı ağır basan “Kırmızı Pabuçlar”!
Kimsenin dinine imanına, ibadetini hangi yön-
temle yaptığına karışmamak laikliğin gereğidir; ama
ibadeti bilim yuvalarına, sokaklara taşırmak da, la-
ikliği özünden saptırmaktır. Bu uygulamalar özellikle
öğrencilerin bilim dışı kalmasına, sanatsal ekinlik-
lerden kopmasına yol açıyor. Bu da, ibadeti inanç
olmaktan çıkarıp alışkanlığa dönüştürüyor. Oysa di-
nin duyarlı ölçülerini gözetmek, en başta devlet er-
kini elinde tutanların görevidir. Yoksa siyasal tutkuların
güdümüne giren dinin saplantıya dönüşmesini kim-
se önleyemez. Saplantı ise, bir ruhsal eylemsizlik has-
talığıdır.
Din, insanlar arasında ayrımcılığı, kişisel ya da top-
lumsal kini körüklediği an, vicdanlardaki yüce değe-
rini yitirip yozlaşır. Buluşlarda, teknikte böylesine ge-
ri kalmamızın, Kuran basımının günah sayılacağına fet-
va veren yoz düşünceli din adamlarının yüzünden ol-
duğu unutulmamalıdır. Başbakan durup durup “On
Emir”in “Öldürmeyiniz!” temel ilkesini anımsatıyor. Bu-
nu söylerken, öldürmenin; nüfusunun büyük çoğun-
luğu Müslüman Ortadoğu toplumunun temel sorunu
olduğunu, bunu dünyadan saklayamayacağını dü-
şünmelidir. Bizde bile son aylarda nice canlara kıyıl-
dı, nice küçük kızlara tecavüz edildi, nice aileler kur-
şuna dizildi.
binyazar@gmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
‘Ölüm ve Kız’, işkenceyi adalet mekanizmasõ
içinde geçerli yöntem sayan, işkenceden utan-
mayan ya da işkenceyi görmezden gelen bir ül-
kede, günümüzde geçiyor. Küçük burjuva aydõn
kesimden karõ kocanõn yaşadõğõ yazlõk evde bek-
lenmedik bir deneyim yaşanacak.
Arjantin doğumlu, ABD’de büyümüş, Şili va-
tandaşõ Ariel Dorfman 1991’de yazdõğõ bu oyu-
nunda, Salvador Allende yönetimine karşõ,
General Pinochet tarafõndan CIA desteğiyle Şi-
li’de 1974’te yapõlan faşist darbeye ‘örtük’, ça-
ğõmõzda yaşanmõş tüm benzer darbelere de
‘açık’ gönderme yapõlmaktadõr.
Paulina Salas, ‘darbe karşıtı’ eylemler için-
de bulunduğu gerekçesiyle tutuklanmõş, işken-
ce görmüş, tecavüze uğramõştõr. Yaşamõş oldu-
ğu ‘karabasan’ -aradan on beş yõl geçmiş ol-
masõna karşõn- beyninde/yüreğinde sürmektedir.
Sonradan evlendiği eski erkek arkadaşõ, hukukçu
Gerardo Escober ise oyunun başladõğõ nokta-
da, ‘darbe’nin açtõğõ yaralarõ onarma yolunda,
işkence suçlularõnõ saptama
amacõyla devlet tarafõndan
kurulan komisyonda gö-
revlendirilmiştir. Ne ki ‘ya-
ralı toplum’la uzlaşma
adõna yapõlan bu çalõşma
sonucunda işkenceden
sorumlu bulunanlara ceza verilmeyecektir.
İşte tam bu aşamada, Dr. Roberto Miranda
önce Gerardo, sonra da Paulina ile tanõşacaktõr.
Beklenmedik konuğun sesinden geçmişteki iş-
kencecisini ve tecavüzcüsünü tanõyan Paulina’nõn
başlattõğõ ve ‘kurban’õn ‘cellat’, ‘cellat’õn
‘kurban’ olarak işlev değiştirdiği ‘hesaplaşma
eylemi’ boyunca, her üç oyun kişisinin de ser-
gilediği ‘duruş’ yazarõn merceği altõna alõ-
nacaktõr. Çünkü oyunun amacõ; ‘kur-
ban’õn ‘işkenceci’sinden öç almasõyla
oyun içinde ‘şiirsel adalet’in sağ-
lanmasõ ve seyirciye ‘rahatlama’
yaşatmak değil, tam tersine, iz-
leyiciyi sorularla karşõ karşõya bõ-
rakmaktõr.
YANITLARI
DÜŞÜNÜLESİ
SORULAR
İşkence kurbanõ, yüzünü hiç
görmediği işkencecisini on beş
yõl sonra sesinden tanõyabilir
mi/tanõdõğõndan emin olabilir mi?
İşkencecisini ‘itiraf’a zorlama
yolunda ‘işkence’ uygulamaya
hakkõ var mõdõr? Eğer yoksa, iş-
kencecisiyle nasõl hesaplaşacaktõr?
İşkence yapmõş kişi, yõllar önceki suçlarõnõ iş-
lememiş sayabilir mi kendini? Ya da görev bi-
linciyle işkence yaptõğõnõ düşünerek, hiç suçlu-
luk duymamõş olabilir mi? Ya da sõradan ‘ma-
sum’ bir insan, işkence ya da ölümle tehdit edi-
lince işkencecilik suçunu kabullenme duru-
munda kalõr mõ?
Bir hukukçu, işkence gören/tecavüze uğrayan
kendi karõsõ bile olsa, ‘yansız’ duruşunu sürdü-
rebilir mi? İşkence suçlusunun belirlenmesi
aşamasõnda bir erkek sesinin on beş yõlõn geri-
sinden anõmsanmasõnõ yeterli delil sayabilir
mi? İnsan haklarõ savunucusu bir hukukçunun
-‘erkek’ olmasõ nedeniyle-, bir kadõnõn işkence
ve tecavüz sõrasõnda yaşadõklarõyla ‘özdeşlik’
kurmasõ olanaksõz mõdõr? Önemli saydõğõ bir dev-
let görevine atanmõş hõrslõ bir hukukçu, egemen
güçlerle uzlaşma adõna, kendi karõsõnõn tanõklõ-
ğõnõ görmezden gelmeyi düşünebilir mi?
‘Ölüm ve Kız’ işte bu sorularõn oluşturduğu
gerilim doğrultusunda biçimleniyor. Belirsizlikler
üstüne kurulmuş, ‘tuzaklı’ bir oyun. İçerdiği ‘tek
somut gerçek’, Paulina’nõn, kendisine karşõ iş-
lenmiş insanlõk suçu karşõsõndaki haykõrõşõna so-
mut yanõt arayõşõ.
SORULARI SERGİLEYEN
SAHNELEME
Yönetmen Suavi Eren, yaptõğõ sahneleme ça-
lõşmasõnda, Dorfman’õn metne kodladõğõ soru-
larõ -yanõtlamaktansa- seyirciye sergilemeye
özen göstermiş. Dekorun (Aykut Dereli), õşõk
tasarõmõnõn (Murat Atmış) katkõsõyla ve oyun-
cularla yaptõğõ çalõşmayla, oyunun öngördüğü at-
mosferi yansõtan bir sahne metni oluşturmuş. Ne
ki ‘kurban’ konumundaki Paulina’nõn sesini
oyun süresince ‘yüksek’ ve ‘tiz’ tutma yönün-
deki eğilimi, sahne yorumunda kurduğu sõkõ den-
geleri bir oranda zedelemiş. Çünkü yetenekli sa-
natçõ Ebru Saçar’õ, Paulina’yõ ‘sinir krizi’ ge-
çiren bir kadõnõnkini çağrõştõran tõnõ ve tonlarda
yorumlamaya yönlendirmiş. Oysa, içinde bu-
lunduğu durumun karmaşõklõğõ nedeniyle, Pau-
lina’nõn çok daha ince nüanslõ, belki yer yer ‘içe
dönük’ bir ‘sessel alan’ içinde yorumlanmasõ
beklenirdi.
Mehmet Akay, Dr. Miranda’da inandõrõcõ bir
oyunculuk sunuyor. Görüntüsü, sesi, mimik ve
jestleriyle ‘sıradan’ bir insan izlenimi yaratõyor.
(İşkencecilerin ‘sokaktaki insan’lar arasõndan
çõktõğõnõ anõmsayalõm.) Ya yõllarca önce işlemiş
olduğu insanlõk suçlarõnõn ağõrlõğõnõ duymaya-
cak denli yüzeysel bir var oluşa teslim olmuş ya
da zaten böyle bir suçu hiç işlememiş biri ola-
rak yorumluyor rolünü. Üstelik, suçu işlememiş
olsa bile işkence ve ölüm tehdidi karşõsõnda ‘iti-
raf’a kolayca yöneltilebilecek yaradõlõşta oldu-
ğunu da sezdiriyor seyirciye.
Tolga Tuncer ise Gerardo karakterine yük-
lenmiş tüm soru işaretlerine geçit veren, role iliş-
kin her ayrõntõya dozunda kotardõğõ başarõlõ bir
yorum sunuyor.
‘Ölüm ve Kız’ AST’a yaraşõr bir oyun.
G
erilim kurgusu içinde işkencenin ‘insanlık suçu’ olarak tartışıldığı oyun
Suavi Eren’in sahne düzeniyle yorumlanıyor. Üç oyun kişisini Ebru
Saçar, Mehmet Akay ve Tolga Tuncer canlandırıyor.
Ariel Dorfman’õn ‘Ölüm ve Kõz’õ AST sahnesinde
Kurbanilecelladõnkarşõlaşmasõ
Kültür Servisi - ‘İstanbul Resitalleri’ çerçeve-
sinde Çinli gitar sanatçõsõ Xuefei Yang, ya-
rõn akşam saat 20.00’de Mustafa Kemal Kül-
tür Merkezi’nde konser verecek. Konserde sa-
natçõ, Huirang Wang, Stephen Goss, Al-
beniz, Haydn, Granados, Giulio Regondi,
Tarrega’nõn yapõtlarõnõ seslendirecek. Çin’de
bir klasik müzik okuluna kabul edilen ilk gi-
tarist olan Xuefei Yang, yine Royal Academy
tarafõndan uluslararasõ bir bursla doktora ça-
lõşmasõna kabul edilen ilk Çinli gitar sanatçõsõ
oldu. Bugüne kadar dünyanõn en önemli sa-
lonlarõnda resitaller verdi. Solist olarak English
Chamber Orchestra, Royal Scottish National
Orchestra, Scottish Chamber Orchestra, Nort-
hern Symphonia Orchestra, BBC Concert Orc-
hestra, Hungarian Symphony Orchestra, Se-
oul Philharmonic Orchestra, Hong Kong
Philharmonic Orchestra gibi önemli orkes-
tralarla sahneye çõktõ.
MUSTAFA KEMAL KÜLTÜR MERKEZİ
Xuefei Yang konseri
ARİF DAMAR
Ş
ubat 2009 ve bu ayõ kapsayan ede-
biyat dergilerinden Afrodisyas
Sanat, Akademi Gökyüzü, Aka-
talpa, Alaz, Andõz, Arkadaş, AZ Edebi-
yat, Berfin Bahar, Deliler Teknesi, Dize,
Eliz, Evrensel Kültür, Forum Edebiyat,
Gediz, Hayâl, H. Gösteri, Kitap-lõk, Lâ-
civert, Mor Taka, Özgür Edebiyat, Pati-
ka, Sanat ve Edebiyat, Sanat Cephesi, Sõ-
kõntõ, Sincan İstasyonu, Sözcükler, Şehir,
Şiirsanatõ, Taflan, Tavõr, Tay, Varlõk,
Yasakmeyve, Yazõlõkaya ve Yedi İk-
lim’de yayõmlanan şiirleri okudum, in-
celedim. Abdülkadir Budak’õn, Sincan İs-
tasyonu dergisinde yer alan “Lanet Oku-
ma Hakkı” adlõ şiirini Ayõn Şiiri olarak
değerlendirdim. Belki bilmeyen vardõr, bu
dergiyi çõkaran da Abdülkadir Budak’tõr.
Budak’la 70’li yõllarda tanõşmõştõm.
Benim 1969’da açõp 1984’e kadar ça-
lõştõrdõğõm Üst Bostancõ’daki Yeryüzü Ki-
tabevi’ne Osman Serhat’la birlikte uğ-
ramõşlardõ. Osman Serhat zaten oralarda
oturuyordu. Budak’la çok sonralarõ bir ede-
biyat etkinliği için Bodrum Bitez’e gel-
diğinde karşõlaştõk. Eh yeri geldi, anlata-
yõm. Bir motorla bir grup arkadaş Ka-
raada’ya gitmiştik. Benim ayağõmda be-
yaz plastik terlikler vardõ. Adanõn içindeki
mağarada yüzüp motora döndüğümde
terlikler bõraktõğõm
yerde yoktu. Kim al-
dõ terliklerimi diye so-
ruştururken Budak o terlikler benim-
di, aldõm dedi. Kardeşim dedim ben bu-
raya yalõn ayakla mõ geldim! Biraz tar-
tõştõktan sonra terliklerimi geri aldõm.
Meğer aynõ terlikten onun da varmõş. Bir-
likte kaldõğõmõz yere gidince bulmuş do-
ğal olarak. Şairler dalgõn olurlar ama bu
kadarõ da fazla. Bu da hoş bir anõ. Altõ yõl-
dõr bu Ayõn Şiiri çalõşmasõnõ sürdürüyo-
rum. Seksene yakõn şairi değerlendirdim
Abdülkadir Budak kadar çok ödül almõş
hiçbir şaire rastlamadõm. 1982’den 2008’e,
Yunus Nadi Şiir Ödülü’ne kadar tam
beş ödül daha kazanmõş. Bu Türkiye’de
bir rekordur. Ben, ki 40 Kuşağõ şairleri ara-
sõnda sayõlõyorum, topu topu bir buçuk
ödül alabildim. Buçuk 1959’da Cemal Sü-
reya ile paylaştõğõmõz Yeditepe Şiir Ödü-
lü. Bir de geçen yõlõn son günlerinde al-
dõğõm Sedat Simavi Ödülü. Bu ödül ne-
dense çok önemseniyor. Ama M. C. An-
day Ödülü üç bin lira verirken S. Simavi
Ödülü bin beş yüz lira ödüyor. Biraz tu-
haf gelmiyor mu sizlere de? Ekonomik
kriz mi acaba nedeni? Bilemiyorum.
Budak’õn seçtiğim şiiri sõnõfsal çelişki-
yi yansõtõyor. Budak yönünden çok önem-
li bir bilinçlenme, gelişme bu. Kendisini
kutlarõm.
23 Nisan 1952’de Sõvas’ta doğdu.
Ankara’da okudu. Kayseri’deki Hava
Kuvvetleri’nde ve Türk Hava Kuru-
mu’nda çalõştõ. İlk şiiri Mayõs 1970 ta-
rihli Defne dergisinde çõktõ. Kayseri’de
şair ve yazar arkadaşlarõyla birlikte
Ozanca ve Hâkimiyet Sanat dergileri-
ni çõkardõ. Şiir ve yazõlarõnõ bu dergi-
lerin yanõ sõra Varlõk, Yazko Edebiyat,
Adam Sanat, Yeni Biçem vb. dergiler-
de yayõmlandõ. Şiir Odasõ dergisini yö-
netti. Budak ayrõca İmzasõ Gül’le 1994
Ceyhun Atuf Kansu ve Orhan Murat
Arõburnu Ödüllerini, Aşk Beni Ge-
çer’le 1998 Halil Kocagöz Şiir Ödü-
lü’nü, çocuk kitaplarõndan Bir Gül Ço-
cuk’la 1982 Türk Dil Kurumu Ödü-
lü’nü; Kuşlarõn Alfabesi ile 1998 Sõt-
kõ Dost Çocuk Edebiyatõ Ödülü’nü
kazandõ.
PORTRE/ABDÜLKADİR BUDAK
Boğaziçi Mezunlar Korosu konseri
Kültür Servisi - ‘Boğaziçi Mezunlar
Korosu’, 19 Mart’ta vereceği konserde
Nâzõm Hikmet, Attilâ İlhan ve Hilmi
Yavuz’un şiirlerini seslendirecek. Konser,
saat 20.00’de ‘Boğaziçi Üniversitesi Albert
Long Hall’de gerçekleştirilecek. Besteler
Ali Mahmut Abra, şiirlere eşlik eden
görseller ise Ahmet Kehri imzalõ.
‘Altın Bamya’ sahiplerini buldu
Kültür Servisi - 7. Uluslararasõ Gezici
Filmmor Kadõn Filmleri Festivali kapsamõnda,
Türk sinemasõndaki cinsiyetçiliğe dikkati
çekmek amacõyla düzenlenen ‘Altõn Bamya’
ödüllerinin sahipleri belli oldu. ‘Erkek Karakter
Ödülü’ne ‘Recep İvedik 2’ filmindeki ‘Recep’
karakteri, ‘Kadõn Karakter Ödülü’ne de ‘Üç
Maymun’ filmindeki ‘Hacer’ karakteri uygun
görülürken; ‘Issõz Adam’ ve ‘Üç Maymun’
filmleri ‘Altõn Bamya Senaryo Ödülü’ne, ‘Issõz
Adam’ filmi ise ‘Film Ödülü’ne değer bulundu.
‘1. Jüri Özel Tek Taşlõ Bamya Ödülleri’ni,
‘Çõlgõn Dershane Kampta’ ve ‘Süper Ajan K9’
filmleri paylaşõrken ‘1. Jüri Özel - Homofobi -
Üç Buçuk Bamya Ödülü’ ise ‘Recep İvedik 2’
filminin oldu.
LANET OKUMA HAKKI
Kapatõn kulaklarõ sorular soracağõm
Dillerinizi bileyin cevap vereceksiniz
Çeşmeden akan su hayat verirken
Niye köyler yõkan sel olur sizde
Uzanan el sanõlan birer uçurumsunuz
Normal boy bir tabuta üç çocuk ölüsü koyup
Doğum günü partimize cenaze marşõ olarak
Ah bu nasõl tesadüf, gelmiş bulunursunuz
Denizi tutuklamak o kadar kolay değil
Üstünde uçan martõya yeter sizin gücünüz
Klasik müzikle korna sesi eşittir
Suyun akõş hõzõyla taşõn oturuş hõzõ
Her yerdesiniz ama sorarõz acemice
Siren sesini aratmaz kapõnõzõn zilleri
Yaralõ bir şarkõ izi gitarõn gövdesinde
Korkunun çiçekleri geceleri kokuyor
Sayenizde kopuyor insan sabah olmaktan
Herkes birer Dostoyevski inişli-çõkõşlõ ruh
Hemingway’õn İspanya’da boğaya yenilmişi
Sayenizde efendim çõngõraklõ yõlanlar
Daha değer kazanõyor belgesellerde
Sayenizde ney yerine geçiyor neyzen
Bir ağaç, iki hõzar, üç devriliş sol yana
Bir õrmak, iki köprü, üç çocuk cesedinden
Ne mümkün sizinle baş etmesi efendim
Derimizden bir harita çõkarõp
Yeni yollar, ülkeler bulsak ordasõnõz siz
Yola yolcu diken birer güzel terziydik
Yõrttõnõz içimizdeki umut kumaşlarõnõ
Hayatõ giyme fõrsatõnõ heba ettiniz
Karanlõk, bomboş, soğuk salonda
Teneke sesli sunucu sahneye davet eder
Altõn Küre Ödülü’nü yine siz alõrsõnõz
Ekmek arasõ bomba, kandan kõzõlcõk şerbeti
Nasõl unuturuz sizi, ne kadar cömertsiniz
Vampir dudaktan değil boyundan öper
Her ağaç kurdunu kendisi üretirmiş
Alnõmõz duvar oldukça sizin çivileriniz...
ABDÜLKADİR BUDAK
Çok ödüllü şair Abdülkadir Budak
MUSTAFA BALBAY
İLE
BULUŞUYORUZ
KONU : BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
ve Avrupa Birliği
YER : MUĞLA
TARİH : MUSTAFA BALBAY’IN
Özgürlüğüne kavuştuğu günün
bir ay sonrasõ
NOT: Tarih Mustafa Balbay’õn istemine
göre değişebilir.
Seslerini duyamadığımız, demeçlerini göremediğimiz
SN. CLAUDIA ROTH ile
SN. JOOST LAGENDIJK konuğumuz olarak
davet edilecektir.
MUĞLA CUMOKLÜLEBURGAZ 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN SATIŞ İLANI
Dosya No: 2008/1029 Tal.
Gayrimenkulün halihazõr durumu, cinsi, evsafõ ve değeri:
Lüleburgaz ilçesi, Seyitler köyü, köy içi mevkii, 996,00 m2 yüzölçümündeki, 711 parselde 2 katlõ yapõ ile depo satõşa çõkarõlmõştõr.
Söz konusu 711 parselin güneyinden cephe aldõğõ yoldan bakõldõğõnda; taşõnmazõn arka sağ tarafõnda bulunan, betonarme karkas niteliğinde, zemin kat+1 normal kat-
lõ yapõ bulunmaktadõr. Binanõn zemin katõ yaklaşõk 60 m2 taban alanõnda, 1. normal katõ 100 m2 taban alanõndadõr. Zemin kat ikiye bölünerek bir kõsmõ mesken, bir
kõsmõ garaj olarak kullanõlmaktadõr. Zemin kattaki odalarõn tabanõ beton, duvar yüzeyleri plastik boyalõdõr. Yapõda bulunan mutfak nişinin tabanõ beton duvar yüzey-
leri plastik boyalõdõr. Pencere doğramalarõ ile kapõ doğramalarõ ahşap üzeri yağlõboyalõdõr. Halihazõrda iskân edilmeyen mesken depo olarak kullanõlmaktõdõr. Zemin
katõn bitişiğindeki yaklaşõk 40 m2 yüzölçümündeki garajõn beton, duvar yüzeyleri plastik boyalõdõr. Garaj kapõsõ demir doğramalõ, sac kaplamadõr. Birinci normal kat;
4 adet oda, mutfak, banyo ve holden ibarettir. Odalarõn ve holün tabanõ marley ile kaplõ, duvar yüzeyleri plastik boyalõdõr. Mutfağõn tabanõ seramik, duvarlarõ plastik
boyalõdõr. Mutfak tezgâhõ seramik, mutfak dolaplarõ namevcuttur. Meskende bulunan banyonun tabanõ seramik, duvar yüzeyleri fayans kaplõdõr. Banyoda duş alanõ,
klozet ve lavabo bulunmaktadõr. Konutta bulunan pencereler ahşap üzeri vernikli, kapõ doğramalarõ ahşap üzeri yağlõboyalõdõr. Isõnma şekli sobalõdõr. İki katlõ yapõ-
nõn dõş cephesi sõvalõ ve boyalõdõr. Çatõsõ marsilya tipi kiremit ile örtülüdür. Ön cephesinde yaklaşõk 1,20 m. eninde ve cephesi boyunca balkon (açõk çõkma) yer al-
maktadõr. Depo-Garaj: Parselin güneyinden cephe aldõğõ yoldan bakõldõğõnda taşõnmazõn arka sağ tarafõnda iki katlõ yapõnõn yanõnda bulunan yõğma kârgir niteliğin-
deki, tek katlõ yapõnõn bir kõsmõ depo, bir kõsmõ garaj olarak kullanõlmaktadõr. Yaklaşõk 60 m2 taban alanõnda olan yapõnõn 24 m2’lik kõsmõ depo, geri kalan kõsmõ ga-
rajdõr. Tabanõ beton, iç ve dõş duvarlarõ sõvalõ, ancak boyasõz olan yapõnõn çatõ örtüsü marsilya tipi kiremit ile örtülüdür.
İki katlõ mesken, depo-garaj ve arsa değeri ile birlikte toplam değeri: 85.494,00 TL’dir.
Taşõnmaz alacaklõ Fortisbank AŞ’ye 130.000,00 TL bedelle 1. dereceden ipoteklidir.
Satõş günü ve saati:
27/04/2009 Pazartesi günü, saat 11.00-11.10’da 1. satõş
07/05/2009 Perşembe günü, saat 11.00-11.10’da 2. satõş
Satõş şartlarõ: 1) Satõş yukarõda tayin edilen gün ve saatlerde Lüleburgaz 2. İcra Müdürlüğü’nde açõk arttõrma suretiyle yapõlacaktõr. Birinci arttõrmada tahmin edilen
kõymetin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa mecmuunu ve satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmazsa en çok arttõranõn taah-
hüdü baki kalmak şartõ ile tayin edilen yer ve saatlerde ikinci arttõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu arttõrmada da rüçhanlõ alacaklõlarõn alacağõnõ ve satõş masraflarõnõ geçmesi
şartõyla %40’õn üstünde en çok arttõrana ihale olunur. 2) Arttõrmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kõymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar mil-
li bir bankanõn teminat mektubunu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye, resmi ihale pulu,
tapu harç ve masraflarõ, katma değer vergisi alõcõya aittir. Birikmiş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3) İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul
üzerindeki haklarõnõ hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi takdirde haklarõ tapu
sicili ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaklardõr. 4) Satõş bedeli hemen veya mühlet içinde ödenmezse İİK.nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir.
İki ihale arasõndaki farktan ve faizden alõcõ ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5) Şartname, ilan tarihinden
itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup masrafõ verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6) Satõşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş
ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla dairemize başvurmalarõ ilan olunur.
(İİK.126. md.) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. Basõn: 14288