26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 2009 PAZARTESİ 6 SÖYLEŞİ CMYB C M Y B ÖZLEM YÜZAK Hâlâ insanõ şaşõrtacak derecede enerjik, sürekli yeni fikirler ve yeni projelerle dopdolu... Bahsettiğimiz kişi, iş dünyasõnõn yaratõcõ, gözleri heyecanla parlayan, hõzlõ konuşup hõzlõ düşünen, kõvõrcõk beyaz saçlõ çocuğu Jan Nahum. Otomotiv sektörünün duayenlerinden olan, hatta Fiat Oto SPA Uluslararasõ İş Geliştirme İş Birimi Başkanlõğõ da yapan Jan Nahum, kõsa bir süre POAŞ’õn CEO’luğunu da üstlenmesinin ardõndan 2005 yõlõ sonunda ağabeyi Klod Nahum’la birlikte Hexagon isimli bir şirket kurdu. Hexagon asõl olarak otomotiv tasarõmõ alanõnda çalõşan bir şirket. Ancak bu kadarla da kalmõyor. Yeni şirketinde farklõ iş geliştirme çalõşmalarõ da yapõyor. Yõllar önce daha kimsenin aklõna bile gelmediği dönemlerde “Türkiye otomotiv tasarımında öncü olabilir” ya da “rekabet öncesi işbirliği şart” gibi önerilerde bulunan, çoğu zaman ortaya attõğõ fikirler aykõrõ kaçsa da, bunlarõ yaşama geçirme konusunda õsrarcõ davranan biri Nahum. Kendisi ile hem Türkiye’nin rekabet gücünü hem de Hexagon’da yürüttüğü çalõşmalarõ konuştuk. - Bıkıp usanmadan yıllardır Türkiye’nin daha fazla katma değer yaratmak için teknoloji üretmesi gerektiğini tekrarlıyorsunuz? Neden hâlâ o noktaya gelemiyoruz? - Jan Nahum: Türkiye yüksek kapasiteli üretim safhasõnda önemli bir yere geldi. Şimdi ise iş geliştirmeye doğru adõm atõyor. Bu işler kolay olmuyor. Tekne yapõmõndan bir örnek vereyim. Çok iyi tekne ve gemi tasarõmlarõmõz var; tasarlõyoruz ve üretiyoruz. Yat ve tekne yapõmõ gibi başka sektörlerde de iyi olduğumuz alanlarõmõz var; ancak ne yazõk ki genel olarak baktõğõmõzda, istediğimiz uluslararasõ boyutta katma değer yaratma seviyesine henüz geçebilmiş değiliz. Türkiye belli bir sanayi olgunluğuna ancak yeni vardõ. Uluslararasõ boyutta rekabetçiliği yeni öğrendi. Ancak bundan sonra bir adõm ötesini düşünmeye başlayabilir ve bana göre artõk bunun vakti geldi. - Tıkanma noktası nerede? - Bence en önemli eksiğimiz sermaye. Ar-Ge ve teknoloji geliştirmek için gerekli olan kaynağõmõz yeterli değil. - Hükümetin Ar-Ge için ayırdığı kaynağı arttırması yeterli değil mi? - Hayõr. O sadece bir teşvik. İş belli bir safhaya geldikten sonra verilen bir miktar. Oysa ilk araştõrmanõn yapõlabilmesi için kaynağa ihtiyaç var. Fikrin projeye dönüşmesi olan o ilk safha Türkiye’de ne yazõk ki çok eksik. Bu önce melek sermaye sonra ise risk sermayesi gibi kaynaklarõ içeriyor. Bu ABD’de de başka ülkelerde de böyle ama bizde zincirin o önemli halkasõ çalõşmõyor. Son Ar-Ge teşvik yasasõ çalõşmalarõ sõrasõnda fikrin finansmanõ konusu da gündeme geldi ve epey tartõşõldõ, “Başlangıç sermayesi olsun, sonra geri ödensin’’ dendi ama bir türlü yasalaşamadõ. - Tek sorun kaynak mı sizce? - Önemli sorunlardan biri kaynak, diğeri ise inanç ve vizyon. Bunun uzun vadeli bir politika olarak görülmesi ve adõm adõm strateji geliştirilmesi gerekiyor. Günlük rutinin içinde “Hadi bir de markalaşalım” demekle olmuyor bu işler. Biz daima “birileri yapsın” diye bekledik. “O yapabiliyorsa biz arkasından gideriz” dedik. Böyle olmuyor. Hata yapmaktan, risk almaktan korkmazsanõz yeni fikirlerden katma değerli proje ve ürünler çõkar ancak. Otomotiv, tekne yapõmõnda, bilişimde, tekstilde ciddi atõlõmlar yapabilecek konumda bugün Türkiye. Tabii bunun için rekabet öncesi işbirliğine mutlaka girmemiz gerekiyor. ‘Piyasadaki boşluğu gördük’ - Siz Hexagon’u kurarken Vizyon 2023”ü temel alarak Türkiye’nin geleceğini yakından ilgilendiren alanlarda çalışmalar yapmak üzere yola çıktınız. Şu anda hangi noktadasınız? - Biz, dediğiniz vizyonla yola çõkarak otomotiv, yenilenebilir enerji, yeni teknolojiler, çevre, danõşmanlõk ve alanõnda fark yaratacak yenilikçi iş fikirlerine yönetim ve strateji desteği vermeyi (risk/girişim sermayesi) ana iş sahalarõ olarak belirledik. Bu açõdan da hõzla yol alõyoruz. Grup şirketlerimizden biri olan Hexagon Studio’da otomotive ve genel olarak ulaştõrma sektörüne yönelik çözümler geliştiriyoruz. İnan Kıraç ve Ağabeyim Klod Nahum’un beraber kurduklarõ Kõraca Grubu ile ortak çalõşmalar yapõyoruz. 80 mühendis çalõşõyor şirkette. Yan sanayii, yabancõ ortağõ olmayan daha küçük otomotiv sanayi ile büyük şirketlerin mühendislik ve tasarõm ihtiyaçlarõnõ karşõlõyoruz. Traktör kabini tasarõmõ, komple araç gövdesi tasarõmõ, savunma sanayii için ekipman tasarõmõ gibi mühendislik işleri yapõyoruz. Şirketlerin mühendislik ihtiyaçlarõ dalgalõ ihtiyaçtõr. Mühendislik işleri bir dönem yüklü olur, ardõndan durgun bir süreç yaşanõr ve istihdam edilen mühendisler atõl duruma düşerler. Biz piyasadaki bu boşluğu gördük ve çözüm ürettik. - Hexagon başka hangi alanlarda faaliyet gösteriyor? - Çevre ve yenilenebilir enerji alanlarõnda çalõşõyoruz. Rüzgâr santralõ için lisans başvurumuzu yaptõk, bekliyoruz. Sakarya’da Pamukova Belediyesi’nin bir ihalesini kazandõk, katõ atõk yönetimi ile ilgili olarak. Katõ atõğõn bir kõsmõyla enerji üretilmesi, kalan kõsmõnõn ise geri dönüştürülerek ekonomiye geri kazandõrõlmasõ üzerine çalõşõyoruz. Şu anda yatõrõmõn planlanmasõ safhasõndayõz. Bu yeni bir saha. Türkiye’de çok örneği yok. Var olan örnekler genelde vahşi depolama sahalarõndan çõkan gazõn elektriğe dönüştürülmesine yönelik çalõşmalar. Atõklarõ sõfõrdan, yani evden toplayõp geri dönüştürmek konusunda ilklerden bir tanesiyiz. ‘İhtiyaçlara cevap veriyoruz’ - Bugüne kadar yaptıklarınızdan çok farklı bir alana da el attınız. İş üniformalarının tasarımından üretimine, pazarlamasından temizliğine kadar şirketlerin tüm ihtiyaçlarına cevap verecek bir şirketiniz var. Neler yapıyorsunuz? - Temis Tekstil Kiralama ve Temizleme Hizmetleri AŞ ile iş üniformalarõnõn tasarõmõndan üretimine, pazarlamasõndan temizliğine kadar şirketlerin tüm ihtiyaçlarõna cevap veriyoruz. Hedef kitlesi ise oteller, restoranlar, hastaneler ve fabrikalar. Buralarda iş kõyafeti, çarşaf, perde ve örtülerin temizliği ve yenilenmesi için ciddi zaman harcanõyor. Bazõlarõ temizliği için kendi bünyesinde yõkama tesisleri kuruyor. Şirketlerin bunlarla uğraşmamasõ lazõm. Türkiye’de benzeri olmayan bir işe girdik aslõnda. Hastaneler ile işe başladõk. Hizmet sektöründe çalõşanlarõn kõyafetlerini kiralama, temizlik ve müşterilere sağlama hizmetini sunuyoruz. Konsept olarak çamaşõrhaneden çok farklõ. Kopyalanabilen bir model olduğu için biz başladõktan sonra bu alana çok rağbet olacaktõr. Jan Nahum 1950 yõ- lõnda Ankara’da doğdu. 1967 yõlõnda Robert Akademisi’nden ve 1971 yõlõnda da Robert Kolej’den mezun oldu. Londra Kraliyet Sanat Kole- ji’nde Otomotiv Tasarõmõ eğitimi aldõ. İş yaşamõna 1973 yõlõnda Otosan’da mühendis olarak başladõ. 1975 Koç Ar-Ge Merkezi’nde göreve başladõ. Önce tasarõm sorumlusu olarak başladõğõ merkeze ardõndan müdür oldu. 1984-1994 yõllarõ arasõnda Otokar’õn genel mü- dürlüğü, 1998-2002 yõllarõ arasõnda da TOFAŞ’õn ge- nel müdürlüğü görevlerini üstlendi. 2002 yõlõnda Fiat Oto SPA Uluslararasõ İş Geliştirme İş Birimi Başkanlõ- ğõ’na atandõ ve 2 yõl bu görevde kaldõ. 2005 yõlõnda ise POAŞ CEO’su olarak görev yaptõ. Nahum 2005 yõlõ so- nunda Ağabeyi Klod Nahum ile birlikte Hexagon’u kurdu. Aynõ zamanda Karsan AŞ Yönetim Kurulu üyeli- ğini de sürdürüyor. Jan Nahum evli ve 3 çocuk babasõ. Vizyon 2023’ü temel alarak Türkiye’nin geleceğini yakõndan ilgilendiren alanlarda çalõşmalar yapmak üzere yola çõktõk. Otomotiv, yenilenebilir enerji, yeni teknolojiler, çevre, danõşmanlõk ve alanõnda fark yaratacak yenilikçi iş fikirlerine yönetim ve strateji desteği veriyoruz... PORTRE - Türkiye krizde nasıl bir performans gösterdi? Klasik bir tabir vardır: “Krizi fırsata çevirmek” diye. Sizce Türkiye bunu yapabildi mi? - Kriz, gelip geçici bir olay değil.. artõk bir yaşam tarzõ. Tüm dünya için geçerli bu. Bizim hayat tarzõmõz değişti ve daha da değişecek. Eski tüketim alõşkanlõklarõ sona erdi. Artõk insanlar çok daha ekonomik, çok daha dikkatli ve ölçülü olacaklar. Daha kontrollü bir yaşam dönemine geçildi.. Tüketimi tüketim için yapmaktansa tüketimi ihtiyaç için yapmaya yönelik bir dönem başlõyor. - Bu durum üretim biçimlerini de etkilemeyecek mi? - Tabii ki etkileyecek. Üreticiler halen eski günlerin süreceğini düşünüyorlar. Ancak yanõlõyorlar. Bugün bir kõrõlma noktasõndayõz. Hem çevre hem de tüketici alõşkanlõklarõ açõsõndan. Hidrokarbon yakõtlar eskiye kõyasla daha azalõyor ve çevreci bir akõm var. Ve kõrõlma noktalarõ herkesin eşitlendiği noktalardõr. Türkiye yeni yarõşta isterse ön kulvarlarda yer açabilir kendine. Örneğin çok gelişmiş bir bankacõlõk sistemimiz var. Öyle ki, bugün Avrupa’nõn hayli ötesindeyiz. Buna bilişim ve telekomünikasyonu de ekleyerek tüketicinin ihtiyaçlarõna yönelik yeni çözümler üretilebilir. Farklõlõk yaratõlabilir. ‘Artõk bir adõm öteyi düşünme zamanõ geldi’ ‘Kriz gelip geçici değil, bir yaşam tarzı’ BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Darbe Olasılığı - 3 Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “darbe yapabilme”si, uluslararası koşullar açısından olasılık dışıdır. Özellikle 1990’lardan, hele 2000’den sonra, uluslararası güçler ve ilişkilerdeki gelişmeler askeri darbeleri neredeyse saf dışı bıraktı. Bu yeni ilişkilere/duruma göz atarsak: a) Dünya üzerinde “darbe-karşı darbe”leri güdüleyen derin siyasi-ideolojik (ekonomik) kamplaşma sona erdi. Askeri darbelerin arkasında, önemli ölçüde bu kamplaşma/çatışma vardı. Sovyet sisteminin çökmesiyle bütün ülkeler “piyasa güçleri” konusunda belirli bir anlaşmaya vardı. b) Yeni liberal ekonomik dünya düzeni, ülkeleri iyice iç içe soktu. “Tek-ideolojik- merkez”, piyasa oldu: Mal ve sermaye dolaşımının tam küreselleşmesi! Bu dolaşıma set çekecek neredeyse her şey ortadan kaldırıldı. c) Öte yandan, “demokrasi”, “insan hak ve özgürlükleri”, “demokratik parlamenter düzen” konuları daha çok ön plana çıktı. Bizim gibi ülkeleri bir kenara bırakın, daha az gelişmiş ülkelerde bile askerin siyasi rolü budandı. d) Dünya egemeni ABD, askeri darbelere verdiği destekler nedeniyle büyük itibar kaybetmişti. Yeni dönemde artık bu darbelere ihtiyacı kalmadı (gibi). Dahası, otoriter rejimlere bile, piyasayı gerektiği ve yeteri kadar açmadıkları için, karşı çıktı. Sovyetler’in ön/arka bahçelerindeki ülkelerde “kadife devrimler”i gündeme getirdi. Medya satın alma, kamuoyu yaratma, iktidar olabilecek belirli siyasi güçlere büyük “sivil” destekler, özetle halkla ilişkiler faaliyetleri ön plana çıktı... e) Honduras’ta geçen aylarda yapılan “askeri darbe”nin komikliği ve derhal tecrit olması, durumu yeterince aydınlatıcıdır! f) Öyle ki ABD’de, “ebedi müttefiki” Suudi Arabistan’da bile krallığa son verilmesi ve “çoğulcu” sisteme geçilmesi 2000’li yılların önemli tartışma konularından biri oldu. Krallık vb. gibi rejimlerde, gerektiğinde “ülke ve kraliyet çıkarları”nı korumacı ve savunmacı görüşler, politikalar ve uygulamalar ön plana çıkabiliyordu. Oysa, ABD “serbest piyasa güçleri” ile kitleleri güdüleme ve iktidarları belirleme ve yönlendirme faaliyetiyle hedefe varıyor artık. Serbest piyasa, satın alınacak/güdülenecek güçlerle dolu! g) ABD ve Avrupa Birliği böylece demokratik görünüyor, serbest piyasa üzerindeki egemenlikleri ile de “pazar sömürüsü”nü sürdürüyorlardı. h) Türkiyede de, seçimle işbaşına gelmiş iktidarlara karşı askeri darbe yapmak da olanaksızdır (neredeyse). Türkiye uluslararası serbest sermayenin girip çıktığı, yatırımlar yaptığı bir ülke. Demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri konusunda hassas bir kamuoyuna sahip AB ile bağlantılıdır. Küresel ekonomi, gerilimleri, krizleri artık zerre kadar sevmez. i) Hele Türkiye müthiş bir kırılgan ekonomik yapıya sahip. Çünkü ekonominin canlanması ve büyümesi ancak dışarıdan, sermaye, hammadde-yarı mamul, önemli makine teçhizat ve elektronik ithalatı ile mümkün. Bir darbe, bütün bu ekonomik süreci bıçak gibi kesebilir; Türkiye hızla dışlanır. Askeri darbenin, “amaçlarına ulaşıncaya kadar” bile iktidarda kalabilmesi mümkün değil. j) Türkiye’de bir askeri darbe, ancak AB ve ABD’nin desteğiyle “bir süre” ayakta kalabilir. Bunun önkoşulu da, iktidardaki seçilmişlerin diktatörlüğe geçmeleri, parlamenter sistemi bozmaları, seçim sistemini tam bir sahtekârlığa dönüştürmeleri, İran’a benzer bir İslami diktatörlüğe yönelmeleri ve İslami terörü beslemeleri. k) Türkiye’nin tam bir eksen değiştirmesi zor. ABD ve AB destekli bir iktidarın bu yola sapması olanaksız gibi. İktidar, belirli bir oyun alanında kalmaya mecburdur. Ötesi, derin sorun yaratır (askeri de!). Bu bölümü sonuca bağlarsak: Dünya ve Türkiye’ye bakarsak, ordunun darbe yapma olasılığı yoktur. İçinde darbe heveslileri olsa bile! Zaten orduya saldıran tatlı su aydınlarının cesaretleri, bu gerçeği bilmelerinden ileri geliyor. Askeri darbe seçeneği gündemde olsaydı, hepsi kuyruklarını toplar, yeni düzene uygun bir değişim geçirmeye hazır olurdu! Tıpkı önceki darbelerdeki gibi! “Neden Ordu Hedef” sorusu gelecek yazıda: Kürt açılımı, ordunun bertaraf edilmesini şart koşuyor! Gündemdeki “Ordu Sorunu”, “demokrasi” sorunu değil! Bu ucuz düşüncenin esirleri öyle sanıyor!.. Hexagon’un kurucusu Jan Nahum, vizyonunu ve öngörülerini anlattõ obursali@cumhuriyet.com.tr T.C. MUĞLA 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2009/127 Tal. Satõlmasõna karar verilen taşõnmazõn cinsi, niteliği, kõymeti, adedi, önemli özellikleri: 1-TAPU KAYDI: Dalaman Altõntas Mah. Karaçon mevkii 3088 ada, 16 parsel. ÖZELLİKLERİ: 1. kat 2 No’lu bağõmsõz daire, 90 m2 alana oturmaktadõr, 2 oda, salon mutfak ahşap, mut- fak dolaplarõ, õslak zemin kalebodur, duvar yüzeyleri normal sõva, giriş holü ahşap laminat parke, kapõlar ahşap,betonarma karkas yapõ duvarlarõ blok tuğla üstü ahşap çatõ ve kiremit örtülü EV. İMAR DURUMU: Belediye imar planõ içerisinde 4 kat bitişik nizam ticari alan imarlõdõr. Satõş Saati: 10:00-10:05 arasõ. Muhammen Bedeli: 45.000,00 YTL Satõş Şartlarõ: 1-Satõş 04.01.2010 günü yukarõda belirtilen saatler arasõnda Dalaman Adliyesi önünde açõk artõrma sure- tiyle yapõlacaktõr. Bu artõrmada tahmin edilen değerin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ top- lamõnõ ve satõş ve paylaştõrma giderlerini geçmek şartõ ile ihale olunur. Böyle bir bedele alõcõ çõkmazsa en çok artõranõn taahhüdü saklõ kalmak şartiyle 14.01.2010 günü aynõ yer ve saatler arasõnda ikinci artõrmaya çõkarõlacaktõr. Bu artõrmada da rüçhanlõ alacaklõlarõn alacaklarõ toplamõnõ, satõş ve paylaştõrma giderlerini geçmesi ve artõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulmasõ lazõmdõr. Böyle bir bedel- le alõcõ çõkmazsa satõş talebi düşecektir. 2-Artõrmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranõnda pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazõmdõr. Satõş peşin para iledir, alõcõ istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masraflarõ ile KDV alõcõya aittir. Birik- miş vergiler satõş bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarõnõ özellikle faiz ve gi- derlere dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazõmdõr; aksi tak- dirde haklarõ tapu sicil ile sabit olmadõkça paylaşmadan hariç bõrakõlacaktõr. 4-Satõş bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve %10 faizden alõcõ ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açõk olup gideri verildiği takdirde isteyen alõcõya bir örneği gönderilebilir. 6-Satõşõ iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatõnõ kabul etmiş sayõlacaklarõ, başkaca bilgi al- mak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. İş bu ilan tebligat yapõlamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. (İİK. m. 126) (*) İlgililer ta- birine irtifak hakkõ sahipleri de dahildir. (Basõn: 67471) SanatCephesiyeniden Haber Merkezi - Aylõk kültür sanat der- gisi Sanat Cephesi 34. sayõsõyla birlikte, yeni bir yüzle okuyucu ile buluştu. İçerik ve biçim olarak yenilenen dergi- nin, bu sayõsõnda “Sa- natçılar İsyan Etmeyi Unuttu mu?” temasõ ile Tahsin Yücel, Er- kan Oğur, Erdal Er- zincan, Ayşe Tütüncü, Deniz Hakyemez yazõ- larõyla okur karşõsõnda. Dergide Yasaklõ Kitap- lar: Sanõk Montaigne -Namık Kemal Behra- moğlu, Hasan Kõyafet (Cansu Fırıncı), Kemal Özer’in Yarõm Kalan Çalõşmasõ: 15/16 Haziran, PEN’in Hapisteki Yazarlar Listesi Uydurma mõ?, Reklam ve Sanatçõ İlişkisi Üzerine Kaan Arsla- noğlu’nun makalesi, Haluk Bilginer’le tiyatro üzerine yapõlan ayrõntõlõ bir söyleşi okuyucunun ilgisine sunuldu. Derginin 34. sayõsõnda ayrõca, “Sol Köşemizdekiler” adlõ köşe yazõlarõyla Ni- hat Behram, Osman Çutsay, Metin Çulhaoğlu ve eleştirmen Nihat Ateş’in yazõlarõ yer alõyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear