28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 24 KASIM 2009 SALI HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Darbe - 1 Ülkemizin bütün iyi kazanımlarını, Türkiye ve millet olarak varoluşumuzun bütün nirengi noktalarını yıkmaya soyunan edepsiz ve güdümlü güruh, bunu “darbe” umacısı yayarak yapıyor. Genelkurmay, ağzıyla kuş tutsa, hukuka ve yasalara bağlı olduğuna bunları inandıramaz. Hedefleri, Genelkurmay’ın hiyerarşik yapısını tamamen yerle bir etmektir. Hatta bunlardan eski Türkeşçi yeni AKP’ci Fetocu, ahlaki olarak da yoz kişi, şimdikinin lağvedilip yerine yeni bir ordu kurulmasını bile önerdi... Siz sanıyor musunuz ki, bu düşünce salt bu zata aittir. O çevrede çok dile getirilen bu fikri dillendirme görevi bu zata düşmüştür. Tabii, şu aşamada orduyu lağvedecek bir babayiğit çıkamayacağı açıktır. Ama niyet zaten bu aşamada lağvetmek değil, tepeden operasyonla dinci “peygamber ocağı” safsatasını gerçekleştirmeye zemin hazırlamaktır. İktidarın destekçisi bir ordu. Bu amaçla en önemli operasyon, ordunun tepesini, aşağıda belli bir kademeye kadar budamaktır. Fetocuların ve iktidarın liberal görünümlü sipariş gazetesi bu görevi üstlenmiştir... Neden bu görev “liberal görünümlü” ama dinle ilişkisi olmayan hatta “dinsiz” bir ekibe verildi? Şüphesiz bu ekibi oluşturan, orada yazıp çizen hepsinin “eğilimleri” belli... Belirli bir “ideolojik- siyasi” örtüşme/öpüşme vardı. Ama en önemli nokta şu: Bu basılı kâğıdın yaptığı düşmanca yayını iktidar ortakları, kendi gazetelerinde yapamazlardı. Yapsalardı “inandırıcı” olamazlardı ve etkileme güçleri çok zayıf olurdu. Bu nedenle “kendilerinin” sözde dışında, ama öpüşüp/koklaştıkları bu ekibi maşa olarak kullanmayı yeğlediler. Bu, iktidar ortaklarının çok başarılı bir operasyonudur. Haklarını teslim edelim. Ancak anımsatalım ki, yerli/yabancı çok bilinen ve başvurulan bir girişimdir de. Kestaneleri ateşten elinizle alamazsınız, bir alet kullanmanız gerekir. Uluslararası operasyonlarda bu tür aletler çok kullanılır! Bu “eylem”in bir de “genç sivil” adında başka bir “dinamik” gücü oluşturulmuştur. Bunların da “çok kullanışlı” olduklarını eylemleriyle görüyoruz. Yanlarında bazı sanatçı ablaları, sözde mazlum haklarını savunur görünen başka siyasi iktidar cihazlarını da görüyoruz. Bu girişimlerin artık ne kadar düşük ahlaklı, yozlaşmış bir kitle yarattığını anlamak ve ekibin siyasi çürümüşlüğünü görebilmek için, insan haklarına ve hukuka aykırı dinleme operasyonlarına karşı gösteri yapan hukukçular için astıkları “Darbeci Baro Taksim’e hoş geldin” pankartına bakmak yeterlidir! Bu pankart, düşünce ve demokrasi ahlaksızlığını, yardakçılığı, her türlü yerli ve yabancı amaçlar için ulaşılan kullanılırlık derecesini gösterir... Fetocuların şimdi yeni bir planı var. Geçen gün dinledim: Bu tür ekiplerin her türlü kullanıma açık karakterini görünce, işleri ilerlettiler. İrili ufaklı “solcu” bilinen bazı grup ve kişilerin önemli bir güç oluşturabilmeleri için, maddi ve manevi her türlü desteği verebileceklerini belirtmişler. Eminim bunu da yaparlar. Çünkü biliyorlar ki, oluşturulacak “solcu” bir gücün kendilerine herhangi bir zararı olmayacağı yüzde yüzdür! Zaten Fetocularla al gülüm ver gülüm içinde olan, dinci söylemlerle hiçbir sorunu olmayan, solu derleyip toparlama konusunda bırakın zerre kadar başarı göstermeyi, tam tersine bölüp parçalama konusunda büyük başarıları tarihe geçen insancıklar ve grupçuklar için de bir şans olabilir. Bunu ciddi olarak bir düşünsünler derim. Çünkü kendilerini “yükseltecek” siyasi bir manivelaya ihtiyaçları vardır. Tarihi bir fırsatın arifesinde olduklarını görmelidirler! Bugün “Darbe-1” diye başladık. Bir giriş. Amaç, bu darbe korkuluğunun elbisesini çıkarmak. Darbenin uluslararası bir desteğinin sıfır olabileceğini göstermek. ABD operasyonuyla bağlantısını kurmak vb... Memurlar uyarõgrevinde ANKARA / İSTANBUL (Cumhuriyet) - Memur konfe- derasyonlarõ, yarõn bir günlüğü- ne “iş bırakacak”. “Uyarı gre- vi” adõ verilen iş bõrakma eyle- mine, Türkiye Kamu-Sen, Kamu Emekçileri Sendikalarõ Konfe- derasyonu (KESK), Birleşik Ka- mu-İş, Bağõmsõz Kamu Görev- lileri Sendikalarõ Konfederas- yonu (BASK) ve Kamu Çalõşanlarõ Hak Sendikalarõ Konfederasyonu (HAKSEN) üye- leri katõlacak. Me- mur-Sen’in katõl- mayacağõ eyleme T ü r k - İ ş , TMMOB, DİSK, Türk Tabibleri Birliği’nin de ara- larõnda bulunduğu konfederasyon, meslek ve sivil toplum örgütleri de destek vere- cek. Memur kon- federasyonlarõnõn temel talebini, ka- mu çalõşanlarõna grevli, toplusöz- leşmeli sendika hakkõ verilmesi ve toplu pazarlõ- ğõn altyapõsõnõn kurulmasõ oluş- turuyor. Toplu iş bõrakma eylemlerini destekleyen sendika ve meslek örgütlerinin genel başkanlarõ dün Taksim Hill Otel’de bir araya gelerek ortak bir basõn top- lantõsõ düzenledi. Toplantõda konuşan KESK Başkanõ Sami Evren, bu grevi uyarõ amacõy- la yapacaklarõnõ ve hükümet ta- rafõndan dikkate alõnmazlarsa, 25 Kasõm grevinin çok daha bü- yük grevlerin habercisi olacağõnõ vurguladõ. Evren, bir ülkede çalõşanlarõn yüzde 5-6’nõn sen- dikalõ olmasõnõn o ülkede de- mokrasinin “defolu” olduğunu gösterdiğini de ifade ederek şöyle devam etti: “Yurttaşlar- dan taleplerimiz; 25 Kasım’da veli- ler çocuklarını okula gönderme- sinler, üniversite öğrencileri ders- lere girmesinler, acil sağlık sorun- ları olmayan yurt- taşlar hastanelere gitmesinler. Çar- şamba günü vergi daireleri çalışma- yacak, trenler ça- lışmayacak ve uçaklar rotar ya- pacak. Bu demo- kratik tepkiyi si- yasi iktidarın al- gılamasını bekli- yoruz.” DİSK Başkanõ Süleyman Çelebi de KESK’in bu ey- lemine destek ver- diklerini belirterek “İktidar yapay gündem yaratarak mu- halefeti dahi peşine takmaya çalışıyor. Bizim beklentimiz muhalefetin de bize destek ol- masıdır” dedi. Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanõ Gencay Gürsoy ise yurttaşlara acil du- rumlar dõşõnda hastanelere git- memeleri çağrõsõnda bulundu. obursali@cumhuriyet.com.tr TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ İnsanlık o günlerde herhalde başını alıp izne gitmişti!.. İhtimaldir ki şekil bile değiştirmiş olabilirdi!.. Belki kuyruğuna teneke bağlanan dört ayaklı bir yaratık gibi vicdan ve merhameti de ardından sürüklemişti!.. Gökyüzünde kanat çırpan kuşlar, çöplüklerde ekmek arayan kediler görmüştü de günler süren o rezaleti; insan olan çoğu canlı gözünü kapatmıştı!.. O, yani kurban; kirletilerek sokaklara atılmış, sonunda ise bir bodrum katında cesedi bulunmuştu!.. O ceset şimdi bir mezarlığın duvar dibinde toprağın kucağında yatıyor!.. Peki ya insanlık?.. O da bir Güneydoğu kentinde sahibini arıyor! Orta yaşlı Kâtibe adlı bir kadın bundan 5 yıl önce gözyaşları içinde Mardin’in Ömerli ilçesinde polise başvurarak 13 yaşındaki kızının kaçırıldığından şikâyetçi oldu. Polis, Remziye Sevdan adlı kızı kısa süre sonra 20 yaşındaki İsmail Gezer’le birlikte Mardin’de yakaladı. Remziye bir şeylerden korkuyordu ki, kendi rızasıyla kaçtığı ve evlenecekleri yönünde polise ifade verdi. İsmail ise 18 yaşından küçük bir kızı kaçırmak ve alıkoymaktan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Sahipsiz ceylan!.. 5 Nisan 2004... Ömerli Kaymakamı ve savcısı çevreden gelen bilgiler doğrultusunda bunun sıradan bir kız kaçırma olayı olmadığını ortaya çıkardı. Araştırmalar yoğunlaştırıldı ve Remziye’nin bir süredir para karşılığında cinsel ilişkiye zorlandığı, bazı kişilerin de buna aracılık ettiği saptandı. Polis fuhuş şebekesinin başında belediyede görevli bir temizlik işçisi ile ilçede yaşayan iki kadının bulunduğunu belirledi. Zanlıların sorgulanmasının ardından 50 kadar kişinin küçük kızla ilişkiye girdiği anlaşıldı. Rezalet öyle boyutlanmıştı ki, olaya karışanlar arasında bölge yatılı okulu, nüfus müdürlüğü ve belediye çalışanları da vardı. Remziye, Yeşil Kart alma uğruna gittiği Ömerli Hükümet Konağı’nda bile bir hizmetlinin tecavüzüne uğramıştı! Aslında ilçenin sokaklarında herkes uzun süredir yaralı bir ceylanın; ahlaksızlığın kanıyla kirletilmiş bir bedende dolaştığını biliyordu!.. Biliyordu da, feodalitenin hüküm sürdüğü bir bölgedeki aşiret ilişkileri, “görmemişem, duymamışam, bilmiyem”e sığınan üç maymunluğu egemen kılıyordu!.. Utancın figüranı!.. 13 yaşındaki Remziye, gözaltına alınan zanlılarla yüzleştirildiğinde bitkin haldeydi. İnsanlık onurunun kaldıramayacağı yükler bindirilmişti çelimsiz bedeninin üzerine... Zanlılar onun çaresizce çevreyi süzen, kan oturmuş gözlerine bakamadılar bile. Utançtan mı vicdansızlıktan mı bilinmez, başları yerdeydi hepsinin!.. Polis küçük kızı konuşturdukça dram içinde dramla karşılaşmıştı. İddiaya göre Remziye’nin ailesi Mardin’e bağlı bir köyden Ömerli ilçesine gelip yerleşmişti. Ancak babası iş bulamayınca bir süre sonra onu, ağabeyini ve annesini bırakıp köye geri dönmüştü. İşte ne olmuşsa ondan sonra olmuştu... Remziye evlenme bahanesiyle kandırılmış, tecavüze uğramış ve fuhuş mafyasının kucağına düşürülmüştü. Kirlenmiş, çökmüş ve yaşamının baharında en ağır tokadı yemişti de kurtulmak için sığınacak onurlu bir kapı bulamamıştı!.. Acı üstüne acı yaşamış; ihanet ve alçaklığın utanç verici fotoğraflarına figüran olmaktan bir türlü kurtulamamıştı!.. Remziye, soruşturmanın tamamlanmasının ardından devlet himayesine alındı ve 2004 yılının Haziran ayında Niğde Yetiştirme Yurdu’na yerleştirildi. Onu kaçıranın da aralarında bulunduğu 22 kişi ise cezaevinde kısa bir süre kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere salıverildi! Ancak Remziye 2005 yılının Şubat ayında aniden ortadan kayboldu! Kimileri yurttan kaçtığını, kimileri ise fuhuş mafyası tarafından kaçırıldığını öne sürdü. İddia odur ki bir süre daha Ömerli’de ahlaktan yoksun yaratıkların oyuncağı olmuştu! 4 Haziran 2005 günü kimliği belirsiz kişiler Ömerli Devlet Hastanesi’nin kapısına küçük bir kızın cesedini bıraktı. Bu talihsiz bedenin sahibi Remziye’den başkası değildi! Cenazesi zatürree teşhisiyle otopsi yapılmadan annesine teslim edildi. Küçük kızın cenazesi annesi ve iki kardeşinin gözetiminde, mahalle sakinleri karşı çıktığı için en yakın mezara 30 metre uzaklıkta bir duvar dibine gömülebildi! Ancak cinayet kuşkusunun basında yer alması üzerine Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın emriyle, 14 Haziran 2005’te Remziye’nin mezarı açıldı. Defin ruhsatı olmaksızın gömüldüğü ortaya çıkan Remziye’nin cesedi mezarından çıkarılarak otopsi için İstanbul Adli Tıp’a gönderildi. “Zatürree ve akciğerlerinde su toplanması nedeniyle öldüğü” öne sürülen genç kızın cesedi, otopsinin ardından Ömerli’ye getirilerek yeniden toprağa verildi. İnsan arayan fener!.. Remziye’nin tecavüze uğrayıp uğramadığının tespiti için Adli Tıp’tan daha önce istenen rapor da mahkemeye gönderilmişti. Sorgusunda, girdiği cinsel ilişki sonucu kızlık zarının bozulduğunu iddia eden Remziye’nin “Anatomik bakire” olduğu tespit edilmişti! Raporda, “İlişkiye girse bile, cinsel organı duhula müsait (esneklik) olduğu için kızlık zarı bozulmayabilir” denilmişti! “Küçük yaştaki kızı alıkoymak ve tecavüz etmek” suçlamasıyla tutuksuz yargılanan 22 sanıkla ilgili son duruşma geçen çarşamba günü Ömerli’de yapıldı. Sanıkların kimi delil yetersizliğinden kimi de zamanaşımından serbest kaldı. Bir kıza laf atılması yüzünden onlarca kişinin öldürülebildiği Güneydoğu’nun Ömerli’sinde, bir asri mezarlığın duvar dibinde, masumiyetinin bile farkında olamayacak kadar küçük bir kız yatıyor!.. Barbarlık ve ahlaksızlığın ölüme sürüklediği o cılız bedene yalnızca toprağın karanlıktaki merhameti kucak açmıştı!.. Peki ya insanlık nerede mi?.. Derler ki; vicdan cana bürünmüş ve Ömerli’nin sokaklarında onu arıyor!.. Üstelik güpegündüz ve elinde fenerle!.. Sahibini Arayan İnsanlık!.. mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com Bir günlüğüne iş bõrakacaklar Tuzla’da 129. ölüm İstanbul Haber Servisi - Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde- ki Çeliktrans Tersanesi Geleş Gemi Taşeron şirketinde bo- yacõ olarak çalõşan Mahmut Altınöz yüksekten düşme so- nucu yaşamõnõ yitirdi. Altõ- nöz’ün yaşamõnõ yitirmesiyle tersanelerde hayatõnõ kaybe- den işçi sayõsõ 129’a yükseldi. DİSK’e bağlõ Limter-İş Sen- dikasõ Genel Başkanõ Cem Dinç, Altõnöz’ün dün saat 12.00 sõralarõnda yüksekten düşüp yaşamõnõ yitirdiğini be- lirtirken tersanelerde ölüm ve zulmün işçilerin yakasõnõ bir türlü bõrakmadõğõnõ kaydetti. YÜKSEKTEN DÜŞEN İŞÇİ YAŞAMINI YİTİRDİ ERDOĞAN’DAN GÖZDAĞI Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, grev hakkı isteklerine yanıt almak amacıyla yarın iş bırakma ey- lemi yapmaya hazır- lanan sendikalara sert tepki gösterdi. Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Memur ve işçiler hukuka uygun olarak haklarını kul- lanır ama yasal ol- mayan hak olamaz. Bu tür davrananlar ise neticelerine katla- nırlar” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear