26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 KASIM 2009 / SAYI 1232 PAZAR YAZILARI Denemenin Sorgulayan Gücü ADNAN BİNYAZAR E min özdemir'in, Türk ve dünya yazınından seçtiği denemelerin yer aldığı Denemenin Sorgulayan Gücü, yeni eklemelerle, Bilgi Yayınevi'nce yeniden yayımlandı. özdemir, sunumunda, denemeyi, "yazarın düşüncelerini söyleşme havası içinde işlediği yazı türü" diye tanımlıyor. Denemenin, son yıllarda çağdaş romanı etkilediğine bakıhrsa, bu türün yayılma alanı gün geçtikçe genişliyor. Bu, okurun, olay anlatımında düşünsellik aradığını gösterir. Denemeyi "sorgulayıcı bir güç" sayan özdemir, gerçekte bizi onun en öz, en doğru tanımına götürüyor. Çünkü deneme yazarı bilgi verme kaygısı duymaz, düşünceye düşünce ulayarak, okuru o ana değin algılayamadığı başkalıklar ortamına, Baudelaire'in deyimiyle, kişide "yeni ürpertiler" yaratan duygu dünyalarına sokar. Okurda sorgulama gereksinimi yaratan da, bu "başkalıklar dünyası" değil midir? Özdemir'in ince eleyip sık dokuyarak kitaba koyduğu denemeler en çok da bu yönden değer taşıyor. Bunda, özdemir'in sağlam metin bilgisinden gelen iyi seçiciliğinin etkisi de düşünülmelidir. Montaigne'den Aslı Erdoğan'a uzayan metinlerin sorgulayıcı yanını öne çıkarmak için, bir iki yazıdan örnek vermek istiyorum. Ama ona geçmeden, denemecînin, kendi iç dünyasında olup bitenlere bakışına değinmek gerekecektir. Açık gözle bakılan hiçbir nesne aynı açıdan görülemez. Milimetrenin milyonda biri de olsa, açıda bir sapma olacaktır. Denemecinin bakış açısı, böylesine ince ayrıntılar üzerine kuruludur. Bu bağlamda, deneme yazarı, ne aynı şeyi düşünür, ne aynı şeyi yazar. Denemecinin asıl gücü ise, dilinin geniş çağrışımlı biçeminde belirginleşir. Akşit Göktürk, özdemir'in sunuş yazısında, Montaigne'le Bacon'ın söylem ve düşünce dünyalarını karşılaştırarak bu konuya değiniyor: "Bacon'ın denemelerindeki anlatımda, Montaigne'in kendine dönük, görünüşte gelişigüzel, söyleşici sesinden daha çok, kişisel olmayan, özlü, betimci, nesnel bir ses göze çarpar. Bacon 'ın çabası, Montaigne gibi kendi benliğini anlamak değil, değişik alanlardan edinmiş olduğu gözlemlerle deneylere dayanarak insanoğlunun yaşamına uygulanabilecek ona yararlı olabilecek bir bilgelik ortaya koymaktır." Denemenin piri Montaigne'dir. Türü "deneme" diye adlandıran da odur. llk örneği ondan verelim: "Birgün yaşadıysanız, her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz, başka bir gece yok ki... Atalarımızın gördüğü, torunlanmızın göreceği hep bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu düzendir." Montaigne, burada tartışılmaz bir gerçeği dile getiriyor. Ama biz bunun böyle olduğunu belki de ilk düşünüyoruz... Içimizde sorgulama başlatan ise, Montaigne'in o güne değin düşünmediğimiz kendine özgü bakış açısıdır. Joseph Addison, kadında saç konusunu irdelerken, "... saç tuvaleti yapılmadan önce bir cüce gibi görünen kadın, saçını yaptırdıktan sonra bir dev gibi uzun boylu olurmuş," diyor. Büyük olasılıkla kadında saçı bugüne değin kimse böyle algılamadı... Belli ki, Addison, beynin iç düzeneğindeki sorgulama isteğine bu algılamasıyla devinim kazandırıyor.. Okuyun Denemenin Sorgulayan Gücü'nü, en azından denemelerden birinde, kendinizi bir sorgulama sürecinden geçirme gereğini duyacaksınız... • binyazar@gmail.com Reyting arttıkça dilve toplum vicdanı eriyor Sevim Gözay, "3. Köprü* programıyla sorunlara bir çıkış yolu arıyor. Kaynağından alıp iki yakayı bir araya getirerek, olaylara her yönüyle bakmaya çalışıyor. Gözay'ın asıl dikkat çekmek istediği nokta televizyon programalığının can çekişiyor olması. Çareyi sosyokültürel yapiyı geliştirici ve toplum geneline ulaşacak programlar hakkında kota uygulanmasında buluyor. ZUHAL AYTOLUN S evim Gözay, Habertürk Tv'de yayımlanan "3. Köprü" programı ile günümüzde yaşanan güncel olayları taraflanyla tartışmaya vc sorgulamaya açarak bir nevi köprü işlevi görüyor. Tabii ki "3. Köprü"ye de göndermesi var. Gözay'ın takipçileri hatta yandaşlan hiç de az değil. Çeşitli sitelerde, forumlarda hakkında olumlu olumsuz pek çok yorum gönnek mümkün. Seveni sevmcyeni bir kenara koyarsak, aslında oldukça konuşulan programcılardan. Bunlarla ilgilenmiyor Gözay, tek derdi yaptığı işin hakkını verebilmek. "Beceremiyorsan çekip gitmeyi bileceksin" diyecek kadar da özgüvenli. İçinde kalan tek şey var. O da resim. Eskiden, diyerek başlıyor anlatmaya resimle ilgili konuşurken, "Eskiden çok iyi resim yapardım. Bunu değerlendirebilmeyi çok isterdim" diyor. Kadıköy lmam Hatip Lisesi'ne gittiği konuşulmaya başlandığında oldukça şaşkınlık yaratmıştı. Hatta bir yazısında da "imanı hatipli" olmayı anlatmıştı. Ancak şimdilerde bu konuyu pek de açmak istcmiyor. "Bunu konuştuk ve bitti" diyor. Gözay'la yeni sezonda başlayan programından çıktık yola, kanallarda yayımlanan programlara uğradılc, kendi yaşamına dokunarak sonlandırdık söyleşimizi. - Programnuzın adı 3. Köprü. Neden bu ismi tercih ettiniz? 3. Köprü pek çok şeye bir gönderme gibi algılanabilir. Sizin derdiniz neydi? - "Köprü" bağlantı ve diyaloğu ifadc ediyor. Bir tartışma programı için de pozitif bir ifade. Çıktığı ve vardığı bir yer olduğunu ima ediyor. En tartışılan, en beklenti yaratan köprü de "3. Köprü" olduğundan, hoşumuza gitti bu çağnşım. PROGRAMCILIK CAN ÇEKÎŞÎYOR - Türkiye'de yayımlanan pek çok program var arbk. Her birinin izleyici kitlesi de oluştu. Yapılan televizyon programlanndaki dili ve üslubu nasıl buluyorsunuz? - Programcılık can çekişiyor aslında. Kadın, magazin, yemek, hatta kültür - sanat programlanna bakın; hepsinin şablonları aynı. Özgün konular hakkında yenilikçi konseptler var mı? Yok. Bu sistem içinde olamaz da. Tematik kanallar ellerinden geldiğince yaşatmaya çalışıyor, yine de bu iş ancak bir devlet politikasıyla düzelir. Sosyo-kültürel yapiyı geliştirici ve toplum geneline ulaşacak programlar hakkında kota uygulaması yapılmah. Pozitif aynmcılığa kültürel anlamda da ihtiyaç var bence. Böyle giderse dilini de, vicdanını da reyting yüzünden kaybedecek bu toplum. - Gündüz kuşağındaki programlarda yaşananlan görüyoruz. Artık nasıl bir hareketlenme olmah, bu konuda ne yapıhnah? - Magazin dünyası, son yaşananlann ardından nasıl kendini sorgulama ve bu işe bir çekidüzen verme arayışına girdiyse, sabah programlannm da zamanı gelecek, vadesi dolacak clbet. Değişim kaçmılmaz. - Sizce erkek egemen bir dünya mı medya? Kadınlar en başta cinsiyeüeriyle mi bir mücadelenin içine giriyorlar? Ya da günümüzde bu anlamda bir farklıhk yaşanıyor mu? - Feminizmin doğuşundan beri sürüyor bu mücadele, sürecek de... Fakat bu işin sonunda erkekleri yenip, eve Anne ya da çocuk olmak AYLİN KOTİL /~\ ençken ebeveynlerimizin bizi \J( anlayamamasından çok şikâyet etmişizdir. En azından ben ve çevremdeki arkadaşlarım. Hatta anne babalarımızla bir garip mücadeleye bile girmişizdir. Kimimiz boyun eğdik, kimimiz direndik. Kimimiz hata yaptığımızı bizzat deneme yanılma yöntemiyle öğrendik, kimimiz ne kadar doğru olduğumuzu gördük. Tüm bunlar olurken ve bittikten sonra, her zaman direnen çocuğun tarafında oldum ben. Direnen, direnç gösteren. Boyun eğmeyen. Doğru bildiğini dibine kadar savunan. Ancak ilk kez direnen çocuğun penceresinden bakamıyorum. Bakmaya çalışmak bile istemiyorum. Hem buna çok da güzel kılıflar buluyorum. Bizler bir amaç için direnirdik diye... Kendi oğlumda sudan çıkmış balığa döndüm... Bildiğim bütün yöntemler uygulanamaz oldu. Bana göre aldığı yanlış örnekler onunla beynimde bağdaşmadı. Ve sanırım Istanbul'u da suçladım. Siz bildiğiniz bütün doğruları vermeye çalışsanız da istanbul içinde öyle çok çeşit barındırıyor ki... Bu çeşitlerden en az bir tanesi sizin vermeye çalıştıklarınızdan daha cazip gelecek. Ve çelişeceksiniz, direnen genci belki de ilk defa desteklemeyeceksiniz. Ya da destekleyemeyeceksiniz. Aynı yollardan farklı amaçlar doğrultusunda ilerlemiş bile olsanız, göndermek gerektiğine inanmıyorum. Paylaşmak önemli. Medya, yaratıcıhğa en açık alanlardan biri. Bu anlamda da kadına çok fazla yer var. Konu ille de koltuk sevdasıysa... Çok çok isteyen kadınlar onu da alıyor zaten. Toplu halde bütün koltuklan elc geçirmemiz gcrekmiyor ki. - Televizyon programlannda kadınlan daha aktif olarak gördüğümüzü söyleyebihr miyiz? - Tabii ki. Dizilerde de kadınlar çok aktif. Birçok başarılı dizinin yönetmeni, senaristi kadın. Hem yetenekli hem de işlerine hâkimler. Gelecek için çok önemli bir miras bu. YAPTIĞIN ÎŞÎN HAKKINI VERECEKSÎN - Hırsh mısınızdır? Kariyerinizde ilerlerken hırslarınızın ağına takıldığınızı hissettiğiniz oldu mu? - Hırslı olmakla çalışkanlığın birbirine karıştırıldığını düşünüyorum. Benim hırstan anladığım, işini iyi yapmaya çahşmaktır. Herkes buna mecbur bana göre. Bir iş yapıyorsan hakkını vereceksin. Beceremiyorsan da çekip gitmeyi bileceksin. lşte de, ilişkilerde de buna inanıyorum. - Bazen bazı kavramlar kendi içinde mücadeleyi de getirir beraberinde. "Güzel, çekici, seksi ohnak", bazen zor bir sektörün ya da hayatin içinde "kadın ohnak", "tanınmak- şöhref"... Bu tür kavramlarla bir derdiniz oldu mu? - Öyle bir gecede şöhret filan ohnadığım için yabancılaşma yaşamadım. Hoş öyle aman aman bir şöhretim yok zaten. Meraklısı biliyor, tamyor. Bu çok konforlu bir durum. Seksilik, çekicilik ise bir kadın için parfüm gibidir. Yerine ve duruma göre dozu ayarlamak gerekir. Ben böyle . hissediyorum, buna göre davranıyorum. - Bildiğim kadanyla, yönetmenlik tarafinız da var. Sinemadaki duruşunuz nedir? Projeleriniz var mı? - Beş sene önce olsa şöyle bir film projem var diye anlatırdım. Çünkü hayallerim var. Beş on yıl sonra yaparım belki, bilmiyorum. ÇOCUK ÎSTÎYORUM - Peki, ya yazarhk? - Gazete dcvam ediyor ve çok seviyorum yazmayı. Hele de insanlara dokunabilen bir yazının keyfı çok büyük. Kitap projelerim de var, yakın zamanda hayata geçirmeyi planlıyorum. - Farkh bir projeyle şaşırtmayı düşünüyor musunuz? - Proje demek istemem ama "çocuk" fikri çok cazip geliyor son zamanda. Tren kaçmadan diyorum... - Bir de şehirli kadın duruşunuz var. Bu tanımla tarif ediliyorsunuz. Bugüne nasıl bakıyorsunuz? - Beş yıl, kentli kadının modern dertlerine kafa yoran Çosmopolis programını yaptım. Program sayesinde edindiğim görüşler de, hislerim de toplumundaki değişime işaret ediyor. Kadının da, erkeğin de, ekonominin de, diğer dengelerin de dcğişimini yaşıyoruz bugün. Ebeveynler, gençler, çocuklar... Hiç bir şey eskisi gibi değil ve herkesin işi çok zor. Çocuk olmak da, genç olmak da, kadın erkek, anne baba olmak da çok zor bu zamanda. Neler olacağını göreccğiz. # anlayamayacaksınız. Genç olmak mı daha zorluydu ebeveyn olmak mı karar veremeyeceksiniz. Bilinen kitaplar sabır derken, sabırsızlığın her türünü sergileyeceksiniz. Çünkü hayat sizi hep en zıt yerden vuruyor. Sizinle aynı görüşleri paylaşıp onun mücadelesini verseydi, onun adı ergenlik olmazdı sanırım. Şimdi tek merakım bu sabrın sonunun ne olacağı. Daha birkaç yıl var biliyorum. Kendi doğrularını bulurken belki de canı benimkinden çok acıyacak. Ama bundan alıkoyamayacağım da ortada. Temeller ne kadar sağlam atılmış bu sürenin sonunda belli olacak. Tek bildiğim düşse de hep arkasında olacağım. Tek başına kalkabileceğini de öğretebilmek için... • Aylin@kotil.web.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear