28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2009 SALI 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com SÜLEYMANİYE / ERBİL - DTP Genel Merkezi’nde kriz masası kurulmuş!.. DTP’li belediyeler Habur Sınırı Kapısı’nda çadırlar açmış! DTP yanlısı 45 avukat Habur’da teyakkuza geçmiş! Milletvekilinden siyasetçisine, gazetecisinden televizyoncusuna kadar herkes sınıra koşmuş! DTP örgütleri Güneydoğu kentlerinde yoğun hazırlık yapmış! PKK’nin ajansı, “Habur’dan Türkiye’ye giriş yapacak barış gruplarını karşılamak için, Tunceli, İstanbul, Mardin, İzmir, Mersin, Adana, Urfa, Batman, Van, Hakkâri, Bitlis, Iğdır, Ağrı, Kars, Muş ve Ardahan’da binlerce kişinin katılımı ile şölenler düzenleniyor” diye haber yayımlamış!.. Davul-zurna, heyecan-hengâme, coşku- zılgıt, pankart-afiş!.. Peki ne olmuş?.. PKK’liler, 10 yıl aradan sonra üçüncü bir militan grubunu da Türkiye’ye göndermiş! İlk ikisinden kimsenin haberi bile olmamış! Ama üçüncüsü!.. Evet üçüncüsü; onlar sanki düşman topraklarında zafer kazanmış edasıyla “cephe”den geri dönmüş!.. Türkiye nereden nereye geldi!.. Bilen var mı?.. ‘Cephe’den Gelirken! Üçüncü Grup!.. Öcalan’ın Lorkesi!.. PKK lideri Öcalan’ın “barış grubu” çağrısı, Kuzey Irak’ın iki büyük kentinde heyecan yaratmadı. Çünkü bu iki kentte insanlar geri bırakılmışlık ve yoksulluğun kalın perdesini yırtar yırtmaz lükse olan açlıklarını gidermek için yoğun çaba harcıyor. Sokaklarda dolaşan son model binlerce cip, ABD eliyle devletleştirilmek istenen bir coğrafyanın sosyo-ekonomik yaşamındaki derin çelişkiyi yansıtmaya yetiyor. Kuzey Irak’ın 600 bin nüfuslu Süleymaniye kenti ile “başkent” olarak nitelenen Erbil’de (Hewler) yaşayanlar Öcalan’ın “barış grubu” çağrısıyla pek ilgilenmiyor. Yöre insanı, “Türkiye ile PKK arasındaki meseleye karışmıyoruz” demekle yetiniyor. Peki PKK’liler Türkiye’ye niçin geliyor? Bu soruyu Öcalan şöyle yanıtlıyor: “Kürt sorununa ilişkin yaşanan tıkanmışlığı açmak gerekiyor. Bunun için önerim iki grubun; Kürtlerin özgürlüklerine ilişkin temel isteklerini tartışmak üzere Türkiye’ye gelmesidir.” Ancak Öcalan’ın daha önceki benzer girişimleri sonuçsuz kalmıştı. Öcalan Kenya’dan Türkiye’ye getirildikten sonra 22 Eylül 1999’da “iyi niyet adımı” çağrısı yapmıştı. Bunun üzerine 8 PKK’li 1 Ekim 1999’da Türkiye’ye girmiş ancak bir gün sonra tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Öcalan’ın ikinci çağrısı üzerine ise 8 kişilik ikinci PKK grubu 29 Ekim 1999’da Viyana’dan havayoluyla Türkiye’ye girmiş ve İstanbul DGM tarafından 7 ile 15 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılmıştı. Teslim olan 16 kişiden 13’ü ise değişik tarihlerde cezaevinden çıktı. Haydar Ergül ve Hacı Çelik ise halen içeride. 1999’da Öcalan’ın çağrısı ile Türkiye’ye gelip teslim olan Seydi Fırat ise cezaevinden çıkar çıkmaz yeniden PKK’ye katıldı. 57 yaşındaki Fırat, dün PKK tarafından adeta kıdemli barış elçisi olarak ikinci kez Türkiye’ye gönderildi!.. BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Kral, ‘Dönüyor’ mu? Suudi Kralı Abdullah, şöyle bir el hareketiyle, “katı” uygulamaları ile “tanınan” Yargıçlar Yüksek Konseyi Başkanı Şeyh Salih el Lihedan’ı görevden aldı. Bu kişi, ahlaksız uydu yayıncıları için katli vacip fetvası bile vermişti! Yerine, “parlamento”ya en yakın, Kral’a danışmanlık yapan Şûra Meclisi’nin “ılımlı” başkanı getirildi. Din polisinin başı da “daha ılımlı” bir yönetici ile değiştirildi. Düzenin “kadınlar” ile ilişkisinde ılımlı yaklaşımlar göze çarpıyor. Yeni Eğitim Bakanı reformcu bir kişiymiş. Yardımcılığına da bir kadın getirildi: Nura el Feyz (Norah Al-Faiz). Kızların eğitiminden sorumlu olacak. Nura Hanım, hükümette ilk kadın üye olarak dünyaca kutsandı! Her ne kadar henüz kabine toplantılarına bizzat değil, videofon aracılığıyla katılabiliyorsa da! Kral, Şûra’ya, gerçi oy hakları yok, ama ilk kez gözlemci olarak 6 kadın atadı! Herhalde, “kadınlar yeri”nden Şûra toplantılarını izliyorlardır. Ayrıca yeni açılan bir üniversitenin yerleşkesinde kadın erkek birlikte eğitim görebilecek! Time dergisi (19 Ekim 09) Suudi Arabistan’daki bu değişimi “Suudi Kadınlarının Sessiz Devrimi” başlığıyla kapak konusu yaptı! Öğreniyoruz ki, düne kadar geçerli bir kural olan “fazla alışveriş yapması halinde kadının kocası tarafından dövülmesi” yasaklanmış! Kadının otomobil sürme yasağının da sonu görülüyormuş. Kadın ve erkeğin birlikte çalıştığı ofisler, yasak kalkmamasına rağmen, yaygınlaşıyormuş. Hastahane ve bankalarda birlikte çalışıyorlarmış. Bazı alışveriş merkezlerine, kadınların yanlarında aileden biri olmadan da girebildiği gözleniyormuş. Daha önce de, kadınların yerel seçimlere katılabileceği açıklanmıştı. Kral Abdullah “sessiz reformcu”. Ancak bu değişimin ardında öncü Suudi kadınların sessiz direnişi var. Bunun ardında şüphesiz iyi eğitim almış kadınlar var! Bunlar, yönetim katında etkili. Ayrıca iyi eğitilmiş yeni nesil Suudi erkeğinden pek çoğunun, ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınları evlere hapsetmenin saçmalık olduğu, ülke kalkınması için onlara ihtiyaç bulunduğu, profesyonel eğitim almış kadınların işgücüne katılmasının şart olduğu görüşünü savundukları belirtilmekte. En ağır baskılar altında olan Suudi kadınları üzerindeki prangaların “bir diş” gevşetilmesi bile büyük olay sayılmalı! Şüphesiz, uzun zaman diliminden bakıldığında, toplumsal tarihin akışı kadınların özgürleşmesinden ve kadın-erkek eşitliğinin gerçekleşmesinden yana! İslam dünyasındaki, kadınları baskı altına alan kötülük zincirleri de kırılacak. Kadınlar üzerindeki baskıların “dini inanç”larla bir ilgisinin olduğu tezi, çağımızın en büyük yalanı! Kadının kendini türbanlaması ve erkeğin boyunduruğunu kabul etmesinin de bir “insan hakkı” ve “kadının özgürlük alanı” olduğuna ilişkin söylemler ise, çağımızın ikinci en büyük yalanı! Erkek dinci söylemlerin egemen olduğu ve bütün toplumu üstelik tepeden etkisi altına aldığı, yüzyılların erkek egemen boyunduruğunun hüküm sürdüğü “toplumsal düzen”de kadınlara özgürlük alanı nasıl inşa edilebilir? Ancak, erkek dincilerin kadının nasıl davranacağı ve yaşayacağı konusunda tüm söz hakkını kaybetmesiyle... Suudi Arabistan’daki gelişimi izlerken, Doğan Kuban hocanın Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisinde her cuma yayımlanan enfes yazılarından birindeki bir saptamasını anımsadım. Hoca, ülkemizdeki “ilahiyatçıların” İslam kültürüne bugüne kadar düşünce alanında ne kadar evrensel katkı yaptıklarını sorguluyordu! Burada hepsini birden aynı kefeye koymak doğru olmaz, siyasal ve İslami anlamda hem ileri hem özgün olmaya özen gösteren ilahiyatçılar var. Ancak ezici çoğunluğun “gelenekçiliğe” destek veren, dahası daha geri gelenekleri güncelleştirmeye çalışan donuk kafalardan oluştuğunu söyleyebiliriz! Zaten bu yüzden İslami inanış üzerinde gelenekçi prangalar bütün ağırlığıyla sürdürülmek istenmekte. Ve yeni olabilecek fikirler de ezilmekte. Şimdi Suudi Arabistan’daki bu yeni gelişmeler karşısında, bizim gelenekçi ve katı İslamcı “düşünürler” arasında bir “açılım” söz konusu olabilir mi? Çünkü uygulamaların en büyük “Kâbe”lerinden birindeki bu gelişim, onlar üzerinde de belki “özgürleştirici etki” yapabilir! Kral’ı “döneklik” ve “sapma” ile suçlayamayacaklarına göre! Ben bunu bekliyorum! obursali@cumhuriyet.com.tr Onur Öymen, Gül’ün anayasa değişikliği gerektiren önerisine sõcak bakmadõklarõnõ söyledi CHP, MGK’yi istemiyorANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün ana muhalefet partisinin MGK’ye katõlmasõ yönündeki önerisi siyasette yeni bir tartõşma başlattõ. TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin, bunun için anayasa de- ğişikliği gerektiğini belirtirken önerinin etraflõca düşünülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini söy- ledi. CHP Genel Başkan Yardõm- cõsõ Onur Öymen ise öneriye “sı- cak bakmadıklarını” bildirdi. TBMM Başkanõ Mehmet Ali Şahin, Gül’ün önerisiyle ilgili sorular üzerine, MGK’nin oluşu- munun anayasanõn 118. madde- sinde düzenlendiğini, kimlerin MGK üyesi olacağõnõn orada be- lirlendiğini anõmsattõ. Toptan, “Bu bir anayasa değişikliği ge- rektirir. Bu, sayın cumhurbaş- kanımızın iyi niyetli bir değer- lendirmesidir diye düşünüyo- rum. Ancak, böyle bir anayasa değişikliğine karar verecek olan TBMM’dir” dedi. Ana muhalefet liderinin MGK’ye katõlmasõnõn bir yararõ olup olmayacağõnõn sorulmasõ üzerine Şahin, bu önerinin etraflõ- ca düşünülmesi, değerlendirilmesi gerektiği belirtti. Anayasa değişikliği Şahin, “Cumhurbaşkanımızın iyi niyetli bir önerisidir” dedi. Şahin, bir gazetecinin “Bir grup terör örgütü mensubu tes- lim olacak, bunu nasıl değerlen- diriyorsunuz? Bu grubun TBMM’de görüşmeler yapmak istediği de söyleniyor. Böyle bir talep olursa ne derseniz” sorusu üzerine, bu girişimin iyi niyetli, Türkiye’nin 30 yõla yakõn uğraş verdiği terörün sona ermesine yol açõcõ bir teşebbüs olmasõnõ diledi. Şahin, konuyla ilgili TBMM Baş- kanlõğõ’na herhangi bir randevu talebinin ulaşmadõğõnõ bildirdi. Devlet Bakanõ ve Başbakan Yardõmcõsõ Cemil Çiçek, Gül’ün önerisiyle ilgili sorular üzerine, MGK’nin sorunlar karşõsõnda or- tak aklõn en üst düzeyde sorumlu- luk taşõyan insanlarõn bir araya geldiği bir kurul olduğunu ve hü- kümetlere tavsiyelerde bulundu- ğunu belirtti. Çiçek, “Bir anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğu da ortadadır” dedi. CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Onur Öymen, aynõ konudaki so- rular üzerine, MGK’nin hüküme- tin ve askerlerin katõldõğõ, devlet hakkõnda gizli konularõn görüşül- düğü, görüşmelerin içeriği hak- kõnda bir açõklama yapõlamayan bir kurum olduğuna dikkat çekti. ‘Sıcak bakmıyoruz’ Öymen, “Muhalefetin gizli gö- rüşmeler yapan bir kurumun parçası haline getirilmesine sı- cak bakmıyoruz” dedi. Devlet hakkõnda gizli konularõn ele alõn- dõğõ MGK görüşmelerinin şeffaf hale getirilmesinin de mümkün ol- madõğõnõ vurgulayan Öymen, “Bu durumda orada görüşülen ko- nular, alınan kararlar muhale- fet tarafından da benimsenmiş gibi olacak” diye konuştu. Öymen, bu önerinin Başbakan Tayyip Erdoğan’õn açõlõm ko- nusunda Baykal ile yapacağõ görüşmenin kayda alõnmasõ iste- ği yüzünden gerçekleşmemesi durumunda buna bir alternatif olarak düşünülmüş olabileceğini dile getirdi. MGK’NİN EKİM TOPLANTISI Kurulun gündemi açılım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) ekim ayõ toplantõsõ yoğun gündem- le bugün gerçekleştiriliyor. Toplan- tõda İçişleri Bakanlõğõ eşgüdümünde yürütülen “açılım” çalõşmalarõ, Er- menistan ile protokolün imzalan- masõnõn ardõndan gelişen süreç ve Kõbrõs konularõ ele alõnacak. Açõlõm konusundaki çalõşmalarla ilgili ola- rak İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’õn, Ermenistan “açılımı” ve Kõbrõs ko- nusundaki gelişmeler hakkõnda da Dõşişleri Bakanõ Ahmet Davutoğ- lu’nun kurul üyelerine güncel bilgi- leri aktarmasõ bekleniyor. Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün başkanlõğõnda bu- gün yapõlacak MGK toplantõsõna Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan, Ge- nelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ, kuvvet komutanlarõ, Jandar- ma Genel Komutanõ ve hükümetin il- gili bakanlarõ katõlacak. AKP hükü- metinin uzun süredir üzerinde çalõştõğõ ve önümüzdeki dönemde TBMM gündemine getirmeye hazõrlandõğõ “Kürt açılımı”nõn toplantõda ele alõn- masõ bekleniyor. Ayrõca Başbakan Erdoğan’õn Irak ziyareti, Atalay’õn da Suriye ziyaretinin ardõndan PKK’ye yönelik alõnacak önlemlere bu ülke- lerin vereceği ziyaretler konusunda da kurulun değerlendirme yapacağõ dile getiriliyor. Terör örgütünün bazõ üye- lerini teslim olmak amacõyla dün Tür- kiye’ye göndermesinin ardõndan MGK’den sonra konuya ilişkin yapõ- lacak açõklama dikkatle bekleniyor. ‘Ermeni açılımı’ AKP hükümetinin dõş politikadaki açõlõmlarõndan birini oluşturan Er- meni açõlõmõna ilişkin de kurulda Dõşişleri Bakanõ Davutoğlu’nun bil- gi vermesi bekleniyor. Davutoğ- lu’nun Ermeni açõlõmõ nedeniyle Azerbaycan ile ilişkilerin gergin- leşmesi konusunda ve ayrõca Kõb- rõs’ta süren görüşmeler konusunda da kurula bilgi vereceği öğrenildi. Türk Silahlõ Kuvvetleri (TSK), Af- ganistan’da görevli uluslararasõ güç olan ISAF’õn komutasõnõ bu ay so- nunda üçüncü kez üstlenecek. Bu ne- denle TSK’nin bu ülkedeki personel sayõsõ artacak. TSK komuta heyeti- nin üstlenilecek görev nedeniyle MGK’ye yapõlan çalõşmalarõ anla- tacağõ dile getirildi. Cumhurbaşkanõ Gül’ün, ana muhalefet partisinin MGK toplantõlarõna katõlmasõ yönündeki önerisi tartõşma yarattõ. TBMM Başkanõ Şahin ve Çiçek öneri için anayasa değişikliği gerektiğini belirtirken CHP’li Öymen, “Muhalefetin gizli görüşmeler yapan bir kurumun parçasõ haline getirilmesine sõcak bakmõyoruz” dedi. AhmetTanerKışlalı’yıanıyoruz Bombalı saldırı sonucu 21 Ekim 1999’da katledilen gazetemiz yazarı ve Ankara Üniversitesi (AÜ) İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, aramızdan ayrılışının 10. yılında, gazetemiz ve ailesi tarafından düzenlenen törenlerle anılacak. Kışlalı için ilk etkinlik bugün saat 20.00’de, Devlet Tiyatrosu Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde yapılacak. Kışlalı’nın Engürü Sitesi, Çayyolu adresindeki evinin önünde gerçekleştirilecek anma töreni, yarın saat 09.30’da başlayacak. Buradan da Çayyolu’ndaki Ahmet Taner Kışlalı Parkı’nda yer alan heykelinin önüne geçilecek. Yarın saat 12.00’de de Karşıyaka Mezarlığı’ndaki gömütü başında anma etkinliği yapılacak. AÜ İletişim Fakültesi’nde yarın saat 14.00’te gazetemiz yazarı Şükran Soner, “Kışlalı’dan Günümüz Medyasına” başlıklı bir konferans verecek. ‘Türkiye açılımla köşeye sıkıştı’ Doç. Dr. Çelikpala, ‘Ermeni açõlõmõ’nõn Kafkaslarõ kaybetme riskini ortaya çõkardõğõnõ belirterek “Azerbaycan’la daha keskin kopma yaşanabilir” dedi SERTAÇ EŞ ANKARA - Kafkasya ve Rusya politikalarõ üzerine çalõşan TOBB Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Mitat Çelikpala, Azerbay- can’õn gösterdiği kamuoyuna açõk sert tepkilerin ardõndan “Türki- ye’nin Ermeni açılımı konusunda sıfır sorun adına köşeye sıkıştığı- nı” dile getirdi. Çelikpala, Karabağ sorununda taraflarõn uzlaşabileceği çözüm olmadan yapõlacak girişim- lerin “Azerbaycan’ın kaybı” ve Türkiye’nin Kafkaslar’da gerile- mesi sonucunu doğurabileceğine dikkat çekti. Doç. Dr. Çelikpala, Azerbaycan Cumhurbaşkanõ İlham Aliyev’in doğalgaz fiyatlandõrmasõna ilişkin açõklamalarõ ve tepkileri değerlen- dirdi. ‘Daha keskin kopma yaşanabilir’ Çelikpala, “Bölgede artık kimse ABD ya da AB’yi önemsemiyor. 1990 ve 2000’lerde kurduğumuz ya da kurulmasına yol açtığımız düzeni bozma potansiyeli taşıyan bir yaklaşımla hareket ediyoruz. Bu süreç hem Gürcistan’ı yıkma hem de Azerbaycan’ı kaybetme noktasına gidebilir” dedi. Azer- baycan’õn kendini kötü hissettiğini, ilk defa doğrudan ve kamuoyuna yö- nelik sert mesajlar verdiğini belirten Çelikpala, “Azeriler, Rusya nez- dinde Ermenileri dengelemek zo- runda olduklarını düşünmeye başladılar. ABD ve müttefikler bu kadar büyüttükleri Gürcistan’ı bi- le bir kalemde harcayabildikleri- ne göre, Rusya isterse Karabağ’ı tamamen kaybederiz korkusu öne çıktı” diye konuştu. Protokollerin onay sürecinin da- ha kritik olduğunu belirten Çelik- pala, Azerbaycan’la “daha keskin kopmanın” yaşanabileceğine dik- kat çekti. “Beklenti ABD’nin bizi takdir edip soykırım işini rafa kal- dırması” diyen Çelikpala şu de- ğerlendirmeyi yaptõ: “Ama bedelini de konuşmak lazım. Sıfır sorun adına köşeye sı- kıştık. Ermenistan zaten kayıptı, şimdi tüm Kafkaslar’ı kaybetme ihtimali var. ” AKP’nin açılım çabaları, Öcalan’ın yol haritasıyla belli ki uyuşmadı. Devlet, PKK liderinin hazırladığı planı aylardır elinde tutuyor. PKK ise iki uç arasında neler olup bittiğini anlamaya çalışırken şaşkınlık yaşıyor. Eylemle ve eylemsizlik ikilemine takılan örgüt, açılım sürecinde hata yapmamak için oldukça dikkatli davranıyor. Peki örgüt, Kandil Dağı ve PKK milislerinin barındığı Mahmur Kampı’ndan Türkiye’ye giren 34 kişi üzerinden hangi mesajı vermeye çalışıyor? Şu kesinlikle anlaşılmalıdır ki, bu girişim Öcalan’ın PKK üzerindeki mutlak hâkimiyetini kanıtlama amacı da taşıyor! Daha üç gün önce İmralı Adası’nda 10 günlük hücre cezasına çarptırılan Öcalan, bu hareketiyle “Siz beni hücreye atıyorsunuz ama ipler elimde, benimle oynamayın” demek istiyor! Yani aslında PKK ile ilgili açılım çabası yoğunlaşırken Öcalan, İmralı’ya sıkışmış aciz bir örgüt yöneticisi imajını da yıkmaya çalışıyor. Öcalan, bu girişimiyle açılım sürecinin adeta başaktörü olarak öne çıkıyor, bu sırada terör grupları üzerindeki denetiminin de arttığını gösteriyor! Habur’dan Türkiye’ye sokulanlar, PKK’nin içinde bulunduğu koşulların anlaşılması ve anlatılması bakımından da misyon üstleniyor. Örgüt bu girişimle açılım çabalarında kozların elinde olduğunu anlatmaya çalışırken diğer yandan da Kandil’in içinde bulunduğu eylemsel yorgunluğu dışa vuruyor! PKK’nin bu plan için seçtiği militanlar da dikkat çekiyor. Eylemlere katılmamış, geri planda ve örgütün iç işleyişinde kullanılan militanların özenle seçildiği anlaşılıyor. Örgüt, aralarında kadınların da bulunduğu 24-57 yaş arasında militanları Türkiye’ye göndererek kamuoyuna Kandil’in askeri yapısı konusunda da bir fotoğraf sunuyor. Kandil’i yöneten Murat Karayılan bu kişiler üzerinden PKK’nin her yaş ve cinsiyetten, üstelik her kesimden insan barındırdığını anlatmayı hedefliyor! Peki, barış girişimi adı altında yapılan bu manevranın devamı gelir mi?.. Bu sorunun yanıtını anlamak için PKK’nin nihai hedefte ne istediğine bakmak gerekiyor. Şu bir gerçek ki, açılım çabaları, yol haritaları ya da barış girişimi beklentilerinin odağında tek bir hedef bulunuyor: Öcalan’ın bir an önce serbest bırakılarak legal siyasetin içine çekilmesi... PKK, Kuzey Irak’taki milisler ve militanlardan oluşan bir grubu göndererek devletin derinliklerinde yürütülen planlara ve Kürt sorununa odaklanan siyasete de nüfuz etmeyi amaçlıyor. Örgüt adeta AKP’nin açılım karanlığına projektör tutuyor! Yani PKK, Öcalan- Karayılan hattında yürütülen bir planla AKP’nin samimiyetini ve sınırını sorguluyor, güven arayışında sondaj yapıyor! Bu kanıya nerden mi vardık?.. Yanıtı yine PKK içinden vermek en doğrusu olacaktır. Bakın Öcalan 18 Eylül’de avukatlarına ne demiş: “Ben yol haritasını teslim ettiğimden beri bekliyorum. Şüphelerim var, bu sorun çözülebilir mi? Bilemiyorum, emin olamıyorum. Biri tutukluyor, operasyon yapıyor, diğeri açılım diyor. Bu açılım mıdır, tasfiye midir, tuzak mıdır, sahtekârlık mıdır, çözüm müdür, emin olamıyorum. Kürt halkı da iyi anlamaya çalışmalıdır. İşte Başbakan’ın durumu ortada, topu taca atıyor.” 34 kişilik bir grubu düz ovada siyasete gönderen Öcalan, 6 metrekarelik odasında ince ve sinsi bir diplomasi yürütüyor! Kendisi ise “Davul da, tokmak da, mendil de bende... Buyrun lorkeye” diyerek oynamaya devam edecek!.. Ta ki düz ovaya inene kadar!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear