Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 7 OCAK 2009 ÇARŞAMBA
4 HABERLER
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Samuel P. Huntington
(1927-2008)
“Uygarlıklar çatışması” teorisinin yaratıcısı Samuel
Huntington 24 Aralık 2008 günü öldü. Huntington’un
teorisi, “soğuk savaş” sonrası dönemde uluslarara-
sı ilişkileri sağlıklı bir biçimde düşünme çabalarına bü-
yük bir darbe vurdu ama tarihin çok özel bir anında
gündeme geldi, çok özel bir gereksinime cevap ver-
di. Bu yüzden, 1993’te Foreign Affaires dergisinde
yayımlandıktan sonra, üzerine adeta bir çığ gibi ge-
len eleştirilere karşın bu teori kısa sürede ABD’den
Ortadoğu’ ya kendine çok yaygın bir taraftar kitlesi
buldu 11 Eylül’den sonra Müslüman dünyasının seç-
kinlerinin gönlünde taht kurdu.
Düzen değil çatışma
Soğuk savaş bitince, ABD’de, Kissinger’ın deyi-
şiyle, bir dış politika paradigması krizi oluşmuştu:
ABD, SSCB gibi bir tehdidin olmadığı bir dünyada
Batı Bloku’nu liderliği altında nasıl bir arada tutacak,
hegemonyasını sürdürmeye devam edecekti? Bir
akım, “neoconlar”, bu krizi Wolfowitz’in 1992’de New
York Times’a sızan raporunda dile getirildiği gibi,
ABD’nin askeri gücüne dayanarak bir imparatorluk
stratejisiyle aşmayı öneriyordu. Bir diğer akım ise
“Yeni Dünya Düzeni”nden söz ediyor, küreselleş-
me dönemine girildiğini öne sürüyordu.
Huntington bu krize, birçok kez vurguladığı, “Biz
kimiz?” başlıklı kitabında da dile getirdiği gibi, “yurt-
sever”, “ulusalcı” ve “realist” bir açıdan yaklaşıyor,
“küreselleşme” söylemini, “Yeni Dünya Düzeni”
beklentisini kuşkuyla karşılıyordu. Ona göre, “soğuk
savaş döneminin ideolojik çatışmalarının yerini şim-
di, kökleri tarihin derinliklerine uzanan etnik, dini özel-
liklere dayanan kültürel çatışmalar” alıyordu. Hun-
tington bu kültürel çatışmaları, “uygarlıklar” arası ça-
tışmalar olarak düşünüyor, bu bağlamda, Batı ve di-
ğerleri (Latin Amerika, Afrika, Müslüman, Çinli, Hin-
du, Ortodoks, Budist ve Japon) bir anlamda “öte-
kileri” olmak üzere dokuz “uygarlık” tanımlıyordu.
Ne ki, bu dokuz “şeyi” bir araya koymanın, (kül-
türel, antropolojik, tarihsel açılardan) teorik imkân-
sızlığı ortadaydı. Bugüne kadar en büyük çatışma-
ların aslında “uygarlıklar” arasında değil, içinde ya-
şanmış olması; “uygarlık” tanımının belirsizliği, son
tahlilde dini özelliklere indirgenmesi, Çin ve Japon-
ya’nın iki farklı “uygarlık” gibi düşünülmesi gibi bir-
çok gariplik söz konusuydu. Bu “düzene” değil “ça-
tışma” beklentisine, dış politika krizinin bu beklen-
tinin ışığında, (adeta bir Batı “uygarlığı” bloku oluş-
turarak) aşılması önerisine yatırım yapan teorinin cid-
diye alınmaması gerekirdi.
Tarihin sonundaki kapitalizm
Ama alındı. Çünkü Huntington tüm gelecek vaat-
lerini yitirmiş, “tarihinin sonuna” gelmiş ama başka
yaşam seçeneklerini de yadsıyan, nihilist bir aşamaya
girmiş kapitalizme çok uygun bir ideoloji üretmeyi
başarmıştı. Artık, “uygarlıklar çatışması” teorisi sa-
yesinde, kapitalizmin yarattığı sorunları, yine kapi-
talizm dışındaki etkenlere bağlamak, dışsallaştırmak
söz konusu olabilecekti…
Örneğin, ekonomik/siyasi çelişkileri, geriye doğ-
ru (“soğuk savaşta”) ideolojik çelişkiler, ileri doğru
da kültürel çelişkiler olarak tanımlamak, kapitaliz-
mi, “içeride” “çokkültürlülük” söylemiyle sınıf çe-
lişkilerini, “dışarıda da” “uygarlıklar” söylemiyle em-
peryalizmi konuşmaktan kurtarıyordu. Huntington
böylece, ortaya, Jacques Rancière’in “post-politik”
olarak nitelediği, “evrenselliği” yadsıyan, yaşamı kül-
türe indirgeyerek tüm çelişkileri gizleyen, siyaseti ola-
naksızlaştıran söylemlere uygun bir teori/ideoloji koy-
muş oluyordu.
Ama çok daha önemlisi, kapitalizmin, Batı’dan Do-
ğu’ya, Protestan/Hıristiyan, Müslüman, Hindu, Bu-
dist, Şamanist, Konfüçyüsçü her türlü özgün “dün-
yayı” (bireyin kimliğinin çapasını bağladığı “yaşam
dünyasını”), metalaştırma süreçlerinin, sermaye bi-
rikiminin potasında eriterek homojenleştiren, yok
eden, böylece insanlığı, “dünyasız” (köksüz ve “ge-
leceksiz”) bırakan tek ve egemen “uygarlık” oldu-
ğunu gizlemek mümkün olabiliyordu.
Böylece, “bir yaprak en iyi ormanda gizlenir” mi-
sali, sermayenin evrenselliği de evrenselliği yadsı-
yan söylemlerin içinde gizleniyordu. Liberal-kapita-
list-emperyalist “statükoyu” korumak için bundan da-
ha güzel bir yöntem olabilir miydi?
Diğer taraftan, Ortadoğu’da, sömürge mirasının,
“modernite”nin (aydınlanmanın) trenini kaçırmış ol-
manın ezikliğini yaşayan, dini siyasi seçkinler, “uy-
garlıklar çatışması” teorisinde, bu ezikliği aşmanın bir
aracını bulduklarını hayal ettiler; ona dört elle sarıl-
dılar. Artık onlar Hıristiyan “uygarlık” karşısında, şey-
leştirilmiş, edilgen, “uygarlaştırılması gereken”, hat-
ta bazen “çocuklaştırılmış”, bazen “erotize edil-
miş”, “efemine”, bir “Doğu” değil, ona eşit (hatta bir
zamanlar çok daha üstün) ve “diyaloğa” girmeye ha-
zır bir Müslüman “uygarlığa” aittiler. Ne ki bu fante-
ziyi onlara yine Batı (Huntington) ihsan ettiğinden, ih-
san edenin, böylece de diyaloğun sınırlarını sapta-
yanın, şeyleştirme, “tanımlama”, belirleme süreçle-
rinin içinde tutsak kalmaya devam ettiler ama bu kez
“nerede” olduklarını dahi bilemeden…
erginy@tr.net
http://erginyildizoglu.blogspot.com
‘Erdoğansaldırıyı
biliyorsa insanlık
suçu işlemiştir’
TRT’nin Kürtçe yayõna başlamasõnõ
eleştiren Bahçeli, ‘Milli devlet yapõsõ
ölümcül darbe almõştõr’ dedi.
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - MHP Genel
Başkanõ Devlet Bahçeli,
TRT’nin 1 Ocak’tan iti-
baren Kürtçe yayõna baş-
lamasõna, “Bu tarih iti-
barıyla milli devlet ya-
pısı hükümet eliyle iha-
nete uğrayarak arka-
dan hançerlenmiş ve
ölümcül darbe almıştır”
sözleriyle tepki gösterir-
ken, Başbakan Tayyip
Erdoğan’õn, ülkeyi 36 et-
nik gruba bölme zihni-
yetinin önemli bir adõmõ-
nõ da “PKK’yi Kürtçe
selamlayarak” attõğõnõ
savundu.
Bahçeli, partisinin grup
toplantõsõna, İsrail’in Gaz-
ze saldõrõsõnõ ve buna AB-
ABD başta olmak üzere
dünya kamuoyunun sus-
kun kalmasõnõ kõnayarak
başlarken, “Arap ve
Müslüman dünyası da
bu saldırılar nedeniyle
sınıfta kalmıştır” diye
konuştu. Başbakan Tay-
yip Erdoğan’õn saldõrõ-
dan 5 gün önce görüştüğü
İsrail Başbakanõ Ol-
mert’e, “Ortadoğu’daki
barış görüşmelerindeki
yapıcı katkısı” için te-
şekkür ettiğini anõmsatan
Bahçeli, daha sonra hõzla
çark eden Başbakan’õn
ortaya koyduğu tepkinin
“kâğıt üzerinde kaldı-
ğını” vurguladõ.
Olmert’in İsrail’e ger-
çekleştireceği saldõrõyõ da-
ha önce Erdoğan’a bil-
dirdiği yönünde kamuo-
yuna sõzan haberler ol-
duğunu belirten Bahçeli,
“Eğer böyleyse, AKP
hükümeti bu insanlık
suçuna iştirak etmiştir
ve meselenin en küçük
bir mazereti dahi olma-
yacaktır” dedi. Bahçeli,
Erdoğan’õn gündeme ge-
tirdiği iki aşamalõ planõnõn
içinin boş olduğu ve so-
nuca hizmet etmeyeceği-
ni söyledi.
‘PKK’nin talebi’
Bahçeli, 1 Ocak itiba-
rõyla TRT’nin bir kana-
lõndan Kürtçe yayõn ya-
põlmasõna ser tepki gös-
tererek, bu konunun
“PKK’nin siyasi talep
listesinde ve AB eliyle
yürütülen etnik bölücü-
lük listesinde” olduğunu
savundu. PKK’nin 2002
“siyasallaşma starateji-
si”nde de “Kürt kimli-
ğinin tanınması kapsa-
mında yerel dilin geliş-
tirilmesi ve yaygınlaştı-
rılması”nõ birinci hedef
olarak aldõğõnõ kayde-
den Bahçeli, özetle şu
görüşleri savundu:
“Bize göre bu tarih
(1 Ocak) itibarıyla mil-
li bir devlet yapısı hü-
kümet eliyle ihanete uğ-
rayarak arkadan han-
çerlenmiş ve ölümcül
bir darbe almıştır.
TRT’nin bu kanalının
önümüzdeki dönemde
Kürtçe açıköğretim ka-
nalına dönüşmesi talep-
leri hiç kimseyi şaşırt-
mamalıdır. Bu uygula-
ma ile birlikte Erdo-
ğan’ın Türkiye’yi 36 et-
nik gruba bölen zihni-
yetinin ilk adımı ger-
çekleşmiş, Türkiyelilik
projelerinin temeli de
PKK’yi Kürtçe selam-
layan Başbakan’ın ağ-
zından törenle atılmış-
tır. Hükümetin memuru
gibi çalışan YÖK Baş-
kanı olan zat haddini
aşan bir siyasal kararla,
Kürt Dili ve Edebiyatı
bölümü açılacağını bü-
yük bir pişkinlikle müj-
delemiştir. Kim, özel ha-
yatında anadiliyle ko-
nuşmak istiyorsa ko-
nuşsun, buna engel ola-
cak hiç kimse yoktur.
Ancak biz, Türkçe ko-
nuşup, Türkçe söyleyip,
Türkçe düşünmeye de-
vam edeceğiz.”
Konuşmasõnda 2009
beklentilerine ilişkin de-
ğerlendimelerde de bulu-
nan Bahçeli, öncelikle Al-
evi yurttaşlarõn sorunlarõ-
nõn çözülmesi konusunda
AKP hükümetinin ataca-
ğõ samimi adõmlara destek
vereceklerini ifade etti.
Partisinin
grup
toplantısında
konuşan
Başbakan
Erdoğan,
Türkiye’nin
sadece tepki
vermekle
kalmadığını
diplomatik bir
atak
başlattığını
söyledi.
Erdoğan,
muhalefet
partilerininin
hâlâ bu olayı
istismar
ederek “oy
devşirme”
mantığıyla
hareket
ettiklerini ileri
sürdü.
Erdoğan, kendisini duygusallõkla eleştiren İsrail’i seçim hesabõ yapmakla suçladõ
‘Tarih sizi yargılayacak’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Baş-
bakan Tayyip Erdoğan, Gazze’ye “topla-
ma kampı” benzetmesini yaparken, AKP
hükümeti, İsrail’e yaptõrõm için bu ülke ile
yapõlan anlaşmalarõ gözden geçirmeyi gün-
demine aldõ. Başbakan Erdoğan, ateşkes ol-
madõkça İsrail ile temas kurmayacağõnõ
açõkladõ.
Erdoğan, partisinin grup toplantõsõnda İs-
rail’in Gazze’ye yönelik saldõrõlarõna ilişkin
sert açõklamalarda bulundu. Gazze’de büyük
bir insanlõk dramõ yaşandõğõnõ belirten
Erdoğan, Türkiye’nin sadece tepki
vermekle kalmadõğõnõ diplomatik bir
atak başlattõğõnõ söyledi. Ortadoğu tu-
ru ve telefon trafiğiyle ilgili bilgi ve-
ren Erdoğan, muhalefet partilerininin
hâlâ bu olayõ istismar ederek “oy dev-
şirme” mantõğõyla hareket ettiklerini
ileri sürdü. Hükümete “İsrail ile ilişkileri ke-
sin” dendiğini anõmsatan Erdoğan, “MHP,
DSP, ANAP bizden önce bu ülkeyi yö-
netmediler mi? İsrail ile ilişkiler bu dö-
nemde yok muydu? Peki, niye kesmedi-
niz İsrail ile ilişkileri? Biz bakkal dükkânı
idare etmiyoruz. Biz Türkiye Cumhuri-
yeti’ni idare ediyoruz” dedi.
İsrail’in “Türkiye Cumhuriyeti Başba-
kanı duygusal konuşuyor” dediğine dik-
kat çeken Erdoğan, “Eğer bir duygusal-
lıktan, hesaptan bahsediliyorsa bu hesa-
bı şu anda İsrail yapıyor. Bu ne hesabı-
dır? Şubatta yapılacak olan seçim hesa-
bıdır. Ben buradan Ehud Barak’a ve Liv-
ni’ye sesleniyorum. Siz şubat ayında ya-
pacağınız seçimi bırakın, tarih sizi şu yap-
tıklarınızla insanlık yaşamına bir kara le-
ke düşürdünüz diye yargılayacak. Biz, de-
deleriniz, ecdadınız kovulduğu zaman, si-
zi kalkıp da bu topraklarda ağırlayan, mi-
safir eden Osmanlı’nın torunları olarak
konuşuyoruz. Zalimin yanında yer al-
mayız, her zaman mazlumun yanında ol-
duk” diye konuştu.
Hitler’in Yahudilere yönelik soykõrõmõnõ
ima eden Erdoğan, insanlarõ tarihte derin acõ-
lar yaşayan bir devletin insan yaşamõna
herkesten daha çok saygõ duymasõ gerekir-
ken bunlarõ yapmõş olmasõnõn affedilebilir bir
şey olmadõğõnõ söyledi.
‘İsrail süreci yaraladı’
Ortadoğu’nun son 100 yõldõr barõşa hiç bu
kadar yakõn olmadõğõ bir dönemde İsrail’in
bu süreci yaraladõğõnõ kaydeden Erdoğan,
BM, AB, ABD ve İslam Konferansõ Örgü-
tü’ne önemli görevler düştüğünü bildirdi. Er-
doğan, “Gürcistan konusunda dev-
reye giren uluslararası kuruluşlar,
acaba bu konuda niçin susuyorlar ve-
ya söylem düzeyinde geçiştirmekle
yetiniyorlar?” dedi. Erdoğan, bu ko-
nuda “çoklu standart” uygulandõğõnõ
anlattõ.
Kürtçe yayõn yapan TRT 6’yla ilgi-
li olarak CHP lideri Deniz Baykal’õn “Dev-
let etnik kör olmalı” sözlerini anõmsatan Er-
doğan, “İşte bunların devletten anladığı
budur. Bu zihniyet, yıllar boyunca de-
mokrasiyi de kör, topal, sağır bırakan zih-
niyettir. Eğer Kürtçe dışarda bırakılırsa,
siz o boşluğu doldurmazsanız gördük
başkaları dolduruyor” dedi.
Partisinin grup toplantõsõnda İsrail’in
saldõrõlarõna ilişkin sert açõklamalarda
bulunan Erdoğan, Gazze’de büyük bir
insanlõk dramõ yaşandõğõnõ belirtti.
Erdoğan’õn basõnla ilişkilerinde tek söz sahibi olan Başbakanlõk Basõn Sözcüsü görevinden ayrõldõ
Beki’nin akreditasyonu iptalANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Başbakan Tayyip Erdo-
ğan’õn basõnla ilişkilerinde tek söz
sahibi olan, son olarak 7 Başba-
kanlõk muhabirinin akreditasyo-
nunu hiçbir gerekçe göstermeden
iptal ederek tepki çeken Başba-
kanlõk Basõn Sözcüsü Akif Beki
görevinden ayrõldõ. Beki’nin, biz-
zat Erdoğan tarafõndan istifaya da-
vet edildiği konuşuluyor.
Başbakanlõk kulisleri dün me-
saiye sürpriz bir dedikodu ile
başladõ. Sabah Başbakanlõk’ta et-
kin görevde bulunan bazõ isimler,
Beki’nin görevden alõnacağõnõ
ortaya attõ. Sõzan bilgilere göre,
Erdoğan, Beki ile ilgili kararõnõ al-
madan önce bazõ yakõn kurmay-
larõyla bir araya geldi. Bu görüş-
meler sonrasõnda Erdoğan, Beki
ile yollarõnõ ayõrmaya karar ver-
di. Ancak Beki’nin görevinden
alõnmasõ yerine istifaya davet
edilmesinin “daha şık” olacağõ
düşünülerek, Beki’den istifa et-
mesi istendi. Telefonla ulaştõğõmõz
Beki, rahatsõzlõğõ nedeniyle evin-
de dinlendiğini belirterek, “Böy-
le bir gelişme olursa duyuru-
ruz” demekle yetindi.
‘Gazeteciliğe döneceğim’
Aradan 2 saat geçtikten sonra
Anadolu Ajansõ’na açõklama ya-
pan Beki, tekrar gazetecilik mes-
leğine dönme gününün geldiğini
düşündüğünü söyledi. Beki,
“Karşılıklı anlayışla, büyük bir
onurla 3.5 yıldır yaptığım gör-
evimden ayrılıyorum. Görevden
ayrılmamın, kendim için de
yaptığım görev için de bir ta-
zelenme imkânı sağlayacağına
inanıyorum” dedi. Beki’nin Ka-
nal 7’ye dönüş yapabileceği, bu
olasõlõğõn yanõ sõra Star gazete-
sinde ya da Anadolu Ajansõ’nda
üst düzey bir göreve gelebilece-
ği kulislerde konuşuluyor. Be-
ki’nin Sabah grubunda da görev
alabileceği belirtiliyor. Beki’nin
görevinden uzaklaştõrõlmasõnda,
Erdoğan’õn basõnla yaşadõğõ so-
runlarõn giderek artmasõnõn etki-
li olduğu belirtiliyor. Yine Be-
ki’nin talimatõyla 7 Başbakanlõk
muhabirine akreditasyon yasa-
ğõnõn getirilmesine karşõ uluslar-
arasõ önemli basõn örgütlerinin
gösterdiği tepkinin de Erdoğan’da
rahatsõzlõk yarattõğõ belirtiliyor.
Erdoğan ise Beki’nin ayrõlma-
sõna ilişkin olarak “Ne istifadır ne
görevden alınmadır. Şu anda,
bir görev değişimi yapmayı
kendileri arzu ettiler, biz de
olumlu karşıladık. Akif, benim
gene kardeşim, gene can ciğe-
rimdir” demekle yetindi. Beki,
Erdoğan’õn geçen hafta sonu,
Gazze’ye yönelik İsrail saldõrõsõ-
nõn ardõndan gerçekleştirdiği Mõ-
sõr, Ürdün, Suriye, Suudi Ara-
bistan gezileri ile Antalya prog-
ramõna katõlmamõştõ.
Beki’nin, bizzat Erdoğan tarafõndan istifaya davet
edildiği konuşuluyor. Alõnan bilgiye göre Erdoğan,
kararõndan önce bazõ yakõn kurmaylarõyla bir araya
geldi. Bu görüşmeler sonrasõnda Erdoğan, Beki ile
yollarõnõ ayõrmaya karar verdi.
Beki, 7 muhabirin akredi-
tasyonunu iptal etmişti.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - TBMM Genel Kurulu’nda İsra-
il’in Gazze’ye saldõrõlarõna ilişkin
genel görüşmede kürsüye çõkan tüm
milletvekilleri saldõrõlarõ kõnadõ ancak
AKP’nin karşõ çõkmasõ nedeniyle or-
tak kõnama bildirisi yayõmlanamadõ.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kı-
lıçdaroğlu, “Biz bir bildiri taslağı
hazırladık. AKP Grup Başkanvekili
Bekir Bozdağ’a götürdük. Biz de
düşünmüştük ama Dışişleri Ba-
kanlığı ‘Dengeler var’ diye uygun
görmedi, dedi. Biz de bunun üzerine
CHP grubu olarak kınama bildiri-
si yayımladık” dedi.
TBMM’de, dün İsrail’in Gazze’ye
yönelik saldõrõlarõyla ilgili genel gö-
rüşme yapõldõ. Devlet Bakanõ Mehmet
Aydın, “Gazze’de durdurulması
gereken bir insanlık dramı yaşanı-
yor. Ses çıkarmamayı akıllı siyaset,
reel politika olarak takdim etmek,
İslam dünyasının gözünden kaç-
mayacaktır. Duruma acilen müda-
hale etmesi gereken uluslararası
kuruluşlar, iki satırlık bile açıklama
yapmayarak güven kaybına yol
açıyor” dedi. MHP Ankara Millet-
vekili Deniz Bölükbaşı, “Başbakan
Tayyip Erdoğan’ın, İsrail Başba-
kanı Ehud Olmert ile yaptığı gö-
rüşmenin Dışişleri Bakanlığı ka-
yıtlarına giren bir tutanağının bu-
lunmadığını, bu durumun AKP
hükümetinin kayıt dışı siyaset an-
layışının ibret verici bir tezahürü ol-
duğunu” söyledi. AKP’li Ahmet
Yeni “Millet sizi hayretle izliyor” di-
ye laf atarken, Bölükbaşõ “Millet si-
zi hayretle izliyor, otur yerine din-
le” karşõlõğõnõ verdi. MHP’li Osman
Durmuş da AKP’lilere “Gazze bom-
balanırken neredeydiniz? Susun
dinleyin” diye tepki gösterdi. CHP İs-
tanbul Milletvekili Onur Öymen,
“Biz Filistinli sivillere yönelik sal-
dırıları nasıl kınıyorsak İsrailli si-
villere yönelik saldırıları da aynı
kuvvetle kınıyoruz. O bakımdan biz
hükümetin de İsrailli sivillere yö-
nelik saldırıları kınamasını bekli-
yoruz” dedi. Başbakan Erdoğan’õn
“Hamas’ın görüşlerini BM Güven-
lik Konseyi’nde dile getirecekle-
ri”ne ilişkin sözlerini de eleştiren
Öymen, “Türkiye’nin BM’de Ha-
mas’ın sözcüsüymüş gibi bir rol
üstlenmesi etkisini azaltır. Filis-
tin’de saldırıya uğrayan masum
insanların yanında yer almak baş-
ka şeydir, Hamas’ın destekçisi ol-
mak başka şeydir. Hamas’ın resmi
politikası cihattır. İsrail’i haritadan
silmektir. Biz bu görüşü benimsiyor
muyuz? Filistin’de çile çeken halkın
sözcülüğünü yapacağız, dersek bu
daha doğrudur” görüşünü dile ge-
tirdi. DTP’li Fatma Kurtulan da
“Türkiye, kendi vatandaşı Kürt-
lerle, barış içinde değilken, siyo-
nistlerden, Filistin halkı ile barış
içinde yaşamalarını nasıl isteyebilir?
İsrail tarafından nasıl dikkate alı-
nabilir?” dedi.
Görüşmeler sonunda ortak bir bil-
diri yayõmlanamadõ. CHP’nin bildiri-
sinde “insanlık ayıbı” olarak nite-
lendirilen saldõrõlar kõnanõrken “CHP
grubu, kimden gelirse gelsin, kime
yönelik olursa olsun, sebebi ne olur-
sa olsun siyasi amaçla şiddete baş-
vurulmasını, masum insanların he-
def alınmasını reddeden temel yak-
laşımı doğrultusunda bazı Filistin-
li grupların İsrail’deki sivil hedef-
lere yönelik saldırılarını da kına-
maktadır. Ancak bu saldırılar, İs-
rail’in aşırı güç kullanarak yaptığı
ve çok sayıda masum sivilin öldü-
rülmesi sonucunu doğuran saldırı-
ları haklı göstermez” denildi.
MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ
DİYARBAKIR BELEDİYE BAŞKANI
İktidar ‘dengeleri’ gözeterek karşõ çõkõnca TBMM’den kõnama bildirisi çõkmadõ. CHP grubu bildiri yayõmladõ
AKP İsrail’i kõnatmadõTBMM Genel Kurulu’nda İsrail’in Gazze’ye yönelik saldõrõlarõyla ilgili genel görüşmede
söz alan CHP’li Onur Öymen, Başbakan Erdoğan’õn tavrõnõ eleştirerek “Türkiye’nin BM’de
Hamas’õn sözcüsüymüş gibi bir rol üstlenmesi etkisini azaltõr. Filistin’de saldõrõya uğrayan
masum insanlarõn yanõnda yer almak başka şeydir, Hamas’õn destekçisi olmak başka şeydir”
diye konuştu. Söz alan diğer milletvekilleri de saldõrõlarõ kõnadõ.
Baydemir
yine geriyor
DİYARBAKIR (Cumhuriyet) - DTP’nin “Se-
çim Platformu” dün toplandõ. Toplantõda ko-
nuşan Diyarbakõr Büyükşehir Belediye Başka-
nõ Osman Baydemir, Kürt halkõnõn dilini,
kültürünü ve kimliğini kabul etmeyenlerin bu-
nu 20 yõldõr verilen mücadele sonucu kabul et-
tiklerini kaydederek, “Mücadele böyle devam
ederse yakında bu toprakların da adını ka-
bullenecekler” dedi. Türkiye’de geri kalan 21
ilin Doğu ve Güneydoğu’da yer aldõğõnõ söyle-
yen Baydemir, “Hükümetler, batı illerine
fabrika yaparken, Doğu ve Güneydoğu’ya
karakol yaptılar. 80 yılda yapılamayanı, 8
yılda yaptık. Biz devletin bize biçtiği yok-
sulluk kefenini yırtacağız. Kimlik kadar, di-
limiz kadar, bizim için ekonomik ve sosyal
kalkınma da önemlidir. Sosyal ve ekonomik
kalkınmayı da söke söke alacağız” dedi.