14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU ‘Güz Sancısından’ Hukuk Sancısına Yılmaz Karakoyunlu’nun “Güz Sancısı” roma- nından yönetmen Tomris Giritlioğlu tarafından si- nemaya uyarlanan aynı addaki film geçen hafta viz- yona girdi. Henüz filmi görmedim, fakat görenler övü- yorlar. Bir aşk öyküsüyle de renklendirilmiş filmin 6- 7 Eylül 1955 günlerinde yaşanan olayları mükemmele yakın bir gerçeklikte yansıttığı söyleniyor. “6-7 Eylül” bizim yakın tarihimizde, özellikle de İs- tanbullular için çok önemli bir olaydır; İstanbullula- rın yüreklerinde derin ve bugüne kadar kapanmayan yaralar açmıştır. Çok yazılıp söylenmiştir, ama bir not da biz düşe- lim: O iki günde Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi veri- lerine göre, İstanbul’da ilk, orta ve lise derecesinde 32 Rum ve 8 Ermeni okulu tahrip edilmişti. İstanbul’da mevcut olan 74 kilisenin 70’i yakılıp yıkılmıştı. Kilise- ler dışında bir havra, 8 ayazma, 2 manastır, 3 bin 584’ü Rumlara diğerleri Ermeni ve Musevilere ait 5 bin 538 gayrimenkul tamamen yakılıp yıkılmış, içindeki mal ve eşya yağmalanmıştı. Olaylar salt İstanbul ile sınırlı de- ğildi; İzmir’de Yunan Konsolosluğu ile fuardaki Yu- nan pavyonu ve Yunan kilisesi tamamen yakılmış, sa- hildeki iki Rum motoru batırılmıştı. Olaylarda 3 Rum canını yitirmiş, bir Ortodoks papazı zorla sünnet edil- mişti. Olaylarda iş öylesine çığırından çıkmıştı ki o dö- nem Demokrat Parti Milletvekili olan Rum kökenli Alek- sandros Haçopulos’un evi bile yağmalanmıştı. 6-7 Eylül olayları devlet tarafından planlanmış, “de- rin devlet” tarafından yürütülmüş bir harekâttı. Ger- çeği karartmak amacıyla önce bir “komünist girişi- mi” olarak gösterilip Aziz Nesin, Hasan İzzettin Di- namo, Müeyyet Boratav, Kemal Tahir, Asım Be- zirci, Hulusi Dosdoğru ve daha birçok solcu aydın tutuklanmıştı. Sanıklar Harbiye hücrelerinde aylarca yattıktan sonra Sıkıyönetim Mahkemesi’ne çıkarıl- mışlar, fakat tüm çabalara rağmen aleyhlerinde ye- terince delil imal edilemediğinden serbest bırakıl- mışlardı. 27 Mayıs 1960 Devrimi’nden sonra Yassıada’da ku- rulan Yüksek Adalet Divanı’nda başta Başbakan Ad- nan Menderes olmak üzere 11 Demokrat Parti yet- kilisi 6-7 Eylül olayları nedeniyle de yargılanmışlardır. Anımsayalım: Bu olaylar, 6 Eylül günü DP’li Mit- hat Perin’in sahibi olduğu İstanbul Ekspres gaze- tesinin saat 16.00 civarında satışa çıkan 2. baskısında manşetten verilen Gökşin Sipahioğlu’nun, “Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldı!” haberi üzerine baş- lamıştı. Bu bir işaretti; bu işaretle birlikte daha önce İstanbul’un çevresindeki varoşlarda örgütlenen ba- şıbozuk kitleler harekete geçirilmiş, bu tür işler için “derin devlet” tarafından kurdurulmuş birtakım der- neklerin yöneticileri tarafından Rum ev ve işyerleri- nin yoğun olarak bulundukları bölgelere yönlendiril- mişti. Çekiçli, kazmalı, balyozlu kalabalıkların işi çok kolaydı, çünkü yakıp yıkacakları yapılar, evler, ma- ğazalar, dükkânlar önceden işaretlenmişti. 6 ve 7 Eylül 1955 toplumumuzun alnına devlet ta- rafından çalınmış kara bir utanç lekesidir. Aradan yıllar geçecek, Emekli Orgeneral Sabri Yir- mibeşoğlu, Tempo dergisinin 9-15 Haziran 1991 ta- rihli 24. sayısında Fatih Güllapoğlu ile yaptığı bir söy- leşide, “6-7 Eylül bir Özel Harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi, başarıya da ulaştı” diyerek derin devletin hakkını teslim edecektir. Bu örgütlenme çer- çevesinde Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atan o zamanki Türk genci ve şimdiki yüksek bürokratın adı da bellidir, en az 37 kaynakta belirtilmiş, hatta olay sonrasında Yunanistan’da yargılanıp mahkûm ol- muştur. Ne yazık ki biz adını yazamıyoruz, daha önce bir kez yazdık, bize 1.5 milyar TL tazminata mal oldu, çünkü bu zat Yassıada’daki o temyizi olmayan “olağanüstü” mahkemede aklanmış bir kez! Yaşa- dığımız şu Ergenekon günlerinde aklıma bir soru ta- kılıyor: Suçluları koruyan bu sancılı hukuk düzenin- de “derin devlet”e ulaşmak olası mı? dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Danõşman’õmõzõ’ Yitirdik KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 25 Ocak 25 OCAK 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Bush Teksas’ta yaşayacakmış. Yakışır! Beklenti Engin Balım: “Şırnak’ta teröristlerle çatışmaya giren teğmenin gözaltına alınması bekleniyor!” Pehlivan Necati Cebe: “Cumhuriyetin öğretmenini yenen imam, övünç madalyalı askeri de tuş etti!” Usul Ertan Somunkıran: “Çankaya toplantısının sonuç bildirgesi: Durmak yok, usule devam!” Karışım Sabri Yücel: “İslam ile laikliğin karışımına inanan Orhan Pamuk’a: Selamün a-laik-üm ve a-laik-üm selam!” YağmurDeniz Marmara Tıp Fakültesi Hastanesi GEÇEN perşembe sabaha karşı saat 01.00 sularında evinde fenalaşan 86 yaşındaki Eltaf Hanım, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi acil servisine kaldırılıyor. Beyin damarlarından birinin tıkandığı belirleniyor. İğne yapılıyor, aspirin içiriliyor, burnuna oksijen hortumu takılıyor ve acil servisteki sedyenin üzerine yatırılıyor. Sabah olması ve nörologun gelmesi bekleniyor Uzman doktor akşam üstü saat 16.00 sularında geliyor; hastanın yoğun bakıma yatırılması gerektiğini söylüyor ve hasta izleme kâğıdına “Bizde yer yok, başka hastaneye gitsin” diye yazıp gidiyor! Eltaf Hanım’ın yakınları o saatten sonra gidebilecekleri bir hastane arıyor ve ancak saat 22.00 sularında yoğun bakım yatağı olan bir hastane buluyor. 21 saattir sedye üstünde yatan Eltaf Hanım için bu kez ambulans aranıyor. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Sağlık Bakanlığı’ndan ambulans istiyor. Bakanlık, “Kendi ambulansını kullan” diyor. Hastane “Bizim ambulans işe gitti” diyor ama böyle bir durum olmadığı anlaşılıyor çünkü şoför bulunamıyor. Hastanede nöbetçi uzman doktor olmadığı da görülüyor ve idare amiri sıfatıyla ortalıkta dolaşan bir adam “Yarın sabah dilekçe verir şikâyet ederseniz” diyor! Kavga kıyamet; sedyedeki 22. saatinde ambulansa bindirilebilen Türkiye’nin ilk kadın diş doktorlarından Eltaf Tankut, böylece Marmara Tıp’taki “acil ölüm servisi”nden kurtarılmış oluyor! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” OLAYLAR çok hızlı geliştiği ve neredeyse saat başı değiştiği için kısaca anımsamakta yarar var: Hükümetin yarı resmi sözcüsü Star gazetesi, bir ayrılıkçı teröristin iddialarına dayanıp güneydoğuda yargısız infazlar yapan bir emekli albayı “katil” diye tanıttı ve malul gazi albayın göğsündeki devlet övünç madalyasının ardındaki sırrı da faili meçhul cinayetlere bağladı. Haberin yayımlandığı gün haberde adı geçen emekli albay Abdülkerim Kırca intihar etti. Ortalık dalgalanınca ve komutanlar albayın cenazesinde toplanınca Ergenekon savcısı İslamcı Başbakan RTE’nin kardeşi ve AKP’nin Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’nün müştemilatı olarak kullandığı Dışişleri Konutu’nda “erkler yemeği” düzenledi. Yemekten sonra yapılan açıklamadan Gül’ün bundan böyle Ergenekon’un usul hakimi olduğu anlaşıldı. “Usul hâkimi”ne göre artık usul yasalarına daha çok özen gösterilecekti ama “erkler” yedikleri yemeği hazmetmeden hukukun ayaklar altına alındığı yeni bir Ergenekon dalgası daha geldi. Burada bir parantez açıp “Bizim Çalık”a kamu bankaları kredisiyle verilen ve RTE’nin damadının başında bulunduğu Sabah gazetesinin Kırca’nın “tekerlekli sandalyeye mahkûm olduktan sonra çok sevdiği karısının kendisini aldatmasına dayanamayıp intihar ettiği”ni yazdığını da anımsatalım ki, gelişen olaylarda yalaka medyanın nasıl pespayeleştiğini anlayalım! Yeni dalgada yine kamuoyunun önündeki insanların evleri sabanın köründe basılırken; bir önceki dalgada tutuklanan özel harekâtçı polislerin eski şefi ve Susurluk hükümlüsü İbrahim Şahin’in cebinden çıkan 300 kişilik yeni listede adı geçtiği öne sürülen 30 kadar subay ve polis gözaltına alındı. Hakkâri’den Bursa’ya, Şırnak’tan İzmir’e, Van’dan Antalya’ya kadar yurdun dört bir yanında “özel timci” ve ilaveten korucu operasyonları yapıldı. Bir televizyonun Hakkâri muhabirinin heyecanla söylediği gibi “Özel harekâtçı polis ve subaylara yönelik operasyonlar güneydoğuda büyük sevinçle” karşılandı. Ve 300 kişilik özel listenin devamının geleceği açıklandı. Sonuç: Yerel seçimde AKP’nin güneydoğuda DTP’ye karşı yapacağı oy patlamasını artık siz hesaplayın! AKP-DTP SESSİZ SEDASIZ (!) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Teyzeye verilen bir başka ad. 2/ Erkek ördek... Asya’da bir göl. 3/ Yel- kenli gemiler- de gabyarlarõn direklere çõk- masõ için veri- len komut... Katõşõksõz, saf. 4/ “ ---çanakta cacõk / Peynirli pide getirdiler / İstan- bul’dayõm sanki” (Nâzõm Hikmet)... İskambilde bir kâ- ğõt. 5/ Sõvas’õn bir ilçesi... Düz dam, taraça. 6/ Bir nota... Bez dokuma tezgâ- hõ. 7/ Kişinin öz benliği... Dinsel bayramlardan bir önceki gün. 8/ Çanakkale Boğazõ’nda, pek çok deniz kaza- sõnõn meydana geldiği burun... Yanağõn alt kõs- mõ. 9/ Uşak yöresine özgü, mercimek ve bul- gurla yapõlan bir tür pilav. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yürürken dayanmak için kullanõlan kalõn so- pa... Sõcak bölgelerde yetişen ve lifleri tekstilde kullanõlan bir ağaççõk. 2/ Kutsal õşõk... Yasal. 3/ Bir müzik parçasõnõn derin bir duygu verilerek çalõnmasõ... “O yer” anlamõnda kullanõlan söz- cük. 4/ Huysuz atlarõ yola getirmek için dudak- larõna takõlan tahta kõskaç... Aktinyum elemen- tinin simgesi. 5/ Tuzağa düşürülen şey... Bir no- ta. 6/ Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ... El ya da yüz hareketleriyle gösterme. 7/ Karakter... Avru- pa’da bir başkent. 8/ Büyük delikli kalbur... Fi- zik, kimya, matematik ve biyolojiye verilen or- tak ad. 9/ Batman’õn Hasankeyf ilçesini sular al- tõnda bõrakacak olan baraj... Tecrübeli, usta. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A L G E R D A N L O R T A N E F A L O Ş A İ B E M İ S K E T İ R E T A N L A L E C A İ B A D E T E E D A M R İ K O L O F A N K Y A S A K N O 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Geçen pazartesi toprağa ver- diğimiz, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi ve Mimarlar Oda- sõ İstanbul Büyükkent Şube- si’nin 2. Başkanõ Prof. Dr. Gün- han Danışman, eskilerin “is- miyle müsemma” dedikleri gi- bi gerçek bir “öğretmen”di. Bir bilim insanõ olarak edin- diği tüm bilgileri paylaşmaya can atar, adeta “herkesin da- nışmanı” olmaktan haz duyar- dõ. Üniversitesindeki uğurla- mada dediler ki; “Günhan Bey’e danışmak o denli eşsiz bir olanaktı ki odasının önü günün her saatinde öğrenci- lerle doluydu...” Danõşman’õn bilgiyi yayma özverisini izledikçe, aklõma ki- mi “diğer” öğretim üyeleri gel- miş ve Mevlana’nõn sözünü anõmsamõşõmdõr; “O ne me- nem bir âlimdir ki malumat yığmış bir zalimdir...” Anadolu aydõnlanmasõnõn bu özlü sözü bugün de geçerli değil mi? Bilgiyi hep kendine sakla- yan; toplumla paylaşmak bir yana meslek- taşlarõndan bi- le esirgeyen- ler ortalõkta “hoca” diye dolaşõrlarken, bilmedikleri- ni de yine “herkesle paylaş- mak” için öğrenmeyi “akade- mik görev” sayan “Günhan Danışmanlar”õmõza, keşke, yü- ce bir makam “büyük insanlık ödülü” verebilse... Mimarlar Odasõ’ndaki anma toplantõsõnda, Prof. Dr. Afife Batur aynõ büyüklüğü için dedi ki; “Yaptıklarını abartarak öne çıkanların yaygınlaştığı bir akademik çevrede, ‘her- kesten fazla yaptõklarõ’nı asla belli etmeyen alçakgönüllülü- ğün ender temsilcilerinden- di...” Mimarlar Odasõ İstanbul Bü- yükkent Şubesi Başkanõ Eyüp Muhçu ise “efsanevi çalış- kanlığı”nõ şöyle özetledi; “Hiç- bir zaman tek bir iş yapmaz, aynı anda en az iki işle uğra- şırdı. Toplantılarda bir yan- dan görüşmelere katılır, öte yandan da öğrencilerinin sınav kâğıtlarına bakardı...” Çünkü Günhan Danõşman için “boş zaman” olamazdõ. Bu, anma toplantõsõnda sunulan bir konuşmasõndan da belli oluyor- du; “Mimar olmak elbette ki bir ayrıcalıktır...” diye başla- dõğõ sözlerini şöyle sürdürüyor- du; “Ama bu ayrıcalığın te- melinde sorumluluk yatıyor; toplum yararını gözetmek bir mimar için mesleki görev ol- manın ötesinde, bir onur me- selesidir...” Dünyanın “beyefendi”si... Günhan Bey, işte bu “onur”un en özverili, en zarif ve en insancõl hocalarõndan biri olarak, topluma karşõ mimarlõk yükümlülüklerini Mimarlar Odasõ’nda sürdürerek son din- lencesine çekildi. Uluslararasõ mimarlõk ortam- larõnda bile öylesine sevildi ve sayõldõ ki Dünya Mimarlar Birliği’nin 2008’de Torino’da yapõlan Genel Kurulu’nda, bir- liğin en üst düzey yönetim or- ganõna tüm ülkelerden “rekor oy”la seçildi. Avrupa Mimarlar Konseyi’nin toplantõ ve etkinliklerini en ay- rõntõlõ şekilde rapor ederek, mes- lektaşlarõnõn “dünyadaki gö- zü kulağı” oldu. Yõllardõr ka- tõldõklarõ yurtdõşõ etkinliklerden örgüte bilgi vermeyen kimi oda görevlilerini utandõrdõ; onlara “uluslararası temsiliyet”in na- sõl olmasõ gerektiğini öğretti. Prof. Dr. Sümer Gürel, Fran- sa’dan gönderdiği mesajõnda onun tüm yönleriyle mimarlõğõn ve akademisyenliğin “beyefen- di”si olduğunu vurguluyor ve şunu söylüyordu; “Beyefendiliği zor erişilir bir makama dön- üştürdü; o makam kolay doldurulamaz...” Mimarlar Odasõ Genel Baş- kanõ Bülend Tuna şunu da anõmsattõ; “Gerçek bir eğit- mendi; profesörlüğünün ge- cikmesindeki neden toplumsal sorumluluklarından ödün ver- meyen eğitmenliğiydi....” Bütün bu sözlere Özden Da- nışman’õn ekledikleri, bir aka- demisyenin aynõ zamanda ne denli “kentsever”, “aydın”, “demokrat” ve “halk adamı” olabileceğinin de çarpõcõ gös- tergesiydi. “Arnavutköylü- ler”in 3. Köprüye karşõ diren- dikleri o destanlaşan “pana- yır”õnda, bir “semt sakini” ola- rak Günhan Bey’e düşen görev, sahil yolundan geçen otobüsle- re binerek yolcularõ “eyleme katılma”ya davet etmekti... O tanõmlanamaz kibarlõğa kim “hayır” diyebilirdi ki? “Mimar Sinan”la ilgili araş- tõrmalarda, hocasõ, rahmetli Prof. Abdullah Kuran’dan devraldõ- ğõ “bilimsel titizlik” bayrağõnõ çok daha yukarõlara çõkartarak ta- şõyan ve “tarihe saygı”nõn en bi- rikimli emektarlarõndan olan Günhan Danõşman’a şükran borçluyuz; tüm yönleriyle uy- garlõğõ ve çağdaşlõğõ öğrettiği için... ekinci@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear