14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2009 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B EskiDõşişleriBakanõNATO’nunAfganistan’dakieskikõdemlitemsilcisiHikmetÇetinABD’deObamadönemiveTürkiye’deolanlarõdeğerlendirdi: Dõşpolitikaiçsiyasetemalzemeyapõlmaz Eski Dõşişleri bakanlarõndan ve NATO’nun Afganistan’daki eski kõdemli temsilcisi Hikmet Çetin’le ABD’de görevi devralan Barack Obama yönetiminin nasõl bir dõş politika izleyeceği üzerine bir ufuk turu yapõyoruz. Çetin, Obama’nõn konuşmalarõndan, Bush yönetiminin aksine diplomasiyle sorunlarõ çözmeye özen göstereceğinin anlaşõldõğõnõ söylüyor. AKP hükümetinin, özellikle de Başbakan Erdoğan’õn Gazze olaylarõnda Hamas’õ destekler biçimde bir arabuluculuğa soyunmasõnõn Türkiye’nin bölgede rol oynama şansõnõ yok ettiğini vurguluyor. “Dış politikayı iç politikaya alet edemezsiniz” diyor. Türk Silahlõ Kuvvetleri’nin (TSK) kurum olarak her zaman NATO’ya bağlõ olduğunu ve NATO ittifakõ dõşõnda başka arayõşlara girmesinin mümkün olmadõğõnõn altõnõ çiziyor. Afganistan sorununun da askeri olmanõn yanõnda ekonomik desteklerle çok daha kolay çözülebileceğine dikkat çekiyor. Barack Obama yönetimiyle ABD’nin dünyadaki “hoyrat imparatorluk” imajı değişebilir mi? H.Ç. - Aslõnda çok temel konularõn değişmesini beklememek lazõm. Çünkü ülkenin kurulu düzeninin oluşturduğu temel politikalar var. O temel değişmez. Ama ABD’nin 1990’lõ yõllarda oluşturduğu ve sekiz yõllõk Bush döneminde de devam eden tek kutuplu imajõ giderek aşõndõ. Bunun nedenleri de şunlar: Bir kere Irak’ta başarõsõz oldu. Ayrõca Bush’un 11 Eylül sonrasõ “Ya bendensiniz ya bana karşısınız” biçimindeki tek yanlõ politikasõ ve giderek dünya kamuoylarõnda oluşan ABD aleyhtarlõğõ bu imajõ son derece aşõndõrdõ. Bunlarõn üzerine küresel ekonomik ve finansal kriz eklenince ABD değişime gitti. ABD’deki bu değişim aslõnda başlõ başõna bir devrim. 1960’lõ yõllarda John Kennedy başkan adayõ olduğu zaman bir Katolik kişiliğin ABD’de cumhurbaşkanõ olmasõ sorgulanõyordu. O dönemin ABD’sinden bugün Afrika kökenli bir Amerikalõyõ cumhurbaşkanõ seçebildiler. Bu da ABD’nin dünyadaki imajõnda olumlu gelişmeler yarattõ. Obama bir anlamda bir ilk yarattõ. Yoksul Afrika, Obama’nõn kendi sorunlarõna çare getireceğini düşünüyor. Sorunlarõ çözülemeyen Filistinliler onu bir çare olarak görüyorlar. Dünyada ezilen toplumlar bir beklenti içinde. Bir de ABD halkõnõn beklentileri var. Bu noktada Obama göreve geldi. Bütün bu beklentiler ışığında Obama’nın işi zor değil mi? - Çok zor. Ama gerek iç politika açõsõndan gerek dõş politikadaki ABD imajõ açõsõndan Obama öylesine olumsuzluklarõ devraldõ ki... ABD açõkça dibe vurmuştu. Ama bütün bunlarõ düşünürseniz Obama’nõn bir anlamda şansõ da var. Çünkü Obama’yla birlikte hiçbir şeyin daha kötüye gitmesi mümkün değil. Bu sekiz yõllõk süreden Amerikalõlarõn da çõkarmalarõ gereken dersler var. Nedir bu dersler? - Şöyle: Artõk ABD tek başõna dünyadaki sorunlarõ çözemez. Ben ABD’nin bu gerçeği gördüğünü sanõyorum. Dünyanõn da ABD’siz dünyanõn sorunlarõnõn çözülemeyeceğini gördüğü açõk. Bunun anlamõ şu: Obama kendi döneminde artõk müttefikleriyle uluslararasõ sorunlarda daha fazla diyalog içinde olacaktõr; onlarla birlikte hareket etmeye çalõşacaktõr. Ben bunu Bosna savaşõnda gördüm. ABD devreye girmediği sürece o savaş çözülemedi. Türkiye itibar kaybetti Geçen akşam Hillary Clinton’ın Dışişleri Bakanlığı’nın onaylanmasından sonra CNN International’da yayımlanan görüntüleri nasıl değerlendirdiniz? - Obama yardõmcõsõ Joe Biden’le beraber Dõşişleri Bakanlõğõ’na bütün bakanlõk personeline hitap etmeye gitti. Orada yeni politikalarõnõn da ipuçlarõnõ verdi. Dõş dünyadan iki öncelikli konu seçti. Birisi Ortadoğu’ydu. Oraya daha önce İrlanda sorununu çözmekle ünlenen çok başarõlõ George Mitchell’i temsilci olarak atadõ. Afganistan ve Pakistan Temsilcisi olarak da Richard Holbrooke’u seçti. O kadroya baktõğõmõz zaman Obama’nõn yeni insanlarla macera aramak değil tecrübeye önem verdiğini görüyoruz. Bu söylediklerim de kendi alanlarõnda en deneyimli iki kişi. Holbrooke, Dayton Antlaşmasõ’yla Sõrplar ve Boşnaklar arasõndaki savaşõ bitirdi. Mitchell da hem onlarca yõl süren Kuzey İrlanda sorununu çözdü hem de Sayõn Demirel’in de içinde bulunduğu Ortadoğu komisyonu olarak bir rapor hazõrladõ. Obama söylediğim gibi öncelikli iki konu seçti ama dikkat ettim, Irak’a hiç değinmedi. Irak’õ sanki geride bõraktõ gibi. - Peki, Gazze olaylarında arabuluculuk eden taraflar arasında Türkiye’nin adını hiç anmamasını nasıl karşıladınız? - Gazze olaylarõnda aktif davranan başta Mõsõr olmak üzere bazõ ülkelere teşekkür etti. Onunla birlikte çalõşacaklarõnõ söyledi. Ama aralarõnda Türkiye yoktu. Bana göre Türkiye bu süre içinde Ortadoğu’da oynayabileceği rolü büyük ölçüde kaybetti. Çünkü taraflar arasõnda uzlaşma sağlayacaksanõz bunun birkaç kuralõ var. Öncelikle taraflara eşit mesafede olacaksõnõz. İkincisi, taraflarõn sizi kabul etmesi lazõm. Tabii ki İsrail’in yaptõklarõ insanlõk dõşõ. Çocuklarõn, kadõnlarõn öldürülmesi kabul edilemez. Ama arabuluculuk yapmak isterken de Hamas yanlõsõ görünmek büyük bir yanlõş. Olay giderek Müslüman- Yahudi meselesine dönüştürülmüş imajõ verdi. PKK’yle savaşırken Hamas’a destek niye? Bir de işin başka bir boyutu var. Türkiye terör örgütü PKK’yle yıllardır savaşıyor. Öte yandan bütün dünyanın terör örgütü ilan ettiği Hamas’la da İsrail savaşıyor. Türkiye’nin bir yandan PKK’yle savaşırken öte yandan da Hamas yanlısı bir tutum izlemesi çelişkili değil mi? - Bütün dünyanõn, Araplarõn, Mõsõr’õn da terör örgütü olarak tanõmladõğõ Hamas’la İsrail’in savaşõrken çocuk kadõn demeden herkesi öldürmesini tasvip etmek mümkün değil. Ama terör örgütüyle diyalog kurup uzlaşmaya çalõşarak bir yere varamazsõnõz. Bu süreçte Türkiye herkesten önce bölgeye gitmesine karşõn bugün dünyada hiç kimse Türkiye’nin bu olaylarda olumlu rol oynadõğõnõ kabul etmiyor. Önümüzdeki dönemde de Türkiye bu anlamda olumlu bir rol oynama şansõnõ yitirmiştir. Bana göre bunun ötesinde Türkiye, ABD’deki Yahudi lobisinin desteğini bir anlamda yitirmiş olacak. Ben Dõşişleri Bakanlõğõm dönemimden biliyorum. Türkiye dõşõnda her konuda Türkiye’ye en büyük destek her zaman ABD’deki Yahudi lobisinden gelmiştir. Özellikle Türkiye’yle ilgili konular ABD Kongresi’nde gündeme geldiğinde en büyük destek yine onlardan gelirdi. Bugün bu destek büyük ölçüde yitirilmiş oldu. Zaten daha önce Halid Meşal’in davet edilmesiyle zayõflayan bu ilişki bu son olayla daha da inişe geçti. ABD’deki beş Yahudi örgütünün Başbakan Erdoğan’a bu konuda uyarı mektubu göndermesini nasıl değerlendirdiniz? - Ne yazõk ki ülkemizdeki Yahudi vatandaşlarõmõz da tedirgin olmaya başladõ. Sporcular Türkiye’yi terk ediyorlar. Bana göre dõş politikanõn çok önemli iki kuralõ vardõr. Biz bu iki kuralõ da yeteri kadar gözetemiyoruz. Bu kurallardan birisi dõş politikayõ iç politikaya alet etmemektir. İkincisi de, dõş politika ideolojiye göre yürütülmez. Dõş politikada herkes ülkenin çõkarõ ve yararõnõ düşünür. O çõkar ve yararda ideolojiye göre hareket etmez. Ve yine, iç politikaya alet edilemeyecek kadar dõş politikanõn kendine göre kurallarõ, sõnõrlarõ vardõr. Son zamanlarda bunun gittikçe kaybolduğunu görüyorum. Ne yazõk ki medyada da herkes dõş politika yazõyor. O dõş politikayõ da objektif ya da ortak akla göre değil kendi düşüncelerine göre yazõp kamplaştõrõyorlar. Bakõn. Kimi yazara göre Türkiye çok iyi, kimi yazara göre de çok kötü yaptõ. Burada bir ortak akõl olmasõ gerekir. Ama yok. Daha açõk söylemek gerekirse bir tarafta Hamasçõlar, öbür tarafta Hamas karşõtlarõ var. Bu da son derece sakõncalõ. Ne yazõk ki yöneticiler de buna gerekli özeni göstermiyorlar. Milyonlarca ilköğretim çocuğuna siyaset sahnesinin saygõ duruşunu yaptõrmak neye yaradõ? Meseleyi iç politikaya alet ediyorsunuz. Son zamanlardaki gelişmelerle Türkiye’nin oynayabileceği rolü büyük ölçüde zayõflatmõş olduğu görüşündeyim. Oysa daha yakõn zamana kadar İsrail, Türkiye’nin Suriye ve İsrail arasõnda oynadõğõ rolden çok mutluydu, destekliyordu ve bunun yapõlmasõnda büyük yarar görüyordu. Şimdiyse artõk bu çok zor. Bir de Türkiye kendi kendine, hiç kimseye danışmadan arabuluculuğa soyunmadı mı? - Evet. Oraya barõş gücü göndereceğiz, komutanlõğõ alacağõz, dendi. Hamas’õ destekleyerek bunlarõn hiçbirinde başarõ sağlayamazsõnõz. Ergenekon’daTSK’ninNATO’dankopmayõamaçladõğõiddialarõ,tümüyleasõlsõz Bir de siz Afganistan’da üst düzey sivil NATO temsilcisi olarak görev yaptınız. Bu dönem NATO Afganistan’da başarılı olabilir mi? - Afganistan’da daha çok asker, daha çok işbirliği istenebilir. O konuda çok büyük sorun çõkabileceğini sanmõyorum. Türkiye zaten gerekli desteği veriyor. Ama o bölge son derece önemli. Afganistan ne yazõk ki Irak’õn gölgesinde kaldõ. Bugün Afganistan’da beklenen başarõ olmadõysa bunun bir nedeni de bundan önceki ABD yönetiminin tüm önceliği askeri ve ekonomik olarak bütün dikkatini Irak’a vermiş olmasõdõr. İkinci olarak, Irak’taki terör eylemleri, teröristlerin kullandõklarõ yöntem Afganistan’a örnek oluşturdu. Nasıl örnek oluşturdu? - Ben örneğin Afganistan kültüründe intihar saldõrõsõ olduğunu bilmiyorum. Afganistan’õn gerek Sovyetler Birliği’ne karşõ verdiği savaşta ve gerekse de iç savaşta 28 yõl boyunca hiçbir şekilde bir intihar saldõrõsõ yoktur. Bu tamamõyla El Kaide’den gelen bir kültür ve Irak’ta uygulandõ. Oradan da Afganistan’a sõçradõ. O bakõmdan yeni ABD yönetiminin birinci önceliği Afganistan’a vereceği anlaşõlõyor. Bir de Pakistan’õ göz önüne almadõğõnõz sürece Afganistan sorununu çözemezsiniz. Pakistan’õn kuzeyindeki medreselerde, kamplarda radikal gruplar eğitildiği sürece ne kadar uğraşõrsanõz uğraşõn Afganistan’daki Taliban sorununu çözemezsiniz. - Ergenekon davasında sürekli olarak Türkiye’nin dış politikasını ilgilendiren bir konu işleniyor. Buna göre Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde Türkiye’yi NATO’dan çıkarıp Rusya- Avrasya eksenine yakınlaştırmak isteyen unsurlar bulunuyor. Bu ekip de tasfiye ediliyor, deniyor. İyi de Rusya bugün ABD’nin hasmı değil. Soğuk Savaş çoktan bitti. Ayrıca Rusya’nın NATO’yla bir ortaklık anlaşması varken, ABD’nin de Avrasya ülkeleriyle ilişkilerinde sorun yokken sizce neden böyle sanal bir kamplaşma yaratılmak isteniyor? - Bana göre NATO Türkiye’nin eşit koşullarla üye olduğu belki de tek önemli Batõ kurumudur. Ben kurum olarak TSK’nin NATO’dan çõkma gibi bir fikri olacağõnõ sanmõyorum. Böyle bir şey de duymadõm. Bireysel bazõ fikirler olabilir. Bunu da bütün kuruma mal etmek ya da bütün kurumu ona göre düşünmek son derece yanlõş. Bir de, belirttiğiniz gibi dünya henüz böyle bir kamplaşmaya da girmiş değil. Öte yandan Türkiye’nin Rusya’yla ilişkileri son derece önemlidir ve sonuna kadar da geliştirmelidir. Ama bu ilişkiler hiçbir zaman öbür ilişkilere alternatif değildir. ABD’yle, AB’yle iyi ilişkiler içinde olmak, Rusya’yla, Çin’le, Hindistan’la ya da öbür bölge ülkeleriyle kötü ilişkiler içinde olmak anlamõna gelmez. Ayrõca bunlar o ilişkilere güç katar. Tekrar ediyorum. TSK’nin kurum olarak böyle düşünceler içinde olduğunu sanmõyorum. Ama Türkiye demokratik bir ülkedir. Kimilerinin bireysel düşünceleri olabilir. Bugün büyük ölçüde AB’nin yaptõğõ bazõ yanlõşlar yüzünden başlangõçta büyük destek ve beklentilere sebep olan AB’yle ilişkiler aşõnmõştõr. ABD’ninIrak’tan çekilmesisancõlõolacak Peki, ABD’nin Irak’tan çekilmesi durumunda Irak ne olur? - ABD’nin çekilmesiyle birlikte ortaya nasõl bir Irak çõkar? Irak’õn birliği, bütünlüğü gerçekten korunabilecek mi? Bir kere Kuzey Irak’ta bir Kürt oluşumu var. Bunun ardõndan Kerkük nasõl çözülecek? PKK’ye karşõ izlenecek tutum meselesi de var. Bu noktada Obama PKK’ye karşõ çok net ifadeler kullandõ. Hatta Bush yönetiminin gereğince aktif olmadõğõnõ da söyledi. Sanõyorum PKK konusunda Obama Türkiye’yle işbirliğini sürdürecek. Çünkü teröre karşõ son derece duyarlõ hareket ediyor. Bu söyleyeceklerim bir bilgiye dayanmõyor. Sadece gözlem. ABD çekileceğini Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine duyururken Türkiye’yle iyi geçinmeleri gerektiği mesajõnõ da verdiğini sanõyorum. Bunun önemli önkoşulunun da PKK olduğunu söyleyebiliriz. PKK konusunda gerekli adõmlarõ atarsanõz, PKK’nin Kuzey Irak’ta yuvalanmasõna, oradan Türkiye’ye yönelik eylem yapmasõna engel olursanõz Türkiye’yle ilişkileriniz düzelir, mesajõnõn iletildiği de anlaşõlõyor. Ama ABD’nin Irak’tan çekilmesi sonrasõ ne olacağõ konusu bölgenin ciddi bir sorunu olarak da ortaya çõkõyor. Peki, diplomasiyi ön plana çıkaran Obama döneminde Kıbrıs’ta bir çözüme varılır mı? - Kõbrõs’ta AB desteği ya da AB’nin bir şey yapmasõ çok zor. Başlamõş olan ikili görüşmeler bir anlamda çözüm için son şanstõr. Kõbrõs sorununun çözülmemesi durumunda bence artõk iki devleti kabul ettirmenin ötesinde yapõlacak pek bir şey kalmõyor. Bakõn, daha önce bir Annan Planõ vardõ. Bunu Türk tarafõ kabul, Rum tarafõ reddetmişti. O çerçevede bir anlaşma sağlanmasõ için ABD Obama döneminde ağõrlõğõnõ koyabilir. Ama dediğim gibi, Kõbrõs sorununun çözülememesi durumunda adada iki devleti kabul ettirme dõşõnda görüşmelerle başka bir çözüm yolunun kalacağõnõ pek sanmõyorum. P O R T R E HİKMET ÇETİN Diyarbakõr-Lice, 1937 doğumlu. Yükseköğrenmini AÜ Siya- sal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’nde yaptõktan sonra Dev- let Planlama Teşkilatõ’nda (DP) çalõşmaya başladõ. ABD’de Williams College’da “kalkõnma ekonomisi” üzerine master, Stanford Üniversitesi’nde “planlama modelleri” konusunda araştõrmalar yaptõ. Türkiye’ye dönüşünde bir süre DPT Ekono- mi Planlama Daire Başkanlõğõ’nõ yürüttü. 1977 seçimlerinde CHP’den İstanbul milletvekili oldu. Ecevit hükümetinde devlet başkanlõğõ ve başbakan yardõmcõlõğõ yaptõ. 1980 darbesiyle bir- likte yasaklõ kaldõ. 1987 ve 1990 seçimlerinde SHP’den Diyar- bakõr ve Gaziantep milletvekili seçildi. DYP-SHP koalisyon hü- kümetinde önce Demirel’in, sonra Tansu Çiller’in Dõşişleri Ba- kanlõğõ’nõ yürüttü. Bu görevinden 1994’te istifa etti.Şubat 1995’te SHP’yle CHP’nin birleşmesinden sonra CHP genel başkanõ seçildi, ancak bu görevinden Eylül 1995’te ayrõldõ. 1995 seçimlerinde yeniden milletvekili oldu ve TBMM Başkan- lõğõ’na getirildi. CHP’nin 1999 seçimlerinde TBMM dõşõ kal- masõ üzerine aktif siyasetten çekildi. Kasõm 2003-Ağustos 2006 arasõ iki dönem NATO’nun Afganistan’daki kõdemli üst düzey sivil temsilcisi olarak görev yaptõ. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Bir de AB’nin isteğinden çok Türkiye’nin kendisi AB’ye üyelik için teşne olmamış mıydı? - Evet. Türkiye’nin kendisi 1959’dan itibaren bunu istedi. Bu AB’ye tam üyelik sürecinde çok sorunlar, inişler ve çõkõşlar, bazen bizi üzecek davranõşlar olacağõ biliniyordu. Ama bugün bu durum çok ileri noktaya ulaştõğõ için kamuoyunda giderek AB karşõtõ bir görüş oluştu. Şunu da belirtmeliyim. TSK Türkiye’de başõndan beri çağdaşlaşmanõn öncülüğünü yapmõş bir kurumdur. Böyle bir kurumun Batõ kurumlarõna karşõ olduğu kanõsõnda değilim. Ergenekon davasõna dönecek olursak... Orada her şey artõk çok karõştõ. Ben değil, hiç kimse bir şey söyleyecek durumda değil. O davayla ilgili öyle insanlar bir araya getirilebiliyor ki... Daha okulda okuduk. Bir suç, suçun zanlõlarõ, bir iddianame olur. İnsanlar neyle suçlandõklarõnõ ve neyle cezalandõrõlacaklarõnõ bilirler. Ama burada hiçbir şey bilmiyorsunuz. Bir şey belli. Türkiye’de birtakõm cepheleşmeler olmuş. Bunun sonuna kadar üzerine gitmek lazõm. Ama düşüncelerini açõkça ifade edenlerle başka işler yapmõş olanlar yan yana getirilmek isteniyor. Ne yapõlmak, ne araştõrõlmak isteniyor. En iyisi yargõ sürecini beklemektir. Bush’un ‘Ya bendensiniz ya bana karşõsõnõz’ biçimindeki tek yanlõ politikasõ Obama’yla birlikte bitti. Obama müttefikleriyle uluslararasõ sorunlarda daha fazla diyalog içinde olacaktõr. Türkiye herkesten önce Gazze için adõm atmasõna rağmen bugün dünyada hiç kimse bu olaylarda Türkiye’nin olumlu rol oynadõğõnõ kabul etmiyor. Önümüzdeki dönemde de Türkiye bu anlamda olumlu rol oynama şansõnõ yitirmiştir. KAMUOYUNDA GİDEREK ARTAN KARŞITLIK AB’NİN YANLIŞLARI YÜZÜNDENDİR leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear