24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 25 OCAK 2009 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr Duomo’da namaza stopİtalya İçişleri Bakanõ Roberto Maroni, Milano’daki Duomo Meydanõ’nõn Müslümanlarõn ibadetine kapanacağõnõ açõklayõnca İtalya’da cami ve namaz tartõşmasõ yeniden alevlendi. Geçen hafta İsrail’in Gazze saldõrõsõnõ protesto eden Müslüman cemaat Duomo Katedrali’nin önünde topluca namaza durunca, Bakan Maroni meydanlarda namazõ yasaklayan bir genelge yayõmlamakta gecikmedi. Müslüman cemaat meydanda namaz için özür dilemesine karşõn değişik kesimlerden gelen tepkiler git gide artõyor. ABD’nin yeni Başkanõ Barack Obama, “İslam dünyasına açılmamız gerek” diye konuşurken İtalya’da hükümetin Duomo Meydanõ’nõ Müslümanlara kapatmak istemesi ayrõmcõ bir tercih olarak yorumlandõ. Tartõşmalar gerek siyasilerin gerekse Müslüman cemaatin gündeminin ilk sõralarõna oturdu. İtalya’da camilerin inşasõna karşõ olduklarõ gerekçesiyle bu konuda bir yasa önerisi veren Lega milletvekili ve Milano Belediyesi danõşmanõ Matteo Salvini, Müslüman toplumun geçen haftaki eylemine tepki göstererek şu ifadeleri kullandõ: “Milanolular Duomo Meydanı’nda Müslümanların geçen hafta yaptığı türden bir başka gösteriye tanık olmak istemiyor. Bundan böyle hiçbir Müslüman Duomo Meydanı’na ayak basmasın.” Demokrat Parti milletvekili Pierfrancesco Majorino, Müslüman cemaatin Duomo Meydanõ’nda namaz kõlmasõna sõcak bakmasa da daha temkinli yaklaşarak “Maroni gibi yangının üzerine körükle gitmek yerine Obama’nın önerdiği bir ilişki tercih edilmeli. Bakan Maroni’nin önerisi ayrımcılığı pekiştireceği için biraz tehlikeli” yorumunda bulundu. Cami ve namaz tartõşmasõna farklõ bir açõdan katõlan Kutsal İttifak Partisi lideri Gianfranco Fini ise “İtalya’daki camilerde İtalyanca dua edilsin” önerisi getirdi. Özgürlükler Evi Partisi milletvekili Aldo Brandirali, İçişleri Bakanõ Maroni’ye katõldõğõnõ “Namaz konusunu meydanlara taşıyarak abartmamak gerektiğini” söyledi. Brandirali, genelgenin Müslüman vatandaşlarõn meydanlarda gösteri yapmasõnõ yasaklamadõğõnõ savundu. Müslüman cephesinde hoşnutsuzluk ve kaygõ hâkim. Fratelli Cervi camisi imamõ Ali Abu Shwaima hükümetin “yasak genelgesi”ne tepkili: “Bazı vatandaşlarına ibadet yasağı getiren bir ülke, demokrat bir ülke olarak nitelenebilir mi? Bir tek Müslümanların namaz kılması yasaklanıyor. Neden? Çünkü Müslümanız. Adil ve demokrat bir tavır değil. Özür dilememiz için bir neden yoktu. Buna rağmen cemaat özür de diledi. Gazze gösterisinin ardından meydanda olduğumuz için namaz kıldık. Kilisenin içine girmedik ki! Duomo Meydanı Hıristiyan olsun olmasın herkesin meydanı.” Milano İslam Kültür Merkezi yöneticisi Abdül Hamid Şari de Duomo’daki namazõn ardõndan yetkililerden özür dilediklerini hatõrlattõ: “Bakan Maroni ilişkileri germek istiyorsa başka. Valiliklere iletilen genelgenin meydanlarda gösteri yapmayı kısıtlayan bir genelge olmadığını umut ediyorum.” Demokrat Parti milletvekili Marco Granelli diyalogdan yana: “Tercih yasaklar olunca tehlikeli bir yola girilmiş olur. Müslüman vatandaşlarla belli bir mesafeyi koruyarak diyalog kurulmasından yanayım. Dua etmek herkesin hakkı ama siyasete araç edilmemeli.” Cami namaz ekseninde odaklanan tartõşmada Milano Kardinali Tettemanzi şüphesiz en sağduyulu kişi. Demokrat bir ülkede inanç özgürlüğünü savunan kardinal, bu tartõşmada Müslümanlardan yana tavõr alõnca Kuzey Birliği partisi, Tettemanzi’yi de “katokomünist” ilan etti. Ağaç dünyayõ kurtarabilir Karbondioksit salõmõnõ en aza indirmenin kaçõnõlmaz olduğunu, atmosfere yayõlanõn da ağaçlar sayesinde emilip yok edilebileceğini anlatõyor ama insanlardan umudunu kesmiş gibi sesi pek umut aşõlar tonda değil. Johan Tell başarõlõ, tanõnmõş bir gazeteci. Son kitabõ “Ağaç Dünyayı Kurtarabilir’’de insanlõğõn yok olmamak için en kolay yola başvurup mümkün olan her yeri ağaçlandõrmasõ gerektiğini savunuyor. Johan Tell’e göre çabuk büyüyen, iri yapraklõ ağaçlar dikildiği takdirde karbondioksit miktarõ azalabilir. Bütün kõtalarda ormanlarõn durumunu inceleyen yazar, Brezilya’da katledilen yağmur ormanlarõnõn fotoğraflarõnõ gösterirken zor konuşuyor, kesilen her ağaçla boynumuza dolanmõş olan urganõn biraz daha sõkõldõğõnõ söylüyor. Johan Tell haklõ. Ağaçlarõn karbondioksiti emip, havaya oksijen verdiğini ilkokul öğrencileri bile biliyor. Bu temel bilgiyi herkes ilkokulda öğreniyor da acaba büyüdüğünde unutuyor mu? İsveç’te 60 milyon ağaç var. Kereste için kesilenlerin yerine hemen yenileri dikiliyor. Gelişmiş ülkeler, iklim değişikliğinin insanlõk için nasõl bir tehlike oluşturduğunun farkõnda olduğundan önlemler için çoktan hazõrlõğa başladõ. İsveç Savunma Bakanlõğõ için hazõrlanan raporda, iklim değişikliği ve küresel õsõnmaya karşõ ülkelerin kendi başõna önlem almasõnõn etkili olmayacağõna dikkat çekiliyor. Ancak İsveç, savunmasõndan sağlõk hizmetlerine kadar felaket senaryolarõna göre alõnmasõ gereken önlemler için düğmeye bastõ. Küresel õsõnmanõn susuzluğa, susuzluğun çatõşmalara ve göçlere yol açacağõ en çok konuşulan konu. İsveç’ten bakõnca sanki Türkiye başka bir gezegene ait ülke gibi. Galiba iklim değişikliğinin Türkiye’yi teğet geçeceği sanõlõyor. Ormanlarõ ancak mahkemeler sayesinde korunabiliyor, üstelik hükümetin yasalarõn arkasõndan dolaşma taktikleriyle savaşarak. Su meselesi de apayrõ bir sorun. Susuzluk sorunu baş gösterince ilk hõr çõkacak bölgelerden biri silahlarõn hiç susmadõğõ Ortadoğu olacak. Ormanlarõnõ korumayan, yeraltõ sularõnõ kirleten bir ülkeden geleceğini garantiye alan politikalar üretmesi belki çok iyimser bir beklenti ama medyanõn ve bilimle uğraşanlarõn soruna kayõtsõz kalmalarõ anlaşõlõr gibi değil. İnsan denen canlõ türünün kendini nasõl yok oluşun eşiğine getirdiğini beyazperdede görmek isteyenler, “The Day The Earth Stood Still’’ adlõ science fiction filmi seyretsin. 1951 yapõmõ “Mars’tan Gelen Adam’’õn modern versiyonu olan filmde uzaylõ ama dünyalõ görünümündeki Klaatu, dev metal robot GORT ile insanlarõ yok etmek üzere geliyor. Kadõn biyoloğun yalvarmalarõna karşõlõk Klaatu’nun söyledikleri doğanõn insanlõğõ neden cezalandõracağõnõn en özlü ifadesi: “Yaşam biçiminizle, doğaya saygısızlığınızla dünyayı harap ettiniz. Oysa bu gezegen evrenin bir parçası. Onu gözden çıkaramayız. Bu yüzden dünyayı sizden kurtarmamız gerekiyor.’’ Kadõn biyoloğun küçük çocuğuyla yalvarmasõ karşõsõnda Klaatu, insanlara bir şans daha veriyor uzaya dönüyor. Klaatu’yu isteyen doğa, isteyen Allah diye kabul etsin. Dünyanõn durumu, kuraklõk, sel, tsunami, buzullarõn erimesi, eğer vakit geçmediyse insanlõğa son uyarõlar. İnsan denen bu tür ya adam olup uyanacak ya da yok olup gidecek. İşte Antarktika’dan iki gün önce gelen raporda kõtada õsõnõn yarõm derece arttõğõna, artõşõn kõtanõn batõsõnda daha fazla olduğuna dikkat çekiliyor. Bilim adamlarõna göre 2030’dan önce kutuplarda buzsuz yaz mevsimleri yaşanmaya başlayacakmõş. Acaba 2030’larda kutuplarda piknik yapacak dünyalõ kalacak mõ!.. 0090 Avrupa Sanat Festivali’ne doğru... Kuyruklu Washington ABD’nin yeni Başkanõ Barack Hüseyin Obama’nõn yemin töreni kutlamalarõ ciddi suratlõ Washington’da bir bayram havasõ yarattõ. Kongre’nin bulunduğu Capitol Hill Mahallesi gündüz ve gece kente akan insanlarõn neşeli yüzleriyle doluydu. Ciddi herhangi bir kaza ya da güvenlik sorunu yaşanmadõğõ için açõlõş töreni başarõlõ olarak kabul ediliyor. Her 10 dakikada bir tepemizden geçen dev helikopterler, belli noktalara yerleştirilmiş tanklar, Potomac Nehri’ndeki güvenlik botlarõ ve kente dağõlmõş 40 bine yakõn polis, asker, muhafõz birliği gibi güvenlik güçleri düşünülürse başarõsõzlõk pek de söz konusu değildi. Az nüfusuna karşõn kuyruk kültürünün yerleşik olduğu Washington 3 gün boyunca tam anlamõyla kuyruklu bir kente dönüştü. Kimi günler eksi 10 dereceye varan dondurucu soğuklar milyonlarca insanõ yõldõrmaya yetmedi, ama o kilometrelerce giden kuyruklar çileden çõkartõcõydõ. Etkinlikler ve kutlamalar için alanlara girmek, yemek almak, tuvalete gitmek hatta yürüyebilmek için kuyruğa girmek gerekti. Obama’nõn Kongre’de yemin ettiği gün 5 saat öncesinden alanlara giden insanlarõn oluşturduğu kuyruklar bezdiriciydi, ancak Amerikalõlarõn Obama’yõ görme aşkõ baskõn geldi. Salõ günü için öylesine abartõlõ güvenlik önlemleri alõnmõştõ ki aşamalõ kontrollerden geçmek 2.5 saatlik bir kâbusa dönüştü. Buna karşõn kapõdan çevrilenlerin, yanlõş yere gönderilenlerin, sõkõşanlarõn, bayõlanlarõn, isyan edenlerin sayõsõ hiç de az değildi. İçeri girmenin yanõ sõra alanlardan dõşarõ çõkmak da aynõ derecede zordu. Yemin töreni sõrasõnda büyük bir izdiham bekleniyordu da gece yapõlan kutlamalarõn bir kuyruk festivaline dönüşeceği aklõma gelmemişti. Obama’nõn onuruna verilen balolar, binanõn önünde kurulan dev çadõrda smokinli erkekler ve gece elbiseli kadõnlarõn tek tek üstlerinin aranmasõyla başladõ. Gecenin soğuğunda kuyruğa giren ve bekleyen şõk giyimli insanlarõn hali pek bir garipti. Sonra yüzlerce insan balo salonlarõna doğru belli bir sõra içinde ilerlemeye başladõ. Eğlenceden çok, bir göreve giden askerler arasõndaymõşõm gibi geldi bana. Sonra salonun kapõsõnda bile uzun bir kuyruk oluştuğu gözüme çarptõ. 20 dakikalõk bir beklemeden sonra “Artık bu son kuyruk” diyerek merdivenlerden aşağõ indim. Ama manzara erken sevindiğimi gösterdi bana. 3 gün boyunca kuyruklar görmekten ve beklemekten usanan ben, kocaman bir balo salonunun içinde farklõ bölümlerde duran kuyruklara bakõyordum. Washington’õn sõkõcõ kuralcõlõğõ bir kez daha yüzünü göstermişti. İçki alabilmek için önce bilet kuyruğuna, sonra da bar kuyruğuna girmek gerekiyordu. Dans etmek için kuyruğa girmemek pek şaşõrttõ beni! Herkesin Obama’dan bir isteği var; benim dileğimse bu kentteki uzun kuyruklarõ yok edecek değişimi getirmesi! 2009’un ilk 2 ayõnda Belçika’da Türk kültür ve sanatõ rüzgârõ esiyor. Dün sona eren başarõlõ İstanbul Ekspres Festivali’nden 5 gün sonra 0090 Sanat Festivali başlayacak. İlki 2006 yõlõnda düzenlenen İstanbul Ekspres Festivali’nin ikincisi 16-24 Ocak 2009 tarihleri arasõnda Belçika’nõn Gent şehrinde gerçekleşti. İstanbul Ekspres Festivali Doğu’yla Batõ’yõ birleştiren İstanbul’un kültürel zenginliğinin, müzikteki çeşitlilik ve bu çeşitlilik içinde yeni arayõşlarõn yarattõğõ dinamizmin yansõtõlmasõ yaklaşõmõndan doğmuş. Bunun sonucu olarak festival programõnda klasik müzik, halk müziği, caz, rap, hip-hop ve elektronik müzik örneklerine yer veriliyor. İstanbul Ekspres 2009, İstanbul’un Avrupa kültür başkenti olacağõ 2010 yõlõna giden yolda bir köprü işlevi gördü. “Feryal Öney ve Grubu”, “Gayda İstanbul”, “Tombaz-Variété Oriëntal, Tangolar”, “Yıldız’a Çağrı- Balkan Caz Projesi Feat / Yıldız İbrahimova & Serkan Çağrı”, “Ayben- İstanbulhiphop & Orient Expressions - Turkish Fusion” ile Gent’te sanki bir İstanbul Hatõrasõ filmi seti kuruldu. “Mutluluk”, “Anlat İstanbul”, “Gönül Yarası” ve “Yaşamın Kıyısında” filmlerinin de gösterildiği festival boyunca Cem Ersavcı & Filip Erkens İstanbul Fotoğraflarõ sergisi gezilebildi. Adõnõ Türkiye’nin telefon kodu olan 0090’dan alan ve çağdaş Türk kültürünün Belçika ve Avrupa’da tanõnmasõnõ sağlamak amacõnõ taşõyan Kunstenfestival, bu yõl beşinci kez gerçekleşecek. 2004’te Belçika’nõn Anvers kentinde tohumu atõlan festival, bu yõl Brüksel ile Hollanda’nõn Rotterdam kentlerine de açõlõyor. Sanatseverlerin, 29 Ocak - 19 Şubat 2009 tarihleri arasõnda, Belçika’nõn Anvers ve Brüksel ve Hollanda’nõn Rotterdam şehirlerinin farklõ yerlerinde tiyatro, dans, film, söz, müzik ve plastik sanat alanlarõnda yeniliklerle, maceralarla ve keşiflerle tanõşmalarõ mümkün olacak. Hem Anvers’te hem Brüksel’de düzenlenecek olan apayrõ ‘0090-nights 2009’ gecelerinde, festival DJ-setleriyle ve değişik disiplinleri kapsayan performanslarla, sürekli hareket halindeki Türkiye’ye, kendine has bakõş açõsõnõ sunacak. “Bu yıl diğer yıllardan farklı olarak, Rotterdam ve Brüksel de eklendi. 0090 bir Avrupa Festivali mi oluyor?” sorusunu yönelttiğimiz festivalin sanat yönetmeni Mesut Arslan, “Festival bu yolda emin adımlarla ilerliyor. Almanya, Fransa ve Avusturya’dan bu konuda talepler var. Türkiye ulusal basını ve diğer Avrupa ülkelerindeki ilgisi festivalin bu aşamaya gelmesini sağladı. Bu taleplerin olması çok güzel ancak festivalin bu anlamda gelişmesi için Belçika’da gösterdiğimiz duyarlılığı diğer ülkelerde de göstermemiz gerekir. Bunun altyapısı üzerinde çalışıyoruz” yanõtõnõ veriyor. Bu yõlki festival programõnda üç tiyatro oyunu var: Garajistanbul’un yeni projesi olan “Muhabir”, Stüdyo Oyuncularõ’nõn sahnelediği Karanlõk Korkusu ve Mehmet Ergen’in “Şeylerin Şekli”. Taldans dans grubunun “Doküman” adlõ gösterisi, Candan Erçetin ve Replikas konserleri de festivalin önemli etkinlikleri arasõnda yer alõyor. Organizatörlerin “Yoğun hareket halinde olan ülkeye farklı bir bakış” olarak özetledikleri festivali (“Türk’ün Türk’e Festivali” diye eleştirdiğimiz Türk izleyicili festivallerin aksine) geçen yõllarda yüzde 80’lere varan oranda Belçikalõ izlerken Türkler parmakla sayõlõyordu. 0090’õn artõk kurumsallaştõğõnõ ifade eden Arslan, festivalin geniş yelpazede bir etkinlik çeşitliliğine sahip olduğunu vurguluyor ve “Festivalle Türkiye’nin dünya sanat literatürüne sürekli olarak katkıda bulunduğunu gösteriyoruz” diyor. Organizatörler aydõnlarõ ve gazetecileri yanlarõnda fazla görememekten yakõnõyorlar. Sessiz sedasõz 0090 Avrupa Festivali’ne doğru yürüttükleri uzun soluklu koşuda bekledikleri sadece “birazcık ilgi”. Hepsi o! erdincutku@binfikir.be STOCKHOLM OSMAN İKİZ MİLANO ASLI KAYABAL BRÜKSEL ERDİNÇ UTKU WASHINGTON ELÇİN POYRAZLAR Yüzlerce kilometre uzaklıktaki iki ülke olan Japonya ile Avusturya arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 140. yıldönümü kutlandı. Avusturya’nın Tokyo Büyükelçiliği’nin günün anısına düzenlediği Viyana Balosu’nda şık giyimli Japon konuklar, Avrupa kültürünün seçkin dans figürlerini başarıyla sergilediler. (Fotoğraflar: AFP) Japonya’da Viyana balosu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear