Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
31 Ocak 1990’da Prof. Muammer Aksoy, 7
Mart 1990’da Çetin Emeç, 4 Eylül 1990’da Turan
Dursun, 6 Ekim 1990’da Doç. Bahriye Üçok, 24
Ocak 1993’te Uğur Mumcu, 21 Ekim 1999’da Ah-
met Taner Kışlalı silahlı, bombalı saldırılar sonucu
yaşamlarını yitirdiler. Listeye 18 Aralık 2002’de Dr.
Necip Hablemitoğlu eklendi.
Katledilen aydınlarımızın başlıca özellikleri şöyle
sıralanabilir:
- Hem devletle hem toplumla barışıktılar.
- Sadece aydın olarak makale-kitap üretmekle kal-
mayıp toplumla yüz yüze, iç içe olmayı da görev say-
dılar.
- Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş kökenlerini,
Mustafa Kemal Atatürk’ü çok bilinçli biçimde be-
nimsediler, savundular. Bu nedenle onlara “kalpak-
sız kuvvacılar” dendi.
Dost-düşman biliyor ki; bu özelliklerin toplamı çok
büyük bir güç!
Katledilen aydınlarımızın faillerinin bulunması için
en çok çaba harcayan yayın organlarının başında do-
ğal olarak Cumhuriyet gazetesi geliyordu. Mumcu
ve Kışlalı Cumhuriyet’in sürekli yazarlarıydı. Aksoy,
Üçok, Dursun, Hablemitoğlu gazetenin ikinci say-
fasında sık yer alan, konuk da denilmeyecek ya-
zarlardandı.
Cumhuriyet, faillerin izini sürerken hiçbir zaman pe-
şin hükümlü olmadı. Daha ilk günden katilleri ilan et-
medi! Kimi iddiaları elbette sayfalarına taşıdı ama,
resmi makamların doğrulamadığı bilgileri, kesin
gerçeklermiş gibi göstermedi.
Ancak bugün başını iktidar medyasının çektiği bir
akım; bu cinayetlerin adeta, aydınlarımızın düşünceleri
doğrultusunda hareket eden kesimlerin içinde olu-
şan gruplarca planlandığını işliyor.
Bunun en somut örneği, yıllarca yasadışı örgüt-
lenmelere karşı mücadele etmiş Cumhuriyet gaze-
tesinin, yasadışı örgütlenmelerle bağlantı içindeymiş
gibi gösterilmesi... Psikolojik savaş yöntemlerinin tü-
mü kullanılarak, katledilen aydınların izindeki yığın-
lar da yine bu örgütlenmelerin içine konuyor.
Buna Uğur Mumcu’ları yeniden öldürmeye giriş-
mek denir...
1990’lı yılların sonuydu. O dönem Yugoslav-
ya’sının Ankara Büyükelçisi ile Türkiye’nin durumu
ve geleceği üzerine konuşuyorduk. Türkçeyi de çok
iyi konuşan, Türkiye araştırmalarını özel ilgi alanı ola-
rak seçmiş büyükelçi şöyle demişti:
“Türkiye’nin önündeki en büyük tehlike Kemalist
aydınlarının azalıyor olmasıdır!”
O günden bugüne baktığımızda gerçekten de ge-
rek medyada gerek üniversitede gerekse yazın-ede-
biyat dünyasında öne çıkarılanların büyükelçiyi
doğruladığını görüyoruz.
Türkiye’de bugün ciddi bir düşünce parçalanması
var. Ülkenin ortak paydası olarak kabul edilen pek
çok değer tam tersi işlevler görmeye başladı. Bugün
karşı karşıya olduğumuz dayatmalar, 1990’larda be-
denleri ortadan kaldırılan aydınların neden hedef se-
çildiğini de gösteriyor.
Mumcu’lar, Aksoy’lar, Türkiye’deki beyin parça-
lanmasını hızlandırmak için ortadan kaldırıldı. Kimi-
lerinin iddia ettiği gibi laik-antilaik çatışması yarat-
mak için, laik temelleri sarsmak için öldürüldü.
Başarabildiler mi?
Elbette yol aldılar ama yürekten ve beyinden inan-
cımız o ki; kazanan Mumcu’ların, Aksoy’ların, Kış-
lalı’ların çizgisi olacak!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
manşetleri görünce gözlerine inanamamış siyaset
gülümüz?
Yeni yılı bahane ederek yürütme ile yasamayı bir
araya getirdiği öğle yemeğinde demokrasinin
derinleşmesi.. hukukun üstünlüğü vs. gibi konu-
lar konuşulmuş.. hatta usul yasasına aykırı uy-
gulamalardan şikâyet edilmiş.. amma ve lakin Çan-
kaya’dakine göre Ergenekon adı geçmemiş, Er-
genekon davasından da söz edilmemiş!
Yargı ile yürütmenin bir araya geldiği ortamda;
“görülen davayla ilgili konuşulur mu?” ve “Cum-
hurbaşkanı Başbakan hukuku çiğner mi?” diyor.
Konuşulur zira: Öğle yemeğine katılanlar mes-
leklerinde ve yaşamlarında kâmil insanlar. Elbet-
te Ergenekon davası sürecinde, yasalara aykırı uy-
gulamalara değinirken, Ergenekon adını vermez-
ler. Gizlilik kuralına aykırı tek sözcük çıkmaz
ağızlarından…
Kimi sorular yanıt arıyor:
Evet ama; şayet bir ülkede, hukukun üstünlü-
ğü tartışmalara konu olmayacak düzeyde ise.. o
ülkenin yargı organlarını temsil edenler devletin te-
pesindeki bir öğle yemeğinde hukukun üstünlü-
ğünden.. demokrasinin derinleşmediğine değinen
saptamalardan ve.. o ülkede soruşturmalar kap-
samında usul yasalarına aykırı hareketlerden
acaba neden söz ediyorlar?
Çankaya, öğle yemeğinde “hukukun üstünlü-
ğüne ve temel ilkelerine titizlikle bağlı kalınması..
usul yasalarına azami özen gösterilmesi üzerinde
etraflıca durulduğunu” resmi açıklamasında vur-
gulamaya neden gerek gördü?
Bu ülkenin Başbakanı; Köşk’teki yemeğe çık-
madan önce “soruşturmayı yürütmekte olan sav-
cı -Zekeriya Öz- üzerinde -var olduğunu söyle-
diği- baskıyı” neden kınamak gereğini duydu?
Acaba neden: Bu Başbakan, savunmasını üst-
lendiği savcı Zekeriya Öz’ün eskiyen arabasını Baş-
bakanlık garajındaki yeni, zırhlı bir Mercedes’le he-
men değiştiriyor da…
...Diğer yargı organları başkanlarına son model
Mercedes araba tahsis ederken; ünlü saldırı ola-
yında ölümden kıl payı kurtulan Danıştay Başka-
nı Mustafa Birden’in hurdaya çıkma aşamasın-
daki makam aracını yenisiyle neden değiştirmiyor?
Keyfilik devlet yönetimine sinmiş.. öyle ki yar-
gı organları arasında makam aracı ayrımı yapacak
kadar taraf olmuş bir yürütme.. bir Başbakan:
…Başkanına reva gördüğü bu davranışıyla
RTE, Danıştay’a duyduğu ve sık sık dile getirdi-
ği öfke arasında bir bağ var mı sorusunun akla gel-
mesine önayak olmuyor mu?
Hayır diyemiyor insan!
Bu kafaya, bu anlayışa sahip bu Başbakan; bı-
rakın siyaset mantığını, sağduyu sahipleriyle de
alay ediyor:
“Yargıya (Ergenekon davasına) yürütme organı
olarak hükümet taraf değil.”
“Devam eden yargılamayla ilgili olarak görüş ve
yorumda bulunmak, insanları suçlu ve suçsuz ilan
etmek açık bir hukuksuzluktur ve ciddi bir suçtur”
diyor.
Pekâlâ ve fakat… Bu Başbakan, İtalya’daki bir
zamanların Temiz Eller operasyonu ve sonuçla-
rıyla, Ergenekon dava ve soruşturmasını aynı ke-
feye koyan söylemlerin, yorumların, sözlerin sa-
hibi değil mi?
Bu Başbakan herkesi; yandaşları, bakanları, ya-
lakaları, dalkavukları gibi her söylediğine baş sal-
layan, ne kadar doğru buyurdunuz diye alkışlayan..
başını kuma gömen devekuşu mu sanıyor, ne?
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 24 OCAK 2009 CUMARTESİCUMHURİYET
16 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul Y 14
Edirne Y 11
Kocaeli Y 17
Çanakkale Y 14
İzmir Y 16
Manisa Y 13
Aydın Y 15
Denizli Y 12
Zonguldak B 15
Sinop B 15
Samsun PB 19
Trabzon PB 16
Giresun PB 15
Ankara Y 12
Eskişehir Y 9
Konya B 12
Sıvas PB 6
Antalya Y 17
Adana B 18
Mersin B 18
Diyarbakır B 12
Şanlıurfa B 15
Mardin B 10
Siirt B 12
Hakkâri S 1
Van B 6
Kars S - 7
Oslo K - 1
Helsinki K 2
Stockholm K 3
Londra Y 7
Amsterdam Y 6
Brüksel 5
Paris Y 8
Bonn K 4
Münih K 4
Berlin K 5
Budapeşte K 5
Madrid Y 16
Viyana B 5
Belgrad Y 6
Soyfa Y 11
Roma Y 16
Atina B 16
Zürih Y 8
Moskova K 0
Aşkabat K 0
Astana K -11
Taşkent PB 7
Bakû A 7
Bişkek PB 4
Tiflis B 8
Kahire B 22
Şam B 16
Yurdun kuzey ve batı-
kesimlerinin parçalı ve
ç ok bulutlu, gece saat-
lerinde Marmara, Ege,
Batı Akdeniz, Bolu, Düz-
ce ve Karabük çevrele-
ri sağanak yağışlı, diğer
yerler parçalı ve az bu-
lutlu geçecek. Hava sı-
caklığı: Batı bölgelerde 2
ile 4 derece azalacak, di-
ğer yerlerde önemli bir
değişiklik olmayacak.
Uğur Geliyor Aklõma
Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
Cumhuriyetten, bağõm-
sõzlõktan, aydõnlanmadan,
laik, sosyal hukuk devle-
tinden yana Atatürk’ün
akõl ve bilim mirasõnõ
özümsemiş milyonlarõn
gerçekleştirdiği o görkemli
mitinglere katõlanlarõ, des-
tek verenleri, darbe yan-
daşlarõ olarak suçlayanlar
aklõma Uğur’u getiriyor.
Sağ olsaydõ bu suçlamayõ
nasõl karşõlayacağõnõ dü-
şünüyorum.
Emperyalizmin oyun-
larõna alet olan, ülke yö-
neticilerinin aymazlõğõnda
õrkçõlõğa, dinciliğe, ilkel-
liğe sürüklenen yurdumun
ve halkõmõn kuşatõlmõşlõ-
ğõnõ ve birer birer vurulup
öldürülen Ahmet Taner
Kışlalı, Muammer Ak-
soy, Abdi İpekçi, Cavit
Orhan Tütengil, Ümit
Doğanay, Bahriye Üçok,
Hrant Dink ve daha nice
değerlerimizi hatõrlayõp
büyük eziklik ve utanç
duyuyorum.
Uğur 70’li yõllarda Tür-
kiye’nin gençleri sağ ve
sol kamplara ayrõlarak bir-
birlerini öldürürken bu ça-
tõşmada kullanõlan silah-
larõn Bulgaristan yolu ile
aynõ kaynaklardan geldi-
ğini ve iki tarafa servis ya-
põldõğõnõ ispatlõyordu.
Hayatta olsa idi bizim
gibi onun ardõndan Türki-
ye’nin ne kadar çok dönek,
ikiyüzlü, çõkarcõ, riyakâr,
işbirlikçi, beyninin õşõğõnõ
satõşa çõkarmõş insan ye-
tiştirdiğine tanõk olacak,
mücadele alanõnõ geniş-
letmek zorunda kalacaktõ.
Hiçbir zaman, hiçbir yer-
de eksik olmayan yurt ve
insanlõk düşmanlarõ, onun
vücudunu 16 yõl önce yok
ettiler. Şimdi o yürekli, o
yiğit insanõn yitirdiğimiz
tüm yurtseverler adõna
yükselttiği haykõrõş, tüm
namuslu yurtsever insan-
larõn kulaklarõnda çõnlõyor.
“Vurulduk ey halkım
unutma bizi, göz göre
göre öldürüldük, em-
peryalizmin ahtapot kol-
larına teslim edilen ül-
kemizin, bağımsızlığı için
kan döktük sokaklara.
Kurtuluş Savaşı’nda em-
peryalizme karşı dalga-
landırdığımız bayrağı-
mızı daha da dik tuta-
bilmekti bütün çabamız.
Korkmadan öldük ey
halkım unutma bizi. Bir
gün mezarlarımızda gül-
ler açacak ey halkım
unutma bizi. Bir gün se-
simiz hepinizin kulakla-
rında yankılanacak ey
halkım unutma bizi. Öz-
gürlüğe adanmış bir top
çiçek gibiyiz, şimdi hep
birlikteyiz ey halkım
unutma bizi, unutma bi-
zi, unutma bizi.”
Baştarafı 2. Sayfada
coskunoz@superonline.com
‘Belki de ölüm nedenini taşıdık’
TOLGA YENİGÜN
Gazeteci-yazar Bekir Coşkun, bomba-
lõ saldõrõda katledilen gazetemiz yazarõ
Uğur Mumcu’yla son karşõlaşmalarõnda,
Mumcu’nun Almanya’dan belge dolusu
çantayla döndüğünü ve kendisine çantanõn
içinde “bomba etkisi yapacak” belgeler
bulunduğunu söylediğini açõkladõ. Sui-
kastõn aydõnlatõlamamasõnõ “oyunu sa-
tan” seçmenin işbaşõna getirdiği iktidarlara
bağlayan Coşkun, emeğiyle yaşayan, alõn
teri ile çocuklarõnõ büyüten, gururlu ve tep-
kili insanlarõn Mumcu’yu hiçbir zaman
unutmadõğõnõ söyledi.
Cumhuriyet Haber Portalı’na konuşan
Hürriyet gazetesi yazarõ Coşkun, katledilişinin
16. yõlõnda yakõn arkadaşõ Uğur Mumcu’yu
anlattõ. Mumcu, Muammer Aksoy, Bahri-
ye Üçok ve Ahmet Taner Kışlalı gibi ay-
dõnlarõn katledilmesinin “karşıdevrim” yö-
nünde zincirleme cinayetler olduğunu anla-
tan Coşkun, “Tetikçiler değişmiş olabilir.
Ama amaçları aynı, niyet aynıydı. Birisi
dahi aydınlatılmış olsaydı, bu iş çözülür-
dü. Ama aydınlatılmadı. Bence Türki-
ye’nin bugünkü haline bakılırsa, bu kar-
şıdevrim için bir yol açma niyetiydi. Ne ya-
zık ki başardılar” diye konuştu. Coşkun şöy-
le devam etti: “Ben 1950’den beri Türki-
ye’de tek iktidarın olduğuna inanırım.
İsimler değişebilir, liderler değişebilir,
parti binaları, bayrakları değişebilir. Ama
tek parti vardır iktidarda. Bizler iktidar
değişmiş sanırız, ama değişmez. Bu tek
parti iktidarının temel özelliği; ABD’ye ba-
ğımlılığı, kimi güçlerin neferi oluşudur. Bu
nedenle de birbirlerinin suç hanesine as-
la bakmazlar.” Uğur Mumcu suikastõnõn çö-
züleceğine ve cinayetin arkasõndaki güçlerin
ortaya çõkarõlacağõna dair umudunun olma-
dõğõnõ söyleyen Coşkun, bu umutsuzluğunu
da “Bu halk orada oldukça ve tek parti sür-
dükçe, yok” sözleriyle açõkladõ. Coşkun,
Uğur Mumcu ile ilgili anõsõnõ ise şöyle aktardõ:
“O gün Ankara uçağına binmek üzere ter-
minale girdim. Uğur Mumcu oradaydı.
Ben ona ‘Ağabey’ derdim. Atatürk Ha-
valimanı’nın eski salonunda birer çay iç-
tik. Uçağa çağrı yapıldığında, çantasını yer-
den sürüklemeye başladı. Çünkü çok
ağırdı. Bir ucundan da ben tuttum, şişman
adamın tabutu gibi... ‘Niye kargoya ver-
medin’ dedim, sesini kısarak ‘Alman-
ya’dan geliyorum, içi belge dolu. Gözleri bu
çantadadõr’ dedi. Uçaktan inince de çantayı
birlikte taşıdık, benim arabamın arkası-
na koyduk, belim kırıldı. Onu eve ben bı-
raktım. Kapının önü karanlıktı, çantayı
apartmanın girişine kadar taşıdık, ısrar et-
tim birlikte içeri kadar taşıyalım diye, is-
temedi. Ayrılınca düşündüm; Uğur Mum-
cu... Gazetesi onu almaya bir araba bile
göndermemiş... Evinin önü karanlık...
Sanki tek başına bir insan... Ve arabayı
kullanırken ona ‘Dikkat etmiyorsun’ de-
diğimi hatırlıyorum. O çantadaki belge-
lerin bomba etkisi yapacağını söylemişti.
Tabii ki ne olduğunu, gazetecilik etiğidir,
asla sormamıştım. Zaten yayımlayamadan
öldürüldü. Belki de biz o gün onun ölüm
nedenini taşıdık... Kim bilir?”
MURAT KIŞLALI
ANKARA - Hükümet, 2003’ten be-
ri üstünde çalõştõğõ, ancak tepkilerden çe-
kinerek uygulamaya sokamadõğõ, Türk-
çesi “şeriat mahkemesinden verilen se-
net” anlamõna gelen “Sukuk” isimli İs-
lami faizsiz borç senedini “Gelire En-
deksli Senet” adõyla yürürlüğe soktu.
Hazine’nin ihraç edeceği senetlerin ge-
liri görünüşte dört KİT’in gelirine en-
deksli olacak. Ancak hükümet gelire bir
alt sõnõr garantisi getirdi. Küresel kriz or-
tamõnda bu KİT’ler yeterli gelir elde ede-
meseler bile, yatõrõmcõlar aynõ faizli
tahvillerde olduğu gibi sabit olarak TL
bazõnda yüzde 15.68, Amerikan Dola-
rõ bazõnda da yüzde 6.14’lük getiri sağ-
layacak.
Hükümet, İslami ülkelerde yaygõn
olarak kullanõlan faizsiz borç senedi
Sukuk’u Türkiye’de farklõ bir isimle uy-
gulamaya sokuyor. Sukuk, Ferit De-
vellioğlu’nun Osmanlõca-Türkçe lügatine
göre “Şeriat mahkemesinden verilen,
bir hak veya bir sahiplik gösteren res-
mi senet, vesika” anlamõna geliyor.
İlk Cumhuriyet duyurmuştu
Cumhuriyet, 19 Haziran 2003 tarih-
li sayõsõnda, hükümetin planladõğõ faiz-
siz devlet borçlanma senedi uygulama-
sõnõ “İslami sermaye projesi” başlõk-
lõ haberiyle “AKP hükümetinin Arap
sermayesine yönelik yeni borç ens-
trümanı belli oldu. Hükümet, Arap
sermayesini çekmek için İslam ser-
maye piyasalarında yaygın olarak
kullanılan ve ‘faizsiz borç senedi’ ola-
rak adlandırılan sistemi uygulamaya
geçirmeye hazırlanıyor” şeklinde du-
yurmuştu.
Dönemin ekonomiden sorumlu Dev-
let Bakanõ Ali Babacan da, aynõ yõlõn ey-
lül ayõnda yaptõğõ Dubai ziyaretinde hü-
kümetin faizsiz bir borç senedi çõkara-
cağõnõ “Bunun hazırlıkları Hazine’de
yapılıyor. Ben Sukuk adını telaffuz et-
mek istemiyorum. Çünkü teknik
problemler var. O nedenle biz Tür-
kiye’ye özgü bir yatırım enstrümanını
çıkaracağız” diye açõklamõştõ.
İstanbul Haber Servisi - Engin Çeber’in iş-
kenceyle öldürülmesi davasõna müdahil olarak
katõlan Çeber’in arkadaşlarõ dünkü duruşmada
yaşadõklarõ işkenceyi anlattõ. Özgür Karaka-
ya, sanõk avukatlarõnõn “Sopa ile vuruşun şid-
detini gösterebilir misiniz?” sorusuna Kara-
kaya, “Kırılacak masanın parasını siz vere-
cekseniz gösteririm” yanõtõnõ verdi.
Çeber’in işkenceyle öldürülmesiyle ilgili,
60 kamu görevlisinin yargõlandõğõ dava duruş-
masõna dün de devam edildi. Bakõrköy 14. Ağõr
Ceza Mahkemesi’nde görülen davanõn üçüncü
oturumuna katõlan Metris Cezaevi’nde infaz ko-
ruma memuru Tuncay Bozo, kapõ aralõğõndan
gördüğü kadarõyla, görevlilerden bir kişinin tu-
tuklularõn bulunduğu yere maşrapa ile su dök-
tüğünü ve gardiyan Murat Çise’nin elinde so-
pa olduğunu söyledi.
Tutuksuz sanõklarõn ifadelerinin ardõndan,
mahkeme heyeti öğleden sonraki oturumda da
müdahilleri dinledi. Çeber’in arkadaşõ Karakaya,
karakolda yaşadõklarõ darp olayõna İstanbul Ba-
rosu’ndan gelen bir avukatõn da tanõk olduğu-
nu belirtti. Karakoldaki polislerin vücutlarõnõn
her tarafõna coplarla vurarak “Bunları bir
yerlerinize sokarız” şeklinde tehditler savur-
duklarõnõ belirterek, “Sürekli ayaklarıma
vurdular. Ayakta duramaz hale getirildim.
Kilolu bir polis de üstüme oturdu” dedi. “Bi-
ze işkence yapan polisler Engin’in kemeri ile
bizi birbirimize bağladılar” diyen Karakaya,
savcõlõk sorgusu öncesinde de adliyede polisin
saldõrõsõna uğradõklarõnõ ve bu duruma savcõnõn
da tanõk olduğunu iddia etti. Karakaya, Çeber’in
kafasõna vuran tutuklu sanõk Murat Çise’yi du-
ruşma esnasõnda tekrar teşhis etti.
Müşteki Cihan Gün ilk işkencenin polis oto-
sunda başladõğõnõ, müşteki Aysu Baykan da ifa-
desinde polis aracõnda sözlü ve fiziksel şidde-
te uğradõğõnõ söyledi. Duruşmaya gelmeyen 13
polisin zorla getirilmesine karar veren mahke-
me, Metris Cezaevi’ndeki güvenlik kamerasõ gö-
rüntülerinin de duruşma salonunda izlenmesi-
ne hükmederek duruşmayõ erteledi.
Engin Çeber’in arkadaşları yaşadıkları işkenceyi anlattı
Devlet eliyle ‘şeriat’ tahvili
İstanbul Haber Servisi - Orman Mü-
hendis-leri Odasõ İstanbul Şubesi ve Tür-
kiye Ormancõlar Derneği Marmara Şu-
besi’nce yapõlan açõklamada, kamuo-
yunda 2B olarak bilinen “orman özelli-
ğini yitirmiş arazilerin” satõşõnõn önünü
açan Tapu Yasasõ’ndaki değişiklikler
eleştirilerek “Yasanın onaylanıp yü-
rürlüğe girmesi halinde 10 yıllardır bi-
linçli olarak ormanı işgal edenlere,
sermayeye orman alanlarının devre-
dilmesinin devamlılığı pekiştirilecektir”
denildi. Ortak açõklamada, 2B alanlarõ, or-
man sõnõrlarõ ve orman yağmasõnõ içeren
yasa değişikliğinin Cumhurbaşkanõ’nõn
onayõna sunulmak üzere TBMM’den
geçtiği anõmsatõlarak değişikliğin onay-
lanmasõ ile “ormanlarımıza yasal bal-
taların” gireceği vurgulandõ. 2B arazi-
lerinin hukuken satõşõnõn mümkün olma-
dõğõna dikkat çekilerek “Bu arazilerin sa-
tılamayacağını bile bile satışa hazırlık
yapmak Anayasa Mahkemesi’nin iptal
tarihine kadar ne kaçırabilirsen o ka-
dar kaçırmış olursun mantığıdır. Bu,
yangından mal kaçırmadır” denildi.
‘Yasal baltalar
ormanlarda’
Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde TIR ile otomobilin çarpışarak 6 metre yüksekliğindeki
istinat duvarından yan yola düşmesi sonucu şehit olan 6 asker toprağa verildi. De-
niz Yüzbaşı Volkan Aşkın Reyşen için İstanbul Selimiye Camisi’nde, Deniz Kı-
demli Yüzbaşı Murat Kaya da Büyükçekmece Kuba Camisi’ndeki törenin ardından
uğurlandı. Deniz Teğmen Çağlar Alkaç için Balıkesir’in Bandırma, Astsubay Baş-
çavuş Cüneyt Kabakçı için de Bursa’nın Gemlik ilçesine bağlı Narlı köyünde tö-
ren düzenlendi. Deniz Sağlık Astsubayı Kıdemli Çavuş Ulaş Öner, Isparta’nın Ge-
lendost ilçesine bağlı Balcı köyündeki cenaze töreninde annesi Döndü ve babası
Ceylan Öner ayakta durmakta zorlandı. Kıdemli Başçavuş Murat Korkmaz’ın
Eskişehir’deki cenaze töreninde de yakınları fenalık geçirdi. (Fotoğraf: AA)
Şehit askerler toprağa verildi
Bekir Coşkun, Almanya’dan belgelerle dönen Mumcu’yla yaşadõklarõnõ anlattõ
TAPU YASASINA TEPKİ
HÜKÜMET UYGULAMAYI YÜRÜRLÜĞE SOKTU