24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 14 OCAK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11ekonomi@cumhuriyet.com.tr Küresel krizin etkileri tüm dünyada olduğu gibi ül- kemizde de şiddetlenirken, bir yandan da iktisat ya- zını kendine özgü yeni kavramlar yaratıyor. Bu kav- ramlardan bir yenisi krizin seyrine ilişkin: Acaba tek bir dip noktalı “V” patikası mı izlenecek? Yoksa bir- den fazla dalgalanmalı “W” şeklinde bir süreç mi ya- şayacağız? Belki de daha uzun süreli durgunluğu yan- sıtan bir “L” sürecine mahkûm olacağız... Sanayi üretimi kasım ayında yüzde 13.9’la rekor oranda daralma gösterdi. İmalat sanayiinin düşüşü ise yüzde 15.5’i buldu. Sanayi sektörünün ağustos ayından başlayarak yaşamakta olduğu çöküş med- yada da geniş yer buldu. Sanayi sektöründeki daralma ile birlikte, işgücü istatistiklerinden elde edilen ve özel- likle tarım dışı istihdamın gerilemekte olduğunu bel- geleyen veriler, krizin ulusal ekonominin reel sek- törlerini sert bir şekilde etkisi altına almakta olduğu- nu gösteriyordu. Dolayısıyla, Türkiye ekonomisinin 2009’un başı itibarıyla görünümü “I” tipi bir patika gös- termektedir! Peki bu niye böyle olmakta? Kriz, ABD ve Avrupa ekonomilerinde doğrudan finansal sistemin krizi ola- rak başlamış ve oradan yaygınlaşmışken, neden Türkiye’de doğrudan doğruya bir reel sektör krizi ola- rak başgöstermiş ve sanayi sektörünü doğrudan et- kilemiştir? Bu sorunun yanıtı aslında Türkiye’de ekonomi ida- resinin kriz sürecine ilişkin değerlendirmelerinin de yanlışlığını ortaya koyacak niteliktedir. Hükümet çevreleri ve finans medyasının sözcüleri krizin ilk gün- lerinden itibaren Türkiye’nin bankacılık sisteminin “sağ- lıklı” yapıda olduğuna ilişkin kanıtlar sunarak, krizin Türkiye ekonomisine etkilerinin göreceli olarak “yu- muşak” olacağını; krizin ulusal ekonomiyi “teğet geçeceğini”; hatta krizin Türkiye için bir “fırsat” ya- ratacağını dahi öne sürmekteydiler. Bu görüşü savunan kesimler, olası bir IMF anlaş- masının Türkiye için tek çıkar yol olacağı savında bir- leşmekteydi. IMF’den gelecek krediler aracılığıyla Tür- kiye zaman kazanacak, dünyada kriz konjonktürünün aşılmasıyla birlikte 2003 sonrasının “Lale Devri’ne” ge- ri dönülecekti. Ancak 2008’in güz aylarında yaşananlar bu görüşün yanlışlığını ortaya dökmeye yetti. Küresel kriz, Türkiye ekonomisinin doğrudan doğ- ruya reel sektörlerini etkilemektedir. Zira 2003 son- rası dönemde Türkiye’nin uluslararası yeni iş bölü- mündeki konumunun ana aktörleri bankacılık kesimi dışındaki reel sektör şirketleri ve hane halkları olmuştur. Bu süreç içerisinde finans dışı şirketlerin dış borçla- rının hızla artmakta oluşu; ve özellikle şirketlerin eko- nomik faaliyetlerini sürdürebilmek için aşırı derece- de ithalat ve dış borçlanma bağımlılığı içine sürük- lenmesi, ulusal ekonomik dengelerde önemli bir kı- rılganlık kaynağı oluşturmaktaydı. 2009’da dünya eko- nomisinin durgunluk içine sürüklenmesi ve uluslar- arası finansman girişlerinin daralması nedeniyle bu kırılganlıkların su yüzeyine çıkması kaçınılmazdı. Türkiye 1980’den başlayarak, fakat özellikle 2003 sonrasında hızlanarak ulusal sanayide ithalat ba- ğımlılığının hızla arttığı bir süreç yaşamaktaydı. Bu sü- rece koşut olarak yerli sanayilerin yatay ve dikey bağ- lantıları kopartılırken, “yerli” ara malı sanayileri, “ithal” sanayilerle ikame edilmekteydi. Sanayi üretimi giderek ithalatın sürdürülebilmesine; ithalatın finansmanı ise uluslararası finans kapitalin kaprislerine ve emperyalist sistemin bölgemizdeki stratejik yeni iş bölümü he- saplarına terk edilmiş durumdaydı. Aşağıdaki şekilde bu süreç çok net olarak betim- lenmektedir. Şeklin sağ ekseninde imalat sanayii üre- tim endeksi çizgi ile, sol ekseninde de imalat sana- yii ithalatı kutucuklar olarak resmedilmektedir. Sanayi üretimindeki dalgalanmaların ithalata olan duyarlılı- ğı şekilden çok net olarak gözlenmektedir. Kaynak: TÜİK. Dolayısıyla Türkiye, uluslararası finansal kumarhane masasında yüksek faiz getirisi sunan ve “sağlıklı” ol- duğu ifade edilen bankacılık sistemiyle bir “yükselen piyasa ekonomisi” olarak pazarlanırken, ulusal sa- nayinin dışa bağımlılığı derinleşiyor, dış ticaret açığı şiddetleniyor; ve işsizlik kronikleşiyordu. Küresel kriz Türkiye’nin bu tür sahte sanayileşme ve spekü- latif büyüme unsurlarının açığa çıkmasına yol açmıştı. Bu gözlemler altında Türkiye’nin küresel krizden çık- ma koşulları çok açık ve nettir: Türkiye ekonomi ida- resi acilen ulusal sanayinin ithalata bağımlılığını ge- riletecek ve yerli sanayilerin teknolojik girdi-çıktı bağlantılarını güçlendirecek tedbirleri uygulamaya koy- malı ve ulusal finans piyasalarının uluslararası finans akımlarının spekülatif saldırılarına karşı korunmasını sağlayacak “korumacı” adımları atmalıdır. IMF bize kredi versin ve “güven” sağlasın, krizden bir an önce çıkıp, spekülatif finans dünyasının tatlı kâr- larına geri dönelim beklentisi hayalden ibarettir. EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Sanayi Daralıyor, Neden? Kriz nedeniyle son üç ayda 24 bin kişinin işini kaybettiği Bursa’da, bir yõllõk bilanço 56 bini buldu ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Sanayide kapasite kullanımının 18 yıl geri- ye gitmesi, krizin boyutunu daha iyi anlata- mazdı. Geçen yıl bu oran yüzde 81.1 idi, şim- di ise 64.7. Bu ne anlama geliyor? Ne doğru dürüst üretim yapılabiliyor, ne ye- ni yatırım... Ekonominin büyüme hızı durdukça çalışanlar işlerini kaybediyor. Bugün yaşanan sıradan bir ekonomik kriz de- ğil; dolayısıyla sıradan ekonomik kriz çözüm- leri yeterli olmayacaktır. Kaldı ki daha Türki- ye’de sıradan çözümleri ile tam anlamıyla üre- temiyor. Peki, sıradan olmayan çözümler derken ne kastediyoruz? Farklı ve yenilikçi yaklaşımlar ve çözümler... Ve burada inovasyon en önemli çı- kış noktası. İnovasyon derken yalnız ürününün akla gelmesi doğru bir yaklaşım değil. İSO KA- TEK çalıştayında ortaya çıktığı gibi “İnovasyon, yalnız ürün ve tasarımı içerisinde değil, işlet- menin süreçlerinde ve bayiler / dağıtım kanal- ları, yeni pazarlar bulmak gibi alanlarda yara- tılmalıdır. Hatta, alışılmadık yeni ‘azmettirici’ tek- nikler bulunmalıdır. Örneğin satın alınacak giysilerin 2 yıl boyunca bedelsiz temizlenip ütü- lenmesini fiyata dahil etmek, otomobilin bir yıl- lık benzinini fiyata dahil etmek gibi.” Bunlar işletmelerin düşünmesi gereken çö- züm yolları. Ancak iş yalnızca şirketlerle de bit- miyor. Teşvik edici politikaları oluşturan hü- kümetlere asıl görev düşüyor. Bu noktada Technopolis Türkiye’nin kuru- cusu ve direktörü Şirin Elçi’nin kısa bir süre önce gönderdiği “Kriz ortamında inovasyon” raporu ile baş başa bırakıyorum. Krizler inovasyonu tetikler:  2. Dünya Savaşı, seri imalatı mümkün kı- lacak yeni teknolojilerin ve üretim yöntemle- rinin geliştirilmesine yol açtı.  İnternet ABD’ye karşı nükleer saldırı teh- ditine karşı geliştirilen çözümlerden biri. Kriz, yapısal inovasyon için katalizördür...  İngiltere’de, 1980’lerdeki krizde rekabet gücü düşük sektörlerden çıkıldı; daha esnek sermaye ve işgücü piyasası oluşturuldu. Girişimcilik faaliyetleri arttı. 3 milyona varan işsizliğin ardından toparlanan ekonomi hızla bü- yüme eğilimine geçti; işsizlik azaldı...  20 yıl önce, ABD’de 2 kasaba: Allentown ve Youngstown. İkisinin de ekonomisi çelik üre- timine dayalı sektör, çökünce karşı karşıya ka- lınan büyük krizden hasarsız çıkmayı Allentown başarırken, Youngstown dibe vurdu. Allen- town’ın farkı, bölge dışındaki ağlarla entegre üçlü sosyal ağlara sahip; fırsatların peşinde, ye- niliğe ve işbirliğine açık girişimci bir toplum ol- ması. Youngstown ise tutucu; zayıf sosyal ağ- lara sahip; dışarıya ve işbirliğine kapalı… Kimler “inovasyoncu” olmalı?  Güney Kore hükümeti, 1990’ların sonun- da yaşanan ekonomik krizde özel sektörün ino- vasyon faaliyetlerine hızla ve artan miktarlar- da destek sağladı. İki yıl sonra görüldü ki ino- vasyon harcamaları kriz öncesi dönemin çok üzerine çıkmış durumda. Ekonomik kriz sona erdiğinde Güney Koreli işletmeler rakiplerinin önünde yarışa devam ettiler.  Finlandiya’nın 1990’larda karşı karşı kal- dığı krizde işsizlik yüzde 20’lere, bütçe açığı GSYİH’nin yüzde 70’ine tırmanmıştı. Devletin geliştirdiği çözüm, inovasyon, eğitim ve Ar- Ge’ye hızla kaynak ayırarak uzun vadeli yapı- sal dönüşümü başlatmak oldu. On yıl sonra Finlandiya karşımıza dünyanın en inovatif ve rekabetçi ülkesi olarak çıktı. Bugün ülkeler ne yapıyor?  Çin ve Singapur gibi ülkeler inovasyon stratejilerini güncelliyor ve mevcut şartlar al- tında daha inovatif ve rekabetçi olabilmek için yeni taktikler geliştiriyor. Örneğin Çin Maliye Bakanı, işletmelere sağlanacak yaklaşık 860 milyon dolarlık bir destekle inovasyonun ve ya- pısal değişimin teşvik edileceğini açıkladı.  ABD’de 900 girişim sermayesi firması ta- rafından yönetilmek üzere toplanmış 250 mil- yar dolarlık fon krize rağmen bu tutarın önem- li bir kısmı yatırıma dönüşüyor. İngiltere, yeni inovatif girişimciler yaratarak ekonomiyi can- landırmak için 1 milyar poundluk girişim ser- mayesi fonu kurmayı tartışıyor. Peki, biz neden ülke olarak inovasyonu kri- ze karşı bir çözüm olarak göremiyoruz? Soru tartışmaya açık... Kriz Ortamında İnovasyon Ekonomi Servisi - DİSK Genel Başkanõ Süleyman Çelebi, Sõvasspor Teknik Direktörü Bülent Uygun’un, futbolcularõn sendika kurmasõ yönündeki önerisine ilişkin olarak, “Örgütlenmek, tüm çalõşanlar gibi sporcularõn da hakkõdõr” dedi. Çelebi şu değerlendirmeyi yaptõ: “Binlerce vatandaşõmõz geçimini spordan sağlamakta ve bunlarõn gerek ekonomik gerekse sosyal yönden ciddi sorunlarõ bulunmaktadõr. Sporcularõn ve hatta çalõştõrõcõlarõn hiçbir sosyal güvenceleri de yoktur. Sakatlanma, hastalõk vb. nedenlerle çalõşma ortamõndan kolayca kopmakta ve yeni bir alanda iş bulmalarõ da mümkün olmamaktadõr. Sporcular da haklarõnõ ve çõkarlarõnõ korumak için örgütlenmelidir. DİSK destek olmaya hazõrdõr ve örgütlenmek isteyene sporculara da kapõlarõ açõktõr.” Otomotivin başkenti kan ağlõyor LEVENT GENCELLİ BURSA - TOFAŞ, OYAK Renault ve Bosch gibi önemli otomotiv fabri- kalarõnõn üretim yaptõğõ Bursa’da, 2008’de 56 bin 700 kişi işini kaybetti. Türk-İş 8. Bölge Temsilcisi Meh- met Kanca, küresel ölçekte faaliyet gösteren, üretimlerinin yüzde 80’in- den fazlasõnõ ihraç eden otomotiv şirketlerine ev sahipliği yapan Bur- sa’da, geçen yõl yaşanan işten çõ- karmalarõn endişe verici boyutlara ulaştõğõnõ söyledi. Kanca, iç ve dõş pazarlardaki da- ralmanõn, doğrudan istihdama yan- sõdõğõna işaret ederek, 2008 yõlõnda yaşanan işten çõkarmalara dikkati çekti. Ocak 2008’de 6 bin 247 ki- şinin işten çõkarõldõğõnõ anõmsatan Kanca, bu aydan itibaren şubatta 3 bin 779, martta 2 bin 968, nisanda 2 bin 656, mayõsta 3 bin 259, hazi- randa 3 bin 156, temmuzda 3 bin 329, ağustosta 3 bin 567 ve eylül- de 3 bin 376 kişinin iş akitlerinin feshedildiğini vurguladõ. 2009 daha iyi olmayacak Kanca, ocak ayõ dõşõndaki aylarda birbirine yakõn sayõda işçi çõkõşlarõnõn meydana geldiğine dikkati çekerek, 2008’in son çeyreğinde ise işten çõ- karmalarõn sayõsõnda gözle görülür bir artõşõn olduğunu vurguladõ. Kanca, “Tahminlerimizi aşan ra- kamlarla karşı karşıyayız. Krizin yı- kıcı etkilerinin görüldüğü 2008’in özellikle son çeyreğinde istihdam- daki erime çarpıcı boyutlarda. Ekimde 5 bin 683, kasımda 9 bin 283, aralıkta 9 bin 397 kişi işten çı- karıldı. Yani 3 ayda 24 bin 363 kişi işsiz kaldı” dedi. Küresel krizin yanõ sõra Türkiye’nin ekonomik ve sosyal anlamda kõrõlgan yapõsõnõn sürdüğünü ifade eden Kan- ca, “2009’un 2008’den iyi olacağını söyleyemem” dedi. Kanca, çözüm olarak iç piyasõnõn canlandõrõlmasõ gerektiğini, bunun için de ÖTV ve KDV’nin kaldõrõlma- sõ gerektiğini savundu. Yerli araç alõ- mõnõn teşvik edilmesi gerektiğini be- lirten Kanca, bu yõl işten çõkarõlmala- rõn mutlaka durdurulmasõ gerektiğini de vurguladõ. Ekonomi Servisi - Hero-Ülker Or- taklõğõ ile kurulan ve Türkiye’nin ilk pü- re mama fabrikasõ olan ‘Ülker Hero Baby’ Ankara’da açõldõ. Tüm ailelerin sağlõklõ mamalara ulaşmasõna ve sek- törün büyümesine katkõ amacõyla da Ül- ker Hero Baby, fiyatõnõ püre mamalar- da 1 lira, tahõllõ mamalarda ürün özel- liklerine göre 2 ve 3 lira olarak belirledi. Açõlõşta konuşan Yõldõz Holding Ülker Grubu Başkanõ Ali Ülker, yatõrõmõn, kü- resel kriz ortamõnda küçük da olsa bir moral olduğunu söyledi. Ülker Hero Baby fabrikasõ açõldõ İş makinelerisektörü 2008’de yüzde 50 daraldõ. İş makineleri satõşõnõn 2007’de 11 bin 500 adetle rekor seviyeye ulaş- tõğõnõ, bu yükselişin ardõndan finansal kiralamadaki KDV artõşõyla pazarõn ge- rilediğini belirten Türkiye İş Makineleri Distribütörleri ve İmalatçõlarõ Birliği Yönetim Kurulu Başkanõ Rõzanur Me- ral, “İnşaat sektöründeki daralmanõn etkisiyle sektördeki satõşlar 2008’de yüz- de 50 geriledi. Bu yõl için yüzde 40 ci- varõnda daralma bekleniyor. Sektörün yõlõ 3 bin 500 adetlerde kapatmasõnõ bekliyoruz” diye konuştu. Denizli Ziraat Odası Başkanõ Hamdi Gemici, küresel krizin Türk tarõmõnõ 2009’da yakõndan hissettireceğini be- lirterek, kredi borçlarõnõn faizsiz 3 yõl ertelenmesi çağrõsõnda bulundu. Çift- çilerin tarõm kredi kooperatifleri ile Zi- raat bankalarõna olan kredi borçlarõ- nõn ertelenmesini bekleyen Başkan Ge- mici, “Hükümetimizin diğer sektörlere verdiği cansuyu kredileri olduğu gibi bi- zim de can suyu kredimiz, borçlarõmõ- zõn ertelenmesi olacaktõr. Aksi takdir- de önümüzdeki yõllarda sosyal patla- malar meydana gelecektir” dedi. Türkiye Kamu-Sen, açõklanan en- flasyonun yüzde 10 açõklanmayan en- flasyonun ise yüzde 20 olarak gerçek- leştiğini kaydetti. Türkiye Kamu-Sen’in yaptõğõ araştõrmaya göre, 2007 Aralõk ayõnda 895 TL olan açlõk sõnõrõ 2008 Aralõk’da 1072 TL’ye yükseldi. Böyle- ce, son 1 yõl içinde vatandaşlarõn zo- runlu harcama kalemlerindeki artõşõn yüzde 20 seviyesine ulaşarak, TÜİK ta- rafõndan açõklanan yüzde 10 enflasyon oranõnõ ikiye katladõğõ savunuldu. TÜRKİYE’DEN Ecevit’in haberi var(mıy)dı? TÜSİAD’õn ilk 10 yõlõ iki ayrõ kitapta toplandõ. 12 Mart ile 12 Eylül arasõnõ yeniden gündeme taşõyan kitaplarda Ecevit hükümetine karşõ yayõmlanan TÜSİAD ilanlarõ da yer alõyor Ekonomi Servisi - Türk Sanayici ve İşadamlarõ Derneği’nin (TÜSİAD) ilk başkanõ ve Tekfen Holding Kurucu Ortağõ Feyyaz Berker, Milliyet gaze- tesi yazarõ Güngör Uras ve araştõrma- cõ yazar Mehmet Altun’un derlediği iki kitap, TÜSİAD’õn kuruluş yõllarõ oda- ğõnda 1970-1980 yõllarõnõn karmaşõk or- tamõnõ yeniden gündeme taşõyor. “Fikir Üreten Fabrika - TÜSİAD’ın İlk On Yılı 1970-1980” ve “Ortak Aklı Arar- ken - TÜSİAD’ın İlk On Yılı 1970- 1980” başlõklõ kitaplar, Türkiye’nin o günlerdeki siyasal, sosyal ve ekonomik olaylarõnõ iki farklõ bakõş açõsõyla ve il- ginç arşiv fotoğraflarla yeniden gözler önüne seriyor. 12 Mart 1971 - 12 Eylül 1980 yõllarõ arasõnda, 11 farklõ hükümetin yer al- dõğõ dönemi yeniden canlandõran ki- taplarda yer alan en önemli olaylardan biri hiç kuşkusuz, TÜSİAD’õn o za- manlar iktidarda olan Ecevit hükü- metine karşõ gazetelere verilen ünlü TÜSİAD ilanlarõ. TÜSİAD, 1979 yõ- lõnda kaleme alõnan, bütün üyelerin- ce tek tek tartõşõlan ve onaylanan ilanlar, Ecevit hükümetinin yõkõlma- sõ ve AP azõnlõk hükümetinin kurul- masõnda önemli rol oynamõştõ. “Fikir Üreten Fabrika” başlõklõ ki- tapta, zamanõn başbakanõ Bülent Ec- evit’in söz konusu ilanlarõn hazõrlandõ- ğõndan ve içeriğinden haberdar olmasõna karşõn bunlarõ önemsemediği ve etkile- rini önceden tahmin edemediği için önlemediği görüşü tekrarlanõyor. Buna karşõlõk kitap, objektiflik ilkesine sadõk kalarak olaylarõn akõşõ içinde Ecevit’in görüşlerine de yer veriyor. Ecevit’in bu konu ile ilgili olarak Güngör Uras’a yazdõğõ mektup da tam metin olarak ki- tapta yer alõyor. Ecevit, mektubunda ilanlardan kõsa süre önce Sanayi Oda- larõ, TİSK, DİSK ve Türk-İş başkanla- rõ ile vardõğõ mutabakata dayanarak yayõmlanan ortak bildiriye rağmen bu ilanlarõn yayõmlanmasõnõ, tepkisinin asõl nedeni olarak gösteriyor. Ecevit’in mektubunda, Mehmet Ali Birand’õn bir kitabõndaki ifadelere dayanarak “...ben TÜSİAD’ın paralı duyuruları ve hü- kümeti düşürme girişimleri ile Ame- rikan tutumu arasında bir bağlantı bulunduğu izlenimi edindim” diyor. Her iki kitapta, toplumsal olaylara TÜ- SİAD’õn yaklaşõmõ, üyelerine yönelik te- rör saldõrõlarõ, Abdi İpekçi suikastõnõn yankõlarõ, darbeler, sõkõyönetim, koa- lisyonlar dönemi, AET ve Ortak Pazar ile ilgili çalõşmalar gibi pek çok olay, karşõlõklõ görüşlerin õşõğõnda belgeleriyle yer alõyor. Doğan Kitap tarafõndan ya- yõmlanan kitaplar satõşa çõktõ. B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK TÜSİAD’ın temeli, 12 Nisan 1971’de Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Sakıp Sabancı, Selçuk Yaşar, Raşit Özsaruhan, Ahmet Sapmaz, Feyyaz Berker, Melih Özakat, İbrahim Bodur, Hikmet Erenyol, Osman Boyner ve Muzaffer Gazioğlu’nun imzaladığı bir protokolle atıldı. 12 işadamının hedefi, ABD’deki “The Conferance Board” ve Japonya’daki “Kaidanren” benzeri bir kuruluş oluşturmaktı. TÜSİAD’ın o zamanki dört önceliği karma ekonominin sürmesi ama devletleştirmenin gündemden kalkması, fiyat kontrollerinin sonlandırılması, işçi direniş ve grevlerinin sona erdirilmesi ve can güvenliği idi. Kitaplarõn basõna sunumu Feriye Lokanta- sõ’ndaki Feyyaz Tokar Salonu’nda yapõldõ. Ev sahibi sõfatõ ile ilk konuşmayõ yapan TÜSİ- AD’õn 9 yõl süreyle başkanlõğõnõ yapan Feyyaz Berker konuşmasõna şöyle başladõ: “Bugün 40 yıl öncesine gidiyorum ve en mutlu anılarım canlanıyor. Bunlardan il- ki, bu salona da ismi verilen aile dostum Feyyaz Tokar’a ilişkindir. Feyyaz Tokar Cumhuriyet gazetesi yazarıydı. Sonra işa- damı oldu. Gazeteciyken Fransa’ya bir se- yahatimiz oldu. Bu sırada o zamanlar Pa- ris Belediye Başkanı olan Jack Chirac ile karşılaştık, evine davet etti, Feyyaz bir rö- portaj yaptı. Cumhuriyet de bunu çok gü- zel yayımladı. Başkan olunca da dostlu- ğumuz sürdü. Sanırım son dönemde Türk Fransız ilişkilerinin güçlenmesinde en önemli adım da bu röportaj oldu.” İpekçi ve Mumcu’nun bantlarõ kayõp! Temeli Vehbi Koç’un öncülüğünde atıldı Kitaplarda pek çok ilginç olay yer alõyor. Bun- lardan biri de şu; 26 Ocak 1979’da yapõlan genel kurulun ertesi günü Abdi İpekçi, Uğur Mumcu ve Nazlõ Ilõcak’õn konuşmacõ olarak yer aldõğõ “1979 Yõlõnda Türkiye Ekonomisi” toplantõsõna iliş- kin. Dengesiz gelir dağõlõmõ ortamõnda Türkiye’nin karşõ karşõya olduğu sorunlarõ yansõtan konuşmalar, her zaman olduğu gibi iki ayrõ teypten banda alõn- mõş. Ancak, konuşmalar tamamlan- dõktan sonra bant kayõtlarõnõ arayan TÜSİAD’õn genel sekreterlik gö- revlileri bantlarõn yok olduğu gör- müşler. Bütün aramalara rağmen ka- yõtlara ulaşõlamamõş. Bantlarõn na- sõl kaybolduğu da anlaşõlamamõş. Üstelik bu toplantõ, birkaç gün sonra öldürülen Abdi İpekçi’nin son konuşmasõ imiş. Kayõtlarõn ne- rede olduğu hâlâ belli değil. Türk İş 8. Bölge Temsilcisi Mehmet Kanca, dev otomotiv şirketlerinin üretim üssü durumundaki kentte, 2008’de yaşanan işten çõkarmalarõn endişe verici boyutta olduğunu dile getirdi. DİSK: Sporcular örgütlenmeli gazeteci Feyyaz Tokar ’in önemi ve
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear