01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 24 AĞUSTOS 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Necati Cebe: “Durmak yok yola devam türküleri ile çalanın ayıplandığı günlerden çalmayanın enayi sayıldığı günlere geldik!” Hasta karnından yorgan iğnesi çıkmış. Adam haklı, mide delinince neyle dikecek! Sanık Selim Sümen: “Kayıp trilyon davasının iki numaralı sanığı Abdullah Gül’ü de Allah affeder artık!” Rejim Sema Akdemir: “Bir davadaki sanığın, aynı davada mahkum olanı affettiği rejime demokrasi diyorlarmış.” Ahmet Önen: “Çalışma Bakanı, Tuzla’ya neşter atılacağını söylemiş. Tersane işçilerinin sağlam böbreği almasınlar da!” YağmurDeniz Yüksek Yerilim Hattı [email protected] AKP döneminde yolsuzluk sekiz kat artmış. Allah, dişlilere yürüt ya kulum demiş olmalı! Antalya Serik’te orman katliamı! ANTALYA’NIN Serik ilçesinde günler ve geceler boyu ormanlar yandı. Son yılların en büyük orman yangını dendi. Yangından sonra ormanların önemi ve değeri konusunda neredeyse önüne gelen herkes demeç verdi. Hatta birisi, orman yangınının kenelerle mücadelede faydalı olduğunu bile yumurtladı. Şimdi gelin Serik’in Zırlankaya köyüne gidelim. Zırlankaya’da köylüler, şu sıra kendilerini zincirlerle ağaçlara bağlıyor. Jandarma da kadınıyla erkeğiyle köylüleri gözaltına alıyor. Çünkü Zırlankaya köylüleri ağaçlarını, ormanlarını korumaya çalışıyor. Hani Serik’teki yangından sonra yetkililerin demeç üstüne demeç verdiği orman için Serik’teki köylüler direniyor; yangından kurtulan ormanı baltadan korumaya çabalıyor. Çünkü köyün ormanı, taş ocağına dönüştürülmek üzere baltanın ucuna yatırılmış durumda. İslamcı iktidarın, bir şirkete nasıl verdiği belli olmayan “taş ocağı ruhsatı“ için ağaçlar kesilecek. Jandarma direnen köylüleri gözaltına alıyor, şirket baltalarını biliyor! - Köşk, Erbakan affını savunmuş... “Karı-koca ve hacı-hoca arasına girilmez!” GEÇ olsun da güç olmasın derler. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç‘ın “AKP’yi kapatmama” kararına ilişkin olarak yaptığı meşhur açıklamaya Prof. Dr. Aydın Aybay‘ın getirdiği yorum geç gibi görünse hiç geç değil ama hukuk açısından ne yazık ki oldukça güç bir durumun göstergesi: “Mahkeme kararlan başkanın nutku ile tefhim edilmez yani açıklanmaz. ‘İusa karar’ denilen hüküm fıkrası (neyin hükme bağlandığı) başkan ya da görevlendireceği kişi tarafından okunması ile açıklanır. Açıklanan karar, başkanın değil, mahkemenin kararıdır. Bunun tefhiminde karar dışı sözlere, öneri, temenni ve nasihatlere yer verilmez; böyle yapılırsa, bunlar haşviyattan yani gereksiz boş laflardan sayılır. Anayasa Mahkemesi’nin parti kapatma iddia ve istemi ile açılan davada, tefhimdeki usulsüzlükten başka, Bay Başkan’ın gereksiz açıklamalarından, kararın oylanma sürecinde de usule aykırılık yapıldığı anlaşılmıştır. Esasa ilişkin yanlış ise şudur: Biri hariç bütün üyelerin ortak oylarıyla saptanan ‘Cumhuriyetin temel ilkelerinin çiğnendiği’ savı kabul edildikten sonra, buna uygulanacak yaptırım da kesinlikle ‘kapatma’ yaptırımı olmalıydı. Bunun ‘para cezası‘ türünden bir yaptırımla geçiştirilmesi, kasten adam öldüren caniye, belediye yasağını çiğnemiş gibi, para cezası vermekle yetinmek gibidir. Esasen, Anayasanın 69. maddesine 2001’de eklenen 7. fıkradaki ‘Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma’ yaptırımı, Cumhuriyetin temel ilkelerini çiğnemede odak haline gelmiş olmanın değil, her biri yine parti için kapatma davası açılma nedeni olabilecek olan, zamanında kongre yapmama, üye kayıt düzeni kurmama, parasal konularda suiistimallere göz yumma ticari faaliyette bulunma türünden, siyasi partilerle ilgili mevzuatta hukuka aykırı sayılan olgu ve olaylara ilişkin yaptırımdır. Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı eylem ve işlemlerin odağı olmanın yaptırımı ise bu fıkrada değil, 5. ve 6. fıkralarda yazılıdır: 68. maddenin dördüncü fıkrasındaki hükme aykırılık hallerinde Anayasa Mahkemesince ancak ve sadece ‘temelli kapatma karan’ verilebilir. Bu gibi hallerde mahkemenin temelli kapatma kararı dışında 69. maddenin 7. fıkrasına dayanan bir takdir yetkisi yoktur. Bu kararla ortaya çıkmıştır ki, yargı işi, hukuk öğrenimi görmüş kişilerin işidir!” Kapatmama! PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Susurluk, Ergenekon’un Neresinde? Hangi gazeteydi, anımsamıyorum, ama ‘Mart 2002’ diye not almışım, Fikri Sağlar, Susurluk Ko- misyonu’nun çalışmalarına ilişkin olarak basına bir açıklama yapmıştı. “Biz komisyonda çok ciddi bir çalışma yaptık. 57 kişi gelip bilgilerini aktardılar. Üç kişi gelmedi. Bunlardan biri emekli, diğeri o za- man görevde olan paşaydı. Bu kişiler en önemli bilgileri taşıyan insanlardı. Bunların sonrasında ve- rilen bilgiler ışığında sonuca doğru gitmede bil- gilerine başvuracağımız ve belki de kilidi çözecek olan bir karar almıştık. Tansu Çiller, Özer Çiller, Ö. Lütfü Topal’ın çocukları, muhasebecisi ile Ve- li Küçük olmak üzere ve Güneydoğu’da anlatılan eylemleri yerinde görebilmek, mağdurlarla ilişki ku- rabilmek adına bir çalışma kararı alınmıştı. Döne- min Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller bu karar doğrultusunda Refahyol hükümetini bozmaya kararlı olduğunu söyleyerek, adeta bir şantaj çer- çevesinde Erbakan’a baskı yaptı. Bu baskı neti- cesindedir ki komisyonun o zamanki RP ve DYP’li üyeleri ki çoğunluğu oluşturuyorlardı, aldıkları talimat doğrultusunda tekriri müzakere isteyerek, bu biraz evvel saydığım isimlerin gelmesini en- gellediler. Her şey tamamlanmıştır, raporu yazma noktasına gelinmiştir diye karar aldırdılar. O yüz- den bizler muhalefet şerhi koyduk.” Bu açıklama o zaman çok ilgimi çekmişti, şim- di de çekiyor. Açıklama yalnızca yukarıdaki sözlerle sınırlı değildi; generallerin komisyona bilgi vermesi du- rumunda birçok karanlık olayın açığa çıkacağını söyleyen Sağlar, açıklamasında dikkat çekici başka savlar da ileri sürüyordu: “(Çiller’in) ‘PKK’ye yardımda bulunan işadamlarının listesi elimizde, gerekeni yapacağız’ sözünün, ‘Kurşun atan da yi- yen de bizim için şereflidir” sözünün ne anlama geldiğini, Başbakan Yardımcısı’nın eşi olmaktan öte bir görevi olmayan Özer Çiller’in bu yapı içe- risinde hangi gizli bilgilere, ne için ve ne anlam- da ulaştığını ve nasıl kullandığını, Ömer Lütfü To- pal cinayetinin sonrasındaki oluşan kara paranın ne şekilde dağıldığını görebilecektik.” 12 Kasım 1996 tarihinde Anavatan Partisi Ge- nel Başkanı Mesut Yılmaz’ın Cumhurbaşkanı Sü- leyman Demirel’e verdiği, Cumhurbaşkanı ta- rafından da gereğinin tetkik ve tahkiki için Baş- bakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a verilen mektup çok önemli savlar ve istemler içeriyordu. “Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Ha- rekât Dairesi’nin bulunduğu, alınan duyumlara gö- re bu dairenin bazı elemanlarının uyuşturucu, ku- marhane, haraç ve adam öldürülmesi gibi işlere karıştığı, son olayın da bunun vehim olmadığını, sanıldığından da kötü olduğunu gösterdiğini, Ömer Lütfi Topal’ı öldürenlerin itiraflarının fevka- lade enteresan olduğunu, bu kişiler suçu itiraf et- tikleri halde Ankara’ya celb edilerek halen serbest gezdiklerini, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde her türlü dokümanın hazır olduğunu, aşiret reisi- nin devleti kullandığını, devlette görevli bazı kişi- lerin Özel Harekât Dairesi Baskanı İbrahim Şa- hin’den talimat aldıkları ve bunun İçişleri Bakanı dahil birtakım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde ol- duğunu, devletin emrinde çalışan ve suça karışan 100-120 kadar kişi olduğunu, bu işin devlet ça- pında soruşturulması gerektiğini, bu işe seyirci ka- lınır ise demokrasinin işleyebileceğinden şüphe du- yulacağını, bunların meydana çıkarılması halinde de devletin zarar göreceğinden endişe ettiğini, nor- mal devlet mekanizmasına güvenin olmadığını, Devlet Denetleme Kurulu’nun böyle bir şeyi üst- lenebileceğini...” (ek: 44) Gerek Fikri Sağlar’ın gerekse Mesut Yılmaz’ın savları yabana atılacak türden değildir. Eğer Sa- yın Savcı Zekeriya Öz, ‘devleti çetecilerden arındırmak’ gibi bir amaçla yola çıkmışsa kendi- sine, “Öyleyse Susurluk, Ergenekon’un neresin- de” diye sormak gerekiyor. Yoksa gerekmiyor mu? Bu soruya Taraf’ın, Star’ın, Yeni Şafak’ın, Sa- bah’ın liberal yazarları da yanıt verebilirler tabii. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com “Katılımcılar teknik incele- me gezisinde, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yürütülen res- torasyonlardaki özgünlüğe ay- kırı uygulamaların yaygın- laşmakta olduğunu saptamış- lardır...” Bu vurgulama, Mimarlar Oda- sõ’nõn Konya ve Antalya şube- lerince 08-09 Ağustos 2008’de Konya’da düzenlenen “Ana- dolu’da Konut ve TOKİ Mi- marisi” konulu etkinliğin sonuç bildirgesinde yer aldõ. Bir gün önceki teknik geziye katõlan Cengiz Bektaş’õn öne- risiyle bildirgeye eklenen mad- dede mimarlarõn dilekleri ise şöyle özetlendi; “Tarihsel yapıtların anıtsal özelliklerini yitirerek sözde restore edilmelerine karşı, ta- rihi eserin önemini gözetme- yen proje ve yapım ihaleleri yöntemlerinin ivedi gözden geçirilerek gereken önlemlerin alınması gerekmektedir...” Özensiz uygulamalar Kültürel mirasõmõzõ yeterince koruyamõyor olmamõz yõllarõn tartõşmasõ... Çok partili dönemin hemen tüm iktidarlarõ, tarihsel zenginliğimize karşõ cumhuri- yetin ilk yõllarõnda gösterilen il- giyi bir daha bu ülkeye yaşat- madõlar. Müzelerimizin çoğu hâlâ o “aydınlanma seferberliği”nin armağanlarõ; anõtsal yapõlarõmõ- zõn çoğu hâlâ aynõ duyarlõ yõl- lardaki esaslõ onarõmlarla ayak- ta duruyorlar. Özellikle son 50 yõlõn “yık- yap-sat” imarcõlõğõ nedeniyle büyük çoğunluğunu yitirdiği- miz eski evlerimizden ve tarihi dokularõmõzdan geriye kalabi- lenler ise geneldeki “apartman kentleşmesi”nin baskõnlõğõ ne- deniyle ya “bakımsız”lar, ya da “beton kuşatması” altõndalar... İşte bu süreçte tarihi yapõlarõ- mõzõn restorasyonlarõnda göz- lenen “özensiz” uygulamalar da “korurken tahrip etme” gibi akõl almaz bir sonucu gi- derek tüm ülkeye yaygõnlaştõr- dõ. O kadar ki artõk sadece mi- marlõk ve kültür dergilerinde değil, “Anadolu’nun sesi” olan yerel ve bölgesel basõnda da hatalõ onarõmlara dikkat çekili- yor, hatta sorgulanõyor. Divriği’den tepkiler Örneğin “Divriği” gazetesi, “Şaninşah Cami” denen Kale Camisi’ndeki tarihsel mimarisini göz ardõ eden onarõmlara ve Ali Bey Hamamı’ndaki “özen- siz” restorasyonlara dikkat çe- kerek, bu aymazlõğõn UNES- CO’nun Dünya Mirasõ listesin- deki ünlü “Ulu Cami”yi barõn- dõran bir kente yakõşmadõğõnõ bildiriyor... Mimari özenden yoksun tek- düze kamu binalarõnda Selçuk- lu mimarisini “motif” olarak kullanmaya heveslenen “günü- müz muhafazakârları”nõn, ay- nõ Selçuklu’nun anõtsal eserlerini “koruma”(!) adõna yok eden uygulamalara sessiz kalmalarõ- nõ sorguluyor... Tarihi Divriği hamamlarõnõ araştõran Erciyes Üniversite- si’nden Doç. Dr. Yıldıray Öz- bek’le de röportaj yapan gaze- te bakõn neler yazõyor; “Resto- rasyonla iç mekânı tamamen değiştirilen Alibey Hama- mı’nda, eskiden boş olan avlu şimdi soyunma odalarıyla do- lu; cephede aslına uygun ol- mayan taşlarla adeta farklı bir bina yaratıldı; Kale Cami- si’ndeki yanlış tekrar edilerek üst örtü kurşunla kapatıldı... Bunların sorumlusu kim? Eşi olmayan bu eserleri koruma adına bozmaya kim dur diye- cek?” (Divriği-01 Temmuz 2008) ‘İmar Dosyası’nda... Divriğililerin bu sorularõ, as- lõnda tüm ülkedeki restoras- yonlarõn büyük çoğunluğu için de geçerli... Bir yandan “parasızlık”tan söz edip öbür yandan restoras- yona ayrõlabilen kaynaklarõ bi- le “korumayan” projelere har- camak; bir yandan da gelecek kuşaklara “özgünlüğünü yitir- miş” eserleri devrederek tarih- sel uygarlõklar hakkõnda yanlõş gözlemlerde bulunmalarõna ne- den olmak, kültürel mirasa kar- şõ ne denli duyarsõz bir durum- da olduğumuzu gösteriyor. Kanal B’de bu gece 23.00’te yayõmlanacak “İmar Dosyası” programõ, restorasyonlardaki “kültür yoksunu sözde koru- ma uygulamaları”nõ uzmanla- rõn değerlendirmeleriyle ele alõ- yor... Programõn konuklarõ, Malte- pe Üniversitesi Öğr. Üyesi mi- mar Prof. Dr. Haluk Sezgin, YTÜ Mimarlõk Fakültesi’nden mimar Doç. Dr. Cengiz Can ve özenli restorasyon uygulamala- rõyla tanõnan mimar Nejat Ya- vaşoğulları... [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com 24 Ağustos Değişim SESSİZ SEDASIZ (!) ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Restorasyonla Tahribat!.. Doğubeyazıt’taki İshakpaşa Sarayı da “denetimsiz resto- rasyon” kurbanlarından... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Genellikle 29 Temmuz’da gö- rülen bir fõrtõna. 2/ Doğu Ana- dolu’da bir õr- mak... Oteller- de, müşterilerin arabalarõnõ park etmekle görevli kimse. 3/ Kimi başlõklarõn üze- rine sarõlan ince ve uzun kumaş parçasõ... Geleceği öğ- renmek için çeşitli şey- lere bakarak anlam çõ- karma. 4/ Gelir... Hel- yum elementinin sim- gesi. 5/ Kalõn kabuklu ve çekirdekli bir por- takal cinsi... Eski hu- kukta, rüşvet verenle alan arasõnda aracõlõk edene verilen ad. 6/ Bir renk... Ölen kim- senin vücudu. 7/ Yassõ ve basõk burun... Harman ye- rindeki tahõlõn taş ve toprakla karõşõk kalõntõsõ. 8/ Bu- nama, bunaklõk... Cemaate namaz kõldõran kimse. 9/ İskenderun ilçesine özgü bir fõrtõna. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Adale... Suni. 2/ Karakter... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. 3/ Hoş ve çekici bir görünümü olan... De- riden sõzan tuzlu sõvõ. 4/ Fõrõnda ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek... “Evet” anlamõnda kullanõlan bir söz. 5/ Akõm şiddeti birimi kiloampe- rin simgesi... Bir haber ajansõnõn kõsa yazõlõşõ. 6/ Ko- nut... Ulaşõm yollarõnõn yayalar ve taşõtlar tarafõndan kullanõlmasõ. 7/ Sergen... Varõlmak istenen bir ama- ca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri. 8/ Tekke edebiyatõ şiir türlerinden biri... Demiryolu. 9/ Çok yakõşõklõ, çok güzel... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A B A R C I K U Y A K U S U L N A L A R I Z A T A K S A R A Y R A B A T A H İ A M A A Y N H A N O N A T A İ N T A K S A P İ N O A U R A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Neşter HARBİ SEMİH POROY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear