Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
12 AĞUSTOS 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Kuzeyimizdeki Çatışma
ve Bizim Liderlerin
Tatil Merakları
Televizyon haberlerinde Türkiye’nin Güney
Osetya’daki çatışmadan duyduğu kaygı sık sık
tekrarlanıyor. Rusya ile Gürcistan arasındaki ça-
tışmanın yaygınlaşmasından doğan bu kaygı ne-
deniyle Dışişleri Bakanlığı’nda bir “kriz masası” ku-
rulması da, Ali Babacan’ın Rus ve Gürcü dışiş-
leri bakanlarıyla telefon konuşmaları da zorunlu
ve doğal girişimlerdir.
Kafkasya gibi, bizim coğrafyamızın adeta ça-
tısı sayılacak bir büyük ve çok halklı bu büyük top-
rak parçasının savaş yangınları altında kalması-
nın Ankara’da kaygıya neden olması ve başka ül-
kelerden bu yangının bir an önce sürdürülmesi için
yapılan girişimlere katkı yapılması da dış politi-
kamızın değişmez hedefleri arasında görülmeli-
dir. Ancak bu doğrultuda yapılan girişimlerde Cum-
hurbaşkanı’nın da, Başbakan’ın da sorumluluk üst-
lenmeleri gerekirken Gül ve Erdoğan’ın 7 yıldız-
lı bir tatil için ayrı ayrı yerlerde, ama aynı işada-
mının kendilerine sunduğu çok cazip bir armağan
önerisinden aileleriyle birlikte yararlanmalarını
anlamak güçtür.
Her ikisi de görevleri gereği kendilerine sunul-
mak istenilen armağanların, parasal değerini dik-
kate almaya ve ona göre kabul edip etmemeye
özen göstermeleri gerekirken eşi ve çocuklarıy-
la birlikte özel bir yatın mavi yolculukları için gün-
lerdir kendisine tahsis edilmesinden doğan eleş-
tirilere karşı aldığı tavır da gösteriyor ki Cumhur-
başkanı bu tür ikramlar için hazımlı ve hazırlıklı-
dır.
Aksi olsaydı, genel sekreterlik aracılığıyla ya-
rarlandığı yat, Fettah Tamince’nin hangi şirketi-
ne bağlıysa, o kuruluşun kasasına ne kadar pa-
ra ödendiğinin belgelerinin üçüncü kişilerin tem-
silcileri olan kamuoyuna açıklanmasına gidilirdi.
Sayın Gül, böyle yaparak haklı duruma geçmek
yerine, özel yaşamın öne çıkarılmasından doğan
kırgınlık ve kızgınlığını gündeme getirmek istemiştir.
Benzer bir uygulamayı da Başbakan ve eşi, yi-
ne aynı işadamının ünlü otelini kullanarak yapmıştır.
Tatil her uygar kişininin, olanakları ölçüsünde ya-
rarlanacağı bir haktır. Ancak politikacıların bu hak-
kı kendileri için açılan kapılardan parasız geçerek
yararlanmak amacıyla kullanamayacaklarını, ara-
larından bazılarının bir türlü kavramak isteme-
diklerini görerek öğreniyoruz.
Dün bir gazetemiz bu birdenbire ve başdön-
dürücü hızla yükselerek ülke içinde ve dışında zin-
cir oteller açan işadamımızın Antalya ve Bod-
rum’daki yedi yıldızlı otellerinde tatillerini geçiren
yabancı devet adamlarının listesini veriyordu.
Putin’den Nazarbayeve, Esad, El Makdum,
Talibov gibi devlet başkanları, Suudi Prensi El Sa-
ud, Irak Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Tarık
el Haşimi de, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan
Erdoğan gibi bu otellerde kalmışlardı.
Hangisinin otel yönetimine kendileri ya da ül-
keleri adına, ne kadar ücret ödedikleri o ülkele-
rin kamuoylarını ilgilendiriyor. İlgilendiriyor derken
söz konusu halkların demokratik denetim hakla-
rını nasıl ve hangi ölçülere göre kullanabildikleri-
ni de amaçladığımın bilinmesini istiyorum.
Bizim geleneğimizde tek partili dönem dahil,
devlet başkanları, başbakanlar ve öteki politik ma-
kam sahiplerinin, dahası bürokratların bu tük çağ-
rıları “doğal ikram” ya da “armağan” olarak gö-
rüp kabul ettiklerine dair örneklere rastlanamaz.
Tabii bir iki küçük istisna dışında. O tür uygu-
lamalara da merhum Turgut Özal’ın kapı açtığı-
nı kendisinden sonra bir eski başbakan ile baş-
ka birkaç politikacının o kapıyı kullanmakta sakınca
görmedğini tahmin etmek zor değildir.
Günümüzde karşımıza çıkan bu tür olayların
Başbakan’ın çok severek sık kullandığı bir deyimle
“hortumculuk” olarak algılanması gerektiğini
söylemek isterim,
Gerçek parlamenter ve çok partili demokratik
ülkelerde meclisler bu tür uygulamaların he-
sabını sormak için vardır.
Gelelim kaygının ölçüsüne
Türkiye’nin kendi yakın komşuları arasında
başgösteren bu çatışmayı bir an önce durdurmak
için kaygılı bir denetim ve arabuluculuk görevi üst-
lenmesinin doğal olduğunu yazının başında da
söylemiştik.
Bu doğrultuda Başbakan’ın, Rus Başbakanı Pu-
tin’le gerçekleştirmek istediği telefon diplomasi-
sinin karşı tarafın hiç de nazik olmayan tutumuyla
sonuç vermemesini öğrenmek üzücüdür. Ancak
Rus basınındaki yayınlara bakılırsa ayrıca hak-
sızlıktır da.
Başta İzvestiya olmak üzere Rus gazetelerinin
Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırı girişimin-
de Türkiye’yi ABD ile birlikte tetikçilik yapmakla
suçlaması, şayet bizim bölgede uygulanan gele-
neksel dış politikamız dışında bilmediğimiz somut
örnekler yoksa, sadece blöf olarak kabul edil-
melidir.
Sovyetler’in dağılmasından sonra bölgede olu-
şan yeni devletlere askeri eğitim ve techizat yar-
dımı yapmak başka, Soros’un desteği sonunda
Turuncu devrimiyle işbaşına gelmiş olan Şaa-
kaşvili’nin kuvvetli bir olasılıkla Amerika’daki
neoconların dolduruşuna gelmesine katkı yapmaya
kalkışmak başka şeylerdir.
Bu ikinci olasılığın Türk Dışişleri Bakanlığı’nda
yandaş bulacağına ihtimal vermek zordur.
Ama Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın, çatı-
mızdaki yangının söndürülmesi için tatillerine
ara vermekte gecikmelerini anlamak daha
da zordur.
Faks: 0 216 302 82 08 [email protected]
ENTERNET / MEHMET SUCU [email protected]
Linux Kullanıcıları Derneği geçen
günlerde önemli bir basın açıklaması
yaptı. Ama ne yazık ki yine medya-
da hak ettiği yeri bulamadı.
İlk olarak Mesut Yılmaz hükümeti
döneminde 6 Şubat 1998 yılında
gündeme gelen kamuda lisanssız
yazılım kullanılmaması ile ilgili ge-
nelgenin bir benzeri 15 Temmuz ta-
rihinde Recep Tayip Erdoğan im-
zası ile yeniden gündeme taşındı.
Erdoğan’ın genelgesi üzerine Linux
Kullanıcıları Derneği bir açıklama
yaptı. Açıklamadan bazı bölümleri
paylaşmak istiyorum:
Geçen 10 yıllık süre zarfında ka-
mu kurum ve kuruluşlarında tek
bir markaya bağımlı ve alternatifle-
ri bilinmeyen, araştırılmayan ve kul-
lanılmayan yazılımların değişmedi-
ğini üzülerek görmekteyiz. Sadece
2007 yılında kamu kurumlarının 1
(bir) milyar YTL’nin üstünde lisans
ücreti ödediğini de düşünürsek öz-
gür yazılım lisanslı ürünlerin (işletim
sistemi, ofis paketleri, veritabanı, uy-
gulama yazılımları/programları vs.)
kullanılmamasının ülkemiz ekono-
misine getirdiği yük ortadadır. Bun-
lara tüm Türkiye çapında faaliyet
gösteren yerel yönetimleri, sivil top-
lum kuruluşlarını, meslek örgütleri ve
odalarını, eğitim kurumlarını, üni-
versiteleri ve ticari firmaları da ek-
lersek karşımızda muazzam büyük
bir fatura durmaktadır.
“Oysa Linux tabanlı işletim sis-
temleri” gibi özgür yazılım lisansla-
rıyla kamuya açık biçimde dağıtılan
ve büyük bir çoğunluğu ücretsiz
olan ürünler de mevcuttur. Hatta bu
ürünler yurdumuzda da geliştiril-
mektedir.
TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve
Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UE-
KAE) tarafından geliştirilen ve Par-
dus dağıtımı olarak adlandırılan
Ulusal İşletim Sistemi Projesi’nin
ürünü, ülkemiz kaynakları ile geliş-
tirilen bir yazılımdır. Pardus’un en
önemli özelliği, açık kaynak kodlu
yazılımlar sayesinde değişikliğe ve
gelişime izin vermesidir. Pardus iş-
letim sistemi Türkçe olarak, Türk
kullanıcılarının alışkanlıkları ve ge-
reksinimleri dikkate alınarak üretil-
miş bir yazılım olup, nasıl çalıştığı-
nı inceleme, değiştirme, çoğaltma
özgürlüğünü kullanıcılarına sunan bir
programdır.
Dünyada benzer örneklerini gö-
receğimiz üzere, 2002 yılında Al-
manya, federal eyalet ve yerel yö-
netimlerin tüm kamu hizmetlerinde
Linux tabanlı işletim sistemlerini
kullanmaya başlamış, ardından İs-
panya, Fransa ve Finlandiya gibi bir-
çok Avrupa Birliği ülkesi de Linux ta-
banlı işletim sistemleri ve özgür
yazılım ürünlerini kullanmayı tercih
etmeye başlamıştır. Bunlara ek ola-
rak Çin, Hindistan, Brezilya gibi
hızlı büyüyen ekonomilerde de Linux
ve özgür yazılım temelli ürünler ilk
tercih olarak yer almaktadır.
Söz konusu genelge sonrasında
kamu kurum ve kuruluşlarının, ye-
rel yönetimlerin ve diğer ilgili ku-
rumların kullandıkları yazılımları li-
sanslamak adına çıkacakları ihale ve
teknik şartnamelerde marka, plat-
form ve teknoloji bağımlı şirket sa-
yısını “bir tek” ürünü teklif eden fark-
lı firmalar şekline çevirmemeye
özen göstermeleri gerekmektedir.
Tüm lisansların devlet kaynakla-
rı ile alınacağından bu durum yeterli
rekabeti sağlamayacağından hem ilk
yatırım maliyetini yükseltecektir
hem de ileride üretilecek yazılımla-
rın ölçekleme ve/veya geliştirilme-
si gerektiğinde çok daha büyük
maliyetlerle karşı karşıya kalınma-
sına neden olacaktır. “Lisanslı Ya-
zılım Kullanılması” konulu genelge
gereğince kamu kurum ve kuruluş-
larının çıktıkları ve çıkacakları tüm
ihalelerde lisanslar listesinde mar-
ka belirtmek, açık rekabete ve ka-
mu yararına aykırı bir düzenleme
olacaktır.
Anlaşılan o ki Sayın Başbakan bu
bilişim işlerinden hiç anlamamakta
aksine dünya tekellerinin önüne
koyduğu istekleri yerine getirmek-
tedir. Umarız ki bu basın açıklama-
sını eğer varsa bu konudaki uz-
manlarına bir incelettirir.
Kamuda Lisanslı Yazılım
‘Bursa Nutku’nu araştõrõn’İstanbul Haber Servisi - İstanbul
Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn, Er-
genekon soruşturmasõ sõrasõnda bir
sanõğõn evinde bulunan “Ata-
türk’ün Bursa Nutku” ile ilgili giz-
li araştõrma yapõlmasõ yönünde ta-
limat verdiği ortaya çõktõ. İddiana-
menin ek dosyalarõndaki yer alan ya-
zõşma belgelerine göre savcõ, Mus-
tafa Kemal’in 1930’larda artan
aşõrõ dinci ayaklanmalara karşõ
“Cumhuriyeti koruyun” mesajõ
verdiği konuşmasõnõn gerçek olup
olmadõğõnõn araştõrõlmasõnõ istedi.
Ergenekon davasõnõn delilleri ara-
sõnda bulunan “Atatürk’ün Bursa
Nutku” İstanbul Cumhuriyet Baş-
savcõlõğõ, İstanbul Emniyet Müdür-
lüğü, Ankara Emniyet Müdürlüğü
ve Türk Tarih Kurumu (TTK) ara-
sõnda gizli yazõşmalara neden oldu.
Ergenekon davasõnõn ek dosyala-
rõnda yer alan yazõşmalara göre, İs-
tanbul Cumhuriyet Başsavcõlõ-
ğõ’ndan 10 Nisan 2008 tarihinde İs-
tanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gön-
derilen ve “gizli” ibaresi bulunan
belgede, araştõrmanõn içeriği ve ne-
deni ile ilgili şu bilgilere yer veril-
di:
“İstanbul’da yürütülen bir so-
ruşturma kapsamında yapılan
operasyonda ‘Mustafa Kemal Ata-
türk’ün Bursa nutku 1933’ başlık-
lı belge ele geçirilmiştir. Söz ko-
nusu belge incelenerek böyle bir
nutuk belgesinin olup olmadığının
araştırılması, neticenin ivedi ola-
rak başsavcılığa gönderilmesi...”
Savcõlõğõn talimatõnõn ardõndan
konu Ankara Emniyet Müdürlüğü
tarafõndan TTK’ye bildirildi. Dö-
nemin TTK Başkanõ Yusuf Hala-
çoğlu imzasõyla yapõlan açõklama-
da, TTK arşivinde 1966 yõlõnda
aynõ konuyla ilgili yapõlmõş araş-
tõrma bulunduğu kaydedilerek “nu-
tuk” diye bilinen sözlerin Ata-
türk’ün Şubat 1933’te Bursa’da bir
akşam yemeğinde yaptõğõ konuşma
olduğu açõklandõ.
İkinci kez araştırıldı
TTK’den yapõlan açõklamada,
belgenin Ekim 1966’da Bornova
Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nca yü-
rütülen Ege Üniversitesi Fikir ve Sa-
nat Kulübü’nün Kapatõlmasõ Davasõ
nedeniyle de araştõrõldõğõ kayde-
dildi. Kulübün “Nasıl bir gençlik?”
broşüründe de aynõ sözlerin yer al-
dõğõ belirtilen açõklamada Bursa
nutkunun basõnda da çok kez kul-
lanõldõğõna dikkat çekildi. Atatürk-
çü ve laik dernekler tarafõndan sõk-
ça kullanõlan Bursa Nutku, o dö-
nemde gelişen aşõrõ dinci ayaklan-
malara ve 1933’te Bursa Ulu Ca-
mi’de Türkçe ezan okunmasõna
karşõ çõkan gösteriler nedeniyle
okunmuştu. Mustafa Kemal ko-
nuşmasõnda artan dinci ayaklan-
malara karşõ kõsaca şu uyarõlarda bu-
lunmuştu:
“Türk genci, devrimlerin ve
Cumhuriyetin sahibi ve bekçisi-
dir. Bunların gereğine, doğrulu-
ğuna herkesten çok inanmıştır.
Yönetim biçimini ve devrimleri
benimsemiştir. Bunları güçsüz
düşürecek en küçük ya da en bü-
yük bir kıpırtı ve bir davranış
duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi var-
dõr, jandarmasõ vardõr, ordusu var-
dõr, adalet örgütü vardõr’ demeye-
cektir. Elle, taşla, sopa ve silahla;
nesi varsa onunla kendi yapıtını
koruyacaktır. Polis gelecek, asıl
suçluları bırakıp, suçlu diye onu
yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz
devrim ve Cumhuriyetin polisi de-
ğildir’ diye düşünecek; ama hiçbir
zaman yalvarmayacaktır. Mah-
keme onu yargılayacaktır. Yine
düşünecek, ‘Demek adalet örgütü-
nü de düzeltmek, yönetim biçimine
göre düzenlemek gerek’. Onu hap-
se atacaklar. Yasal yollarla kar-
şı çıkışlarda bulunmakla birlik-
te bana, başbakana ve meclise tel-
graflar yağdırıp, haklı ve suçsuz
olduğu için salıverilmesine çalı-
şılmasını, kayrılmasını isteme-
yecek. Diyecek ki, ‘Ben inanç ve
kanaatimin gereğini yaptõm. Araya
girişimde ve eylemimde haklõyõm.
Eğer buraya haksõz olarak gelmiş-
sem, bu haksõzlõğõ ortaya koyan ne-
den ve etkenleri düzeltmek de be-
nim görevimdir.’ İşte benim an-
ladığım Türk genci ve Türk genç-
liği.”
Ergenekon davasõnõn delilleri arasõnda bulunan “Atatürk’ün Bursa Nutku” İstanbul Cumhuriyet
Başsavcõlõğõ, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Türk Tarih Kurumu
arasõnda gizli yazõşmalara neden oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn, bir sanõğõn evinde
bulunan “belge” ile ilgili gizli araştõrma yapõlmasõ yönünde talimat verdiği ortaya çõktõ.
Güney, Küçük’ün Koman’la birlikte kurduğu örgütün eğitimini görüntüleyen muhabirin öldürüldüğünü iddia etti
Hizbullah’ı Küçük kurdurmuşİstanbul Haber Servisi - Üm-
raniye’de 12 Haziran 2007’de bir
evde ele geçirilen bombalarõn, 1999
yõlõnda Hizbullah İlim Terör Ör-
gütü’ne yönelik operasyonda ele ge-
çirilen bombalarla seri numarala-
rõnõn aynõ olduğu ve bu durumun iki
örgüt arasõndaki ilişkiyi gösterdiği
belirtildi. Tuncay Güney de Hiz-
bullah’õn Teoman Koman ve Ve-
li Küçük tarafõndan kurulduğunu
savundu.
Ergenekon iddianamesinin de-
liller klasöründeki Hizbullah terör
örgütü konulu gizli ibareli bilgi no-
tunda; Ümraniye’de 12 Haziran
2007’de ele geçirilen ve üzerinde
Oktay Yıldırım’õn parmak izleri
tepsit edilen 27 adet el bombasõ ile
18 Mart 1999 tarihinde Hizbullah
İlim Terör Örgütü’ne yönelik ope-
rasyonda elde edilen el bombasõnõn
aynõ kafile ve seri numaralõ oldu-
ğunun Kriminal Polis Laboratu-
varlarõ Daire Başkanlõğõ Bomba İm-
ha ve İnceleme Şube Müdürlüğü
Bomba Bilgi Merkezi’nin 2 Ocak
2008 tarihli raporu ile anlaşõldõğõ
kaydedildi.
Veli Küçük ve Ümit Oğuz-
tan’dan elde edilen “Şirket ve
Köstebekler” adlõ dokümanõn “İlk
Hizbullah Operasyonu” başlõklõ
bölümünde, İstanbul Sõkõyönetim
Komutanlõğõ 1 No’lu Askeri Mah-
kemesi’nin önüne 27 Aralõk 1984
günü gelen Hizbullah Dosyasõ isim-
li iddianamede, Çetin Emeç da-
vasõnõn sanõklarõndan Adil Ateş’in
verdiği ifadeler doğrultusunda göz-
altõna alõnan 15 sanõk arasõnda Hiz-
bullah’õn kurucusu Hüseyin Veli-
oğlu’nun adõnõn geçmesine karşõn
bu kişinin davada sanõk olarak yer
almadõğõ belirtildi. “İlim Grubu ve
Şirket Bağlantısı” başlõğõ altõnda
da CIA ile şirketin kontrolündeki
Hizbullah’õn lideri Velioğlu’nun
kimliğinin bugüne dek muamma
olarak kaldõğõ öne sürüldü.
Muhabir öldürüldü
Tuncay Güney, 2001 yõlõnda Or-
ganize Suçlarla Mücadele Müdür-
lüğü’ndeki sorgusunda Hizbullah’õ
Teoman Koman ve Veli Küçük’ün
kurduğunu iddia etti. Güney ifa-
desinde Veli Küçük’ün anlaşõla-
bilmesi için Küçük tarafõndan ken-
disine verilen Alamut Kalesi ve
Dağların Şeyhi Hasan Sabbah ki-
taplarõnõn okunmasõ gerektiğini be-
lirtti.
Güney, bir dönem Doğu Perin-
çek’in adamõ olduğunu iddia etti-
ği Güneydoğu-Diyarbakõr muhabiri
Halit Güngen’in Jandarma Genel
Komutanlõğõ’nda Hizbullahçõlarõn
eğitimini fotoğrafladõğõnõ, “Hiz-
bulkontra”yõ ortaya çõkardõğõnõ, fo-
toğraflarõ Perinçek’e gönderdiğini
ancak yayõmlanmadan Güngen’in
ün öldürüldüğünü anlattõ.
Emir eri Velioğlu çıktı
Bülent Orakoğlu da Cumhuri-
yet savcõlõğõna verdiği ifadede Ha-
tay İl Emniyet Müdürlüğü yaptõğõ
dönemde 1991 yõlõnda Adana Jan-
darma Bölge Komutanõ Tuğgene-
ral Temel Cingöz ve İl Jandarma
Alay Komutanõ Vicdan Başaran
ile şehir kulübünde yemek yedik-
lerini, bu yemekte bölge komuta-
nõnõn yanõnda bulunan ve önceleri
emir eri zannettiği sivil giyimli
kişinin daha sonra Hizbullah lide-
ri Hüseyin Velioğlu olduğunu öğ-
rendiğini belirtti.
Orakoğlu, Hizbullah’õn Ergene-
kon yapõlanmasõ tarafõndan kurul-
duğunu ve “naylon terör örgütü”
olarak kullanõldõğõnõ savundu.
Gizli tanõk Ahmet ise verdiği ifadede Velioğ-
lu’nun 1979’da Petrol-İş Sendikasõ’nõn başkan-
lõğõna aday olduğunu öne sürdü. Velioğlu’nun o
dönemde Batman’da yüzbaşõ olan Temel Cin-
göz ile görüştüğünü, Cingöz’ün Velioğlu’na
“Bizim onayımız olmadan hiç kimse sendika
başkanlığını kazanamaz” dediğini ve seçimle-
ri PKK temsilcilerinin kazandõğõnõ iddia etti.
1994 yõlõnda örgüt içi çatõşmalarõn olduğu dö-
nemde Molla Mansur Güzelsoy’un Ankara’da
Velioğlu ile birlikte aynõ evde kaldõklarõnõ,
MİT’ten diye bahsettiği 2 istihbaratçõnõn Veli-
oğlu’nu sürekli ziyarete geldiğini anlattõğõnõ ifa-
de ederek Güzelsoy’un bunu anlamasõndan yak-
laşõk 15 gün sonra Diyarbakõr’da İlim grubu
üyelerince dövülerek öldürüldüğünü iddia etti.
S E N D İ K A B A Ş K A N I O L M A K İ S T E M İ Ş
KAMİL DEDE:
Hizbullah lideri Velioğlu 17 Ocak 2000’de Beykoz’da bir villaya düzenlenen operasyonda öldürülmüştü.
Zaman’õn
yayõnlarõnõn
hedefi belli
İstanbul Haber Servisi - İşçi Partisi
(İP) Genel Başkan Yardõmcõsõ Kamil De-
de, Zaman gazetesinin İP Genel Başkanõ
Doğu Perinçek’e yönelik kasõtlõ bir yayõn
sürdürerek adeta “iftira kampanyası”
yürüttüğünü söyledi. 1997’de Mesut Yıl-
maz’a yönelik suikast iddiasõnõn mahke-
mece “ciddi” bulunmadõğõnõ belirten De-
de, “Zaman gazetesinin, savcı Zekeriya
Öz’ün bile iddianameye almaya değer
bulmadığı bu olayı bugün gündeme ge-
tirmesi düşündürücüdür” dedi.
Dede, dün İstanbul İl Merkezi’nde dü-
zenlediği basõn toplantõsõnda, 8 Ağustos
tarihli Zaman gazetesinde yayõmlanan Pe-
rinçek’e yönelik “Mesut Yalmaz’a sui-
kast yapmayı planlamış” iddiasõna ce-
vap verdi. Dede, haberdeki yanlõşlõklara
dikkat çekerek, amacõn gazetecilik olma-
dõğõnõn açõkça belli olduğunu söyledi.
Mahkemenin bu iddiayõ Perinçek’in bilgi-
sine dahi başvurulmayacak kadar ciddi-
yetsiz bulduğuna dikkat çeken Dede, o
dönem tanõk olduklarõnõ şöyle anlattõ:
“1997 yılının ocak ayında 2 ülkücü
reisin İP’ye gelip itiraflarda bulunma-
sıyla ortaya çıkmıştır. Veysel Kaya ve
Mürteza Didin adlı reisler, itirafları
arasında Mesut Yõlmaz’a suikast plan-
ladıklarını açıklamışlardır. Bu bilgiyi
Doğu Perinçek derhal Mesut Yılmaz’a
bildirmişlerdir. Dönemin ANAP Ge-
nel Sekreteri olan Yaşar Okuyan da,
Perinçek’in Yılmaz’ı bilgilendirdiğini
bir televizyon kanalında açıklamış ve
Perinçek’e teşekkür etmiştir. 29
Ocak’ta Kanal D, 30 Ocak’ta da Show
TV’deki olayın aktörlerinden Mürteza
Didin, suikastın planlayıcısının kendi-
si olduğunu yine beyan etmiş ve Perin-
çek’in olayla bağlantısı olmadığını
söylemiştir.”
150 kilo eroin ele geçti
ESKİŞEHİR (AA) - Eskişehir’den, piyasa
değeri yaklaşõk 150 milyon YTL olan 150
kilogram eroini TIR’õn lastiklerine
gizleyerek yurtdõşõna çõkarmaya çalõştõklarõ
iddia edilen 4 kişi Kapõkule Sõnõr
Kapõsõ’nda yakalandõ. Operasyonda biri
Glock marka 2 tabanca, 148 mermi, 2 bin
500 Avro da ele geçirildi. TIR ile iki
otomobile el konuldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, bir sanõğõn evinde çõkan nutkun araştõrõlmasõ için talimat vermiş