18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 ŞUBAT 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 AKP münfesihtir Dostumuz İlter Ertuğrul aradı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın, türban konusundaki anayasa değişikliği nedeniyle AKP için inceleme başlattığını, emekli Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın, AKP’nin kapatılması için çoktan dava açılması gerektiğini belirttiğini anımsatarak, “Oysa” dedi, “AKP münfesih bir parti, kapatılma davası açılmasına gerek yok, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP’nin münfesih sayılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurması yeterli.” Ertuğrul, “Çünkü” diye devam etti: “Siyasi Partiler Kanunu’nun 14. maddesine göre siyasi partiler kurulduktan sonra iki yıl içinde ilk büyük kongrelerini toplamak zorunda. Aksi takdirde münfesih olurlar. AKP kurulduktan sonra 2 yıl geçtiği halde ilk büyük kongresini yapmadığı için münfesih bir partidir.” Bilgi için: AKP, Ağustos 2002’de kurulmuş, ilk büyük kongresini de Kasım 2006’da yapmıştı... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Yangın RTÜK yargılanıyor RTÜK Başkanı Zahid Akman, geçen seçim döneminde Yüksek Seçim Kurulu’nun uyarılarına karşın AKP lehine yayın yapan televizyon kanalları aleyhine işlem yapmadığı, tek yönlü ve yanlı yayınlara izin verdiği gerekçesiyle “görevi kötüye kullanmak”tan yargılanıyor. Geçen hafta yapılan duruşmada 22 Temmuz seçimlerinde CHP Ankara 1. bölge 6. sıra milletvekili adayı olup seçilemeyen Levent Gök, davaya katılmak için mahkemeye başvurdu: “AKP’nin kazandığı 8. sıra milletvekilliği ile şahsımın bulunduğu CHP 6. sıra arasındaki oy farkı sadece 1291’dir. AKP yanlısı yayınlara yasalar, YSK bildiri ve uyarılarına karşın daha fazla yer verilmesi, partime fırsat eşitliği tanınmaması ve görüşlerinin yeterince değerlendirilmemesi nedeniyle, seçmen tercihinin partim aleyhine AKP lehine etkilenmesi büyük rol oynamıştır.” Mahkeme karar verdi: “Suçtan zarar görme olasılığı göz önünde bulundurularak Levent Gök’ün kamu davasına katılmasına...” ‘Önce Kadınları Götürdüler’ “Laikçiler, kılık kıyafetle Batılı olunamayacağını kavrayamadı! Batı, şekilci değildir. Batı için önemli olan özgürlüklerdir. ‘Türban Türkiye’nin imajını bozar!’ saplantısı; Batı’yı anlayamayan, demokrasiyi bilmeyen, özgürlük adına yasakları savunan Jakobenlerin işi.. v.s.” “Cingöz liberallerimiz, derin demokratlarımızdan” hep bunları duymadık mı? İşte şimdi gerçek saati. Önümde “El Pais”in, 2 Şubat tarihli internet baskısı duruyor: “Türban yasağının kalkmasına karşı Türk laikleri ayakta!” başlıklı haberin girişi özetle şöyle: “Olan (‘Medeniyetler İttifakı’ toplantısının yapıldığı) Madrid’de oldu. Erdoğan, türban yasağının kaldırılması anlaşması için İspanya gezisini (‘Medeniyetler İttifakı’ platformunu...) kullandı!” RTE’nin İspanya çıkarmasıyla tırmanan olayları özetleyen haberin altında, okuyucu yorumlarına da bir bölüm ayrılmış. Asıl ilginç olan bu yorumlar. Saygınlık Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin’in cemaatçilerle birlikte “türbana özgürlük” bildirisinin altına imza attığı kaleminden sıçrayan kıvılcım Madımak’a düştü... Yanıyor Behçet Aysan, yanıyor Hasret Gültekin, yanıyor Nesimi Çimen, yanıyor Asaf Koçak, yanıyor Asım Bezirci, yanıyor Erdal Ayrancı, yanıyor Muhlis Akarsu, yanıyor Uğur Kaynar... Kavruluyor kadınlar, çocuklar... Hani basın toplantısında mikrofonu açık unutulmuştu da, Maliye Müsteşarı Hasan Basri Aktan “Yeni YÖK Başkanı’nın havası değişmiş. Gayet güzel sözler söylüyor” deyince Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın “İsterse söylemesin” yanıtını verdiği duyulmuştu ya... CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın türban yasağının kaldırılmasına açıkça karşı duran Üniversitelerarası Kurul üyelerini susturabilmek için “saygınlık”tan söz açtığını anımsattı: “Maliye Bakanı’nın kendisini aşağılaması karşısında suskun kalan YÖK Başkanı hangi saygınlıktan söz ediyor ki?..” geçirdik. Aşağıdaki sözlerine bakıp ne “söylemcisi” olduğunu, sık sık neyin “ayrımcılığını” yaptığını, neyi “damgaladığını” öğrenebiliriz: “Kürt Alevileri diğer Kürt topluluklarından ayrıldı, Türkleştirilerek ve aynı anda da milliyetçiliğin yanında konumlandırılarak Kürt hareketine karşı seferberlikte kullanıldı.” “Kürtlere karşı açıkça bir linç kültürü yaratıldı. Kürt olmak bu ülkede başlı başına bir suç haline getirildi.” (Bakınız: http://www.pirsultan.net/haberdetay.asp?ID=1535) Çene Yazar Sevgi Özel, kızlarımız üzerinden üniversiteyi, yani bilimi peçeleme girişimleri karşısında Türkçeyi konuşturuyor: “Bazı çene kavafları, çene yarıştırarak kadının çenesini bağlamak için önce saçına el atıyorlar. Böyleleri için çene yormak yanlış belki; ama bu çenesi kilitlenesiceler, kadının değil, gerçek Atatürkçülerin, oyuna getirilen halkın çenesini bağlamak için çeneye kuvvet, atmadık yalan bırakmıyorlar. Ne diyelim, çene altı bağlama biçimi için çene yormaya değmez; bu halk, çene bağlamaya çalışanların çenesini bir gün dağıtır nasılsa!” ‘Yasağı kaldıran, yarın dayatır!’ İlk yorum “Perogrullo”dan gelmiş. Şöyle diyor: “Bugün türban yasağını kaldıran, yarın türbanı dayatır!” İkincisi “Teresa”dan: “Türban yasağını kaldıranlara katılmıyorum. Kendimizi aldatmayalım. Konu, dilediğince giyinebilmek değil; ‘türbanın’ beraberinde getirdiği pakettir. Dinlerin yarattığı sorunlardan tarih boyu ders almadık. Herkes dinini evinde, ibadet yerinde uygulasın. Ama devletler laik olmalı. Türban özgürlük getirmez, götürür. Türban takmayan kadınlar, bundan böyle cemaatlerinden dışlanır. Eli kulağında (Türkiye’de) bu da olacak. Zaten başka yerlerde oluyor...” Varan üç: “Bu yasayla çözülemez. Kadınların acımasız boyun eğişi sürdükçe sorun devam eder...” Varan dört: “(Sosyal demokrat Zapatero’nun temsil ettiği) İlericilerle, kadınlara çöplük muamelesini reva gören tuhaf müttefikleri (RTE!) yaşasın. Türkiye’yi ziyaret eden herkes güzel, hoş, cömert halkının; her şeye rağmen farklı bir dünyaya ait olduğunu görecektir...” Varan beş: “Bunlar ortaçağda yaşıyor!..” SBF’de “Türk İslam Düşünceler Tarihi” dersinin final sınavı. Doç. Dr. Ayhan Yalçınkaya’nın sınavdaki 50 puanlık bir sorusu 18 Nisan 2007 tarihli Bianet tarafından geçilmiş ve Malatya’da misyonerlik yaptıkları gerekçesiyle öldürülen üç kişi ile ilgili haber. Haberin başlığı: “Damgalama, Kışkırtma, Cinayet Malatya’da.” Haberin sonunda, “Misyonerlik Türkiye’de sık sık ayrımcılığın, damgalanmanın, şiddetin ve cinayetlerin bahanesi oluyor. Nefret söyleminin ‘misyonerlik’ sözü kullanılarak sık sık üretildiği Sınav sorusu görülüyor” dendikten sonra Prof. Dr. Alpaslan Işıklı’nın 14 Nisan 2007’de Tandoğan’da gerçekleştirilen mitingde yaptığı “AKP döneminde Hıristiyan misyonerliğin başını alıp gittiği”ni de dile getirdiği konuşmaya gönderme yapılıyor... Doç. Dr. Ayhan Yalçınkaya, sınav sorusu diye bula bula, SBF’de yıllardır onurlu bir yer bırakmış, yüzlerce genç yetiştirmiş ve 12 Eylül faşizmi döneminde baskılarla fakültesinden uzaklaştırılmış bulunan bilim insanı Prof. Işıklı’yı dolaylı olarak “nefret söylemcisi” olarak nitelemeye kalkışan bu haberi bulmuş... Soros’a ait Açık Toplum Enstitüsü’nün katkılarıyla yayın yapan Bianet’in bu haberini sınav sorusu yapan Doç. Dr. Ayhan Yalçınkaya’nın nasıl bir söylem içinde olduğuna gelince... Doç. Dr. Yalçınkaya’nın kimi söyleşilerini gözden ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Türkiye’yi AB’de istemem...’ Varan altı: “Her geçen gün kendimi, Türkiye’yi Avrupa’da istemeyenlere daha yakın hissediyorum. Avrupa’da Müslümanların çoğunluk olduğu gün, hanyayı Konya’yı anlarız...” Varan yedi: “İslamcı radikaller, kimden yana olduklarım gayet iyi biliyor. Kendilerinden olmayanları ezmek ve haklarından mahrum etmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar...” Varan sekiz: “Müslüman kadınlara, türbandan kurtulmaları için yardım eli uzatmadığımız gibi; türban dayatmacılığına girişen Müslüman erkeklere (‘Medeniyetler İttifakı’ ortağı RTE’ye) yardım ediyoruz. Türban üstelik dini simge de değil. En can alıcı nokta bu. Kuran böyle bir şey emretmiyor...” Karanlığın Kapıları ve ‘Türban’ (1) 1982 yılından bu yana 26 yıldır süregelen “türban’’ tartışmalarında, bilinen çevreler bu dinsel üniformayı özgürlüklere açılan kapıların anahtarı olarak göstermeye büyük çaba harcamıştır. Bu çaba aydınlık, uygarlık karşıtı çevrelerce sürekli savunulmuştur. Ve basının bir bölümü de suskun kalarak bu çabaya en büyük desteği sağlamıştır. Oysa ki, kurulduğu 1924’ten bu yana geçen 84 yılın içinde özgürlükleri ödünsüz koruyan Cumhuriyette 1956’dan bu yana 52 yıl Cumhuriyetin bir neferi olan ben, 1980’li yıllardan günümüze uzanan 20 yılı aşan süre içinde türbanı, “karanlığa açılan kapıların anahtarı” olarak gördüğümü sürekli olarak anlattım. Türban konusundaki değişmeyen düşünce ve görüşlerimi bu konudaki yazılarımdan yaptığım alıntılarla, “kurdun dumanlı havayı sevdiği” (hem de çok sevdiği) bugünlerde bir kez daha gündeme getirmeyi yararlı buldum. Ortaçağ kapılarının zorlandığı bu zaman boyutunda, devlet görevlilerinin gözleri önünde Madımak Oteli’nde 37 aydın ve uygar Türk insanı ortaçağa koşan “insan avcılarının” “savaş çığlıkları” arasında dinsel bir tören görünümüyle diri diri yakılmıştır. Ve... (*) “(…) Danıştay’ımız kana bulanmıştır. Laik Cumhuriyet, aydınlık ve uygarlık düşmanı karanlık çevrelerin eğitim ve öğretileriyle yetişenler, devletin özenle koruması gereken Danıştay’ı güpegündüz basıp bir yüksek yargıcı şehit etmiş, dört yüksek yargıcı da öldüresiye ateş ederek yaralamışlardır. O Danıştay ki, 1982 yılında yapılan türbanı (sıkmabaş) ‘masum bir başörtüsü’ olarak göstermeye çalışan başvuruyu, 23 Şubat 1984 günü; ‘Bazı kızlarımızın ve kadınlarımızın sırf laik Cumhuriyet ilkelerine karşı çıkarak dine dayalı bir devlet düzenini benimsedikleri’ni belirtmek amacı ile başlarını örttükleri bilinmektedir. Bu kişiler için başörtüsü masum bir alışkanlık olmaktan çıkarak kadın özgürlüğüne ve Cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi haline gelmektedir’’ diyerek en gerçekçi kararı vermiştir. Bu karar göz ardı edilerek 1992 yılında Danıştay’a yeniden başvurulmuş ve gereken yanıt da alınmıştır. “(...) Son zamanlarda ülkemizde görülen laiklik karşıtı bir kısım hareketlerin, eğitim ve öğretim kurumlarında da etkinliklerini sürdürdükleri görülmektedir. Geleneksel yaşamın egemen olduğu kırsal kesimler başta olmak üzere, ülkemizde bazı kızlarımız ve kadınlarımız hiçbir siyasal ya da özel amaç ve düşünceleri olmadan başlarını örtmektedirler. Bir kısım kadın ve kızlarımız ise kendilerine hiçbir toplumsal etki ve baskı olmaksızın ideolojik bir görüşle laik Cumhuriyete karşı olmanın simgesi olarak örtünmektedirler. Böylece, İslam dinini geleneksel biçimde yasayan kişilerden farklı bir örtünme biçimi ile, laiklik karşıtı hareketlerle toplumun ilgisini çekmeyi amaçlamaktadırlar. Bu durumun doğal sonucu olarak dini, kişisel inanç ve ibadet çerçevesini aşarak siyasi bir güç durumuna getirmeye yönelik hareketler, laik eğitim ve öğretim kurumlarında, üniversitelerde eğitimli ve örgütlü gruplar ortaya çıkarmaktadır. Yükseköğretim kurumları, salt bilgi aktarılan, teknik bilgilerin alındığı yerler olmayıp dersler dışında sosyal ve kültürel boyutu da olan ortamlardır. Bu ortamlarda gençlerin karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma içinde yaşamaları ve eğitimlerini sürdürmeleri asıl ve arzulanan bir durum olmakla birlikte, laikliğe aykırı dinsel hareketler, üniversitelerde öğrenciler arasında bölünmeye ve kutuplaşmaya da zemin hazırlamaktadır. Cumhuriyetimiz temel niteliklerinden olan laiklik ilkesine karşı bir dünya görüşünü simgeleyen türban ve başörtüsünün, yükseköğretim kurumlarında kullanılması kabul edilemez ve hoş görülemez bir durumdur. (...)’’ (Danıştay Sekizinci Daire, 13 Kasım 1992 Gün, 1992/609 Esas ve 1992/2809 Karar) Danıştay’ın bu kararları o denli gerçekçidir ki, bize bu kararlara katılmaktan başka yapacak iş bırakmamıştır. Önümdeki Cumhuriyet’e bir kez daha bakıyorum... Danıştay şehidi Mustafa Yücel Özbilgin’i, o güzel, o onurlu, o insan yüzüyle bir kez daha görüyorum. (*) Cumhuriyet, 5 Haziran 2006 ‘Medeniyetler İttifakı’nın meyveleri!’ Varan dokuz: “Asıl konu; (tartışma götürmeyen) kadın haklarının (Türkiye’ de) ‘tartışmalı ve tartışılabilir’ olmasıdır!” Varan on: “Önce kadın ayrımcılığıyla başlarlar. Ardından eşcinseller; sonra özgür düşünceden yana olanları götürürler. Berthold Brecht’i hatırlayın: ‘Önce Yahudileri götürdüler. Yahudi olmayanlar, üstüne alınmadı... hikâyesi’ “ Varan on bir: “Medeniyetler İttifakı’ ilk meyvelerini veriyor!” Varan on iki: “Kabahat bizde! Bakın (Türkiye’de) bir mücadele var. Ve biz (Batılı) demokratlar, türbana göz yumuyoruz. Türkiye’de (laikliğin) düşmesi an meselesiydi.... BM ‘Medeniyetler İttifakı’nın arkasında neler dönüyor? Kadın hakları, kaç varil petrol karşılığında satılıyor? Bunu düşünmek bile tüyler ürpertici...” Bu yorumlara; Avrupa büyük medyasının “embedded köşe yazılarında” büyük olasılıkla rastlamayacaksınız... Ama “internet icat oldu, mertlik bozuldu” hesabı; sokaktaki adamın nabzını tutma imkânımız artık var. Aklın yolu bir: “Avrupa’nın laikçileri” (!); türbana bizim gibi bakıyor. Eski Kıta’nın laiklik tartışması ve araçsallaştırma yöntemlerine, önümüzdeki haftalarda devam edeceğim... HARBİ SEMİH POROY nilgun?cumhuriyet.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN O2@@6K ?O2@@@@@@@@6X? ?O26K? ?O2@@@@@@@@@@@1? ?W2@@@@6X? ?O2@@@6K ?W2@@@@0M?eI'@@@L ?7@@@@@@)XhfW2@6X??W2@@@@@@@@?hg W&@@@0M?f?V'@@1 J@@(?4@@@1hf7@@@)X?7@@@@@@@@@Lhg ?W&@@(M?hN@@@ 7@@He?@@@eW2@@@?f@@W@@)X@@@@0?4@@@1hg W&@@(Yhe?@@@ @@5?e?@@@?W&@@@@?f@@@Y@@@@@(M?e?@@@hg ?W&@@0Y?he?@@@ @@H?e?3@@?7@@?@@@@@@@@@@@@@@@@Hf?@@@hg W&@(M?hfJ@@5 @@f?N@@?@@@@@@@@@@@@@@@@@@@5?f?@@@hg ?W&@@Hhf?O&@@H @@g@@?3@@@@@(MI4@@@e?@@@H?fJ@@@@@@@@@6Kg ?7@@5?he?O2@@@@T2@@@@6K?g@@L?e?J@@?V'@@@(Yf@@e?@@@f?O&@@@@@@@@@@@@6X?e J@@(Y?h?O2@@@@(R@@@@@@@@@@6KO2@@@)Xe?7@@eV@@@f?J@@e?@@@e?O2@@@@0M?eI4@@@@)Xe 7@@Hh?W2@@@@@@??@@@@@@@@@@@@@@@@@@)X??@@@@@@@@@)XeW&@@e?@@@e@@@@0Mh?I'@@1e @@@?h?7@@@@@@@)X@@(MI'@@V'@@@@@@@@@)X?@@@@@@@@@@)KO&@@@e?@@@?J@@(MhfN@@@e @@@?h?@@@@@@@@@@@@HeN@@?N@@0M??I'@@1?@@@@(M?I'@@@@@@@@@@@@@@?7@(Y?hf?@@@e 3@@@@@@@@?e?@@@(M?I'@@@@?e?@@??@M?fN@@@?@@@0Yf@@@@@@@@@@@@@@?@@H ?@@@e V4@@@@@@@?e?@@@H?eN@@@@?e?@@?h?3@@@@(Mf?7@@@@@@@0M?I'@@?@@Lg?O2@fJ@@@e I4@@@@@?e?@@5fJ@@@@?e?@@?h?N@@@0Y?fJ@@@@@@@f?V4@?@@)K?e?O2@@5e?W&@@5e @@@?e?@@Hf7@@@@?eJ@@?he@@g?O&@@(Y@@@eO26Ke?3@@@6?2@@@@0YeW&@@(Ye @@@?e?@@?e?J@@@@@?e7@@??@@@6Xe?J@@f?O2@@@(Y?3@@?@@@@@6X?V4@@@@@@@(Me?O&@@(Y?e @@5?e?@@?e?7@@?@@?e@@@??@@@@1e?7@@e?W2@@@@@H??N@@?@@(?'@1e?I'@@@@(Y??O2@@@@Yf W2@@@6X?e@@H?e?@@?eJ@@5?@@?e@@5??@@@@@e?@@@e?7@@@@@@f@@@@@?e@@f?@@@0Y?W2@@@@@@@6Xe ?W&@@@@@)Xe@@f?@@??W&@@U?@@?e@@H?J@@@@5eJ@@@L??3@@@@@@f@@@@@)?&@5e?W&@(Me?&@@0MI4@@@)X? ?7@@@@@@@)K?@@f?@@??7@@V@@@@?e@@e7@@@@He7@@@1??V4@@@@@f@@V'@@@@@He?7@@H?heI'@@1? ?@@(M?I4@@@@@@fJ@@??@@@@@@@@??J@@e@@@@@??J@@@@@Le?I'@@@f@@?V4@@@@?e?@@5hf?N@@@? ?@@HfI4@@@@f7@@??@@@@@0?@??7@5e@@@@@?W&@@?@@)X?eV'@@L?e@@he?@@Hhf?J@@@? ?@@? @@@??@@@0MfJ@@H?J@@@@5?7@@@@@@@)Xe?N@@1??J@@g?WX?@@?hfW&@@5? ?@@L @@@?f?W26X?7@@??7@@@@Y?@@(Y@@@@@)K?e@@@??7@@gW&@1?@@?he?O&@@(Y? ?@@1hf?J@@@LfO&@@)X@@5?J@@@@@@@@@Y?@@@@@@@6K?@@5??@@@f?O&@@@?@@@6Kg?O2@@@(Ye ?3@@L?heW&@@@)KO2@@@@@@@@@YO&@@?@@@@@@@@@(MI'@@@@@@@H?J@@@@@@@@@@@@@?@@@@@@@@@@@@@@@@0Y?e ?N@@)Kh?O&@@@@@@@@@@(?4@@@@@@@@5?@@@@@@@@(YeV4@@@@@@?O&@@@@@@@@@(Y@@@@@@@@@@@@@@@@@0M?f 3@@@6Kf?O2@@@(?4@@@@@0Ye?I'@@@@(Y?e?I4@@0Y?fI4@@@@@@@@@?I4@@@0Y?@@@@(M V4@@@@@@@@@@@@@0Y?hfV4@@0Y ?I'@@@@@@?h?I40Y? I4@@@@@@@@@0M? V4@@0M ?I4@@@0M (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Eğilim. 2/ İskambilde 1 bir kâğıt... 2 Finlandi3 ya’nın resmi adı. 3/ “Dü 4 şünme / et 5 sade / Bak bö 6 cekler de öy7 le yapıyor” (Orhan Veli)... 8 ABD Profes 9 yonel Basket1 2 3 4 5 6 7 8 9 bol Ligi’ni simgeleyen harfler. 4/ Ayak 1 Ç O B A N G Ü L Ü E N İ R kabıların altına çakı 2 A T A Ş 3 P A L A R İ F E lan demir... Yapma, F L İ T etme. 5/ Cemal Na 4 A Ğ C E B E dir’in yayımladığı bir 5 R A M İ E L T İ E N mizah dergisinin ve 6 K İ K yarattığı bir tipin or 7 T A L E R tak adı. 6/ Tombul bir 8 E T E N A U R A fındık cinsi... Basket 9 K U Ş K O N M A Z bolda çemberi tutan çarpma tahtası. 7/ Rütbesiz asker... Halojenler grubundan gaz halinde yalın cisim. 8/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse... Yemek... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 9/ Böbreküstü bezinin salgıladığı bir hormon. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Aktarım. 2/ İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan... Dövülmüş et, bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte. 3/ Kırık pirinç, şeker ve suyla yapılan bir tatlı... Molibden elementinin simgesi. 4/ Cennet. 5/ İskambilde bir kâğıt... Aktinyum elementinin simgesi... Letonya’nın para birimi. 6/ Arap abecesinde bir harf... Ağzı çember biçiminde, torbaya benzer, büyük gözlü balık ağı. 7/ Polonya’da, yaklaşık 250 bin Yahudinin imha edildiği Nazi kampı. 8/ Yapı, heykel gibi şeylerin taslak durumundaki küçük örneği... Romanya’nın plaka imi. 9/ Boru sesi... Kurumuş ama devrilmemiş ağaç. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear