23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 5 ARALIK 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Seyyahların İzinde “Şu Varna deli etti beni, divane etti. Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası, radyoda ‘Ha uşaklar!’ Karadeniz havası, rakı kadehte aslan sütü, anason, uy anason kokusu! Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim... A be islah be, islah be halim... Şu Varna deli etti beni divane etti”... İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projelerinden “Altın Yollar”ın ilk etabında, yollardayız… Az önce Var- na’dan çıktık. Nâzım Hikmet’in sürgün yıllarında ünlü şiirini yazdığı kentten. Hedefimiz Köstence. Akşama, Köstence Devlet Tiyatrosu’nda etkinliğimiz var (Nâzım bugünlerin Varna’sını görseydi, neler hissederdi; ku- marhaneler, sex shopları ‘Real Estate Agency’lerin or- tasında ‘deli’ olur muydu acaba? Aklımızda, Jules Ver- ne’den, Evliya Çelebi’den, Nâzım’dan alıntılar, değişen dünyaya tanıklık ediyoruz… “Altın Yollar” kapsamında, dört farklı rotada dört yol- culuk gerçekleştireceğiz, üç yıl içinde. 18 ülke, 29 kent ziyaret edilecek bu yolculuklar çerçevesinde ve bu kent- lerde İstanbul’u, Türkiye’nin kültürel zenginliklerini ta- nıtan etkinlikler sergileyeceğiz. Evliya Çelebi, Piri Re- is gibi tarihteki ünlü seyyah ve kâşiflerin, Franz Liszt gi- bi yaşamı boyunca ülkeden ülkeye dolaşmış ünlü bir sa- natçının izinden giderek, kültürlerarası diyaloğu vurgu- lamaya, dünya sanatçıları arasında yeni iletişim ağları oluşturmaya çalışacağız. 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İs- tanbul Büyükşehir Belediyesi desteğinde, Pi Prodüksiyon ve Kültürlerarası İletişim-Displinlerarası Sanat Derne- ği’nce gerçekleştirilen “Altın Yollar” projesinin ilk etabı, “Jules Verne’in İzinde” başlığını taşıyor. Jules Verne’nin “İnatçı Keraban Ağa” romanı İstanbul’da başlar. Kera- ban Ağa 19 yy.da İstanbul’da yaşayan bir tüccardır. Sa- bah işine gider kayıkla... Akşam eve dönüş için sahile geldiğinde, kayıkçı padişah vergi koydu der daha faz- la para ister. Keraban Ağa kayıkçıya ben bu parayı ver- mem evime de başka yolla ulaşırım der ve tüm Kara- deniz kıyılarını dolaşarak evine varır… Projemizin ‘Ju- les Verne’in İzinde’ etabı, işte bu roman kahramanının yolunu izliyor. Yolculuk boyunca, Bulgaristan’ın Varna, Romanya’nın Köstence, Ukrayna’nın Odessa, Rus- ya’nın Soçi, Gürcistan’ın Batum kentlerine uğrayacağız. Tabii, Rusya-Gürcistan sınırı kapalı olduğu için Soçi’den feribotla Trabzon, oradan Batum’a ulaşmak niyetimiz. Anlayacağınız, Jules Verne’den günümüze yolculuk ko- şulları rahatlayacağına, zorlaşmış. Dün gece Varna Kent Galerisi’ndeki konserin ardın- dan, bu gece Köstence Devlet Tiyatrosu’nda Yasemin Göksu, Özlem Taner ve İmran Türkoğlu’nun solistli- ğinde “Üç Kadın” müzik grubunun konseri var. Yolcu- luk süresince, Proje Koordinatörü Özdem Petek, ka- rikatürist Kemal Gökhan Gürses ve Ender Özkahra- man, fotoğraf sanatçısı Arif Aşçı, gazeteci-yazar Na- zım Alpman ve belgesel ekibimiz Gökhan Acun ve Fa- tih Şark’la birlikteyiz. Batum’da ekibe “Sonbahar” fil- minin yönetmeni Özcan Alper ve Gürcü oyuncusu Me- gi Abulzade de katılacak. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti’nin dünyaya du- yurulmasını amaçlayan projenin, bölgedeki ülkelerle kül- türel ve turistik köprüleri sağlamlaştıracağına kuşku yok. Altın Yollar, 2009 ve 2010 yıllarında da farklı bölgeler- de farklı sanatçılarla sürdürülecek. Proje etkinlikleri, 2009 ilkbaharında “Evliya Çelebi’nin İzinde” Balkanlar’da, son- baharında ise “Piri Reis’in İzinde” Akdeniz’de devam ede- cek. Projenin son etabı, ‘Franz Liszt’in İzinde’ ise, Ma- yıs 2010’da Orta Avrupa’da yer alacak. 2010’un üç kül- tür başkentinden Ruhr bölgesinde başlayacak olan yol- culuk, Ren Nehri üzerindeki etkinliklerin ardından, Tu- na kıyılarını izleyecek; Avusturya ve Slovakya’dan son- ra Macaristan’a, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Pecs’e ulaşılacak. “Altın Yollar” projesi tamamlandığında, İs- tanbul’da, tüm yolculuğu özetleyen çeşitli sanat etkin- likleri düzenlenecek. Planlanan etkinlikler arasında, yolculuk boyunca işbirliği yapılan ülkelerin müzisyen- lerinin davet edileceği “Altın Yollar Dünya Müzikleri Fes- tivali”, çağdaş sanat sergilerinin açıldığı kentlerdeki sa- natçıların davet edileceği “Altın Yollar Çağdaş Sanat Ser- gisi” de yer alıyor. Hazırlanacak ‘Altın Yollar’ belgeseli ve kitabında, projenin dökümü yer alacak. Türkiye’nin kültürel çeşitliliğini dünyaya duyurmayı amaçlayan “Al- tın Yollar”ın bir başlangıç olması ve dünya sanatçıları ara- sındaki kültürlerarası diyaloğun güçlenerek sürmesi di- leği ile… vecdisayar@yahoo.com kultur@cumhuriyet.com.tr 5 Aralõk… Dünyada İnsan Haklarõ Hafta- sõ’nõn başladõğõ gün… Doğal olarak olmasõ ge- reken olmayõnca, işte böyle haftalarla, gün- lerle idare edeceksiniz artõk… 5 Aralõk… Aynõ zamanda Dünya Gönül- lüler Günü… Gönüllü olarak bir şey yapan pek kalmadõ. Emeğin yok sayõldõğõ ortamlarda nereden ne avanta kazanacağõm tutkusu öy- lesine ağõr basar oldu ki, maddi karşõlõk bek- lemeksizin çalõşmak rafa kalktõ. Ah manevi karşõlõğõnõ bir bilseler, bilebilseler… 5 Aralõk… Türkiye’de kadõnlara milletve- kili seçme ve seçilme hakkõnõn tanõndõğõ gün. Taaa, 1934’te! Yani Atatürk önderli- ğinde kadõnlara pozitif ayrõmcõlõk bir politi- ka olarak benimsendiği dönemde… 1935’te Meclis’te 18 kadõn vardõ ve kadõnlar yüzde 4.6 oranõnda temsil ediliyordu. Çok hem de çok uzun yõllar boyunca bu oran kadõnla- rõn en yüksek temsil oranõ oldu… “Pozitif ayrımcılık” ya da “Olumlu ay- rımcılık” dendi mi, yüz yõllarõn erkek egemen düzeninde siyasetle ilgilenen erkeklerin kan- larõ donar. Ama işin doğrusu şu ki: Olumlu ayrõmcõlõk yapõlmadõğõ yerde “olumsuz-ne- gatif ayrımcılık” zaten süregeliyordur. Bu- nu Atatürk biliyordu, sonrakiler unuttu. Bundan on bir yõl önce Ka-Der kuruldu. Hem Ka-Der hem de sayõsõz kadõn kurulu- şunun çabasõyla Meclis’teki kadõn temsil oranõnõ yüzde 9’a çõkarabildik. Meclis’teki ka- dõn milletvekili sayõsõ 50. Bakan sayõsõ 1. Ye- rel yönetimlerde kadõnlarõn oranõ sadece yüzde 0.5… BU SÖZLER “Kadın-erkek zaten eşitiz. Niye kota is- tiyorsun, sen de çalış, sen de ol. Kota var diye sen Raunda mı olmak istiyorsun? Bu- yur Raunda ol’ (Türkçe yanlışları benim değildir.) “Siyaset risktir, rekabettir. Sen de çalış, sen de yap. Kotayı ben hanımlara saygı- sızlık olarak görüyorum. Rekabet etmeli, kopara kopara gelmelidirler.” “Kadın mal mı ki kotası olsun?” Bu yukarõdakiler, Başbakan Tayyip Er- doğan’õn söylemlerinden birkaçõ… “Kadın mal mı ki…” diye başlayan bir sö- zün, kadõnõ daha baştan “mal” olarak görme ve değerlendirme olgusunu ortaya koyduğu- nun farkõndasõnõz herhalde. Kadõn mal mõ ki… diye başlayan sözleri T. Erdoğan, kadõnlar-kõzlar alõnõp satõlõrken söylemiyor. Berdelle değiş tokuş edilirken söylemiyor. Feodal geri kalmõşlõğõn tüm zul- münü yaşarken söylemiyor. Tecavüzcüsüy- le evlendirilirken söylemiyor. Namus, ahlak adõna öldürülürken, intihara zorlanõrken söy- lemiyor. Sokakta, evde şiddete maruz kalõr- ken söylemiyor. Polis tarafõndan tekmele- nirken, coplanõrken, saçlarõndan yerlerde sü- rüklenirken söylemiyor... Ne zaman söylüyor? Kadõnlar siyasal top- lumsal yaşamdan daha çok pay almak iste- dikleri zaman, bunun tek yolunun “olumlu ay- rımcılık”, kota olduğunu belirttikleri vakit söylüyor! NEDEN KOTA Bin kez yazdõk! Yazmaya devam! Eğer ka- dõn ve erkek eşit koşullarda yaşõyor olsalardõ tamam, kota gerekmezdi. Ama eşit koşullar- da doğmadõklarõ, büyümedikleri, eğitilme- dikleri için, fõrsat eşitliğinden yararlanma- dõklarõ için kota kaçõnõlmaz! Kadõnlar önündeki maddi ve manevi en- gelleri saymaya kalksam sayfalar yetmez. (Ev- de çocuğa bakacak, yaşlılara bakacak, hem evde hem dışarıda çalışacak, akşam parti toplantısına gidecek, toplantıda söz alacak, lafını kestirtmeden dinletecek, vb. vb… ) Ayrõca toplumun yoksullarõ kadõnlar. Siyaset yapabilmek için para gerek… Başbakan ha bire kadõnlara en az üç çocuk yapõn diye seslenirken Baykal, kara çarşaf- lõ kadõnlarõ kucaklayarak “demokratikle- şirken” bu işler nasõl olacak, onu bilemem… (Kara çarşaf deyince… Geçen pazar yazı- ma öyle çok, öyle çok mektup geldi ki, ne- ye uğradığımı şaşırdım! Demek takıyye ya- pamayan bir tek ben değilmişim diye çok sevindim. Hepinize sonsuz teşekkürler.) Eğer ünlü, şan şöhret sahibi değilse; ünlü bir soyadõ yoksa, falancanõn karõsõ, filancanõn kõzõ değilse, ağzõyla kuş tutsa, siyasal yaşamda bir kadõnõn ilerleyebilmesi çok güç! İşte bin- lerce yõllõk maddi ve manevi engellere karşõn yarõşa çooook geç ve çooooook gerilerden baş- lamada kadõna sağlanan bir önceliktir kota. Hepsi bu! Bugüne dek kadõnlarõn temsil sorununu aşa- bilmiş tüm ülkeler, bu işi kotayla gerçekleş- tirmiştir. Başka türlüsü olmadõ, olamõyor…. ‘KRİTİK EŞİK’ Bütün dünyada, kadõnlarõn, siyasi karar or- ganlarõnda, parlamentolarda yer almalarõ, politik kararlarõ etkileyebilmeleri için gerekli en düşük oran yüzde 33 olarak kabul edil- mektedir. Buna “kritik eşik” deniyor. Neden yüzde 50 olmasõn diyenlere yanõt: %33 cin- siyet kotasõ alt tabandõr, uyguladõnõz mõ o alt tabandan alõnan ivmeyle, akõllõ listelerle, er geç daha yüksek kadõn temsiline ulaşõrsõnõz… Elbet sadece kotayla olacak iş değil! Kota, işin başlangõcõ. Partiler içi ve seçim yasala- rõnda da değişimler kaçõnõlmaz, eğer eşitlik is- tiyorsak! Bizde seçim sistemindeki yüzde on baraj rezaleti, partilerdeki lider sultasõ, kişi- sel tercihler, fetvalar yerine Türkiye’nin ka- dõnõ ve erkeğiyle önünü açacak yasal düzen- lemeleri özlüyor insan. GÜZEL HABER Bu haftanõn güzel haberi Van’dan geldi. Zo- zan’õn yolladõğõ elektronik iletiyle geldi ha- ber: Van Kadõn Derneği Başkanõ Zozan Öz- gökçe’nin bildirdiğine göre Van Belediye- si’nde birkaç gün önce kadõn-erkek eşitlik ko- misyonu kuruldu! Bu, müthiş bir olay, hari- ka bir haber, darõsõ tüm belediyelerin başõna! Bunun gerçekleşebilmesi için Zozan gibi ni- ce kadõnõn ne çok emek verdiğini, nasõl ça- baladõklarõnõ çok iyi biliyorum. Onlarõ kut- luyorum, sevinçlerini paylaşõyorum. www.zeyneporal.com zeynep@zeyneporal.com faks: 0212. 257 16 50 Türkiye’de kadõnlara milletvekili seçme ve seçilme hakkõnõn tanõnmasõ 5 Aralõk 1934’ten bu yana... ‘Kadõnmalmõkikotasõolsun’ Sertel Gazetecilik Vakfõ’nõn her yõl verdiği ‘Sertel Ödülleri’ bu yõlki sahiplerini buldu ÖdülKongarveStrateji’ninKültür Servisi - Sertel Gazetecilik Vak- fõ’nõn her yõl Türkiye’de demokrasiyi ve bağõmsõz, laik, hukuk devletini savunan bir gazeteci veya bilim adamõyla bir ku- ruma verdiği “Sertel Ödülleri” bu yõlki sahip- lerini buldu. 2008 Sertel Ödülü’ne, “Ki- şi” dalõnda ga- zetemiz yazarõ sosyolog Prof. Dr. Emre Kon- gar ve “Kurum” dalõnda da gaze- temizin TUSAM - Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştõr- ma Merkezi ile be- raber çõkardõklarõ Strateji dergisi de- ğer görüldü. Dün ak- şam Türkiye Gazete- ciler Cemiyeti’nde ya- põlan ödül töreninde Prof. Dr. Emre Kon- gar, Vakõf Başkanõ Doç. Dr. Yıldız Sertel, Başkan Yardõmcõsõ Na- il Güreli, İstanbul Üni- versitesi İletişim Fakül- tesi Dekanõ Prof. Dr. Su- at Gezgin, İstanbul Üni- versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Araştõrma Gö- revlisi Hülya Semiz ve İstanbul Araş- tõrmalarõ Enstitüsü Osmanlõ Bölümü Yöneticisi Ekrem Işın birer konuşma yaptõlar. Konuşmacõlarõn demokrasi, Atatürk, devrimler ve günümüz sorun- larõnõ ele aldõklarõ toplantõ kamuya açõk yapõldõ. Sabiha ve Zekeriya Sertel’in çõkardõklarõ Tan gazetesinin faşist gös- terilerde yõkõlõşõnõn 63. yõldönümünde Serteller anõlarak ödüller sahiplerine verildi. Doç. Dr. Yõldõz Sertel yazõlõ olarak yaptõğõ açõklamada; Sertel’lerin 1935 ile 1945 arasõnda çõkardõklarõ Tan gazetesinin dü- şünce ve basõn özgürlüğüne önem ver- mesi, halkõn sorunlarõnõ ele almasõ, Tür- kiye’nin çok partili düzene geçmesi ve demokrasi için verdiği savaşõmõ hõzlan- dõrmasõnõn 1945’teki saldõrõnõn temel ne- deni olduğunu belirtti. D oç. Dr. Yıldız Sertel, “Emre Kongar, bugün Türkiye’de bu davala- rı sürdüren bir yazar ve bilim adamı olarak ön planda geliyor. Yazıları, televizyon konuşma- ları ve konferanslarının yanında ‘Demokrasimizle Yüzleşmek’ başlıklı kitabı da değer biçilemez bir başyapıt. Kongar bugün de- mokrasimizdeki çelişkileri, de- mokrasinin nasıl yağma düze- nine çevrildiğini; milliyetçilik, Kürtçülük akımlarını, laiklik karşıtı tehditleri, dinin nasıl si- yasete alet edildiğini ve bunun gi- bi güncel sorunlarımızı herkesin anlayabileceği bir dille ele alıyor” sözleriyle ödülün Emre Kongar’a verilme nedenini açõkladõ. Sertel, Strateji dergisi için de “Bu dergi Türk kamuoyunu dünya olayları ve özellikle dünyada güç denge- lerinin değişmesi konularında bilgilendirmek açısından ön planda gelen bir yayın. Ayrıca Türkiye’nin dünyada ve bölge- mizdeki yerini önemli belgelere dayanarak anlatıyor. Bizi bu- ralarda emperyalizmin oynadı- ğı rol konusunda uyarıyor. Av- rasya’ya, Doğu’ya bir pencere açıyor. Çin, Hindistan ve Rusya gibi ülkelerdeki gelişmelere ışık tutarak ‘tek kutuplu dünya’nın nasıl yıkılmakta olduğunu be- lirtiyor. Batı dünyasının nasıl bir bunalıma girdiğini somut veri- lere dayanarak anlatıyor. Bütün bu nedenlerle Türkiye’de he- men de eşi bulunmayan bir der- gi” dedi. S ertel Demokrasi Ödülleri, Serteller’in 1935-1945 yõllarõ arasõnda çõkardõklarõ, önem verdiği sorunlarõn başõnda düşünce ve basõn özgürlüğü, yolsuzluk, nazizm ve fa- şizm gelen ve 4 Aralõk 1945’te faşist güçle- rin saldõrõsõna uğrayan ‘Tan Gazetesi’nin güt- müş olduğu davayõ sürdüren bir kişi (gaze- teci ya da bilim insanõ) ve kamuoyunu bu yön- de bilgilendiren bir kuruma 1995 yõlõndan bu yana Sertel Gazetecilik Vakfõ’nca veriliyor. 2007 yõlõnda Emin Çölaşan ve Kanal- Türk’ün değer bulunduğu ödüller, 2006 yõ- lõnda Server Tanilli ve Bilgi Yayõnevi; 2005’te Erol Manisalı ve Karikatürcüler Der- neği’ne; 2004 yõlõnda Mustafa Balbay’a; 2003’te Attila İlhan ve Uğur Mumcu Araş- tõrmacõ Gazetecilik Vakfõ’na; 2002’de Necip Hablemitoğlu ve Türkiye Gazeteciler Sen- dikasõ’na; 2001’de Aydın Engin ve Çağdaş Gazeteciler Derneği ile Marmara Üniversi- tesi İletişim Fakültesi Haber Ajansõ’na; 2000’de Nadire Mater ve Bizim Gaze- te’ye; 1999’da Ahmet Taner Kışlalı’ya; 1998’de Hıfzı Topuz ve Türkiye Gazete- ciler Cemiyeti’ne; 1997’de İlhan Selçuk’a ve 1996’da Nail Güreli’ye verilmişti. İstanbul manzaraları... SERTEL GAZETECİLİK VAKFI SertelDemokrasiÖdülleri‘Kongar, yazar ve bilim adamı olarak ön planda’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 2008 yõlõ Cum- hurbaşkanlõğõ Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü ka- zananlara ödülleri dün Çankaya Köşkü’nde düzen- lenen törenle verildi. Cumhurbaşkanõ Gül’ün eşi Hay- rünnisa Gül ile birlikte katõldõğõ törende ayrõca Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan ile çok sayõda siya- setçi ile devlet sanatçõlarõ Ayten Gökçer, Tekin Ak- mansoy, sanatçõ Ali Rıza Binboğa, yazar Adalet Ağaoğlu, sanatçõ Mustafa Sağyaşar, edebiyatçõ Hil- mi Yavuz, gazeteci-yazar Hıfzı Topuz’un da ara- larõnda bulunduğu çok sayõda davetli katõldõ. Cum- hurbaşkanlõğõ Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, bu yõl edebiyat dalõnda Yaşar Kemal’e, mimari dalõnda Turgut Cansever’e, müzik dalõnda ise Dr. Alaed- din Yavaşca’ya verildi. Cumhurbaşkanõ Gül tören- de yaptõğõ konuşmada 3 alanda ödüle değer görülen isimlerin Türkiye’nin kültürel mirasõnõ dünden bu- güne taşõdõklarõnõ, bugünden de yarõna taşõyacakla- rõnõ söyledi. Gül konuşmasõnõn ardõndan ödülleri sa- hiplerine verdi. Yaşar Kemal ve Alaeddin Yavaşça ödüllerini Gül’ün elinden alõrken, rahatsõzlõğõ nede- niyle törene katõlamayan Turgut Cansever’in ödülünü ise kõzõ Nilüfer Cansever aldõ. Yaşar Kemal, törende yaptõğõ konuşmada, “Anadolu’da yaşayan her halk kendi anadilini kullanacak. Kendi anadilinde eğitim görecek, kitaplar yazacak, filmler çekecek. Biz çok kültürlü toprak olduğumuzun farkına va- racağız. Çıkarımızın yasakta değil özgürlükte ol- duğunun bilincine varacağız. Ben hiçbir zaman karamsar olmadım. Beni okuyanlar da karamsar olmasınlar.” dedi. Köşk’teYaşarKemal’den anadil vurgusu KÜLTÜR SANAT BÜYÜK ÖDÜLÜ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear