23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 31 ARALIK 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 21 Eskiden: Olmert! Şimdi: Olmeret! Heykel Atama Kerim Sanlı: “RTE’nin aile doktorunu İstanbul’a rektör atamışlar. Kapıcısını da Ankara’ya belediye başkanı yapsınlar artık!” Kabahat Ömer Karabey: “Bir muhasebeciyi Anayasa Mahkemesi’ne başkan seçen hukukçuların hiç mi kabahati yok!” YağmurDeniz - Yeni yıla giriyormuşuz... “Eskisini onarıp kullansaydık!” BİR yılı bitirirken âdettir; yılın adamı, yılın madamı falan seçilir. Bu seçim her ne kadar, yılbaşı düşmanlığı fetvaları veren müftü efendilerin bildirdiği gibi “gâvur” âdetlerinden sayılsa da bizim yobaz medyası bile kendi adamlarını yılın şeyi yapmaya pek meraklıdır! Sonuçta, yeni umutlarla yeni bir yıla girilirken dünyanın hemen her köşesinde herkes kendine göre bir şeyleri yılın şeyi olarak seçer. Biz de öyle yapalım dedik fakat memleketteki yılın bütün şeyleri bir kişide toplandı. Bu da memleketimizin zenginliği olsa gerek diyerek yılın en şeyi ödülünü o kişiye verdik. İşte o kişinin şeyleri: Yılın adamı, yılın siyasetçisi, yılın genel başkanı, yılın eş başkanı, yılın arabulucusu, yılın arabulmak için en çok gezeni, yılın arabulmak için en çok gezip de eli en boş döneni, yılın deliğe süpürülmeyeni. Yılın kocası, yılın babası, yılın dünürü, yılın eniştesi, yılın kayınçosu, yılın kankası, yılın kayınbabası, yılın dedesi, yılın ebesi, yılın en az üç çocuk yaptırıcısı, yılın küçük çocuklara oyuncak, şeker ve çikolata dağıtıcısı. Yılın savcısı, yılın doktoru, yılın psikoloğu, yılın teğetçisi, yılın geometricisi, yılın çembercisi, yılın kriz çemberine teğet değdiricisi, yılın hamd olsuncusu. Yılın öfke sanatçısı, yılın asabisi, yılın abisi, yılın hamisi, yılın yiğidi, yılın kefili. Yılın kredi bulucusu, yılın borç yiğidin kamçıcısı, yılın ümük sıktırma pazarlıkçısı. Yılın medya terbiyecisi, yılın gazeteci seçicisi, yılın gazete kapattırıcısı, yılın televizyon açtırıcısı, yılın medyaya patron yetiştiricisi. Yılın uleması, yılın laiklik karşıtı eylemlerin odağı olanı, yılın anayasanın arkasından dolanmaya çalışanı, yılın türbana çene altından bağlama kriteri arayanı, yılın yüksek yargı ile en çok çatışanı, yılın herkesle en çok atışanı, yılın dişlisi, yılın mirlisi, yılın el fenerlisi ve deniz fenercisi, yılın en sev ya da hemen terk etçisi. Yılın vazgeçilmez nikâh şahidi. Yılın en düşük kalorili ve en bol dumanlı kömürcüsü, yılın soba dağıtıcısı, yılın memur kadrosunda soba borusu taktırıcısı kadrosu yaratanı, yılın kestane kebapçısı. Yılın hava kirliliğine en çok sinirleneni, yılın hodri meydancısı, yılın en çok sadaka dağıtanı, yılın fitre ve zekâtçısı, yılın simitçiye en çok bahşiş vereni. Yılın şeyleri PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Ne Kötü Bir Yıldı Bu 2008 Belki de kimi okurlarım yıl içinde yaşadıkları mutlulukların, güzelliklerin etkisiyle “O kadar da değil” diye düşüneceklerdir. Haklıdırlar tabii, kim alevlenen bir aşkın, atılan bir evlilik adımının, bir bebeğin doğumunun, umutsuz bir hastanın esenliğe kavuşmasının, mesleki bir başarının ve hayata dair daha birçok iyi şeyin yaşattığı mut- lulukları göz ardı etmek ister? Benim de “kötü”den kastım hepimizin yaşa- maya hakkımız olan bu mutluluklara, duymak is- tediğimiz sevinçlere düşen koyu gölgelerdir. Tüm dünya gibi Türkiye de aylardır derin bir ekonomik kriz içindedir ve hepimizin belini bü- küyor. Başımızda beceriksiz, basiretsiz, bizi masallarla uyutmaya çalışan bir hükümet var; bı- rakın geleceğimizi, bir gün sonramızı bile göre- miyoruz. Öyle bir noktadayız ki kime, hangi kuruma güveneceğimizi bilemiyoruz; eğitim laçkalaşmış, yargı birbirine girmiş, medya işbirlikçileşmiş, üni- versite çökmüş. Türkiye’nin en köklü eğitim kurumunun, İstanbul Üniversitesi’nin rektörlüğüne seçilme ölçütü Başbakan’ın aile doktorluğu sı- nırına çekilmiş. Bu ülkenin, bu toplumun üzerine düşen, dü- şürülen gölgeler insanların hakkı olan mutluluk- ları doyasıya yaşamalarını engelliyor ne yazık ki. İsrail dört gündür Gazze’yi bombalıyor. Yüz- lerce ölü, binlerce yaralı var. İsrail, Gazze’de ku- rulan “Hamas Devleti”ni kanla, barutla, ölümle or- tadan kaldırmaya kararlı görünüyor. Biliyorsunuz, Hamas, ABD ve AB ülkeleri ta- rafından “terör örgütü” ilan edilmiş bir silahlı İs- lami kuruluş; Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal başkanlığında bir Hamas heyeti 16 Şubat 2006 günü Ankara’yı ziyaret etmiş, zamanın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve AKP Genel Başkan Yar- dımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat tarafından AKP Genel Merkezi’nde ağırlanması içeride ve dışa- rıda eleştirilmişti. Hamas, Birleşmiş Milletler’in aracılığıyla İsra- il ve Filistin arasında imzalanan ve 19 Aralık’a ka- dar sürecek 6 aylık ateşkes anlaşmasının uza- tılmayacağını Şam’da yaptığı bir basın toplantı- sında açıkladı. Sonrasında da İsrail’e bir kişinin ölümüne yol açan füze saldırısı başlattı. Dört gün- dür yaşanan insanlık dışı vahşet Hamas saldırı- sına karşı İsrail’in giriştiği orantısız misillemedir. El Kaide gibi Hamas da ABD desteğiyle ku- rulmuş bir silahlı İslami örgüttür. Yaser Arafat’ın El Fetih örgütünü zayıflatmak amacıyla kurdu- rulmuş, yine El Kaide gibi bir süre sonra ABD’nin kontrolünden çıkmıştır. Hamas, füze provokasyonunu İsrail’in buna misliyle karşılık vereceğini bilerek gerçekleştir- miştir; amacı mümkün olduğunca fazla sayıda ölü vererek, katliama yol açarak dünya kamuoyunun “sempatisini” kazanmaktır. Bu kanlı bir oyundur. Olan yüzlerce masum, mazlum Filistinliye ol- maktadır. İnsanlar İslami terorizm ile Siyonist vah- şet arasında sıkışıp kalmışlardır. Ölümler, acılar, insanlık dramları sürmektedir, sürecektir. İnsanlık yeni yıla çaresizlikle, umutsuzlukla, mutluluklarının üzerine düşen koyu gölgelerle gir- mektedir. Kapitalizm sürdükçe Türkiye huzura, esenliğe, mutluluğa hiçbir zaman erişemeyecektir. Emperyalizm var oldukça devletler, uluslar, top- lumlar daha birçok kez birbirine düşürülecek, in- sanlık çok daha derin, çok daha büyük acılar ya- şayacaktır. Dilerim, 2009 güzel bir yıl olsun. Kendi hayatlarımız ve insanlık üzerine enine bo- yuna düşüneceğimiz, kötü olanı kendi hayatla- rımızdan ve insanlıktan çıkarmanın yollarını ara- yacağımız, ortak mutluluklarımızın, ortak se- vinçlerimizin kapısını aralayacağımız bir yıl… Her şey gönlünüzce olsun, Sevgili Okurlar. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Başbakan ve Anayasa Mahke- mesi Başkanõ kõzsalar bile, eğer Danõştay, nüfusu azaldõ diye ka- patõlan belediyelere “itiraz hak- larını kullanma” olanağõ tanõ- masaydõ, 2008 demokrasi tarihi- mize “yerel yönetim kıyımı”yla geçecekti... Bu nedenle 2009’u, “yargının kurtardığı” yüzlerce belediyenin sevinci ve de yerel yönetim se- çimleri telaşõyla karşõlõyoruz. Nitekim duyduğumuza göre kimi adaylar yõlbaşõnda bile “oy” peşinde olacaklarmõş; dostlarõ yerine “seçmen”lerle eğlene- ceklermiş... Aday adaylarõ ise yeni yõla parti yöneticileriyle gir- me çabasõ içindelermiş. Gece yarõsõ il başkanõyla kucaklaşõrken, kulaklarõna “Genel başkan da seni istiyor” denmesini bekli- yorlarmõş... Yerel krallıklar Kentlere demokrasinin “beşi- ği”, belediyelere de “kalesi” de- niyor.. Çünkü demokrasi gerçekten kentlerde doğdu ve kent yaşa- mõyla gelişti. Belediyeler de ay- nõ gelişmenin demokratik yöne- timleri olarak kurumsallaşõp yay- gõnlaştõlar... Ancak, tõpkõ siyasal partilerin “lider monarşizmi”yle demok- rasiden uzaklaşmalarõ gibi bele- diyeler de “başkan monarşiz- mi”yle demokratikliklerini unut- tular. Hele bizdeki gibi belediye kav- ramõ ile siyaset arasõndaki ilişki “fikir” yerine “çıkar” birliğine dönüşünce, yerel demokrasi sa- dece başkanlarõn “kişiliği”ne ka- lõverdi. Başkanõ demokrat olan kentte demokrasi işliyor; diğer- lerinde ise “yerel krallık”lar yaşanõyor... Çünkü başkanõ doğrudan “halk” seçince, parti rozetine göre “solcu kral”, “liberal kral”, “muhafazakâr kral” ya da “sağcı kral” olmasõ için “Ben sadece halka hesap veririm” de- mesi yetiyor... Oysa şu haksõz yere örselenen “tek parti” dönemine ait 1930 ta- rihli belediye yasasõnda, halk önce meclisini seçer, sonra da meclis kendi içinden başkanõnõ belirlerdi. Aynõ başkan, her yõlõn sonunda “halkın yerel mecli- si”ne hesap verir, aklanmazsa yerine başkasõ getirilirdi... 1960’lardan sonra Küba’nõn örnek aldõğõ bu en demokratik ku- ralõ da çok partili dönemde yok ettik. Halkõn “keşke oy verme- seydik” dediklerine bile “seçil- di” diye 5 yõl katlanmayõ çağ- daşlõk kabul ettik... Demokrasi, “pişman olunan seçimler”in güvencesi olabilir mi? İş bitirici meclisler Bir de belediye meclis üyelik- leri var ki adaylarõn dõşõnda önemseyen yok. Kamuoyu baş- kan adaylarõyla meşgulken, par- tilerin içinde de meclislere gire- bilmenin çekişmesi yaşanõyor. Çünkü bu üyelikler il ve ilçe yönetimlerince belirleniyor. Kentin geleceğini belirleye- cek yatõrõmlarõn ve her türlü ya- põlaşmanõn kararlarõnõ verecekler merak bile edilmiyor. Yine o uygar tek parti döne- minde, şairlerin, yazarlarõn, sa- natçõlarõn, meslek ve bilim in- sanlarõnõn özel kotalarla yerel meclislere girmesi sağlanõrdõ. Kent yönetimine ressamlarõn, bestekârlarõn duyarlõlõklarõ yan- sõrdõ. Bu kültür zenginliğimiz de çok partili demokrasimizin kur- banõ olurken, özellikle “şehirci- lik” gibi yaşamsal bir bilim da- lõ, “şehir” denince, sadece arsa ve inşaatõ anlayanlarõn yetkisine terk edildi... Böylece sorun çözen değil “iş bitiren” meclis üyeleri türedi... Sonuç; işte kentlerimizin hali... Yarõsõndan çoğu kaçak, gerisi de özensiz imar kararlarõyla bi- çimlenen tam bir mimari felaket niteliğindeki apartman yõğõnlarõ, her boş alana rant tesisi, alõşve- riş merkezi... Kalkõnma adõna “soygun gök- delenleri”, adalet adõna da “ay- rıcalıklı yağma siteleri” belediye meclislerinden oybirliğiyle geçen imar değişiklikleriyle kentleri- mizin “karabasan”larõ oldular. ‘Azınlıktaki’ler çoğalsın... Çocukluğumuzda “bana bak” diyenlere yanõtõmõz hazõrdõ: “Sa- na belediye baksın...” Çünkü dedelerimizin “şehre- manet”leri bizler için de “şehrin en emin” kurumuydu; şefkat yuvasõydõ, halkõn evi gibiydi... Şimdi ise belediyelerin çoğu, tõpkõ hastane misali “Allah ne düşürsün, ne de onsuz bırak- sın” denilen türden... Eskisi gibi halkla bütünleşebi- lenlerin, ranta değil kente sevdalõ olanlarõn ortak özelliği ise çõkar çevrelerine yüz vermeyen baş- kanlar... 2009, işte o azõnlõkta ka- lan başkanlarõmõzõn, artõk ço- ğunluğu oluşturacaklarõ bir yõl ol- sun diliyorum... Oylama ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Nice ‘Belediyeli’ Yõllara... Osman Şapçı: “Bir kızımız dağdaki çobanın oyunu sorgulamıştı. Ben ise, Ermeni’den özür dileyenle benim oyum nasıl bir olur diyorum!” Nezahat Özbek: “Ankaralılar Melih Gökçek’in heykelini yıllar önce sanatın içine tükürdüğü yere dikecektir, az kaldı!” HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com Düzce Üniversitesi’nde neler olmuyor! DÜZCE Üniversitesi’nde bir şeyler oluyor. Üniversitenin rektörü Funda Şerifoğlu Sivrikaya aynı zamanda Orman Fakültesi’nin dekan vekili koltuğunda oturuyor. Dekanı olmayan Tıp Fakültesi’nde ise bir yıl içinde istifa eden öğretim üyesinin sayısı 11’i buluyor. Rektörlük, istifaları, “kendileri ayrılıp gitti” diyerek açıklamaya çalışırken gidenlere karşılık 12 yeni öğretim üyesinin Düzce’ye geldiğini anlatıyor. Böylesi bir matematik hesabına dayanan rektörlük mantığına göre, üniversite şimdilik 1-0 önde gidiyor! Ne var ki, istifasını verip gidenlerin laik, demokrat ve cumhuriyetçi öğretim üyesi, gelenlerin ise “f-tipi” olduğu yoğun bir şekilde konuşuluyor. Zaten, “f- tipi” örgütlenmenin, karda yürüyüp iz bırakmadan yapıldığı biliniyor! Rektör Sivrikaya’nın bazı ortamlarda çağdaş dünya görüşünü savunan biri olarak gericilere karşı mücadele verdiğini, bazı ortamlarda ise geçmişteki aşırı solcu kadrolaşmaya karşı dengeyi sağlamaya çalıştığını söylemesi kafaları iyice karıştırıyor. Ama asıl karışıklık, üniversitede giderek çoğalan soruşturmalar ve karşılıklı açılan davalar nedeniyle yaşanıyor. Yönetime yönelik eleştiriler karşısında rektör yardımcısı Mustafa Kepez’in yaklaşımı ise karışıklığın boyutunu gösteriyor: “Yazıklar olsun diyorum.” SESSİZ SEDASIZ (!) ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com HARBİ SEMİH POROY 31 Aralık BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Sarõ renkli ve tatlõ bir şeftali cinsi. 2/ Güzel ko- ku... Parõltõsõ- nõ artõrmak için elmas taş- larõnõn altlarõ- na konan ince metal yaprak. 3/ Derin üzüntü ya da acõ... “Misket limo- nu” da denilen, acõ sulu küçük limon cinsi. 4/ Şarkõ, tür- kü... Naylondan ya- põlmõş olta ipi. 5/ Arap abecesinde bir harf... Güneş doğ- madan önceki ala- cakaranlõk. 6/ Ağõr- lõk ve uzunluk ölçü- leri için kabul edilmiş yasal ölçü modeli. 7/ Le- ke sürmek, iftira etmek. 8/ Ördek yavrusu... Es- ki Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 9/ Deniz teknelerinin arka tarafõ... Serdar, başkomutan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kütahya yöresine özgü, tarhana, un ve yoğurt- la yapõlan bir çorba. 2/ Bir bilgisayar oyunu... Işõk kaynağõnõn 1 saniyede çevresine yaydõğõ õşõk enerjisi. 3/ Eskiden mürekkebi kurutmakta kulla- nõlan ince kum... Edirne’nin bir ilçesi. 4/ Orta As- ya’da yaşayan Şamanist Türkler arasõnda yaygõn bir fal... Telli bir çalgõ. 5/ Hiperaktif çocuklarõ sa- kinleştirmekte kullanõlan ilaç. 6/ Bağõşlama... Atıf Yılmaz’bir filmi. 7/ Birden fazla terimi olan ce- birsel ifade. 8/ Dinsel tören... Çanakkale Boğa- zõ’nda, pek çok deniz kazasõnõn meydana geldiği bir burun. 9/ Maksat... Yaşamsal sõvõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M İ L O N G A E E L İ F İ N A L R E G L A N T E E K A V E R A J N E Z A A S İ G A R N A N A E P İ Z O T G O A K İ S H U Y A Ş A R S U N A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kadıköy’ün Şehremaneti...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear