23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK 2008 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER BU sütunun yabancısı sayılmaz se- vimli Badem. Küçücük, yaralı ve yolu- nu kaybetmiş şaşkın bir fok yavrusu olarak, Didim açıklarında kendisine şefkatli davranan bir balıkçı onu Foça’ya getirdiğinde Ege’nin o ünlü denizciler kasabasındaki halkın nasıl heyecan- landığı, bakımı, iyileştirilmesi için nasıl çırpındığı, sonuçta uzaklardan, ta Hol- landa’dan kalkıp gelen bir uzman hem- şirenin yardımıyla nasıl iyileştirildiği anlatılmıştı o zaman. Özellikle de minnettarlığını nasıl an- latmaya çalıştığı. Yeryüzündeki üçüncü “Fok Rehabi- litasyon Merkezi”ni Türkiye’ye kazan- dıran da Badem’in bu sığınışı olmuştu. Badem, Datça’nın Palamutbü- kü’nde yine ortaya çıkmış. İki ay- dır oralardaymış. Ama bu kez ür- kekmiş, eski alışkanlığının aksine hiç karaya çıkmamış. Geçenlerde bir ara yatlardan birinin yanına geldiğinde teknenin bakıcısı Levent Yorulmaz resmi- ni çekmiş. Milliyet’te yayımlanan res- me bakılırsa, kafasının sol tarafında ke- sik izi var; bir gözü de kapalı. Bakıcı Le- vent, “Daha önce uğradığı bir yerde bi- rileri tarafından mutlaka sert cisimle vu- rularak yaralanmış olmalı ki, insanlardan uzak duruyor” demiş. Kendi koyunda böyle bir şey yapılabileceğine ihtimal vermiyor. Badem yılbaşı kutlamaya gelmedi- ğine göre, herhalde yeniden şefkate susamış demektir. O haliyle insana ne- ler düşündürdüğünü bilmeden. Mümkün olsa da kedilerle köpekler başta olmak üzere insanlara yakınlık gösteren ve bazı durumlarda bakışla- rıyla belli bir sıcaklık ifade etmeye ça- lışan hayvanların beynine girebilse de insan, orada ne gibi duygu ve dü- şünce belirtileri olduğunun sırrını çözebilse. Belki de hiç çözüle- meyecek bir bilmece olarak ka- lacak bu. Oysa, insanlar arasında kadir bilmezliğin, nankörlüğün, hainliğin, ikiyüzlülüğün, arkadan vurma- nın, hatta aleyhte kumpas kurmanın ne olduğunu biliyor ve yaşıyoruz. Hele, ye- rel yönetim seçimlerinde aday olarak halkın önünde “arz-ı endam” edebilmek için neredeyse birbirinin gözünü oy- makta olanların çoğaldığı şu günlerde. Gerçi, “Politikada hep böyle olur” di- yebilirsiniz ama yerel yönetimler, özellikle belediye başkanlığı ve belediye meclisi üyeliği gibi makamlar somut ki- şisel çıkarların ister istemez öne çıktı- ğı, insanların bu yüzden birbirine düş- tüğü, oralarda kirlenmeden kalmanın çok zor olduğu biliniyor. Belki de merkeziyetçiliği azaltarak de- mokrasiyi ve hizmet girişimciliğini halk yığınları düzeyine indirmek amacıyla ye- rel yönetimlerin eline bırakılan kay- nakların fazla güçlendirilmesi zaman- la böyle bir ortam doğurmuş olabilir. Yolsuzluklarla dolu geçmiş bir yılın sonuyla birlikte, yerel yönetimler ko- nusuna bu açıdan tekrar bakmanın za- manı da gelmiş demektir. mumtazsoysal@gmail.com AÇI MÜMTAZ SOYSAL Badem’in Yıl Sonu PENCERE Türban Gerçekleri Artık Örtemeyecek... Kimi zaman gidişatı görenlerin laflarına kimse kulak asmaz.. Ama, iş öyle bir kerteye gelir, öylesine kör kör parmağım gözüne somutlaşır ki gidişatı gör- mezlikten gelmek olanaksızlaşır... Ülkemizin bugünkü hali pür melali artık tüm mostrasıyla ortalığa döküldü... Nasıl?.. AKP iktidarıyla oluşan dinci-İslamcı yeni ser- maye sınıfı -bizim medya görmezlikten gelse de- Amerikan gazetelerinin bile diline düştü... Peki, bu kadar kısa sürede dinci sermaye na- sıl palazlandı?.. Yanıt kesin ve kısa: İktidarı ele geçirince devleti soyarak... Kamu mallarını satıp savarak... Yabancı sermayenin kompradorluğunu üstle- nerek... Yolsuzluklarla... Dolandırıcılıkla.. Rüşvetle.. Dinci-İslamcı sermaye sınıfının artık gözle gö- rülür, elle tutulur lüks yaşamı aklı başında herkesi şaşırtıyor... Peki, böylesine hızlı bir dinci-İslamcı sermaye patlamasının toplumdaki dışavurumu hangi gös- tergeleri sergiliyor... Çok açık seçik... Dinci siyasetin iki yüzlü somutlaşmasında, bir yandan yeni İslamcı sermaye gelişirken, öte yandan medya dilinde adına “mahalle baskısı” de- nen “irtica” toplumun alt katmanlarında laikliğin dibini oyuyor... Ülke bir yandan yolsuzluklarla sömürülürken, öte yanda bu ahlaksız gidişatı örtbas etmek için yurttaşın üstünde yoğunlaşan dinci baskı göz aç- tırmıyor... Laik kesime göz açtırmayan ‘mahalle baskısı’ dinci tabanda gözleri körleştiriyor... Sonuç ne?.. Amerika, Türkiye’de dinci-İslamcı siyasetin milleti körleştirmesini kullanarak nereye varmak istiyor?.. Bush yönetimi, Irak’ın kuzeyinde, PKK terör odaklarını BOP politikası için elinin altında tutu- yor... PKK terörüne karşı Kuzey Irak’ta Türkiye’nin ka- ra harekâtını yasaklayan Amerika, Ankara’daki AKP iktidarına dönüp dedi ki: - Kuzey Irak’ta kurulan kukla Kürt devletiyle PKK üzerine anlaş... Türkiye iki arada bir derede kaldı... ABD’nin bir eli Kuzey Irak’ta... Bir eli Ankara’da... AKP iktidarı, patronu Amerika’ya boyun eğmek zorunda... Yoksa ne olur?.. Amerika AKP iktidarına bozuldu mu neler ol- maz?.. İki seçim döneminde palazlanan dinci-İslam- cı yeni sermaye sınıfı olağanüstü tatlı çıkarların- dan vazgeçebilir mi?.. Dinci-İslamcı yeni sermaye sınıfı yüzde 100 Amerika’ya bağlı... Ancak gerçekler artık öylesine somutlaşarak or- taya dökülüyor ki bundan böyle Allah, peygam- ber, Müslümanlık, tesettür, türban üzerine malum dinci siyaset de ülkenin satıldığını ve soyulduğunu örtbas edemeyecek... Yaşamõ Sürdürebilmek Yrd. Doç. Dr. Mahnaz GÜMRÜKÇÜOĞLU K alkõnmanõn sõnõr tanõmaz sürecin- de, “Dünya in- sanlar için yaratıldı, insanlar dünya için de- ğil” ifadesi ile bilgi ve teknolojinin doğal ve çevresel tüm problem- leri halledebileceğini düşünen Bacon’õn yak- laşõmõ; sanayi devrimi, modern bilim ve kapi- talizmin gelişimiyle pa- ralellik göstermiştir. 1970’li yõllara kadar da önce gelişmenin bir ge- reği olduğu iddia edilen kirliliğin yaratõlmasõ, daha sonra sorunlarõn teşhis edilerek tedavi yoluna gidilmesi yak- laşõmõ ile hareket edil- miştir. Bugün ise insa- nõn dünya üzerindeki olumsuz etkilerinin hõz kazanmasõ nedeniyle, giderek yükselen bir ses- le doğal dengenin bo- zulmakta olduğu konu- şulmaya başlanmõştõr. Sanayileşme, orman- sõzlaşma, atõklar, hõzlõ nüfus artõşõ, yoksulluk, işsizlik, çarpõk kentleş- me gibi nedenlerle orta- ya çõkan asit yağmurla- rõ, ozon tabakasõnõn in- celmesi, küresel õsõnma, radyoaktif serpintiler, su kõtlõğõ gibi sorunlar çevre ile kalkõnma ara- sõnda yaşamsal bir köp- rü kurulmasõ zorunlu- luğunu getirmiştir. So- nuçta; insanlarõn büyük kõsmõnõn yoksullaşmasõ hatta yok olmasõ ve do- ğanõn geri dönülmez bi- çimde tahrip edilmesi pahasõna devam ettirilen kalkõnma sürecinde, bu tahribat ile artan yatõrõm maliyetlerini azaltabil- mek için sürdürülebilir kalkõnma kavramõ orta- ya atõlmõştõr. Bu kavram, bugünkü tüketim gerçekleştirilir- ken, gelecekteki tüketi- min tehlikeye atõlma- masõ, bunun için de do- ğal çevrenin ihmal edil- memesi olarak tanõm- lanabilir. Bu süreçle bir- likte başlayan “kalkın- ma ve ekonomik bü- yüme temiz bir çevre ile sağlanabilir mi, yoksa çevrenin zarar görmesi kaçınılmaz mıdır?” sorusu halen tartõşõlmaktadõr. Günü- müzde gelinen noktada ise bilim ve teknolojinin bütün sorunlarõ hallet- mediği, doğal kaynak- larõn bir kõsmõnõn geri dönülmez ölçüde tah- rip olduğu ve geri kala- nõn da temizlenmesi için aslõnda düşünülenden daha fazla emek ve pa- ra harcanmasõ gerektiği açõkça ortadadõr. Bu tahribatõn nedeni, ekonominin ekosisteme bağõmlõ olmasõna karşõn onunla uyum ve eşza- manlõlõk gözeten bir ge- lişme sürecinde ilerle- mesidir. Ekonominin dünyanõn doğal sistem- leri ile çatõşma içinde ol- duğunun kanõtlarõ; yok olan balõk yataklarõ, aza- lan ormanlar, tahrip olan topraklar, bozulan me- ralar, genişleyen çöller, artan karbondioksit dü- zeyleri, azalan su kay- naklarõ, artan sõcaklõklar, daha şiddetli fõrtõnalar, eriyen buzullar, yükse- len deniz seviyesi, yok olan mercan kayalõklarõ ve nesli tükenen canlõ- lardõr. Aslõnda, doğal kaynaklar aynõ zamanda ekonomik kaynaklar ol- duğuna göre ekonomiyi devam ettirebilmek, ekolojiyi korumakla mümkündür. Doğal kaynaklardan yararlanmak bütün can- lõlarõn hakkõdõr ve yaşam ortamõnõn bozulmasõna neden olan insanlar, kaynaklarõn kendilerini yenileme kapasitelerini yitirmeden gelecek ku- şaklara aktarõlmasõ bi- linciyle hareket etmeli- dir. Bugünkü boyutlarda bir üretimin, alõşõlagelen kaynak kullanõmõ ve yöntemlerle gerçekleş- tirilmeye devam edil- mesi durumunda, ne dünyamõzõn hammadde kaynaklarõ yeterli olacak ne de ekolojik sistemle- rimiz bu üretim ve tü- ketimden çõkacak artõk- larõ önemli zararlar gör- meden asimile edebile- cektir. Dünya nüfusunun yüzde 20’si kaynaklarõn yüzde 80’ini tüketmek- te, kirliliğin yüzde 80’ini üretmektedir. Bu den- gesizlik için çözüm üret- meden çevrenin ve eko- nominin problemlerinin halledilmesi mümkün görünmemektedir. Sürdürülebilir bir nü- fus düzeyini garantiye almak, gõda, enerji, su ve sağlõk konularõndaki te- mel ihtiyaçlarõ karşõla- mak, kaynak tabanõnõ korumak ve zenginleş- tirmek, teknolojiyi ye- niden yönlendirmek, krizleri değil riski yö- netmek, karar vermede çevre ve ekonomiyi bir- leştirmek, sürdürülebilir kalkõnmanõn hedefleri olmakla birlikte aslõnda yaşamõ sürdürebilme- nin mutlak gereklilik- leridir. Bugün hâkim ekonomik sistemin iflas etmesinin ve yaşanan krizin sebeplerinden bi- ri de bu gereklilikleri yerine getirmemiş ol- mamõzdõr. Bu durum- da, yaşamõn sürdürüle- bilirliği için bütün can- lõlarõn yaşam hakkõna saygõ duymak, kaynak- larõn tüketimini en aza indirmek, yeryüzünün taşõma kapasitesinin üzerine çõkmamak, tü- ketim alõşkanlõklarõmõzõ değiştirmek, yenilene- bilir enerji kaynaklarõnõ ve temiz üretimi be- nimsemek, insanlõğa hizmet eden ama doğa- ya zarar vermeyen tek- nolojiler üretmek, do- ğayla barõşõk bir yaşamõ hedeflemek, ekoloji ve ekonomiyi bütüncül po- litikalar çerçevesinde ele almak gerekmekte- dir. Bunun için, daha güçlü siyasi irade ve vizyon, etkin ulusal ve uluslararasõ çevre poli- tikalarõ ve artan bölgesel ve küresel işbirliği şart- tõr. Bugün insanlõğõn önünde iki seçenek var- dõr: Sadece kalkõnma için üretim ve tüketimi sürekli arttõrmak ve böy- lece doğal kaynaklarõ daha fazla tüketmek ya da yeni bir dünya düze- ninde temiz üretimi ve bilinçli tüketimi benim- seyen yeni insan mo- deli ile “yaşamı sür- dürebilmek”. Seçim bi- zim elimizde.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear