23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 AralıkTARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com CMYB C M Y B 16 ARALIK 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Hüseyin Ünsal: “Deniz Baykal yerel seçimler için imam adaylar arıyormuş. CHP’nin cenaze namazını kıldırmak için mi!” Otoyola domuz çıkmış... Onlar zaten yollarda değil mi? Açılım Selim Sümen: “AKP’nin Türkiye açılımı: Türkiye’yi Araplaştırmak, Anadolu Aleviliğini Şiileştirmektir.” Okumaca Nami Tepe: “Okuyan gençlere 25-40 lira yardım yapılacakmış. Çocuklarımız ABD’de okur bundan böyle!” Cerrah Ahmet Önen: “Polisine, kimlik göstermeyi öğretemeyen cerrahların polis şefi olduğu ülkede insanlar tabii ki polis otomobiline kafasını vura vura kendini sakatlayacaktır!” YağmurDeniz Yollardan bayramlık izlenimler DOKUZ günlük bayram tatilinde yola çıkıp da trafiğe kurban gitmeyen dostlardan birkaç izlenim. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesi doğrultusunda trafik polisleri hız kontrolü için karayollarında pusu kurmuş. Isparta- Keçiborlu arasında 110 kilometre hız yaptığı için polisin durdurduğu sürücü ceza makbuzunun yazılmasını beklerken, radar başındaki ekip 120 kilometre hız yapan üç taşıtın plakasını arka arkaya anons ediyor. Fakat cezayı kesen ekip, üç otomobili de durdurmuyor. Polislerin gerekçesi son derece insani: Bayramdaki fazla mesainin fazla mesaisi olmaz! Balıkesir’de pusu kuran trafik polisine, 102 kilometre hızla yakalanan sürücü “Birilerinin çocuklarına, dünürlerine devlet bankalarından verilecek yeni kredileri mi toparlamaya çalışıyorsunuz” diye soruyor. Trafik polisi ne yapsın; gülümsemekle yetiniyor. Afyon’dan Kütahya’ya girişte Kütahya Porselen, karayolunun kenarına devasa tabela asmış; bayram ve yılbaşı hediyesi olarak 12 kişilik yemek takımı 50 liraya satılıyor. Kütahya Porselen’in içi ana baba günü fakat herkesin öfkesi burnunda. Çünkü dükkândaki görevlilerin söylediğine göre toplam 5 bin liralık alışveriş yapana 12 kişilik yemek takımı 50 liraymış. Tüketiciyi kandırıyorsunuz diyenlere yanıt da hazır: Manda gözü gibi harflerle yazılmış ilanın en altında sivrisinek kadar harflerle bu kural açıklanıyor. - PKK gücünü AB’den alıyormuş... “AB de cesaretini Türkiye’den alıyor!” BİZİMKİNİ Ortadoğu’da kendine eşbaşkan yapan ABD Başkanı George W. Bush bir vampir gibi gizlice geldiği Bağdat’ta basın toplantısı düzenlerken, Iraklı bir gazeteci ayakkabılarını kafasına fırlatmış. Bush, kafayı eğip kurtulmuş. Televizyonda pabuç sortilerini izlerken “geçmiş olsun” demekten kendimi alamadım. Geçmiş olsun tabii ki Bush’a değildi. Iraklı gazetecinin şahsında Irak halkınaydı ve “geç kaldınız” anlamınaydı. Çünkü o an aklıma İzmir’in işgali sırasında gazeteci Hasan Tahsin’in silahına sarılması geldi. O ilk kurşun, ulusal direnişin kıvılcımlarından biri olmuştu. Irak’ta geç kaldıkları gibi ülkenin aydınlarının emperyalizme “gebe” kaldıklarını da anladım. Çünkü Iraklı gazetecilerin meslektaşları adına Bush’tan özür dilemeleri işbirlikçiliğin belgesi olarak tarihe geçti sanırım. Söz Bush’tan açılmışken; Nihat Eskiyenentürk Hollanda’da yayımlanan aylık “Kijk” dergisinin kasım sayısında Bush’la yapılan bir söyleşiyi okumuş. Bush’un laflarından bazılarını paylaşmak istemiş. Okuyunca dünyanın nasıl bir dengesizin eline düştüğünü anlıyorsunuz: “Şayet bir şey yapacağını söylüyor ve bunu yapmıyorsan bunun adı güvenilirliktir”, “Emniyet, barışa giden yol için en önemli engeldir”, “Şunu çok iyi anlamalısınız; şayet savaş hakkında konuşuyorsak bu sadece ve sadece barış içindir”, “Gazete baslıklarını okurum. Şayet yazılan yazı objektif değilse okumam, geçerim. Ama içinde ne yazıldığını bilirim”, “Üç işiniz var. Bunu sadece Amerika’da görürsünüz. Yani demek istiyorum ki bu yaptığınız harika bir şey”, “Ne mutlu ki köleler inatçılıklarını ve inançlarını Amerika’ya getirerek ülkemizi değiştirdiler”, “Düşmanlarımız çok zeki kişiler. Ülkemize ve halkımıza akla gelmeyecek şekilde zarar vermek için her şeyi düşünüyorlar. Tıpkı bizler gibi”, “Vergileri ben düşürmedim. Bunu kongre yaptı. Ben sadece kongreye vergilerin düşürülmesi için teklif yaptım”, “Şayet bir diktatör olsaydım, diktatörlüğüm suresince her şey daha iyi giderdi”, “Hür bir Irak’ın anlamı, hürriyet adına yapılan büyük bir yenilgidir” “Ben sadece kendime konuşurum.” Neyse ki Bush 20 Ocak’ta gidiyor; bakarsınız birileri de onunla beraber pabucunu giyemeden gider! Pabuç GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Bir Gerçek ‘Mustafa Kemal’ Filmi Özlemi...(2) Geçen hafta “Mustafa” filminde, Can Dündar’ın “herkese yaranmaya çalışma” hırsı içinde kendini im- ha edişiyle ortaya çıkan “ölüm noktasını” yazmıştım. Dündar, Atatürk’ün o dönemde hiçbir Batılı liderde bile görülmeyen demokratikleşme çabalarını bilinçli olarak örterek ne yazık ki, kötü niyetini tescil etmiş oldu. Bugün ise size Dündar’ın filminin gaflarının ka- nıtlarını saymaya devam ederek zamanınızı çalma- yacağım. Özellikle Turgut Özakman’ın nefis dizi- sinden sonra... Mustafa Kemal gibi dünya tarihine adını yazdırmış bir lider hakkında da, isteyen herkes istediği sonu- ca ulaşabileceği filmi yapabilir. Mustafa Kemal’in ola- ğandışı anıları, başarıları, tarihi/kültürel ve siyasi dev- rimlerle yüklü hayatında; o kadar “sinematografik” ya- şanmışlık var ki, bunları filme dönüştürmek isteyen yaratıcı bir yönetmen, bu bolluk içerisinde ne yapa- cağını şaşırır! Ne yazık ki Dündar, etkilenmek için bula bula Va- mık Volkan’ın “Ölümsüz Atatürk”ünü bulmuş. O ki- tabı okurken o kadar paranoyak derecede abartılı yo- rumlara rastlamıştım ki! Örnek mi? Mesela Mustafa Kemal, mahallesindeki Binbaşı Kadri’nin askeri or- taokula giden oğlunun üniformasını kıskandığı için as- ker olmuş! Artık üstünü siz düşünün ve Dündar yi- ne de insaflı davranmış(!) deyin... Yıllardır, Mustafa Kemal’i tüm tarihsel kimliği ile ol- duğu kadar, yaşadığı yoğun kişisel anıları da içine ala- rak yoğuracak büyük prodüksiyonlu bir film bir tür- lü yapılamadığı için kahrolmuşumdur. Arada kimi za- man çeşitli girişimler saman alevi gibi parlamış, ar- dından yok olmuşlardır. Buna rağmen ben de sine- ma ile yıllardır içli dışlı yaşayan bir sanatçı olarak, Mus- tafa Kemal’in hayatından böyle bir senaryoya akta- rılması gereken ilginç köşeleri ayrıntılarıyla not ettim. Çünkü elbet sonunda bir gün bu ihtiyacı hisseden bir hükümet veya “bonkör bir zengin” çıkacak! “Hayalimde seyrettiğim” Mustafa Kemal filminde, tarihin en etkileyici insanlarından birinin en ilginç ki- şisel hikâyeleri de var. Size, böyle bir senaryoya renk katacak örnekler aktarayım: ? Mustafa Kemal’in Harbiye askeri okulunda ar- kadaş olduğu Ali Fuat’la geçirdiği yakın dostluk gün- leri ve bir hafta sonu Büyükada’ya giderek onun tel- kini ve öğretileriyle bira yerine rakı içmeye başlaması, aralarındaki samimiyete güvenerek ona şiir ve resi- me olan yoğun ilgisini aktarması. ? 1906’da “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”ni kurarken, Ömer Naci ve Bursalı Tahir ile beraber silah üstü- ne Selanik’te yemin etmesi. ? Askeri okulda geceleri ranzalarda yatarken ar- kadaşlarına gizlice Voltaire veya Namık Kemal’den bölümler okuyup özgürlük aşkını dışa vurması. ? Sofya’da geçirdiği süreç içinde General Petroff’un güzel kızı Dimitrina’ya olan aşkı ve Petroff’un, kızı- nın bir Müslümanla evlenmesini şiddetle reddetme- siyle bu işin suya düşmesi. ? Berlin’de, Adlon Hotel’de kaldığı dönemde bu ta- rihi kente ve zevkli yoğun gece hayatına olan ilgisi. ? 1920’de Cumhuriyeti ilan etmeden önce kuv- vetlerini silahlı mücadeleye hazırlarken yurdun için- den son isyanın Yozgat’tan gelmesi ve geniş “Ça- panoğlu ailesi” nin Mustafa Kemal’in güçlerine kar- şı verdiği savaş (böylece günümüzde bazı insanlar bugün “Bu işte bir Çapanoğlu çıktı” cümlesinin kay- nağını öğrenmiş oldular). ? Ankara’da Rus Büyükelçiliği’nde verilen bir da- vette, büyükelçiyi şoke ederek “Bize bu ziyafeti ha- zırlayan ahçı ve garsonları da çağırıp geceye dahil et- senize, ancak böyle yaparak ‘sınıfsız bir masaya’ ulaş- mış oluruz” demesi ve o gece bu arzusunu gerçek- leştirebilmesi. Dünyaya örnek oluşturmuş ve emperyalizmle sa- vaşı, barış felsefesi üzerinden gerçekleştirmiş bir li- derin ardından tüm dünyanın, Castro’nun, UNES- CO’nun, Clinton’ın muhteşem sözleri... Bunlar, askeri deha ile devlet adamlığını, devrim- cilikle büyük bir hümanizma felsefesini birleştiren bir insanın ardından hatırlayabileceğiniz anlardan küçük bir demet... Atatürk tesadüfen gencecik yaşta ölmüş olsaydı, nasıl bir dünyada yaşardık? İşte o büyük Atatürk sü- per prodüksiyonunu izleyeceğimiz şanslı güne kadar, siz bu sorunun yanıtını Gani Müjde’nin o muhteşem “Osmanlı Cumhuriyeti” filminden alın ve aslında hiç- bir abartısı olmayan bu filmin Ata Demirer başta ol- mak üzere tüm kahramanlarını ayakta alkışlayın! Lüt- fen bu filmi kaçırmayın!.. PERİHAN ERGUN Bu bayram da kurbanlara kurban edildik. Bunun en gerçek görün- tülerinden biri de Sayın Mu- sa Kart’ın Cumhuriyet’te “İstanbul Boğazı bu bay- ramda da kana bulandı” baş- lığı altında, 11 Aralık günü, her zamanki harika çizgile- riyle Boğaz’ın iki köprüsü ortasında iki yakayı sol eliy- le sıkan, sağ elindeki korku- tucu kurban bıçağıyla vahşet saçan, gözleri ve yüzüyle kurban kesercesine Boğaz’ı kesen birini resmetmesiy- di. Boğaz sularının yerini gene rögarlardan akıtılan kanlar almıştı. Medyadan yansıtılan bu görüntüler gün- lük yaşamımızda kent atık- larının da kirlenmedeki dra- mının aynasıydı. Yıllardır her Kurban Bay- ramı arifesinde bu kanlı gö- rüntülere önlem alındığı söy- lense de bu kural tanımaz- lara ceza yazmaya kalkan görevlileri, elindeki koca bı- çaklarla ve cür’etle kovala- yışlarını ekranlar yansıtıyor- du. Bayramın ilk günü ailece, torunlarımın bayramla ilgili mizahi söylemleriyle keyif- lenmeye çalışırken, evin alt kısmında ağaçlarla da yeşil- lenen sokaktan ayyuka çıkan çocuk çığlıklarıyla balkona fırladık. Dört beş aile ve komşu grubu büyük ve kü- çükbaş kurbanlıklarının bir kısmını kesmiş, aydınlatma direğiyle ağaçlara, derisini yüzmek ve parçalamak için asmıştı. Bir grup da, çırpınıp teslim olmak istemeyen bir koçla uğraştaydı. Sokağın çocuk- ları kurbandan yana çığlık- larla işleme engel olmaya ça- lışıyorlardı. Asfalt kan revan içindeydi. Kurbanlar için yer- lere serilmiş naylonlarda, parçalanmış etler sergileni- yordu. Hemen yan komşu- muz olan Evro Plaza otelinin terasındaki yerli ve yabancı turistler deklanşörlere ba- sarak bu trajik görüntüyü fotoğraflıyordu. Birden ba- şım döndü, midem bulandı. Kendimi içeri attım. Gökyü- zünde onlarca martı sakatat atıklarını kapmak için dönüp duruyordu. Her yıl olduğu gi- bi gene murdar sineklerin hücumuyla, günlerce bal- kon kapısıyla pencereleri açıp hava almayacaktık. Bü- tün semt sakinleri; kural ta- nımazlık, çevreye saygısızlık ve din kurallarına da aykırı- lığın kurbanlarla birlikte kur- banı olmaya mahkûmdu!.. Uzun dinlenceli bayram- ların acı veren bir yanı da tra- fik kurbanları. Bu tatilin bi- lançosu 154 ölü, 769’a yakın ağır ve hafif yaralı. Yaratan, bu gafilleri de affetsin... Yıllardır yerine getireme- diğim bir eksikliği yaşadığım konuyu hatırlatan, aynı tarihli Cumhuriyet gazetesinin PENCERE köşesinde Sayın İlhan Selçuk’un “Anı Yaz- mak?..” başlığı altında mer- hum babası -Kasım- Kandiya ve Girit’ten göçle anılarını yazamayışının hüz- nünü, ben de “Anamın Ki- tabı” adıyla başlayıp bitire- meyişimin pişmanlığını ya- şadım. Nasıl bitirebilirdim ki? Genç denilecek yaşta eşimi kaybetmiştim. Çocuklarımı yetiştirebilme çabaları için- deydim. Onları yetiştirip meslek sahibi ettikten son- ra “Çevreyi Koruma” sava- şına soyundum. O iş hâlâ dernek çalışmalarıyla sürüp gidiyor... Bir de ülke sorunlarının gereği ATATÜRK’ün aydın- lanma verasetinin koruyu- culuğu gö- reviyle, kadın hakları başta olmak üzere, sivil toplum örgütlerine ka- tılmayı görev bildim. Bu konuda, kamu gör- evinden emekli olduktan sonra yere sağlam basabil- mek için aileden de gelen inançlarla, Sosyal Demo- kratlık inancıyla, Sayın E. İnönü’nün başkanlığı döne- minde siyasete girdim. Bu ve daha birçok uğraşlarla Ku- vayı Milliye’den gelen ana- mın anılarını kaleme aldım- sa da bitiremedim. Bunlar gerçek yaşanmışlıklardı. O’nun iptidaide (ilkokul) ilk kez kara tahtada istenen cümleyi yazabildiği gün İş- galci Yunan İzmir’e çıkmış. Babasının Frenk mahal- lesindeki (şimdiki Kültür Park) dükkânını yağmalayıp felç ettikleri güne denk gel- miş. Bahri Baba parkı üze- rindeki konak tipi evleri de gene yunan askerlerince zapt edilmiş. Büyük ağabey asker ve daha sonra da -Meçhul As- ker-, küçüğü rüştiyede (or- taokul) öğrenciyken okulu terk. Ta ki Çakırcalı Meh- met Efe’nin ailesi, iki ço- cukla büyük annemi topar- layıp Bayındır’ın Çırpı köyü- ne barındırmak için taşıyana dek acılar veren bir aile dra- mı. Her şeye karşın anamın anıları içinde öğüncü olan ve hep tekrarladığı iki konu- nun biri; gazeteci Hasan Tahsin’in İlk Kurşun’unun şahlandırdığı kurtuluş bilin- ci.. ikincisi de düşman denize dökülürken, Hükümet Ko- nağı’nın balkonuna işgalde çekilen Yunan Bandırası’nın Türk subaylarınca direkten indirilerek Al Sancağımızın hakkı olan yere tekrar çekil- mesini görme sevinciydi. Şimdi en büyük istemim, ölmeden önce bütün bu Mil- li Mücadele anılarını Kurtu- luş tarihimizi ıskalayanlara karşı bir görev olduğu inan- cını da taşıyarak yazabil- memdir... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY İmamcı SESSİZ SEDASIZ (!) Yansımalar HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yanõltacak bi- çimde söz söyleme. 2/ Bir meyve... Mõs- ra. 3/ Avrupa’nõn en büyük gölü... Ba- ğõşlama. 4/ Franz Kafka’nõn bir ro- manõ. 5/ İskambil oyunlarõnda öteki üç grup kâğõttan da- ha üstün tutulan ve onlarõ alabilen renk grubu... Dudak bo- yasõ. 6/ Şarkõ, türkü... Es- kiden polis ve inzibat gö- revlilerinin boyunlarõna taktõklarõ ayça biçiminde- ki üstü yazõlõ metal arma. 7/ Kasõk uru... Bir göster- me sõfatõ. 8/ Eski Mõsõr İm- paratorluğu’nun en par- lak dönemindeki başken- ti... At üretilen çiftlik. 9/ Özellikle mehter müzi- ğinde kullanõlmõş vurmalõ bir çalgõ... Eli işe yatkõn, becerikli. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlõ ordusunda takõm ya da eşiti birliklere komu- ta eden subay. 2/ Bir nesnenin uzayda kapsadõğõ yer... Gae- tano Donizetti’nin bir operasõ. 3/ Amaçlanan sonuç... Ro- matizma ağrõsõ. 4/ Âşõk olmaktan duyulan korku. 5/ Açõklanamayan ya da çözülemeyen şey. 6/ Kutsal bir gü- ce, bir dileği yerine getirmesi için yapõlan vaat... Asaf Ha- let Çelebi’nin bir şiir kitabõ. 7/ Boru sesi... Tekerlekli ka- ra taşõtõ. 8/ Üye... Afrika’nõn en yüksek dağõ Kilimanja- ro’nun yerli dillerdeki adõ. 9/ Maden ya da kâğõt para üs- tündeki kafa resmi... Ender, seyrek. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K Ü P E Ş T E A A N Ü R İ Ş A R P İ R İ N A T A U T M A Ç A F S E R N A F T A K O K A R E T A M B İ Y A N S K E T Y E T İ P E R O N F İ Ğ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kamil Masaracı yıllık izninin bir bölümünü kullanıcağından çizgilerine bir süre ara vermiştir. bedri.baykam@gmail.com Faks: 0212 227 34 65
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear