05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 1 Kasõm günü kongre başladõ. İlk gün yeni yapõlan nöroloji, nöro- şirurji binasõnda idik. Kongreye başkanlõk yapan Dr. Joel Gutierrez iyi yetişmiş, iyi İngilizce konuşan bir nö- rofizyolog. Beyin sapõ refleksleri ile il- gili özgün bir bildiri sundu. Kongreye konuşmacõ olarak davet edilen ve ka- tõlan Amerikalõlar, İngilizler, Kanada- lõlar, İrlandalõlar var. Biz de Türki- ye’den çağrõlõ olan 3 kişiyiz. Kongre başkanõ Kübalõ meslektaşõ- mõzõn aylõğõ da 25 dolara karşõlõk ge- len 700 yerli peso idi. Doğaldõr ki, pe- ki nasõl geçiniyorlar sorusu geliyor ak- la. Yetersiz olabilir ama aç kaldõklarõ izlenimini almadõm. Aylõk istihkakla- rõ var, 900 gr. et, 3 kilo pirinç, 1 tavuk, yağ, fasulye, ekmek, yumurta gibi. Bunlar çok ucuza edinilebiliyor. Ev sa- hibi olmayanlarõ için kiralar çok ucuz. Sağlõk ve eğitim için ödeme yok. Sa- dece bazõ ilaçlar için küçük bir miktar ödüyorlar. 70 BİN DOKTOR Küba’nõn sağlõk göstergeleri çok iyi. Çocuk ölümleri, açtõklarõ sağlõk is- tasyonlarõ ve aşõlama ile belirgin bir şe- kilde azalmõş. 1 yaşõna kadar binde 6- 7 civarõnda. Ortalama yaşam süresi 74 yõl. 14 province (eyalet) var. Küba’da her birinde bir üniversite ve tõp fakül- tesi bulunuyor. Okuma-yazma bilme- yen artõk yok. Çok sayõda doktor ye- tiştiriyorlar. 70 bin doktor olduğu söy- lendi bize. Ama çok sayõda doktor ih- raç ediyorlar. 18 bin doktor Venezü- ella’da. Öteki Güney Amerika ülkele- rinde ve Afrika’da da binlerce Küba- lõ doktor var. 9 yõl eğitim zorunlu. Sağ- lõk gibi eğitim de elbette ücretsiz. Ül- kede 3 MR aleti olduğunu öğreniyoruz. Kongre, ikinci günde Genetik ve Bi- yoteknoloji Enstitüsü’nde resmi açõlõşla devam etti. Kongre salonunda ilginç ve kaliteli sunuşlar yapõldõ. Ancak Kü- balõlarõn oluşturduğu dinleyicilerden belli başlõ bir soru ya da katkõ gelme- yişi dikkatimizi çekti. Davetli konuş- macõlar aramõzda soru soruyor ve ce- vaplõyorduk. Konuşmacõlar dõşõnda yabancõ kongre delegesi yoktu. DÜŞ KIRIKLIĞI Ben konuşmamõ ilk gün yaptõm, Doğrusu büyük emek verdiğim bu bildirinin ilgi ile karşõlanmasõnõ bek- lerdim. Aynõ duyguyu Ankara Hacet- tepe’den gelen ve kaliteli bildiriler sunan genç meslektaşlarõm Dr. Haluk Topaloğlu ve Dr. Beril Talim de ya- şadõlar. Bu durum bizde bir düş kõrõk- lõğõ yarattõ. Ama işte Küba’nõn gerçe- ği bunlardõ. Ben kendi hesabõma Kü- ba’ya gelmekle büyük bir deneyim ka- zandõğõmõ düşündüm. Amansõz bir ambargo ile bu ülkeyi kuşatmaya alan Amerika’nõn vatandaşõ bilim insanla- rõ kongre gerekçesi ile buraya gelmek için izin alabiliyorlar. Kübalõlarõn da Amerika’da akrabalarõ varsa oraya gi- debildiklerini öğrendim. 23’üncü cad- de üzerindeki eski Hilton, yeni Hava- na Libre otelini sõkça ziyaret ettik. Alt kattaki büyük salonda Castro’nun si- lah arkadaşlarõ ile buraya gelişi re- simlerle sergileniyordu. Güzel bir res- toran ve kafeteryasõ vardõ. Akşamlarõ çok defa orada yedik. Doğaldõr ki, alõş- veriş merkezlerine rastlamadõk. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2008 PAZAR 6 DİZİ PAZAR ORHAN BURSALI Kapitalist Komünistler Sanırsınız ki bunlar komünist. Komünist sözün ge- lişi. Sistemi değiştirmek istemeleri ve alternatif bir eko- nomik “ütopya” geliştirmek istedikleri için, tanıdık bir kavram olarak “komünist”i kullandık! Bunlar bugünkü kapitalist sistemin işleyişine ve mantığına karşı çıkıyorlar. Gerçi krizle birlikte kapitalist sistemin daha sağ- lıklı, daha adil, krizleri daha denetlenebilir, sürdürü- lebilir yeni bir yapı arayışları ve tartışmaları var. Fakat burada sözünü edeceklerimiz uzun za- mandır kapitalist sistem içinde yeni bir dünya ara- yışı içinde olanlar. Sürdürülebilir ekonomi, yerküre ve biyosfer için!.. Pek çok ülkenin yoksulluktan kurtu- lamama derdi de var... Bir süredir, bu Karşı (Anlayış Kültür) Sistem oluş- turma çabası içinde olanların görüşlerine, Cumhu- riyet Bilim ve Teknoloji dergimizde yer veriyoruz. Yer- küre ve ekonominin sürdürülemez bir duruma gel- diğine ilişkin “bilim-ekonomi” yazıları yayımlıyoruz. Yazılarda oklar, kapitalizme ve piyasa ekonomisine egemen olan “büyüme ekonomisi”ne yöneltiliyor. “Büyüme yoksa gelişme de yok. Büyümüyorsan ba- şarısızsın. Hem üretimini, hem kârını katlayacaksın. Bilanço grafikleri hep yukarıya doğru, üstelik rakip- lerinden daha çok çıkacak”. Piyasalara, şirketlere ve genel olarak sisteme ve siyasete egemen olan görüş bu! Tabii bütün bu ba- kış, dünyanın kaynaklarını tüketme ile ilgili!.. Bir örnek: Dünyada diyelim ki yılda 100 milyon ara- ba üretiliyor. Bu üretimi beş yılda 200 milyona çıkartır ve bu kadar da yeni müşteri yaratırsan büyük bir ba- şarı kaydediyorsun! Alkışlar, primler, zenginlikler sa- na! Ama çevrenin içine etmişsin; atmosfer, kentler, ya- şanır olmaktan çıkmış; bu kadar arabayla canlı ha- yatın bir arada bulunması olanaksızmış; benzin, fo- sil yakıtlar iklim “bozunumunu” (sistemik!) hızlandı- rıyormuş... “Büyüme ekonomisi”nin böyle dertleri yok. Amaç her bakımdan daha büyük ölçekli üretimler ve daha büyük tüketici kitlesi yaratmak, tüketim malının da- ha hızlı değişimini gerçekleştirmek. “Büyüme” odaklı bir ekonomik gelişmenin sürdü- rülemez olduğu görüşü, üstelik güçlü bir şekilde ka- nıtlanmış durumda. Bu hem krizlerle, hem çevrenin daha yaşanılmaz kılındığının ortaya çıkmasıyla ve üs- telik dünya iklimini de değiştirdiğinin gösterilmesiy- le!.. Büyüme ekonomisi 1900’lerden, yani Sanayi Dev- rimi (ve modernleşme) ile birlikte atağa kalktı! 1950- 2000 arası (ve sonrası) zirve yaptı! Nüfus, su kullanımı, motorlu taşıtlar, kâğıt kul- lanımı, okyanusların tükenişi, kuzey yarıküre or- talama sıcaklığı, karbondioksit yoğunluğu, gay- ri safi milli hasılalar, tropikal yağmur ormanları ve ormanlık alanların yitimi ve bütün bunlarla birlikte canlı türlerin yok oluşu inanılmaz derecede arttı! Şüphesiz, hayat standartları da! Ama ülkelerin bu “hayat standardı” için, piyasaya egemen olma, politik, kültür ve hegemonya yarışı ve rekabeti de yeryüzünde savaşları eksik etmedi! İki bü- yük savaş ve sonrasındaysa bitmek bilmez yerel, böl- gesel savaşlar! Ve dünyamızda insan türünün yoksulluk, açlık, has- talık içinde kıvranması, yok olup gitmesi! Paradoks yaşıyoruz: Yüksek hayat standardı, yok oluşlarla birlikte gelişiyor! Sonuçları, hayat standar- dını da yok edecek bir eğilim taşıyor! Bütün bunlar yeryüzünde sürdürülebilir bir yaşam olanağının, kapitalizmin bu yapısı içinde mümkün ol- madığının kanıtları! Burada sorun, herkes için iyi bir hayat standardı- nın nasıl sağlanacağı ve korunacağı ile ilgilidir! Şüphesiz bilim ve teknoloji, ekonomiye kazandır- dığı yeni üretim yöntemleri, buluşları ile insanlığın ge- nel hayat standardının yükselmesinde ana faktör ol- du! Bilim ve ürettiği teknoloji, toplum ve iktidar yapı- larında da önemli değişikliklere neden oldu ve olu- yor; herkesi demokrasiye katıyor vb. “Küçük bir köy olmak”, iyi bir şeydir! Ama ekonominin sürdürülemez yapısını, savaşla- rı, hegemonya yarışını, iklim değişimini, geniş ölçekli yoksulluğu önleyemiyor. Çünkü bu son saydıklarımız siyasal yapı, siyasal karar mekanizması, yeni bir insancıl ve yerkürecil sistem kurmakla ilgili sorunlardır. Peki bunlar kim? Yani “kapitalist komünistler” diye sıfat uydurdu- gumuz insanlar... Ve ütopyaları ne? BİTTİ Yurtdõşõna doktor ihraç eden ülkede eğitim gibi sağlõk da ücretsiz veriliyor Küba’da sağlõk çok iyi Türk işçilere rastladõk otelimizde. Küba’da adanõn doğusunda Mua’da linyit maden ocaklarõnda çalõşõyorlarmõş. Bir Kana- dalõ firma (Intexa) Türki- ye’den taşeron bir firma (teknokom) ile işbirliği yapõyor. Ama krizden do- layõ bu faaliyet durmuş, işçiler yurda dönüyorlardõ. Onlar da ülkedeki yaşam zorluklarõndan söz ettiler ama müzikten ve danstan hiç vazgeçmediklerini ila- ve ettiler. DEKOLTE GİYİMLİ İRANLILAR Otelimizde açõk saçõk, dekolte giyimli İranlõlarla karşõlaştõk. Bize çok ilgi gösterdiler. “İran’da ya- şam nasıl” diye sorduk, “Keşke bizim de bir Ata- türkümüz olsaydı” dedi- ler. “Musaddõk kalsaydı, Rõza Pehlevi var olsaydı” diye eklediler. Küba’da bir Atatürk büstünün var olduğu bili- niyor. Devrimci bir lider kimliği ile duruyor orada. Bizim soldan dönüp Cum- huriyet devrimlerini kü- çümseyen entellerimizin kulaklarõ çõnlasõn. Küba dayanõyor. Am- bargo baskõsõ altõnda ya- şam savaşõ veriyor. Bugü- nün dünyasõnda destek çok yetersiz. Chavez, Bo- livya Cumhurbaşkanõ Mo- rales ilgisiz değil elbette, Venezüella doktor alõyor petrol veriyor. Çin cumhurbaşkanõ ya- kõnda ülkeyi ziyaret etti. Obama’nõn durumu değiş- tireceğine inananlar var. Buna hiç inanmayanlarla birlikte. Ü nlü Amerikalõ romancõ Ernest He- mingway 7 yõl Küba’da yaşamõş ve İhtiyar Balõkçõ’yõ burada yaz- mõş. Old Town’da Hemingway’in yaşadõ- ğõ binada şimdi ünlü bir restoran var. Ora- da bir öğlen yemeği yedik. Küba’da mü- ziksiz bir yer yok. Her yerde, her köşede canlõ müzik ve dans. Orada da bir üçlü gü- zel bir müzik yapõyordu. Bizim masaya da geldiler ve ne istediğimizi sordular. “Co- mandante Che Guavera” dedim. Müzik yapanlar çok zaman geçmeden para toplu- yorlar, bu her yerde böyle. Müzik her za- man ve her yerde. Küba’da dikkat çeken bir özellik hiçbir şiddet gösterisine tanõk olmuyorsunuz. Kavga eden, tartõşan, gerginlik yaratan, yüksek sesle konuşana rastlamõyorsunuz. Sükûnet var, peso istiyorlar ama izleni- mim o ki aldatma yok. Taksi şoförü hile- kârlõk yapmõyor, fazla para istemiyor. Gündüz yerine gece tarifesini açmõyor. Yalnõz Küba’da “Biz emperyalizme, ka- pitalizme karşı onurluca direniyoruz ve bununla övünüyoruz” diyen insanlara rastlamadõm. Bu benim bir beklentimdi. Kuşkusuz Küba’da böyle insanlar vardõr. Biz onlarla beraber olamadõk. Revolusyon Müzesi’ni gezdik. Uzun yõllar süren ba- ğõmsõzlõk savaşlarõnõn, çekilen acõlarõn, baskõlarõn, sömürünün hikâyesi resimler eşliğinde sergileniyor orada. Küba tarihi ile de tanışı- yorsunuz. Çok güzel, geniş, ferah yapılarda Güzel Sa- natlar ve Küba Sanatları müzelerini gezdik. Burada İsa’nın sünneti konulu bir resme ilk kez rastladım. Yu- karıda sözünü ettim. Tiyat- ro binasında Carmen ope- rası vardı, onu görmek iste- dik. Acaba Küba’da Car- men nasıl sunuluyordu. İz- lediğimiz Carmen müziği ile nefis bir flamenko idi. Gü- ney İspanya’da, Andalu- zia’da gördüğümüzden çok daha etkileyici idi, bu göste- ri. Sokaklarda benim yaşım- dakilerin çocukluğumuzda gördüğümüz 50’lili yıllar- dan kalma eski model ara- balar var. Oldsmobil, Bu- ick, Chevrolet ve benzerleri. Bunlar devrim öncesinden kalan arabalar, şimdi ula- şımda kullanılıyor. Bir de çok şirin küçücük Coco tak- siler var. Arabalar ait ol- dukları yere göre değişik renkte plakalar taşıyorlar, resmi olanlar kırmızı, özel olanlar sarı gibi. Yeni ara- balar az da olsa var, tabii onlar resmi arabalar. SOKAKLARDA KLASİK OTOMOBİLLER K üba’nõn sağlõk göstergeleri çok iyi. Çocuk ölümleri, açtõklarõ sağlõk istasyonlarõ ve aşõ- lama ile belirgin bir şekilde azalmõş. Çok sayõda doktor yetiştiriyorlar. 70 bin doktor olduğu söylendi bize. Ama çok sayõda doktor ihraç ediyorlar. 18 bin doktor Venezüella’da. Öteki Güney Amerika ülkelerinde ve Afrika’da da binlerce Kübalõ doktor var. 9 yõl eğitim zorunlu. Sağlõk gibi eğitim de elbette ücretsiz. Küba’da Türk işçiler Puro Küba’nın baş- lıca ihracat ürünle- rinden. Onun fabri- kasına götürdüler bi- zi. Tanesi 20 dolara kadar purolar gör- dük, ben onlardan alamadım ama arka- larına geçip fotoğraf çektirdim. Fiyatı uy- gun olanlardan dost- lar için bir miktar al- dım. Çok daha paha- lıları varmış. Puro fabrikasında bir de çeşitli rom şişeleri vardı. Küba’nın en ünlü içkisi Mojito da onunla yapılıyor. P U R O V E R O M Küba’da sokak gösteri- leri büyük ilgi görüyor. Göktürk’te karar haftaya ANKARA (ANKA) - AKP hükümeti ile askerlerin farklõ tercihleri nedeniyle uzun bir süredir yõlan hikâyesine dönen Göktürk Uydu Projesi’nde nihai kararõn önümüzdeki hafta çõkmasõ bekleniyor. Proje için önümüzdeki hafta Savunma Sanayi İcra Komitesi 18 Aralõk Perşembe günü Ankara’da toplanacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ ve Milli Savunma Bakanõ Vecdi Gönül’den oluşan Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin uydu konusunda nihai karara varmalarõ bekleniyor. 1 metrenin altõndaki nesnelerin hareketlerini rapor edebilecek kabiliyette olacak ve sõnõrdan terörist geçişlerinin engellenmesi noktasõnda fayda sağlayacak uydunun uzaya fõrlatõlmasõ gecikmeler nedeniyle 2011 yõlõna kaydõrõlmõştõ. Erdoğan 2008 yıllığında BERLİN (AA) - Almanya’nõn önde gelen gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung, ek şeklinde yayõmladõğõ 2008 yõllõğõnda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn bu yõl Almanya’ya yaptõğõ ziyaretlere de fotoğraflarla yer verdi. Başbakan Erdoğan’õn, bu yõlki ilk Almanya ziyaretini, 9 Türk’ün bir yangõnda hayatõnõ kaybettiği Ludwigshafen kentine 8 Şubat’ta yaptõğõ hatõrlatõlan yõllõkta, yangõnõn sebebiyle ilgili çok spekülasyon yapõlmasõna rağmen, Erdoğan’õn vatandaşlarõ sükûnete çağõrdõğõna işaret edildi. Yõllõğõn iç sayfalarõnda Erdoğan’õn 13 Mart’ta da Türklere hitaben bir konuşma yapmak amacõyla Köln kentine gittiği ve bu vesileyle Almanya Başbakanõ Angela Merkel’in de bu tür konuşmalar yapabileceği fikrini ortaya attõğõ belirtildi. Beyaz Hoca’dan seçimlere takip ANKARA (ANKA) - İlahiyat Profesörü Zekeriya Beyaz, yerel seçimleri yakõn takibe aldõ. Seçmen kütüklerinde tehlikeli hileler yapõldõğõnõ savunarak seçmenleri uyaran Beyaz, “Eğer Türkiye 29 Mart 2009 yerel seçimlerine şu andaki yeni seçmen kütükleri ile girerse, hiç şüpheniz olmasõn ülkede çok kötü ve de çok tehlikeli olaylar olacaktõr. Seçimler için ya yeni düzenlemeler yapõlmalõ ya da seçimler boykot edilmelidir” dedi. Yaşaroğlu’na ödül İstanbul Haber Servisi - İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Vakfõ Turizm Eğitimi Bölüm Başkanõ Şaban Ali Yaşaroğlu’na, Bursa Gökdere Rotary Kulübü’nce “Meslek Onur Ödülü” verildi. Bursa’da gerçekleştirilen törende, Yaşaroğlu ödülünü Rotary International Ege Bölge Governörü Mehmet İyigüllü’den aldõ. İyigüllü Yaşaroğlu’na, “Mesleğinizde gösterdiğiniz başarõlõ çalõşmalarõnõz ve topluma yetiştirdiğiniz binlerce öğrenciye verdiğiniz değerli hizmetler için sizi kutlarõz” dedi. AHMET ŞEFİK TRABZON - Trabzon Emniyet Müdürlüğü ekip- lerince önceki gün, beş ayrõ noktaya aynõ anda yapõlan operasyonda ele geçirilen el bombalarõ araştõrõlõyor. Trabzon Valisi Nuri Okutan, Er- genekon yapõlanmasõ dahil her türlü olasõlõğõn göz önünde bulundurulduğunu açõkladõ. Trabzon kent merkezindeki operasyonda, bir evde sekiz adet Alman yapõmõ ve parça et- kili el bombasõ ele geçirilirken, Yomra ilçesin- de başka bir evde bir Kalaşnikof piyade tüfeği, bir el bombasõ, üç şarşör, 360 mermi, 7.65 ta- banca, tabancaya ait sekiz mermi toprağa gö- mülü olarak bulundu. Bombalarõn Alman menşeili savunma tipi parça tesirli olduğu be- lirlendi. Operasyonlar sõrasõnda gözaltõna alõ- nan dört kişinin ilk sorgulamalarõnda, çeşitli kentlerde etkinlik gösteren organize bir suç ör- gütü ile bağlantõsõ üzerinde durulduğu öğrenil- di. Zanlõlarõn sorgusu için ek gözaltõ süresinin alõndõğõ, ele geçirilen silahlarõn balistik incele- mesinin yapõldõğõ belirtildi. Trabzon Valisi Okutan, operasyonun Ergenekon davasõyla bağlantõlõ olup olmadõğõ sorusuna, “Bu konu da araştırılıyor” karşõlõğõnõ verdi. Okutan, “Yakalanan şahısların hiçbiri kamu görev- lisi değil, serbest meslek mensupları” dedi. Müzik her zaman her yerde KÜBA’DA İLK BATILI GAZETECİ BİR TÜRK’TÜ Yõllarõn gazetecisi, son zamanlarda yayõmladõğõ kitaplarla da tanõnan Orhan Karaveli anlatmõştõ: ... Dõş politika yazarõ olduğum Vatan gazetesi adõna ve beş ay kalmak üzere 1959 yazõnda Amerika’ya gitmiştim. Başbakan Menderes’in ve Sovyet lideri Kruşçev’in bu ülkeye yapacaklarõ gezi- leri gazetem adõna izleyecek, bu arada Kü- ba’ya da giderek Amerika’nõn kuklasõ dik- tatör Fulgencia Batista’yõ deviren Fidel Castro ve arkadaşlarõyla görüşmeye ça- lõşacaktõm. Ne var ki, o tarihlerde Ame- rika-Küba ilişkileri kopma noktasõnday- dõ ve Havana tek bir Batõlõ gazeteciyi bi- le ülkesine sokmuyordu. Washington’õn bir punduna getirip ‘sakallı ihtilalcileri’ devirmesi Amerikalõlara göre gün mese- lesi idi. Zaten, Küba’nõn önemli bir bö- lümü -şimdi de olduğu gibi- Ameri- ka’nõn elindeydi... ... Gene de New York’taki Küba Kon- solosluğu’na gittim. Genç başkonsolos ve yardõmcõlarõ kentin gökdelenlerinden bi- rindeki mütevazõ dairelerinde çalõşõyordu. Vize almak istediğimi öğrenince ‘Batılı gazetecilere vize vermediğimizi bilmi- yor musunuz?..’ dediler. ‘Batılıyım ama Türküm,’ dedim. ‘Atatürk’ün Tür- kiyesi’nden geliyorum ve devriminizi yerinde incelemek istiyorum.’ Birden havalarõ değişti. Kahve ikram et- tiler. Yaktõğõm ucuz ‘sigarillo’yu görünce de ‘Lütfen söndürün onu!..’ diye gü- lümseyerek kocaman bir Havana purosu getirdiler... ‘Başkentimize bir sora- lım!..’ demeleri üzerine pasaportumu bõ- rakarak ayrõldõm. Çok sõcak insanlardõ ama doğrusu pek umudum yoktu... Gün bitip de Colombiya Üniversitesi Tarih Bölümü’nün konuğu olduğum baş- kanõ Prof. Garraty’nin Massachusett’teki ‘rezidans’õna döndüğümde beni bir sürp- riz bekliyordu. Kalabalõk ailenin tamamõ hayret içindeydi. Küba Konsoloslu- ğu’ndan arayarak vizemin hazõr olduğu- nu ve ‘Başkan Fidel’in beni Hava- na’da beklediğini’ bildirmişlerdi. Ata- türk’ün gizemli adõ sanõrõm bir mucize da- ha yaratmõştõ. Küba’ya giren ilk Batõlõ ga- zeteci oluyordum. Gazetemin Genel Ya- yõn Yönetmeni Naim Tirali’ye hemen bir telgraf çektim. Menderes de Kruşçev de ikinci plana düşmüştü. ‘Sakallı İhtilalciler Memleketinde’ başlõklõ dizimi birkaç güne kadar gönderecektim... El bombalarõ araştõrõlõyor TRABZON’DA OPERASYON obursali@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear