26 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 14 ARALIK 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Ömer Karabey: “Çarşaf açılımı için Deniz Baykal’a bir önerim var: Jet ski kullanan cüppeli Ahmet hoca ve takımını unutmasın!” Faruk Çelik: “İşçi çıkaran haindir!” Ya işyerlerini yabancılara satan! Hokus Zekai Buluç: “Kişi başına düşen ulusal geliri yüksek göstermek için okus-pokusla öldürülenler, seçmen listeleri ile diriltiliyor!” Oksford Erol Barutçugil: “YÖK Başkanı Şırnak’a Boğaziçi Üniversitesi, Hakkâri’ye Orta Doğu Teknik Üniversitesi kuracakmış. Eli değmişken Urfa’ya da Oksford kursun bari!” Polis A. Tarık Emre: “Türkiye’de eceli gelen vatandaş, polise kimlik sorarmış!” YağmurDeniz Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Hükümetin önlem paketi yılan hikâyesine döndü. Boş ver, Noel Baba getirir nasıl olsa bir paket! Seçmen sayısındaki artış daha da fazla! SEÇMEN sayısının bir yılda 6 milyon artması üzerine Kaya Çetin başka bir hesapla konuyu yorumluyor: “Her seçim bölgesinde seçmen kütüklerinde adları bulunmayan 100 binlerce seçmen olduğunu da düşünürsek demek ki artış gerçekte 7–8 milyon. Yıllar önce ölmüş bebeklerin, insanların seçmen listelerinde adlarının olması ise devede kulak, işin aslı başka: Sola oy verecek 100 binlerce seçmen liste dışında bırakılırken, 3- 4 milyon seçmen en az iki sandıkta birden oy kullanacak; bu kez seçim boyası da yok. Olayın aslı faslı budur. Nüfus müdürlükleriyle kaymakamlıklar arasında koşturup kayıt olmaya çalışan insanlar arasında bir tane bile türbanlı, çarşaflı kadın, çember sakallı erkek yoktu. Bunun bir anlamı yok mu? Bunların hesabını soracak siyasetçi ise şu işe bakın ki çarşaflamayı sürdürüyor ve ‘alışacaksınız’ diye parmak sallıyordu! Bu arada seçmen listelerinin hazırlanması görevi İçişleri Bakanlığı’na verilerek bir bakıma yürütmenin emrine giren Yüksek Seçim Kurulu da ‘Bize kimse itiraz etmedi’ diyordu.” - Obama, ABD’nin imajını düzeltecekmiş... “Nereyi işgal edecek acaba!” MEYDANLARA çıkıp da “Komşusu açken tok yatanlar, bizden değildir” diyenlerin milletin aç durumuna bakıp biraz olsun vicdanlarının sızlayıp sızlamadığını sorgulayarak söze giriyor Reşit Çağın: “Emperyalizmin desteği, sağ ve sol partilerin ahmaklığı, şaibeli seçim sonuçları gibi etkenlerle hayal bile edemeyecekleri iktidar nimetine kavuştuktan sonra, inanılmaz bir görgüsüzlükle edindikleri villalar, cipler, milyon dolarlardan konuşurken, milyonlarca işsiz ve yoksul, akşam ne yiyeceğini, kirayı nasıl ödeyeceğini kara kara düşünüyor, okula giden çocuğuna harçlık veremiyor. Her çocuk, iktidar kodamanlarının tosunları gibi şanslı değil tabii ki! Onların komşuları da, kurtarılmış tesettür sitelerinde ‘yağma hasanın böreği’ni ziftlendikleri için aç değil! Dolayısıyla komşusu açken tok yatan yok! Ayrıca, karılarının tek teli gözükmüyor, kadın eli sıkılmıyor, göstermelik ibadetler yapılıyor, zinadan talana, zulümden yalana kadar her türlü günahın affı için de Umre’ye gidiliyor. Daha ne olsun? Diğer taraftan, bu güruh hak edilmemiş zenginlikleriyle öylesine çıldırmış haldeler ki, on beş yaşındakilerle bile tatmin olmayıp, etlerini satın alacakları çocukların yaşlarını yasayla on dörde düşürmek istiyorlar! Toplumda din kutsalımızı böylesine ayağa düşürmekle kalmayıp başka kötülüklere imza atmaktan çekinmiyorlar. Daha fazla demokrasi diyerek ayrıcalıklı bir toplum yaratılıp bölünmenin altyapısı hazırlanıyor. Ekonomiden eğitime, yargıdan güvenliğe, sağlıktan çevreye kadar uzun yıllar giderilemeyecek bu tahribatın günahıyla bir an evvel kaçıp gitmek yerine, seçmen sayısıyla oynanıyor, bilgisayar hilelerinden medet umuluyor. Soygunu ve ihaneti sürdürmenin planları yapılıyor. Şunu merak ediyoruz. Haydi, diyelim ki işbirlikçiler süpürülmemek için emredileni yapıyorlar. Ya muhalefet! Acaba onlarda mı, ‘Çözüm üretmeyin, salıdan salıya boş boş konuşun, toplumdan uzak yaşayın, gençleri, bilgili, namuslu ve yurtsever aydınları dışlayın, istenmediğinizi bile bile gitmeyip partinin ve ülkenin önünü tıkayın, sıkıştığında iktidara destek olun ama seçenek olmayın ki toplum dincilere mahkûm olsun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesi sürsün’ diye emperyalistlerden emir alıp, fonlanıyorlar mı? Manzara-umumiye sanki onu gösteriyor da!” Manzara PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bir Başka Ülke 16 yaşındaki Aleksis Grigoropulos’un 6 Aralık günü Atina’da bir polis kurşunuyla yaşamını yitir- mesinden bu yana Yunanistan’da olaylar hız kes- meden sürüyor. Televizyon ekranlarından izliyoruz; gençler polisle çatışıyor, otomobiller, mağazalar, bankalar ateşe veriliyor, devlet daireleri basılıyor. Olaylar, “Çocuklar, bu kadarı da hoş değil!” nokta- sını çoktan aşmış, nasıl davranacağını bilemeyen Başbakan Kostas Karamanlis’in koltuğu sallanı- yor. Orası “başka” bir ülke olsa hükümet de, güven- lik güçleri de ne yapacaklarını bilirler; sis bombası, biber gazı, tazyikli su bir yana polis “orantılı güç kul- lanma çerçevesinde” karşı saldırıya geçer. Tekme tokat birkaç yüzünü toparlar; yetmiyor mu, havaya ateş eder, o da yetmezse üçünü beşini topuğun- dan vurur, ha bu arada bir ikisi de kurşunu topuğu yerine yanlışlıkla sırtından yemiştir. Olsun! Önemli olan düzenin tesisi, ortalığın yeniden süt-limana dönüştürülmesi değil midir? O “başka” ülkede “düzen”, insan hayatından çok daha önemlidir. O “başka” ülkede “düzenin selameti” için insan- lar “dur” uyarısına uymadıkları için kurşunlanabilir- ler, işkencede öldürülebilirler. Hele kurşunlananlar, öldürülenler genç iseler, bu, toplumda önemli bir tepkiye yol açmaz. Çünkü o “başka” ülkede toplumun yetişkinlerinin ömürleri gençleri doğru yola getirmek, düzene yararlı birey- ler olarak yetiştirmek, kendilerine benzetmek için geçmiştir. O “başka” ülkede yetişkin insanların büyük ço- ğunluğu düzenden hoşnut değildir aslında, fakat belki gen bilimcilerinin çözebilecekleri bir inatla as- lında hoşnut olmadıkları düzeni ayakta tutmak için hayat boyu çırpınırlar. O “başka” ülkede, diyelim faşist bir darbe ger- çekleşti, yetişkinler sorup sorgulamadan darbeci- lere alkış tutup onları kahramanlaştırırlar. Hayat ve hayata bakış Yunanistan’daki gibi de- ğildir o “başka” ülkede. Orada darbeciler yargılanıp yaşam boyu hapis cezasına çarptırılırken o “başka” ülkenin darbecileri toplum içinde umur görürler. Hayata bakışın o “başka” ülkedekinden farklı ol- duğu ülkelerde hayatın savunulması da doğal ki farklı olacaktır. Sözgelimi, Almanya’da 1960’lı yıl- lara damgasını vuran gençlik hareketleri zamanın İran Şahı Rıza Pehlevi’nin 2 Haziran 1967 günü Berlin’i ziyareti sırasında düzenlenen protesto gös- terilerinde Benno Ohnesorg adında bir öğrencinin polis kurşunuyla vurulması üzerine başlamıştır. Bu- gün Berlin Operası’na giden müzikseverler ünlü heykeltıraş Alfred Hrdlicka’nın Ohnesorg’un anı- sına yaptığı “Göstericinin Ölümü” adlı yapıtının önünden geçerek girerler o görkemli yapıya. Yukarıda Yunanistan Başbakanı Kostas Kara- manlis’in bir haftadır süren olaylar karşısında ne yapacağını bilemediğini yazmıştım. Haksız da de- ğildir, çünkü babası Konstantin Karamanlis’in 1963 yılında başbakanlıktan istifa ederek gönüllü sürgün olarak 1974 yılına kadar yaşayacağı Paris’e yerleşmesinin nedeni de komünist milletvekili Gre- goris Lambrakis’in bir gösteri sırasında linç edilip beş gün sonra, 27 Mayıs 1963’te yaşamını yitirme- siydi. Bu cinayete ilişkin Vassilis Vassilikos’un yaz- dığı “Z” romanını ve ünlü yönetmen Costa Gav- ras’ın bu romandan sinemaya uyarladığı “Z” filmi- ni anımsayanlar hiç de az değildir Cumhuriyet okur- ları arasında. O “başka” ülkede de bir zamanlar insan yaşamı- na büyük değer verilirmiş; polis kurşunuyla ölen gösterici gençlerin heykelleri, büstleri yapılır, alan- lara, caddelere konurmuş. İnsanlar onların adlarını saygıyla anarlarmış. Sonra bir zaman gelmiş, yasak ölümler, yasak ölümleri izlemiş, insanlar ölümleri kanıksar olmuş- lar, aldırmazlaşıp suskunlaşmışlar. O eski heykel- ler de kaldırılmış yerlerinden. İşte o zaman o “başka” ülke, “bir başka memle- ket” olmuş, şarkılardaki gibi. “Meslek odalarına teşekkür- ler... Eğer şu ayrıcalıklı imar izinlerine dava açmasalardı, top- lum çıkarlarına aykırı, uygunsuz yapılaşmalar daha da artacaktı. Hem kalkınmayı engelleyen yağ- maya, hem de adaletsiz rantlara engel oldukları için şükran borç- luyuz. İyi ki varlar...” Bunlarõ kim mi söylüyor? Ne yazõk ki “kalkınma” ve “adalet”in Başbakanõ değil… Turgut Cansever’e ödül verir- ken, “şehircilikte ve mimaride özensiz ve kişiliksiz uygulama- lar”dan yakõnan Cumhurbaşkanõ da değil. Hele hele, “âşığım” dedikleri kentlerini rant yapõlaşmasõyla ber- bat eden belediye başkanlarõ ise hiç değil... Açõkçasõ hiç kimseye ait değil; sadece bir hayal... Çağdaş uygarlõğõ hedefleyen, bilime saygõlõ bir hukuk devletin- de, böyle konuşabilecek yönetici- lerin hayali.. gerçekleşir mi dersi- niz? “İde”siz insan olmaz Bayram öncesi konuşmasõnda, mimar ve mühendislerimiz için “Bazı şeyler yapılmasın diye da- va açıyorlar; yaklaşımları ideo- lojik...” diyen Başbakan’a yanõt ve- rilmesinden yana değildim. Çünkü “ide” aslõnda “fikir” de- mek... Meslek insanlarõna “neden fikriniz var” denilmesine, ancak “hayret” edilebilir. “Meslekleri- ne yakıştırmadıkları” uygula- malarda adalete sõğõnmalarõna kõ- zõlmasõna da en efendice yanõt “susmak” değil midir? Ancak mimarlarõmõz, plancõla- rõmõz dayanamadõlar; meslekî so- rumluluklarõyla “kente, halka ve ülkeye zararlı uygulamalar”a karşõ hukuksal mücadelelerini sür- düreceklerini açõkladõlar... Elbette sürdürecekler... Başbakan’õn hatõrõna, aklõn ve bi- limin asla kabul etmediği projele- ri alkõşlamaya kalkarlarsa, anaya- sadaki tanõmla “kamu yararına çalışan meslek kuruluşu” olabi- lirler mi? Yani odalar, siyasilerin keyfi ve bilim dõşõ uygulamalarõnõ ideolojik olarak değil, “anayasal görev”le- ri gereği yargõ yoluyla durdurma- ya çalõşõyorlar. Mahkemeler de aynõ yönetimlerin hukuka aykõrõ “imar ulufeleri”ni, anayasal ilke- lerle çeliştiği için durduruyorlar... Yoksa anayasa da mõ “ideolo- jik”? “Zihniyet”ler farklı Oysa Başbakan aynõ konuşma- sõnda kendi “ideolojik yapı”sõnõ da sergilemiş; doğrusu iyi de etmiş. Demek ki bir “fikri” var ve bu ül- kenin mimarlarõyla, mühendisle- riyle “fikir ayrılığı” içinde... Gerçi o fikir yerine “zihniyet” diyor; olsun... Böylece hiç değilse tartõşmaya değer bir durum da or- taya çõkõyor. Melih Gökçek’in Ankara’yõ de- lik deşik ettiği kent içi alt geçitle- re dava açõlmasõnõ şöyle tanõmlõyor: “Hâlâ bu sol zihniyet, katlı köp- rülü kavşak zihniyetine karşı...” (Milliyet, 01.12.2008) Evet, kent içi “katlı köprülü kavşak”lar bir “zihniyet”in ürü- nüdür... Ulaşõmda otomobilin özen- dirilmesi; bu uğurda kentin mima- rî ve kültür topoğrafyasõnõn pa- ramparça edilmesi; caddelerin ve sokaklarõn viyadüklere dönüştü- rülmesi… Bütün bunlar “toplum- cu”luk yerine “bireysel”liği önem- seyen “tüketim zihniyeti”nin ürü- nü değil midir? Buna karşõn kentin ve ulaşõmõn insana göre planlanmasõnõ öngören uluslararasõ belgeler ise “sol zih- niyet”li olmadõklarõ gibi, aynõ ilkeyi en fazla benimseyen AB de “sol- cu” bir kuruluş değil ki... Bence Başbakan’a kendisini pek seven şu Avrupalõ dostlarõ da yanõt vermeli; örneğin Berlusconi; İtal- ya’daki otomobili dõşlayan “Yavaş Şehir” hareketini “kanka”sõna da anlatarak “Ama Tayyip Bey, mi- marlarınız haklı, biraz da artık kenti düşünün...” diyemez mi?.. Peki, bu davalarla hangi projeler durduruldu; Başbakan’õn “Bazı şeyler yapılmasın diye dava açı- yorlar...” diyerek, mahkemeleri bile karşõsõna alacak kadar “sa- vundu”ğu o hukuka aykõrõ uygu- lamalar neler? Yanõtõ meslek odalarõnõn internet sitelerinde... Yargõnõn durdurduğu her bir uygulamanõn kente, çevre- ye ve topluma vereceği zararlara bakõn, eminim ki siz de şunu söy- leyeceksiniz: “İyi ki varsınız...” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 14 Aralık Jet SESSİZ SEDASIZ (!) ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘İyi ki Varsõnõz...’ ekinci@cumhuriyet.com.tr Dubai Kralı’nın İstanbul’daki “adalet” ve “kalkınma” projesi! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Yaşamöykü- sü. 2/ Amaç... Bir elektroliz aygõtõndaki ar- tõ kutup. 3/ At tüyünün rengi... “Aşağõlõk kim- seler” anlamõn- da eski sözcük. 4/ Öğütülmüş tahõl... Uyuştu- rucu maddenin etkisinde olma, keyif hali. 5/ Birini aldat- mak için yapõlan dü- zen... Hint inanõşõnda aşk tanrõsõ. 6/ Balõk avlamakta kullanõlan araç... Yüz metrekare değerinde yüzey öl- çüsü birimi. 7/ Muğ- la-Marmaris karayo- lunda, çok güzel bir panoramaya sahip olan dağ geçidi... Renk renk par- lak tüyleri olan, iri gövdeli bir papağan. 8/ Halk ede- biyatõnda uyağa verilen ad... İyi huylu kimse. 9/ Gü- zel yazõ yazma sanatõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eskiden uğur getirmesi için mektup zarflarõnõn üzerine yazõlan sözcük... Uyanõk, gözü açõk. 2/ Dü- şünülenin tersini söyleyerek yapõlan ince alay... Avuç içi. 3/ Giysi kolu... Bir dernek ya da kurulu- şun üyelerinin buluşmasõ için ayrõlmõş yer. 4/ İlkel bir silah... Buluşma, kavuşma. 5/ Rütbesiz asker... Türkiye’nin plaka imi. 6/ Karahindibanõn sebze ola- rak yenen yapraklarõ... Siper, hendek. 7/ Bir fasulye cinsi... Kõrsal kesimde büyük topraklarõ olan, güç- lü ve varlõklõ kimse. 8/ Belirli bir iş için ayrõlan pa- ra... Herkesçe bilinen, tanõnan. 9/ İtici neden, gü- dü... Yeryüzü parçasõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 P İ R T İ K E A E D A Y A T I R R O K F O R R A E L A D I R L M S L O A K I E K E F A D İ K Ç E R N O B İ L F U A R K E S C E M M U A R E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear