Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2008 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Bülent Tanör’ü
Anarken...
Bülent Tanör’ün aramızdan ayrıldığı tarihe, 28 Ka-
sım 2002’ye dikkat ettiğimde farkına varıyorum: Hız-
la geçmiş zaman...
Dün gibi acı!..
Arkasında bıraktığı fikri miras da tazeliğini sür-
dürüyor: Anayasa kültürümüzde derinliğine kök-
leşmiş. Ele aldığı konular da öylesine işlenmiş ki, iç-
lerinde güncel bir mesaj yanı başımızda duruyor.
Yeni bir kitabı da bunu gösteriyor...
Cumhuriyet gazetesi, 1976-1977 Yunus Nadi Ya-
rışması’nın konusunu, “Anayasal Gelişmeler” olarak
belirtmişti: Ya belli bir dönem ya da belirli bir ana-
yasal kurum incelenecekti; veya 100 yıllık anayasal
gelişmelerimize toplu bir bakış olacaktı.
Bülent Tanör, bu yarışmaya katılmış ve ikinci tür-
den bir inceleme yapmıştı: “Anayasal Gelişme Tez-
leri” adını verdiği çalışma, onun ölümünden 6 yıl son-
ra, Yapı Kredi Yayınları’nda önümüzde.
Bu “döküm”, ilginç, özgün ve öğreticidir.
Tanör, çağdaş tarihimizde, dört anayasal geliş-
me tezi tespit ediyor: Bunlar da Kemalist, gelenekçi-
İslamcı, popülist ve sosyalist anayasal gelişme tez-
leridir.
1. Kemalist anayasal tezler, şu üç hedefte özet-
lenmiştir: a) Türkiye’yi ulusal bir devlet-millet yap-
mak; b) Laik cumhuriyeti kurmak ve her türlü iç ve
dış etkilere karşı korumak; c) Siyasal-ekonomik-
kültürel bağımsızlığı kurmak ve korumak.
Kemalist anayasal tezler, Aydınlanma çığırıyla iç
içe, siyasal bilim ve anayasa hukuku doktrinimizde
önemli bir yer tutarlar. Zaman içinde önemli de-
ğişmelere uğramış bu gelişmeler, Kemalizmin yük-
seliş dönemi, gerileme dönemi ve yeniden canlan-
ma döneminde özellikler taşır.
2. Gelenekçi-İslamcı tezlerin tarihsel bağları ve
özellikleri olsa da, nasıl Kemalist anayasal tez ken-
dinden önceki feodal kamu hukukuna bir tepkiyi di-
le getirdiyse, Cumhuriyet sonrası gelenekçi-İslam-
cı anayasal tezler de, aslında Kemalizme karşı bir
tepkiyi temsil ederler. Kemalizm hayranlığından İs-
lamcı-gelenekçi tezlerin savunuculuğuna savrulmuş
olan Ali Fuat Başgil’den başlayarak...
3. Popülist anayasal gelişme tezlerinin birleştiri-
ci noktası siyasal ve anayasal gelişmelerimizi, “bü-
rokrasi” adını verdikleri bir tabaka ya da “sınıf” ile
“halk” adını verdikleri kesim arasındaki “çelişki”yle
açıklamalarıdır. Bu şemada, “egemen” ve “ezen” ro-
lünü oynayan bürokrasidir.
4. Türkiye’nin siyasal ve anayasal gelişmeleriyle
ilgili sosyalist tarih teziyse oluşumunu tamamlamış
sayılamaz. Ancak, şimdiden bu yolda birtakım te-
meller atılmış, sosyalist açıdan anayasal gelişme tah-
lilleri ortaya çıkmıştır.
Tanör, eserinin sonunda, anayasal gelişme tez-
lerinin dökümünün yanı sıra, önemli eleştirilere de
yer verir.
Kemalist anayasal tezlerin evrimi, Türkiye’deki ulu-
sal burjuva devrimci hareketin yükselme, gerileme
ve yeniden canlanma dönemleriyle yakından ilgili-
dir; “uluslaşma” ile “Batılılaşma” arasında gidip gel-
miştir. Ancak, bütün Kemalist anayasal tezlerin or-
tak yönü de, Kemalizmin ve Kemalist dönem ana-
yasal gelişmelerimizin sınıfsal anlamını, burjuva
niteliğini görmemektir. Bu yüzden, bu tezlerde
ulusal (antiemperyalist) ve demokratik (antifeodal)
yönlerinin gösterilmesine karşılık, emekçi halk kit-
leleri üzerindeki baskıcı yanı göz ardı edilmektedir.
Öte yandan, gelenekçi-İslamcı anayasal gelişme
tezleriyse, gerileyen ve yok olmaya mahkûm bir sı-
nıfın (feodalitenin) ideolojik savunma hareketinin bir
parçası durumundadır. Bunların tepeden tırnağa
“reddiyeci” oluşları bu yüzdendir.
Popülist anayasal gelişme tezlerine gelince, bun-
ların ayırt edici ve ortak yanı “inkârcılık”tır.
Sosyalist anayasal gelişme teziyse, anayasal
gelişmelerimizin itici gücünü, sınıf mücadelesi ya-
sasını Türkiye’ye özgü biçimleri açısından kavrayan
tezdir.
Son olarak, Bülent Tanör yaşasaydı, 2002’de ül-
kenin üstüne çöken İslamcı felaketin, AKP’nin mu-
hasebesini nasıl yapacaktı? Hele, onun ardına ta-
kılan liberallere ne ad verecekti? Bir de, “sivil ana-
yasa” adına AKP’nin oynamak istediği oyuna gelip
koşanlara nasıl bakacaktı? Ama şu kesindir: Son
günlerde, anayasanın “değişmez maddeleri”ne ba-
karken, “laik Cumhuriyet”in yıkılmasına fütur etmeyen
anayasacıları hiç affetmeyecekti!..
HATİCE TUNCER/HİLAL KÖSE
Ergenekon davasõnõn 20. oturumunda
savunmasõnõ yapan Kuvvai Milliye Der-
neği kurucusu ve Başkanõ Bekir Öztürk,
sanõklarõn tutukluluk durumlarõnõn sona
erdirilmemesini eleştirerek, mahkeme he-
yetine “Vicdanınız rahat mı?” diye sor-
du. Hakkõndaki suçlamalarõn yalan ve if-
tira olduğunu savunan Öztürk, dernek
kurmak için Veli Küçük’ten emir al-
madõğõnõ söyledi.
İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce
Silivri Cezaevi içindeki duruşma salo-
nunda görülen davaya tutuklu sanõklarõn
çapraz sorgu ve savunmalarõyla devam
ediliyor. Dünkü oturumda savunma ya-
pan tutuklu sanõk Bekir Öztürk, Erge-
nekon terör örgütü diye bir örgütün ol-
madõğõnõ belirterek, “Daha önceden
bilinen terör örgütleriyle hiçbir ben-
zerliği olmayan, adalet mekanizma-
sının içinde, polis teşkilatının içinde,
hatta devletin en önemli noktalarında
üye ve yöneticileri olan ahlaksız, vic-
dansız, ufuksuz, beceriksiz, çapsız
bir terör örgütü vardır” dedi. Bu terör
örgütünün TSK’yi yõpratma, gözden
düşürme, etkisizleştirme, Türk hukuk sis-
temine olan güveni azaltma, milli direnci
kõrma, insanlarõ düşünmeyen, üretmeyen
yaratõklar haline getirmeye çalõşan dõş
destekli bir örgüt olduğunu ifade ederek,
“Burada yargılanan insanlardan etkin
pişmanlık yasası ile kandırılmış, dev-
şirilmiş birkaç zavallı dışında hiçbirisi
gerilimden beslenen F tipi Gergenekon
terör örgütünün üyesi ya da yönetici-
si değildir” diye konuştu.
Yargõlama başlamadan önce, soruş-
turma savcõlarõndan Zekeriya Öz’e yaz-
dõğõ dilekçeleri okuyan Öztürk, Öz’e bu
soruşturmanõn sonunda mesleğinden
olabileceğini söylediğini anlattõ. Savcõ
Öz’ün tahliye talep etmemesine karşõn,
dilekçeleri okumadan üstlerine “tahliye
talebi reddedilmiştir” yazdõğõnõ anlatan
Öztürk, “Öz’e yapabileceğiniz en iyi
iş ‘Kurtlar Vadisi’nde senaryo yaz-
maktır. Sizin Cumhuriyet’e mi ce-
maate mi nereye hizmet ettiğiniz an-
laşılmıyor. Kuddusi Okkõr’ın katili ol-
dunuz” dediğini ifade etti. Savcõ Öz’e
“Ergenekon balonunun tıpasını gev-
şetin” dediğini söyleyen Öztürk, ope-
rasyonun, yõldõrma ve korkutma amacõ
taşõyan polis darbesine dönüştüğünü,
asõl hedefin de Türkiye olduğunu sa-
vundu. Yargõlama başlamadan önce iti-
razlar sonucu Fuat Ermiş’in tahliye edil-
diğini, aynõ suç maddeleriyle yargõlan-
masõna karşõn tahliye edilmediğini söy-
leyen Öztürk, “Savcı Öz’e kalsa ceza-
evinden 50 kişinin cenazesi çıkacaktı.
Okkır’ın örgütün amaçları doğrultu-
sunda kurulduğu iddia edilen der-
neklerin kuruluş çalışmalarını yaptı-
ğım iddia ediliyor. Ben Okkır ile hiç
tanışmadım. Belki kafasına kurşun
sıkmadınız, damarına zehir enjekte et-
mediniz ama Okkır’ın katili oldu-
nuz” diye konuştu. Mustafa Balbay’õn
da aralarõnda bulunduğu altõ gazeteciye
cezaevinden yazdõğõ mektuplara cezaevi
yönetimi tarafõndan el konulduğunu söy-
leyen Öztürk, “Cezaevi savcısı da Sav-
cı Öz’den korkuyordu” iddiasõnda bu-
lundu.
Ekran arkasındalar
Duruşmaya katõlan soruşturma savcõ-
larõnõn misyonlarõnõn, devam eden so-
ruşturmalara malzeme toplamak oldu-
ğunu ileri süren Öztürk, “Sanıklara
sordukları sorularla bu niyetlerini if-
şa ediyorlar” dedi. Öztürk, savcõlarõn du-
ruşma salonunda hiç kimseyle göz te-
masõnda bulunmamak için bilgisayar
ekranlarõnõn arkasõna saklandõklarõnõ
söyledi. Amaçlarõnõn AKP’yi eleştir-
mek olmadõğõnõ, ülkeyi kötü yönetenle-
ri eleştirdiklerini ifade eden Öztürk,
gözaltõna alõndõğõnda kendisine sadece
www.kuvvaimilliye.net adlõ sitesinde
yazdõklarõnõn sorulduğunu belirtti. Ge-
len talepler üzerine dernekleşme kararõ
aldõklarõnõ anlatan Öztürk, bu süreçte an-
laşmazlõk çõkmasõ üzerine Kemal Ke-
rinçsiz ve Sevgi Erenerol ile görüşme-
lerine son verdiğini anlattõ. Öztürk,
“Derneği, Veli Küçük’ün talimatı ve
Güler Kömürcü’nün isteği üzerine kur-
duğum iddia ediliyor. Bunlar hikâye,
iftira, yalan. Kimseden emir almadım”
diye konuştu.
Halil Behiç Gürcihan’a gönderdiği ve
altõnda “emrinizdeyim” yazõlõ mailin
yanlõş yorumlandõğõnõ ifade eden Öztürk,
“Ben Mersin Belediyesi’nin logosunu
yaptım. O da teşekkür etmiş. Ben de
emrinizdeyim dedim.”
Küçük, Kerinçsiz ve Muzaffer Te-
kin’den emir almadõğõnõ belirten Öztürk,
tutuklu sanõklar İsmail Yıldız ve yazar
Ergün Poyraz’a ulaşmak için kendisi-
nin gözaltõna alõndõğõnõ öne sürerek
“Bizim tek silahımız cezaevi kanti-
ninden aldığımız beyaz kâğıtlar ve ka-
lemlerdir” dedi.
“Biz 17 aydır siyasi esirleriz” diyen
Öztürk, mahkeme heyetine hitaben şöy-
le konuştu: “Kendimizi sizin yerinize
koyuyoruz. Savunmalar alınmaya
başlayınca bu dava düşmüştür. İddia
makamı yerin dibine girdi. Bütün
bunlara rağmen tahliye kararı çık-
mıyor. Sizinle, cüppelerinizi giyerek
empati kuruyoruz. Okumam yaz-
mam yok diyen Mahmut Öztürk tahli-
ye edilince balon patladı dedik. Gazi
Güder’in savunmasından sonra yine si-
zinle empati kurduk. Ama Güder’i bı-
rakmadınız. Tek suçu kitap dağıtmak
olan bir insanı bırakmayan heyetiniz
bir özeleştiri yaptı mı? Burada yar-
gılanan ben olsaydım diye düşündü
mü? Burada çocuklarım, yakınım ol-
saydı diye... Vicdanınız rahat mı efen-
dim?”
Hiç kimseyi silahlõ isyana ve askeri is-
yana tahrik etmediklerini söyleyen Öz-
türk, “18 aydır Türk hukuk sistemine
karşı itaatsizliğe tahrik edildik” dedi.
Öztürk, insanlarõn dini inançlarõyla uğ-
raşmadõğõnõ, Sevgi Erenerol gibi bir
Hõristiyanõ Fethullah Gülen gibi bir
Müslümana tercih edeceğini söyledi.
Hindistan’ın Mumbai kentinde önceki
akşam 9 ayrı merkeze yönelik düzenlenen
silahlı saldırılarda 100’ün üzerinde kişinin öl-
mesi, 300’den fazla insanın da yaralanma-
sı eylemlerinin ardında hangi güçler bulu-
nuyor? El Kaide, Pakistan’daki şeriatçı
grupları taşeron kullanarak Hindistan’da din
çatışması mı çıkarmaya çalışıyor?..
Hindistan’daki dinci grupların terör ey-
lemleri son 20 yılda iyice yoğunlaştı. Ülke-
nin Başbakanı Rajiv Gandi de 1991’de Sri
Lanka’da faaliyet gösteren Tamil Kaplan-
ları’nın düzenlediği intihar saldırı-
sında yaşamını yitirdi. Terör sal-
dırıları bu yıl içerisinde de ülkede
çok kan akıttı. 13 Mayıs 2008’de
Hindistan’ın önemli turizm bölgesi
Jaipur’da aralarında bisikletlere
monte edilenlerin de bulunduğu
9 bombanın 5 ayrı merkezde pat-
latılması sonucu 60 kişi öldü,
200’den fazla kişi de yaralandı.
Hindistan Başbakanı Manmohan Singh,
kanlı eylemlerin, Müslümanlarla Hindular
arasında sorun yaratmayı amaçladığını
söylemişti.
Hindistan’ın Ahmedabad kentinde 27
Temmuz’da da benzer eylemler oldu. Kent-
teki 16 patlamada 29 kişi yaşamını yitirdi.
Saldırılarda 90 kadar da yaralı vardı.
25 Ağustos’ta ülkenin Hayderabad ken-
tinde bir lunapark ile bir restoranda meydana
gelen iki ayrı patlamada 34 kişi öldü. 50 ya-
ralının birçoğunun durumu ağırdı.
13 Eylül’de başkent Yeni Delhi’de dü-
zenlenen saldırılarda ise 18 kişi yaşamını yi-
tirdi. 60 kişinin yaralandığı bombalı eylem-
leri “Hindistan Mücahitleri” adlı örgüt üst-
lendi.
Ülkedeki en büyük saldırılardan biri 30
Ekim’de Assam Liberal Birliği (ULFA) mili-
tanlarının etkili olduğu Assam Eyaleti’nde
meydana geldi. 26 milyon nüfuslu Assam’ı
Hindistan’dan ayırmak için 1947’den bu ya-
na mücadele eden militanların, bir bölümünü
motosikletlere gizledikleri 13 bombayı pa-
zar yerlerinde patlatmaları sonucu 76
kişi yaşamını yitirdi. Saldırılarda
300’den fazla kişi de yaralandı.
Hindistan’da salt bu grupların değil,
çevre ülkelerce desteklenen terör
hücrelerinin 2005 yılından bu yana ger-
çekleştirdiği eylemlerde 800’den faz-
la insan yaşamını yitirdi. Özellikle
Keşmir’de gerçekleşen saldırılar son
5 yılda ise ülkenin diğer bölgelerindeki
pazar yerleri, camiler, kamu binaları,
tren garları ve turistik merkezlerinde de can
aldı.
Örneğin Hindistan’da 1997’deki bir sal-
dırıda 257, 2003’teki bombalı bir dizi ey-
lemde ise 52 kişi ölmüştü. 2007’deki tren
garı saldırısında ise 187 kişi yaşamını yitir-
mişti.
Önceki akşam 9 ayrı merkeze yönelik sal-
dırıların ardından çıkan çatışmalarda
100’den fazla insanın öldüğü Hindistan’da
şiddet üreten çok sayıda terör grubu faa-
liyet gösteriyor. Ortadoğu Medya Araştırma
Enstitüsü’nün (MEMRİ) uzmanlarından Tu-
fail Ahmed’e göre özellikle Keşmir’de ger-
çekleştirilen şiddet eylemlerini, en az son 20
yıldır, Pakistan hükümetinin desteklediği İs-
lamcı militanlar yapıyor!
Aslında Pakistan’ın terörle ilişkilendiril-
mesiyle ilgili kuşkular özellikle Jaipur’daki
bombalamaların ardından yoğunlaştı. Bu-
radaki saldırıların arkasında Pakistan des-
tekli Hindistan İslamcı Öğrenciler Hareke-
ti “Students Islamic Movement of India” (SI-
MI) vardı. 2001’den itibaren birçok
kentte yasaklanan örgütün lideri
Safdar Nagori ile çok sayıda militanı,
Jaipur’daki bombalı eylemlerden
dolayı cezaevinde bulunuyor. SIMI
militanları, mayıs içi içinde Taliban li-
deri Molla Ömer’e biat ettiklerini du-
yurmuştu!
SIMI adlı grup, Pakistan’da faali-
yet gösteren “Laşkar-i Tayba” adlı ra-
dikal İslamcı örgütten de destek
alıyor. 2001’de ABD’deki İkiz Kule-
ler’e yönelik saldırıyı üstlenmesiyle de dik-
kat çeken Laşkar-i Tayba, Hindistan’da Ha-
fız Muhammed Said önderliğinde “Ce-
maat’ud-Dava” ismiyle faaliyetlerini yürü-
tüyor. Örgüt İngiltere’de ise “yardım kuru-
luşu” olarak çalışıyor! New York Times
gazetesinde 2006’nın Haziran ayında ya-
yımlanan bir haberde, örgütün 23 üyesinin,
İngiltere’den ABD’ye gidecek uçaklara sal-
dırı yapacağı kuşkusuyla gözaltına alındığı
yazılmıştı. Söz konusu militanlar İngilte-
re’deki büyük camilere yönelik operas-
yonlarda yakalanmıştı.
Bangladeş merkezli “Harektu’l Cihad” ör-
gütü ise Pakistan’ın yanı sıra 1980’den bu
yana Hindistan’da da faaliyet gösteriyor.
1979’daki İran devriminin ardından ortaya
çıkan “Hindistan Cemaat-i İslami”den ayrı-
lan öğrenci grupları tarafından yapılandırı-
lan örgütün yöneticilerinden Ebu Cendel,
eski Bangladeş Başbakanı Şeyh Hasina’ya
2004’te suikast düzenlediği iddiasıyla geç-
tiğimiz aylarda tutuklandı. Bu grubun da aşı-
rı dinci Laşkar-i Tayba ile bağlantısı bulu-
nuyor.
Hindistan’da bu örgütlerin yanı sı-
ra irili ufaklı çok sayıda şeriatçı grup
faaliyet gösteriyor. Güvenlik güçleri,
komşu ülkelerden destek alan bu
grupların bombalı eylemlerle ilişki-
sini çoğu zaman saptayamıyor.
Ve ülke önceki gece de olduğu gi-
bi şiddetin kanlı yüzüyle giderek da-
ha sık karşı karşıya kalıyor.
Mumbai’de önceki gece yaşanan
çatışmalarda Pakistan merkezli El
Kaide gruplarının etkisinin göz ar-
dı edilmemesi gerekiyor. Bangladeş, Pa-
kistan ve Hindistan gibi ülkelerde faaliyet
gösteren dinci gruplar, özellikle ABD’deki
11 Eylül saldırılarının ardından eylemlerini ge-
nellikle El Kaide’nin şemsiyesi altında yü-
rütüyor. Önceki akşam gerçekleşen saldı-
rıların El Kaide taşeronlarınca yönlendirildiği
ihtimali de bu yüzden kaçınılmaz oluyor! Za-
ten hem eylemi üstlenen “Deccan Müca-
hidin” adlı örgütün adının ilk kez duyulma-
sı hem de teröristlerin özellikle yabancı uy-
ruklularla Yahudileri hedef alması “taşeron”
kuşkusunu iyice öne çıkarıyor.
ABD destekli bir devlet ku-
rulmasına yönelik altyapı çalış-
malarının sürdüğü Kuzey Irak’ta
gelecekle ilgili kaygıların yarat-
tığı kaos, toplumsal yaşamda
derin travmalara yol açıyor.
Bundan en çok kadınlar etkile-
niyor. Tüm bunlara karşın Fe-
dere Kürdistan Parlamentosu,
ekim ayının sonunda çokeşlili-
ğe onay verdi. Kadın onurunu
hırpalayan bu değişikliğe des-
tek veren milletvekillerinin ço-
ğunun iki eşli olduğu ortaya
çıktı.
Kuzey Irak’ta kadını salt yasal
değişiklikler değil, yasadışılığa
sığınan töre terörü de vuruyor!
Ekonomik sıkıntıların da tetik-
lediği şiddet ve baskı, bölgedeki
kadınların durumunu giderek
içler acısı bir hale getiriyor. Ku-
zey Irak’ta bürokratik yapılanma
içinde bir de “Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Kurul” adlı bir
birim faaliyet gösteriyor. Feodal
bir yapı içinde kadını korumaya
yönelik bir etkisi olmasa da, ku-
rulun istatistikleri çok şey anla-
tıyor. Örneğin kurulun Kuzey
Irak’taki medya kaynaklarına
yansıyan bir raporuna göre böl-
gede yalnızca 2008 yılının ilk al-
tı ayında 63 kadın öldürüldü,
190 kadın da kendini yaktı.
Kaynaklara göre kadına yö-
nelik şiddet özellikle Duhok böl-
gesinde yoğunlaşıyor. Buna gö-
re söz konusu bölgede son 10
ayda 25 kadın silahla, 4 kadın
ise boğularak öldürüldü. 74 ka-
dın kendisini yakarak yaşamına
son verirken 5’i de kendini iple
asarak intihar etti. ANF adlı
Kürt ajansının en çarpıcı verisi
ise 32’si ölü olmak üzere 86 ka-
dına bekâret testi yapılmasıydı!
Bu verileri aşiret ve töre bas-
kısına karşın kızını öldürmeyen
S.Ç. adlı Diyarbakırlı babanın
dramı anımsattı. 11 ay önce
okulunun önünden kaçırılan ve
uyuşturucu verilerek fuhuş ba-
tağına sürüklenen kızı S.Ç’yi
güçlükle kurtaran baba maf-
yanın tehditleri yüzünden evin-
den çıkamıyor! S.Ç., diğer yan-
dan “kızını öldür” diye baskı
yapan feodal çevreye de karşı
çıkıyor! Anlaşılıyor ki Kuzey
Irak’ta devlet yok ve kadınlar tö-
reye karşı savunmasız!.. Peki,
bireyin töreye başkaldırabildiği
Güneydoğu’da, bürokrasi aşiret
kültürüne boyun mu eğiyor?
Devletin ilgili birimleri baba ve kı-
zına yeni bir yaşam yaratmak
için neyi bekliyor?
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
Hindistan’ı Kimler Vuruyor?.. Törerizm!..
Rajiv Gandi Safdar
Nagori
Selçuk’un Ergenekon savcõlarõna açtõğõ dava başladõ
İstanbul Haber Servisi -
Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve
Başyazarõmõz İlhan Selçuk’un,
“Ergenekon” soruşturmasõnõn
iddianamesini yazan Cumhu-
riyet Savcõlarõ Zekeriya Öz,
Mehmet Ali Pekgüzel ve Ni-
hat Taşkın hakkõnda “Kişilik
haklarına saldırıda bulun-
duğu” gerekçesiyle açtõğõ da-
va görülmeye başlandõ.
İstanbul 7. Asliye Hukuk
Mahkemesi’ndeki duruşmaya
davacõ avukatlarõ Fikret İlkiz
ve Uğur Alacakaptan katõldõ.
Davalõ Cumhuriyet Savcõlarõ
Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pek-
güzel ve Nihat Taşkõn ise du-
ruşmaya gelmedi. Avukat İlkiz,
davalõlar tarafõndan mahke-
menin yetkisizliği yönünde ya-
põlan itirazõn reddine karar ve-
rilmesini talep ederek yetkili
mahkemelerin İstanbul Asliye
Hukuk Mahkemeleri olduğunu
ifade etti. Mahkemeye bir ce-
vap dilekçesi ve Gazetemiz
Başyazarõ ve İmtiyaz Sahibi İl-
han Selçuk tarafõndan yazõlan
“Ziverbey Köşkü” adlõ kitabõn
da bulunduğu kanõtlarõnõ sunan
İlkiz, “Bunlar bizim kanıt
listemizdir. Davaya konu
olan itirazın reddi gerekir.
Delillerin toplanmasına ka-
rar verilmesini talep ediyo-
ruz” dedi. Mahkeme, davalõ-
larõn ikametgâhlarõnõn bulun-
duğu yeri gerekçe göstererek
davanõn Bakõrköy Asliye Hu-
kuk Mahkemeleri’nde görül-
mesi talebini reddederek du-
ruşmayõ erteledi.
Mahkemeye sunulan dava
dilekçesinde Ergenekon sav-
cõlarõnõn “Selçuk’a yönelik
bazı saptama ve bilgilere,
davayla ilgisi olmadığı halde
yasaya aykırı olarak iddia-
namede yer verdikleri” ifade
edilmişti. Savcõlarõn, bu bilgi-
leri, “Selçuk’u karalama, kü-
çük düşürme” amacõyla kul-
landõklarõnõn belirtildiği dilek-
çede, Selçuk’un kişilik hakla-
rõna yapõlan haksõz saldõrõnõn
tespiti istenmişti. Tazminat ye-
rine kararõn gazetelerde ila-
nen yayõmlanmasõna hükme-
dilmesinin talep edildiği di-
lekçede, iddianamede savcõ-
larõn Selçuk’a yönelik kişisel
tavõr ve duygularõnõ yansõttõğõ,
yasada öngörüldüğü şekilde
davranõlmadõğõ, keyfi işlemler
yaptõğõ, davayla ve suçlamay-
la ilgisiz anlatõm ve bilgilerin
yayõmlanmasõna bilerek ne-
den olduklarõ ifade edilmişti.
Selçuk’a, “İlhan Abi” denil-
mesinin dahi Ergenekon sav-
cõlarõ tarafõndan “suç kanıtı”
olarak gösterildiğine dikkat
çekilen dilekçede, savcõlarõn
görevlerini kötüye kullanarak
Selçuk’un kişilik haklarõnõ ih-
lal ettikleri, bu durumun sav-
cõlarõn “kişisel kusurunu”
oluşturduğu anlatõlmõştõ.
Dava ile ilgili Savcõ Öz ta-
rafõndan İstanbul 7. Asliye
Hukuk Mahkemesi’ne veri-
len yetki itirazõ ve davanõn red-
di talepli dilekçede ise, dava-
nõn usul yönünden hukuka
aykõrõ olduğu iddia edilmişti.
Hukuk Usulü Muhakemeleri
Kanunu kapsamõnda yetkili
yerin belirlenmiş olduğunun
belirtildiği dilekçede, Savcõ
Öz ikametgâhõnõn Bahçeliev-
ler olduğunu ve bu yüzden da-
vanõn Bakõrköy Asliye Hukuk
Mahkemeleri’ne gönderilme-
sini talep etmişti.İlhan Selçuk
‘28 ŞUBAT’IN
RÖVANŞI’
D
erneklerine internet üzerinden üye olmak
için başvuranlarõn bilgisinin iddianamede
yer aldõğõnõ belirten Öztürk, “Başka insanlar
fişlendi diye dava açõyorlar. Yazõktõr, günahtõr 20
bine yakõn üyemiz iddianameyle fişlenmiştir” di-
ye konuştu. Oktay Yõldõrõm gözaltõna alõndõktan
sonra, sitesinde operasyonun yõldõrma amacõnõ
taşõdõğõna ilişkin yazõlar yazdõğõnõ söyleyen Öz-
türk, İlhan Selçuk, Doğu Perinçek de gözaltõna
alõnõnca “eşegin gözüne su kaçtõğõnõ” anlayan-
larõn, tepki göstermeye başladõklarõnõ anlattõ.
Gözaltõna alõndõğõnda İstanbul Emniyeti’nin bu-
lunduğu Vatan Caddesi’nin AKP’nin flamalarõyla
dolu olduğunu söyleyen Öztürk, “İçeri girdiğimde
polislerin tavrõ sonucu kendimi AKP il başkan-
lõğõnda hissettim. İçeride AKP propagandasõ ya-
põlõyordu” dedi. Bir polis memurunun kendisi-
ne “Bunlar bir süreçtir, 28 Şubat’ta da buralar
doluydu, oturacak yer yoktu. O gün farklõ isim-
ler bugün siz varsõnõz” dediğini ifade etti.
Davayı takip eden basın mensupları hem
yağmurla hem de çamurla mücadele ediyor.
‘Vicdanınız rahat mı?’
Ergenekon davasõnõn 20. oturumunda savunmasõnõ yapan ve Veli Küçük’ten emir almadõğõnõ söyleyen
Öztürk sanõklarõn tutukluluk durumlarõnõn sona erdirilmemesini eleştirerek mahkeme heyetine sordu