25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 28 KASIM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Hasan Baş: “AKP’ye göre, köy enstitüleri değişimin gereği olarak kapatılmış. Medrese kafasına dönüş için mi?” Obama rakı içecekmiş. İyi yapar. ABD’nin sorunları rakı sofrasından başka yerde çekilmez! Şimdilik Zekai Buluç: “Düyun-u Umumiye şimdilik yok; hamdolsun IMF var!” Alkış Doğan Kapkıner: “Deniz Baykal’a bravo; Atatürk’ün partisini kara çarşafla Bülent Arınç’a alkışlattı ya!” Golf Avni Kurtuldu: “AKP’nin spora bakan bakanına göre Türkiye’de 5 yıl içinde 5 milyon kişi golf oynayacakmış. Her zamanki gibi 65 milyon kişi de seyredecek!” YağmurDeniz Ilımlı, Alımlı, Çalımlı, Balımlı, Malımlı... 12 EYLÜL darbesiyle birlikte inanç dünyamızda geliştirilen yorumların 2000’li yıllarda postmodern açılımlarla yeni boyutlar kazandığını söyleyen Kaya Çetin; yenilikleri şöyle sıralıyor: “Ilımlı Yorum: Gerçek idealleri dinmiş gibi davranan çıkar ortaklığının, Washington’u keşfedip kıblelerini oraya çevirmeleriyle ortaya çıkan Makyavelist yorum. Alımlı Yorum: Çorbada bizim de tuzumuz bulunsun yaklaşımıyla laiklik karşıtı odaklara destek temelinde şekillenen ve unutulmaya yüz tutan Siirt desteğinden sonra ‘çarşafa rozet’ çıkışıyla yeniden sükse yapan oportünist yorum. Çalımlı Yorum: Seçmeni kömürle, muhalifleri de düzmece mahkemelerle çalımlayıp cukka yönünde geliştirilen neoliberal yorum. Balımlı Yorum: Cemaate yakın durma aşkına asr-ı saadet ile Osmanlı arasında mekik dokuyanların, ballı işlerde geliştirdikleri dişli yorum. Malımlı Yorum: İslam coğrafyasında geniş bir yayılma alanı bulan ‘rabbena, hep bana’ felsefesine dayalı geleneksel yorum. Şalımlı Yorum: Malın götürülmesi sürecinin türban ve benzeri simgelerle perdelendiği simgeselci yorum. Filmli Yorum: Erktekileri öven ve işaret ettiklerine söven seyirlikler hazırlayıp nafakayı çeşitlendirmeye yönelen faydacı yorum.” - İktidar, seçim rüşveti dağıtıyormuş... “Halk suça ortak ediliyor!” CHP’NİN Beşiktaş ilçe örgütüne kayıtlı parti üyesi Uğur Seten’in il ve genel merkez yönetimi ile uyuşmayan görüşlerini umarız partiyi “idare” edenler, demokrasinin gereği olarak hazmederler: “Cumhuriyetin ve CHP’nin kurucusu M. Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerine en fazla sahip çıkması gerekenlerin yeni ‘değişim pusulası’ yine sağı hem de çarşaflı sağı gösteriyor. Yakalarındaki Altı Ok’u görmezden gelenlerin ‘Yeni Sol’, ‘Anadolu Solu’, ‘Liberal Sol’ gezintilerinin şimdi ‘Aşiretli-Çarşaflı Sol’a gelmesi ‘denize düşen yılana sarılır’ durumudur. ‘Zincirleri kırıyoruz’, gerekçesiyle ortaçağ karanlığının simgesi kara çarşafa CHP rozeti takılması ‘eşeğin dudakları atın ağzına uymaz’ Çin atasözünü anımsatmasından başka bir sonuç getirmeyecektir. Kapısını soldaki ve sosyal demokrasideki değerlere açamayan CHP’li yöneticilerin, şeriatın kol gezdiği günümüzde, oy uğruna yaptıkları dincilerin, tarikatların ve liboşların ekmeğine yağ sürecektir. Aydınlanma Devrimi’nin ruhuna aykırı olan kara çarşaflı katılım töreninin türbancı, çarşafçı ve ‘taraflı basın’dan övgü ve alkış alması bu yüzdendir. Bugün ekonomik krizle sallanan AB-D’nin denetimindeki süngülü-minareli AKP hükümeti yaralı laik cumhuriyete saldırıyor, ülkeyi satıyor, gerici ve bölücü terör vuruyor, umutsuz ve örgütsüz halk işsiz, aşsız, yoksul ve sömürülüyor. Batağa saplanmış Türkiye’de, CHP’yi yönetenler solu bütünleştirip, toplumsal muhalefeti örgütleyip, yeni 14 Nisan dalgaları yaratıp iktidara yürümek yerine, spor ve düğün salonlarına sıkışıp hükümetin Alevi açılımına karşı kara çarşaf açılımını yapıyor. Üçkâğıt ve sadaka ekonomisinin gereği kömür ve makarnayla halkın midesine inen AKP’nin ıslık çaldığı karanlığa sarılarak iktidar alternatifi olmak mümkün değildir. Çarşafa bağlanan siyasetin de iktidar yolunu açması mümkün değildir. Unutulmasın ki, karga her yerde eşit derecede siyahtır ve bir şeyin aslı dururken kopyasına kimse itibar etmez. Türkiye’de CHP için iktidar olmanın yolu özünden sapmaktan, sağcılara yanaşmaktan, liboşlara göz kırpmaktan, tombaladan çıkma çarşafçıları aday yapmaktan değil, Altı Ok’un rehberliğinde halka umut ve güven veren devrimci, halkçı, tam bağımsızlıkçı, antiemperyalist siyaset üretmekten geçmektedir. Eşeğin dudağı BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN İnsan, Hayat, Yanılgı… “İnsan insanın kurdudur!” Gün Zileli’yi 1970’lerin ortasında tanımıştım. Benim yeni solcu olduğum, onunsa bugünkü deyimiyle “havari” olduğu dönemdi. Kendisi PDA’nın “Makbul” İbrahim Pa- şa’sıydı. Sonra “maktul” olmuş, solun 1960 son- rası tanık, sanık ve kahramanı olmuş önderle- rinden birisiydi. Kendi yaşamöyküsünü yazdığı üçlemeyi bi- raz geç okudum. Ancak yüreği ülkesinden ve onun sorunlarından yana çarpan, bütün sol- cuların, aydınların hatta sağcıların okuması ge- reken bir dizi. “Yarılma”, “Havariler”, “Sapak”ı (İletişim Ya- yınları) okurken, yakın tarihimizin büyük bölü- müne katılarak, yaşayarak dahil olduğum ‘sol’ gelişimde ‘şeyhlerin’ Türkiye’ye neler yaptık- larının, yapmakta olduklarının acısını duydum yüreğimde. Zileli’yi okumadan, solun bugünkü sefaleti- ni anlamak mümkün değil. Gün Zileli, çokça isyan ve gözyaşıyla alıp gö- türdü beni, kendisinin de ulaşmak için çırpın- dığı gençlik yıllarıma... Demek ki, “solcu sol- cunun celladı” oluyordu. “Sol tarikat” yapılan- masında, karşı koyanlar “Gün gibi”, açlığa, yok- luğa ve hatta yılkıya bırakılıyordu... Tıpkı tarikat odaklarında şeyhlerin yaptığı gi- bi. Bizim şeyhler de uzaktan adam gibi duran müritlerine sesleniyor, tarihin içinden; “gelme, gelme; gelirsen malını, dönme, dönme; dö- nersen canını!” Gün Zileli; Türkiye’nin “Aydınlık” bir çizgide var olabilmesi için, “canını da malını da” ver- miş. Bana sorarsanız birkaç kez ölmüş. Ama “şeyh hazretleri” bir türlü tatmin olmamış. “Şeyh” yoldan çıkmış, “mürit” yolu bilmiyor. Bir kez daha anladım; sorun imamda değil, dinde! Solculuğun din haline getirilmesinde. Solculuk “din” haline getirilince, peygamberi de oluyor, havarisi de, şeyhi de. Solculuğu din ha- line getiren aklın, “akıllıların” ve bu düzenin, kör değirmen taşı gibi solu, “bizim çocukları” öğütmesinin önüne geçmek mümkün değil. Gün Zileli, otobiyografik üçlemesinde; belki de yepyeni bir dönemin habercisi. Anlatım tekniği, dili, Türkçenin bütün kelime zenginliklerini kullanma becerisi çarpıcı… Ne- redeyse anlattıklarının heyecan fırtınasına çe- kilip yaşananlara katılıyorsunuz. ‘Sol’ un tari- hi labirentlerinde acı damıtmanın tanığı olu- yorsunuz. Gün Zileli, renkli, cıvıl cıvıl aktarımlarıyla ki- taplarını size okutmuyor da, daha ilk sayfadan gelip aklınıza, vicdanınıza konuk oluyor. O sa- kin tutumuyla size yaşamöyküsünü bir çırpıda anlatıyor. Hani, “Benim hayatım roman abi” diyenler vardır ya; Gün Zileli’yi okusunlar; kimin haya- tı roman?.. Gün’ün romanında, hepsi gerçek ‘kahra- manlar’, ne haltlar yiyorlar… Gün Zileli’yi; avuçlarımın içine aldım, gözle- rine bakarken utandım; yandım. Artık her şe- yi daha net biliyorum. Bakalım ‘sol tarikat’ın cinci hocaları ne ya- pacaklar? Aynalara bakıp her şeyi anlatacaklar mı, yok- sa?.. Kifayetsiz muhterisliğe devam mı? Artık yetmez mi?.. “Sol elim / Acemi elim / Zavallı elim…” Artık Yeter!.. gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 02126727171 MERİÇ VELİDEDEOĞLU Başlık, bir solukta okunan yazılarıyla yıllar yılı toplumu ay- dınlatmayı, siyasetçileri de uyarmayı sürdüren Oktay Ak- bal’dan. Yaklaşık iki haftadır CHP Genel Başkanı’nın sergiledik- leri, “çarşaf”ı sahiplenip “onur”landırması, CHP’ye ade- ta yeni bir “simge” kazandır- ması kuşkusuz karşılıksız ka- lamazdı. Ama Genel Başkan bu konu için ansızın ortaya çıkmadı. Hakkını vermeliyiz. Bir yıl ön- ce başlattı; adımını attı. 22 Temmuz seçimlerinden sonra AKP, cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül oldu- ğunu açıklayınca, CHP Genel Başkanı’nın dediklerini bir anımsayalım. Bir bakıma Gül’e destek ve- rir gibi, cumhurbaşkanının eşi- nin “türban”lı olmasının her- hangi bir “sorun” yaratmaya- cağını söylüyor, bunun kendi- sini hiç “ilgi”lendirmediğini be- lirtiyordu. O tarihsel mitinglerde mil- yonlarla birlikte, “Türban Çan- kaya’ya çıkamaz!” diye haykı- ranların gözlerinin içine baka baka... Ne ki şu söylem üzerinde hiç durulmadı o günlerde. Ne par- ti içinde ne de parti dışında (1). Söylemeye gerek yok kuş- kusuz; Genel Başkan “teset- tür”ün kadın için ne anlama geldiğini ve bunun “siyasal”, “dinsel” bir “simge” olarak “kadın” üzerinden kullanıldığı- nı çok çok iyi bilir. Buna karşın yine de, “CHP’ye son katılımlar Türki- ye’nin büyük ilgisini çekti” (2) diyerek, bu ilginin “çarşaf” bağlantısıyla “kadın” üzerinden elde edildiğini, nasıl oluyor da görmezden gelip bununla övü- nüyor? Bu “ilgi” çekiciliği yaratan (!) tutum, parti kurullarında gö- rüşülüp tartışıldı mı? Yoksa, “Üniversitelerde tür- banın özgür olmasını istiyo- rum!” diyen bir “il başkanı”nın peşinden giderek mi sağlandı? Oysa bu konuda dile getirdi- ği neydi Genel Başkan’ın: “Üni- versitelerde türban, çarşaf is- terlerse, işte orada dur deriz” (3). Bu bir karmaşa mı? Yoksa oluşturulmuş bir “tasarı”nın, bir il başkanına söyletilerek, ilk “adım”ının atılması mı? Şimdi bu konuşuluyor artık. Ama en üzücü olan da “la- iklik tartışması”ndan söz edil- mesiydi. “Çarşaf” olayından sonra, bir TV izlencesinde bu konunun ele alınmasıydı. Genel Başkan’ın, “son katı- lımlarla, Türkiye’nin CHP üze- rinden kendisini sorguladığını” ifade etmesinin ardından, “La- iklik aslında nedir? Bunu tartı- şıyoruz!” demesiydi (4). CHP’nin “81” yıllık temel il- kelerinden olan ve anayasada açıkça betimlenen “laiklik” CHP tarafından yeni bir “ta- nım”a, dolayısıyla “tartışma”ya mı açılıyor? AKP’nin yaptığı gi- bi... Öte yanda bu olay üzerine, toplumun nabzını elinde tu- tanlarca CHP’nin, Alevilerle, Kürtlerle, çarşaflı türbanlı ka- dınla, gençlerle, aydınlarla, emekçilerle.. yani hemen he- men her kesimle “küs” oldu- ğundan söz ediliyor. Peki, “barışmak” için yapıl- ması gereken bu mudur? İn- saf... CHP’de bu olup bitenden çok kaygılanan ve bunu açık- ça belirtmeyi bir görev bilen İs- tanbul Milletvekili Prof. Dr. Necla Arat, TV’deki “çarşaf” olayının ardından “Pusulayı şaşırmak!” başlıklı bir yazı gön- dermişti basına. Yaşananları, daha doğrusu yaşatılanları irdeledikten son- ra, yazının bitiminde şöyle di- yordu Arat: “Türkiye Cumhuriyeti eğer bir ‘yol ayrımında’ ise, CHP’nin tüm yöneticileri ve üyeleri ile ‘laik Cumhuriyet’ten hiçbir şe- kilde ödün verilmeyeceğini yi- neleyerek dile getirmesi ve her türlü oy kaygısını ve ‘par- tisel’ çıkarı bir yana bırakarak, ‘şeriatçılığın’ simgelerini bi- linçli ya da bilinçsiz olarak ta- şıyanlardan demokrasimize bir hayır gelmeyeceğini ilan etmesi gerekir.” Genel Başkan’ın “insani, ah- laki bir tutum” diyerek hafife al- maya çabaladığı “dönüşüm” eğer partinin “içinde” konu- şulup tartışılsaydı, Prof. Dr. Arat görüşlerini orada açıkla- ma olanağı bulacaktı. Bu “oldubitti”ye getiriliş kar- şısında CHP’li kadın millet- vekillerinin tutumunu sorar- sanız, Arat onu da açıkladı: “Hayal kırıklığı!..” Hem de ina- nılmaz bir boyutta. Yaşatılanların karşısında in- san, “CHP yerel seçime git- miyor mu acaba?” diye sor- maktan kendini alamıyor. (1) M. Velidedeoğlu, Sıkmabaş Cumhuriyeti, 26.10.2007, Cum- huriyet (2, 3) Radikal, 20.11.2008 (4) Hürriyet Gündem, 21.11.2008 Medrese SESSİZ SEDASIZ (!) ‘Biri Türbanlı Öteki Çarşaflı’ m.velidedeoglu@hotmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com28 Kasım OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ “Dönbaba, turnagagası” gibi adlar da verilen ve yapraklõ dal- larõ Ege Böl- gesi’nde seb- ze olarak kul- lanõlan otsu bitki. 2/ Giri- şik bezeme. 3/ Ateş... Sõtma mikrobunu aşõlayan sivrisinek; anofel. 4/ Rütbesiz asker... 532 yõlõnda İstan- bul’da ortaya çõkan büyük bir ayaklan- maya verilen ad. 5/ Çõkõlmasõ güç kaya- lõk yer... Hindis- tan'da yumuşak buğdaydan yapõla- rak fõrõnda pişirilen kalõn kurabiye. 6/ Köşe, ke- nar, uç... Avcõ kulübesi. 7/ Beş telli ve yaylõ bir halk çalgõsõ... Baryum elementinin simgesi. 8/ Bir nota... Orta Anadolu’ya özgü çoban köpeği. 9/ Bir dağ sõrasõnõn yamaçlarõndan her biri... Da- ha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İnce uzun gövdeli ve dört kanatlõ bir tür si- nek. 2/ Balede bir denge figürü. 3/ Bir meyve... Gizli söz, fõsõltõ. 4/ Koca... Akdeniz kõyõlarõnda çok yaygõn olan bir karides cinsi. 5/ Ayaklarõ ve gagasõ kõrmõzõ olan bir cins doğan kuşu... Eski dilde ekmek. 6/ Horoz, hindi gibi hayvanlarõn tepesinde bulunan kõrmõzõ deri uzantõsõ... Fut- bolda bir mevki. 7/ Yağlõ güreşte bir oyun... Tropikal Afrika’da yetişen ve “ohi” de denilen bir ağaç. 8/ Silisyum elementinin simgesi... “Denizkazı” da denilen bir kuş. 9/ Sularõnõ bir denize ya da göle gönderen bölge... Kimi hasta- lõklara karşõ bağõşõklõk sağlamak için vücuda ve- rilen eriyik. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T A P M A C A E A V İ M A R E T P A T A M A N İ Ş N İ T Z E L K I S R O K M E R K A N A L E T M U A F N İ Ş A L K İ N D E N A İ K İ D O Ü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear