14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 2007 CUMA 16 Ulusoy Ulusoy’un Susurluk’taki dinlenme tesislerinde cuma günleri öğle saatinde “Namaz vakti gelmiştir; mescidimize bekleriz” anonsu yapıldığını biliyor musunuz? Ya ğ m u r E k i m Türkiye, Malezya olmazmış... “Doktor, ne olursa olsun demiş!” YENİ anayasa hazırlığı adı altında yürürlükteki anayasada yapılmak istenen bir tek değişiklik olduğunu savunuyor Bülent Esinoğlu ve “Gerçi bize çok şeyi tartıştıracaklar ama onların istedikleri bir tek madde vardır. O da uluslararası kararların ulusal kararlar üzerinde olması” diyor. Yani, ‘Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur’ hükmünün bir şekilde ortadan kaldırılması; işlevsiz hale getirilmesi. Zaten, yıllardır “Egemenlik Allah’ındır” diyenlerin de istediği bu değil mi? Bülent Esinoğlu: “Anayasada laiklik vardı, yoktu. YÖK’tü MÖK’tü bunların hepsi önümüze konulan yemdir. Millet egemenliğinin üzerine başka bir egemenlik geldikten sonra sen neyi tartışırsan tartış. İkinci cumhuriyetçilerin anayasası, egemenliğimizi emperyalizme terk etme anayasası olacaktır. Bireysel özgürlükler diye yutturmaya çalıştıkları BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Hesaplaşma şey budur. Eğer hazırlanmakta olan anayasaya Kemalistler direnmez ise şunlar olacaktır: Batı emperyalizmi Kemalist direnişten ötürü ele geçiremediği orduyu teslim alacak, işgali tamamlayacaktır. Kumanda kademesine kendine yakın olan generalleri atayacaktır. PKK ile savaşan generaller Yugoslavya’da olduğu gibi yargılanacaktır. Rektörler hizaya getirilecektir. Yargı ikileşecek; şeriat hukuku ve medeni hukuk olmak üzere iki hukukumuz olacaktır. Milli değerleri aşağılamak bu anayasa değişiminden sonra uygarlık ölçüsü olacak. İyi hakaret edenlerin dışarıda ödüllendirilmelerine gerek kalmayacak, içerde ödüllendirilecektir. İstedikleri gibi bir Fenerbahçe artık İnternasyonal! Türbülans Serkan Deniz: “Türkiye türbülans niyetine ‘türban’lansa sokuluyor!” anayasa değişimi gerçekleşirse Batı’nın ülkemiz üzerinde elde edemeyeceği hiçbir şey kalmayacaktır. Anayasa taslağı Türk halkına açıklanmadan önce Batı’daki güç odaklarına gereken bilgi verilmiştir. Batı politbürolarını tatmin edilecek bir tek madde vardır, o da uluslararası kararları (siz onu Amerikanın kararları diye okuyunuz) ulusal egemenliğin üzerinde kabul etmek, yani sömürge anayasasına sahip olmak. Karşı devrim tamamlanmıştır. Anayasa ile hesaplaşma dönemine girilmiştir. Batı emperyalizmi Türkiye’yi kendi egemenliğine alırken Kemalistler, yurtsever solcular, Batı destekli irticaının dışında kalan mütedeyyin Müslümanlar ne yapmalı? Bu sorunun tek yanıtı vardır: Örgütlenmek. Aynen Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi!” Selanik’te Hüzün 600 yıllık yurdumuz olan topraklarda şimdilerde sığıntı gibi yaşayan soydaşlarımızı ziyaret ettik. Batı Trakya; Gümülcine, İskeçe, Dedeağaç sonra da Selanik. Ah Selanik! Karşı yaka İzmir, karşısı Selanik. Kordon, kordon sahil boyu; aynı liman, ticaret merkezi... Öbürü Yunanistan’ın. Sahil boyu kafeler, balık lokantaları, Türkçe şarkı çalan tavernalar. Türkçe karşılıyor bizi, garsonlar. Nerelisin? –“Antakyalı”,”İzmirli”, “ İstanbullu”. “İş aş derdi, göçtük geldik, her yaz giderim anacığımın yanına...” diyor Zekerian. “Adım Zekeriya burda Zekerian”.. Balıklar üzerine konuşuyoruz. “Orda nasıl fiyatlar? Gelsem alıp getirsem balık, acaba bir baltaya sap olur muyum?” diyor Zekerian. Ne zaman geldin buraya diye soruyoruz. “1974’te geldim” diyor. O gün bugün garsonluk yapıyor. Evlenmiş orada. Aklı baba toprağında. Antalya’da ev almış birisi. “Emekli olunca, elim işten kesilince gideceğim yurduma” diyor Aleksandre. Yani bizim İskender. Tuhaf hislere karışıyoruz. Hıristiyan dinli, memleket deyince Antakyalı, İzmirli. Selanik’te Türk mahallesini dolaşıyoruz, yıkık dökük, bir iki katlı, cumbalı kâgir binalar. Daracık sokaklar. Mahalle sit alanı ilan edilmiş. 1430’da fethedilmiş Selanik. 1468’de Anadolu Beylerbeyi Hamza Bey’in hatırasına Hamzabey Camisi yapılmış. Yangınlar, depremlerden sonra minaresi sökülüp porno filmi oynatma merkezi (sineması) haline getirilmiş. 1997’de Selanik Avrupa kültür başkenti ilan edilince restore edilmiş, ancak minaresi sökülmüş. Yunanlı kardeşlerle birbirimizin geçmişine rahmet okumada yarışmışız adeta! Alaca İmaret Camii, Selanik Belediyesi’nce konser ve sergi salonu olarak kullanılmakta. Kavala’daki İmaret Külliyesi otele çevrilmiş. Osmanlı hükümet konağı; MakedonyaTrakya bakanlığı olarak kullanılıyor. Abdülhamit’in ‘hapsedildiği’, o sığamadığı Alatini Köşkü, Selanik Valiliği olarak kullanılmakta. Yani izimiz silinmeye çalışılmış ama, o kadar kalın çizgiler var ki silmek ne mümkün. Biz Bizans’ın izini silebildik mi?.. Aynı muhabbet. ??? Ben daha çok Selanik’in insan ruhuna verdiği o özgürlük tutkusuna değinmek isterim. 1592 Yahudi kıyamında Selanik’tir Yahudilere kucak açan. İttihat Terakki’nin özgürlük sortisini yaptığı yer yine Selanik’tir. Çöken Osmanlı’yı kurtarma kaygısıyla 9 çocuğun ilk ant içtikleri yer de Selanik’tir. Selanikli Talat’ın, Ohrili Eyüp Sabri’nin, Resneli Niyazi’nin, Yzb. Enver’in toplandığı yerdir Selanik. Abdülhamit’in isyanı bastırmak üzere gönderdiği Şemsi (Şemo) Paşa’nın, Teğmen Atıf tarafından devrildiği yer de Selanik’tir. Hürriyet Selanik’te ilan edilmişti. Bütün Osmanı Âli’de özgürlük meşalesi de burda yakılmıştı. Şemsi Paşa’yı öldürme kararı alanlardan biri de Fethi Okyar’dır. Daha sonra Abdülhamit Han’ın gözetimcisi olacaktır. Bütün Makedonya’yı Selanik’teki 3. Ordu yönetip koruyordu. Bu genç teğmenler de 3. Ordu mensubuydular. Bütün Trakya ve Makedonya’da İttihat Terakki örgütlenmesi vardı. Bunları da dokuz kişilik Selanik karargâhı örgütlüyordu. Yani Resneli Niyazi’nin başlattığı isyanı, Talat’ın başını çektiği Selanik grubu yönetiyordu. Enver 1908’de Hürriyet kahramanı oluyordu Selanik’te! 1912’de Selanik’in Yunanistan’a katılmasına kadar Selanik Osmanlı’nın yakın Paris’i, akıl bahçesi olmuştur. Bir yığın hatıralara götürdü bizi Selanik, Kavala, İskeçe, Gümülcine... Hoşça kalın, hoşça kalın bir zamanların efendisi , şimdilerin ikinci sınıf vatandaşı, soydaşlarım hoşça kalın... gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Demokratlaştırıcılara anayasa öğütleri! EMPERYALİZMİN malum sözcülerinden Samuel Huntington’ın yazdığı “Üçüncü Dalga 20. Yüzyıl Sonlarında Demokratlaşma” kitabı tüm hakları Türk Demokrasi Vakfı’na ait olmak üzere bu yıl Türkçe’ye çevrilip yayımlandı. Huntington, kitabının önsözünde özetle şöyle diyor: “Üçüncü Dalga’yı demokrasinin ABD için olumlu sonuçları bulunduğuna inandığım için yazdım... Zaman zaman toplumlarını demokratlaştırmak isteyen kişiler bakımından analizimden çıkacak sonuçları açıkça belirtmenin yararlı olabileceğini düşündüm (ve) ...sosyal bilimci rolünü bir yana bırakıp siyasal danışman rolünü üstlendim; bazı ‘demokratlaştırıcılara öğütleri’ kaleme aldım.” Kitabın çevirmeni “AKP Anayasası”nın başdanışmanı Prof. Dr. Ergun Özbudun olunca ve de Huntington’un kitabında ABD’nin 1970’lerden bu yana demokratlaştırma “teşvikleri”ne nedense 1973’te Şili’deki darbeyi dahil etmediğini ve Özbudun’un bu konuda okura bir dipnot açıklaması yapmadığını görünce Prof. Dr. Mehmet Akgay da şöyle diyor: “Demokrasinin ayırıcı özelliği ‘ABD için olumlu sonuçları’ olmasıdır. Bu ‘demokratlaştırma’ yolunda bilim insanı rolü bir yana bırakılabilir. Bu ‘dalga’nın alameti farikası dolar işareti üzerine konulmuş bir haçtır. Anayasa yapıcısı Özbudun’un Huntington’dan öğütlü olduğu anlaşılmaktadır!” Pop Suat Özbilgi: “Demokratik katılım konusunda ‘pop star’ yarışmalarında bile halka daha çok saygı gösteriliyor!” Başıbozuk Halit Ovalı: “Anayasanın başına koydukları ‘sivil’ kelimesini uygarlık olarak tanımlıyorlar. Oysa ‘sivil’in halk arasındaki anlamı ‘başıbozuk’tur!” ‘Yoksulların Kursağı’ İçinmiş!.. MERİÇ VELİDEDEOĞLU Her yıl ramazan ayında belediyelerce sergilenen “çadır” gösterisi, bu yıl sayıları daha da artırılarak sürdürülüyor. Basında, “yoksulların kursaklarına sıcak yemek girmesini sağlamak için düzenlenen” bu girişimin adeta yarışa döndürüldüğünden söz edildi. “Kursak” bilindiği gibi kimi hayvanlara özgü olan ve sindirim sistemleri içinde yer alan bir organ; yine de halk arasında az da olsa deyim olarak kullanıldığı görülür. Ama insanların yalnızca yoksul olanına özgülendiğinde ardından, “Yoksulda kursak varsılda mide mi?” sorusu gelir, gelmelidir. “Kursak”a dek indirgenen olay, son yıllarda iyice yaygınlaştırılan “sadakalı yaşam”ın, geniş kitlelere ulaşan bir görüntüsü, bir parçası. Oysa bütün yıl boyunca ülke çapında yemek dağıtan “aşevleri” var, ramazan aylarında kurulan bu çadırların, olağanüstü giderleri bu evlere bölüştürülse, hizmetin boyutu da niteliği de değişir, gelişir. Ne ki, böyle gözlerden uzak bir yardıma ne AKP ne de beş yıldır sadakaya iyice alıştırılan toplum kesimi izin verir; şu günlerde beklenti içindeler, “sadaka torbaları”nın yolunu gözlüyorlar. Ayrıca bu ramazanda torbaların dağıtım işi onurlandırıldı (!); Başbakan’ın eşi Emine Hanım, bu ayki dağıtımı bakanların, AKP milletvekillerinin eşlerinin ve AKP’nin kadın milletvekillerinin üstlenmesini buyurdu. Bu hanımları toplayıp ellerine birer “ayna” verdi ve onları Ankara’nın mahallelerine saldı... Şimdi bu hanımlar bir ellerinde aynaları, bir ellerinde torbaları kapı kapı dolaşıyorlar; böylece “sosyal devlet”in ne demek olduğunu bütün dünyaya gösteriyorlar... 21. yüzyılda bu maskaralıkların sergilendiği Türkiye’den biraz öteye başka bir ülkeye, Polonya’ya, liman kenti Gdansk’a uzanalım. 1981 yılı, ağustosun son günleri; ülke yıllarca sürecek bir altüst oluşun içine adımını atmış; başı sonu belli olmayan grevlerle ekonomi iyice batmış; yiyecek sıkıntısı çekiliyor, özellikle “şeker” yok gibi. Bütün bunlara karşın Polonyalı anneler Gdansk’ın ünlü alanında toplanmışlar, son güneşli günlerden çocuklarını yararlandırmaya uğraşıyorlar. Birden, Kadınlar Sokağı’ndan çıkan kalabalık bir Alman gezgin (turist) topluluğu alana dağılıverdi; ellerindeki şekerleri birer ikişer çocuklara vermeye koyuldular; ardından yemek masalarından topladıkları meyveleri ellerine tutuşturmaya kalkınca, anneler çocuklarını onlardan uzaklaştırmaya başladılar. Alanın öbür ucunda bir banka ilişmiş, arabadaki çocuğunu güneşleten solgun yüzlü, soluk giysili annenin önüne gelen iki Alman kadın, çocuğa bir iki şeker verdi; sonra biri çantasından çıkardığı karışık, toplama şekerlerle dolu saydam büyük bir naylon torbayı çocuğun kucağına bırakıverdi. O ana dek olanları izleyen Polonyalı annenin, yerinden kalkıp torbayı atarcasına geri vermesi bir anda oldu bitti; çakmaklaşan mavi gözleriyle onlara unutamayacakları bir bakış fırlatıp, arabayı sürerek uzaklaştı. Kadınlar donakaldı; ne olduğunu anlamamıştılar; Polonyalı annenin sadakaya alıştırılmamış, alışmamış olduğunu nedense bir türlü kabul etmiyorlar, habire söyleniyorlardı... Bugün Polonya AB üyesi; kuşkusuz adaylık döneminde sorunlar yaşamıştır, ama ille de girmek için yalvaryakar olduğu, sızlandığı hiç duyulmadı... Bu yılki AB doruk toplantısında, Konsey için temsil sayısını ülkelerin nüfusuna göre ayarlayan yönteme Polonya vargücüyle karşı çıktı; AB dönem başkanı Angela Merkel, devlet ve hükümet başkanları ikiz kardeşKaczynski’lerin üzerine gidince, Polonya halkından beklemediği sertlikte yanıt aldı. (Deliğe süprülmeyi anımsayalım.) Polonya basını Merkel’in hoş karşılanması güç kışkırtıcı karikatürlerini birbiri ardınca yayımladı; bunlar dünya basını ve TV’lerinde de günlerce yayımlanıp, gösterildi. Şu günlerde de Polonya işçileri ayakta; ünlü Gdansk tersanelerinin hemen özelleştirilmesi uyarısında bulunan AB’ye karşı direnişte... Bakalım sonuç ne olacak? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Eylül www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Deniz taşıt1 larının yanlarına, çarpma 2 ları önlemek 3 amacıyla konulan yastık. 4 2/ Gücüne gü 5 venerek baş 6 kalarının hak7 kını alan... Saz ya da ka 8 mıştan yapıl 9 mış kulübe. 3/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Öğütülmüş tahıl... 1 M Ü N E C C İ M Hunların ünlü hüS E S kümdarı. 4/ “Halk 2 E N E Z E V AMP R O içinde muteber bir 3 Y B A D A S yok devlet gibi / Ol 4 D A R maya devlet cihanda 5 A K O N İ T İ N Y E L E K bir nefes sıhhat gi 6 N A Z T İ bi”(Kanuni Sultan 7 İ M M E N Süleyman)... Ticaret 8 E L A T A R eşyası. 5/ Gümüş 9 A T A Ş E N A Ş elementinin simgesi... Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı. 6/ Sulak yer... Güney Afrika’da yaşayan bir yaban kedisi. 7/ Ege Bölgesi’nde taze sarı incire verilen ad... Notada durak işareti... Satrançta bir taş. 8/ “Sakağı” da denilen ölümcül bir hayvan hastalığı... Coğrafyadaki kıyı tiplerinden biri. 9/ Akla dayanan, ölçülü. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Trabzon’un Çaykara ilçesinde, doğal güzelliğinden dolayı “tabiat parkı” kapsamına alman göl. 2/ On dört dizeden oluşan bir Batı şiiri türü... Sıvas’ın bir ilçesi. 3/ Türkiye’nin plaka imi... Bazı İslam ülkelerinde kullanılan bir tahıl ölçeği... Hafif sis. 4/ Afrika’da bir ırmak... Bir zaman birimi. 5/ Türlü nedenlerle başarı gösteremeyen kimse... Kemal Bilbaşar’ın bir romanı. 6/ Roma mitolojisinde ekim ve biçim tanrıçası. 7/ Hinduizm’in temel öğesi olan hiçbir varlığı incitmemek ilkesi... Bir nota. 8/ Küçük kulaklı koyun ya da keçi... İnanmış, aklı yatmış. 9/ Eski Türklerde bazı heykellere verilen ad. CUMHURİYET 16 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear