24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 EYLÜL 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ankara’daki PKK hücresinin Ulus saldırısından çok önce kente yerleştiği öne sürülüyor 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT PKK’nin hedefi kentler MEHMET FARAÇ AKP Anayasası İki Hukuklu Sisteme de Açık mı Olacak? Ergun Özbudun ve beş arkadaşının oluşturduğu taslak, bugün Sakarya’nın Sapanca beldesinde Orman Genel Müdürlüğü’nün kamp binalarında görücüye çıkıyor. Daha doğrusu, haziran ayının başında Erdoğan tarafından, “Bize bir anayasa taslağı hazırlar mısınız?” önerisine olumlu yanıt veren bilim adamları ekibi ile, AKP’nin anayasa uzmanları arasında pazar gününe kadar sürecek “kapalı oturum”lar başlıyor. O çalışmanın, medyaya sızmaması için de parti, kamp yerini iki kez değiştirip sonra bir devlet kurumunun duvarları içine almayı gerekli görmüş. Özbudun ve beş arkadaşının isimleri de, kimlikleri de, özel hobi ya da politik eğilimleri de, bir süreden beri kamuoyuna yansıtıldı. Masanın öbür başında oturacak olan, bakan ya da anayasa uzmanlığı kimliğini taşıyan parlamenterler ekibine de, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat başkanlık edecekmiş... Fırat’ın, Özbudun ve arkadaşlarının hazırladığı taslaktan yeterince hoşnut olmadığını anlamak için benim “AKP anayasası” yakıştırmama kızdığını gösteren açıklamaları yeterli olmalı. Adana Milletvekili ve AKP nin “2” numaralı adamı, anayasa uzmanlarının hazırlığının yüzde 60’ının değişeceğini söyleyerek kampın kapılarını medyaya kapatırken sanırım bugünkü gazetelerin önemli bir bölümünde Özbudun anayasasının tam metni yayımlanarak kamuoyunun bilgilendirilme işi hayli gecikmiş olarak gerçekleştirilecek. İlk yurtdışı gezisi KKTC’ye ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanlığı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 1819 Eylül tarihlerinde KKTC’ye gideceğini duyurdu. Açıklamanın Cumhurbaşkanlığı’ndan değil de Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılmış olması dikkat çekti. Gül, ziyaret sırasında Kıbrıs konusundaki son gelişmeler hakkında, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat başta olmak üzere devlet ve hükümet yetkilileri ile görüşmelerde bulunacak. Kandil Dağı’ndaki militanların son haftalardaki açıklamaları ve Ankara’daki bombalı minibüste kuşkuların PKK üzerinde yoğunlaşması örgütün şiddeti kentlere yayarak tırmandıracağı endişesini bir kez daha gözler önüne seriyor. PKK 28 Ağustos’tan bu yana yurttaşları sokak eylemlerine çağırıyor. “Mücadele temposu yükselecek, 2007 yılı sanıldığından daha zorlu ve çetin geçecek” şeklindeki tehditlerde ise “eylül” ayına ısrarla vurgu yapılması dikkat çekiyor. Ankara’daki bombalı minibüsü kente sokan hücrenin, Ulus’ta 22 Mayıs 2007’deki intihar saldırısı eylemini gerçekleştiren grup olduğu tahmin ediliyor. PKK’nin kentlerdeki sabotaj yapı ? PKK’nin 23 yılı aşan eylem tarihinde ilk kez bu kadar büyük oranda patlayıcıyı bir kente sokması sadece büyük çaplı bir eylemi değil, örgütün saldırı konseptini de değiştirdiğini gösteriyor. lanmasını oluşturan Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) üyesi olan Güven Akkuş’un bu hücre tarafından eyleme yönlendirildiği de vurgulanıyor. Bu bilgiler minibüsle patlayıcı sevk eden hücrenin mayıs ayından çok önce Ankara içinde yuvalandığını gösteriyor. Polisin Akkuş’un bağlantılarının üzerine o dönemde yeterince gitmediği de minibüsün ele geçirilmesiyle anlaşılıyor. Bu ihmal aynı zamanda 1.5 yıl önce PKK’nin etkin olduğu Esenler’den kaçırılan minibüsün başka lojistik amaçlarla kullanıldığı kuşkusunu da akla getiriyor. PKK’nin 23 yılı aşan eylem tarihinde ilk kez bu kadar büyük oranda patlayıcıyı bir kente sokması sadece büyük çaplı bir eylemi değil, örgütün saldırı konseptini de değiştirdiğini gösteriyor. Güneydoğu sınırında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1 Nisan 12 Eylül 2007 tarihleri arasında sürdürdüğü yığınak ve operasyonlarda 148 militanın öldürüldüğü belirtiliyor. Resmi rakamlar 109 militanın yakalandığını, 55’inin de teslim olduğunu gösteriyor. Örgüt bu kayıplarının yanı sıra mühimmat depoları, sığınaklar, en az 456 kilo TNT ve RDX tipi patlayıcı, bir tona yakın potasyum ve amonyum nitrat, 200’den fazla patlayıcı düzeneği ile son bir yılda 40 civarında bomba elemanının ele geçirilmesi yüzünden ciddi sıkıntı yaşıyor. Örgüt hem bu operasyon çemberinden kurtulmak hem tabanından aldığı desteği yoğunlaştırmak hem de terör unsurlarına moral verme uğruna kentlerde kaos yaratmayı hedefliyor. Bombacı ve patlayıcı maddelerin batıya sevkedilmesi bu değişikliği kanıtlıyor. S Aslında Diyarbakır, Mersin ve İzTRATEJİNİN İPUÇLARI Askeri araç devrildi: 1 şehit ? AĞRI (AA) Ağrı’da askeri aracın devrilmesi sonucu Piyade Uzman Çavuş Cengiz Türk şehit oldu. Merkeze bağlı Baloluk köyü yakınındaki Topçu Taburu’na ait askeri araç, köy girişindeki köprüde kontrolden çıkarak devrildi. Kazada, aracın sürücüsü Piyade Uzman Çavuş Cengiz Türk şehit oldu. Piyade Onbaşı Erdal Şapçı, erler Vahdettin Çakır, Kadir Ulutaç, Çağrı Demirtaş ve Nurettin Dar yaralandı. Yaralı erler, Ağrı Askeri Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Evli ve 1 çocuk babası olduğu öğrenilen şehit Türk’ün cenazesi, Amasya’nın Merzifon ilçesine gönderildi. Ankara’daki bombalı minibüsü kente sokan hücrenin, Ulus’ta 22 Mayıs 2007’deki intihar saldırısı eylemini (sağda) gerçekleştiren grup olduğu tahmin ediliyor. AMERİKAN WASHINGTON POST GAZETESİ PKK’NİN HEDEFİNİ YAZDI Örgüt içi çatışma iddiası ? GÜMÜŞHANE (AA) Gümüşhane Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, terör örgütü PKK’ye yönelik, bölgede arazi arama çalışmalarını sürdüren güvenlik güçleri, Torul ilçesi kırsalında, üzerinde kimlik olmayan bir erkek cesediyle karşılaştı. Büyük bölümü çürümüş olan cesedin, örgüt içi anlaşmazlık sonucu öldürülen terör örgütü PKK üyesi bir kişiye ait olduğu sanılırken olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirildi. ‘Bölgede özerk bölge amaçlıyor’ Dış Haberler Servisi PKK’nin uzun vadeli hedefinin Türkiye, İran ve Suriye’de Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’ne benzer yarı özerk bölgesel oluşumlar kurmak olduğu öne sürüldü. Amerikan Washington Post gazetesi, sınır bölgesindeki otoritenin fiilen “Kürt gerilla grupları”nın elinde olduğuna dikkat çekti. Kandil Dağı’nda PKK liderlerinden Murat Karayılan ile görüşen Washington Post muhabiri Joshua Partlow, TürkiyeIrak sınırındaki duruma ilişkin izlenimlerine yer verdiği haberinde İran’ın bölgeyi hedef alan bombalamalarıyla PKK ve PJAK üzerinde durarak, bu grupların Türk ve İran hükümetlerince terör örgütleri olarak nitelendirildiğini kaydetti. Washington Post’un “PKK’nin başı” olarak nitelendirdiği Murat Karayılan, gazeteye yaptığı açıklamada sınır bölgesinin bombalanmasının, “İran, Türkiye ve Suriye’nin, Kürt özgürlük harekâtına karşı birleşmelerinin bir sonucu olduğuna inandığını” söyledi. Haberde, “Karayılan, Ortadoğu’da Kürtlere daha çok hak sağlanması için çaba gösterirken örgütünün uzun vadeli hedefinin, bu ülkelerde Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’ne benzer yarı özerk bölgesel oluşumlar kurmak olduğunu söyledi. Ancak Irak’ın Kürt bölgesindeki birçok siyasetçi, PKK’ye karşı olduklarını ve asi grubu kovmak istediklerini, ancak bunun için yeterli askerleri olmadığını söylüyorlar” denildi. Yazıda ayrıca,”Karayılan, lideri Abdullah Öcalan Türkiye’deki ada cezaevinde çürürken Irak’taki asi grubun kontrolünü eline aldı” ifadesi kullanıldı. mir’de bisikletlere yerleştirilen bombalar ve daha sonra Ulus’ta 9 kişinin ölümüyle sonuçlanan intihar saldırısıyla büyük kentleri yeni eylem stratejisinin merkezine alacağını ilan eden örgüt, daha büyük ve ses getirici saldırılarla kırsalda azalan gücünü yeniden kazanmak istiyor. Salt bu veriler değil, Kandil Dağı’nı üs tutan militanların son 20 gündeki açıklamaları da dikkatlice analiz edildiğinde PKK’nin önümüzdeki süreçte ne yapmak istediği çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor. PKK’nin askeri kanadına ait bir internet sitesinde “Hedef olmamak için hedeflemenin zamanı!” uyarısı dikkat çekiyor. Aynı sitede 28 Ağustos 2007’de yayımlanan “Amed Serhildan! Kürdistan Serhildan!” (Diyarbakır direniş, Kürdistan direniş) başlıklı yazı ise PKK’nin kırsaldaki kaybını yurttaşları direnişe çağırarak gidermeye çalıştığını kanıtlıyor. “Aram Masis” kod adıyla yayımlanan yazıda, PKK’lilerin öldürüldüğü operasyonlarla ilgili duygusal satırların ardından, “İsyan tarihine yakışır bir tarzda yeni bir sayfa aç. Bu senin özgürleşmende yeni bir adım olacaktır. Bunun zemininde radikal serhıldana kalk! Kendi öz savunma örgütlülüğünü köy, mahalle, semt ve şehir şehir geliştir”çağrısı yapılıyor. Ankara’daki minibüsün bulunmasından bir gün sonra “Şahin Cilo” imzasıyla yayımlanan yazıda ise özellikle “eylül” ayına dikkat çekiliyor: “Taraflar yılın sonuçlarını kendi lehine çevirmek için, çoğu zaman eylül aylarında stratejik kararlara gitmiştir. Ve sanıldığı gibi, eylül ayı salt barış ayı değildir. Bağrında savaşı ve barışı beraber taşımaktadır. Son iki yılın sonbahar dönemleri Apo tarafından barış aylarına çevrilmek istendi. Ve daha doğrusu barış umudu geliştirmek amacıyla hareketimiz pasif savunma konumunu tercih etti. Mevcut gelişmeler gösteriyor ki, önümüzdeki sonbahar farklı olacaktır. PKK de aktif savunma konumuna geçecektir. Ve yılın son günlerine kadar mücadele temposunu yükseltecektir. Dolayısıyla 2007 yılı sanıldığından daha zorlu ve çetin geçecektir!” Ankara’daki bombalı minibüsün direksiyonuna kim oturacaktı sorusuna yanıt arayanların yukarıdaki veri ve iddiaları da gözönünde bulundurması gerekiyor. Hikmet Sami Türk’ün uyarısı Bu tür çalışmaları sonuna kadar gizli tutmanız olası değildir. Öyle bir yönetimi şayet bir “baskın” olayı düşünmüyorsanız yararlı da bulmamalısınız. Nitekim, taslağın henüz belli sayıda kişinin elinde olduğu sırada medyaya sızan bölümlerinden “Kılık kıyafetinden dolayı hiç kimse öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” hükmünü “taslakta 45. madde” çok kimse sadece türban serbestisi olarak okumuştu. Oysa DSP’li eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’ün, “Eğer bunu yaparsanız ki bir süre sonra, türban kullanmayan kız öğrenciler üzerinde çok büyük bir baskıya dönüşecektir... Erkek öğrencilerin de dışarıda yasak sarıkla, cüppeyle üniversiteye gelmesini önleyecek hüküm kalmaz” (Hürriyet 13 Eylül) sözleri öyle umut ederim ki Özbudun ve arkadaşları için de uyarıcı olmuştur. Medine Sözleşmesi mi? Özbudun ve arkadaşlarının taslağında anayasada yer alan hak ve hürriyetlerin.. genel sağlığın, genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması amacıyla sınırlandırılabileceği..”nden söz edildiğini.. yine “herkesin din ve inanç hürriyetine sahip olduğu” belirtildikten sonra “bu hak tek başına veya topluca alenen veya özel olarak ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama ve bunları değiştirebilme hürriyetini içerir..” denildiğini, dün Oktay Ekşi yazıyordu. Bu hükümler, Cumhuriyetin tek hukuklu sistemini kaldırıp yerine Medine Sözleşmesi’ni getirmenin önünü açmayacak mıdır? Yine aynı hükümlere göre, din eğitim ve öğrenimi resmi medreselere devredilmiş olmayacak mıdır? Taliban okullarına çağrı Benzer bir adımı atan Pakistan Cumhurbaşkanı Müşerref’in bugün o adımından bin pişman olarak ülkesini sarmış olan bir bölümü Taliban denetimindeki hücre okullar karşısında çektiği sıkıntıyı AKP yönetimi değerlendirir. Ateşle oynamak gibi bir lükse sahip olmadıklarını anlar. Sakarya Sapanca Orman Kampı çalışmaları pazar gününe kadar sürecekmiş. Son günkü çalışmalara Denizli’nin Sarayköy ilçesinde çamur banyosu tedavisi gördüğü söylenilen Erdoğan da katılacakmış. Ülkemizdeki siyasal partilerin ve o arada AKP’nin politik sorunları çözme yöntemini sanırım herkes biliyor. Başbakan çamur banyosundan çıkıp Bolu kampına gelecek. Dengir Mir Mehmet Fırat kendisine çalışmaları özetleyecek. Gerekli sorular ve yanıtlar faslından sonra, “liderin son kararı” oluşacak. Öylece iktidar partisinin ısrarla “sivil anayasa” dediği ve buyruğu altındaki medyaya da dedirtmeye çalıştığı taslak, AKP’nin anayasa tasarısı halinde parlamentoya sunulmak için bir de öteki partilerin, sivil toplum örgütlerinin görüşüne açılacak. Ama iktidar partisinin olaydan sorumlu kişisi, yani Sayın Fırat’ın daha önce söylediği gibi, o görüşlere uymak gibi bir yükümlülüğü bulunmayan AKP çoğunluğu benzer bir yöntemi de parlamento görüşmeleri sırasında uygulayacak. TBMM’deki milletvekilleri arasında anayasa konusunda uzman bir isim yok. Örneğin DSP, son seçimde aday listesini CHP’ye verirken niçin Sayın Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’ü düşünmedi ki? Ama böylesine önemli bir “yol haritası” için Meclis görüşmelerinden önce ve özellikle yasanın “halkoylaması” na gideceğini de bilerek kamuoyu oluşturulmasının herkese düşen bir çağdaş yurttaşlık görevi olduğunu unutmamalıyız. Iraklı Kürtler, resmi kurumlar aracılığıyla suçsuz Türkmenlere adeta vahşet uyguluyor Çoban kaçırıldı ? HAKKÂRİ (AA) Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde, bir çobanın Irak’a kaçırıldığı bildirildi. Hakkâri Valiliği’nden yapılan açıklamada, Şemdinli ilçesi Anadağ köyünde yaşayan ve kimlikleri belirtilmeyen 2 çobanın, Irak sınırındaki Ruval Tepesi etekleri Hacıbey Çayı kenarında hayvan otlattıkları, bu sırada söz konusu bölgeye gelen bir kişinin çobanlardan birini darp ettiği, diğerini ise Irak topraklarına kaçırdığı belirtildi. Türkmenlere kezzaplı işkence MAHMUT GÜRER KPDS başvuruları ? ANKARA (AA) Yabancı dil tazminatı almak isteyen kamu personeliyle yatırım hizmetlerinde çalışmaları nedeniyle maktu yabancı dil tazminatından yararlanmak isteyen teknik personelin yabancı dil bilgi seviyesini belirlemek amacıyla yapılacak Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı başvuruları bugün başlayacak ve 21 Eylül’e kadar sürecek. Sınav, 11 Kasım’da yapılacak. ANKARA Kürtler, Irak’taki Türkmenlere resmi kurumlar aracılığıyla adeta vahşet uyguluyor. Iraklı Türkmen Hızır Abdülcabbar Ömer (38) ilk önce evinden göz altına alındı. Sonra bir cinayeti üstlenmesi istendi. Bağlanarak kezzap dolu kovanın içine sokuldu. Elleri ve ayakları üzerindeki tüm deri ve et dokusu eriyen ve Irak’ın Musul hastanesinde sağ bacağı kesilen Ömer, Türkiye’nin girişimleriyle Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne kaldırıldı. Iraklı Türkmen yaşamsal tehlikeyi ancak Ankara’da atlatırken burada, bazı parmakları kullanılamayacak duruma gelmesi nedeniyle kesilmek zorunda kaldı. Ömer Cumhuriyet’e, “Mahkemeye bile çıkarmadan dövmeye başladılar. İstediklerini imzalamayınca işkence ettiler. Suçsuz olduğum ortaya çıkınca ise dışarıya attılar” dedi. ? Iraklı Türkmen Ömer suçu olmamasına karşın Tel Afer’deki Kürt Polis Merkezi tarafından gözaltına alınırken, bir cinayeti üstlenmesi istendi. Ömer istenilen belgeleri imzalamayınca, kezzap dolu kovaya sokuldu. Suçsuzluğu anlaşılınca serbest bırakıldı. Ancak bir bacağı ile bir elini tamamen kaybetti. maya kadar günlerce işkence gördü. 30 Ağustos’ta Türkiye’ye getirilerek GATA’da tedavi gören ve yaşamsal tehlikeyi yeni atlatan Ömer, kendisine ve birçok Türkmene bu tür işkenceler yapıldığını belirtirken olayı şöyle anlattı: “15 Haziran’da ordu tarafından gözaltına alındım ve 19 Haziran’da Kürt ve Şiilerin kontrolünde olan polise teslim edildim. İşkenceyi polis yaptı. Benden ilk önce ne olduğunu bilmememe karşın suçumu kabul etmemi söylediler. Ancak neyle suçlandığımı bile bilmiyordum. İlk önce el ve ayaklarımı Filistin askısı şeklinde bağlayarak beni tavana iple astılar. Daha sonra sopalarla dövdüler. Başka birçok işkence yaptılar. Suçumu dahi söylemeden tam 6 gün boyunca dövdüler. Ben konuşmayınca önüme bir kâğıt getirip imzalamamı istediler. Suçsuz olduğumu yine söyledim. Bu kez gözlerimi de bağladılar ve ilk önce üzerime bir sıvı döktüler. Daha sonra ayaklarımı ve ellerimi bu sıvının içine soktular. Canım çok yanmasına karşın ilk önce bunun ne olduğunu anlamadım. Daha sonra beni 8 saat yine orada Filistin askısında asılı bıraktılar. İndirmek için geldiklerinde ise yürüyemedim. Adım attıkça derilerim, etlerim dökülmeye başladı. Sabaha kadar bu sürdü.” Kürt ve Şii polislerin geri gelmelerinin ardından, kendisine bu kez üzerine sıcak çay döküldüğüne dair bir tutanak imzalattırmaya çalıştıklarını ancak bunu da kabul etmediğini vurgulayan Ömer, ABD’liler teftişe geldiğinde kendisini başka bir yere naklettiklerini ve orada sakladıklarını kaydetti. Hapishaneye geri döndüğünde elleri ve ayaklarının hiçbir işlevinin kalmadığının görüldüğünü vurgulayan Ömer, bu sırada başta böbrekleri olmak üzere vücudunun birçok diğer organının da işlevini yitirdiğini ifade etti. Ömer daha sonra Dohuk hastanesine sevk edildiğini ancak hastanenin Kürt yönetiminin kendisini kabul etmediğini anlattı. Ömer, “Suçsuz olduğumu bildikleri için daha sonra beni aileme teslim ettiler. Ailem de beni Musul hastanesine kaldırdı. Orada sağ bacağım ve sol elimin parmakları kesilmek durumunda kaldı. Ve 30 Ağustos’ta çeşitli kişi ve kurumların girişimiyle Ankara’ya geldim” dedi. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net 9 YILLIK PKK DAVASI SONUÇLANDI Bombacı kadına ağırlaştırılmış müebbet İstanbul Haber Servisi Avcılar’da bir parka koyduğu bombanın patlaması sonucu 1 kişinin ölümüne, 32 kişinin yaralanmasına neden olduğu iddiasıyla 9 yıldır tutuklu yargılanan Mesil Demiralp, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sanığa etkin pişmanlık hükümleri uygulanmadı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada mahkeme heyeti, Demiralp’in 1993 yılında PKK’ye katıldığını, silahlı eğitim aldığını, sanığın, “Fedailer” adlı eylem grubunda yer aldığını kaydetti. Demiralp’in, 4 Temmuz 1999 tarihinde Avcılar’da zaman ayarını yaptığı bombayı çöp bidonunun içine koyduğunu belirtti. Demiralp’in 3 Eylül 1999 tarihinde de Hayal Kafe’de oturduğu sandalyenin altına koyduğu tahrip gücü yüksek zaman ayarlı bombanın fark edilerek etkisiz hale getirildiği de kaydedildi. G Şimdiye kadar GATA’da 3 ameliyat geATA’DA AMELİYAT ‘8 Irak’ta Kürt Yönetimi’nin kontrolü SAAT FİLİSTİN ASKISINDA ASILI KALDIM’ altındaki bölgede, Türkmenlerin işlemedikleri suçlar için inanılmaz işkencelerden geçirildikleri ortaya çıktı. Bunlardan biri olan H.Abdülcabbar Ömer ise, Türkiye ve Irak’taki Türkmen siyasi partilerin çabasıyla kurtarılabildi. 15 Haziran tarihinde evinden suçunu bilmeden gözaltına alınan Ömer bölgedeki Kürt polisi tarafından elektrik verilmesinden kezzaba sokulmaya, üzerine ütü basıl çiren Ömer’in, yaşamsal tehlikeyi atlatmasına karşın halen el ve bacaklarının durumuna ilişkin birçok ameliyattan geçeceği ifade ediliyor. Irak Türkmen Demokrat Partisi Genel Başkanı Kasım Ömer de, Türkmenlerin özellikle inanılmaz işkencelere maruz bırakıldığını belirtirken “Amaç, Türkmenleri yıldırmak ve bölgeden sürgün etmek. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir an önce devreye girmesi gerekiyor. Irak hükümeti ve ABD ile bu konunun bir an önce görüşülerek, bu durumun sona erdirilmesi gerekiyor” dedi. CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear