26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 EYLÜL 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Hayırlı Doğan Kapkıner: “AKP’li bir kadın milletvekili ‘Başbakan’dan etkileniyorum’ demiş. Hadi hayırlısı...” Ya ğ m u r E k i m ABDullah aklanmak istiyormuş...” “Ak Parti’ye girsin!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Milli maç: Bunca kaşarlaşmadan sonra biraz Macarlaştık! Taklacı Faruk Sayılır: “Bir yandan yoksulluk karşıtı nutuklar atıp mazlumların liderliğine soyunacaksın, diğer yandan küresel sömürünün patronundan randevu alabilmek için takla atıp olmazsa ‘torunumu görmeye gitmiştim’ diyeceksin.” AKP’NİN, Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ergun Özbudun’a gizlice sipariş ettiği sivilce anayasa taslağının ipliği iyice pazara çıktı! Ama, Özbudun ipliği pazara çıksa da sivilcesini önce Avrupa pazarına göstermek, el âleme beğendirmek istiyor. Para verip adam tutsan böylesi bir iş yaptıramazsın! Sivilceli taslakta türbanın üniversitede serbest bırakılması üzerine Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, “Kılık kıyafet serbest dediğinizde erkek öğrencilerin cüppeyle, sarıkla üniversiteye gelmesine nasıl engel olacaksınız” diyor. Eksik diyor... Çünkü böyle bir değişiklik sonrası türbanın pabucu dama atılacaktır. Türbanın yerini kara çarşaf alacak, Türkiye, türbanı arar duruma gelecektir. Türban, inancına göre yaşamak ise kara çarşaf da aynı inancın bir parçası değil mi? Çarşaflardan çarşaf beğenin artık! Kadının, alnından çenesinin üstüne doğru inerken gözleri, burnu ve dudağı açıkta bırakan model mi istersiniz yoksa sadece gözleri açıkta bırakan model mi? Bu arada kiminin inancında kadının gözlerine de yer olmadığı için onları bir peçeyle kapatmak özgürlüğü de kullanılacaktır herhalde! Benim merakım, böyle bir durumda allımorlu türbanlarıyla kaşı gözü ortada, burnu dudağı açıkta “baş kadın” ile “baş altı”nın durumları ne olacak? Bu sorunu da “ulema” çözer artık! Neyse ki sivilceli taslağı savunanlar sayesinde cerahat daha kolay akıyor. Bu çevrelerden biri Taslak “Devlet herkesin dini inançlarına uygun biçimde yaşaması için gerekli ortamı sağlama yükümlülüğü taşır” görüşü ile “Medine Sözleşmesi” özlemini dile getiriyor. Bu özlem, daha önce de dillendirilmişti. Peygamber Mekke’den Medine’ye gittiği zaman, Yahudilerle yapılan bir sözleşme ile şehirdeki her topluluğun kendi dini inancına göre huzur içinde yaşaması örnek gösterilmişti. “Medine Sözleşmesi”ni bin küsur yıl sonra Türkiye’de uygulamak isteyen dincilerin halka anlatmadığı tarihi bir gerçek vardı. O da Hendek Savaşı’ndan sonra Medine Sözleşmesi’nin kendiliğinden yürürlükten kalktığı. Savaşı kazanan Müslümanlar kentteki Yahudi erkeklerini hendeklerin önüne yatırarak başlarını kesmiş, çukurlar kesik kafalarla dolmuştu! Taslakçı Ergun Özbudun, “Medine Sözleşmesi”nden de yararlanır inşallah! Heykelin Namusu Bir keresinde Avrupa kentlerinin birinde tarihi bir binanın üzerinde yüze yakın heykel saymıştım. Her biri farklı bir olayı tasvir ediyordu. Kimisinde melekler tartışıyor, kimisinde krallar savaşıyordu. İçlerinde çok basit olanları da vardı. Basit gemi heykelleri, evler. Ama en ilginç heykellere Prag’da rastlamıştım. Pencere pervazlarının altında veya bir evin balkonunu tutan bir çift tanrıça eli olarak karşıma çıkmıştı heykeller. İçlerinde korkutucu olanları da vardı. İnsan başlı, hayvan vücutlu tuhaf bir şekilde Tanrı’nın gazabına uğramış yaratıklar. Ancak hepsinde en ince ayrıntılar dahi düşünülmüş olduğundan ve müthiş bir estetikle yaratıldıklarından korkutuculukları geri plandaydı. Ve her biri o toprakların insanlarının farklı bir tarihini ve halini anlatıyordu. ??? İnsanın en üstün çabası kendini ifade ve kendinden bir iz bırakmak. Sanat da bu nedenle var. Bir resim, bir heykel, yazı veya müzik; kendini, bazen tarihini ifade etmek. Bundandır Nemrut’ta Kommagene krallarını tanıyoruz, öyle bir iz bırakmışlar bize. Ve ölümsüz Shakespeare her durumunu anlatmış insanlığın. Oysa sanat, estetik bize ne kadar uzak kavramlar. Sanat değerini bilemem ama Kemer’deki heykelin namusunu tartışıyoruz. Bu aralar ne çok karıştırıyoruz bazı şeyleri. Elitler, beyaz Türkler ve halkın egemenliği kavramları çarpışıyor. Bundan olacak Kemer’deki aslında alışkın olduğumuz durumlar meşruiyet kazanıyor birden. Heykelin namusunu konuşuyoruz. Ahlaka mugayir heykelin Kemer halkının iffetine zarar vermesinden korkulmuş olacak, Kemerliler heykeli taşlamaktan söz ediyor. ??? Halide Edip Adıvar’ın “Vurun Kahpeye” romanı bir heykel için güncelleşiyor. Vurun heykele! Halkın egemenliği heykelin taşlanmasından yanadır çünkü. Müstehcen heykeli savunanlar elit, beyaz Türkler; diğerleri halkın egemenliği. Yüzde 47’lik oy oranı halkın egemenliğini kanıtladığından heykelin katli vaciptir. Bu aralar “ifade özgürlüğü” söylenedursun, anayasa tartışmaları yapılsın efendim, ifadeniz genel kanaate uygun olmalı. Özgürlüğünüzün sınırları halkın egemenliği. Sanatınız, yazınız, düşünceniz buna uyacak, örf, âdet ve geleneklerimize uygun olmalısınız, heykel olsanız bile. Sonra bir de her tür bayalığı alkışlamalısınız, yine halkın egemenliği adına. İtiraz ederseniz beyaz Türk, elit gibi sınıflandırmalara maruz kalmanız ve hatta aşağılanmanız kaçınılmaz. Bu aralar aydın sorumluluğu böyle işliyor. Heykel değildir medeniyetin simgesi, resim, müzik hiçbiri değil onlara göre. Nedir medeniyet peki? Michelangelo’yu, Dali’yi, Shakespeare’i bırakalım Batı’ya; biz Kemer’deki heykelin namusunu tartışarak medeniyete ulaşmaya çalışalım. Vurun heykele! gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Papadopulos’la tut kelin perçeminden BUNDAN daha açık nasıl söylenebilir: “Bizim tek düşmanımız vardır, o da Türk askeridir.” Kim söylüyor bunu? Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Tasos Papadopulos. Biz “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı” diyoruz ama dünya onu Avrupa Birliği üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devlet başkanı olarak tanıyor! Bu durumda Avrupa Birliği’ndeki bir ülkenin bir tek düşmanı var ve o da Türk Silahlı Kuvvetleri ise Türkiye, Avrupa Birliği’ne nasıl üye olacak? Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Teşaşür Işık İşgüden: “Anlaşılan ‘çiş davası’, Yassıada’nın bebek ve köpek davalarının üstüne tüy dikecek!” Bakış Hasan Baş: “Başbuğ ipsiz kalalı, oyuncağı elinden alınmış gibi öylece bakıyor!” “Lefkoşa Meydan Savaşı”nın sonucuna göre mi! Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tek düşman olarak ilan eden madalyonun öteki yüzüne bakınca başka bir tablo görüyorsunuz: Kıbrıs Rum Yönetimi ve bağlı olduğu Atina, Türkiye’de AKP iktidarını destekliyor. Ne demek bu? Düşmanımın düşmanı dostumdur! Türkiye’de AKP’li biri cumhurbaşkanı olmuş, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başkomutanı sayılıyor. AKP’nin bir dostu “başkomutan”ı düşman sayıyor. Tut kelin perçeminden... Merhumu nasıl bilirdiniz? Google’a bir bakalım hocam! Çankaya’nın Mutfağı MERİÇ VELİDEDEOĞLU Binlerce yıldır sürüp gelen dinsel işbölümünün gereklerinden biridir kadının evine, mutfağına bağımlılığı, bağlılığı. En koyu örnekler İslam dünyasında görüleceği gibi, ülkemizde de en renklilerini her an görebiliriz; kentlerin, ilçelerin mahallelerinde kadınlar özellikle ev kadınları birbirlerine evlerinin tertemiz, gül gibi, mutfaklarının pırıl pırıl olduğunu söyleyip övünürler. Keyif aldıkları bu durumun, kadının erkeğin kaburgasından yaratıldığını kabul eden, bundan dolayı onu ikinci sınıf kul sayan bir düzenlemenin yaptırımı olduğunun ayrımında değildirler çoğunlukla. Kimilerine göre üç, kimilerine göre dört bin yıl önce beliren ilk tektanrılı din, Musa dini, kadının erkekten yaratıldığını ilk ileri sürendir; buna dayanarak da ilk cinsel işbölümünü düzenlemiştir bu din. Bu işbölümüne göre kadına düşen çocuk doğurup büyütmesi, bağılsız koşulsuz erkeğine bağımlılığı ve evine bakmasıdır; bu yükümlülüklerin tümü yaptırımlara bağlanmıştır. Bu inancın kutsal kitabında bu görevlerin nasıl yapılacağı da “meseller” bölümünde ayrıntılarıyla belirtilir. İkinci din, İsa dini de eşitsizliği, kadının yaratılış biçimini ve işbölümünü olduğu gibi kabul eder; sıkı önlemler alır; kadın erkeğe tam itaat etmezse, evini gül gibi, mutfağını pırıl pırıl yapmazsa “imanı inkâr etmiştir” diye kabul edilir, cezalandırılır. Son din İslam da kadının yaratılışını, onun ikinci sınıf kul sayılmasını önceki iki dinde belirtilen biçimiyle benimser. Erkeğine itaat etmeyen, gerek konumunun gerekse işbölümünün tüm yükümlülüklerini yerine getirmeyen kadını, bu dinde, Tanrı’dan önce eşi cezalandırıp dövebilir. Bu üç dinin şeriatının dayandığı bu eşitsizliğe, doğaya, insan usuna (aklına) aykırı bu yaşam düzenine, kuşkusuz bir gün karşı çıkılacaktı; ilk başkaldırı Hıristiyan Batı’dan gelir. Bilinen yoğun savaşlarla, savaşımlarla geçen uzun bir tarihsel süreç sonunda, cinsel eşitsizliği sona erdiren laik yaşam düzenine geçilir; aşama aşama geliştirilir. Bu uzun dönem sürecinde İslam dünyasında bu konuda hiçbir kıpırdama yaşanmaz; ta ki Türkiye’deki 1923 Devrimi’ne dek. Devrim’in bir bakıma uluslararası başlangıcı olan Lozan Antlaşması’nın çalışmaları İsviçre’de sürerken Batı basınının ilgi odağı Dışişleri Bakanı ve Başdelege İsmet Paşa’nın eşi Mevhibe Hanım’dı: Lozan’a gelişi bir olay olmuş; çağdaş görünümlü giysiler içinde, başında zarif şapkasıyla ilk göründüğünde unutulmaz bir şaşkınlık yaratmıştı. Yıllar sonra Çankaya’da yaşarken de Aydınlanma Devrimi geçirmiş bir ülkenin, çağdaş Türk kadınının temsilcisiydi; kadın konusu başta olmak üzere kimi toplumsal sorunlara sessiz sedasız katkıda bulunmuştu. 80 yıl sonra yine bir Türk Dışişleri Bakanı A. Gül, uluslararası bir toplantıya katılmak için eşiyle birlikte İsviçre’de, St. Moritz’dedir; iki kat örtüyle başı kapatılmış sıkmabaşlı Bayan Gül, eteği yerlerde sürünen pırıl pırıl giysisiyle basının ilgi odağı olmuştur... Aradan geçen beş yıl sonra da Gül ailesi artık Çankaya’ya yerleşme hazırlığı içindedir; ilkin Bayan Gül, oturdukları Dışişleri Konutu’nun karşısındaki Çankaya Köşkü’nü denetlemeye gider. Köşk’ün düzenini, bakımını beğenmediğini yüz ifadesiyle belirtir; son olarak mutfak gezildiğinde artık dayanamayıp ilk demecini verir: Siz bir de Dışişleri Konutu’ndakini görmelisiniz, her tarafı pırıl pırıl yaptım!.. Tıpkı yazının başındaki sözü edilen, eviyle, mutfağı ile övünen kadınlarımız gibi... Bayan Gül’ün bu tutumu yetiştirilişinin doğal bir sonucudur kuşkusuz; on dört yaşında okuldan alınıp başı bohçalanır; on beşinde, “İslam dinini bir yaşam tarzı” olarak kabul edip inanan A. Gül ile evlendirilir; artık çocuk kadın Hayrünnisa’nın yetiştirilmesi, kişiliğinin oluşumu eşi Abdullah’ın elindedir. Yıllarca “dinsel temelli bir yaşam tarzı”nın benimsetildiği, İslamın kadına biçtiği “ikinci sınıf kul” konumunun özümsetildiği bir kadından, laik yaşamın, çağdaşlığın kadınlara getirdiği kazanımları desteklemesi, daha ileriye götürmesi beklenebilir mi? Örneğin, Bayan Gül, kız çocuklarının 1315 yaşlarında evlendirilmesi gibi toplumsal bir yaraya karşı savaşanların yanında yer alır mı? Yoksa İslamsal yaşamda olağan karşılanan bu durumu, tarihsel bir örneği, Hz. Ayşe’nin nedeni ne olursa olsun oyun çocuğu yaşındaki evliliğini anımsatarak savunur mu? Kendisine bir önerimiz var; bu konularla uğraşanlara, kadının ikinci sınıflığının göstergesi, siyasal İslamın simgesi olan türbana yani sıkmabaşa karşı çıkanlara, bu yoldaki sivil toplum kuruluşlarına en iyi yanıt, “pırıl pırıl” yaptığı yeni mutfağını, Çankaya mutfağını onlara gezdirmesidir... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir cismin 1 kütlesi ile hızının çarpımı. 2 2/ Çok sevi 3 yen kimse ya 4 da şey... Faiz. 3/ “Pencere 5 den geli 6 yor / Gurbet 7 bana zor geli 8 yor” (Tür9 kü)... Yeryüzü parçası. 4/ Kemir1 2 3 4 5 6 7 8 9 gen bir hayvan... Sı 1 M Ü Ş A H H A S nır boyu. 5/ Uzun o 2 Ü R E M İ Ş UM muz atkısı... Kumar 3 C E M İ L E F İ oynatan kişinin ka 4 E M İ L E Z O L A zançtan aldığı pay. 6/ 5 R K A İ R EM Pulculuk. 7/ Cinsel 6 R A Z OMA İ zevkleri çağrıştıran, 7 E Z A T EMA cinsel istek uyandı 8 T A T U V A K İ ran... Şaşma belirten 9 P A R T İ K Ü L bir ünlem. 8/ Gizli görevli... Toprağın kayıp akmasını ya da suyun yayılmasını önlemek için yapılan kalın duvar. 9/ Küçük erkek kardeş... Bildirme yazısı; mesaj. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Otomobillerde kullanılan, içi elektrik enerjisiyle dolu aygıt. 2/ Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmi birlik... Zorba hükümdar. 3/ Sözcüklerin yapısını, türeme yollarını ve çekim biçimlerini inceleyen dilbilgisi dalı. 4/ Bir organımız... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. 5/ “ ü namus şişesini taşa çaldım kime ne” (Nesimi)... Hatay yöresinde incirden yapılan rakıya verilen ad. 6/ Oluşmak, ortaya çıkmak. 7/ Sınır nişanı... Aldatma işi, hile... Tavlada “üç” sayısı. 8/ Okulu bitirme. 9/ Gemilerde, küçük yaşta tayfa yamağı... “ çıkınca ortaya mazi silinmeli” (Tevfik Fikret). TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Eylül www.mumtazarikan.com KADIKÖY İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İKİNCİ ALACAKLILAR TOPLANTISI İLANI Müflis masasında, ilanın düzenlendiği tarihe kadar kaydedilen alacak ve istihkak iddialarının tahkik ve tetkik işlemleri tamamlanarak, İ.İ.K.nun 206207230231232 ve 233. maddelerine uygun olarak düzenlenen alacaklılar sıra cetveli İ.İ.K.nun 234. maddesinin öngördüğü şekil şartlarına uygun olarak, ilan edilmiş ve alacaklılara doğrudan doğruya haber verilmiştir. İ.İ.K.un 235. ve 237. maddelerindeki süreler nazara alınarak, İkinci Alacaklılar Toplantısının 05.10.2007 Cuma günü, saat: 11.00’de Hasanpaşa Adliye C Binası Kadıköy İflas Müdürlüğü’ne ait odada yapılmasına karar verilmiştir. Alacağı tamamen ve kısmen kabul edilen alacaklılar ile alacağı tamamen veya kısmen reddedilen alacaklılardan İ.İ.K.nun 235. maddesine göre, ilgili Ticaret Mahkemesine kayıt kabul davası açıp toplantıya katılma kararı getiren alacaklıların bu toplantıya katılabileceklerdir. Toplantıya katılacak alacaklıların belirtilen gün ve saatte toplantı mahallinde bizzat hazır bulunmaları veya yetkili bir vekil ile kendilini tenışil ettirmeleri hususu, İ.İ.K.nun 237. maddesi gereğince tebliğ ve ilan olunur. 11.09.2007 (Basın: 48886) MÜFLİSİN UNVANI: SNK MİMARLIK DANIŞMANLIK YÜKLENİM LTD.ŞTİ. DOSYA NO: 200522 İFLAS m.velidedeoglu?hotmail.com CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear