24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 TEMMUZ 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Sonradan Muzaffer Tanrıkulu: “Anayasadan Atatürkçülüğün çıkarılmasını isteyen Zafer Üskül gibilere bizim orada şöyle derler: Sonradan Müslüman olan, beş vakit namazı az bulurmuş! Ya ğ m u r E k i m Müzik dersinde ilahi okunacakmış “Rahlei tedrise müzikal giriş...” CHP’NİN yüzde 1.5’lik seçim başarısına imza atan Genel Başkan Deniz Baykal’ın “tam kadro”sunu kadın ve gençlik kollarıyla birlikte sıralarken kişilerin adlarını partinin resmi internet sitesinden almıştım. CHP Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı Tunç Özdemir’den dramatik bir açıklama geldi: “CHP’de son 10 aydır fiilen bir gençlik kolları yönetimi olmadığı gerçeğini düşündüğümüzde, medyada bir şekilde yer almak bizler için hoş bir sürpriz oldu. Kısaca ifade etmek gerekirse; bizler 24 Kasım 2004’te Gençlik Kolları örgütlerinden 550 delegenin katıldığı 11. Gençlik Kurultayı ile ‘seçilmiş’ bir yönetimin parçasıyız. Ancak göreve başlamamızın ardından partideki iç iktidar kavgasına dönük mücadeleler gençlik kollarında da etkisini gösterdi. Özellikle Genel Sekreter Önder Sav’ın örgütteki ‘suskun’ ve ‘itaatkâr’ uzantıları GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM CHP gençliği arasında ciddi bir ayrışma yaşandı. Bu ayrışmadan üretkenliği savunan ve yaşları 30’larda değil 2025’lerde dolaşan bir grup arkadaşımızla uzun uğraşlar sonucu galip çıktık. İcra yetkisi olan makamlarda çalışmaya fırsat bulduğumuz altı ay içinde birçok gençlik örgütünü yeniden yapılandırdık, üniversite örgütlenmeleri ile çeşitli bağlar kurduk, partinin tek entelektüel çalışması olan ve bizlerin yaratısı ‘Genç Söylev’ dergisini yeniden çıkardık. Birkaç ayrı proje ile etkin bir sosyal demokrat ve Kemalist gençlik yapılanması için kaynak ve fiziki ortam sağlayacak öneriler sunduk. Ancak bizim bu yarı özerk ve ana kademe tarafından kontrol edilebilirliği düşük tavrımız bazı ‘büyük’lerimiz tarafından hoş karşılanmadı ve Genel Çiftçinin yazı zor geçecekmiş. Bereket, seçimi kolay geçti! Bahçeli Şükrü Bayram: “Devlet Bahçeli’nin seçim meydanına fırlattığı ip, cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisine döneceğe benziyor!” Sekreter Önder Sav’ın hukukiliği tartışılan bir kararı ile yönetimden düşürüldük. İşte CHP gençlik kolları 22 Temmuz seçimlerine bu koşullar içinde girdi... Evet, CHP bu seçimi kaybetmiştir. Ben bu yenilgiden üzerime düşen sorumluluğu almaya hazırım. Ancak kimsenin de, CHP’deki herkesi Baykal’ın sıra neferleri gibi damgalamasını da kendim ve siyaset arkadaşlarım adına hazmedemem. CHP’nin söylem, eylem ve kadro sıkıntısı çektiğinin ve geniş halk kitleleri için umut olamadığının farkındayız. CHP gençliği ayakta duran örgütleri ile partisinin tahlilini yapmış ve gereken sonucu çıkarmıştır. Bunun gereğini de yapacaktır. En kısa zamanda basının da dikkatini çekecek bir ulusal toplantı ile bir araya gelecek ve tavrını ortaya koyacaktır. Bizim için bu iş, Deniz BaykalMustafa Sarıgül çekişmesine bırakılmayacak kadar önemli ve ciddi bir iştir.” CHP’de Sorun İdeolojiden Çok İç Demokrasi! Son on gündür, CHP’yi izliyoruz. Biz bu filmi daha önce görmüştük. Farklı olan şu: Bütün Cumhuriyet sermayesini yedik, geriye mevzimiz kalmadı. Yirmi yıldır dilimizde tüy bitecek şekilde uyardığımız her konuda işler en kötü noktasına dayandı. Peki suçlu kim? Baykal ve ekibinin anlayamadıkları bir konu var: Bu halkın Cumhuriyetçi, demokrat, Kemalist kesimleri, CHP’yi büyük ölçüde ideolojisi nedeniyle eleştirmiyor ki! CHP 1 Mart tezkeresi konusunda haklıydı. Laikliği savunup, Cumhurbaşkanlığı’na eşi türbanlı bir AKP’linin çıkmasını engellerken de haklıydı. Kıbrıs ve AB konusundaki şantajlara taviz vermeyen tavrında da haklıydı. Şehitlerimize sahip çıkan ve PKK’yi lanetleyen tavrında da haklıydı. Dokunulmazlıklar konusunda da haklıydı. Yani CHP’nin gerçek tabanının ana kızgınlığı, bugün kimi aklıevvellerin dediği gibi “Bu parti faşist oldu, sağa kaydı, aşırı milliyetçi, ırkçı oldu” gibi saçma sözler değil. Doğduğumdan beri içinde yaşadığım CHP’de ırkçı düşünceler barınamaz. (Olsa olsa parti vitrinine, o kadar saygın sol demokrat siyasetçi dururken sağ isimler alınması ya da sol sloganların yeterince öne çıkarılamaması eleştiriliyor.) Peki, bunların çoğu “doğru” siyaset rotaları ise, o zaman CHP neden seçimlerde başarısız oldu? Halk neden öfkeli? Bu sorunun yanıtlarını, Baykal ve ekibi algılayabilseydi, zaten ortada bu yıkım tablosu olmazdı. Şimdi tüm “Baykalcılar” ellerini vicdanlarına koyup şu soruları yanıtlasınlar: Türkiye’nin yarısı kadınlardan oluşuyor. Hadi vazgeçtim yüzde 50’sinden, CHP kadınlarımıza yüzde 25’lik bir milletvekilliği kontenjanı ayırsaydı, bunun kadın seçmenler üzerindeki etkisi ne olurdu? Söyleyin bana. Ülkenin yarısından fazlası 40 yaş altında ve milyonlarca ilk defa oy kullanacak seçmen var. CHP kalkıp 35 yaş altı kızlı erkekli gençlere, “Size yüzde 25 kontenjan ayırıyorum” deseydi, bunun o büyük kitle üzerindeki etkisi ne olurdu? Yüzde 10’luk ülke barajının antidemokratlığına ciddi tepki verse, birçok kesimin kalbini kazanmaz mıydı? Halk ikiyüzlülükten bıkmış. Ülke için her gün demokrasiden söz eden insanların, bunu kendi partilerinde yaşama geçirmeye yanaşmadıklarını gördüğü zaman kızıyor. Özellikle sözü geçen parti sosyal demokrat ise! Yani CHP, tüm milletvekillerini (ve belediye başkanlarını!) Ankara’da genel merkezde üçdört kişinin toplandığı bir odadan seçeceğine, her ilin kaderini o ile terk etseydi, başkanın kendisine ayıracağı yüzde 3’lük bir kontenjan dışında, tüm CHP üyeleri bilgisayarla vekil adaylarını illerinde seçebilseydi, bu heyecan dalgası nerelere varabilirdi, söyler misiniz? Torpil ve tek seçicilerin, “dayıların” hükümranlık sürmediği demokratik bir ortamda, insanlar inandıkları yakınlarını seçtirmek, partiye kaydolmak için birbirleriyle yarışmazlar mıydı? CHP, yörüngesini saptarken, her yıl beş günlük, dev parti meclisleri gibi buluşmalarda, kitle örgütlerini, sendikaları, gençlik dergilerini dinleyip, onlarla arama konferansları yaparak yönünü belirleseydi, bu büyük bir güven kazandırmaz mıydı? CHP gençlik ve kadın kolları, normal demokratik akışlarında yürüselerdi ve görevlerini layıkıyla yurt çapında yapabilselerdi, her mahallede CHP’nin gençlik ve kadın sorumluları örgütlenmiş olsaydı, bunun etkisi olmaz mıydı? Parti sürekli olarak yaptığı mitinglerle halkla buluşsa ve en zengin, en donanımlı aydın kadrosuyla aynı anda yedi ilde halkın karşısına çıksa, bunun getirisi yadsınabilir miydi? Daha saymayacağım. Konuyu anladınız: Partinin nefes alma kapasitesini onla çarpmak! Bunları yıllardır anlattık. Adını “Demokratik Devrim” olarak 2003 yılından beri de telaffuz ediyoruz. Peki Baykal ve ekibi bu açılımları yapabilirler mi? Ne yazık ki hayır. Eşyanın doğasına aykırıdır. CHP, yaz sıcağında yine 6570 yaşında adaylarının yorgunluğu oranında bir başarısızlığa mahkum oldu! İşte Baykal ve ekibi, bu nedenlerle tepki görüyorlar. Bunu hâlâ deşifre edememeleri ise oldukça düşündürücü. Baykal ve ekibi, aldıkları siyasi kararların tutarlılığı ile kendilerini savunamazlar. Çünkü bunları zaten çoğumuz gerektiği kadar alkışladık ve destekledik. Evet, Sn. Baykal’ın dediği gibi CHP bu ülkenin sigortasıdır ve eylemlerinde hep haklı çıkmıştır. Ama önemli olan artık basit ve çok etkili yöntemlerle bu düşünceleri iktidara taşımaktır. Bu yüzden artık Sn. Baykal mantıklı bir yakın zamanda partinin onursal başkanlığına geçiş yapmalı, partiyi; bu yenilgiyi pusuda bekledikleri anlaşılan dünün eskimiş muhaliflerine değil, genç altıokçu kadrolara süratle teslim etmelidir. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) İtibarı artan Türkiye palavrası KÜRESEL dünya, küresel ekonomi, küresel ortaklık, küresel bilmem ne diye bize bir şeyleri yutturuyorlar ya... Örneğin, Yunan sermayesi gelip bizim bir bankamızı tümüyle satın alıyor sonra Yunan hükümeti bizim başka bir bankamızın Yunanistan’ın bir kentinde şube açmasına izin veriyor ve biz bu işten kazançlı çıkmış gibi seviniyoruz. Bunun adına ancak küresel enayilik denir! Bir kere enayi yerine konduğunuz zaman da artık bunun sınırı yoktur; her fırsatta sizinle dalga geçerler. Dr. Mustafa Çetiner, bir toplantıya katılmak için İstanbul’dan Yunanistan’ın Kos Adası’na yani Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com İlişkiler Bilal Temelkuran: “AKP’nin dış destekçilerinin ülkeme gösterdikleri ilgiye ve kendi aralarındaki ilişkilere bakınca aklım karışıyor! Üç tür dost vardır; dost, dostun dostu, düşmanın düşmanı. Üç tür düşman vardır; düşman, düşmanın dostu, dostun düşmanı!” İstanköy’e gidiyor. Yunan gümrüğünde herkesin eline bir broşür tutuşturuluyor; broşürdeki uyarı yazısı duvarlarda da afiş olarak duruyor: “Sağlık nedenlerinden dolayı Yeni Rakı’nın Yunanistan’a girmesi yasaktır!” Mustafa Çetiner, bu uyarı karşısında “İtibarı artan Türkiye palavrasının özeti” demekten kendini alamıyor. Madalyonun bir de öteki yüzü var... Türkiye, hem Yeni Rakı’yı sattı hem de el değiştirip yabancı sermayenin eline geçmesini seyretti. Türkiye’nin yarattığı bir dünya markası şimdi çift taraflı tokat yiyor... Örtülü demokrasinin seçeneği başörtülü demokrasi olmamalı ağabeyler! Tevfik Fikret Yaşasaydı… HİKMET ALTINKAYNAK Osmanlı’nın ilk muhalif sesleri, Jön Türkler dönemindeki edebiyatçılardı. Tanzimat’ın birinci kuşak şairleri olan Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi, Batı’ya açılan pencerenin güçlü, gür bir sesi oldular. Seslerini imparatorluğun her yerinde duyurdular. Sultan Abdülaziz döneminden başlayarak seslendirdikleri Meşrutiyet istekleri, onları bir süre yurtdışında yaşamaya mahkum etse de savaşımlarından asla vazgeçiremedi. Padişah, muhalefeti susturmak için bazen rüşvet gibi onları “mutasarrıf” olarak atadı, ama onlarsa görevlerindeyken bile bu isteklerini dile getirmekten kaçınmadı. O örnek savaşımlar, hiç kuşkusuz ki, günümüzde ulaştığımız demokrasinin temel taşları oldu. O gün o çabalar olmasaydı, bugün biraz eksik olan demokrasimiz, belki de iyice topallayacaktı. edebiyat ve siyasete ağırlığını koyar. Bu kez yeni düşleri ülkenin aydınlanması, yağmadan kurtarılması, “fikri hür, vicdanı hür nesillerin yetişmesi” için çaba harcanması ve halkın eşit, barış içinde mutlu yaşamasıdır. Mustafa Kemal’in Namık Kemal ve Tevfik Fikret’ten ışık alarak Ulusal Kurtuluş Savaşımızı gerçekleştirdiğini biliyoruz. Bir an için Tevfik Fikret’in yaşadığını varsayalım ve acaba bugün neler yapardı diye bir düşünelim… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY Mustafa Kemal gibi Herhalde her şeyden önce özgürlüğe ve bağımsızlığa vurgu yapar, “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk gibi özgür ve bağımsız olurdu. AB ve ABD ilişkilerini “Devletlerin dostları yoktur, çıkarları vardır” ilkesinden hareketle düzenlerdi. Yani bağımlı olmazdı. Seçilen ve seçmen ilişkilerini de bağımlı olmaktan, “sadaka” ilişkilerinden kurtarır, demokrasiye, eşitliğe, adalete bağlı kalmaya çağırırdı. Böyle bir çağrıya yanıt alamaz da yine “yağma sofrası” görürse ki çok sayıda görecekti, bu kez “Yiyin efendiler, yiyin bu hanı iştiha sizin/Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!” diyecekti. Tevfik Fikret’in özledikleri hep yapılsaydı; gençler, kızlar eğitimlerini tam alacak; işsiz, aç, yoksul ve mutsuz olmayacaklardı. 20 milyon gencimiz vaatlerle kandırılmayacaktı. 19 Ağustos, Tevfik Fikret’in yaşama gözlerini yumuşunun 92. yıldönümüdür. Onu da Mustafa Kemal, Namık Kemal gibi özlemle anarken, hiç değilse bu büyük ustayı “Ferda” şiirindeki bir iki dizesiyle yâd etmek isterim: “Evet sabah olacaktır, sabâh olur, geceler/Tuluı haşre kadar sürmez”. İyi ki bu toplumun Mustafa Kemal Atatürk’ü, Namık Kemal’i, Tevfik Fikret’i var. “Kemalizmi” anayasadan çıkarmaya kalkan atama ‘münevverler’ olsa bile, bu ülkenin “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim” diyen Tevfik Fikret’i, onun gibi düşünen halkı ve vekilleri var! Sabih Kanadoğlu’nun çok haklı olarak belirttiği gibi, “amaç, ulus devleti ortadan kaldırmak”sa, önce “Kemalizme” çengel atıyorlarsa, bunun için renksiz bir anayasa istiyorlarsa (1), onlara dur demek de Türkiye’nin görevidir! Şöyle diyor Tevfik Fikret “Ferda” (Yarın) şiirinde: “Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır; / Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır!” (2) Evet, buna yürekten katılıyorum… (1) Cumhuriyet, 29 Temmuz 2007, s. 4 (2) Orhan Karaveli, Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği, Pergamon Yay., İstanbul 2005 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com Yeni Zelanda düşü Servetifünun edebiyatının önde gelen imzaları Tevfik Fikret (31), Mehmet Rauf (23), Hüseyin Cahit (Yalçın, 24), Hüseyin Kazım Kadri (28) ve Dr. Esat (Işık, 33), 2. Abdülhamit’in siyasal baskısına pes etmeseler de usandılar. 1898’de bir an İstanbul’dan kaçarak Yeni Zelanda’ya gitmeyi, orada bir çiftlik kurup topluca çiftlikte yaşamayı düşlediler. Savaşımlarını oradan sürdürmek istediler. Böyle bir düşünce, akıllarına, bir broşürü görünce geldi. Tevfik Fikret bunu ilginç bulur, gidelim der. Fikret’in tavrı arkadaşlarınca da benimsenir. Sorun yol parasıdır. Yol parası için kaynak da bulunur. Ne var ki kaynağın sahibi göz doktoru Esat Bey, Ankara’da ailesinin çiftliğini satamayınca, bulunan kaynak bir işe yaramaz, gitmekten vazgeçilir. Köy yaşamının çekiciliği, onları bu kez Manisa Sarıçam’a yerleşmeye yöneltir. Tevfik Fikret, Manisa Sarıçam’a gitmez, ama kendi çapında ‘tebdili mekân’ yapar, planlarını kendi çizdiği Bebek’teki evini yaptırır, 1901’de oraya yerleşir. Buraya şimdi Tevfik Fikret Müzesi “Aşiyan” (Kuş Yuvası) adını verir. Dünyanın en güzel penceresinden Boğaziçi’ne bakar, yine karanlığa, baskıya karşı şiirler yazar, resimler yapar, düşler kurar. Robert Koleji’ndeki Türkçe öğretmenliğini sürdürür. Eşi ve oğlu Haluk’la birlikte yalnız bir yaşam sürer. Bu arada annesi hacca giderken yolda tifodan, kız kardeşi sarhoş koca dayağından, babası da 2. Abdülhamit’in sürgününden gurbette ölmüştür. II. Meşrutiyet’in ilanından (1908) sonra, Hüseyin Cahit ve Hüseyin Kazım Kadri ile yine heyecanlanır, Babıâli yollarına düşer, birlikte “Tanin” gazetesini çıkarmaya başlayarak yeniden OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Temmuz www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Suaygırı. 2/ Üst yanı açık 1 boru... Çanak 2 kale Boğazı’nda, pek çok 3 deniz kazasının 4 meydana geldi 5 ği bir burun. 3/ Su düzeyindeki 6 sıra kayalar... 7 Nâzım Hik 8 met’in soyadı. 4/ Anlayışlı... 9 Güney Afrika Cumhu1 2 3 4 5 6 7 8 9 riyeti’nin para birimi. 5/ 1 K A B A L L AMA Ege Denizi’nin kuze2 İ T İ N A Y A K yinde bir Yunan adası. ME S İ R 6/ “Elif dedim de 3 L O Ş B A L O dim / Kız ben sana ne 4 E N K İ 5 R E Z B E R S dedim” (Türkü)... Uzun A T ve geniş ağızlı çökün 6 M A K B E R İ N T A N İ tü... Bir İngiliz petrol 7 E S şirketinin kısa yazılışı. 8 N E K R E HO Ş 7/ Savurganlık... Bir 9 İ S K O R P İ T müzik parçasının, dinleyicilerin isteği üzerine tekrar çalınması. 8/ Yapısına girdiği sözcüğe “yeni” anlamı katan yabancı önek... Afrika’da yaşayan bir antilop. 9/ Şair ve yazarların eserlerinden seçilmiş parçalardan oluşan derleme; seçki. Kahraman Gazilerimizin Tedavi ve Rehabilitasyonları İçin TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI T.C. Ziraat Bankası Ankara Kızılay Ş. 390259905002 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr Dilinize sahip çıkın, doğru etkili ve renkli konuşun... Bireysel eğitimler için iletişim. 0 533 698 96 30 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuzun denizlerinde de yaşayan küçük bir balık. 2/ İncir ağaçlarında döllenmeyi sağlayan sinek... Sağlıklı. 3/ Silah, zırh gibi savaş aracı... Motorlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan mil. 4/ II. Dünya Savaşı’nın önemli çarpışmalarına sahne olan bir Japon adası. 5/ Bal konulan ufak tekne. 6/ Bir sayı... Yapmacıklı davranış... Romanya’nın plaka imi. 7/ İpek gibi düz ve parlak bir kumaşın üzerinde bulunan tel tel iplik... Bir renk. 8/ Tütün dizmek, kurutmak ve işlemek için kullanılan üstü kapalı sergi... Babanın kız kardeşi. 9/ “Tuzak, oyun” anlamında argo sözcük. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear