26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 TEMMUZ 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Alo Yıkım HaberSen, Elektrik Mühendisleri Odası ve Makina Mühendisleri Odası’nın ortak çalışmasına göre, Türk Telekom özelleştirildikten bu yana geçen 1.5 yılın özeti: “ Özelleştirme, her yurttaşın ulaşabilmesi gereken ve kamusal bir hak olan haberleşme hakkına indirilmiş bir darbe olmuştur. Nitekim Türk Telekom, ev abonelerinin yoğun kullandığı hatlarda ve şehiriçi görüşmelerde yüksek oranda zam yapmış, yargıya yapılan başvuru sonucunda bu zam şimdilik engellenmiştir. Tüm yurttaşların haberleşmesinin gizliliği anayasal güvence altında ve devletin sorumluluğunda olması gerekirken özelleştirme bu gizliliği ihlal etmiş ve devlet güvencesini ortadan kaldırmıştır. Harp Okulu Komutanı’nın telefonu dinlenmiş, yabancı ajanların telefon kayıtlarını yasa dışı biçimde aldığı ve sınırdışı edildikleri medyaya yansımıştır. Kurumu işleten firma, kuruma tek kuruşluk yatırım yapmamıştır. Devlet milyarlarca dolarlık gelirden mahrum bırakılmış, bu kaynak Oger firmasına aktarılmıştır. Kamu çalışanları adeta kiraya verilmiş, nitelikli birçok eleman kurumdan ayrılmak zorunda bırakılmış, birçok insan işten çıkarılmıştır.” Bir kez daha öğrendik ki özelleştirme “yıkım”dır! Avuntu Biri Durdursun Biri, bu başına buyrukluğu durdursun! Atatürk’ün adıyla anılan bulvarı perişan etti. Ankara’yı köstebek yuvasına çevirdi. “Aklına esen yere çim ekme, bunları şehir şebekesi ile sulama” uyarıları bir kulağından girdi, öbüründen çıktı. En son marifeti Ankara’yı göz göre göre susuzluğa, ardından da zehir içmeye itmek olacak... Devletin planlı, programlı, bilimsel verilerle hareket eden aklı başında kurumları, Gerede’den alınacak temiz kaynak suyunun bir tünel ile Çamlıdere Barajı’nı besleyen dereye akıtılmasına karar vermişlerdi. Japonlar ve DSİ, bu konuda ayrı ayrı yapılabilirlik incelemesi yapmışlar, olumlu sonuç almışlardı. Japonların bu yatırım için DSİ’ye kredi önerdiği bir dönemde tutturdu “Bu işi ben yapacağım” diye, ama yapmadı. Türkiye’nin dönemsel kuraklığı (Başına buyruk, buna derin bilgisine dayanarak “küresel ısınma” diUlusal petrol savaşımının simge isimlerinden eski TPAO Genel Müdürü İhsan Topaloğlu, Türkiye’de petrokimya tesislerinin kurulma sürecini 1998’de bize anlattığında 83 yaşındaydı. 1980’li yılların ilk yıllarında gerçekleştirilen petrol aramalarını, petrol üretiminin artırılmasını, Türkiye’ye kazandırılan yeni petrol tesislerini, Prof. Dr. Muammer Aksoy ile birlikte sürdürdüğü ulusal petrol davasını aynı heyecan ve tutkuyla yeni kuşaklara aktarırken dirençli çabalarla yaratılmış değerlerin satılmasınyor!) başlayınca panikledi. 500 milyon dolarlık bir harcamaya neden olacak Kesikköprü’den boru hattıyla Kızılırmak suyunu Kurtboğazı’na taşımaya kalkıştı. İşin uzmanları “Kızılırmak’ın kirliliği çok yüksektir, kullanmayın” diye dikkatini çektiler. O, inşaat mühendisliğinden yüksek mimarlığa, kimyadan jeolojiye her şeyi tek başına hep bildiği için “Kızılırmak suyunu Kurtboğazı suyuyla karıştırırım, olur biter” dedi. “Kızılırmak üzerinde birbirinin peşi sıra çok sayıda elektrik üreten baraj bulunuyor. Kızılırmak’tan su eksiltmek, elektrikten açık vermek” dediler, dinlemedi. Bir türlü anlayamıyoruz: Aşiret düzeninde miyiz, Ankara’da ayrı bir derebeylik kuruldu da bizim haberimiz mi yok? Başkent için araya girip söz söyleyecek kimsecik de mi yok bu ülkede? Ankara’da yaşayan bir yurttaş olarak, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere yetTürkiye Gazeteciler Sendikası, 4 yıl 9 ayın ekonomik çözümlemesini yapmış: “Devletin resmi verilerine göre, son 4 yıl 9 ayın ekonomik tahlilleri, başarıyı göstermiyor. Ekonominin bugün itibarıyla özeti işsizlik ve borçtan ibaret... Türk halkı, adaletsiz bir gelir dağılımı, dışa çok daha bağımlı ve dengesiz bir ekonomide yaşamaya devam etti. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlanan 2007 Yıllık Programı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Hazine Müsteşarlığı verileri iyi okunursa bu dönemin işsizlik ve borçtan ibaret olduğunu; övünülecek tek icraatın, özelleştirme adı altında, Cumhuriyet tarihi boyunca yokluklar içinde yaratılan ülkenin stratejik kurumlarının yabancılara satılmasından ibaret olduğunu ortaya koyuyor.” AKP’nin 4 yıl 9 aydır sürdürdüğü gırtlağa değin borca batırılmamız operasyonunun başta gelen sorumlularından Kemal Derviş, 3040 yıl içinde yoksulluktan refaha ulaşacağına inandığı Türkiye’nin artık “azgelişmiş ülkelerin ağabeyi” olduğunu söylemiş. Sayelerinde nelerle avunuyor, nelerle övünüyoruz! SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Erdoğan, Arınç İki Atlı Araba... “Olanları gelişigüzel giden iki atlı bir araba gibi görmek gerek. Atlar arabayı, arabacının gitmek istemediği bir yere götürüyorlar ve araba her dönemeçte yaya kaldırımının bir köşesine bindiriyor. Bir acayip gidiş! Doğu budur...” Kurtuluş Savaşı’nı izleyen Fransız kadın gazeteci Berthe Georges Gaulis’in “Çankaya Akşamları” adı altında yayımlanan kitabından aldım bu sözleri. “Örgün” Yayınları’ndan 1520 gün önce çıkan kitap, rastlantı eseri elime geçti. Bir “tarihçi” değil, görmüş geçirmiş bir “gazeteci”nin kaleminden çıktığı için sular seller gibi okunuyor... Herkese tavsiye ederim. Geçen akşam İstanbul’un dördüncü “özel müzesi” “Santralistanbul”un açılışını yapan Tayyip Erdoğan’la, Manisa mitinginde konuşan Bülent Arınç’ı izlerken; Berthe Georges Gaulis’in tespitini hatırladım. Bir yanda İstanbul’un entelektüel kreması önünde yeni ve muhteşem bir müzenin açılışını yaparken “kültüre, kültür insanlarına, bağımsız düşünceye” bol keseden övgü düzen Erdoğan; öte yanda aynı partinin seçmen kitlesini “kes sesini!” diye aşağılayan, haşlayan, susturan, aba altından sopa gösteren Bülent Arınç! Arınç’tan başlayalım: Televizyonda gördüm. Manisa mitingini izleyen çiftçilerden biri; “23 Temmuz’da bizi unutursunuz!” demek gafletinde bulunuyor... Sen misin bunu diyen? Arınç’tan cevap; “Kes sesini, terbiyesiz adam! Bilmem nerden çıkmış gibi konuşma. Ben senin gibi yalancı somun pehlivanı değilim... Meclis Başkanı konuşuyor. Saygısızlık etme!” Aaa! Ağzım açık kaldı. Seçmenden “oy talep ederken”, TV kameraları önünde oluyor bütün bunlar. Arınç, belli ki 22 Temmuz’a “çantada keklik” gözüyle bakıyor! İkinci bir iktidar döneminin “zafer sarhoşluğu” şimdiden gözünü karartmış. Ne derse desin, ne yaparsa yapsın; partisi ve kendisinin sandıkta cezalandırılmayacağına ikna olanların sergileyebileceği sınırsız “arogans” Türkçesiyle “küstahlıkla” konuşuyor. Demokrasilerde bu türden bir küstahlığın cevapsız kalması asla mümkün olmaz. Böyle bir “ölçüsüzlük” asla düşünülemez. Ancak istibdat düzenlerinde rastlanabilir türden bir çıkış bu... Ama “atlar”, arabayı bir kez sahiplenmiş. Dörtnala bizi (gitmek istemediğimiz!) bir yerlere götürüyorlar... Ancak bu arada araba, Berthe Georges Gaulis’in söylemiş olduğu gibi “her dönemeçte yaya kaldırımının bir köşesine bindiriyor”! kilileri göreve çağırıyoruz: Biri ivedilikle bu başına buyrukluğu durdursun, yoksa Ankara, Ankara olmaktan çıkacak... Buna uydunuz mu, Türkiye Cumhuriyeti zamanla kalan bağımsızlığını da yitirir.” İhsan Topaloğlu’nu 2005 yılında yitirdik. İki yıl sonra da, ilk ateşini yaktığı ulusalkamusal PETKİM’in meşalesini söndürdüler. Sözleri hâlâ kulaklarımızda: “Devletçilik olmadan Türkiye’de bağımsızlık olmaz. Devletçilik kalktığı zaman, hele yabancı şirketlerin hayranlığı sürdüğü müddetçe bağımsızlık olmaz.” İçimiz acıyor. Ya sizin? Bağımsızlık Olmaz dan duyduğu büyük üzüntüyü de dile getirmişti: “Bağımsızlık, KİT’ler olmadığı sürece de olmaz. Bizim yıllar önce üzerine titrediğimiz, yabancı şirketlerin elinden kurtarmak için çırpındığımız petrol sanayimize kaynak sağlayacak PETKİM satılmak isteniyor. Özelleştirme, aslında küreselleşme süreci ile birlikte gündeme getirilen emperyalizmin bir şeklidir. Çokkültürlülük, Çokkültürcülük Ali BULUNMAZ Küreselleşmeyle birlikte ön plana çıkan kültür politikalarının temel amacı, “postmodern” denilen düşünce kalıbı eliyle evrensel değerlerin ve kavramların içini boşaltmaktır. Kavramlaştırmayla konulan sınırın yok edilmesi (kavramın içeriksizleştirilmesi), değerleri alaşağı ettiği gibi sorunları da çözmez; aksine derinleştirir. Buna en güzel örnek, çokkültürlülük ile çokkültürcülük kavramları arasında yaratılan karmaşa ve sakatlığa yol açan yapay geçişkenliktir. Çokkültürlülük, farklılıkların / farklı kimliklerin bir potada eritilmesine / beraberce yaşamasına dayanan bir olgudur / var olandır. Ulus devletin yapısı bunu gösterir niteliktedir. Ulus devlette, her bir farklı kimlik, kendi özniteliklerini ve yapıp etmelerini / geleneklerini koruyup tek bir ulus ve vatandaşlık çatısı altında toplanır. Türkiye de böyle bir ulus devlettir. Azınlıklar da dahil olmak üzere, tüm etnik grup ve topluluklar, vatandaşlık bağı ile Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlıdır. Çokkültürcülük ise evrenselliğe karşı geliştirilen bir “çözüm” denemesidir. “Ben / biz” “o / onlar” gibi bir ayrışmaya dayanır ve özcü yaklaşımlardan beslenerek (ve aynı zamanda onları besleyerek) belirli bir kültürün veya etnik grubun üste çıkarılması / üstün kılınmasının / popüler hale getirilişinin de diğer adıdır. Çokkültürcü politika, önünde sonunda yerelliğin / belirli yerelliklerin kendisini baskın hale getirme / getirilmesine yardımcı olma edimine dönüşür. Bu da yerelküresel gerilimi ve çatışması yanında özcü ayrımcılık temeline dayanan yerelyerel gerilimi ve çatışmasını doğurur. Buna verilecek en güncel örnek, şimdilerde Irak’ta yaşanan mezhep çatışmalarıdır. Çokseslilik olarak da sunulan çokkültürcülük, yerelin farklılığı / kendisine benzemeyeni dışlama isteği bağlamında, aslında teksesliliğe kapı aralayan bir yapıdadır. Bir diğer deyişle, “postmodernite” denilen düşünce kalıbının hayat verdiği çokkültürcülük, bir yandan farklılıkları / özgünlükleri yüceltirken herkesi herkesleştirir; diğer yandan, tek tek benzemezlikleri keskinleştiren ve çatıştıran siyasisosyalkültürel altyapıyı hazırlar. İşte Kürtçülük de, bu tür bir çatışma / çatıştırma esasına dayanır. ??? Çokkültürcü politikanın doğurduğu ayrımcılık temelli Kürtçülük, (“Kürt Sorunu” şeklinde öne sürülüp) iddia edildiği gibi “Kürtlerin hakkını arama” ya da “kültürel açılımlar yapma”nın değil, Kürtler üzerinden ayrımcı ve kışkırtıcı siyaset üretmenin, Kürtleri propaganda malzemesi olarak kullanıp bir çatışma politikası gütmenin ve gerilimden yararlanmanın bir diğer adıdır. Dolayısıyla buradaki pragmatik yaklaşım, Kürtlerin de diğer tüm yurttaşlar gibi eşit haklara sahip olduğunu dillendirme noktasında çekinik kalmaktadır, çünkü çıkar ilişkileri burada en belirgin düzenleyicidir. Diğer yandan Kürtçülük, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki temel sosyal ve kültürel sorunları (işsizlik, aşiret düzeni, töre cinayetleri, kalkınma…) çözmeye yönelmenin aksine, siyasal ve sosyal farklılaşma / ayrışma türünden bir politika izlemeyi / bunu savunmayı yeğlemektedir. Şu örnek konuyu açımlamak bakımından yol gösterici olabilir: Lozan Antlaşması’yla belirlenen azınlıkların haricinde, ağırlıklı biçimde AB’nin yürüttüğü kültür politikasıyla beraber Kürtler de azınlık haline getirilmeye çalışılmaktadır. Bölge halkı çoğunlukla bu konumu kabul etmemekle birlikte, bu söylemi pazarlamaya koyulanlar “demokrasi”, “özgürlük” ve “çokseslilik” şeklindeki açılımlarla, zaten hassas olan konuyu daha da içinden çıkılamaz bir noktaya getirmektedir. Mezhep savaşları yaşanan Irak’ın kuzeyindeki “Kürdistan” yönetiminin de, bugün Irak’ın başındaki isimlerin de konu ile ilgili tavırları bellidir: Mesud Barzani, “Türkiye’nin sorunu Kürt halkıdır” gibi kışkırtıcı bir açıklama yaparak sorunun aslen Kürtçülük sorunu olduğunu doğrulamıştır. Yine “Türkiyeli / Türkiyelilik” ve “alt kimliküst kimlik” tartışmaları / söylemleri de, çokkültürcülüğü (dolayısıyla özcülüğü) ve onun bir örneği olan Kürtçülüğü ile Kürtçülük sorununu beslemektedir. Özetle ayrımcılık temeline dayalı çokkültürcü politikanın bir çeşidi ve sonucu olan bir tür mikromilliyetçiliği körükleyen Kürtçülük ile onun doğurduğu gerilim, Kuzey Irak’tan AB’ye, ABD’den Türkiye’deki kimi “aydınlara” kadar uzanan bir açmazdır. Ancak burada asıl zarar verilmek istenen / zarar gören bir ulus devlet olan ve bölyönet tehdidini açıkça hisseden (zaten çokkültürlü ve çoksesli olan ve barış içinde yaşayan) Türkiye’dir… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Bu da ‘Santralistanbul’ vizyonu... Türk demokrasi tarihinde “dönemeç” olarak adlandırılan seçimlerin son diliminde AKP triumvirasının liderlerinden biri “kes sesini!” diye seçmenleri tepelerken; Erdoğan İstanbul’da henüz bitmemiş bir kültür kompleksi “Santralistanbul”u açıyordu. Silahtarağa Elektrik Santralı’ndan devasa bir kültür kompleksine dönüştürülen alanın Çağdaş Sanat Müzesi’ne ayrılan bölümü Erdoğan, İstanbulluların gözbebeği olmaya aday mekânın açılışıyla “kampanyayı taçlandırmak” isteyince; ellerinde boya firçalarıyla son ana dek çalışan işçilerin özverili çalışmaları sayesinde yetiştirilmiş... Projenin sahibi “Bilgi Üniversitesi” adına konuşan Rektör Aydın Uğur konuşma yapması için Başbakan’ı kürsüye davet etmeden önce, Türkiye’de ender rastlanan hassasiyetle “işçilere teşekkür etti” nitekim! Ya Erdoğan neler söyledi? Orada olup dinleyecektiniz: “Dünyayı güç ilişkilerinden ibaret görenlerin, hayatı güç ilişkileriyle okuyanların insanlığa reva gördüğü manzarayı üzülerek izliyoruz (!!!)” dedi: “Uygarlığın esas kriteri, esas kudreti ve esas güç, insan ruhunun zenginleşmesi olmalıdır. Bugün insana ait bütün kadim değerleri ayakta tutanlar, dünün ve bugünün sanatçıları, insanlığın kültür mirasıdır...” 2000’li yıllarda “mesenlik yarışını” keşfeden büyük gruplar, İstanbul iş çevreleri, akademisyenler ve kültür sanat dünyasının ileri gelen isimleri karşısında; insanı salt “homoekonomikus”a indirgeyen bakışı yeren, toplumların devlet adamlarından çok sanatçılarıyla tanındığını anımsatan Erdoğan, bir ara hatta öyle coştu ki, Leonardo da Vinci’yi dahi devreye soktu... İşçiye, çiftçiye “kes sesini!” ve “ananı al da git!”... İstanbul entelijansiyasına Leonardo da Vinci... AKP bu! Entelijansiyamız bu sıfatın hakkını verse; bu AKP’yi Leonardo filan aklayamaz. “Santralistanbul”un kendisini, ayrı bir yazıda anlatacağım... HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Temmuz www.mumtazarikan.com Cumhuriyet Mahallesi ÇantaköySilivri Yazkış oturmaya hazır sıfır lüks villa Tel: 0532 277 84 76 TEVZİH İLANI KAHRAMANMARAŞ BİRİNCİ İCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN Sayı: 2002/2736 İflas Müflise ait taşınmazların satışına ilişkin satış ilanında makine aksamlarının satış bedeli 600.840,00 YTL yazıldığı halde sehven 60.840,00 YTL olarak yazılmıştır. Makine aksamlarının tamamının satış bedelinin 600.840,00 YTL olduğu tevzihen düzeltilir. 05.07.2007 Basın: Tashih SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tuzlu ayranın kaynatılıp süz 1 dürülmesiyle el 2 de edilen çökelek peyniri. 2/ 3 Üstü kapalı ola 4 rak anlatma... Asya’da bir ül 5 ke. 3/ Bir tür oto 6 mobil yarışı... Tavır, davranış. 7 4/ Siper, hen 8 dek... Manisa ilindeki Spil Da 9 ğı Milli Par1 2 3 4 5 6 7 8 9 kı’nda bir yayla. 5/ Uğurİ suzluk... Japon lirik dra 1 H A M İ N T O mı. 6/ İlgi eki... Genel 2 I L I S U B A S likle uzun bir nesnenin 3 R H A S S A S incelerek bittiği son ve 4 T O L H E ME sivri noktası. 7/ DüşüU Y A K nülenin tersini söyleye 5 A T A Y rek yapılan ince alay... 6 P O M A K L A R Hitit. 8/ Akut lösemile 7 O K A P İ N A Z rin tedavisinde kullanı 8 Z A A L A K O lan antibiyotik. 9/ Dü 9 R A Y ON İ ZM rüst, iyi ahlaklı... “Biz kimseye tutmayız / Kamu âlem birdir bize” (Yunus Emre). YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Rus mutfağına özgü, içi et, balık ya da lahana ile doldurulmuş küçük börek. 2/ Belirti... Nâzım Hikmet’in soyadı. 3/ Tabut... “Konuş, anlat” anlamında argo sözcük. 4/ Mobilyacılıkta dış yüzeylerin kaplanmasında kullanılan, dış etkenlere dayanıklı plastik bir malzeme. 5/ Bir çokluğu oluşturan varlıkların her biri... Duman lekesi. 6/ Bir cetvel türü... İskambilde koz... İlave. 7/ Briçte, atılan bir kâğıtla eşine oynamasını istediği kâğıdı belirtme... Ceviz büyüklüğünde bir domates cinsi. 8/ Nobran, kaba... Ruh. 9/ Yapağıdan elde edilen, eczacılıkta ve parfümeride kullanılan, sarımtırak renkte bir yağ. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear