24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Baykal, elinde Köşk adayları listesiyle tura çıkacağını söyleyen Başbakan Erdoğan’a tepki gösterdi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Seçenekli dayatma’ ANKARA / BARTIN (Cumhuriyet) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili son açıklamalarını değerlendirirken “Eğer Başbakan, ‘Ben bir değil üçdört isim belirlerim, diğer partiler bunlardan birini seçer’ anlayışında ise bu hiçbir şekilde uzlaşma tanımı içine girmez. Bu, seçenekli dayatmadır” dedi. Baykal, Devlet Bakanı Abdüllatif Şener’le ilgili bir soruya da “Sayın Şener saygın bir isimdir. Ama Cumhurbaşkanlığı seçimi ayrı bir iştir. Biz artık geçmiş Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının dışında, bir partinin uzantısı niteliğinde olmayan yeni bir Cumhurbaşkanlığı arayışına girmek ‘Kaybettin, Eve Dön! Ama Hemen Değil…’ ABD yönetici sınıfının en etkili yayın organı sayılabilecek, The New York Times (NYT), pazartesi günü yayımladığı, sıra dışı uzunluktaki başyazıda, Bush yönetiminin, Irak davasını, “başlangıçta her ne idiyse artık kaybettiğini” vurgulayarak, artık, “Pentagon’un görevinin geri çekilmeyi düzenlemek olması gerektiğini” savundu. Bu başyazının önemini görmemek olanaksız, ancak samimi olduğunu söylemek çok zor. Zamanında, bir Kızılderili şefinin “Mavi Ceketliler” için söylediği gibi “beyaz adam yine çatal dilli konuşuyor”… ? Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçiminde uzlaşma arayışına ilişkin söylemlerinin daha önce yaptığı hatayı kabul ettiği anlamına geldiğini belirten Baykal, “Eğer Başbakan şimdi söylediğini aylar önce benimsemiş olsaydı, ülke, Cumhurbaşkanlığı seçimi etrafında gereksiz bir tartışmaya sürüklenmiyor olacaktı” dedi. Baykal, yeni cumhurbaşkanının hiçbir partiyle bağlantısı olmaması gerektiğini söyledi. durumundayız” yanıtını verdi. CHP lideri Baykal, dün genel merkezde düzenlediği basın toplantısında Cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle ilgili açıklamalar yaptı. Başbakan Erdoğan’ın “uzlaşma”ya dönük açıklamalarına dikkat çeken Baykal, “O zaman sorarlar Sayın Başbakan’a; niçin Türkiye’yi aylardır cumhurbaşkanlığı seçimi gerginliği içine soktun? Eğer Başbakan şimdi söylediğini aylar önce benimsemiş olsaydı Türkiye cumhurbaşkanını seçmişti; ülke, Cumhurbaşkanlığı seçimi etrafında gereksiz bir tartışmaya, kutuplaşmaya sürüklenmiyor olacaktı. Bu sözler, ‘Ben Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda geride bıraktığımız dönemde yanlış yaptım’ demenin bir ifadesidir” görüşünü dile getirdi. çıkması gerektiğini” vurgularken şunları söyledi: “Eğer Başbakan, ‘Ben bir değil üçdört isim belirlerim, bunu diğer partilere sunarım, o partiler bu üçdört isimden birisini seçerler ve böylece uzlaşmış oluruz’ anlayışı içindeyse, bunun hiçbir şekilde uzlaşma tanımı içine girmeyeceğini ifade etmek isterim. Bu, seçenekli dayatmadır. Uzlaşma, içinde bulunduğumuz ortamda, koşullarda, anayasanın öngördüğü anlayışı içine sindir miş, anayasa ile kavgası olmayan, anayasayı engellemeye yönelik olmayan, gizli gizli anayasayı değiştirmeyi amaçlamayan, anayasanın laikdemokratik Cumhuriyet anlayışını özümsemiş, tarafsız, dürüst, ahlaklı, saygın bir ismin seçilmesi konusunda muhalefet partileriyle birlikte bir arayışa girmeyi kabul etmek demektir.” ‘Asalak emperyalizm’ NYT, başlangıçta savaşı desteklemiş, uzun süre savaşın gerçek maliyetini Amerikan halkından saklamaya çalışmıştı. Şimdi de NYT bir taraftan bu “gereksiz işgal ve beceriksizce yönetilen savaş” için “daha fazla fedakârlığa gerek olmadığını” yazarken, diğer taraftan Bush yönetimini “vaatlerini yerine getirmemekle” suçluyor. Belli ki NYT’ye göre esas sorun, savaşın “gereksiz” olması değil, kazanılamamış, gönderilen ek askerlerin de bir işe yaramamış olması. NYT’nin yakınmaya başlamasının arkasında, Bush yönetiminin “işi” becerememiş olması, savaşın da ABD ile “bağlaşıkları arasındaki bağları, ulusun askeri gücünü zayıflatması” var. NYT’ye göre Irak “teröristlere karşı sürdürülen ölüm kalım savaşından tehlikeli bir sapma yarattı. ABD vergi mükellefinin yükünü arttırıyor.” NYT bu durum için aynı zamanda “Amerikan gücünün ve prensiplerinin akıllıca uygulanmasına gereksinim duyan dünyaya ihanet anlamına geliyor” diyor. Görüldüğü gibi, dünyanın bir ABD hegemonyasına gereksinimi olduğuna inanan NYT’nin derdi savaşın, bu gereksinimi zayıflatmış olması. NYT esas olarak bir hegemonya krizine çözüm arıyor. Tam bu noktada, bir Amerikalı yazar, Derek Üniversitesi’nden Prof. İsmail Hüseyinzade’nin hafta sonunda Counterpunch’da yayımlanan ilginç denemesine değinmek yararlı olabilir. Hüseyinzade’nin “Asalak Emperyalizm” (AE) başlıklı yazısı, NYT’nin aksine, sorunu açık bir biçimde ve savaş sektörünün asalaklaşması bağlamında koyuyor: AE, alt sınıflardan en üst sınıflara servet transfer ediyor; kamu kaynaklarını, insan ve fiziki sermayeyi ziyan ediyor; ulusun, Katrina Kasırgası gibi doğal felaketlere gerekli tepkiyi vermesini zorlaştırıyor; askeri olmayan uluslararası sermayenin dış pazarlarına zarar veriyor; ulusun toplam borçlarını arttırıyor, parasını zayıflatıyor, ulusun uzun dönemli mali/ekonomik sağlığını tehdit ediyor; demokratik denetimi zayıflatıyor, devletin dengeleme ve denetim mekanizmalarını yozlaştırıyor; savaşa ve militarizme bağımlılık yaratıyor. Bunların tüm dünyada, siyasi çözümler yerine, işgal, ilhak politikalarını savunanlara bir uyarı olmasını dileyerek NYT’nin yazısına dönersek, NYT’nin de aslında, ABD egemen sınıflarının bu emperyalizmden yeterince yararlanamadığından yakındığını görebiliriz, emperyalizmin kendisinden değil. Abdüllatif Şener’e karşı çıktı Baykal, Cumhurbaşkanlığı konusunun çok yıpratıldığını da belirterek şu değerlendirmeleri yaptı: “Çok gerildik, çok tartıştık. Bunu noktalayacak bir cumhurbaşkanına Türkiye’nin ihtiyacı vardır. Bu cumhurbaşkanı da bir siyasi partinin, sıcak siyasi çatışmanın tarafı, bir temsilcisi, bir uzantısı konumunda olmamalıdır.” Sözlerinden “cumhurbaşkanının parlamento dışından olabileceği anlayışının çıktığını”na dikkat çeken Baykal, kafasında bir isim bulunmadığını söyledi. Abdüllatif Şener’in cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi durumunda yaklaşımının ne olacağı sorusuna Baykal, “Bu iş başladığından beri, belli bir yaklaşımın içine çekilmek istendiğini görüyorum. Şener saygın bir isimdir. Kendisi hakkında olumlu değerlendirmem var. Ama bu ayrı bir iştir. Cumhurbaşkanlığı seçimi ayrı bir iştir. Biz artık geçmiş Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının dışında, bir partinin uzantısı niteliğinde olmayan yeni bir Cumhurbaşkanlığı arayışına girmek durumundayız” yanıtını verdi. Yeni bir cumhurbaşkanı ismi ortaya atılması gereğinin altını çizen Baykal, “Yani bir parti bağlantısının dışında olması bir temel ilkedir. Meclis’in içinde dışında olmasının ötesinde, tarafsız, tarafsız olacağı konusunda güven veren bir isme ihtiyaç vardır” dedi. ‘Gerçek niteliği ortaya çıkmalı’ Baykal, “öncelikle bu uzlaşma anlayışının gerçek niteliğinin ortaya PROF. DR. NECMİ YÜZBAŞIOĞLU İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ‘Güçlü başbakanlık’ diktatörlüğe götürür ? Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltılacağını söyleyip “Güçlü Başbakanlık” formülünü gündeme getirmesini değerlendiren Anayasa Profesörü Necmi Yüzbaşıoğlu, “Başbakan mahkeme üyelerini kendi atasın, özerk kurumlar üzerinde yetkisi olsun istiyorsa bu kabul edilemez. Bu, rejimi diktatörlüğe götürür” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yeniden iktidar olmaları durumunda Cumhurbaşkanlığı konusunda uzlaşma arayacaklarını belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir yandan da cumhurbaşkanının yetkilerinin azaltılacağını söyleyip “Güçlü Başbakanlık” formülünü gündeme getiriyor. Cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltılması için anayasa değişikliği yapılması gerekirken AKP’nin değişiklik için gerekli 367 sayısına ulaşmasına ise ihtimal verilmiyor. Başbakan Erdoğan önceki akşam katıldığı bir televizyon programında, yarı başkanlık ve başkanlık sistemlerinin Türkiye’de ilgi görmediğini belirterek “Parlamenter sisteme göre, bu işi yapacaksak burada biliyorsunuz, başbakan güçlüdür, cumhurbaşkanı daha çok temsil noktasındadır, bunun benzeri Avusturya, Finlandiya’da. Bu ülkelerin sistemini uygulayabiliriz. Yani bunun uygulamasına geçerken, şu anda cumhurbaşkanının sahip olduğu yetkilerde bir daraltma, bir kısıtlamaya gidilmesi gerekecek” dedi. Konuyla ilgili bir anayasa değişikliği hazırlığı içerisinde olduklarını anlatan Erdoğan, “Bunu kısa bir zamanda açıklayacağımızı tahmin ediyorum. Bu işi önemsiyoruz, çünkü Türkiye’de hep anayasa değişiklikleri lafı edilmiştir, ama hiçbir iktidar bir sivil anayasayı ortaya koymak suretiyle bunu teklif etmemiştir’’ dedi. samaya hâkimdir hem de yürütmeye hâkimdir” dedi. Prof. Yüzbaşıoğlu, şöyle devam etti: “Başbakan mahkeme üyelerini kendi atasın, özerk kurumlar üzerinde yetkisi olsun istiyorsa bu kabul edilemez. Bu, rejimi diktatörlüğe götürür.” Başbakan’ın Avusturya ve Finlandiya gibi ülkelerde de güçlü başbakanlık sisteminin bulunduğuna ilişkin sözlerine de yanıt veren Prof. Dr. Yüzbaşıoğlu, şunları kaydetti: “Bunlar küçük ülkeler ve buralarda böyle teamül oluşmuş. Cumhurbaşkanının aktif konumda olmayan bir statüsü oluşmuş. Bizde Cumhuriyetin kuruluşundan beri, aktif konumda olan bir cumhurbaşkanı var. Dolayısıyla biz bu treni kaçırdık. Etkili bir cumhurbaşkanı prestiji ile 80 yıllık geçmişimiz var. Bizim güçlü cumhurbaşkanı geleneğimiz var.” ‘Yardımı alın, oy vermeyin’ Partisi tarafından Bartın’da düzenlenen mitingte iktidara yüklenen Genel “TBMM’de uzlaşma ile cumhurbaşkanının seçilmemesinin sorumlusu, o zaman uzlaşma teklifini reddeden Başbakan’dır” dedi. Baykal seçim öncesinde pirinç, bulgur ve kömür dağıtımının yapıldığını belirterek “Kömürün parasını gelecek iktidar olarak inşallah biz ödeyeceğiz. Ne dağıtılıyorsa alın helaldir, bu milletin malıdır. Ancak ‘bana bunları verdiler’ diye oyunu onlara verme, günahtır” şeklinde konuştu. Biraz paylaşır mısınız? NYT Irak’tan çıkmak gerektiğini savunurken “önce 160.000 askerin, milyonlarca ton malzemenin güvenli bir biçimde çekilmesinin sağlanmasını” istiyor. Bu bağlamda, Kürt bölgesindeki üslere çekilmekten, komşu ülkelerden, Türkiye’nin limanlarından yararlanmaktan söz ediyor. “Bugüne kadar savaşa karşı çıkan Avrupa’nın da bundan böyle yükü paylaşması gerekiyor.” NYT, Türkiye gibi komşuları, çıkacak bir kaosla, Avrupa’yı da petrolün ve terörün önemini vurgulayarak tehdit ediyor. Böylece düzeni sağlamak için asker sayısının arttırılmış olmasının bir işe yaramadığını kabul etmekle birlikte, NYT adeta, güvenli çekilmeyi sağlamak için daha fazla asker gönderilmesi gerektiğinden, “gerektiğinde müdahale edecek, ama sürekli bir savaşa katılamayacak” boyutta asker barındıracak kalıcı üslerden söz ediyor. Bu arada ülkenin Bosna modeli bölünebileceğini, nüfusa yönelik “yeniden yerleştirmeler” gerekeceğini yazarak, utanmadan etnik temizliği meşrulaştırmaya çalışıyor. Bir taraftan kaosun yayılmasını engellemekten, diğer taraftan komşu ülkelerin Irak sorununu omuzlamasından söz ediyor. Ancak örneğin, Irak’ın bölünmesine karşı olan Türkiye’nin, kendisine yardım etmeyen bir ABD’ye yardım için, böyle bir pisliğe bulaşmayı neden kabul edeceğine ilişkin bir ipucu veremiyor. Aslında NYT’nin başyazıda “korkutucu bir biçimde açık olan şu ki, Mr. Bush’un planı, başkanlığı boyunca bir değişikliğe gitmemek, sorunu tümüyle bir sonraki yönetimin omuzlarına yıkmak” dedikten sonra, böyle belirsizliklere dolu bir yazıyla karşımıza çıkması, aslında Irak’ta bundan sonra izlenecek “kalma” stratejilerine kılıf aramaktan, bu arada dünyanın geri kalanına da, ABD’ye gereksinimleri olduğunu anımsatmaya çabalamaktan öte bir anlam taşımıyor. Şu sıralarda, ABD seçkinlerinin en önemli sorunlarından biri bu galiba. Önceki hafta da The Economist, dünyanın neden ABD liderliğine gereksinimi olduğunu anlatmaya çalışıyordu. erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com namikzafer@yahoo.com AKP’den farklı sesler yükseliyor Meclis Başkanı Arınç, cumhurbaşkanını halkın seçeceğini söyledi. Abdüllatif Şener TBMM’yi adres gösterdi. Dışişleri Bakanı Gül, Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarına karşın ‘adayım’ mesajı veriyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’de Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili “kafa karışıklığı” sürüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni cumhurbaşkanını parlamentonun seçeceğini açıklamasına karşın TBMM Başkanı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in çekilmemesi durumunda cumhurbaşkanının “halk tarafından seçileceğini” açıkladı. Arınç, “Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Yeni Meclis seçildi, milletvekilleri de geldi, bana allahaısmarladık’ derse bir boşalma olacaktır ve mutlaka 1 ay içinde Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacaktır” görüşünü dile getirdi. Bu dönem milletvekili adayı olmayan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in ise Arınç’ın ardından yaptığı açıklamada, cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçileceğini söylemesi dikkat çekti. Şener, sürecin normal şekilde işlemesi halinde 11. cumhurbaşkanını seçimden sonra Meclis’in seçeceğini belirterek “Daha sonra, yani bir sonraki cumhurbaşkanlığı için referandum ile birlikte anayasa değişikliği tamamlanırsa cumhurbaşkanlarını artık halkımızın seçeceğini söyleyebiliriz” dedi. Gül’den vazgeçildi Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda da spekülasyonlar yapılırken Erdoğan’ın geçen dönem aday gösterdiği Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün adaylığından vazgeçtiği ifade ediliyor. Erdoğan’ın önceki gün yaptığı “Listeyle gider, uzlaşma ararım” sözü, Gül’den vazgeçtiği şeklinde yorumlandı. Gül ise kendisinin hiçbir şekilde “ihtiras içinde hareket etmediğini” söyleme ‘Başbakanlık zaten güçlü’ Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını değerlendiren Anayasa Profesörü Necmi Yüzbaşıoğlu, parlamenter sistemde başbakanın zaten güçlü olduğunu anımsatarak “Başbakan zaten hem arkasındaki milletvekili gücü bakımından ya sine karşın “Ama meydanlar adaylığımın sürdüğünü gösteriyor” diyerek adaylıkta ısrarlı olduğunun mesajını verdi. Kulislerde daha önce adaylık için adı geçen ve muhalefetin de desteyebileceği kaydedilen Başbakan Yardımcısı Şener’e ise Erdoğan’ın vize vermeyeceği ifade ediliyor. Geçen dönem Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Şener’i destekleyebilecekleri mesajı veren CHP lideri Deniz Baykal’ın, dün yaptığı açıklamada tam tersi tavır sergilemesinin de Şener’in şansını azalttığı yorumları yapılıyor. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ AKP iktidarı son birkaç ay süren kritik günler yaşanmasaydı, 5 yıllık doğal iktidar yorgunluğunun sonuçlarını seçimlerde görecekti. Yani iktidar yıpranmasıyla oy kaybedecekti. Kamuoyu yoklamalarına baktığımızda AKP’nin geçen seçimlerde aldığından daha aşağılarda bir oy almayacağı görülüyor. Kamuoyu yoklamaları ne kadar gerçeği yansıtıyor, onu tabii ki tam olarak bilmek mümkün değil. Ancak geçen seçimlerden de biliyoruz, bu araştırmaların tümünü dikkatlice gözden geçirince genel bir manzara ortaya çıkıyor. Bunun da doğruya yakın bir sonuç olduğunu kabul edebiliriz. İzleyebildiğim kamuoyu yoklamalarında çıkan ortak sonuç, üç partinin barajı aşacağı yönünde. Buna 2530 civarında bağımsız eklenecek. Şu son 11 gün içinde olağanüstü bir gelişme olmazsa bu tablo üç aşağı beş yukarı gerçekleşecek gibi görünüyor. ??? Bu seçimlerin sonucu eğer gerçekten böyle çıkarsa muhalefet açısından Türkiye Gerçek Muhalefetini Bulacak mı? bir başarıdan söz edilemez. Muhalefet, 5 yıla yakın bir süredir tek başına iktidar olan AKP’den seçmeni uzaklaştıracak ve kendi tarafına çekecek bir yetkinlik gösterememiştir, diyebiliriz. AKP’ye yaptıkları ve yapamadıkları açısından bakıldığında, asıl olarak temel sorunların çözümünde bazı başarısızlıklar gösterdiği söylenebilir. Avrupa Birliği sürecinde tam üyelik müzakerelerine başlayarak önemli bir adım attı, ancak gerisini getiremedi. AB ile ilişkiler ciddi bir tıkanma ile karşı karşıya. Muhalefet bu noktadan bir eleştiri yapabilir, süreci kendilerinin daha iyi yönlendireceğini halka anlatabilirdi. Eğer tabii böyle bir niyetleri varsa. AKP, Kürt sorununun çözümünde de ilk başta bir şeyler yapmak istedi, ancak şu anda gelinen durum pek parlak sayılmaz. Bu noktada demokratikleşme adımları yeterince cesur ve sonuç alıcı şekilde atılamadı. Başbakan Erdoğan’ın “Kürt Sorunu” sözcüklerini söylemekten çekinir hale gelmesi, bu noktada ciddi adımlar atamadığının da göstergesi sayılabilir. Bu sorunun bir parçası olarak da sayılabilecek Şemdinli skandalında da AKP’nin karnesi iyi değildi. Orada devlet içinde ortaya çıkan çeteleşmenin üzerine gidemedi. İddianame yazan savcının hakkını hukukunu koruyamadı. AKP , sosyal adalet alanında da önemli bir adım atamadı. Türkiye, tarihinin en örgütsüz dönemini yaşıyor. İşçi sendikaları neredeyse yok denecek kadar etkisizler. Özel işyerlerinde sendikalaşma hakkını koruyacak ciddi hiçbir yasal gelişme olmadı. ??? Türkiye AB sürecinden de yararlanarak demokratikleşme konusunda önemli mesafeler alabilirdi. Dışarıdan bakıldığında ülkemizdeki demokrasi “asker vesayeti gölgesinde” görünüyorsa bunun bir anlamda sorumlusu da siyasi iktidar sayılabilir. AKP , bundan şikâyet ediyor, ancak yeri geldiğinde milliyetçiliği, yeri geldiğinde devletçiliği, yeri geldiğinde otoriter önlemleri savunmaktan da geri durmuyor. Son çıkardıkları Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun neresi demokratik ihtiyaçlara uygun, neresi AB ölçütlerine? ??? Bu tablo daha uzatılabilir. AKP’ye soldan, demokratikleşme ve barış alanından yapılacak o kadar çok eleştiri var ki! Muhalefet bu beş yılın uygulamalarını masaya yatırıp, emekçiler açısından, toplumun çoğunluğu açısından, demokrasi açısından, sivilleşme ve barış açısından önemli eleştiriler yapabileceği gibi bu konuda çözümler de üretebilirdi. Türkiye’nin bir sosyal demokrat mu halefete acilen ihtiyacı bulunuyor. Geçmişte en kötü zamanında yüzde 33 oy alan sosyal demokrat hareket, bugün önemli bir birleşme yaşamasına rağmen toplumda gereken güveni sağlayamıyor, gereken desteği bulamıyorsa ortada önemli bir sorun var demektir. ??? Bütün bu durumu “Halk anlamıyor” diyerek ifade edebilir miyiz? “Halkı kandırıyorlar” diyerek kendimizi temize çıkarabilir miyiz? Gerçek şu ki, halk ciddi bir sosyal demokrat muhalefet istiyor. Özgürlüğün, demokrasinin, hakça paylaşmanın siyasetini güdecek, bu konuda güven verecek bir muhalefet arıyor. 5 senedir iktidarda yıpranan bir partinin arkasında kalan bir muhalefetin başarılı olduğu söylenebilir mi? Belki de ben yanılıyorum ve 22 Temmuz akşamı, bütün bu kamuoyu yoklamalarının tersine sosyal demokrat olduğunu söyleyen parti tek başına iktidara gelecektir. O zaman özeleştiri yapacağım ve halkı anlamadığımı kabul edeceğim… Erdoğan: Baykal yol yapmaya çalışıyor DENİZLİ (Cumhuriyet) Partisi tarafından Denizli’de düzenlenen mitingde konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal’a yüklenerek “Kapıları bundan önce yaptığın gibi şimdiden kapatma. Bizim ön kabulümüz yok. İdeal olan, isteriz ki oy birliğiyle yeni cumhurbaşkanımızı seçmektir, ama bu olmazsa olmaz bir şart değildir” dedi. Baykal’ın Cumhurbaşkanlığı’na ilişkin sözlerini eleştiren Erdoğan, “Sayın Baykal bakıyorum da bizim iyi niyetimize karşı daha şimdiden ‘Benim dediğim olmazsa nasıl ön keserim’in hesabını yapıyor. Şimdiden kavga çıkarmak için de yol yapmaya çalışıyor. Yok öyle şey. ‘Benim dediğim olursa uzlaşma olur’ anlayışını biz asla kabul edemeyiz, faturası ne olursa olsun, bedeli ne olursa olsun kabul edemeyiz. Erdoğan, Baykal’ın başbakan olmak istemediğini, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ise başbakan olmasının mümkün olmadığını söyledi. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear