24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 MAYIS 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Polisin biber gazı bitmiş... “Hükümetin de gazı kaçtı!” SANAL demokrasi nutukları... Sahte darbe günlükleri... Cumhurbaşkanının tehlikeye dikkat çeken konuşması. Genelkurmay Başkanı’nın basın toplantısı... Tandoğan Mitingi... Genelkurmay’ın bildirisi... Çağlayan Mitingi... Anayasa Mahkemesi’nin kararı derken... İslamcı iktidar şaştı kaldı; medya sınıfta kaldı. Alanları dolduran milyonlarca insanı göz ardı ederek ve yine demokrasiyi araç ve televizyonları maşa olarak kullanarak bir yandan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, bir yandan da Anayasa Mahkemesi’ne atışlara devam ediyorlar. Bülent Esinoğlu, bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Türk Silahlı Kuvvetleri iç ve dış düşmanın zaaf anını tam zamanında görmüştür. Amerikan ordusunun Ortadoğu’daki yenilgisi, AB’nin kendi içindeki sorunlara dönmek durumunda olduğu PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Güller Cihat Özbasan: “Umberto Eco’ya saygıyla: Güllerin adı; Gül, Gülen, Güler!” Ya ğ m u r E k i m Süreç bir dönem iyi değerlendirilmiş, kuşatma yarılmış ve inisiyatif ulusal kuvvetlere geçmiştir. Ama her şey bitmemiştir. Sancılı bir süreç bizi beklemektedir. Bizans medyası demokrasi safsatası ile halkın desteğini düşürmeye çalışacaktır. Bizans medyası ABD ve AB’den gelen açıklamaları demokrasi, Türk ordusunun Türkiye’yi savunan açıklamasını ise demokrasi karşıtı olarak görmektedir. Aslında ordumillet kaynaşması gerçekleşmiş ve halk demokrasisi için adım atılmıştır. Bağımsızlık yoksa demokrasi de yoktur. Bizans medyası sıkıntıdadır. Bülent Arınç’a kızmaktadırlar. Çünkü, taktik savaşı sırasında Rice: ‘Ordu Köşk’e karışmamalı.’ Tabii, o sizin işiniz! Bastır Hilmi Kayıhan: “Halk biraz daha bastırırsa, sahte kabadayı yürüyüşü dışında hiçbir şeyi kalmayacak!” aceleci bir tavır takınarak emperyalist stratejiye uymamıştır. Arınç’ı feda edebilirler. Bu arada hiyerarşi adına Genelkurmay’ın hükümete itaat etmesini ağzında geveleyenlere de şunu söylemek lazım: Bu hükümet ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıdır. Başka bir devletin görevlisi olan bir başbakana Genelkurmay’ın itaat etmesi demek Türkiye’den vazgeçilmesi demektir. Peki ABD bundan sonra ne yapacak? Hiçbir şey! Çünkü Irak’ta yenilmiştir. Borsadaki paralarını çekerler. Zaten borsa belli azınlığın elindedir. Bundan sonra Türkiye kendi iç dinamiklerine dönecektir. Yani üretime dönecektir. Türkiye, ulus devlet düşmanlarını temizleyerek yoluna devam edecektir. Ta ki devletin düşmanları yeniden ortaya çıkana kadar!” Siyaset Komiklikleri 22 Temmuz 2007 günü halkımız sandık başına gidip Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonundaki turuncu renkteki ceylan derisi koltuklara oturacak 550 milletvekilini seçecek. Eğer o tarihe kadar yeni bir cumhurbaşkanı seçilebilmişse yenisi, aksi halde şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer en çok oy alan partiden bir milletvekilini başbakan olarak atayacak, o da hükümeti kuracak, eğer kurabilirse tabii… Bir anımsatma yapalım: 3 Kasım 2002 günü yapılan genel seçimlerde 41.407.015 seçmenden 32.753.386’sı, yani yüzde 79.10’u Türkiye genelindeki 172.143 sandıktan birine giderek oy kullanmıştı. Büyük olasılıkla seçmenlerin eğitim düzeylerinin düşüklüğünden olacak, oy kullanan seçmenlerden 1.243.379’u oylarını hatalı kullandıklarından bu oylar, ki yüzde 3.8 oranında bir oy kaybı anlamını taşıyor, geçersiz sayılmıştı. Bu seçimlerin sonucunda yüzde 10’luk barajı aşan iki parti, Adalet ve Kalkınma Partisi (yüzde 34.43; 10.848.704 oy) ile Cumhuriyet Halk Partisi (yüzde 19.41; 6.114.843 oy) ve 8 bağımsız aday Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmeyi başarmış, Doğru Yol Partisi (9.54; 3.004.949), Milliyetçi Hareket Partisi (8.35; 2.629.808), Genç Parti (7.25; 2.284.644), DEHAP (6.14; 1.933.680), Anavatan Partisi (5.11; 1.610.207), Saadet Partisi (2.49; 784.087), Demokratik Sol Parti (1.22; 383.609) ile diğer dokuz parti barajın dışında kalmışlar, bu partilere verilen 14.243.670 oy “çöpe” gitmiştir. Bir genel seçimde kullanılan geçerli oyların yüzde 45.2’sinin “çöpe” gitmesine yol açacak bir komikliğe yeryüzünün başka hiçbir ülkesinde rastlamak olası değildir. Buna isterseniz rezillik de diyebilirsiniz. ??? Siyasi Partiler Kanunu da, Milletvekili Seçimi Kanunu da bize 12 Eylül 1980 darbecilerinin kazığıdır. Önce, 22 Nisan 1983 günü Siyasi Partiler Kanunu kabul edilerek siyasi partilerdeki “lider sultası” yasallaştırılmış, iki ay sonra da 10 Haziran 1983 günü Milletvekili Seçimi Kanunu kabul edilerek yüzde 10’luk baraj rezaleti siyasal yaşamımıza girmiştir. Bilindiği gibi çıkarılan her yasa ruhunu yürürlükteki anayasadan alır. Dolayısıyla bu ucube yasalara ruh veren de halkımızın sırtına, bizzat halkımızı da süngü zoruyla suça alet ederek giydirilen, deli gömleğinden farksız 1982 anayasasıdır. Bu, öyle bir anayasadır ki, bir cumhurbaşkanı seçimini bile skandala, krize, kaosa dönüştürmekte, koskoca anayasa profesörü bilimadamlarını birbirlerine düşürmektedir. Lafa gelince tüm partiler bu anayasadan da ruhlarını bu anayasadan alan ucube yasalardan da şikâyetçidirler, fakat bunları değiştirmek, bunları değiştirmek için aralarında uzlaşmak, bu ülkenin insanlarını siyasetten tiksinme noktasına getiren küçük hesaplar uğruna hiç akıllarına gelmemektedir. ??? Bu yasalar var oldukça ulusal iradenin önemli bir bölümü geçmişte olduğu gibi 22 Temmuz seçimleri sonrasında da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilemeyecektir. Kullanılan oyların gene en az üçte biri yüzde 10’luk seçim barajı nedeniyle “çöpe” gidecektir. Bu yasalardan biri parti içi demokrasinin köküne kibrit suyu ekerken öbürü de küçük partilere TBMM’de temsil olasılığı sağlayacak seçim ittifaklarının önünde engel oluşturmaktadır. Büyük partilerin, ittifak arayışı içinde olan görece küçük partilere üstten bakarak “Partini kapat, gel, benimle bütünleşip içimde eri!” demelerinin nedeni budur. Demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu ucube yasalardır. Türkiye’de siyasal hayat, anayasasıyla, partiler ve seçim yasalarıyla, nafile cumhurbaşkanı turlarıyla, önce konuşup sonra düşünen parti liderleriyle, hamhumşaralop anayasa değişiklikleriyle, takıyyeci iktidarı ve şaşkın medyasıyla tam anlamıyla komediye dönüşmüştür. Ne var ki toplumun bu komediye de komikliklere de gülecek hali kalmamıştır. Beklediği siyasette ciddiyet ve ciddi siyaset adamlarıdır. Tandoğan’dan Çağlayan’a, Manisa’dan Çanakkale’ye sokaklara akan kitleler de bu komikliklere son veremeyecekse, işimiz yarın bugünkünden de zor olacaktır. Not: Değerli okurlarım, yıllık tatilimin bir bölümünü kullanacağımdan iki hafta sizlerden uzak kalacağım. Yeniden görüşmek üzere esen kalın, sevgiyle kalın. (eposta: dkavukcuoglu@superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Halifeler ve Abdullah’ın akıbeti DEVLET televizyonu TRT’nin programcılarından Seniha Demirci, Erzurum’daki “Kuran Ziyafeti”nde nutuk atarken Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i eleştirmiş ve “Allah’ım sen yöneticilerimize, Cumhurbaşkanımıza, yenisine, gül gibi olanına, hazreti Ali’nin cesaretini, hazreti Ömer’in adaletini, hazreti Ebubekir’in sadakatini nasip eyle”diye dua etmişti. TRT programcısı “Gül gibi”si derken Abdullah Gül’ü kastettiyse, duası kabul görmedi. Sanırım Abdullah Gül için de iyi oldu. Ahmet Önen bakın ne diyor: Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Sevinç Prof. Dr. Mehmet Ünal: “İşe bak; vatandaşın işi yok, aşı yok; kişi başına gelir 5 bin dolara çıktı diye seviniyormuş!” Tahakküm Ahmet Sezgin: “Erdoğan, ‘Bu yapılanlar azınlığın tahakkümü’ demiş. Ona göre ancak çoğunluğun tahakkümü olur.” “Dört halifeden yalnızca ilk halife Ebubekir eceliyle ölmüştür. İkinci halife Ömer, Küfe valisinin Müslüman kölesi tarafından mescitte hançerlenmiş, üç gün sonra ölmüştür. Üçüncü halife Osman, evinde Kuran okurken aralarında ilk halife Ebubekir’in oğlu Muhammet’in de bulunduğu Müslümanlarca öldürülmüştür. Dördüncü halife Ali, Küfe Camisi’nin önünde, yine bir Müslüman tarafından zehirli kılıçla yaralanmış, üç gün sonra ölmüştür. Demirci’nin duasının kabul görmemesi Abdullah’ın akıbeti bakımından hayırlı olmuştur.” Cumhuriyetimiz takunyaya takılmasın ağabeyler! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Agos’ ve Çankaya ye dönüp dönüp baktığım bazı vurgulamaları aynen aktarıyorum; “Türkiye’de Kemalistler ve devletçi / ulusalcı çevreler, bugün eşi başörtülü bir adayı hazmetmek zorundalar...” Başörtü yerine neden “türban” diyemiyor? “Gerçek toplumsal temsil yeteneğine sahip ve aynı zamanda ülkenin geleceğini taşımaya müsait bir insanın cumhurbaşkanı olma ihtimali çok yakın..” Milyonlar meydanlara “toplumsal temsiliyet”i kutlamak için mi toplandı? Ülkenin geleceği Ermeni kadınlarının da “türbanlı”laşması mı? “Türkiye Özal döneminin ardından, sivilleşme adına yeni bir fırsat yakalamış görünüyor.(...) Mustafa Kemal ve Turgut Özal dışında Türkiye’nin bugüne kadar ki cumhurbaşkanlarının neredeyse hiçbirinin sahip olmadığı bu nitelik, Abdullah Gül’de mevcut...” Buradaki “Mustafa Kemal” adı, AGOS’un başka hiçbir yerinde yok! “Türkiye yeni bir dönemece giriyor, bir parantezi kapatıyor. Demokrasinin cumhuriyeti dönüştüreceği bir sürecin başındayız...” Bu ülkedeki farklı inançlara sahip inTürkiye’nin tek Türkçe ve Ermenice gazetesi. sanların “kul” değil “yurttaş” olarak ormizden ses beklerken, geçenler tak yaşama zenginliğinin de en de arayan bir okurumuz dedi ki, güçlü güvencesi olan laik cum“AGOS’ta da aynı dileğinizi yaz huriyete karşı işte böylesine “kin”dar ve hatta “vefa”sız başmışlar”.. Gazeteci Aydın Engin, daha yazıda, dünyanın şaşkına döndüönce Cumhuriyet’teki “Tırmık” ğü “Cumhuriyet Mitingleri”mizköşesini AGOS’taki “Tırmık deki “irtica”ya karşı bütünleşen yan”ında sürdürüyor. 27 Nisan milyonlar bile “inkâr” edilirce2007 günkü yazısında, “gerçek sine şunlar da var; “Dindarların giderek sekülerçi” olmak için MHP ve BBP dışındaki tüm partilere Ermeni, leştiği; Batılılaştığı; modernleştiRum ya da Yahudi milletvekili ği; başörtülerin kendi içinde çeşitlendiği ve kadın hareketleriyle adayları öneriyor... Bana aldırmayan partilerimiz, bütünleştiği bir Türkiye’de, küumarım Tırmıkyan’a kulak asar çük bir azınlık dışında, toplumu ‘irtica’ tehlikesiyle korkutmak lar... artık çok güç...” AKP’nin yayını gibi Ve bu yargıya da bakın ne ekAydın’ın yazısıyla birlikte ül leniyor; “Cumhurbaşkanlığı sekemin Ermenileriyle ortak uy çiminin gerçekleşeceği ana kadar garlık birikimlerimizi de oku sürdürülecek muhalefet eylemlemak için gazeteyi elime aldığım ri, bu nedenle zorlama ve gülünç da, “başyazı”sında donup kal olmaya mahkum...” dım... Yıllar önce Hrant’la başOysa, bir din devletine dönülayan “AGOS tiryakiliği”min şerek değil, laik cumhuriyet kimanıları, sanki kaynar sulara dönü liğiyle çağdaş demokrasiyi yaşüp başımdan aşağı döküldü... şayabilmemiz için “muhalefet Çağdaşlığı savunan hemen eylemleri”nde buluşan milyonlaherkes tarafından “dinci siya rımız arasında Ermeni yurttaşlaset”in cumhurbaşkanı adayı gö rımız da vardı... rülen Abdullah Gül’e öylesine Öyle görünüyor ki “milletve“övgü”ler var ki, bu kadarı her killiği” önerimiz eğer gerçeklehalde en dindar İslamcı yayın şebilirse AKP listelerindeki Erlarda bile yoktur… meniler şimdiden belli oluyor: Başlangıçta inanamadığım, “AGOS’un yeni kurmayları”... okudukça “elimdeki, sahiden Hrant’ın Anadolu’yu ve hepimizi kucaklayan AGOS’u mu?” di ekinci?cumhuriyet.com.tr Yurttaşımız ve dostumuz Hrant Dink’in ardından üzüntümüzü okurlarla paylaşırken “Malatyalı”lıydı demiş ve yönettiği “gazetesi” için de özetle şunu yazmıştım: “Tarihsel mirasımızın yaşatılması çabalarımızı coşkulu bir memleket sevdasıyla yansıtan AGOS’un her sayısı ‘Anadolu duyarlılığı belgeseli’ gibidir…” (21 Ocak 2007) Ardından “Ermeni milletvekilerimiz de olmalı” dileğimi yazarken, yine Anadolu’daki “kültürel birlikteliğin” parlamentoya da yansıması özlemiyle demiştim ki; “Osmanlı meclisinden sonra TBMM’de bile 1960’lara kadar 12 milletvekili Ermeniydi. Günümüzün erdemi de partilerimizin aday listelerinde kendi görüşlerindeki Ermeni yurttaşlarımızın yer alması değil midir?” (15 Mart 2007) Aynı özlem, “Akdamar” yazımda ise şöyleydi; “Törene katılan ‘Ermeni kökenli Gürcü milletvekili’ni keşke ‘Ermeni kökenli Türk milletvekilleri’miz karşılayabilseydi...”(01 Nisan 2007) Bu düşüncelere “parti”leri ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Mayıs www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yeşille lacivert arası 1 renk. 2/ Bir 2 ilimiz... Türk 3 tuluat tiyatrosunda baş ko 4 mik görevin 5 deki uşak tip 6 lemesi. 3/ İki 7 simetrik odağı olan kapalı 8 eğri... Katı 9 şıksız, saf. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Denizcilikte “temiz, düzgün, derli toplu” 1 Y E R L E Ş K E B E R D İ anlamında kullanı 2 I R A EM lan sözcük... Halk 3 R E Y H A N 4 T N A B İ R S dilinde ayrana veriG R İ A S A len ad. 5/ Havuca 5 L özel rengini veren 6 A Ç I M L A M A K N İ L İ pigment. 6/ Bir no 7 Z İ N A ta... Mal üretme. 7/ 8 L A N E T A Y Maksim Gorki’nin 9 M E İ R İ KME bir romanı... Filipinler’de yetişen ve “Manila keneviri” adlı elyafı veren muz türü. 8/ Hint müziğine özgü telli bir çalgı... “Delice” de denilen, taneleri zehirli olan ve ekin tarlalarını saran bir ot. 9/ Koyuca kırmızı renk, kiremitrengi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dâhi... Bakla içiyle yapılan zeytinyağlı bir yemek. 2/ Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses... Uzun tüylü bir köpek cinsi. 3/ Balkanlar’ın orta kesiminde bir ırmak... Yaşanmış olayların anlatıldığı yazı türü. 4/ Ava alıştırılamayan bir tür doğan kuşu... Eski dilde su. 5/ Bitkilerde gaz alışverişine yarayan aralıklar. 6/ Bizmut elementinin simgesi... Isparta’nın bir ilçesi. 7/ Kalın ve kaba bir kumaş... Jüpiter gezegeninin bir uydusu. 8/ Gümüşhane’nin bir ilçesi... Genellikle yakmak için kullanılan iri saman. 9/ Bektaşi dervişi... Ağzımızdaki dişlerin bir bölümüne verilen ad. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear