26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 MAYIS 2007 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Anayasa Değişikliklerine Anayasa Engeli Anayasa değişikliği teklifi cumhurbaşkanını doğrudan seçim yöntemiyle ve yetkilerini aynen bırakarak güçlendirmekte, kuvvetler ayrılığı rejimini bozmakta, Anayasanın temel ve değiştirilemez 4. madde hükümlerine de aykırı düşmektedir. Bu nedenle değişiklikler Anayasaya şekil bakımından da uygun değildir. Değişiklik tekliflerinin öncelikle Anayasanın 4. maddesine uygun olması ve daha sonra teklif için yeter sayıda imza ile TBMM Başkanlığına sunulması gerekmektedir. oyu, metnin yürürlüğe girmesi için gerekli ve zorunlu koşuldur. Bu düşüncenin dayanağı da anayasanın 175/6’ncı maddesidir. Anayasada değişiklik öngören yasa, yürürlüğe konulabilmesi için halkoylamasına sunulmadan önce Resmi Gazete’de yayımlanacağından, söz konusu yasanın halkoylamasından önce böyle bir düzenlemeye dayanılarak (yayımıyla) yürürlüğe girmesi söz konusu olamaz. Aksinin kabulü halkoylamasının hukuksal niteliğini, anayasanın 175/6’ncı maddesine aykırı olarak onama değil danışmaya çevirir. Yürürlük tarihi tartışmalı hale gelir. Kaldı ki böyle bir yasa halk tarafından kabul edilmezse halkoylamasından önce yürürlüğe girmiş metnin hukuksal değeri ve geçerliliği ayrı bir sorun olacaktır. Benzeri aykırılık, 18.5.1987 tarih ve 19464 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, bazı siyasi yasakların kaldırılmasına ilişkin 17.5.1987 tarih ve 3361 sayılı, anayasa değişikliği öngören yasanın 5’inci maddesiyle de yapılmış, bu yasanın da yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği ifade edilmiştir. Ancak bu yasa bütünüyle halkoylamasına sunulmamış, Cumhurbaşkanı’nca yayımlandığı için bu yönden bir sorun ortaya çıkmamıştır. Yalnız bu yasanın 4’ncü maddesinin 2’nci fıkrasına, bu fıkra yönünden zorunlu halkoylamasına başvurma hükmü eklenmiş, bu hükmün anayasaya aykırılığı Anayasa Mahkemesi’nin 18.6.1987 tarih ve 9/15 sayılı kararıyla reddedilmiş, halkoylamasına sunulduğunda ise YSK, 12.9.1987 tarih ve 19572 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 398 sayılı kararı ile bu anayasa değişikliğinin (4/2’nci maddenin), halkoylamasının yapıldığı (ve kabulle sonuçlandığı) 06.9.1987 tarihinde yürürlüğe girdiğini kabul etmiştir. Yapılan bu halkoylamasının hukuksal niteliğinin danışma değil onama olduğu YSK kararıyla ortaya konulmuştur. Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki 3376 sayılı yasanın, 8/3’üncü maddesinde, “Geçerli oyların yarısından çoğu evet ise anayasa değişikliği Türk milleti tarafından kabul edilmiş olur” hükmü yer almaktadır. Buradaki kabul, anayasanın 175/6’ncı maddesi hükmü de gözetildiğinde “onama” anlamındadır. Çünkü değişiklik öngören yasanın kabul işlemini yapan TBMM’dir. Burada halk, yasanın kabul işlemini yapmamakta, kabul edilen ancak cumhurbaşkanınca kendisine sunulan yasayı onaylamaktadır. Mahalli idare seçimlerinin erkene alınmasına ilişkin 3467 sayılı yasa dolayısıyla 25.9.1988 tarihinde yapılan halkoylamasına ilişkin olarak YSK, 01.10.1988 tarih ve 19946 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 277 sayılı kararıyla da aynı sonuca varmıştır. Bu nedenlerle, halkın kabul oyuyla yürürlüğe girecek bir yasanın yürürlük maddesinin “Bu yasa cumhurbaşkanınca geri ? Arkası 8. Sayfada PENCERE Aklı Başında Türk Ne Düşünür?.. Aklı başında bir Türk elbette insanlık kapsamında ülkesini düşünür... Cumhuriyet devletinin kuruluş felsefesi de budur!.. ? Peki, aklı başında bir Türk (Türk sözcüğünü etnik anlamda vurgulamıyorum, yurtseverlik, vatandaşlık kavramında kullanıyorum) şu günlerde, satırbaşlarıyla ele alınırsa, ne düşünür?.. Ülke terör tehdidi altındadır... Terör insanlık suçudur, özrü yoktur, hiçbir gerekçe teröre hak kazandıramaz... Üstelik bu terör, Amerikan işgali altındaki Irak’tan Türkiye’ye ihraç ediliyor... ABD’nin Kuzey Irak’ta yuvalanmış terör örgütü PKK’yi himaye ettiği artık kanıtlanmış ve açık seçik bir gerçeğe dönüşmüştür... ABD aynı zamanda BOP’u (Büyük Ortadoğu Projesi) yürütmek için AKP’yi Türkiye’de tutuyor, himaye ediyor, destekliyor... AB, Türkiye’nin üyelik konusunu askıya almıştır. Zaten 1015 yıl sonra karara bağlanacak ucu açık ve ‘ne idüğü belirsiz’ süreçte Fransa, Almanya vb. Türkiye’nin üyeliğine şimdiden olumsuz bakıyorlar... Kıbrıs Rum Devleti Ada’daki hukuksal çelişki ve sorun yok sayılarak üyeliğe alınmış, AB bu alandaki ağırlığını Türkler aleyhine kullanmakta vakit yitirmemiştir... Yaklaşık yüz yıl önce Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşanmış Ermeni tehciri Avrupa’da ve Amerika’da ‘soykırım’ iddiasıyla güncelleştirilmiş; Cumhuriyet Türkiyesi’ni kuşatan bir tehdide dönüştürülmüştür. Türkiye ekonomisi Amerika’ya bağlı IMF marifetiyle yönetilmektedir. Borsa, faiz ve dış borçlanma marifetiyle ülkede yaratılan güdümlü rejim, ekonomiyi iç ve dış çıkar örgütleri için bir folluğa çevirmiştir... Laik Türkiye Cumhuriyeti, Amerikan tasarımıyla, daha başka deyişle bir yabancı devlet desteğiyle İslamcı bir devlet düzenine dönüştürülmek sürecine sürüklenmiştir... AKP bu yabancı tasarımın içerdeki partisidir, şimdi de anayasayı değiştirmek istediği görülüyor... 4’te 1 seçmen oyuyla Meclis’in 3’te 2’sini ele geçiren AKP’nin, seçimlere gitmeden anayasayı alelacele değiştirmek istemesi, hiçbir iyi niyetle bağdaşamaz... Ülkede laiklik, bağımsızlık, Atatürk, ordu, üniversite düşmanlığı doruklara tırmanmış; adeta Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığına dönüşmüştür. Bu yoldaki siyasal örgüt ve akımlar (dinci ve liboş) ‘kayıt dışı’ denilen paralarla dışardan ve içerden desteklenmektedir... Medya siyasal iktidarın denetimine geçmiştir; büyük çoğunluğuyla İslamcı devlet projesinin dış destekli gücüne teslimiyet içindedir... ? Batı (Amerika, Avrupa) genellikle Türkiye’ye nasıl bakıyor?.. Ilımlı İslam Devleti Modeli ABD’nin Ortadoğu’da Türkiye üzerine tasarımıdır; ancak ülkede olan bitenlere karşı halkta tepkiler oluşmaya başlayınca Batı tedirgin oldu... Diyorlar ki: Türkiye’de milliyetçilik yükseliyor.. Peki, bu durumda ne yükselecekti?.. Aklı başında bir Türk elbette birey (yurttaş) olarak kendisini ve vatanını düşünecek, ulusun ve ülkenin çıkarlarını savunmaya yönelecektir... ABD’nin projesine bağlı dış kökenli İslamcılığa karşı milliyetçiliğin (ulusalcılığın) yükselmesi en doğal gelişmedir, tepkidir, çağdaşlıktır; emperyalizme karşı nefsini koruma içgüdüsünden kaynaklanan uyanıştır... Aklı başında Türkler bir araya gelebilirlerse, Türkiye içli dışlı kuşatmayı yararak kendine gelecek, insanlık âlemindeki onurlu işlevini yeniden üstlenecektir. Tuhaf Bir Ortaklık ANAVATAN’IN Sayın Başkanı acaba ne yaptığının farkında mı? Ya da ne yapamadığının? Yapması gereken, bunun için şu anayasa değişikliği macerasını frenleyip erteletmek ve AKP’yi yönetenlerin çılgınca inatlarını kırmak değil midir? Tüzelkişiliği henüz sona ermemiş olsa da DYP ile bütünleşerek Demokrat Parti’nin kuruluşuna zemin hazırlama kararı almış bir parti, bu ortaklığın gereğini yerine getirmek zorunda sayılmaz mı? O halde, anayasa değişikliği oturumlarına katılan Anavatanlı milletvekilleri ne yapmaktadırlar? ayın Başkan herhalde “Parti disiplinini sağlamaya gücüm yetmiyor” demeyecektir. O halde, bu katılışın nedeni, “Biz parti olarak cumhurbaşkanının halkça seçilmesine ta Özal döneminden beri taraftarız; böyle bir oylamaya elbet katılır ve gereken oyu veririz” düşüncesi midir? Böyle bir düşünce yandaşlığı, parlamenter bir sistemde devlet başkanını doğrudan doğruya halka seçtirmenin yaratacağı diktatörlük eğilimini önleyici ayarları ve başka anayasa değişikliklerini de yapmayı gerektirir. Bu yolda hiçbir çaba ortaya konmamışken Meclis’teki çılgın inada katkı vermenin anlamı nedir? u katılışta tuhaflıklar var. Hem birlikte kurulan Demokrat Parti’ye, hem de Anavatanlılara büyük siyasal zarar verecek olan tuhaflıklar. Bir tuhaflık şu: Oylamaya katılmamak, böylesine eksik ve apar topar girişilmiş bir çılgın inadın sonuçlarından Türkiye’yi esirgemiş olmaktı. İnadın başarısı, olsa olsa, AKP’nin seçimlerde, “Biz engellemelere karşın istediğimizi çatır çatır yaparız” fiyakasını satmasına yarayacak. Oysa, AKP’nin bu fiyakayla sağlayacağı oylar, aslında Demokrat Parti’nin birazcık çabayla kazanabileceği muhafazakâr kesimden alınacaktır. Bunun vebali, herhalde Demokrat Parti içindeki DYP’lilerin değil, Anavatanlıların olacak. İkinci ve çok daha vahim tuhaflık, siyasal arenada önemli roller oynamaya soyunan bir siyasal kanadın AKP’yi yönlendirenlerce beslenen sinsi niyete dolaylı katkı sağlamasıdır. Devletin bütün kurumlarıyla kavga eden ve Cumhuriyetin temel niteliğini değiştirme hedefini saklamakta güçlük çeken bir siyasal zümre, bu son girişimin zaten var olan gerilimi daha da artıracağını bilmekte, ama bu yolda pervasızca yol almaya devam etmektedir. Bölgesel ve sınıfsal dengeleri böylesine netameli bir toplumda daha fazla gerilim demek, yer yer yeni çatışma zeminleri yaratmak ve devletin çeşitli kurumlarını zor ikilemlerle karşı karşıya bırakmak demektir. Böyle bir zeminde at oynatmaya kalkışacak Fethullahçı ve Hizbullahçı güçlerin ülkeyi sürükleyebileceği vahim durumları tahayyül etmek bile ürkütücüdür. Demokrat Parti oluşumundaki Anavatanlı kanat şu günlerdeki tutumuyla bu vebali de mi yüklenmeye niyetlidir? Sabih KANADOĞLU Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı A S B mumtazsoysal@gmail.com nayasanın 175/6’ncı maddesinde “Halkoyuna sunulan anayasa değişikliklerine ilişkin yasaların yürürlüğe girmesi için halkoylamasında kullanılan geçerli oyların yarısından çoğunun kabul oyu olması gerekir” hükmü yer almaktadır. Buna göre anayasa değişikliği gerektiren yasalar halkoylamasına sunulduğunda, halkın kullandığı oyların yarısından fazlası kabul oyu ise anayasada değişiklik öngören yasa halk tarafından onaylanmış sayılır ve ileri bir tarih öngörülmemişse onaylandığı günde yürürlüğe girer. Anayasa değişikliğine ilişkin yasaların halkoylamasına sunulması halinde, halk onama yetkisini kullanmaktadır. Ancak halkoylamasına sunulan yasalar, genel kuralın aksine halkın onayından sonra değil, onayından önce Resmi Gazete’de yayımlanır. Böylece halkoylamasına sunulan metnin ne olduğu halka ilan edilir. Buradaki yayım işlemi, halkı bilgilendirme amaçlıdır. Aynı zamanda, kabul edilen yasada şekil yönünden bir sakatlık var ise halka gitmeden önceki bu yayımdan itibaren on gün içinde Anayasa Mahkemesi denetimi olanaklı kılınarak iptale mahkum bir metnin halka sunulmaması da amaç lanmıştır. Halkoylaması sonrasında, halkoylamasına sunulan ve kabul edilen metin ayrıca Resmi Gazete’de yayımlanmaz. Bu durumda YSK’nin, halkoylaması sonuçlarının ilanına ilişkin kararının yayımlanması ile yetinilir. Bu genel açıklama sonrasında, Sayın Cumhurbaşkanı’nca hukuksal dayanakları ortaya konularak TBMM’ye geri gönderilen, toplam yedi maddeden oluşan, 10.5.2007 gün ve 5660 sayılı yasanın bu yazıya konu 6’ncı ve 7’nci maddeleri incelendiğinde, aralarındaki çelişki ve anayasaya aykırılıklar açıkça görülmektedir. Anayasada değişiklik öngören bir yasa metni yürürlüğe girdiğinde, bu yeni hükümler mevcut anayasa ile çelişse de anayasa kuralı haline gelecek ve uygulanacaktır. Ancak anılan maddeler yoluyla, yürürlüğe girmemiş ve henüz anayasa kuralı haline gelmemiş hükümlerin uygulanmasına olanak sağlanması amaçlanmaktadır. Şöyle ki; I 7’nci maddede “Bu yasa, yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve halkoylamasına sunulması halinde tümüyle oylanır” hükmü yer almaktadır. Anayasada değişiklik gerektiren bir yasa halkoylamasına sunulduğunda, halkoylamasının hukuksal niteliği, “danışma” değil “onama”dır. Yani halkın CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear