02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 2007 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB Y PB Y Y Y PB Y PB 24 24 24 22 25 26 27 26 20 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB PB Y PB PB PB 21 25 26 26 28 24 26 27 26 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB Y Y PB PB PB PB Y 30 27 33 33 32 32 26 23 23 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey, iç ve batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın güneyi, Kuzey ve İç Ege, Göller Yöresi, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyi sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y PB PB PB B B PB PB Y 16 15 19 25 24 24 25 28 27 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB B Y Y Y Y PB Y B 25 31 24 25 27 22 23 22 28 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm Y A Y A B Y PB B B 29 28 28 33 25 28 30 34 30 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada sağa, sağdan sola kapağı atma örneklerine tanık oluyor demokrasimiz. Çarpıcı örnekler mi? İlhan Kesici, orta sağdan orta sola koşa koşa… Soldan İslamcılığa inananların kucağına doğru hızla dönüş yapmaya örnek mi? Huzurlarınızda bir zamanların çok ama çoook hızlı solcularından Ertuğrul Günay… Ya da demokratik soldan Haluk Özdalga. ABD kuyruğunda ve buyruğunda haydaaa ılımlı İslam genel merkezine… Bu baş döndürücü sağdan sola, soldan sağa akını, önemli tarihsel gelişimi daha da geliştirme amacıyla partilerimiz; bir de bakarsınız İmralı’daki Abdullah Öcalan’ı paylaşamıyorlar. Olmaz demeyin… Bal gibi olur! Solcudan sağcı oluyor, sağcıdan solcu çıkıyor da… İleriye derken geriye koşan, Türkiye gibi kendine özgü bir demokrasi ve demokratlar yaratan bir ülkede, siyaset dünyamız binlerce insanın katili, bölücüler önderi bir mahluktan; safkan, tertemiz bir demokrat, bir parlamenter, hatta bir lider, hatta ve hatta bir bakan, bir başbakan neden yaratmasın? ??? Her türden siyasal anlayış sahibini dönmedolaba bindirmeyi, siyasette söz sahibi yapmayı pekâlâ beceriyor, böylelerini sindirebiliyoruz da; lakin lider, ama gerçek anlamda liderler yetiştirmekte yaya kalıyoruz. Son olaylar etrafındaki gelişmeleri izleyenlerin böyle bir düşünceye kapılmaması olanaksız. Toplum sağdan sonra solun da bir araya gelmesini alkışladı, benimsedi ve destekledi. Fakat DSP’de bu birleşmeye hâlâ duraksamalar gözleniyor. Duraksamaların; Siyasi Partiler Yasası’ndaki partilerin “seçimlerde başka bir partiyi destekleme kararı alamayacaklarını… siyasi partilerin anlaşarak müşterek liste halinde aday gösteremeyeceklerini” hükme bağlayan maddelerden kaynaklandığı öne sürülüyor. Ne ki, örneğin bu maddeler bugüne kadarki uygulamaları da dikkate alarak şöyle yorumlanıyor: (1) DSP Parti Meclisi, CHP’yi destekleme kararı almadı. Seçime katılmama kararı aldı. (2) CHPDSP anlaşarak müşterek listelerle seçime girmiyor. Milletvekili olmak isteyen DSP’liler partilerinden istifa ederek CHP listelerinde yer alacaklar; partilerinden istifa edecek, geçici bir süre için CHP’li olarak seçime girecekler. Demokrasimiz hayli ilginç aşamalardan geçti ve bu tür uygulamaların daha yüksek düzey siyasal uygulamalarına da rastlandı. Biz dün; 12 Mart döneminde askerlerin koşuluna uygun olabilmek için Nihat Erim gibi partisinde önde giden bir siyaset adamının bir gece CHP’den istifa ederek, ertesi sabah bağımsız milletvekili olarak Başbakanlık görevi aldığına tanık olduk. Biz bugün; kalelere kızıl bayrak çeken, ama gönüllerinde yeşil bayrak taşıyanlarla birlik olmaya hazırlananlara tanık oluyoruz. ??? DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ulusça onaylanan solda birliğin iki yapımcısından biri, ne ki bir lider olduğunu artık kanıtlaması zamanı geldi. Duyarlı bir aşamada Zeki Sezer: Ya duraksamalardan kurtulacak, örneğin Mersin CHP mitingine katılmak ya da katılmamak ikileminden kendini ve tabii partisini kurtaracak bir davranış sergileyecek ve: Bir lider olduğunu kanıtlayacak… Veya partisindeki olumlu olumsuz ama kamuoyunda birliktelikle ilgili kuşku uyandırıcı izlenimlere yol açan rüzgârların etkisinde kalan bir genel başkan kimliği ile anılacak! Zeki Sezer’in kimi söyleşilerinde, arada bir Bülent Ecevit yaşasaydı acaba nasıl davranırdı gibi dokundurmalara rastlanıyor. Belki bir örnek olur diye anımsatalım: Bülent Ecevit; genel başkan diye anılmayan, her anlamda tam bir liderdi. Ciner’den yeni belge Dinç Bilgin’le ortaklığın ortadan kalktığını gösteren belgeyle, TMSF’nin el koyduğu Sabah gazetesi ve atv’nin Ciner’e geri dönebileceği belirtiliyor Haber Merkezi Ciner Grubu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) Merkez Grubu’na el koymaya gerekçe olarak gösterdiği sözleşmenin geçersiz olduğunu kanıtlayan önemli bir belgeyi mahkemeye sundu. Dinç Bilgin’le ortaklığın ortadan kalktığını gösteren belgeyle atv ve Sabah’ın Ciner Grubu’na geri dönebileceği kaydediliyor. TMSF’nin, Sabah Grubu’nun eski sahibi Dinç Bilgin ile Ciner Grubu’nun sahibi Turgay Ciner arasında 2002 yılında imzalanan ve ileride ortaklık kurulacağına dair “inanç sözleşmesi”nden haberdar olmadığını gerekçe göstererek Merkez Grubu’na el koymasının ardından, Ciner Grubu söz konusu sözleşmelerin geçerliliğinin bulunmadığını savunarak yürütmenin durdurulması için Danıştay ve Ticaret Mahmekesi’nde iki ayrı dava açmıştı. Danıştay’ın görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul 6. İdare Mahkemesi’ne göndermesinin ardından Ciner Grubu avukatları, TMSF’nin el koymaya gerekçe olarak gösterdiği sözleşmenin imha edildiğini, geçersiz ve hükümsüz olduğunu ortaya koyan bir belgeyi mahmeye sundu. de hiçbir şekilde mal, hak ve alacağı bulunmadığı şu ifadelerle belirtiliyor: “Taraflar arasında nihayet 01.10.2002 başlangıç tarihli Lisans Ve Tam Ruhsat Sözleşmeleri imza edilerek bu tarihten önce 2002 yılında imzalanan tüm belge ve protokoller iptal, ikale ve fesih edilerek taraflar arasındaki münhasır ilişkinin TMSF’nin onayına sunulacak Lisans Sözleşmelerinden ibaret olacağı Lisans sözleşmelerinde kararlaştırılmıştır. Dinç Bilgin yedinde bulunan ve 2002 yılının çeşitli tarihlerinde düzenlenmiş olan başta 12.06.2002 tarihli ve Dinç Bilgin ile Turgay Ciner’in medyada imza tarihinden itibaren ‘eşit hisse eşit yönetim’ şeklinde hareket edeceklerine dair niyet beyanına havi ‘Protokol’ aslı ile 08.08.2002 tarihli ve Dinç Bilgin’in BDDK/TMSF’ye olan tüm borçlarının ödenmesi ve Dinç Bilgin hakkındaki tüm idari, yargısal ve adli takyidat ve engellerin fekki sonrasında Merkez Basım Yayın Filmcilik Programcılık Reklamcılık Organizasyon San. Tic AŞ, Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık San. Tic. AŞ, BBD Merkez Dağıtım Organizasyon Pazarlama San. Tic. AŞ, Merkez Reklam Pazarlama Danışmanlık San. Tic. AŞ ve Merkez ATV Televizyon Prodüksiyon AŞ’ye ait %50 hissenin Dinç Bilgin ya da Önay Bilgin’e mutabık kalınacak koşullarda devri vaadini içeren ve yukarıda belirtildiği şekilde 01.10.2002 tarihli Lisans Sözleşmeleri ve 10.12.2002 tarihli Protokol ile iptal ve tecdit edilen ‘Sözleşme’ başlıklı belge ve eki boş ilmühaberlerin asılları hükümsüz ve geçersiz hale geldiğinden, kendi adına asaleten ve Dinç Bilgin adına vekâleten Önay Şevket Bilgin tarafından Turgay Ciner ve Merkez Grubu şirketleri vekili Av. Mehmet Kenan Tekdağ’a iptal ve imha edilmek üzere iade ve teslim edilmiştir. Dinç Bilgin ve Önay Şevket Bilgin’in 12.06.2002 tarihli protokol ve 08.08.2002 tarihli sözleşmeden dolayı Turgay Ciner ve Merkez Grubu şirketlerinden hiçbir şekil ve surette mal, hak ve alacağı mevcut değildir.” Ciner Grubu’nun tezini kanıtlayan ve TMSF’nin el koyma gerekçesini çürüten bu belgenin davanın seyrinde çok önemli olabileceği belirtiliyor. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY TMSF’nin tezi çürüyor Mahkemeye verilen ve altında Dinç Bilgin adına kardeşi Önay Bilgin, Turgay Ciner adına ise Avukat Mehmet Kenan Tekdağ’ın imzası bulunan 3 Nisan 2003 tarihli protokolde, Turgay Ciner ve Dinç Bilgin arasında daha önce imzalanan protokollerin imha edildiği ve Bilginler’in Merkez Grubu şirketlerin TÜSİAD’ın iktidar partisinin önümüzdeki döneme ilişkin politikalarını öğrenmek için düzenlediği toplantıda konuşan Erdoğan, 367 şartı konusunda Anayasa Mahkemesi üyelerini suçladı. (Fotoğraf: AA) Erdoğan, Sezer’e çattı İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Anayasa Mahkemesi kararı dahil tüm süreci gayrimeşru bulduğunu söyledi. Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 15 günlük hakkını, cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ilgili yasayı geciktirmek için kullandığını öne sürdü. Erdoğan, “Ben Cumhurbaşkanlığı’nı çözüm makamı olarak görüyorum. Değerlendirmeler yapılır, biz bunu yetiştiririz denir. Demek ki, Sayın Sezer de millete gidilmesini istemiyor. Belki o da 5+5’i istemiyor. Bu egemenliğin millete verilmesinden kaçmaktır” dedi. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Swiss Otel’de düzenlediği toplantıda konuşan Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’nin toplantı yeter sayısının 367 olması gerektiğine ilişkin kararını değerlendirdi. Erdoğan, “Anayasa hukuku profesörü olmaya mecbur değiliz. 367 diye bir toplantı yeter sayısı anayasada yok. Bu ülke bir filancanın söylediği üzerinden yönetilemez. Filancanın dediği rağbet görseydi anayasada onun ifadeleri yer alırdı. Karara saygı duymak zorundayız. ‘Bu nihai bir karar, bunun üzerinde konuşulamaz’ deniyor. Hayır bal gibi de konuşulur. Kesinleşmiş bir karardır ve tarih bu kararı alanları yargılayacaktır” diye konuştu. Erdoğan, konuşmasında kendisine ve AKP yöneticilerine yönelik yazılan kitapları anımsatarak “Benimle ilgili kitaplar yazılıyor ‘Yahudi’ deniliyor, kimi de ‘Musa’nın çocuğu’ diyor.Arkadaşım Abdullah Bey için ‘Musa’nın Gülü’ deniyor. Bütün bunları hangi edebe hangi kaleme sığdırabilirsiniz? Beni kimse kalkıp da olduğumdan başka bir şekilde gösteremez. Buna hakkı yoktur” ifadesini kullandı. Seçim öncesi parti birleşmelerine atıfta bulunan Erdoğan, söz konusu partilerin ortaya çıkaracağı Cumhurbaşkanı adaylarının da seçilebileceğini belirterek “Bunun adı kaçmaktır, niye kaçıyorlar. Demokrasiden ve egemenliğin millete verilmesinden kaçıyorlar. Az zaman yok, her şey hazır ve belli” dedi. Erdoğan, yargının tarafsızlığını istediğini belirterek “Bundan gücenenler olabilir. Ben zaten şamarını yemişim, tadını da bilirim. Bu ülkede bu tarafsızlığı savunanların sayısı arttıkça bu da yerine oturacaktır” diye konuştu. Erdoğan, ayrıca milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılmasından yana olduklarını da savundu. UAD’nin Bosna Kararı ve Türkiye Dr. Şükrü M. ELEKDAĞ CHP İst. Milletvekili ? Baştarafı 2. Sayfada İkincisi ise, açık kanıtlar olmaması ve sanıkların itirafta bulunmamaları halinde özel kastın nasıl belirleneceğine ilişkindir. Ruanda ve Yugoslavya uluslararası ceza mahkemeleri, bu tür durumlarda, özel kastın varlığını belirli karinelere dayanarak kanıtlama yoluna gitmişlerdir. Buna mukabil UAD kararında, özel kastın ispatı için kullanılacak kanıtların, “tam kesinlik ve katiyette”, “cerh edilmez ve tartışılamaz” ve “hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak” nitelikte olması gerektiğini belirterek bu alanda uyulması zorunlu yüksek standardı saptamıştır. Bu bağlamda Divan, “derin nefrete” (deep seated hatred) suç göstergeleri arasında yer vererek bu kavramın mevcudiyetini de suçun habercisi olarak kabul etmiştir. Bu hususlar ışığında UAD kararının, soykırım kavramının, insanlığa karşı suçları da kapsamına alabilecek şekilde yorumlanarak sulandırılması ve siyasi amaçlarla istismar edilmesi eğiliminin önünü kesmeye yarayabileceği söylenebilir. Konuya bu açıdan yaklaşan Brendan O’Neil, yazdığı çarpıcı makalede, Batılı devletlerin “şoven” tutumları ve “kötü niyetli” siyasal amaçları nedeniyle soykırım kavramını taşıdığı hukuksal içerikten soyutlayarak “piçleştirdiklerini” ve bu şekliyle Üçüncü Dünya ülkelerine karşı ayrımcılık, siyasal baskı ve aşağılama amaçlarıyla kullandıklarını izah ediyor. (5) Bu nedenle O’Neil, UAD kararının öngördüğü yüksek kanıt standardının bu keyfilik ve karmaşaya son vermek gibi bir yararının olabileceğini vurguluyor. (1) Trial of Major War Criminals before the International Military Tribunal, Vol 1, s.223. (2) “A Judicial Massacre”, The Guardian, 27 February, 2007. (3) http://www.crimesofwar.org/onnews/news.serbia.html (4) International Court of Justice, Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro, para. 190. (5)http://www.spikedonline.com/index.php?/site/article/2907/ ‘Cumhurbaşkanı adayım Gül’ Öte yandan dün ATV Ana Haber Bülteni’nde Ali Kırca’nın sorularını yanıtlayan Erdoğan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi durumunda adayının kim olacağı sorusuna , “Adaylığını açıklamış olan bir ismimiz var; Sayın Gül. Tabii Sayın Gül bundan sonraki süreçte nasıl bir karar verir, onu ben şu anda bilemem.Ama Sayın Gül’ün böyle bir kararı vermesi halinde, Tayyip Erdoğan olarak tabii ki desteğim Gül’den yana olacak” karşılığını verdi. bir saldırıyla karşı karşıya. Mesaj açık: Biz Türkiye’yi gerekirse kalbinde, başkentinde vurur, en masum insanlarını dahi katlederiz! Ankara Valisi Kemal Önal’ın açıklamasına göre canlı bomba 28 yaşındaki Güven Akkuş... Bu olay, önceki cinayetlerden, rahip Santoro, Danıştay, Dink, Malatya saldırılarından çok çok farklı... Farklı ama, bir ortak yön var: Fail burada da hemen bulundu! Bunu not edelim, saldırının öteki yönlerine geçelim... Güvenlik kuvvetleri aylardır terör örgütünün etkili olduğu bölgelerde operasyonlar düzenliyorlar. Yaptıkları tanımlardan biri şu: “Git git, kilometrelerce yol alıyoruz, bir tek teröristle karşılaşmıyoruz.” Şurası gerçek ki; terör örgütü ve destekçileri, Türk askeriyle baş edilemeyeceğini anladılar. Ulus saldırısı, bu bağlamda, başka bir süreç mi başlıyor, sorusunu aklımıza getiriyor. Örgüt bir süredir, sıfır riskli, mayın ya da benzer tuzaklı eylemler yapıyordu. Ankara’da, “Büyük kentlerde, insanların yoğun olduğu bölgelerde saldırı olasılığı var” endişesi bir süredir hâkimdi. ??? Ulus saldırısının zamanlamasını da dikkate alıp terör örgütünün Türkiye ile oynadığı oyunu yakın geçmişiyle birlikte sütuna yatıralım... Geçen sonbaharda terör örgütü şu duyuruyu yaptı: Mayıs ayına dek ateşkes ilan ediyoruz! Neden mayıs? Akla doğal olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi geldi. O günlerde şu tartışmayı yaşadık: Terör örgütü, AKP hükümetinden bazı isteklerde bulundu... Bu konularda değişik kişiler söz verdi... Bunun karşılığında Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dek, AKP hükümetinin başını ağrıtacak işlere girişmeme kararı aldı! Bunun, “bazı anlaşmalar” karşılığında olduğu da iddia edildi. Hatta bazı isimlendirmeler oldu ve yalanlanmadı! Örgüt, nisan sonlarında ateşkesin 18 Mayıs’ta dolacağını ilan etti! Ve saldırı 22 Mayıs’ta, yani ateşkesin sona ereceğinin duyurulduğu tarihten 4 gün sonra düzenlendi. Madalyonun bir yüzü bu... ??? Öteki yüzü ise şu: Saldırı, Terörle Mücadele Özel Koordinatörü emekli Orgeneral Edip Başer’in görevinden alınmasından bir gün sonra yapıldı. Başer de örgütün ateşkes ilan ettiği günlerde ABD ile koordineli olarak koordinatörlüğe getirilmişti. O günlerde özellikle ABD’nin tutumuna güvenmediğimizi vurgulayıp sormuştuk: Bu, terörle mücadele mi, yoksa terörle mukavele mi? Öncelikle ABD’nin terörterörist tarifini anımsatalım: “ABD’ye ve ABD’nin çıkarlarına zarar veren tüm hareketlere terör, bunu yapanlara terörist denir!” ABD, tarifi böyle yaptığı sürece hiçbir koordinatörlük işe yaramaz. Ya da işe başka türlü yarar! Nasıl yarar? Örneğin Türkiye kamuoyunu oyalamaya, ABD’nin kafasındaki planların yaşama geçmesini sağlamaya yarar! Başer’in yerine Büyükelçi Rafet Akgünay getirildi. Akgünay, terör örgütüyle mücadelede olası tüm oyunları görecek ve Türkiye yararına gereğini yerine getirecek bir diplomat. Bundan kuşkumuz yok. Ancak ABD’den ve onun bölgemizdeki, içimizdeki uzantılarından kuşkumuz var. ABD adeta AKP’yi Türkiye özel temsilcisi ilan etmiş, istediği gibi kullanıyor. Ulus’ta ulusa yönelik saldırıyı bir kez daha nefretle kınarken AKP hükümetini terörle mücadelede, Başbakan’ın deyimiyle “samimiiii” olmaya çağırıyoruz! Samimiyiz diyorlarsa, kendi kendilerine şu soruyu sorsunlar: Terör 2002’de neredeydi, nereye getirdik? Neredeeeen nereye! ankcum?cumhuriyet.com.tr TÜSİAD üyeleri sorularına yanıt bulamadı Yalçındağ: Yüzde 7’lik büyümeden taviz verilemez Ekonomi Servisi Seçime hazırlanan iktidar partisinin, önümüzdeki döneme ilişkin politikalarını öğrenmek isteyen TÜSİAD üyeleri sorularına yanıt bulamadı. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, basına açık turda yaptığı konuşmada, önümüzdeki 20072014 döneminde ekonomik iyileşmenin devam etmesi ve kesintisiz yüzde 67 civarında büyümenin sağlanmasını iddialı, ancak taviz verilemez bir hedef olarak gördüklerini dile getirdi. Yalçındağ kısaca, AB ve IMF desteğiyle sağlanan makro ekonomik göstergelerin aynı şekilde devam etmesi için örneğin yılda yüzde 7’lik büyümeden taviz verilemez olduğunu, verimlilik artışlarının yanı sıra önümüzdeki 5 yılda tarım dışı kesimde 3.5 milyon istihdam yaratarak yüzde 10’lara kilitlenmiş olan işsizlik oranını makul düzeylere çekebilmenin gerekliliğini de vurgulayarak nasıl bir sanayi ve istihdam politikası uygulanacağını sordu. Ülkenin ciddi bir enerji darboğazına doğru ilerlediğinin görüldüğünü, bu konuda neler planlandığını öğrenmek istediklerini söyleyen Yalçındağ, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kararının çok dar bir zaman dilimine sıkıştırıldığına ilişkin görüşleri daha önce dile getirdiklerini de hatırlattı. 1. KOŞU: F: Kader 6. KOŞU: F: Berkay Fırtınası (7), P: Sky Efe (4), P: Güntay (7), Captain (10), PP: Ta PP: Serteser (1), S: karyan (11), S: Brit Berksoy (5). 7. KOŞU: F: Evreka tany (13). 2. KOŞU: F: Battal (7), P: İmpala (4), PP: (3), P: Eryörük (9), Abdülbey (3), S: MaPP: Bilgisoy (4), S: gia (6). 8. KOŞU: F: Suatlı Paşa Gülü (5). (1), P: Düden (13), 3. KOŞU: F: Ferman PP: Travolta (9), S: bey (4), P: Güçlühan Lady Daphne (14). (6), PP: Nizipbeyi (3), Günün İkilisi: 8. KoS: Işkın (8). şu: 1/3. 4. KOŞU: F: Karaoğ Çifte Bahis: 5. Çifte: lan (6), P: Zora (12), 7/1. PP: Tampico (9), S: ALTILI GANYAN Hasan Mesut (2). 5. KOŞU: F: Cardio 4 6 9 4 7 1 Dancer (9), P: Delroy 6 12 2 7 4 (2), PP: Çilli Çocuk (1), S: White Diamond 3 9 1 8 2 10 (10). Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. DUYGU MANAVOĞLU ASLI MANAVOĞLU CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear