24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 2007 PERŞEMBE 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Uluslararası Af Örgütü’nün tüm dünyada insan hakları 2007 raporu açıklandı Evet, Türkiye’de İstikrar Koalisyonda Sloganlar siyasetin uygulamadaki önemli öğeleri, düşünceleri özetleyip, çarpıcı ve komprime biçimde halka sunmanın araçlarıdırlar. Gelin görün ki demokrasisi tam oturmamış, toplumsal refleksleri fazla gelişmemiş, mucize reçeteler, komprime çözümler, kurtarıcı liderler peşinde koşan toplumlarda, sloganlar, asıl işlevlerini aşıp düşüncenin kendisine egemen olurlar ve tartışılmadan, papağan gibi tekrarlanırlar. “Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir” deyişi bunlardan biri. Oysa tarihte demokrasilerin yerel yönetimler aracılığıyla geliştiği yönünde, ABD örneği dışında bir örnek yoktur. Kara Avrupası’nda durum tam tersine olmuştur. Şu anda da kentlilik bilincinin tam oturmadığı talan ve avanta ekonomisinin egemen olduğu ülkemizde yerel yönetimler, demokrasinin beşiği olmaktan daha çok, yeni bir rant bölüşüm odağı halindedir. Yine çok yinelenen bir sloganda güçlü tek parti iktidarlarının istikrarı sağladıkları, koalisyonların ise istikrar açısından zararlı oldukları görüşüdür. Zaman zaman güçlü tek parti iktidarlarının istikrarı sağladıkları yadsınamaz, ama bu her zaman illa geçerli değildir.Tıpkı koalisyonların hiçbir zaman cesur kararlar alamayacağı yanılgısı gibi... Demokrasimizin geçmişi bu gerçeklerin çarpıcı örnekleriyle doludur. ??? Erdoğan’dan önce işbaşında bulunan Ecevit’in önce dıştan destekli, sonra da büyük koalisyon tabanlı hükümetlerini düşünün. Birincisinden Ecevit, güçlü tek başına iktidar olmadığı halde, ilk yapılan seçimde partisini birinci sıraya çıkarmıştı. Bir de büyük bir ekonomik kriz yaşamış olan Bülent Ecevit’in son hükümeti ise büyük bir koalisyon olmasına karşın, çok güç bir dönemde halka çok acı reçeteler sunan, ama o sırada krizden çıkmak için tek çare olan IMF politikalarını uygulayabilmişti. Bu uygulama, çok büyük bir cesaret istediği gibi, geniş bir toplumsal mutabakatı da gerektirmekteydi ve bu sağlanmıştır. Ecevit iktidarının yıkılması ise Bülent Bey’in hastalığı ve başka etkenlere bağlıydı. Unutmayalım ki, ardından gelen AKP iktidarı, ekonomide ana hatlarıyla aynı çizgiyi izlemiştir. O ekonomik politikanın zaman içinde daha halkın yararına önlemleri de içerebileceği, ama AKP’nin bu yolu tutmadığı gerçeğinin altını da bir kez daha çizmek isterim. Ama izan sahibi bütün ekonomistlere sorun, alacağınız yanıt, büyük ekonomik krizden çıkışın cesur önlemlerini geçmiş koalisyon hükümetinin almış olduğudur. ??? Öte yandan, Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu Erdoğan yönetimindeki AKP iktidarının ülkeyi sürüklediği kaosa bir bakın! Garip baraj sistemi yüzünden, temsilde adaleti ayaklar altına alacak bir şekilde, sandık başına gidenlerin yüzde 33’ünün, kayıtlı seçmenin yüzde 25’inin desteğine sahip olan AKP, Meclis’te 2/3 çoğunluğu sağlamış, ama istikrar beklenirken, Türkiye’yi Cumhuriyet döneminin en istikrarsız, en gergin günlerine taşımıştır. Unutmayalım, tek parti iktidarı olan, ama Türkiye’de demokratik bir istikrar sağlayamayan DP’nin 1957 seçimlerinin ertesindeki konumu da çok farklı olmamıştı. Bugün AKP’nin dayatması sonucunda düştüğümüz kaostan çıkmanın yolu, çok partinin temsil edileceği bir parlamento ile büyük bir toplumsal mutabakatı yansıtacak, geniş tabanlı bir koalisyondur. Son zamanlarda Türkiye hakkında çok dayanaksız yorumlar yayımlayan Batı basını bile yavaş yavaş bu gerçeği kavrıyor görünmektedir. Nitekim The Economist’in Inteligence Unit bölümünün yaptığı araştırmada da bu görüş ileri sürülmüştür. Burada hemen bir noktayı vurgulamakta yarar var. Batı basınının Türkiye hakkındaki yorumları her zaman sağlıklı olmuyor ve bu sütunlarda onların görüşünde hikmet aranması gibi bir yanlışa düşülmemeye de özen gösteriliyor. Bu noktayı da bir kez daha belirtmekte yarar var. ‘Korku kışkırtılıyor’ İstanbul Haber Servisi Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) tüm dünyada insan haklarının geçen bir yılın değerlendirmesi olan 2007 raporu, dün eşzamanlı olarak açıklandı. UAÖ Türkiye Şubesi Başkanı Levent Korkut ve Türkiye Direktörü Villes S. Forsman tarafından düzenlenen toplantı, Tepebaşı’ndaki Yenişehir Palas Otel’de gerçekleştirildi. Toplantıda UAÖ Genel Sekreteri Irene Khan’in değerlendirmelerine de yer verildi. Khan, hükümetlerin dar görüşlü, korku yaratan ve bölücü politikalarıyla, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını ihlal ettiklerini belirterek ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının beslendiğini, eşitsizliklerin arttığını ve daha fazla şiddet ve çatışmaların tohumlarının atıldığını kaydetti. “Bu politikalar, giderek artan insan hakları ihlallerine doğru bir gir G kötü muamele yapıldığına dikkat çekilen raporda, “F tipi cezaevleri koşulları ve adil yargılanma konusunda endişeler devam ediyor. Şiddet mağduru kadınlara sığınak sağlama konusunda çok az ilerleme görüldü” denildi. Terörle Mücadele Yasası’ndaki değişikliklerle terör suçunun kapsamıdap yaratıyor, ki bunun içinde hiç ve Müslüman olmayanlar arasında eden kişiler hakkında davaların devam nın genişletildiği, böylece ifade özbir hak kutsal değil ve hiç kimse gü Batı ülkelerindeki terör karşıtı ay ettiği belirtildi. İnsan haklarının duru gürlüğünün sınırlandırıldığı, kolluğun vende değil” diyen Khan, Irak’taki sa rımcı stratejilerle desteklenen uzak munun PKK ve güvenlik güçleri ara uyguladığı öldürücü kuvvetin kısıtlavaşın yol açtığı hak ihlallerinin, ulus lık derinleşti. İslamofobi, hoşgörü sındaki çatışmalar nedeniyle kötüye namadığı belirtilerek yazar Orhan Palararası ilişkileri gölgeleyen derin bö süzlük ve dini azınlıklar üzerine sal gittiği kaydedilerek, sivillere yönelik muk ve öldürülen gazeteci Hrant lünmelere yol açtığına işaret ederek dırılar dünya çapında arttı. Sahip saldırılarda da artışın görüldüğü, Di Dink’in yargılandığı, TCK’nin 301. çatışmaları çözümlemek ve sivilleri olanlar ve sahip olmayanlar arasın yarbakır’daki kanlı protestolar sırasın maddesi nedeniyle çok sayıda soruşkorumak işinin daha da zor hale gel daki ayrım açıldı. Dışlanmış insan da, kolluk kuvetlerinin göstericilere turmanın yürütüldüğü ifade edildi. DTP görevlilerinin ve bu tarz poliölçüsüz güç kullanımlarının rapor edillar korumasız bırakılıyor.” diğini söyledi. Raporda, Türkiye’de geçen yıllarda diği kaydedildi. İşkence ve kötü mu tika yürütenlerin, yargısal tacize kadar BM Güvenlik Konseyi’nin itimatsızlık ve en güçlü üyelerin ikili oyun yürürlüğe konan yeni yasaların yaşa amele iddialarında genel bir düşüş göz giden soruşturmalara maruz kaldıklaları yüzünden darbe aldığını kaydeden ma geçirildiğini gösteren çok az delil lense de özellikle protesto sırasında rına da yer verilen raporda, işkencenin Khan, şöyle devam etti: “Müslüman bulunduğu, barışçıl fikirlerini ifade tutuklananlara karşı gözaltı sırasında devam ettiği, güvenlik güçleri tarafından yapılan ihlallere ilişkin soruşturma yapmama ve sorumluları yargı önüne ÜLTEKİN SÜTÇÜ çıkarmama isteğinin sürdüğü kaydedildi. Şemdinli olaylarının duruşmalarının siyasi müdahalelerle gölgelendiği ifade edilerek, 2004’te kaldırılan DGM’lerin yerini alan özel ağır ceza mahkemelerinde, uzun ve haksız davaların görülmeye devam edildiğine dikkat çekildi. Vicdani reddin tanınmadığı ve herhangi başka bir sivil alternatifin söz konusu olmadığı da belirtilen raporda, güvenlik güçlerinin, sivillerin öldürülme nedeni olarak “dur” emrine uyulmamasını göstermelerine karşın asıl gerek? Korucular tarafından işlenen bir çenin, ölçüsüz güç ve yarcinayetin azmettiricisi olarak aranan gısız infazlardan kaynakAf Örgütü raporunda, hükümetlerin dar görüşlü, korku yaratan ve bölücü politikalarıyla hukukun uzman çavuş Gültekin Sütçü olaydan 12 landığı vurgulandı. üstünlüğünü ve insan haklarını ihlal ettikleri, sahip olanlarla olmayanlar arasındaki ayrımın açıldığı belirtildi. ? Uluslararası Af Örgütü’nün “Korku Politikaları Tehlikeli Biçimde Bölünmüş Bir Dünya Yaratıyor” başlıklı raporunda, güçlü hükümetlerin ve silahlı grupların insan haklarını ihlal etmek, giderek daha bölünmüş ve tehlikeli bir dünya yaratmak için kasıtlı bir şekilde insanlardaki korkuyu kışkırttıklarına dikkat çekildi. Hükümetlerden, korku politikalarını reddetmeleri, insan hakları kurumlarına ve hukukun üstünlüğüne yatırım yapmaları talep edildi. Aranan JİTEM’ci ‘işadamı’ olmuş yıl sonra yakalandı. Sütçü’nün arandığı dönemde işadamı kimliğinde defalarca Bulgaristan’a gidip geldiği belirlendi. MAHMUT ORAL Türkiye’nin AB’de yerinin olmadığını savunan Fransız lider ‘Önceliğimiz anayasa’ dedi asirmen?cumhuriyet.com.tr Mesut Yılmaz seçim çalışmalarına başladı ? RİZE (Cumhuriyet) Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, seçim çalışmalarını bugün Rize’den başlatıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın memleketi Güneysu ilçesini de ziyaret edecek olan Yılmaz, cuma günü de Cumhuriyet Alanı’nda düzenlenecek mitinge katılacak. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde dün bir panele katılan Yılmaz, ardından Trabzon’da çeşitli ziyaretlerde bulundu. Yılmaz için bugün de saat 11.00’de İyidere ilçesi Hazar mahallesi il sınırında karşılama töreni düzenlenecek. Buradan İkizdere’ye, ardından Kalkandere ilçelerine giderek esnaf ve yurttaşlarla görüşecek olan Yılmaz, daha sonra Başbakan Erdoğan’ın “baba ocağım” dediği Güneysu ilçesine girecek. DİYARBAKIR Türkiye’nin AİHM’de 148 milyar lira tazminat ödemesine neden olan Mehmet Şerif Avşar cinayetinin azmettiricisi JİTEM’de görevli uzman çavuş Gültekin Sütçü’nün yakalandığı ve hakkında 30 yıl hapis istemiyle dava açıldığı ortaya çıktı. Dün ilk kez hâkim karşısına çıkan Sütçü’nün firari olduğu dönemde “işadamı” adı altında pek çok kez Bulgaristan’a gidip geldiği belirlendi. Özgür Gündem Gazetesi Avrupa Temsilcisi Behçet Avşar’ın kardeşi Mehmet Şerif Avşar, 22 Nisan 1994’te kaçırılarak infaz edildi. Olaya karışan korucular “Topal Ömer” kod adlı Ömer Güngör, Fevzi Gökçen, Aziz Erbey, Yaşar Günbatı ve Zeyyat Akçil ile itirafçı Mesut Mehmetoğlu hakkında dava açıldı, söz konusu zanlılardan Güngör 20 yıl, diğer sanıklarsa 6’şar yıl hapisle cezalandırıldı. Davanın son aşamalarında Sütçü’nün olayın azmettiricisi olduğu belirlenince hakkında arama kararı çıkarıldı. O dönemde Avşar ailesinin AİHM’de açtığı dava sonucunda Türkiye 2001 Temmuzu’nda 148 milyar liralık tazminata mahkum oldu. JİTEM’in Diyarbakır’daki Saraykapı Karargâhı’nda görev yapan “Kürşat” kod adlı uzman çavuş Gültekin Sütçü, cinayetten 12 yıl sonra 29 Ekim 2006’da yakalandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede Sütçü’nün, Avşar cinayetinin azmettiricisi olduğu gerekçesiyle 30 yıl hapis istemiyle yargılanması istendi. İddianamede sanığın, gözaltına alınmaya direnen Avşar’a asker kimliğini gösterip kendisini resmi polis olduğuna ikna ettiği, diğer sanıklarınsa kendisine bu sırada “müdürüm” diye hitap ettikleri belirtildi. Sanığın firari olduğu dönemde aranmasına karşın işadamı olarak birçok kez Bulgaristan’a gittiği ve Türkiye’ye girişçıkış yaptığı vurgulandı. Gültekin Sütçü dün Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Oturumda tanık olarak dinlenen korucubaşı Ömer Güngör can güvenliğinin bulunmadığını söyleyince, mahkeme gizlilik kararı verdi ve salonu boşalttı. Mahkeme heyeti daha sonra Sütçü’nün olay tarihinde askeri personel olması nedeniyle görevsizlik kararı vererek dosyayı askeri mahkemeye gönderdi. Sarkozy: Görüşlerim değişmedi ELÇİN POYRAZLAR BRÜKSEL Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Türkiye’nin AB üyeliği konusunda, görüşlerinin değişmediğini ancak önceliğinin AB anayasası olduğunu söyledi. AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile dün Brüksel’de bir araya gelen Sarkozy, Türkiye konusunda düşünceleri nin değişmediğini belirterek “Ben Türkiye’nin Avrupa’da yeri olmadığını düşünüyorum” dedi. Önceliğinin AB anayasası olduğunu dile getiren Sarkozy, “Haziran ayındaki dorukta anayasaya yönelik çıkmazı aşmaya çalışacağız, şu anda Türkiye konusunu tartışmanın bir faydasını göremiyorum” diye konuştu. Anayasaya yönelik çözüm bulunmadan Türkiye konusunu gün deme getirmenin “yapıcı” olmayacağını söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı bu konuyu daha sonra ele alacakları mesajını verdi. Sarkozy ayrıca Avrupa’nın sınırlarına ve birliğin hazmetme kapasitesine yönelik tartışmaların da yapılması gerektiğini savundu. Komisyon Başkanı Barroso ise Türkiye ile müzakerelerin devamından yana olduklarını ifade etti. Barroso, müzakerelerin kesilmesi duru munda üye ülkelerin sorumluluğu üstleneceğini söyledi. AB diplomatik kaynakları, Fransa’nın Türkiye’nin müzakere sürecinde yeni başlıkların açılmasına yönelik olarak “Bir başlığın açılması teknik, kapanması politiktir” görüşünde olduğunu belirttiler. Türkiye’nin müzakere sürecinde Güney Kıbrıs’a limanlarını açmamış olması nedeniyle hiçbir başlık kapatılamıyor. S İYASİ KİMLİK SORGUSU B AĞIMSIZ ADAYLIK MESAJI AKP adayları sözlü sınavda ter döküyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’de milletvekili adaylarının belirlenmesi için aday adayları sözlü sınava alınıyor. Aday adaylarına, siyasi kimlikleri, AKP’nin politikalarını nasıl değerlendirdiği, eleştirisinin olup olmadığı soruları yöneltiliyor. AKP’de, 4 gün sürecek sözlü sınav dün başladı. Sınav, 9’u genel merkezde 1’i de İstanbul İl Başkanlığı’nda olmak üzere toplam 10 komisyon tarafından yapılıyor. Her komisyonda, 1’i genel başkan yardımcısı, 3’ü de MKYK üyesi olmak üzere toplam 4 kişi bulunuyor. Sınava katılan adaylara siyasi kimlikleri ve AKP politikalarına ilişkin görüşleri soruluyor. Kayseri’den milletvekili aday adayı Gül Soydal, yaklaşık 1015 dakika süren sınavda özgeçmişi, siyasi kimliği ve AKP’ye ilişkin eleştirilerinin bulunup bulunmadığının sorulduğunu söyledi. Sözlü sınavın ardından Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında, aralarında Genel Başkan yardımcıları Dengir Fırat, Hayati Yazıcı ile Genel Sekreter İdris Naim Şahin, TBMM Grup Başkanvekili Faruk Çelik’in de bulunduğu kurul tarafından adaylar belirlenecek. Çapan: Kars’ın gurbetteki kuşuyum İstanbul Haber Servisi Eski Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan, ihtiyaç duyulması halinde Kars’tan bağımsız milletvekili adayı olabileceğini açıkladı. Kars’ta yurttaşlarla yaptığı sohbet sırasında yoğun bir biçimde “aday ol” istemiyle karşılaşan Çapan, “Cumhuriyetin çoban ateşini yakan Kars’ın bu etkin, ilkel tartışmalardan arınacağını umut ediyorum. Böyle bir ütopya oluşursa ve bana görev düşerse aday olurum. Aksi halde, bu kurulu düzende bana yer yoktur. Bir sistem sorgulaması gündeme gelirse görev alırım” dedi. Kendini Kars’ın gurbetteki kuşu olarak niteleyen Çapan, “Mebus olursam da, Kars, Ardahan ve Iğdır’ın ortak mebusu sayarım kendimi. Devletin buraya kör ve sağır baktığını biliyorum. Oluşacak hükümetin gözünü ve kulağını buraya çeviririm. Beni tanıyanlar bilir, bunu yaparım. Beni teslim alamazlar. Hak aramak benim öteden beridir önceliğimdir. İsterim ki, bu önceliğimi Ankara’da Kars’ın mebusu olarak ortaya koyayım, yerine getireyim”değerlendirmesini yaptı. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear