24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 MAYIS 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Eşme Uşak’ın Eşme ilçesindeki 19 Mayıs törenleri sırasında, törenin bir parçası olarak “en güzel ezan okuma yarışması” ödülü verildiğini biliyor musunuz? Ya ğ m u r E k i m Çelik’e göre hortumcular Atatürkçüymüş... “Demek ki AKP’liler Atatürk’ü bu yüzden sevmiyor!” TERÖR, başkentimiz Ankara’mızda tahrip gücü yüksek bir bomba patlattı. Ulus’umuzda altı kişi öldü, ki daha da ölebilir; 100’e yakın kişi yaralandı. Genelkurmay Başkanımız olay yerine gitti ve “Terör örgütünün arkasındaki kurumlara bakmamız lazım. Terör örgütünü kim besliyor, bunlara bakmamız lazım” dedi. Televizyonlar canlı yayındaydı. Ulus’umuzda can pazarı yaşanıyordu. Bu Başbakan bir koruma çemberi içinde olay yerine gelmiş, geziyordu ve suratından düşen bin parçaydı. Bedenlerden kopan parçalar yerlerdeydi. Televizyonu kapattım. Genelkurmay Başkanımızın “Terör örgütünün arkasındaki kurumlara bakmamız lazım. Terör örgütünü kim besliyor, bunlara bakmamız lazım” sözü aklımdan çıkmıyordu. Gereğini yaptım ve baktım. DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Kiraz kalp sağlığı için de iyiymiş... Adı üstünde; kir az! Algı Akif Kökçe: “Hükümet, terörle mücadele koordinatörü emekli orgenerali görevden alıp yerine büyükelçi atadı. Umarız PPK bu süreci ‘askeri operasyonlar bitiyor, siyasi görüşmeler başlayacak’ diye algılamaz!” Baktım ve terör örgütünün arkasındakileri gördüm. Büyük Ortadoğu Projesi’nin müellifi Amerika Birleşik Devletleri’ni gördüm. George W. Bush’u, Kuzey Irak’ta terör örgütünü ile kol kola gördüm. Almanya’yı, Fransa’yı, İngiltere’yi, Avusturya’yı, Hollanda’yı, Belçika’yı, İsveç’i, Avrupa Birliği’ni gördüm. Alman polisini gördüm, İngiliz ajanlarını gördüm, Fransız jandarmasını gördüm. Avrupa Parlamentosu’nu terör örgütüne akıl verirken gördüm. Uyuşturucu paralarından komisyon alanları, silah ticaretinde indirim yapanları, petrol şirketlerini gördüm. Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanlarını, baş piyonlarını, küçük maşalarını, maaşa bağlanmışlarını, hepsini gördüm. Ulus İslamcı iktidara göbekten bağlı veya bağsız medya patronlarımızın elemanları da görmüş mü diye televizyonu açtım. Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin başkentimizde Ulus’umuza yapılan terör saldırısı nedeniyle taziye mesajı yayımladığını duydum. Kendi kendime “Sen o mesajını al, uygun bir dosyana koy” dedim ve ekranın tam ortasına tükürdüm. Gördüklerimden şunu anladım ki; alanları dolduran Türk halkının “Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye” diye niye haykırdığını yerli ve yabancı salaklar ve dangalaklar hâlâ anlamamışlar! Ey salaklar; hesaba katmadığınız Türk halkı, masa başındaki hesaplarınızı bozdu; desteklediğiniz İslamcı iktidar uzatmaları oynuyor; gitti, gider! Çekin elinizi Türkiye’nin üzerinden; artık yeter! Söz Konusu Vatan İse… “Yok canım” dedim, “olmaz, bu kadarı da olamaz!..” Olamazdı da gerçekten, böyle bir uluslararası anlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçemezdi… Hasan Pulur’un köşesinde okuduklarım kötü, sevimsiz bir şaka olmalıydı… Ama olmuştu!.. TBMM, Lozan Antlaşması’ndan tam 83 yıl sonra, kapitülasyonları olanca ağırlığıyla hortlatan ve devletin egemenliğini sıfırlayan bir uluslararası anlaşmayı kabul etmişti!.. Hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en sıcak günlerinde, kamuoyu ve medyanın dikkati tamamen 367 tartışmalarına kilitlendiği sıralarda ve de AKP’nin pek sevdiği üzere akşam saatlerinde göz açıp kapayana dek geçivermişti anlaşma!.. Peki, neydi bu vahim ötesi ve kanunla eşdeğer anlaşmanın içeriği?.. Bir yeni bankanın kuruluşuydu… İran, Pakistan ve Türkiye’nin ortak olduğu Ekobank’ın kuruluşu…Görünürde, üç ortak ülkede yapılacak yatırımları desteklemek için kurulan bu bankanın başkanlığına kim getirildi dersiniz?.. Bankacılık lisansı BDDK (Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu) tarafından iptal edilen ve davası halen Danıştay’da sürmekte olan eski Ziraat Bankası Yönetim Kurulu üyesi Murat Ulus!.. Ulus, bir dönem de Devlet Bakanı Ali Babacan’ın danışmanlığını yapmıştı!.. Peki, bu banka ne biçim bir banka?. Devlet içinde devlet gibi bir banka!.. Şaka yapmıyorum, anlaşmada yer alan maddeleri görünce siz de benim gibi dehşete düşeceksiniz!.. Buyrun, okuyun. Bankanın yasal dokunulmazlığı olacak… Bankanın arşivleri incelenemeyecek… bankanın yerleştiği alan tecavüzden masun (korunmalı) olacak… Banka görevlileri yapmış oldukları fiiller bakımından görev veya hizmetleri sona erdikten sonra dahi yasal tatbikattan masun olacak… İdari, adli, askeri veya polis, hükümetin hiçbir görevlisi veya kamu yetkisi kullanan hiçbir şahıs banka mekânına giremeyecek… Banka kazancı, kârları gibi her türlü varlık gelirleri, KDV, vergi gelirleri, stopaj ve damga vergisinden muaf olacak… Yani, Ekobank Türkiye’nin “ilk devletlerüstü bankası” olacak!.. AKP’ye bravo vallahi, Prens Sabahattin’in kurduğu ve Osmanlı’yı çökerten kapitülasyonların yılmaz savunucusu Ahrar Partisi bile bu kadarını düşünemez, düşünse bile cesaret edemezdi!.. Zamanın Osmanlı Bankası yöneticileri, “Biz niye bu kadarını düşünememiştik” diye mezarlarında ters dönmüşlerdir herhalde!.. Gerçekten şanslı bir milletiz ki, Cumhurbaşkanlığı makamında hâlâ Sayın Sezer oturuyor. Bu anlaşmayı ne yapacağını tahmin etmek bile gereksiz. Ancak bu anlaşmayı Meclis’ten geçiren kafa o denli cüretkâr ki; “nasıl olsa Çankaya’yı da ele geçireceğiz” planları doğrultusunda, hiçbir resmi işlem yapamayan Ekobank’ın merkezini İstanbul’da, hem de devletin Halk Bankası’nın Salıpazarı’ndaki ek hizmet binasında faaliyete geçirmişler bile!.. Şu tüyler ürperten örnek bile tek başına, AKP iktidarının sürmesi halinde neler olabileceğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor… Çağrım öncelikle Cumhuriyetin kurucusu CHP’nin lideri Deniz Baykal’a; bu rezaleti, bu devletin egemenliğini ortadan kaldıran akıl ve ahlakdışı girişimi Türk milletine haykırarak anlatın…Ve çağrım ülkesini seven tüm liderlere, tüm demokratik kitle örgütlerine; bu “satış” karşısında tüm gücünüzle ayağa kalkın…Ve son çağrım bu ülkenin aydınlık insanlarına: Sandık başına ey yurttaş, söz konusu vatan ise gerisi teferruattır!.. SESSİZ SEDASIZ (!) Meşhur gazete New York Times yazarsa! ABD’NİN meşhur gazetelerinden New York Times’da, AKP’yi destekleyen bir yazı yayımlanmıştı hani; Atatürk’ün Batı uygarlığı hedefi yolunda en somut adımları İslamcı partinin attığını saçmalamıştı. Eksik olmasın, Filiz Ofluoğlu, bu meşhur Amerikan gazetesinin Türkiye ile ilgili iki eski haberini anımsattı bize. İlk haber çok eskilerden... 18 Mayıs 1919 tarihli New York Times’da “Türkiye’de sonun başlangıcı” başlıklı bir yazı yayımlanmış. Türklere, Anadolu’da küçük bir bölge ayrılacakmış ve Türkler burada yaşayacakmış! İkinci haber ise biraz daha yeni 40 yıl öncesinden. 26 Mayıs 1960 tarihli New York Times’da dış politika uzmanı bir adam, tüm bilgisini ve birikimini döktürerek okkalı bir yorum yazmış: Türkiye’de hükümet çok sağlammış ve her şey sütlimanmış. Geçen gün New York Times’da yazdığı yazı ile AKP’yi yağlayıp yıkamaya çalışan Sabrina Tavernise kardeşimize bir atasözümüzü anımsatmakta yarar var: Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz. Türk halkının nabzını tutmak için işbirlikçilere, mandacılara, şeriatçılara, sahte demokratlara, liboşlara, döneklere danışırsan 23 Temmuz’da burnunu temizlemeye mendil yetmez! Diyarbakır Diyarbakır Valiliği, kutlu doğum haftası nedeniyle Diyarbakır’dan Şanlıurfa’ya 135 yoksulun değil, 130 yaşlının gönderildiğini ve geziye katılanların çocuklara ilahi okutulan geceye katılmadığını açıkladı. The Economist ya da Laik Türkiye Düşmanlığı DOĞAN KUBAN İngiltere’nin ünlü dergisi Economist açıkça laik Türkiye düşmanlığı yapan bir provokatör mü? Buna, bu yazıyı okuduktan sonra, okuyucu karar versin. Derginin 5 Mayıs 2007 sayısı başyazısında ‘Türkiye’nin Ruhu İçin Savaş’ adı altında bir başyazı ve başlığın altında özel olarak vurgulanmış, dolu harflerle yazılı bir altyazı var: ‘If Turks have to choose, democracy is more important than secularism.’ Türkçesi şu: ‘Eğer Türkler seçeceklerse demokrasi laiklikten daha önemlidir.’ Makalenin adından ve altındaki satırdan Türkiye’nin ruhu için savaşın laiklik karşıtı olması gerektiği yönlendirmesi çıkıyor. Bunu Türkiye’de kimse yazamaz. Çünkü anayasaya aykırıdır. Bu makale, şeriatçı partiyi desteklemek için yazılmıştır. Bunu yazan ya da yazdıranların amacı Türkiye’yi dinci İslam ülkeleri sürüsüne katmaktır. ??? Türkiye de İran ya da Suudi Arabistan gibi olsun. Bu Huntington’un ve Birleşik Amerika hükümetlerinin danışmanlarının ve İslam dünyası sömürüsünü 21. yüzyılda da sürdürmek isteyen emperyalistlerin sloganıdır. Bu dayatmanın sahipleri Türkiye ya da İslam dünyası için yalancı demokrasi dersleri verirken, İran’ı satın alamadıkları için savaşmayı göze aldıklarını, Suudi hükümdarları ile ortak olduklarını, Irak’a 600.000 kişi öldürerek demokrasi getirdiklerini unutan ahlak düşkünü insanlardır. Osmanlı’yı parçalayan, hatta Türkiye’yi Türklerden arındırmak isteyen bu adamlar değil miydi? İslam ülkelerini İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar sömürge olarak kullanan da bu adamlar değil miydi? Türkiye’de bu düşüncenin kılıfını hazırlayan ve bunu gerçekleştirmek için Cumhuriyet’e, Atatürk’e, laikliğe, orduya saldıran, kimliği karışık, hedefleri ‘Economist’inki ile aynı sayısız odaklar yok mu? Sömürge valisi ağzıyla yazan bu adsız yazar (editör olabilir) çağdaş dünya tablosunu aklına getirmiyor. Batı dünyasında din devleti yok. İslam dünyasında da, Türkiye’nin yarım demokrasisi dışında, demokrasi yok. Bu satın alınmış provokatör Fransa ya da Almanya’da, Hollanda ya da Danimarka’da bunu önerebilir mi? Ya da önerse ne olur? Fakat Türkiye için öneriyor. Çünkü Türkiye başka bir kategoridir. Bu adam demokrasi sözünün arkasına sığınıp Türkiye için uygun bulduğunu, olasılıkla bir patronun isteklerini dile getiriyor. Bush, Merkel, Sarkozy ve Türkiye’yi AB dışına itekleyenler, Yunanlılar, Ermeniler, Kürtler ve Kıbrıslı Rumlar ve şeriatçı devletler ve bizim köşe tutmuş ve köşe dönmüş yazarlarımızın bir bölümü, buna benzer emperyalist önerilere alkış tutuyorlar. Herhalde geçen yüzyılda kaybettikleri ruhlarını arıyorlar. ??? Bu Türkiye Cumhuriyeti düşmanı ve sömürgeci ağzıyla yazılmış yazı başka neleri içeriyor? Yazar başta amacını dolu harflerle vurguladıktan sonra, Economist’in çok bilmiş üslubu ile sokaklara çıkan laik milyonları göstererek şöyle diyor: İşte laik milyonlar ve İslamcı dediğiniz hükümet. Eğer Türkiye demokrasiyi gerçekleştiremezse hangi İslam devleti gerçekleştirebilir? Nedense din devletinin demokratik olup olmayacağını sorgulamıyor. Batı’nın iki yüz yıllık kilise kavgasını aklına getirmiyor. Canterbury Başpiskoposu’nun parti kurması gibi bir olanağı da kuşkusuz düşünmüyor. İslama Batı gözlüğüyle bakanların ortak bir hastalığı var: Şeriatın ne anlama geldiğini doğru öğrenemiyorlar. Yazar, sokaklara laiklik için dökülenlerin köktenci İslamdan korktuklarını belirtiyor. Amerika ve İngiltere de korkuyor. Fakat Türkiye’de sorun yokmuş. Böyle bir tehlike olmadığı konusunda çok emin. Yarım yüzyılda 70 bin cami yapıldığını, imam hatip okulu ve ilahiyat fakültesi sayısını, Türkiye’de çokeşliliğin başını alıp yürüdüğünü, kadınların yüzde 30’unun okuma yazma bilmediğini, üniversitelerin araştırma paralarının kesildiğini ve hükümetin onlarla kavgalı olduğunu, Türkiye’nin dış borcunu, kara ve sıcak para ekonomisini anımsamayan yazar, Erdoğan hükümetini öve öve bitiremiyor. T. Erdoğan’ın en büyük başarısının AB’nin istediği yasaları çıkarmak olduğunu söylerken, AB’nin daha 15 yıl Merkel ve Sarkozy’ye göre hiçbir zaman Türkiye’yi istemediğine yarım ağızla değiniyor. Üstelik hükümetin laik devleti ortadan kaldırmak gibi bir amacı olmadığını da onun adına yineledikten sonra, kendisinin yazının başında tersini savunduğunu unutuyor. Economist’in tarafsız, derin ve gerçekçi görünüp birkaç sloganla amacını yutturmak isteyen üslubu, sonundaki vurgulanan istekle açıkça ortaya çıkıyor. Halkın yine AKP’yi başa getirerek askerlere dersini vermesini istiyor. Ben uzun yıllardır Economist okuyan biri olarak bu kadar açık taraf tutan ve hedef gösteren ve Türkiye’yi 19. yüzyıl statüsüne göndermek isteyen bir yorum okumamıştım. Bu sömürgeci söylemin Economist gibi aşırı kapitalist borazanı olan bir dergide hortlaması, Sarkozy’nin başbakan seçilmesi gibi, dünya için sağlıklı bir gelecek işareti değil. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Gün birlik günüdür… İçimizde bir endişe, yüksek sesle dillendiremediğimiz kapkara bir kaygı vardı; “Aman bir şey olmasın” diyorduk… Ne yazık ki oldu!.. Üstelik ülkenin başkentinde, başkentin tam kalbinde oldu… Üstelik en kalleşçe, en haince biçimde oldu… Ama geriye dönüş yok!.. Toros’ların çocukları, Soros’ların çocuklarını ve onların kanlı senaryolarını tarihin çöplüğüne gömecek kudrete de, asalete de sahip olduğunu gösterecek… Parolası bile hazır: e posta: umitzileli?gmail.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Mayıs www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çobanların giydiği keçe 1 den üstlük. 2/ 2 Buğday tane 3 sinin olgunlaşmış içi... 4 Mardin ilinde 5 ünlü bir ören 6 yeri. 3/ Ata7 sözlerine dayanan didak 8 tik Çin şiiri... 9 Muğla’nın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Marmaris ilçesinde, doğal güzelliğiyle 1 G Ü M Ü Ş L Ü K A Z R A tanınmış bir koy. 4/ 2 Ü R Ü N Nâzım Hikmet’in bir 3 L E Ş O R L O N T O K Ü S T oyunu... Yüce, yük 4 L R sek. 5/ Yüz, el ve kol 5 Ü Z E R L İ K A Ç G A hareketleriyle dü 6 K İ R K İ E V S Ü S şünceyi anlatma sa 7 natı. 6/ Borç öde 8 S İ T A T A R İ me... İndiyum ele 9 E R G İ EME T mentinin simgesi... “Elif dedim dedim / Kız ben sana ne dedim” (Türkü).. 7/ Rusya’da ve İran’da ayrı bir sınıf oluşturan atlı asker... Bir tür jimnastik ayakkabısı. 8/ Yapmacıklı davranış... Suyu biriktirmek için yapılan set. 9/ Bildiri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geceleri ışık çevresinde dönen küçük kelebek. 2/ Bir şeyin içindeki öz... Kap ağırlığı. 3/ Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı... Kadın savaşçı. 4/ Fazla bön, avanak... Orhan Hançerlioğlu’nun bir romanı. 5/ Duygu ve düşünceleri belirtecek biçimde yüzde beliren kımıldanışlar. 6/ Tavır, davranış... Küçük mağara... Berilyum elementinin simgesi. 7/ Karısına söz geçiren erkek... Genellikle yakmak için kullanılan iri saman. 8/ Bir işte bir kimse ya da şeyin üstüne düşen görev... Bir şiirin belirli sayıda dizelerden oluşan bölümlerinden her biri. 9/ Gemide bulunan yükün cins ve miktarını gösteren liste. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear