28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 MAYIS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Zafer Dershanesi Kadıköy şubesi açıldı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Zafer öğrencisi olmak ayrıcalıktır” sloganıyla, 19871988 yılında başkentte dershanecilik hayatına başlayan Zafer Dershaneleri, dün 37. şubesini açtı. Geride bıraktığı 20 yıl içerisinde Cumhuriyetin temel ilkelerine gönülden bağlı, Atatürkçü, çağdaş, laik ve bilimsel bir eğitim öğretim anlayışı ile öğrencilerine hizmet veren Zafer Dershaneleri, Zafer Yayınları ve Demirler Yayıncılık’a ait 150’den fazla ÖSS, OKS ve YDS’ye hazırlık kitaplarıyla Türkiye çapında da tanınıyor. 9 Yazdığı, “Türkiye’de Değişim, Demokrasi ve Aydınlar” kitabı Bakan Çelik’in gerçek yüzünü ortaya koyuyor Atatürk’ü Humeyni ile bir tuttu FIRAT KOZOK Tatyana Moran yaşamını yitirdi ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde uzun yıllar ders veren ve Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin kuruluşuna katkıda bulunan Doçent Tatyana Moran yaşamını yitirdi. Moran’ın cenazesi, 26 Mayıs’ta saat 11.00’de Pangaltı’ndaki Latin Katolik Mezarlığı’nda toprağa verilecek. 1910 yılında Kırım’ın Kerç şehrinde doğan Moran, Notre Dame de Sion’da okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitiren Moran, Cumhuriyet ve Tan gazetelerinde çalıştı. cılık, İngiltere’de Churchillcilik, Fransa’da De Gaullecülük, Hindistan’da Gandicilik ve Pakistan’da Cinnahcılık diye bir şey yoktur, ancak Türkiye’de üstelik resmi ideoloji haline getirilmiş Atatürkçülük diye bir şey vardır. Atatürk bir asker ve devlet adamı idi. O, ne bir filozof ne de bir müçtehit idi. Onun altı okta topladığı prensiplerin hiçbiri kendi icadı değildi. Kaldı ki, “altı ok” artık onu kendine amblem yapmış partilerin mensuplarınca bile tartışılır olmuştur. Çizginin üstünde olan her devlet başkanının kendinden sonra bir “cılık” bıraktığını veya birilerinin onlar adına birer icat ettiğini bir an düşünelim. Bu işin sonu nereye varır? Bütün dünyada, milli lider olarak kabul edilmiş kimselerin değil, bizimki gibi binlerce, yüz binlerce büstüne, belki onlarcasına bile rastlanmaz. Çocukluğumda dümeni kırık, pusulasız, sisten yararlanarak İngiliz zırhlılarını atlatacak kadar da becerikli olan Bandırma Vapuru’nda, kaptanla baş başa soğuktan titreyen bir Mustafa Kemal düşünürdüm. Çünkü bana böyle anlatılmıştı. Gemideki diğer kurmay heyetinin varlığından bile söz edilmemişti. Kimsenin küçümseme gibi bir küçüklüğü gösteremeyeceği, bitmiş tükenmiş bir milletin şahlanışı olan Milli Mücadele’de “Atatürk yedi düveli denize döktü” diye körpe beyinlere telkinde bulunursanız ve günün birinde işgalcilere karşı vatanperverlik örnekleri veren Şahin’ler, Sütçü İmam’lar takdir edilmekle beraber İngilizlerin, Fransızların ve İtalyanların hiç de öyle ordularla, silah zoruyla çıkarılmadıkları öğrenildiği zaman, tarih kitaplarında anlatılan Milli Mücadele şaibe altına girmez mi? Atatürk’ü her türlü beşerüstü vasıftan arındırarak anlamak ve anlatmak zorundayız. Onu sevapları ve günahlarıyla, her türlü art niyet ve karalamanın dışında ele almak aklın gereğidir. Atatürkçü Düşünce Derneği Kadıköy Şubesi, Cumhuriyet Bayramı (2000) dolayısıyla 24 saat kesintisiz Nutuk okuttu. Sabah gazetesi yazarı Can Ataklı, Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Dairesi’nde Yavuz Sul tan Selim’den beri kesintisiz Kuranıkerim okunmasına bir çeşit nazire olarak yapılan bu faaliyeti kınayan yazılar yazdı. Ataklı haklı olarak, “Nutuk Kuran değil, Atatürkçülük de din değildir” dedi. Atatürk büstlerinin önünde esas duruşa geçip saygı duruşunda bulunurken, özel defterlere yazdığımız yazılarda neredeyse onun ruhaniyetinden istimdat ederken bizim yaptığımızın adı nedir allah aşkına? Halk ne yaparsa cehaletinin gereğidir, ama biz ne yaparsak aynı hikmettir, öyle mi? TATÜRKÇÜLÜK ASKERİ DARA ‘ BELERİN İLHAM KAYNAĞI’ Dünyanın hiçbir yerinde ülkesini kurtarmış bir liderin öldükten sonra kanunla korumaya muhtaç hale getirildiği görülmemiştir. Hele son yıllarda Atatürkçülük askeri darbelerin ilham kaynağı ve ideolojisi olunca büsbütün fikri ve kültürel zeminden uzaklaşıp dogmatik ve ideolojik bir mecraya sürüklenmiştir. Hatta Türkiye’nin Türkiye’nin en önemli bilim kurumu her geçen gün ‘bilimden’ uzaklaşıyor ‘Gençlik ve Cinsellik’ ? İZMİR (AA) Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği’nin (CETAD), AB tarafından finanse edilen “Yaşam Boyu Cinsel Sağlık... Sizin de Hakkınız’’ projesi kapsamında hazırladığı “Gençlik ve Cinsellik’’ konulu sekizinci ve son dosyası, İzmir’de açıklandı. Uzman sosyolog Nurcan Müftüoğlu, sosyal yapı açısından farklılık göstermekle birlikte ilk cinsel ilişki yaşının Türkiye’de kadınlarda 19.5, erkeklerde ise 19 olduğunu ifade etti. Müftüoğlu, Türkiye’deki kadınlarda erken yaşta evliliklerde azalma görüldüğünü kaydetti. SINIFLARDA HAREMSELAMLIK DÜZEN TÜBİTAK skandal yuvası Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanlığı’na atanmasını onaylamadığı Prof. Dr. Nüket Yetiş’in döneminde kurumun “bilimden” Prof. Dr. Nüket Y etiş. tamamen uzaklaştığı, her geçen gün daha da belirginleşiyor. Başta afet yönetimi olmak üzere tarım, çevre, ormancılık ve haritacılık gibi alanlarda bilgi toplamak ve teknoloji transferi için 13.3 milyon dolar harcanarak uzaya gönderilen BİLSAT1 kısa süre sonra bozuldu. Fırlatılma tarihi sürekli olarak ertelenen ve “Tamamı Türk mühendis ve teknisyenlerince tasarlandı” şeklinde kamuoyuna duyurulan “RASAT” adlı uydunun ise yerli üretim olmadığı biliniyor. Yurtların dolaplarında ortaya çıkan görüntüler tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor. Zeytinburnu’nda İran’ı aratmayan imam hatip lisesi ? Öğretmenlerin türbanlı olarak derslere girdiği okulda, kız ve erkek öğrencilerin de ayrı sınıflarda derse girdiği görüldü. Bir yurttaş, okulda başı açık olarak derse giren öğretmenlerin psikolojik şiddete uğradığını savundu. NİHAN İNAL ‘Otantic Anatolian’ projesi ? İstanbul Haber Servisi Esnaf ve Sanatkârlar Birliği’nin desteğiyle, Anadolu insanının geleneksel üretimini, yerelden küresele taşımayı amaçlayan “Otantic Anatolian” projesi yarın akşam saat 19.00’da Atatürk Kültür Merkezi’nde özel bir sunumla tanıtılıyor. Proje ile “ekonomik sürdürülebilirlilik” kavramı kapsamında, binlerce yıllık Anadolu kültürünü yansıtan geleneksel ürünlerin, hak ettiği ekonomik değere kavuşmasını ve dünya pazarlarına taşınmasını amaçlanıyor. BİLSAT1 SKANDALI TÜBİTAKBİLTEN (Bilgi Teknolojileri ve Elektronik Araştırma Enstitüsü) tarafından 2001 yılında uzaya bir uydu gönderilmesi projesi hayata geçirildi. Uydu 13.3 milyon dolara mal oldu. Yapımına 2001’de başlanan uydunun üç eksende kontrollü olarak 5 yıl, 10 yıl da ayakucuna bakar durumda toplam 15 yıl kullanım ömrü olması planlanmıştı. Ancak uydu fırlatıldığı andan itibaren siyahbeyaz görüntü alınamadı. Renkli fotoğraflar çeken multispektral kameralarda sorun vardı. Görüntünün ölçeği ve konumuna ilişkin sağlıklı bilgi edinilemiyordu. Ayrıca yıldız kamerası ve yazılımlarının hiç kullanılamadığı anlaşılıyordu. Son olarak 2006 Ocak ayında uydunun pil bloklarında arıza oluştu. SSTL ile konu hakkında görüşüldü. Ancak TÜBİTAK, SSTL ’in önerdiği müdahaleyi yapmadı ve uydu işlevsiz kaldı. TÜBİTAK’in gizlediği başarısızlık ise CHP’nin soru önergesiyle ortaya çıktı. Öğrenci yurtlarında gerici örgütlenme ve şeriatçı tehlike kol geziyor ‘Ağabey’ ve ‘ablalar’ genç beyinleri yıkıyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Laik cumhuriyetin kazanımlarına yönelik tehditleriyle son yıllarda daha fazla öne çıkan tarikat ve cemaatler, devlet yurtlarındaki örgütlenmeleriyle de dikkat çekiyor. “Ağabey”, “abla” adıyla tanınan tarikat liderleri, özellikle taşradan gelen gençlerin beyinlerini yıkamak için özel geceler düzenliyor. Yurtlarda kendilerine ait odaları olan “ağabey” ve “ablalar”, yine kendilerine bağlı gençlerle aynı odayı paylaşıyorlar, toplantıların yanı sıra geziler, Kuran okuma yarışmaları düzenliyorlar. Edinilen bilgiye göre YurtKur’a bağlı Buca’daki Ahmet Yesevi Öğrenci Yurdu’nda, “ağabey”lerin hazırladığı günlük programlar kapsamında hareket eden öğrenciler, belirlenen adreste toplanıyorlar ve Kuran bölümlerinden sınav yapılıyorlar. Saidi Nursi’nin eserlerinden bölümler ezberliyorlar. Bir medrese zihniyetiyle çalışan bu oluşumlar, “Üniversite Sohbetleri” adı altında özellikle yeni kaydolan öğrencileri izlemeye alıyorlar. Düzenlenen toplantılarda öğrencilere, “Emre itaat edebin (ahlakın) üstündedir” deniliyor. Toplantılarda gençlere, “786 kez suya besmele çekip o suyu güneş doğmadan içince ezberlerinin kuvvetlendirileceği” gibi “bilgiler” aktarılıyor. Maddi sıkıntı çekmeyen bu gruplar her türlü geziyi kolayca düzenleyebiliyorlar. Her türlü asitli içeceğin içilmesini, kot pantolon giyilmesini, vücut hatlarını gösteren kıyafetlerin üzerlerinde taşınmasını yasaklayan “ağabey ve ablalar”, içkili yerlerden alışveriş yapılmasını da kesin bir dille engelliyorlar. Uyuma ve uyanma saatlerini bile grup liderlerinin ayarladığı oluşumlarda hiyerarşi dikkat çekiyor. “Ağabey ve ablaların” sözlerinden çıkmayan öğrenciler, kimi zaman ailelerinin yanına gitmeyerek yaz tatillerini de burada geçiriyorlar. RASAT SKANDALI BİLSAT’ın ardından, bu kez de RASAT adlı uydu projesinin yaşama geçirileceği duyuruldu. TÜBİTAKBİLTEN Müdür Vekili Uğur Leloğlu, uydunun yapımında bütünüyle Türk mühendislerin yer alacağını belirtti. Ancak kısa bir süre sonra RASAT’ın yapımında kullanılacak görüntüleme sistemlerini ihale eden TÜBİTAK, 1 milyon 326 bin Avro’luk teklifi yapan Güney Koreli Satrec Inivatiative firmasıyla sözleşme imzaladı. RASAT’ın tümüyle Türk tasarımı olduğunu iddia eden Yetiş, RASAT için yeni patent almadı, patentleri SSTL ’e ait parçalardan oluştu. Yani RASAT’ın Türk tasarımı değil BİLSAT’ın türevi olduğu ortaya çıktı. Basına gösterilen fotoğrafların da RASAT’a değil BİLSAT’a ait olduğu belirlendi. BİLSAT’ın yapımı için Türk mühendislerden ekip oluşturulmasına karşın uydu tamamen SSTL tarafından gerçekleştirildi. Eğitim için İngiltere’ye gönderilen 7 mühendisin 4’ü, 4 teknikerin ise 3’ü projede hiç çalışmadılar. ‘Üniversitemiz karalanıyor’ ? İstanbul Haber Servisi Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) öğrencileri, Meksika ve Türkiye kültürünün tanıtıldığı gecede, sahneye çıkan Boğaziçi Üniversitesi Folklor Grubu’nun, peşmerge kıyafetlerine benzer kostümlerle program yapmasına ilişkin haberlere tepki gösterdiler. Okullarının karalanmaya çalışıldığını belirten öğrenciler “Hepimiz Tuhafız” pankartı açtılar. ODALAR YER MİNDERİYLE KAPLI “Hizmet” olarak tanımladıkları öğrencileri tarikata çekme girişimlerinde erkek ve kadınların bir araya gelerek konuşmaları yasaklanırken, nişanlı ya da evli olanların tarikata davet edilmeyeceği konusunda uyarılıyorlar. Tarikat evlerini sade bir şekilde döşeyen tarikat önderleri yurtlardaki odaları da yer minderiyle kaplayarak manevi bir hava estiriyorlar. Yurtları kuşatan “ağabey ve ablalar” da düzenledikleri toplantıları raporluyorlar, görüntülerini bir üstlerindeki önderlerine ulaştırıyorlar. Zeytinburnu Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde kadın öğretmenler derslere türbanla giriyor, kız ve erkek öğrenciler ayrı sınıflarda eğitim görüyor, türbansız derslere giren öğretmenlere de okul yönetimince baskı yapıldığı iddia ediliyor. Eski müdür Nasuh Duman’ın sudan bir sebeple açılan soruşturma sonucu görevden alınmasından bu yana okul, vekil müdür eliyle yönetiliyor. Ancak, okul yönetiminin perde arkasında AKP Zeytinburnu İlçe Başkan Yardımcısı okul kantincisinin, okul aile birliği başkanının ve mezunlar derneği başkanının olduğu belirtiliyor. Okulu ziyaretimiz sırasında, okulun çay ocağında çalışan kişinin “Hayırdır kimi aramıştınız? Buraya açık bayanlar gelmez, genelde, o nedenle sordum” şeklindeki ifadesi ile karşılaştık. Öğretmenlerin türbanlı olarak derslere girdiği okulda, kız ve erkek öğrencilerin de ayrı sınıflarda derse girdiği görüldü. Zeytinburnu Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde görev yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir yurttaş ise okuldaki çarpıcı ilişkiler ağını gözler önüne serdi. Okulun teknik donanımı ve altyapısı ile güzel bir eğitim merkezi olmasına karşın İran’daki okulları aratmayacak bazı uygulamalara göz yumulduğunu iddia eden bir yurttaş, okulda başı açık olarak derse giren öğretmenlerin psikolojik şiddete uğradığını savundu. Birçok okulda olduğu gi CUMHURİYET 09 K ‘ ‘ ANKARA Cumhuriyet mitinglerini, “35 slogan ezberleyip meydana çıkıp ulusalcılıktan ve milliyetçilikten söz etmek kesinlikle samimi değil” sözleriyle eleştiren Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, “Türkiye’de Değişim, Demokrasi ve Aydınlar” adlı kitabı, gerçek zihniyetini ortaya koyuyor. “İngiltere’de Churchillcilik yok, Türkiye’de Atatürkçülük var” diyen Çelik, kitabında askeri darbelerin kaynağının Atatürkçülük olduğunu savunuyor. Çelik, Ufuk Kitapları’ndan çıkan ve ilk baskısı Eylül 2002’de yapılan kitabında, çeşitli yerlerde yayımlanmış makalelerine yer veriyor. Çelik, makalelerinde şu görüşleri dile getiriyor: Amerika’da Washington ‘ Atatürk bir asker ve devlet adamı idi. O, ne bir filozof ne de bir müçtehit idi. Onun altı okta topladığı prensiplerin hiçbiri kendi icadı değildi. Kaldı ki, “altı ok” artık onu kendine amblem yapmış partilerin mensuplarınca bile tartışılır olmuştur. ‘ Atatürk büstlerinin önünde esas duruşa geçip saygı duruşunda bulunurken, özel defterlere yazdığımız yazılarda neredeyse onun ruhaniyetinden istimdat ederken bizim yaptığımızın adı nedir allah aşkına? itilmek istendiği laikantilaik kamplaşmasında muharrik güç olarak Atatürkçülüğün kullanılması tesadüfi değildir. Türkiye’de iyi saatte olsunları çağırmayı düşünen insanların her defasında Atatürkçülüğü çıkış noktası yapmaları da düşündürücüdür. Atatürk’ü sevmek için geçmişi ayaklar altına almak zorunda olmadığımız gibi bu ülkede yaşayan herkesi ille de Atatürk’ü sevmek zorunda bırakmak gibi bir mecburiyetimiz de yoktur. Zorladığımız zaman o insanları takıyyeci ve ikiyüzlü yaparız. Tahran’da lokantasına kocaman bir Humeyni posteri asan Azeri Türkü’ne “Bunu buraya asmanız mecburi midir, siz Humeyni’yi sevdiğiniz için mi astınız” sorusunu sorduğumda, sağa sola bakıp kimsenin duymadığından emin olduktan sonra hafif bir sesle: “Ağa! Mecburi değil, men Humeyni’yi hiç sevmirem, ama bizim menfeetimiz için eyi olar” cevabını verdi. 1990’lı yıllardan itibaren komünizm korkunç olmaktan çıktı. Korku mönümüze yeni bir şey ilave edildi: İslami fundamentalizm. Bunun bizdeki adı, 200 yıldan beri “irtica” idi. Bu sefer irticadan, sarıktan, sakaldan, cüppeden, takkeden, başörtüsünden korkmaya başladık. Genç kızlarımızın sadece başlarını kapattıkları için eğitim haklarından mahrum edilmeleriyse kendi başına bir dramdır. Çok partili hayata geçişimiz, İsmet Paşa’nın isteyerek, iradesiyle kabul ettiği bir şey değil; istemeden katlandığı bir sonuçtu. NATO’ya girmemiz gerekiyordu ve bunun için ülkede göstermelik de olsa demokratik bir görünüm olması kaçınılmazdı. bi, AKP’nin kendinden olmayanları üst makamlara şikâyet etmek ve görevden aldırmak için çalışan elemanları bu okulda da bulunuyor. Okul çaycısı Enver Tuncer aynı zamanda AKP Zeytinburnu İlçe Teşkilatı Başkan Yardımcısı ve ilçenin eğitim işleri ile ilgileniyor. Tuncer ayrıca mezunlar derneği başkanı. Okul yönetiminin perde arkasında Tuncer’in yanı sıra okul koruma derneği başkanı Ali Peru, okul aile birliği başkanı Kasım Koç’un da bulunduğunu belirten bir yurttaş, “Bakanlık tarafından atanan müdürler siyasi destekle tavır almakta ya da tayin çıkarmakta” dedi. Yurttaş, Zeytinburnu Kaymakamı Selim Cebiroğlu’nun ise bu kişilerin en büyük destekçisi olduğunu öne sürdü. Zeytinburnu Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Nasuh Duman, hakkında düzmece iddia ve ifadelerle açılan soruşturma sonucunda kınama cezası almış ve bir ilköğretim okuluna müdür vekili olarak sürülmüştü. EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, kamu kurum ve kuruluşlarında kılık kıyafet yönetmeliğine uyulması gerektiğini belirterek “İster normal lise, ister imam hatip lisesi olsun hiçbir okulda hiçbir öğretmen derslere türbanla giremez” dedi. Yetkililerin konulan kurallar ile ilgili olarak gerekli hassasiyeti göstermesi gerektiğini belirten Dinçer, konunun takipçisi olacaklarını sözlerine ekledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear