28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 MAYIS 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Fener Mehmet Ali Kılınç: “Sağ olasın Fenerbahçe; satılmış medyayı ‘Gâvur İzmir’ mitingini manşete çıkarmaktan kurtardığın için!” Ya ğ m u r E k i m Bazı aydınlar “muhtıra”yı reddetmiş... Sivil darbeyi mi onaylamışlar! GENELKURMAY Başkanlığı’nın 27 Nisan’da kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yaptığı ve malum çevreler tarafından “elektronik muhtıra” olarak yorumlanan açıklamayı anımsıyor olmalısınız. Açıklamada şöyle deniyordu: “22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.” Şimdi Diyarbakır’a gidelim... Şanlıurfa’da çocukların kullanıldığı şeriatçı organizasyondan ve buna tepki gösteren GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Gâvur İzmir ne oldu? Savur İzmir oldu; AKP’yi savurup attı! Duygu İlker Çamkır: “Türk halkı AKP’ye tepkisini miting alanlarında gösterirken ABD, AB, Kıbrıs Rumları, Kuzey Irak’taki Kürt aşiretleri niye AKP’yi destekliyor? Tamamen duygusal nedenlerle!” Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasından çok önce Diyarbakır’da yerel medyaya yansıyan haberlere kulak kabartalım. Diyarbakır İl Müftü Vekili Mesut Örnek’in açıklamasına göre “Kutlu Doğum Haftası” nedeniyle peygamberler şehri Şanlıurfa’ya gitmek isteyenler için Diyarbakır’dan üç otobüs kaldırılıyor. Daha doğrusu, maddi olanağı olmayanlar için devlet eliyle 2226 Nisan arasında Şanlıurfa’ya gezi düzenleniyor. Gezinin tüm masraflarını Diyarbakır Valiliği karşılıyor. Diyarbakır Valisi Efkan Ala, Diyarbakır’dan Şanlıurfa’ya gönderilecek 135 kişinin yol ve yemek masraflarını üstleniyor, Diyarbakır Vali Yardımcısı Suat Seyitoğlu da gönüllerin nurla dolacağı Diyarbakır Şanlıurfa gezisinin organizasyonuna katkıda bulunuyor. Sonra da Diyarbakır’dan gönderilenler Şanlıurfa’da sahneye çıkıp ilahi okuyor! Diyarbakır’da neler oluyor? Atatürkçü Düşünce Derneği Diyarbakır Şubesi’nin 12 Nisan’da Diyarbakır Devlet Tiyatrosu Konferans Salonu’nda düzenlemek istediği “1915 Olaylarının İçyüzü ve Emperyalizmin Ermeni Kartı” konulu panel, salonda baş gösteren hangi “teknik ve mücbir” nedenle iptal edildi? Panelden bir gün önce tiyatro müdürü ve müdür yardımcısı gecenin bir yarısında valiliğe çağrıldı mı? Tiyatroda arızaya neden olan “teknik ve mücbir” nedenler daha sonra hangi çalışmalarla giderildi; arızanın nedenine ve giderilmesine ilişkin resmi raporlar var mı? Diyarbakır’da çok şeyler oluyor! Herkes Aklını Başına Alsın! Bugün size, katıldığım İzmir mitinginin oluşturduğu muhteşem görüntüleri, o aydın halkın akıl almaz coşkusunu, dünyanın nefesini kesen ve tarihe geçen o dev buluşmanın detaylarını anlatmayacağım. Medyada nihayet fazlasıyla görüyorsunuz. Göz yaşartan, insanı bu ülkede doğduğuna şükrettiren görüntülerdi. Katıldığım üç büyük mitingin belki de en görkemlisiydi: Çünkü kentin tam kalbinde yapılmıştı. Peki, biz o müthiş günü tekrar en güzel şekilde yaşadık ama, ne işe yarayacak bütün bunlar? Kimsenin “galibiyet” rehavetine düşüp şu gerçeği aklından çıkarmasına izin vermek mümkün değil: Karşımızda laik demokratik Cumhuriyeti pes ettirmek isteyen ve onu yok etmeye kararlı sinsi bir komplo var. Bu mitingler ve 367 operasyonu, bize yalnız zaman kazandırdı. Bir çözüm arıyorsak, o sloganları aynı oy sepetinde buluşturmaya mecburuz. Bunun ötesi “lafügüzaftır”. ??? İşte bu yüzden halk büyük kitleler halinde “Birleşin, iktidara yerleşin” diye tempo tutarken Baykal’ın protokole ayrılan ön tarafta halk içinde ayakta beklemesi ne kadar anlamlıysa, Sezer’in o bölüme gelmemesi ve halkın büyük baskısıyla platforma çıkacak olan o dayanışma fotoğrafından kaçınması, bir o kadar üzücüydü. Tabii bunu, Sezer’i suçlamak için söylemiyorum, çünkü o da partisinde birçok “farklı” (!) siyasi baskının ortasında gerilmiş durumda. Kürsüye yaklaşsaydı Kordon’u dolduran o milyonlar onları geri dönülmez şekilde tokalaştırır, ağızlarından arzu ettikleri sözleri alırlardı. Ama Sezer gidemedi. Bu tereddüt tohumlarını eken DSP’li arkadaşlar ciddi hata yapıyorlar ve bir “momentum”un kaçma riskini alıyorlar: Şu unutulmasın ki, hiç kimse halka rağmen siyaset yapamaz. Öte yandan medya da gerçeği yazsın: Baykal davet edildiği ve kendisine gösterilen yere geldi. 1.5 milyon insan içinde Sezer’i arayacak hali yoktu herhalde. O yüzden yazılması gereken başlıklar, “Sezer, Baykal’ın yanına gitmedi” olmalıydı, “Baykal’la Sezer yan yana gelmediler” değil. DSP’nin tüm değerli mensuplarına sesleniyorum: Herkes gibi, siz de aklınızı başınıza alın. Yoksa halk “sizin derdiniz rejim değil, koltuk derdi” diyerek rest çekecek. Bir çift sözüm de Sayın Karayalçın’a: Ben kendisinin CHP’den aday olmasını isterim. Ancak Karayalçın dün bu birleşmeye “SHP ve 10 Aralık Hareketi”nin de girmesi gerektiğini ısrarla söylerken, olayın özünden uzaklaştığını kanıtlıyordu. Birincisi bu olgu, şu çözülemeyen pazarlıklara, şu kısa süreçte 3. ve 4. ortak adaylarının eklenmesi, işi arapsaçına götürebilir. İkincisi, diyelim ki bunlar iyi niyetli arabulucuklarla aşıldı. Hangi ideolojik temelde bu buluşma olacak? Cumhuriyet mitinglerine “darbe kışkırtması” diyen ve darbecileri tezgâh olarak gösteren DİSK Başkanı’yla mı? “Türbana çözüm getireceğiz” ve “AKP reformlarında başarılı olmuştur”(!) yorumlarını yüzü kızarmadan halka “resmi görüşü” olarak sunabilmiş ve “Kemalist” isimleri aralarına özellikle dinleyici olarak bile davet etmemiş bir 10 Aralık Hareketi’yle mi? Herkes aklını başına alsın. ??? Son sözüm, İzmir mitingini hazırlayan dernekler ve düzenleme komitesine. Oraya her musluktan akan insan selini örgütlemede başarılı oldular. Hafta başı, ADD’nin geri çekilmesi ve dernekler arası kaosun çözülmesinde dört saatte on yetkili ile telefonda konuşarak naçizane katkılarım oldu; “Bu saatte bu ayrılık bahanelerini Muammer Aksoy’un ruhuna açıklayamayız” dedim. Sonuçta miting başarıldı da, içerik olarak neden bir fiyaskoydu? Bu mitinglerde, konuşmacıların yanlış seçildiğini ve coşkunun ıskalandığını daha önce de anlatmıştım. Mükemmel bir dernek yöneticisini, çok iyi bir sendikacıyı, donanımlı bir akademisyeni, illa “iyi bir miting konuşmacısı” zannetmek bu hatada inatçı bir tavırla ısrar etmek, gaflettir. Bunun adı, resmen “yetkisini kötüye kullanmak”tır… İzmir’de Tuncay Özkan mikrofonu eline alana kadar çıkan konuşmacılar, ne anlaşıldı, ne doğru dürüst alkışlandı ne de coşku yarattı. Belki çoğunlukla doğru şeyler söylüyorlardı. Ama bu apayrı bir konuydu. Biliyorum, mühim olan eleştirmek değil, alternatif sunmaktır, o nedenle size somut olarak söyleyeceğim: Örneğin bu gazetede yazan isimlerden bazıları; Ümit Zileli, Ataol Behramoğlu ve ben bu konuşmaları yapsaydık, o dev kitle bambaşka bir irtifada uçuşa geçerdi. Bu sözlerime kızacak olan İzmir düzenleme komitesi üyeleri tepkiyi bıraksınlar da mitingin bu görüntülerini sabırları yetiyorsa baştan sona izleyip; “Biz nerede hata yaptık, niye ikazları dinlemedik” diye sağlam bir özeleştiri yapsınlar! Konu herhalde “Özkan çıkana kadar, biz halkı bezdirsek de, uyutsak da fark etmez, sonuçta o onları uyandırır, mutlu dağılırlar” felsefesi olamaz! Pazar günü yaşanan kürsü felaketini ve yönetim zaaflarını izleyen bir vatandaş, Bursa’dan Güler Akbaba şunları dedi: “Sanki şuraya uykudan bayılmamız için bilerek yapıyorlar.” Av. Şenal Sarıhan ise, bu inat zincirinin kökeninde bir çeşit “dernek ırkçılığıfaşizmi”nin yattığını söyleyerek durumu özetledi. Ne dedik? Herkes aklını başına alacak… Hem de acilen. SESSİZ SEDASIZ (!) Sadrazam hazretleri hamama gitmiş! ANKARA, İstanbul, İzmir, siyasetin kokuşmuşluğuna isyan eden Türk halkına meydanlar dar geliyor. Miting olsun olmasın Türkiye, Türk bayraklarıyla gelincik tarlasını andırıyor. İşbirlikçiler şaşkın. İktidar telaş içinde. Halk kararlı bir yürüyüş içinde. Uğur Seten, günün anlamına uygun bir şiirle, “Sadrazam Hamamda” şiiriyle Ümit Yaşar Oğuzcan’ı anıyor: Günlerden bir gün/ Hamama gideceği tuttu/ Sadrazam hazretlerinin/ Bir yanında birinci veziri/ Bir yanında ikinci veziri/ Bir yanında üçüncü veziri/ Sonra efendime söyleyeyim/ Peşkircibaşısı/ Nalıncıbaşısı/ Sabuncubaşısı/ Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile/ Peştemal takıp girdiler hamama/ Geçtiler kurnaların başına/ Üçer beşer/ Sadrazam derseniz/ Kuruldu göbek taşına/ Yan gelip yattı/ Memleketin en ünlü tellakları/ Sardılar dört bir yanını/ Kimi elini kaptı kimi bacağını/ Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı/ Tamam on iki saat/ On iki ünlü tellak/ İncitmeden keselediler/ Hazretin mübarek vucüdunu/ Öylesine kir çıktı kı sormayın/ Her biri nah parmağım gibi/ “Aman efendim bu ne kiri”/ Demeye kalmadı/ Keselerin altında eriyip gitti/ Koskoca sadrazam/ Bütün maiyet erkânı yerinden fırladı/ “Nittünüz Devletliyi”/ Dediler tellaklara/ Tellaklar cevap verdi/ Biz yıkadık keseledik/ Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik/ Suç bizde değil/ Neyleyelim/ Kir bitti/ Sadrazam elden gitti. Kıt’a Gülhan Elmas: “AKP, Erzurum mitinginde 503 konut anahtarı dağıttı... Bindirilmişi geçtik, dağıtılmış kıtalar!” Sol Akif Kökçe: “Solda birlik bu hızla giderse ‘soldu birlik’ olacak...” Birleşin!.. Doç. Dr. YILDIZ SERTEL Artık meydanlardayız. Sloganlarımız çok açık: “Ne ABD ne AB, Tam Bağımsız Türkiye”, “Türkiye Laiktir Laik Kalacak”, “IMF’ye Hayır!”, “Cumhuriyete Sahip Çıkalım”. Solda birlik kurmakta olan partiler acaba milyonların bu isteklerine yanıt verebilecekler mi? Seçimlere Atatürkçü, antiemperyalist bir programla gidecekler mi? Ne yazık ki bu konuda kuşkular var. CHP’li bir milletvekili, bir televizyon yayınında, “ABD’ye karşı çıkmayacağız, sorunları onunla tartışacağız” derse, partinin bir sorumlusu, “ABD’nin üst düzey yetkilileri AKP ve CHP arasında bir fark görmüyor” gibi bir beyanda bulunursa, seçim programlarında da her zamanki gibi, “AB ile onurlu bir anlaşma istiyoruz” derlerse gerçek tehlikenin ve bilinçlenen seçmenin farkında olmadıkları izlenimini ediniriz. Gün, Atatürkçü, antiemperyalist bir devrim günüdür. Genelkurmay Başkanımız da, Cumhurbaşkanımız da bağımsız, laik Cumhuriyetin, tarihimizde hiçbir zaman bu kadar risk ve tehditle karşı karşıya kalmamış olduğunu, devletin temel yapısının tehdit altında bulunduğunu belirttiler. İrticaın ve bölücülerin dışarıdan desteklendiklerini anlattılar. “Sol”; seçim alanlarına günün gerçeklerine uymayan, halkın isteklerine cevap vermeyen, eskimiş, uzlaşmacı politikalarıyla çıkamaz. ABD korkusunu bütün Latin Amerika silip attı, İran direniyor. Biz hâlâ ulusal varlığımızı tehdit eden, Ortadoğu haritasını aleyhimize değiştirmek isteyen; teröristlere, şeriatçılara destek veren emperyalist devletlerle konuşup anlaşırız diye mi düşüneceğiz? Solda birlik istiyoruz, ama Atatürkçü, devrimci bir birlik istiyoruz. Serdar Karsu da benim gibi düşünüyor. 12 Mayıs tarihli Cumhuriyet’te, “Birleşmek Yeterli mi?” başlıklı yazısında şöyle diyor: ‘’Gücünü... Mustafa Kemal’den almış olan milyonlar, Biz bu coğrafyada emperyalizme karşı mücadele vermiş ve dünya halklarına örnek olmuş bir ulusun torunlarıyız... Biz Atatürk ve Cumhuriyet Devrimlerinin devamı için buradayız.’’ Serdar Karsu bir önemli kaygıyı da belirtiyor: “Sol söylemli partiler; çoğunluğu yoksul halkımıza, işsiz gençlerimize iş, aş.. bir gelecek umudu sunmalıdır. IMF ve AB dayatmalarına, BOP tezgâhlarına, özelleştirme adı altındaki peşkeşlere.. karşı nasıl bir tutum sergileyeceklerini, çözümlerinin ne olduğunu topluma duyurmalıdırlar.” Bu sorunların IMF’nin liberal programlarıyla çözülemeyeceğini defalarca belirttik.* Gerek Rusya, gerekse Latin Amerika ülkeleri IMF’den koptuktan sonra devletleştirmelere, devlet güdümlü politikalara saptılar. Bizim “sol partilerin” böyle programları var mı? Taha Akyol soruyor: “Küreselleşme, liberal ekonomi, AB falan gibi çok tartışmalı konulara pek girmeden, ‘cumhuriyet için birleşmek’ gibi son derece genel bir slogana sarılmak, ‘mitingleri sandığa taşımak’ için işe yarar bir politika olabilir. Ama böyle bir politikadan, hükümet programı, hele de ekonomik program çıkar mı?” (Milliyet, 11 Mayıs 2007) Türkiye, tarihinin önemli günlerini yaşıyor. Bir dönüm noktasındayız. Mustafa Kemal’in yaptığı gibi, geçmişi silip yeni bir düzene ve de kendi gücümüze dayanarak geçmek zorundayız. Sol, karşısındaki güçlüklerin üstüne cesaretle yürümek zorundadır. Gücünü, tehlikenin bilincine varmış milyonlardan alacaktır. Şunu da bilelim: Seçimlerden sonra iktidara gelen hükümet bu sorunların çözüm yolunu bulmadığı takdirde, DARBE KAÇINILMAZ OLACAKTIR. Acizane fikrim: emperyalizmin boyunduruğunda, sömürülen, şamar oğlanına çevrilen, yoksulluğa mahkum edilen, şeriat düzenine yönelmiş bir ülkede yaşamaktansa; ülkenin bağımsızlığı konusunda bilinçli, Atatürk ilkelerine sadık silahlı kuvvetlerin yönetiminde yaşamayı tercih ederim. Kurtuluş Savaşı’ndan ve 27 Mayıs darbesinden sonra olduğu gibi, demokrasiyi ordunun getirmesi olasılığını da unutmayalım. Hele günümüzde, demokrasinin yozlaştığını, emperyalist saldırılara alet edildiğini düşünürsek. Bir ulusal bağımsızlık savaşının ordunun desteği ile yapılmasının doğal olduğu gerçeğini de buna ekleyelim mi? *Bak: A. Başer KafaoğluYıldız Sertel, “ABD ve Serbest Piyasa Masalı” Kaynak Ya. 2005 Yıldız Sertel, “Şu Değişen Dünya, TürkiyeAvrasya” Bilgi Ya. 2006 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Mayıs www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ateşli bir si1 lahın namlusunun ön bölümü 2 ne yerleştirilen ve nişan almayı 3 sağlayan küçük 4 kabartı. 2/ Baş 5 kan... Gaziantep yöresinde 6 yetişen beyaz 7 bir üzüm cinsi. 8 3/ Çemberin çevresinin çap 9 ına oranını gösteren sa1 2 3 4 5 6 7 8 9 yı... “Kazalar, belalar” 1 R O Y A L T İ M anlamında eski sözcük. 2 E L E K E M R E 4/ Başkalarının sırtın3 F U L E L A L dan geçinen kimse. 5/ D İ M İ B U Atların taşınması için 4 T S T E N yapılmış kapalı taşıma 5 İ B İ S Ü N aracı... Aynaların arka 6 Y A R K A sına sürülen ince metal 7 E S M E R A L D A tabaka. 6/ Uzak... Batı 8 ME L A S İ D Karadeniz Bölge 9 R A E N T A R İ si’nde, bir bölümü “ulusal park” kapsamına alınan dağ sırası. 7/ Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri... Erkek balığın tohumu. 8/ Afrika’da bir ülke... Kemiklerin yuvarlak ucu. 9/ Ülkemiz sularında yaşayan ve “şip” de denilen mersinbalığı türü... Penye konfeksiyonunda zincirli dikiş yapan bir tür aygıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gözkapağının kenarında çıkan küçük çıban. 2/ Küçük tekne kaptanı... Bir takvim türü. 3/ Atasözlerine dayanan didaktik Çin şiiri... Osmanlılarda, önceleri halktan yalnız olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak toplanan vergi. 4/ Bir canlının içinde, onun zararına yaşayan başka canlı. 5/ Bir iliniz... Giz. 6/ Asya’da bir ülke... Madenci ocağı. 7/ Karşı cinsten birine ilgi göstererek onu elde etmeye çalışma... Cahit Külebi’nin bir şiri kitabı. 8/ Halk arasında “darı” da denilen bitki... Umman’ın plaka imi. 9/ Kunduracıların delik açmakta kullandıkları çelik tığ... Atların koşum takımlarına gümüş ve altın yaldızlı pullarla yaplan süsleme. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear