14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 MART 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ABD destekli ayrılıkçı söylem, tarihten gelen ortak yaşanmışlıklara yakışmıyor 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Diyarbakır’da ‘Anadolu’yu yadsıyanlar emokratik Toplum Partisi (DTP) liD derlerinin “Kerkük’e müdahale Diyarbakır’a müdahaledir” sözlerine tepki gösterenler hep şu yanıtla yetindiler: “Demek ki siz, Kuzey Irak’ta kurulması planlanan Kürdistan’dan ve Kerkük’ün de başkenti olmasından yanasınız…” Bu saptama ‘siyaset’en anlamlı olsa bile, Anadolu’nun ve onun bağrından beslenen Mezopotamya’nın tarihsel gerçeklikleri ile kültürel birikimlerini içermiyor; bu nedenle eksik kalıyor ve derinliksiz bir siyasal polemiğe dönüşüyor. Öyle olunca da bu toprakların insanları arasına örülmekte olan “birbirlerine yabancılaşma duvarı” daha da yükseltilmiş oluyor. Oysa aynı sözü savunan DTP’lilere, öncelikle kendilerinin de “Anadolu insanı” ve “Mezopotamyalı” olduklarını belirterek şu gerçeği anımsatmak gerekiyor: “Kerkük de bu uygarlık coğrafyasındaki diğer yerleşimlerimiz ve hatta tıpkı Diyarbakır gibi farklı ama dost kültürlerin birlikte yaşayarak ‘ortak değerler’ yarattığı bir kent değil mi?” O halde, böylesi tarihsel beraberlikleri hiç yaşamamış; bunun sağladığı toplumsal ve insani “erdem”leri bilmeyen ABD’nin, kendi petrol çıkarlarına bağlı Kürdistan projesinde, Kerkük’e yüklediği “Kürt başkenti” planına destek vermek; sadece Anadolulu değil, aynı geçmişle bütünleşen “Mezopotamyalı kimliği”nin de “inkâr”ı anlamına geliyor. Demek ki DTP sözcüleri ve onlara inanan Kürt kökenli yurttaşlarımız, ya atalarından/dedelerinden yeterince ilham alamıyorlar ya da emperyalizmin yüzyıllık “böl ve yönet” stratejisiyle sürekli körüklediği ırkçımilliyetçi koşullanmaların fazlasıyla etkisi altındalar. Peki, ama böylesi bir “Anadolu yabancılaşması”na karşı, çağlar boyu “birlikte üretilen kültürel değerler”i önemseyen; asıl kalıcı ve içtenlikli barışın, kemikleşgünleri düzenleyenler, aynı zamanda Diyarbakır’ın, yine edebiyat dünyamıza en “bilge katkılar”ından birini kutsamış olmuyorlar mı? Hemen aklımıza gelen diğer Diyarbakırlı aydınları da anımsayalım. Ahmed Arif’in bütün bir gençliğimizi etkileyen “Hasretinden Prangalar Eskittim” şiiri, ne Kürtlerin, ne de Türklerin.. “hepimizin”. Benzer şekilde, Adnan Binyazar, her yazdığıyla “bizim” değil mi? Karikatürcü Ferit Öngören “hepimizi” gülümsetip düşündürmez mi? Ya İzzet Altınmeşe? Türkülerinde, ezgilerinde koca bir Anadolu coşup çağlamaz mı? Akademiden Erkal Yavi’yi anımsıyorum; ne kadar da estetik ustası bir Diyarbakırlıydı.. Orhan Asena, ressam Remzi İnanç, tiyatro sanatçısı Tuncer Necmioğlu, yazar Özer Ozankaya, ozan Veysel Öngören, eleştirmen Kaya Özsezgin, araştırmacı Taner Timur ve bu yazıya sığmayacak kadar çok “Diyarbakırlı aydınlar”ımız. Hele “ulusal” halkoyunları zenginliğimizin Anadolu’daki coşkulu “ateşi”ni dünyaya tanıtan Mustafa Erdoğan ile kültürel kucaklaşmanın “barış” mektuplarını yazan Yılmaz Erdoğan aynı yörenin aydınları değil mi? Böylesine “Diyarbakırlı bir Cumhuriyet kuşağı”, tüm bu “ortak” değerleri yok sayan DTP’yle nasıl “aynı görüş”te olabilir ki? Diyarbakır’ın “kendi”si, eğer dili olsaydı, bir yandan böyle “aydın”ları yetiştirirken, öbür yandan da “ABD’nin Kerkük planına müdahale; bana müdahale etmek demektir” diyebilir miydi? AHRİ HEMŞERİ’LERİYDİ… Evet… DTP kongresinde, Atatürk için saygı duruşu bile yapılmamış. Acaba, Diyarbakır Belediye Meclisi’nin 2 Nisan 1926’da “oybirliği”yle aldığı ve Atatürk’ün “fahri hemşeri” ilan edildiği kararında imzası olanların çocukları ve torunları da orada mıydı? Gazi’nin bu hemşeriliği “onurla kabul etti”ğine dair telgrafının tarihi ise 5 Nisan 1926… Diyarbakırlılar, aynı tarihi 80 yıldır kentlerinin “özel bayram günü” olarak kutluyorlar… Bakalım bu “tarihten gelen bilgelik”lerini 2007’nin 5 Nisanı’nda nasıl sürdürecekler? Bütün Bunlar Yaşandı mı Gerçekten? Bir süredir, ressam, şair ve yazar Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılan ‘Toplu Eserleri’ arasından ‘Yazılar’ı tekrar okuyorum. Toplu yazıların “İnsan Kokusu” başlığını taşıyan ve Bedri Rahmi’nin 19451952 yılları arasında kaleme aldığı yazıları içeren dördüncü cildinde, ‘’Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde Birkaç Gün” adlı yazının hemen başında yazar, Hasanoğlan’a ilk kez gitmezden önce bu köyde kurulan enstitünün öyküsünü, orada çalışan kardeşlerinin ağzından naklediyor: “İki yüz, üç yüz kişilik bir kafile. Kız, oğlan karışık köylü çocukları öğretmenleriyle birlikte Allahın bozkırında çadırlarını kuruyorlar. Ellerinde kuracakları yapıların projeleri var. Kazmaları, kürekleri, her çeşit malzemeleri ve nurtopu gibi yürekleri var. Aç kurt gibi çalışma iştahları da caba! Çocuklar kendi evlerini kendi elleriyle kuruyorlar. İlk yapı meydana gelir gelmez çadırlar dürülüyor, nazari derslerin ilk adımları atılıyor. Fakat yapı işleri durmuyor. Onlara daha yüzlerce çatı lazım. Bugünün çocuğunu adam etmek için ne lazımsa bunların hepsi için birer çatı kurmak lazım. Enstitülerin kendi yağlarıyla kavrulmaları, kendi rüzgârlarıyla savrulmaları lazım. Toprakları var, kendileri işleyecekler. Hayvanları var, onlara kendi elleriyle dam örecekler. Su lazım. Boruları kendileri döşüyor, sökükleri kendileri dikiyor, elbiselerini kendi elleriyle biçiyorlar…” Peki, hepsi de köy çocukları olan öğrenciler nasıl bir eğitim görüp hangi noktalara varıyorlar bu enstitülerde? Bu sorunun yanıtını da Bedri Rahmi’den dinleyelim: “Hasanoğlan’da, Enstitülerin kuruluş günü olan 17 Nisan’ı ve bu vesileyle yapılan şenlikleri gördüm. Bunlar arasında Gogol’ün Müfettiş piyesini oynadılar. Ben hayatımda bu kadar zevkle çok az piyes seyrettim. Şenliği görmek için Ankara’dan gelen kalabalık arasında tiyatrodan eni konu anlayanlar da aynı fikirdeydiler… Şaştık kaldık. İçlerinde aktörlüğü o kadar benimsemiş çocuklar var ki! Mübarekler bundan iki üç yıl önce harman yerinde ne kadar tabii harman savururlarsa, o kadar rahat dolaşıyor, rahat konuşuyorlar. Sanki orada doğmuşlar! Sanki köylerinde Molière ile Shakespeare ile Nasrettin Hoca veya Yunus Emre kadar senli benli olmuşlar gibi!” Sabahattin Eyuboğlu, son basımı yine İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yapılan “Mavi ve Kara” adlı denemelerinde, “Köy Enstitülerini Kuran Düşünce” başlıklı yazısında, kardeşi Bedri Rahmi’nin bir toplumsal mucize gibi selamladığı Köy Enstitüleri’nin düşünsel temellerinden söz ederken, enstitülerden yetişen öğretmenlerin Atatürk’ün kurduğu yeni devletin köylerdeki sözcüleri olduklarını vurgular ve şöyle der: “Yeni Türkiye sözcüsünün köyde kalabilmesi için en az imam kadar köylü olması, köyün geçimine, yaşamına karışması… köylünün kaderini paylaşması gerekiyordu. Bu sözcüyü yetiştirenler ülkücü oldukları kadar gerçekçi olmak zorundaydılar: Yoksa köyün gerçekleri üstüne bağdaş kurmuş olan imam, yeni Türkiye’nin soluğunu bir üfürükle kesebilirdi. Köy Enstitüleri onun için yeni bir öğretmen tipi yaratmaya çalıştılar, içine kapanık okul ve karatahta geleneklerini kırdılar, işe dayanan bir eğitim ve öğretim yolu aradılar ve buldular. Hiçbir eğitim kurumumuz Köy Enstitüleri kadar kendi gerçeklerimizden, sosyal, ekonomik koşullarımızdan doğma, dolayısıyla onlar kadar özden, verimli ve yapıcı olmamıştır. Din ahlakı yerine iş ve bilim ahlakını getirmek, kelimenin tam anlamıyla laik bir eğitimi gerçekleştirmek kurucuların ana ilkelerinden biriydi. Türlü ırk, inanç, dil ve geleneklerin kaynaştığı, çalıştığı Anadolu’da laiklik sadece çağdaş düşünüşe ulaşmanın değil, bir millet olarak da yaşamanın şartıydı…” Üfürüğün gücünün uygulamada bilimseleleştirel düşünceyle neredeyse yarıştığı günümüz Türkiye’sinde, artık Köy Enstitüleri’nin, Halkevleri’nin, Tercüme Bürosu’nun adı bile edilmiyor. Bir zamanlar aydınlanmanın ocağı olan bu kurumlar, yeni kuşaklara üniversitelerimizdeki eğitim fakültelerinin Türk Eğitim Tarihi derslerinde bile anlatılmıyor. O zaman da, yukarıdaki alıntılarda anlatılanları okuduğumuzda hepimize, utançların en büyüğüyle, sadece şunu sormak düşüyor: Bütün bunlar yaşandı mı gerçekten? 2 TARİHSEL YAŞANMIŞLIKLARIN TANIKLARI... Atatürk 1917 yılında Diyarbakır 2. Alay Komutanı’yken garnizonun kapısında. Diyarbakır kültürünün dünya sanat tarihine geçen tanıkları, avlulu taş evler. Ziya Gökalp’in yaşadığı ev kentin ünlü müzeleri arasında ve kültür etkinlikleriyle yaşıyor. 1 2 3 1 3 miş etnik kimlikler ayrışmasıyla değil; “ortak yaşanmışlıkların uygarlık kazanımları”yla sağlanabileceğini bilen, savunan Diyarbakırlılar yok mu? Yine DTP sözcülerinin geçenlerde, parti kongrelerinde Atatürk’e ve Kuvayı Milliye anlayışına açıkça tavır almaları karşısında; “Sizinle aynı fikirde değiliz; Cumhuriyet Devrimi’nin Diyarbakır’a kazandırdıklarını inkâr etmeyiz..” diyebilecek “yerel aydınlar”ımızın seslerini neden duyamıyoruz? Yakın geçmişin ünlü Diyarbakırlılarını anımsadığımızda, böylesi bir “suskun”luğu bu kentin “aydınlanma tarihi”ne yakıştırmak mümkün değil. Örneğin, 1923 Nisanı’nda seçilerek 6 ay sonra oybirliği ile Cumhuriyeti ilan eden TBMM’nin üyeleri arasındaki 5 Diyarba CUMHURİYETİN AYDINLARI kır milletvekilinden biri de Ziya Gökalp’ti… Sadece kentin tarihinde değil; edebiyat tarihimizin de yadsınamaz isimlerinden olan Gökalp, Kuvayı Milliye güçlerinin 9 Eylül 1922’de İzmir’i kurtarmasının ardından Diyarbakır’da yayımlanan Küçük Mecmua adlı dergide bakın ne yazmıştı: “İnşallah yakında sevgili Edirnemize de kavuşarak bir de ‘Edirne bayramı’ yaparız..” (11 Eylül 1922) Diyarbakırlılar, Edirne’den Kars’a bu vatan sevgisine öylesine saygılıydılar ki “Ziya Gökalp Cemiyeti”ni kurdular; evi müzeye çevrildi ve doğum yıldönümü olan her 23 Mart’ta aynı evde bir hafta süreyle “Ziya Gökalp Etkinlikleri” düzenlendi. Hadi diyelim ki Ziya Gökalp aynı zamanda “Türkçü”ydü. Peki ya Cahit Sıtkı Tarancı’ya ne demeli?.. Onun da ölüm yıldönümü olan her 13 Ekim’deki, yine müze haline getirilen evinde Tarancı’yı anma ‘F ahmetcemal@superonline. com acem20@hotmail.com ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ ve TÜRKİYE ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME VAKFI (TÜRKÇAĞ) DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ’NÜ KADINLAR SEÇİYOR MU? PANELİYLE KUTLUYOR 8 Mart 2007 Perşembe 14.00 – 17.30 Ramada Otel, Osmanbey – İstanbul PROGRAM 14.0014.30 AÇILIŞ KONUŞMASI Prof. Dr. Türkan Saylan, ÇYDD Genel Başkanı 14.3016.30 PANEL Oturum Başkanı: Prof. Dr. Türkel Minibaş, ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Konuşmacılar: Gülsün Bilgehan, CHP Ankara Milletvekili, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi KadınErkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Fatmagül Berktay, İÜ Siyasal Bilgiler Fak. Öğrt. Üyesi Av. Vildan Yirmibeşoğlu, İstanbul Valiliği İnsan Hakları İl Masası Başkanı 16.3016.45 Müzik Müfide İnselel, Solist, Gitar Sonay Erenel, Solist Müge Çakarlı, Keman 16.4517.30 FORUM: Dilek Ağacı konuşuyor Tel: (212) 252 44 33 Pbx Faks: (212) 252 65 95 İSTANBUL CUMOK ÇAĞIRIYOR 11 MART PAZAR SAAT: 11.00 TEHLİKENİN FARKINDA OLAN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI CUMOK EDREMİT ÇAĞRISI “TEHLİKENİN FARKINDA” OLAN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI “CUMOK’UN GÖREVLERİ” KONULU “SON DÖRT YILIN YOLSUZLUK SKANDALLARI” KONULU MART AYI AYDINLANMA KAHVALTISINDA KANALTÜRK “YOLSUZLUK VE YOKSULLUK” PROGRAMININ YAPIMCISI KONUĞUMUZ SAYIN AYDINLANMA TOPLANTISINDA BULUŞUYOR SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Tarih : 09 Mart 2007 Cuma Saat: 16.30 Yer : Zeytinli Belediyesi Konuk Evi İletişim : Cemil Esen 0266 373 25 14 0533 683 21 98 www.cumok.org Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası Şef: Sera Tokay Konser programı J. Brahms: Macar Dansları 1 ve 5 M. Bruch: Keman Konçertosu Op. 26 J. Brahms: Senfoni No.4 Keman: Ayşen Ulucan 11 Mart 2007 Pazar Saat: 20.00 Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu TUNCAY MOLLAVEİSOĞLU SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ YER: İ.T.Ü MAÇKA SOSYAL TESİSLERİ ARI KOVANI SALONU İLETİŞİM: 0216 336 94 34 0532 282 36 88 0532 275 21 42 LÜTFEN YER AYIRTINIZ EDERİ : 17.50 YTL. CUMOKLAR SESLENİYOR 8 MART EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ’NDE ATATÜRK’ÜN KIZLARI, CUMHURİYET OKURLARI TEK YÜREK HAYKIRIYOR! Cumhuriyet Devrimimiz ile insanlığa ve eşitliğe yücelen Türk kadınını aşağılayarak, 2. sınıf bir varlığa dönüştürmeye çalışan çağdışı siyasal İslamcı gericiliğe karşı direnmeye ve onu yaşamımızdan bütünüyle söküp atmaya kararlıyız. TÜM YURTTAŞLARIMIZI VE ÖZELLİKLE KADINLARIMIZI, İNSAN VE KADIN KİMLİĞİMİZİ AŞAĞILAYAN GERİCİLERE KARŞI BU MÜCADELEDE BİRLEŞMEYE ÇAĞIRIYORUZ. www.cumok.org ABD emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye’deki ilk ve önemli ayağını oluşturan 12 Mart 1971 Askersel Karışması’nın 36. yılında uzmanlar olayları değerlendiriyor. KÖY ENSTİTÜLERİNİ ARAŞTIRMA VE EĞİTİMİ GELİŞTİRME DERNEĞİ ETKİNLİKLERİ KÖY ENSTİTÜLÜ ÖĞRETMENLERLE SOHBET TOPLANTILARI (MART) YUSUF ZİYA BAHADINLI, Yazar KONU: Köy Enstitülerine Eleştirel Bir Bakış GÜN: 10 Mart 2007, Cumartesi SAAT: 15.00 ATATÜRK’ÜN KIZLARI CUMOKLAR www.cumok.org ABD GÜDÜMLÜ ASKERSEL DEVİRMELER ve 12 MART KARIŞMASI Sunum Sönmez TARGAN 68’liler Birliği Vakfı Başkanı PANEL Oturum Başkanı : Gökalp EREN 68’liler Birliği Vakfı Eski Başkanı Panelistler: Muzaffer İlhan ERDOST YayıncıYazar: Mehmet ATAY DİSK Eski Genel SekreteriYayıncı Vedii BİLGET: Emekli Amiral Haşmet ATAHAN 68’liler Birliği Vakfı Eski BaşkanıHukukçu PANEL HALKIMIZA AÇIKTIR Yer: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Burhan Felek Konferans Salonu (Kat:2) Cağaloğluİstanbul Tarih: 11 Mart 2007 Pazar Saat: 14.00 İletişim: 0532 325 85 90 T.C. AYDIN 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2006/70 Davacı Türk Ekonomi bankası A.Ş. vekili tarafından davalılar Nimet Karabulut, Ali Rıza Karabulut, Yunus Karabulut, Bahriye Karabulut, Bilal Karabulut, Esat Karabulut aleyhine açılan Ortaklığın Giderilmesi davası ara kararı uyarınca, Bütün aramalara rağmen davalı Ali Rıza Karabulut ‘un adresinin tespit edilmemiş olduğu anlaşıldığından davalının duruşma günü olan 28/03/2007 günü saat. 11.00’de duruşmada bizzat hazır bulunmaları veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde H.M.U.K ‘nin 3156 sayılı yasa ile değişik 213/2 mad. uyarınca yargılamaya yokluğunda devam oluncağı, hususu dava dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 15/02/2007 Basın: 11456 HAMZA SOYDAŞ, Eski İmece Dergisi sahibi ve sorumlu yazıişleri md. KONU: İMECE DERGİSİ üzerine söyleşi GÜN: 24 Mart 2007, Cumartesi SAAT: 15.00 Her iki etkinlik için yer: Eczacı Odası Kültür Merkezi Meşrutiyet Caddesi, Aslı Han, Kat: 5, GALATASARAY İstanbul (Galatasaray Lisesisi’nin karşısındaki cadde) Iletişim: Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği (KAVEG) İstiklal Caddesi, Suriye Pasajı, Kat: 4, No:1516 VATEV Tünel, Beyoğlu Tel: 0212 292 00 69 Faks: 0212 292 00 70 (sekreter pazarpazartesi hariç saat: 13.0017.00) Dernek Bşk: Doç. Dr. Güler Yalçın Tel: 0216 346 77 17 543 795 37 54 guyalcin@yahoo.com Eposta: kavegdernegi@yahoogroups.com (gruba üyelik için guyalcin@yahoo.com adresine mail atınız) www.koyenstituleriegitim.org TC EĞİRDİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI DOSYA NO: 2007/55 ESAS Eğirdir ilçesi Beydere köyü Yakatarla mevkii 693 parsel sayılı 2230,58 M2 yüzölçümünde tarla vasfında davalı SALİHA DALFİDAN adına kayıtlı taşınmaz (578,45 M2 lik kısmının irtifak hakkı) ile ilgili olarak TÜRKİYE ELEKTRİK DAĞITIM AŞ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ tarafından yapılan kamulaştırma işlemine karşı bu ilanın yayını tarihinden itibaren ilgililerin 30 gün içerisinde idari yargıda iptal davası açtığını ve yürütmenin durdurulması kararı aldığını mahkememizde belgelemedikleri taktirde kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli, kamulaştırmayı yapan Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ Genel Müdürlüğü adına tescil olunacağı ilan olunur. Basın: 6136 Öğrenci kimlik kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. İSMAİL YILMAZ CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear