25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Kanaltürk ve Cumhuriyet’e yönelik baskılarla ilgili araştırma önergesi AKP oylarıyla reddedildi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Neden alınıyorsunuz?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Kanaltürk ve gazetemize yönelik baskılarla ilgili araştırma önergesinin gündeme alınması önerisi AKP oylarıyla reddedildi. Koç, gazetemizin reklam kampanyasında “Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyet’inize sahip çıkın” sloganlarının kullanıldığına dikkat çekerken “Niye alınıyorsunuz? Siz Cumhuriyet’e sahip çıkmıyor musunuz? Cumhuriyet’e sahip çıkanlara neden bu kadar kin besliyorsunuz” dedi. CHP’lilerin medyaya yönelik baskılarla ilgili araştırma önergelerinin genel kurulda öne alınarak görüşülmesine ilişkin danışma kurulu önerisi dün genel kurulda tartışıldı. CHP Yozgat Milletvekili Emin Koç, medyaticaretsiyaset ilişkilerinin vardığı boyuta dikkat çekerken Star gazetesindeki gelişme ‘Kırılma’ Noktasında… Geçen hafta sarsıntı başladığında, önceleri, şöyle bir yaklaşım hâkimdi: “Piyasalar kendi kendilerini düzeltir... Yüzde 58 gerileme olağandır.” FED Başkanı Bernake’ye göre “piyasalar normal seyrini izlemektedir”. Kısa sürede bunların, Bill Bonner’in (Empire of Dept, 2006, New York) sitesinde işaret ettiği gibi, “Günahkârlara üzülmeyin, Tanrı adildir” demeye benzediğinden, kimsenin moralini düzeltmeye yetmediği anlaşıldı. Pazartesi günü birçok yorumcu, giderek “normal işleyen piyasanın, adeta normal işleyen bir kasırga gibi” olduğunu düşünmeye başlamıştı. Merryl Lynch’ten Richard Bernstein’a göre çok çeşitli riskler aynı anda gerçekleşiyordu (Financial Times, 05/03). ? TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerde konuşan CHP Yozgat Milletvekili Emin Koç, gazetemizin reklam kampanyasında “Cumhuriyet’inize sahip çıkın” sloganını kullandığına dikkat çekerek “Niye alınıyorsunuz? Siz Cumhuriyet’e sahip çıkmıyor musunuz? Cumhuriyet’e sahip çıkanlara neden bu kadar kin besliyorsunuz” dedi. leri özetledi. Koç, “TMSF el koymadan önce bu gazete muhalif bir yayın politikası izliyordu. TMSF’ye geçince yayın politikası değişti. Bu gazete Cem Uzan’dan Recep Tayyip Erdoğan’a geçti. İktidarın yardakçısı oldu” dedi. Bunun üzerine AKP milletvekili Asım Aykan “Yardakçı ne demek, düzelt” diye tepki gösterdi. AKP iktidarının politikalarına muhalif bir yayın politikası izleyen Kanaltürk’ün “demokratik laik cumhuriyete sahip çıktığını, vatansever bir politika izlediğini” kaydeden Koç, “Maliye Bakanlığı tetikçi olarak kullanılarak bu kanala karşı baskılar yürütüldüğünü” vurguladı. Gazetemizin reklamları CHP’li Milletvekili Koç, gazetemizin reklam kampanyasında “Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyet’inize sahip çıkın” sloganlarının kullanıldığına dikkat çekerken “Niye alınıyorsunuz? Siz Cumhuriyet’e sahip çıkmıyor musunuz? Cumhuriyet’e sahip çıkanlara neden bu kadar kin besliyorsunuz” dedi. AKP’li Zeki Karabayır “Cumhuriyet’in bekçiliğini size vermiyor, kendinize görev vermeyin” diye laf attı. Koç sözlerini, “Hep yanak okşayanların düşüncesiyle gidelim istiyorsunuz ama olmayacak. Kanaltürk ve diğer bazı medya kuruluşlarına yapılan sansürden öte acımasız bir yıldırma ve susturma politikasıdır. Zulümle iktidar olunmaz. Cüneyt Arcayürek’i, Tuncay Özkan’ı, Kanaltürk’ü, Emin Çölaşan’ı, Bekir Coşkun’u susturarak iktidarınızı yürütemezsiniz” diye noktaladı. ‘Bir teselli ver’… İyi ama nereye kaçmalı? Tabii bu soru, “piyasanın rahmetinden kaçma” anlamına geldiğinden, “kibar çevrelerde” böyle konmuyor; “Borsadan çıkan para nereye gidecek” biçimini alıyor (Wall Street Journal 05/03). Ama gündeme geldiğinden emin olabilirsiniz: FED Başkanı Bernake, “küreselleşmenin, aslında enflasyonu artırdığını” … “Merkez Bankalarının dünya ekonomisini etkileme gücünü kaybetmediklerini” boşuna söylemiyor; “Merak etmeyin” demeye getiriyor, “iş Tanrı’ya/piyasaya kalmadı”. Demokratların başkan adayı Hillary Clinton da Bernake’yi ve Senato’yu, ABD dış borçları “ülkenin egemenliğini tehdit etmeye başladı” diyerek uyardı. Belli ki o da piyasalara müdahale etmekten yana. Siz, ABD gibi küreselleşmenin kalesinde... neoliberalizme, serbest piyasaya ne oldu diye düşünmeye başlayın… Ben devam edeyim. Bu, “Piyasalar normal çalışıyor” sözünü yabana atmamalı. Çünkü 25 yıldır hükümetler piyasaların serbestçe işleyişinin önündeki engelleri kaldırarak “en normal” çalışma halini yaratmaya çabalıyorlardı. Şimdi artık piyasalar, Bernake’nin dediği gibi “normal çalışıyorlar”. Bir süredir piyasalarda volatilite kaybolmuş, yatırımcı korkuyu rüzgâra savurmuş, geçmiş krizlerin anılarının yükünden de sıyrılmıştı, çok rahatlamıştı. Yine piyasalarda “yeni paradigma”, “tam kıvamında ekonomi” fantezileri dolaşıyordu. Bu sırada küresel dengesizliklerden, likidite fazlasından, “carry trade” riskinden söz edilmiyor değildi, ama bunlar, günün sorunları değildi adeta… Zaten piyasalar küreselleşmiş, serbestleşmiş, yeni yatırım araçları riski dağıtmış, küreselleşme enflasyon tehlikesini azaltmıştı… Şimdi eğer piyasayı “Eski Ahit”in Tanrısı gibi bir şey olarak görüyorsanız, “Ne yapalım, aşırılıkları cezalandırıyor” diyerek teselli arayabilirsiniz. Ama ev piyasaları çöker, bankalar evinize el koyar, bir özel menkul kıymetler firması çalıştığınız yeri satın alıp tasfiye etmeye başlayınca işinizi kaybeder, hatta emeklilik birikimleriniz ihtiyat fonlarının elinde yok olurken, ülkenizin dövizi aniden değer kaybedince, mutfak sepetiniz boşalmaya başlayınca, sanırım bu teselli size yetmeyecektir. Haklı olarak, “Piyasa, insan yaşamını düzenlemekte bu kadar iyi bir araçsa bu durum da ne” diye soracaksınız. Cumhuriyet’e saldırdı CHP’Lİ KEMAL ANADOL İĞNELİ FIRÇA ZAFER ‘Yüreğiniz varsa Fethullah Gülen’in yayınları tartışılsın’ ? TBMM’de görüşülen önerge üzerine konuşan CHP Grup Başkanvekili Anadol, AKP milletvekillerine “ABD’de oturan, onun himayesindeki Fethullah Gülen’in kaç yayın organı var? Bunları tartışalım, yüreğiniz varsa” diye seslendi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin Kanaltürk ve gazetemize yönelik baskılarla ilgili araştırma önergesinin gündeme alınmasına ilişkin TBMM’deki görüşmelerde konuşan CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, “Cüneyt Arcayürek’in, Tuncay Özkan’ın, Mine Kırıkkanat’ın hesaplarındaki paralar telif ücretlerinden oluşuyor. Bunlar düğünlerde kutulara doldurulan altınlar değildir! ABD’de oturan, onun himayesindeki Fethullah Gülen’in kaç yayın organı var? Bunları tartışalım, yüreğiniz varsa” dedi. CHP’li Anadol, yaşanan sürecin kendisine “1950’lerde hapse atılan Bedii Faik’i, Cüneyt Arcayürek’i, Akis kadrosunu, Metin Toker’i, Ahmet Emin Yalman’ların, Hüseyin Cahit Yalçın’ların hapse atıldığı günleri anımsattığını” vurguladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın medyaya karşı “şantaj” anlamına gelen açıklamalar yaptığını kaydeden Anadol, Kanaltürk’e yönelik baskılara dikkat çekerken “ABD’den idare edilen, başka dublörlerin sahibi göründüğü TV istasyonlarının, bedava karakollara, hastanelere dağıtılan gazetelerin kaynaklarının nereden geldiğini incelerseniz, ondan sonra bu incelemeyi yapmaya hakkınız olur. ABD’de oturan, onun himayesindeki Gülen’e ait kaç yayın organı var. Bunları tartışalım, yüreğiniz varsa” dedi. AKP’li Asım Aykan “Beyefendi bir insan o” diye laf atarken Anadol, “Ben yasadışı birtakım kuruluşları söylüyorum. Savcıları göreve çağırıyorum, suç duyurusunda bulunuyorum” karşılığını verdi. Anadol “Cüneyt Arcayürek’in, Tuncay Özkan’ın, Mine Kırıkkanat’ın hesaplarındaki paralar sanıyorum ve biliyorum telif ücretlerinden oluşuyor. Bunlar düğünlerde kutulara doldurulan altınlar değildir, alınlarının teriyle kazanılmıştır. Arcayürek’le uğraşan kim varsa battı, 80 yaşında hâlâ gazetecilik yapıyor. Uğraşmanızı tavsiye etmem” diye konuştu. Erdoğan’ın gazetecilere “vatan haini” diyerek “fetva verdiğini” kaydeden Anadol’a, AKP’li Aykan “Az demiş. Devlet sırrı bu, çocuk oyuncağı değil” diyerek yeniden laf attı. Anadol, bunun üzerine, “Yüreğiniz varsa Diyarbakır’da basın toplantısı yapan ve hükümetinizi suçlayan, tanımayan belediye başkanlarına çatın” dedi. AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz ise konuşmasında isim vermeden gazetemizi hedef alarak “Elindeki mikrofonu ya da kalemi kara bir kampanya başlatarak iftiTEMOÇİN raya alet edenler, benimsemediği düşünceleri idama mahkum edenlerin girişimlerini düşünce özgürlüğüyle nasıl bağdaştırıyorsunuz?” dedi. ANAP Grup Başkanvekili Ömer Abuşoğlu da araştırma önergesinin içeriğinin yeterli olmadığını, daha geniş kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiğini belirterek Maliye Bakanlığı müfettişlerinin vergi denetimi yaptıklarını, ancak Kanaltürk’le ilgili incelemenin normal olmadığının görüldüğünü bildirdi. Konuşmaların ardından yapılan oylamada öneri AKP’lilerin oylarıyla reddedildi. Bülent Arınç’tan ‘sansür’ talimatı Öte yandan Kanaltürk haber kameramanının Meclis’te röportaj yapma isteği TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın talimatıyla engellenirken BAREM dergisinin de Meclis’te dağıtımı yasaklandı. BAREM’in Meclis’te dağıtımının yasaklanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, “Adnan Oktar’ın kitaplarının dağıtımının engellenmesi gerekirken bir derginin dağıtımının engellenmesi Meclis Başkanlığı’nın keyfi bir davranışı” diye konuştu. ‘Likidite sorunu’ Söylentilere göre, aşırılığın adı “likidite bolluğu sorunu”: Bol ve ucuz para spekülasyonu kışkırtıyor. Yani sorun piyasalarda, ekonomik modelde değil. Sorun, bir avuç spekülatörden kaynaklanıyor! Gelin şu likidite bolluğu sorununa yakından bakalım. Stephen King (HSBC’nin Ekonomi Bölümü Müdürü), The Independent’daki “Küçük bir şok, arabayı nasıl devirdi” başlıklı yorumunda likidite fazlası sorununu açıklıyor: Şirketler büyük kârlar yapıyorlar, ama bu kârları işlerine geri yatırmaya istekli değiller, ek yatırımın gerekli olduğuna inanmıyorlar. Bu yüzden kârları hisse sahiplerine dağıtıyor, bir kısmıyla da kendi hisselerini geri satın alıyorlar. Hisse senedi sahipleri de kendilerini, bir yere yatırmak zorunda oldukları nakde batmış bulunca, Kazakistan’a kadar gidiyorlar, risklere fazla bakmadan. “Diğer bir deyişle” diyor King, “sabit sermaye, makine vb, yatırım yapılamayınca mali varlıklara ve gayrimenkule aşırı yatırım yapılıyor” (05/03/07). Sizi bilmem, ama bu bana tipik bir “aşırı birikim” sorunu gibi geliyor. Sermaye birikirken kâr beklentisi de düşüyor; sermaye üretken alana yatırım olarak geri dönmüyor, dolaşım alanına, spekülasyona, “artı değer” üretmek yerine başkalarının biriktirdiğine el koymaya gidiyor… Böylece ekonomik büyüme finansallaşıyor, sermayenin spekülatif faaliyetinin ağırlığı giderek artıyor. Hatta, olağan dönemlerde, finansal işlemler reel ekonomideki kârlara dayanırken şimdi, reel ekonomi finansal işlemlerden gelen parayla dönmeye (örneğin krediyle, borsa geliriyle, ev karşılığı olarak alınan borçla finanse edilen tüketici talebi) başlıyor. Bu noktada üç saptama yapılabilir: Bu noktaya küreselleşirken geldik. Bu aşırı birikim emilmeden/devalüe edilmeden düze çıkılmayacak. Finans sermayesi denetim altına alınmazsa, bu emilme/devalüasyon sürecinde, toplumun refahı üzerinde kitle imha silahı etkisi yapacak. erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com namikzafer@yahoo.com Vakit, yine hedef gösterdi AKP hükümetinin Kanaltürk’e yönelik operasyonuna destek veren dinci gazete, emekli orgeneral Doğan Güreş’e de saldırdı İstanbul Haber Servisi Dinci Anadolu’da Vakit gazetesi, AKP karşıtı yayınları ile gündemde olan Kanaltürk’ün kurucusu Tuncay Özkan’ı hedef gösterdi. Vakit, Habertürk’te yaptığı açıklamalarla dikkat çeken, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’i de, 1996 yılında bir gazetede yayımlanan “etekli fotoğrafını” birinci sayfasına taşıyarak aşağılamak istedi. Vakit gazetesi, dünkü sayısında fotoğrafıyla birlikte sürmanşetten 8 sütuna verdiği “SSK incelesin” başlıklı haberinde Tuncay Özkan’ın Çukurova Grubu’ndan aldığı 90 milyarlık maaşı SSK’ye 458 milyon lira gösterdiğini, devletin zarara uğratıldığını, Özkan’ın, AKP tarafından zaten gizli bir şekilde incelenmiş olan maaşının, SSK ve Maliye müfettişlerince incelenmesi gerektiğini yazdı. Söz konusu gazete ayrıca “Yazıklar Olsun” başlığı ile manşetinde yayımladığı haberinde ise eski Genelkurmay Başkanı Güreş’in 1996 yılında Milliyet gazetesinde yayımlanmış etek montajlı fotoğrafına yer vererek geçmişte yaptıkları ile katıldığı bir televizyon pogramında günümüzde söylediklerinin farklı olduğunun savunuldu. Haberde, “28 Şubatçılar tarafından adı kışladan silinen Doğan Güreş de 28 Şubat meddahlığına soyundu” ifadelerini kullanan gazete, Güreş’in 28 Şubat sürecini nasıl yönetecekleri konusunda dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’ya taktik verdiği şeklinde sözlerine yer verdi. Haberin emekli Orgeneral Güreş’e tepkiler bölümünde ise AKP Konya Milletvekili Remzi Çetin’in “28 Şubat süreci hırsız, mafya ordusu ve hortumcu üretti” ifadelerini başlığa taşındı. BUGÜN KARAR ÇIKABİLİR Avukat Behiç Aşçı, Gülcan Görüroğlu ve Sevgi Saymaz geçen günlerde ölüm orucunu bırakmışlardı. Ölümün eşiğindeki bu insanların verdiği karar, cezaevindeki durum açısından olumlu bir adım olarak kabul edildi. Ölüm orucunu bırakan Behiç Aşçı ve iki arkadaşının gerekçesi, F tipi cezaevlerindeki tecridin kaldırılacağına ilişkin Adalet Bakanlığı’nın bir genelge yayımlamasıydı. Cemil Çiçek’in genelgesi ve ardından yaptığı açıklama ölüm orucunun sona erdirilmesini sağlamıştı ve iyi de olmuştu. Tabii ondan sonrası genelgenin uygulanması ve tecridin kaldırılmasıydı. Genelge bunu öngörüyordu. ??? Ancak dün Behiç Aşçı ve iki arkadaşının yaptığı açıklama bu konuda bazı sorunlar olduğunu gösteriyor. Aşçı, Görüroğlu ve Saymaz, yayımladıkları bildiriyle kendilerine verilen sözün ve bakanlık genelgesinin F tipi cezaevlerinde hayata geçirilmediğini söylüyorlar. Eğer bu durum böyle devam ederse yeniden ölüm orucuna başla Ölüm Orucundan Sonraki Durum yacaklarını belirtiyorlar. Aşçı ve iki arkadaşının açıklaması özetle şöyle: “2000 yılından 2007 yılına dek süren F tipi hapishanelerdeki tecride karşı başlatılan ölüm orucuna bilindiği üzere 22 Ocak 2007 tarihinde ara verildi. Biz, Adalet Bakanlığı tarafından 22 Ocak 2007 tarihinde yayımlanan 45/1 sayılı genelgeyi tecridin kırılmasında somut bir adım olarak değerlendirmiş ve direnişimizin ilerleyen günlerinde ölüm orucuna ara vermiştik. Bu genelgede ara vermemize etken olan hükümler şunlardı: • 45/1 sayılı genelgede tutukluların ‘tretman’ koşulu olmadan bir araya gelmesi mümkün hale getirilmiştir. Bu adım tecridin kırılmasında belirleyici olmaktadır. • Yine söz konusu bu genelgede tutukluların haftada 10 saat bir araya getirilmesi öngörüldüğü gibi bizzat Adalet Bakanı’nın kendisi bu sürenin 20 saate çıkarılacağını da taahhüt etmiştir. Ancak genelgenin yayımlanmasının üstünden yaklaşık 1.5 ay geçmiş olmasına rağmen, genelgenin hükümleri halen uygulamaya geçirilmemiştir. F tipi hapishanelerinin idari yetkilileri genelge hükümlerini hayata geçirme konusunda ayak diremektedirler. Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ise sorunların çözümü doğrultusunda seyirci kalarak bu sonucun asıl muhatabı durumundadırlar. Gelişmeleri ve uygulamaları dikkatle izliyoruz ve Adalet Bakanlığı’nı uyarıyoruz; Adalet Bakanı, 45/1 sayılı genelge ile tanıdığı, sözlü olarak taahhütlerde bulunduğu hakları fiilen işlevsiz hale getirme hesapları yapmamalıdır. Bu tür manevralar ve hesaplar direnişimize yeniden başlayacağımız anlamına gelecektir. Ayrıca ölüm orucuna ara verirken F tipi hapishanelerde uygulamaya konulacak genelgenin takipçisi olacaklarını açıklayan ve sorumluluk alacaklarını söyleyen, aydınlarısanatçıları, DKÖ ve meslek örgütleri temsilcilerini ve politikacıları sorunların çözümü doğrultusunda girişimlerde bulunmaya davet ediyoruz.” ??? Gerçekten genelge uygulanmıyor mu? Bunun cevabını tabii ki Adalet Bakanlığı verebilir. Aşçı ve arkadaşları genelgenin uygulanmadığını ve cezaevi yönetimlerinin buna direndiğini iddia ediyorlar. İddia ciddi. Bu nedenle bakanlığın bu konuyu araştırması ve kamuoyunu aydınlatması gerekiyor. Yeniden ölüm orucu günlerine dönmek istemiyoruz. Bakanlıktan açıklama bekliyorum. Yapılan açıklamayı da köşemde yayımlayacağım. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in dikkatine… Umarım, iddialar gerçek değildir… ??? “Kudüs’ün Gönüllü Sürgünleri” Ayşe Karabat, Ortadoğu’yu, Filistin’i, İsrail’i ve orada yaşananları en iyi bilen gazeteci arkadaşlarımızdan. “Kudüs’ün Gönüllü Sürgünleri” (Carpe diem Kitap) bir roman mı, yoksa gerçek mi? Bu soruyu romanı okudukça siz de sorabilirsiniz. Çünkü, bölgede ölümle burun buruna yaşayan bir gazetecinin öyküsü bu. Ayşe’nin mi, yoksa onun gibi birçok gazetecinin mi? Ayşe, Filistin sorununa her zaman farklı bakmamızı sağlayan bir meslektaşımız. Ne olup bittiğini anlamak için en başta başvurduğumuz isimlerden. Anı tadında yazılmış romanı büyük bir keyifle okuduğumu söyleyebilirim. Bilmediğimiz, hissetmediğimiz neler yaşanıyor, o acılı coğrafyada… Şöyle bitiyor kitap: “Bana gelince… Ben, ne kadar uzakta doğmuş ve büyümüş olsam da hep Kudüs’e aittim. Nihayet bu gerçeği kabullenmek, beni nasıl mutlu ve kendisiyle barışık bir insan yapıyor, anlatamam…” Cumhuriyet’in reklamı için gözler RTÜK’te ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemizin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konu alan ve “Tehlikenin farkında mısınız?” sloganıyla yayımlanan reklamları için inceleme başlatan RTÜK’ün konuyla ilgili kararını bugün vermesi bekleniyor. Kamuoyunda geniş yankı bulan televizyon reklamlarının ardından bazı AKP’li milletvekilleri ve RTÜK üyeleri, televizyon kanallarının yöneticilerini arayarak duydukları rahatsızlığı dile getirmişlerdi. AKP tabanında yükselen tepkiler üzerine RTÜK İzleme Dairesi Başkanı Nurullah Öztürk, reklamı yayımlayan kanalların RTÜK Yasası’nın Yayın İlkeleri başlıklı 4. maddesinin “Halkı aldatacak, yanıltacak veya haksız rekabete yol açacak reklam yayınlarına yer verilmemesi” hükmünü ihlal ettiğini ileri sürmüştü. Öztürk’ün raporu geçen hafta kurul toplantısında ele alınmış, ancak bazı üyelerin toplantıda yer almaması nedeniyle karar verilememişti. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear