24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 MART 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 IMF, hükümete vize vermiş... “Hükümet IMF’ye hangi tavizi vermiş!” İNTERNETTE video görüntüleri yayımlayan “YouTube” sitesinde bir Yunan, Mustafa Kemal Atatürk’ü eşcinsel olarak gösteren animasyon destekli bir film dolaştırıyor. Televizyon ekranlarına yansıyan ses bandında ise İstanbul Mimarsinan’daki AKP’li Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik Atatürk’le ilgili “şekerli kahve” fıkrası anlatıp “Şekerli kahveyi ibneler içermiş” diyor: herkesi güldürüyor. Ben de bekliyorum. Yıllar önce Turgut Özal tarafından delikanlılık çağında yeteneği keşfedilip yabancı dil öğrenmesi için devletin bursu ile İngiltere’ye gönderilen gazeteci aklıma geliyor. Devletin parasıyla gittiği Londra’da “ibne barları”nın müdavimi olup da orasını burasını deldirip bir şeyler taktıran bu gazeteciyi ibnelere olan ilgisi nedeniyle değil, devletin parasını bu barlarda harcaması nedeniyle GÖRÜŞ ALİ BULUNMAZ Panzehir Nami Tepe: “Genelkurmay Başkanı konuşunca baldıran zehri içmiş gibi olanlara Kenan Evren’in konuşmaları panzehir oldu!” Ya ğ m u r E k i m Çok hoş eleştirmeye kalkıştığımda bazı “insan hakları savunucuları”nın nasıl da ayaklanıp beni ispiyonlayıp, yazımı sansürlettiklerini dün gibi anımsıyorum. Dünden bugüne geliyor ve bu kez de “azınlık hakları” için kendisinin homoseksüel olduğunu yazanları anımsıyorum. Homoseksüel olmadıkları halde “ben bir homoseksüelim” diyerek “insan hakları” adına göğsünü ve her bir yerini siper edişlerine bakıp, bakıp duruyorum. Ve ben bekliyorum. Neyi bekliyorum? İnsanların cinsel tercihleri sadece ve sadece kendilerini ilgilendirir; biliyorum. Kimse cinsel tercihinden dolayı aşağılanmamalıdır; ayrımcılığa Müslüman Kardeşler Örgütü: “Türk dostumuz çok!” Olmaz mı, üstelik iktidarda! Peşmerge Mehmet Ali Kılınç: “Kuzey Irak sosyetesi tatilini Antalya’da geçirecekmiş. Avrupa’nın manavı olma hayali kurarken bize peşmergelere hizmetkârlık uygun görüldü!” uğramamalıdır; bunların hepsine imzamı atıyorum. Ama yine de sansürletilen yazımın arkasında duruyor ve bir delikanlı gazetecinin devletin parasıyla gittiği yurtdışında, ibne barlarında dolaşmasına da erkeklik ateşi içinde kız tavlamasına da karşı çıkıyorum. Bu işleri yapacaksan kendi paranla yaparsın; devletin kesesinden zamparalık da yapamazsın zımparalık da! Beklediğim şu: Animasyon görüntülerle, fıkralarla Atatürk’e saldıranlar, varsayalım ki 100 küsur yıldır ortaya çıkmamış bir gerçeği keşfetmiş olsunlar; yazmaya hicap duyuyorum ama Atatürk’ün cinsel tercihi hepimizin bildiği gibi değil de onların düşündüğü gibi olsun! Neredesiniz “insan hakları savunucuları”; çıkın ortaya da asıl şimdi Atatürk’ü savunun. Fakat boşuna bekliyorum; çünkü biliyorum bunların topu birden, hem liboştur hem de çok hoş! Çocuk Askerler Delikanlı Askerlere Karşı Bush önderliğindeki ABD, Ortadoğu’da ve özellikle Irak’ta, ayrımcılık ve savaş tohumları ekiyor; bu tohumların yeşermesiyle, hem bölge hem de dünya şiddet girdabına sürüklenip daha da güvensiz hale geliyor. Ancak ABD yalnızca Ortadoğu veya diğer coğrafyalarda ayrımcılık uygulamıyor, kendi ordusu içinde de bu yönde çalışmalar yürütüyor. Örneğin Irak’ta savaşan ABD birliklerinde, bir Kongre üyesinin dışında, hiçbir üst düzey yetkilinin çocuğu bulunmuyor. Buna karşılık yoksul ailelerin çocukları, “ikna edilerek” ve askere alma ölçütlerinin daha da düşürülmesiyle orduya dahil ediliyor. 2005 öncesi orduda görevli erlerden lise diploması olmayanların oranı yüzde 20 iken bu oran 2005 sonrasında yüzde 35’e yükseliyor. Askere alınan gençlerin gelir ve eğitim düzeyinin düşük olmasının yanında; Irak’ta yaşananları/yaşanabilecekleri “göğüslemeleri” için çoğunlukla “ruhsal sorunlu” kişilerden seçilmesine “özen” gösteriliyor. Ortadoğu’yu birbirine katan ve her daim hamaset üreten Bush’un, “Baba ve dedelerimizi korumak için çocuklarımızı Irak’a gönderdik” dediği askerlerinden hayatını kaybedenlerin hiçbirinin cenazesine katılmaması, bu bağlamda insanı ayrıca düşündürüyor. ??? Peki, bu gücün karşısında ne var? Yıllardır savaşın uğramadığı ülke kalmayan Ortadoğu’da, geçmişi çalınan ve geleceği karartılan “çocuk askerler”, savaşı en acı şekilde yaşayan ve sürdüren en önemli “özne”. Bölgede, oyun çağındaki çocukların tek “oyunu” belki de savaş! Irak’ta çocuklar şimdi bu “savaş oyununu” sürdürüyor. Direnişin, Bush’un deyişiyle “teröre” dönüştüğü bir ortamda çocuklar, okullarda boğazı kesilerek öldürülen öğretmenlerini, geceleri karşıt mezheptekilerce öldürülüp sokak ortasına bırakılan ve sabah çöpçülerin cesetlerini topladığı ebeveynlerini, pazaryerinde patlayan bombalarla parçaları etrafa saçılan arkadaşlarını görerek “büyüyor”. Gördüklerinden etkilenerek, hayatta kalan arkadaşlarıyla gün boyu bu ve buna benzer bir “savaş oyunu” oynayarak sokaklarda vakit geçiriyorlar. Çünkü aileleri, herhangi bir çatışmanın ortasında kalır diye, çocuklarını okula göndermeye cesaret edemiyor. Bu çocuklar da, doğal olarak çifte öfkeyle yaşamaya çabalıyor: Birincisi, işgalci ABD ve ortaklarına; ikincisi, onların kışkırtmasıyla gündeme gelen farklı mezheplere duyulan öfke. Iraklı çocukların kimi Zerkavi’nin, kimi de Mehdi Ordusu’nun safında yer alarak “oyunlarına” devam ediyor. Böylece sözü geçen çocuklar, hem işgalcilerin hem de kendi insanının düşmanı haline gelen “yeni ve taze” askerler olarak serpiliyor. ??? Buradan bakıldığında Irak’ta (ve tüm Ortadoğu’da), nasıl bir “gelecekten” bahsedebiliriz? ABD, İran’a Irak’tan meydan okuyor ve Irak’taki durumdan İran’ın sorumlu olduğuna dair “kanıtlar” buluyor, SünniŞii ayrışması Irak’ı ve Ortadoğu’yu geriyor, Lübnan her an patlamaya hazır bir bomba gibi bekliyor, ABD’de Vietnam sendromundan sonra (ve belki de daha ağır biçimde) Irak sendromu baş gösteriyor... ABD, Irak’taki çıkmazı aşmak için 21 bin 500 asker göndermeye niyetlenip Basra Körfezi’ne yığınak yapmayı sürdürüyor ve “Şii Hilali”ne karşı, “Sünni Ekseni” formülünü geliştiriyor... Özetle, ABD’nin delikanlı askerleriyle Ortadoğu’nun ve kana bulanmış Irak’ın çocuk askerleri kapışıyor. Peki ya çocukluk, o nerede? Bu “savaş oyunu” ne zaman bitecek? Daha doğrusu bitecek mi? Bugün yaşananlar ve ileride olabilecekler düşünüldüğünde, bu sorulara olumlu yanıt vermek öyle kolay görünmüyor... SESSİZ SEDASIZ (!) Bireysel özgürlük mücadelesi; yerseniz! SİNEMA ve reklam filmleri yönetmeni Sinan Çetin, “Hayatımın hiçbir döneminde istesem de ne solcuların arasında ne de sağcıların arasında kendime yatacak bir yer buldum” demiş. Çok güzel. Ardından da şöyle konuşmuş: “Ben AKP’ye oy verdim. İnsanlar başörtüsüyle okullara girsinler diye. Ama yarın öbür gün AKP ‘başörtüsüz insanlar okullara giremez’ derse AKP’ye de karşı çıkacağım. İnsanların özgürlük mücadelesi, benim destekleyebileceğim tek mücadele. Ben, başka bir mücadeleye de inanmıyorum zaten.” Buradaki “güzellik” ise Dr. Şemi Alp’in dikkatini çekmiş, şöyle diyor: “Biz de inandık size ‘özgürlük savaşçısı’ Sinan Bey. Özgürlük mücadelesi kapalı kapılar ardında, tek başına değil, meydanlarda kalabalıklarla, dayanışmayla verilir, verilmiştir. Bu mücadele bireysel olmaz. Tarihin sayfaları, toplumların dayanışma içinde verdikleri özgürlük mücadeleleriyle doludur. Sinan Bey, örneğin Gandhi’nin çevresinde toplanan 100 binlerce insanı bilmez mi? Çok iyi bilir de o zaman niye bu ‘özgürlükçü AKP’ yaklaşımı? Olsa olsa, AKP’den çıkarı olan para babalarının, reklam verenlerinin isteği doğrultusunda insanları dayanışmadan uzaklaştırma çabası olmasın. Reklamdaki gibi, yerseniz!” behicak?yahoo.com.tr Gülhan Elmas: “Türk ordusu, Genelkurmay Başkanı’nın görüşleri kişisel değil kurumsaldır açıklaması yaptı; şimdi Amerikan ordusundan RTE’nin görüşleri de kişisel değil kurumsaldır açıklaması yapmasını bekliyoruz!” Kurumlar ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Kartepe Mucizesi Yıl 1974… Kocaeli’nde, başta Valilikle sanayi ve ticaret odaları olmak üzere, meslek kuruluşlarından yerel basına kadar hemen herkesin gündeminde “Kartepe” var… Daha doğrusu, bölgede kış turizmini başlatmak için ilk adım olarak adı değiştirilen, eski “Keltepe”… O yıl çok sayıda toplantıyla ve sayısız siyasi nutukla yükselen umutlar, izleyen yıllarda yerini umut kırıcı bir beklemeye bıraktı... Öncelikle “Kocaelilik bilinci”ne dayanılarak kurulması hedeflenen “güç birliği”, iş para koymaya gelince tavsamıştı. Siyasilerin sözlerine güvenilerek “teşvik” beklenen devlet, oralı bile değildi. Son çare Kartepe’nin değerini bilecek yatırımcı bulmaya kalmış; ancak bunu özendireceklerini söyleyen “kredi” kaynakları da yan çizmeye başlamışlardı… Yıllar böyle geçerken, 1980’lerin “turizmi teşvik” dönemi başladı. Özellikle kıyılardaki kamu arazileri yatırımcılara dağıtılırken, Kartepe’deki orman arazisi de “otel yapma”sı için STFA’ya verildi. Ne var ki aynı dönemin bu “gözde” firları karşısında? “Sen işleri bozdun. Yüklendikleri inşaatları yeni yıla sarkıtarak fiyat farkı isteyeceklere, Kartepe örneği karşısında nasıl onay verebiliriz ki?..” Yaklaşık 30 yıl bekleyen Kartepe, sonunda The Green Park Otel’ler zincirine katılma şansını nihayet 2004’te yakalar. Adil Üstündağ, bu yatırımı gerçekleştirmek için daha önce Kocaeli’nde kurulan Kartepe AŞ’ye de aynı amaçla ortak olur. Ardından inşaata öylesine asılır ki dağ başındaki yolsuz, susuz ve elektriksiz arazide 24 saat çalışılan şantiye kurulur. Değişik restoranları, balo ve toplantı salonlarıyla 248 odalı otel ile 50 apart dairesinin yapımı, “6 buçuk ay”da tamamlanmıştır… Dahası aynı sürede 1 teleski yaptırılmış, 3 telesiyej için yüzlerce direk dağ yamaçlarına vinçlerle dikilmiş. 16 km’lik betonasfalt yol bile aynı çalışkanlığın ürünü. Hatta, otel dışında Geyikalanı, Kadıkonağı ve Kartepe’nin zirvesindeki lokantalar da... Böylece yıl “hâlâ” 2004 iken, aralık ayı sonunda, The Green Park Kartepe Oteli 2005’in kış turizmini ağırlamaya hazırdır… Toplamı 42 km’ye ulaşan 12 kayak pisti, Türkiye’nin en büyük kayak odası, üç futbol sahası, tenis, basketbol, voleybol sahaları ve yıllanmış kayın ve çam ağaçlarıyla kaplı doğası ile Kartepe’ye geçen yıl “doğalgaz” da bağlanarak dağın havasını dahi kirletmediğini ekleyelim… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY ması bile inşaata başladığı halde “ulaşım zorluğu” yüzünden vazgeçmişti… Böylece, Sapanca Gölü kıyısından sadece 16 km’de 1700 m’ye ulaşıldığında; kış sporlarının yanı sıra yemyeşil “yaz serinliği”ni de sunan Kartepe, İstanbul’a 115 km olmasına rağmen, yeniden “ıssız”lığa gömüldü. Karadeniz’den esen karayelin ilk karşılaştığı dağ olduğundan aylarca kar altında kalan Samanlı Dağları’nın doruk noktası, gözden ve gönülden ırak günlerine geri döndü… OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Alçakgönüllü çalışkanlık Bütün bunları neden mi anlattık? Doğrusu, “alışılagelmemiş” bir “alçakgönüllülük” yüzünden… Bu inanılmaz çabaya kim imza atsaydı, duymayan kalmazdı. Medyada yer alması bir yana, hakkında özel TV programları bile yapılırdı… Kartepe’ye gidenler ise karla kaplı doruklardaki onca konforun ve sıcak sulu yüzme havuzları ile sağlık merkezi de dahil tüm olanakların hangi koşullarda, ne kadar sürede gerçekleştiğini ancak merak ederlerse öğrenebilirler… O da sadece Adil Bey’den ve belki birkaç kişiden daha… Biz dinleyince, sizlerle paylaşmaya karar verdik. Siz de en kısa zamanda Kartepe’ye giderek, kışın beyazlıklarla, yazın renk renk dağ çiçekleriyle bezenmiş “mucize”nin konuğu olun… ekinci?cumhuriyet.com.tr 6 aya sığdırılan 3 yıl Peki, bugün gidenlerin adeta şaşırıp kaldıkları muazzam tesisler öylesine “zor” bir yere nasıl yapıldı? Sorunun yanıtını, aynı gayretin sahibi Adil Üstündağ’dan öğrenmek isterken, önce bir anısını anlatıyor: “Orman Bakanı Osman Pepe’yi ziyaret etmiştim. Bize tanıdığı 3 yıllık sürenin bitimine 2 buçuk yıl kala, tesislerin hazır olduğunu bildirince, uzun süre sustuktan sonra söylediklerini unutamam...” Ne mi demişti Pepe bu “farklı yatırımcı”nın anlattık TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İstanbul’da, Mimar Si 1 nan’ın en 2 önemli yapıt 3 larından biri olan su ke 4 meri. 2/ Tuza 5 ğa düşürülen 6 şey... İzmir’in 7 bir ilçesi. 3/ Telli çalgılar 8 da telleri yük 9 sekçe tutan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tahta köprücük... U Şişman ve kısa boy 1 P A S Y A N S B A L O Z lu kimse. 4/ Ayrıca 2 İ Y E İ T A değerli taşlarla süslü 3 Ş I P K A 4 K Y O İ P E K olmayan, altın ya da L gümüşten yapılmış 5 A B A K Ü S E S İ R T kuyumculuk işleri. 6 D E L O D A 5/ Daha iyi ürün el 7 E M E T de etmek için bir 8 M O D F İ L E T ağaçtan başka bir 9 L E Ç E K MU ağaca dal nakletme işi... Aşıboyası. 6/ Bir nota... Acınma, yerinme. 7/ Düz ve geniş arazi... Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı. 8/ Leyleğe benzer bir kuş... Kabile. 9/ Dürüst, iyi ahlaklı... Dünyanın en hızlı koşan canlısı olan yırtıcı hayvan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orkestra şefi. 2/ Marmara Denizi’nde turistik bir ada... Buğday tanesinin olgunlaşmış içi. 3/ Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı... “Kimine bir vermez giyesi/Kiminin altına atlas çul eyler” (Yunus Emre). 4/ Yabankazı... Köpek. 5/ Ateş... Bir suçluyu, başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma. 6/ Hindular’ın kutsal kitabı... Hayvanlara vurulan damga. 7/ Âşık olmaktan duyulan korku. 8/ Horoz, hindi gibi hayvanların tepesinde bulunan kırmızı deri uzantısı... Kısa yazı. 9/ Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki son topraklarını da yitirdiği antlaşmanın adı... Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear