Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 MART 2007 CUMA 6 SAĞLIK YBHD, hemşirelere iğne yapma yetkisi vermeyen 1954 yılı yasasına göre suç işlediklerini belirtti BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Hemşireler yasalarını istiyor ŞULE KÖKTÜRK Bursa’da TÜYAP’la... Yeşil Bursa’nın, bir yarım yüzyılda neler kaybettiğini anlatmak mümkün değil. Buna tanık olmanın üzüntüsü ise ayrıca tüketici bir şey. Ama, Bursa’yı görmenin mutluluğu, nice kederi unutturuyor. Her yıl TÜYAP Kitap Fuarı bunu da sağlıyor. Yarın, bu fuarın açılışında olacağız. 311 Mart günleri, bu şenliği yaşayacağız... ? Kitap dünyasındaki son hareketler üstüne, elimdeki listede şunlar var: Prof. Bülent Tanör Armağanı’nı başta zikretmeli. Oğlak Yayıncılık’tan çıkan kitabı, Mehmet Ö. Alkan özenle hazırlamış. Eserin içinde, dışarıdan içeriden ünlü hukukçu ve siyaset bilimcilerinin kaleminden pek önemli incelemeler var ve çoğu da güncel içerikte. Sevgili Tanör’e her yönden yakışan bir çalışma. Bu kitabı, okurlara hararetle tavsiye ediyoruz. ? Emperyalist ve gerici ideolojilere karşı mücadelede, yeni ve ciddi bir yayınevi, Yordam Kitap da nöbete girmiş; ve son haftalarda önemli eserler yayımlamış bulunuyor: A. SaadFilho’nun Marx’ın Değeri, E. Meiksins Wood’un Sınıftan Kaçış adlı eserleri mutlak okunmalı. Yerli kalemlerden de özgün çalışmalar var: Yıldız Silier’den Özgürlük Yanılsaması. Rousseau ve Marx; bir de Haluk Yurtsever’den, Tarihten Güncelliğe Sınıf Savaşları ve Devlet önemlidir. Hatırlatma bizden... ? Adnan Binyazar, ne yazarsa yazsın önce bir denemecidir; deneme söz olduğunda da, kelimeler ve biçem öne geçiyor. Binyazar’ın Can Yayınları’ndan çıkan Duyguların Anakarası, denemeciliğimizin sınırlarını genişletip derinleştirmiş; eline aldığı konularda, Türkçe de apayrı bir güzellik içinde. Adnan Binyazar, kıskandıracak denli güzel yazıyor. Bu kitapta bunu gördüm ve kıskandım... Okuyunuz okurlar bu eseri! ? Edebiyatımızda “1940 Kuşağı”nın apayrı bir yeri vardır: Şiir yazarken, sanatın hakkını verirken çağına da ters düşmedi. O kuşağın içinde, Burhan Arpad, çevirmen, gazeteci, tiyatro eleştirmeni olarak belleklerde yer aldı. Stefan Zweig’ı kime borçluyuz? İstanbul üstüne saptamalarının önemini şimdi daha da fark ediyoruz. Ya öykülerinde anlattıkları? Günizi Yayıncılık’tan çıkan “Taşı Toprağı Altın”ı bir açıp okumalısınız... ? Bir başka kuşaktan Demir Özlü, İmge Yayınlar’dan çıkan Dalgalar’ında, Tayland’ı anlatıyor. Yazar, bir notunda şöyle diyorydu: “... Fakir halkı çok sevdim; ama tarihin verilerine de, halkı bu konumda tutan kasta da, global kapitalizmin uzanan kollarına da lânet ettim. Bu beni birçok şeyden yeniden şüpheye götürdü. İşte bu alçakgönüllü küçük roman bu travmanın sonucudur. Travmanın patolojisini de yaşadım.” Gerçek öyle! Bu romanı okuyunuz derim. ? Şiirimizde son yıllarda “lirizm” pek yokmuş gibi. Cevat Çapan’ın YapıKredi Yayınları’ndan çıkan toplu şiirleri, Bana Düşlerini Anlat’ı bizi ferahlattı. “Dostluğu, insanı, yaşantının belleğiyle kucaklayan, güleryüzlü, tenhadan seslenen, tenhayı sesleyen bir rüzgâr eser şiirlerinde.” Bu rüzgârın esişini tatmak ister misiniz? Ve isterseniz, siz de anlatınız düşlerinizi... ? “Abdülhamid kadar olumsuz koşullarda tahta çıkmış bir hükümdar az bulunur”. Öyle de olsa, “Abdülhamid, devrine damgasını vurmuş ve ardında pek çok iz bırakmış, kendi içinde tutarlı bir ıslahatçı” oldu. Büyük Türkolog François Georgeon’un kaleminden çıkmış ve Homer Kitabevi’nin yayımladığı Sultan Abdülhamid, konusunda dilimizde tek eserdir. Mutlaka okunmalı! ? “Hayal gücü, akıl gibi bir parçamızdır: Hayale dalmak, kendi içimize bir başkası gibi bakma şeklidir” diyen Gianni Rodari, dünya çapında bir masalcı. Ünlü eseri, Telefonda Masallar, nihayet dilimizde. Alkım Yayınevi’nden çıkan eseri, Demet Elkâtip’in nefis Türkçesinden okuyoruz. Düş gücünün sınırlarını zorlamayı bilenler için tam bir fırsat! LÖSEV’den bedava kanser ilacı ? İstanbul Haber Servisi Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV), kanser hastalarına ücretsiz kanser ilacı dağıtacak. LÖSEV adına yazılı açıklama yapan Yönetim Kurulu Başkanı Pediatrik Hematolog Dr. Üstün Ezer, Türkiye’de her yıl 150 bin kişinin kanser hastalığına yakalandığını belirterek tedavi maliyetinin kişi başına 275 bin dolar olduğunu söyledi. Parasızlık ve bürokratik engeller nedeniyle binlerce insanın tedavi olamadığını vurgulayan Ezer, kanser hastalarının sorunlarına dikkat çekmek ve ilaç bulamayan hastalara yardım edebilmek için yaklaşık 35 çeşit kanser ilacını tamamen parasız vermek istediklerini duyurdu. Doktorlardan, hastalarını LÖSEV’e ya da www.losev.org.tr adresine göndermelerini isteyen Ezer, “Tüm amacımız kanser hastalıkları oluşmadan önlenmektir” dedi. Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği muhasip üyesi Uzman Hemşire Besey Ören, hemşirelerin 1954 yılında çıkarılmış yasa ile çalışma yaşamlarını sürdürdüğünü belirterek, “Yasaya göre hemşirelerin damar içi enjeksiyon yapma yetkisi yok. Yasaya baktığınız şu anda bütün hemşireler suç işliyor” dedi. 424 üyesi olan Yoğun Bakım Hemşireleri Derneği (YBHD) 68 Nisan tarihleri arasında 3. ulusal kongrelerini düzenleyecekler. Kongre öncesi, dernek başkanı Meral Madenoğlu Kıvanç, muhasip üye Besey Ören ve kongre sekreteri Özlem Alkaya, kongre ve hemşire lerin sorunları ile ilgili sorularımızı yanıtladılar. ‘ZAN ALTINDA KALIYORUZ’ Bu yasaya göre hemşirenin damariçi iğne yapma yetkisinin bile olmadığını vurgulayan Ören, “Hekimin yetkisi var, yapıyor.. ama hemşirenin yetkisi olmadığı halde yaptığı için sorun oluyor. Yasaya baktığınız şu anda bütün hemşireler suç işliyor. Kurumların kendi içinde çıkarttığı zaman yönetmelikler var, yönetmelikler rahatlatıyor” dedi. Ören, 1990 yılında bir yasa hazırlandığını, ancak Meclis Sağlık Komisyo nu’ndan geçmesine karşın hâlâ Meclis’ten çıkarılmadığını söyledi. Özlem Alkaya da, hemşirelerin bazen yetkileri olmadığı için zan altında kaldıklarını ifade ederek, “Bizim asıl sorunumuz, yasalarda yıllarca meslek olarak görülmemiş, yardımcı sağlık personeli olarak görülmüş olmamızdır” dedi. Meral Madenoğlu Kıvanç da, eski yasada hemşireliğin kadın mesleği olarak görüldüğünü belirterek, “Ancak bizim okullarımızdan erkek öğrencilerimiz de hemşire olarak mezun oldular. Ama kadrolarını alamadılar. Yoğun bakımda ameliyathanelerde güç, güvenlik, açısından erkek hemşirelere de ihtiyaç duyuluyor” dedi. HEMŞİRELERİN SORUNLARI Avrupa’da yoğun bakım hemşiresinin haftalık çalışma saati 36 iken bu rakam Türkiye’de özel hastanelerde 60’a çıkabiliyor. Tüm hastanelerde, genel bir hemşire yetersizliği var. Bu nedenle bazı yerlerde 1520 kişilik yoğun bakımda gece nöbetine bir hemşire kalıyor. Çalışma saatleri düzensiz.. Sağlık sorunu olarak ağrı, varis, enfeksiyon yaşıyorlar. Görev yetki ve sorumlulukları tam olarak belli değil. Nitelikli eleman az. EMG için 2008 yılına rendevu veren devlet hastaneleri yurttaşı özel hastanelere yönlendiriyor Yurttaşa ‘özel’ zorlama CİHAN ORUÇOĞLU WHO: Çocuk felcini yeniyoruz ? CENEVRE (AA) Dünya Sağlık Örgütü (WHO), çocuk felciyle mücadelenin kazanılmasına az kaldığını açıkladı. WHO Genel Direktörü Margaret Chan, mücadeleyi kazanmaya az kaldığını, bununla birlikte mücadeleye devam edilmesi gerektiğini vurguladığı açıklamasında, bu virüse karşı mücadele edilmezse, virüsün galip geleceğini, çocuk felcinin kökünü kazımak için belki de son fırsatla karşı karşıya olduklarını söyledi. Chan, 1988’de 350 bin civarında olan çocuk felci vakasının geçen yıl 2 binin altına düştüğünü belirtti. Devlet hastanelerinde “EMG filmi” çekimleri için hastalara 2008 yılına randevu veriliyor. Yaklaşık bir yıl sıra bekleyemeyecek olan hastalar özel hastanelere yönlendiriliyor. EMG ücretini anlaşmalı kurumların ödemesi gerekirken ücretler yurttaşların cebinden çıkıyor. Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, “Yurttaş özel laboratuvarlarla karşı karşıya kalıyor” dedi. Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi, elektromiyografi (EMG) çekimini kendi yapmayarak yurttaşları özel hastanelere yönlendiriyor. İşçi emeklisi Murtaza Çam, 14 Şubat tarihinde ayağıyla ilgili rahatsızlığını tedavi ettirmek için gittiği Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi’nde başından geçenleri özetle şöyle anlattı: “Hastane yetkilileri 2008 yılına kadar EMG çekiminde sıra olduğunu söylediler. Bana gidebileceğimi söyledikleri üç hastaneyi aradım.. 80 YTL ile 180 YTL arasında ücreti olduğunu söylediler. Bu ücreti normalde SSK’nin ödemesi gerekiyor ama hastane beni özel hastaneye havale ettiğinden benden 80 YTL ile 120 YTL arasında değişen miktarlarda para istediler.” KIZILAY ARAŞTIRMA MERKEZİ KURDU Uyku sırasında solunumunuz durmasın İstanbul Haber Servisi Uyku sırasında üst solunum yollarının daralmasıyla solunumun 10 saniye kadar durması sonucu ortaya çıkan apneuyku hastalığı, toplumun yüzde 3 ile 5’inde görülüyor. Kızılay, hastalık için bir araştırma ve tedavi merkezi kurdu. Maltepe Altıntepe’deki Kızılay Tıp Merkezi’nde kurulan araştırma ünitesinde her gece 2 hasta çeşitli testlere tabi tutularak tedavi yöntemleri belirleniyor. Ülkemizde yapılan bir çalışma, uyku apnesi olan hastaların normal insanlara göre 6 kat daha fazla trafik kazası yaptığını ortaya koydu. Hastalığın en önemli belirtisinin gece uykusu sırasında yan odalardan duyulacak kadar gürültülü horlama olduğu bildiriliyor. Ayrıca ağız kuruluğu, sabah baş ağrısı, gece terlemesi, gece sık idrara çıkma, uykuda boğulma hissi, hastalığın şiddetine göre cinsel istek kaybı ve isteksizlik gibi belirtileri bulunuyor. Hastalık tedavi edilmezse ölümcül sonuçlara bile yol açabiliyor. Göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Mehmet Mutlu, “Her gün yorgun, sinirli ve huysuz olurlar. Dikkatini toplayamaz. Sürekli uyku hali iş başarısızlığını hatta iş kazalarını da beraberinde getirebilir” dedi. ‘ÖZELLEŞTİRMENİN SONUCU’ Dünya Halk Sağlığı Kongresi İstanbul’da ? ANKARA (AA) Türkiye, halk sağlığı sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışılacağı ‘’12. Dünya Halk Sağlığı Kongresi’’ne ev sahipliği yapacak. Dünya Halk Sağlığı Dernekleri Federasyonu’nun (WFPHA) aldığı karara göre, 2009 yılında yapılacak Dünya Halk Sağlığı Kongresi, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun (THASAK) organizasyonuyla İstanbul’da gerçekleştirilecek. THASAK Başkanı Prof. Dr. Hikmet Pekcan, “Ev sahibi dernek olarak en iyisini yapmaya çalışacağız’’ dedi. Prof. Gürsoy, bilgisayarlı tomografi, MR gibi teknolojilerin kâr getirmesi nedeniyle özel hastanelerin ilgi alanlarına girdiğini ifade ederek şunları söyledi: “Burada fiyatlar piyasa mekanizmasına terk edilmiş durumda. Özel hastaneler sıkı denetim altında hizmet vermelidir. Piyasaya terk edilmemelidir. Hastaya uygulanan EMG tedavisinin kalitesini hasta bilemez. Her şeyinizle teslim olursunuz, sömürüye açık bir alandır. Sağlık bakımından tehlikeye açık bir alandır özel alan. Kimi devlet hastaneleri özel hastanelere hasta yolluyor. Bunlar sağlıkta özelleştirmenin sonuçlarıdır.” GÖĞÜSLERİ ALINAN KADINLARIN KORKULU RÜYASI Meme onarımıyla travmaya son SİBEL BAHÇETEPE HASTANE İNFEKSİYONUYLA MÜCADELE ‘El hijyeni hayat kurtarır’ İstanbul Haber Servisi Yapılan araştırmalar, dünyadaki ölümler arasında hastane infeksiyonlarının ilk 10’da yer aldığını gösterirken, Türkiye’de kayıt dışı rakamlarla bu sayının yaklaşık ilk 5’lerde olduğu tahmin ediliyor. Her yıl ABD’de 2 milyon kişi hastane infeksiyonuna yakalanıyor, 90 bin kişi de yaşamını yitiriyor. Uzmanlar, hastane infeksiyonunu önlemede en önemli yolun “el hijyenine” önem vermek olduğunu belirtiyorlar. Türk Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği (THİKD) tarafından, Pfizer ilaçları desteğiyle hastane infeksiyonları ile mücadelede önümüzdeki günlerde yeni bir program hayata geçirilecek. “Ellerimizde Sağlık” adıyla başlatılan programın tanıtımı geçtiğimiz günlerde Beşiktaş’taki Conrad Otel’de gerçekleştirildi. Program ile Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi, Ege Üniversitesi Hastanesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hastanesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi, Şişli Etfal ve Araştırma Hastanesi ile Konya Numune Hastanesi’nde yaklaşık bin kadar sağlık personeli ile hastane infeksiyonları hakkında eğitilecek. Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Deniz İşcen, tıbbi müdahaleyle kanser hastalığından kurtulan kadının, meme onarımıyla eski görüntüsüne kavuşacağını belirtti. Kanser ya da başka bir nedenle göğsü alınan kadınlar psikolojik travma yaşayabiliyorlar. Göğsün alınması sonrası ortaya çıkan şekil bozukluğu, artık kadınların korkulu rüyası olmaktan çıkıyor. Günümüzde, kaybedilen memenin yerine yenisinin oluşturulmasının mümkün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Deniz İşcen, memedeki tümörün rutin taramalar sırasında erken teşhis edilebildiğini belirterek “Bu hastalar genelde aynı seansta yapılacak meme onarımına da uygundur. Bu durumda çoğunlukla memenin kendi dokusu şekillendirilebilir, karşı meme ile simetri sağlanabilir” dedi. İşcen, biraz daha büyük tümörlerin ya da kemoterapi, radyoterapi gibi ek tedavi görmesi gereken hastaların, tümörün cinsi, evresi, yaygınlığı, yapılan tedavi ve cerrahi girişimlerin özellikleri ile hastanın bedeninin genel özelliklerinin onarım tekniğini belirleyeceğini ifade etti. Meme onarımının yaşı olmadığını vurgulayan İşcen, yeni memenin orijinal meme dokusu olmadığını, vücuttaki diğer dokulardan, en çok da kas ve yağ dokusundan alınan parçalarla oluşturulduğunu söyledi. Prof. Dr. İşcen, Yeni meme oluşturulurken bazen silikon kullanıldığını, bazen de hem silikon hem de kas ve yağ dokusu kullanıldığını söyledi. ÜÇ ÇOCUK TALASEMİ HASTASI Demir ailesinin zorlu mücadelesi SİBEL BAHÇETEPE Şırnak’a 24 sağlık ocağı ? ŞIRNAK (AA) Şırnak’ın Beytüşşebap, Uludere, Cizre, İdil, Silopi ve Güçlükonak ilçelerine bağlı köylerde terör olayları yüzünden yıllarca kapalı kalan ve köylüler tarafından ahır olarak kullanılan 24 sağlık ocağı ve sağlık evi, yapılan onarım çalışmalarının ardından hizmet vermeye başladı. Şırnak Sağlık Müdürü Dr. Sedat Kaya, “Terör yüzünden bu sağlık ocakları yıllarca ahır olarak kullanıldı. Şu anda her sağlık ocağı ve evinde yeterli sağlık personelimiz görev yapmaktadır’’ dedi. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Kök hücre haber ve tartışmaları gündemden düşmüyor. Bu konuda bir meslektaşımız Prof. Haluk Deda ve ona destek veren medyanın önemli bir rol oynadığını belirtmemiz lazım. Prof. Deda hiç kuşkusuz atılgan, girişimci ve oldukça cüretkâr bir hekim. Bütün dünyada saygın tıp merkezleri ve bilim insanları, “Kök hücre çalışmaları beraberinde büyük bir umudu taşıyor ancak sinir sistemi hastalıkları için henüz klinik uygulama aşamasına varılmamıştır, bunun için en iyimser görüşle daha yıllarca beklememiz gerekiyor, aşılacak ciddi engeller var” derken Prof. Deda, Türkiye’de yaptığı uygulamalarla ALS ve omurilik felçlerinde yüzde70 ve yüzde 50 oranında iyi sonuç aldığını ileri sürüyor ve bu çok çarpıcı iddialarla televizyonlarda ve medyada umutsuzca çare arayan hastaların karşısına çıkıyor. Kök Hücre Umudu(!) İki ay önce Japonya’da, Yokohama’da yapılan ALS/MND hastalığı ile ilgili uluslararası kongreye katıldım. Kök hücre ile ilgili başarı bildiren tek bir sunuş bile yapılmadı. Geçen yıl yurdumuzda TUBA mensubu kök hücre çalışma grubu ve nöroloji ve nöroşirurji uzmanı saygın bilim insanları, yaptıkları basın toplantılarında kök hücre çalışmaları konusundaki görüşlerini bildirdiler ve altyapının henüz yeterince hazır olmadığını, klinik uygulamalardan uzakta bulunduğumuzu ve bu doğrultudaki girişimlerin onaylanamayacağını bildirdiler. Yukarıda andığım haberler doğaldır ki binlerce hastada büyük umutlar yaratıyor ve onlar bu tedaviye ulaşabilmek için heyecan içine giriyorlar. Gazeteler, sayın profesörün iyileşmeden neyi kastettiğini belirtmiyorlar. Nedir acaba bu iyileşmenin ölçüsü ve kanıtı? Haberin kaynağı olarak bana bildirilen Anadolu Ajansı’ndan Selma Hanım ile görüştüm. Bana “Gazeteler benim bildirdiklerimi başka şekle sokmuşlar” diye bir açıklama yaptı. HASTASINI DAVA EDİYOR Sayın Deda çok ilginç bir insan, benim bu çabalar çerçevesinde hastaları uyarmak, onlara gerçekleri duyurmak, umutların içindeki gerçek payını belirtmek için yazdığım ve İstanbul Tabip Odası’nın ödüle layık gördüğü yazıları dava konusu yapıyor. Bununla yetinmiyor, Cumhuriyet’ten bir sağlık muhabirini, Omurilik Felçlileri Derneği’ni yaptığı operasyon sonucu felç olan ve kök hücre uygulaması ile hiçbir şekilde dü zelmeyen hastasını da dava ediyor. Şaşılası bir davranış. Aynı zamanda ünlü Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in de avukatlığını yapan kişi onu uyarma gereğini duymuyor mu? Kök Hücre Nakilleri Bilimsel Danışma Kurulu oluşturduğunu öğrendiğim, embriyonik olmayan kök hücre çalışmaları kılavuzu hazırlayan Sağlık Bakanlığı’nın bu olayları nasıl karşıladığını doğrusu merak ediyorum. Kök hücre çalışmalarının her aşamasını kapsayacak bir yönetmelik hazırlanmış mıdır, kök hücre klinik uygulamaları için izin var mıdır? Hem de özel hastanelerde 10 binlerce dolar karşılığında. Bunları öğrenmemiz lazım. Konunun tabip odalarını ve etik kurulları kök hücre çalışma grubunu ve bu konuda emek harcayan tüm bilim insanlarını yakından ilgilendireceğini ve görüş belirteceklerini düşünüyorum. coskunoz@superonline.com Türkiye’de 4 bin 500 talasemi (akdeniz anemisi) hastası, 1 milyon 300 bin ise taşıyıcı bulunuyor. Hastalığın Türkiye’de ortalama görülme oranı yüzde 2.1 iken kıyı bölgelerinde bu oran yüzde 10’lara kadar çıkıyor. Uzmanlar, hastalığın genetik olması nedeniyle akraba evliliklerinin yaygın olduğu toplumlarda daha sık görüldüğüne dikkat çekiyorlar. Şırnak’ın Cizre ilçesindaki bir köyde yaşayan Osman Demir (29) adlı yurttaş ise bu sorunu en uç noktalarda yaşayanlardan. Ailedeki üç çocuk da talasemi (akdeniz anemisi) hastası. Demir ailesinin ferdi 4 yaşındaki Muhammed, iki haftada bir Şırnak’tan Mersin’e kan değişimi için gidiyor. Maddi durumu iyi olmayan Demir ailesi, hastaneye giderken kamyonlarda yolculuk yapıyor. Kemik iliği nakli bekleyen Muhammed, yardımseverlerden destek bekliyor. Şırnak’ta yaşayan Osman Demir de akraba evliliği yapan yurttaşlardan biri. Demir’in 2, 4 ve 5 yaşındaki üç çocuğu da talasemi hastası. Ailesinden kız kardeşi bu hastalığı taşıyor. Irak’ta şoförlük yaparak geçimlerini sağlayan Osman Demir, elindeki her şeyi tedavi için sattığını anlattı. Cizre Kaymakamlığı ve jandarmanın kendilerine maddi yardım ve gıda yardımı yaptıklarını belirten Demir, “İki haftada bir Mersin’e gitmek zorundayız. Yeşil Kart’lıyım, ama her gidişte yaklaşık 1 hafta Mersin’de kalıyoruz. Bunu için de 500 YTL’ye yakın para harcıyoruz” diye konuştu.Yardım etmek isteyenler 0544 404 07 69 numaralı telefonu arayabilir. CUMHURİYET 06 K