24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 MART 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 TRT muhalefeti yok sayıyormuş... “Onun için kimse TRT’yi saymıyor!” İNGİLİZ tarihçi Arnold J. Toynbee’nin “Büyük hırsız, ortaklarının payını çalandır” sözünü anımsatıyor Bülent Esinoğlu ve “Sanıyorum, Toynbee bu tanımı Batı ülkeleri için düşünmüş olmalı. Çünkü, ortaklık kurma ve şirketleşme modelleri Batı’nın keşfi olduğuna göre, muhakkak ortakların birbirlerini soymaları hususu ilk kez Batı’da peyda olmuştur” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu mesleğin yani büyük hırsızlığın da kendine göre bir kültürü, bir tekniği, bir uzmanlığı vardır. Yani herkes soygun yapamaz. Soygun, yapıldığı coğrafyaya, kültüre, orada yaşayan insanların psikolojisine, ekonomik yapılanmaya bağlıdır. Sözünü etmeye çalıştığımız soygunlar büyük soygunlardır. Biz kendi kültürümüze göre bu soygunlara ‘hortumlama’ adını verdik. Toynbee istese de bu BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Dosyalı Kaya Güvenç: “Suçluya da kefil olunabilir. Ancak, kefil hükümetin başı ve dokunulamayan dosyalı ise ve suçlu dünyada kırmızı bültenle aranıyorsa olan ülkeye olur.” Ya ğ m u r E k i m Erdoğan: “1 Mart tezkeresi geçseydi PKK biterdi!” Doğru, her yerde biterdi! Sağlak A. Bedri Çuhadaroğlu: “Şairin dediği gibidir sağ elim: Anadan doğma açıkgöz kerata; etekleme, selam çakma, zar tutma, parmak atma, kalem oynatma onda!” tanımlamayı yapamazdı. Çünkü o kültürün hırsızları başka, bizim kültürümüzün hırsızı başka! Bizim sermayedarımızın üretmek yerine, yabancı tekeller ile yaptığı işbirliği sonucu, ulusal pazarları yabancılara kullandırma gibi bir görevleri vardır. Yani bizim soyguncular ortaklarını soymak yerine memleketlerini soyarlar. Ortak soymak ile memleket soymak birbirine benzemez. Memleket soymada kural; memleketi düşman, ortağını da velinimet olarak görmektir. Demek ki bizimkiler henüz ‘büyük soyguncu’ olamamışlar; henüz ortaklarını soyamıyorlar. Memleketi soymak için de belirli koşullar vardır. Memleketin güvenliğini hiçe sayacaksın. Büyük hırsız Memleketin ordusu ne söylüyorsa onun tersini söyleyeceksin. Memleketin onurunu hiçe sayacaksın. Memleketin sömürülmesini ve değerlerinin başkalarına aktarılmasını umursamayacaksın. Velhasıl memleketin bütün değerlerini hiçe sayacaksın. Öte yandan son dönemde bakıyorsunuz Fransa’nın Türkiye’ye yönelik tavrı nedeniyle ordu Fransız menşeli silahların alımını durduruyor. Ama Fransa’nın işadamları derneği ile bizim, başına bir kadını getirdikleri işadamları derneği anlaşma imzalıyor. Bizim büyük sermaye neden milli olamıyor? Çünkü göbeğinden dışa bağımlı; vatanı pazar olarak görüyor. Ama şunu bilmelidirler ki, yabancılar önce ortaklarını soyarlar!” Ütopyalar Yıkılınca ‘Öfkeni aklında yenemiyorsan, kendini insandan sayma’ (Voltaire) Bizim Kafkasyalıların güzel bir sözü vardır. “Kinin kını yoktur!” derler. Kin zavallı ve yalnız insanların besleyebildiği kötü tohumdur. Kendine güveni olanlarda, topluma açık olan kimselerde kinci, sinameki davranışlar pek görülmez. Kindar insanlar bizim toplumda pek sevilmez de. Onun için kindarlar, korkak ve sinsi olurlar. Ellerine yetki, otorite geçince günbegün kinlerini kusmaya başlarlar. Paranoid kişilik sergilerler. Ellerindeki gücü korku aracı haline getirirler. Cumhuriyetimiz unsurlarına ayrışıyor! Soğuk Savaş dönemi bitti. Elimizdeki ucuztercüme ideolojiler yetmiyor. Yeni söylem ve dil geliştiremiyoruz. Önce merkez çöktü. Sağ paramparça, sol yıldızlarla yarışıyor. Ütopyalar yıkılınca insanoğlu gerisine döner. Irk ve Din çimento olarak kullanılmaya başlandı. Din ve Irk’ın, “kıldan ince, kılıçtan keskin” olduğunu yeni yeni anlamaya başladık. Bunlar da kullanılması ucuz, saklaması pahalı değerler. Üretim ilişkileri ve ona uygun siyasal ilişkiler geliştiremiyoruz. Hangi ekonomiyi örgütleyip, hangi siyasal yapıyı tartışmak yerine, hangi Türk beyinin etrafında nasıl toplanmalı tartışmaları tüketiyor bizi. Selçuklu’ya özgü tartışmaları öne çıkardık. Pusu kuruyoruz. O düşsün ben çıkayım öne. Ya da, onu yok edeyim iş bana kalsın. İsyan geleneği olmayan toplumda bireysel ‘asi’lik, isyankârlıkmış gibi algılanır. İsyanda, metoda, bilgiye, kenar köşeye, inanca ihtiyaç vardır. Oysa asilik daha ucuz, mevcudu hırpalayan, başarı derdi olmayan, bireysel kaba huysuzluktan ibarettir. ??? Aşağıda, Yunanlı N. Kazancakis ‘in bir Rus edebiyatçısıyla söyleşisini aktaracağım. Bizdeki iktidar (küçükbüyük) sahiplerinin iç dünyasını aydınlatmak umuduyla; “Lenin ışıktır, Troçki alev, ama Stalin topraktır; ağır Rus toprağı. Tohumu, bir buğday tanesini aldı. Şimdi ne olursa olsun, ne kadar yağmur ve kar yağarsa yağsın, ne kadar yağmur ve kar yağmazsa yağmasın, o bu tohumu saklar, başak haline sokuncaya kadar onu bırakmaz. Sabırlı, inatçı ve sağlamdır. Onda hayalin kabul etmeyeceği bir direnme vardır. Sana Tiflis’te işçi olduğu zamana, yani gençliğine ilişkin bir tek olayı örnek vereceğim ve anlayacaksın. Şimdi bize masal gibi geliyor. Rusya’da büyük düklerin, sarhoş oldukları zaman, Mujikleri bahçelerine sırasıyla dizip üzerlerine atış talimi yaptıkları bir devirdi. Ama işçiler örgütlenmeye başlamışlardı ve Çarlık polisi ikide bir işçi liderlerini yakalıyor, hapse atıyor, Sibirya’ya sürüyor, öldürüyordu. Bir gün Tiflis trenlerini boşaltan işçiler greve başladı. Ya yaşama şartlarını düzeltirsiniz, biz de insan gibi yaşarız ya da çalışmayız, dediler. Polis üzerlerine saldırdı, elli kadarını yakaladı,Tiflis dışında bir tarlaya dizdi, Çar’ın askerleri de savaş düzenine girdi, her birinin elinde çivili birer knut vardı. İşçiler birer birer bedenlerinin üst kısımlarını soyuyor, dizilmiş askerlerin önünden geçiyor, her asker de knutu bütün gücüyle ona vuruyordu. Kan fışkırıyordu, dayanılmaz bir acı çekiyorlardı; çoğu bütün safın önünden geçmeyi başaramadı; bayılıyorlardı; bazıları da yere devriliyordu. Sıra işçilerin liderine geldi; gömleğini çıkardı, işkence başlamadan önce yere eğildi, ince bir otu koparıp dişlerinin arasına aldı. Sonra yavaş yavaş eğilmeksizin her askerin önünden geçmeye başladı. Knut bedenine kudurmuş gibi çarpıyor, kan yaralardan fışkırıyor, ama o ağzını açıp tek ses çıkarmıyordu. Askerler işi inada bindirdiler. Her biri ikiüç kez vurmaya başladı. Knut bedenine çılgın gibi çarpıyor, ama ondan ses çıkmıyordu. Eğilmeden, gık demeden bütün sırayı geçti, son askere gelince dişlerinin arasındaki otu çıkardı ve ona verdi: ‘Al bunu,’ dedi, ‘beni hatırlarsın; bak hiç ısırmadım. Adım Stalin’dir.” Sonra da Rus halkı o otu çiğnemeden tam 70 yıl ağzında tuttu! Bizim sabrımızı deniyor, bizim beyler... gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Sen çok yaşa “bizim oğlan” Kenan KAFAM karıştı. Ben, karlı dağlarda yürürken “kartkurt” sesi çıkaran Türklere “Kürt” dendiğini sanırdım meğer öyle değilmiş. “Bizim oğlan” Kenan Evren kendini yalanladı ve hem yeni bir Kürt tanımlaması yaptı hem de Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulduğunu tescil etti. Demek ki insan 90 yaşına da gelse “bizim oğlan” olmaktan kurtulamıyormuş. Kurtulamıyormuş çünkü ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, Türkiye’nin “Kürdistan’la sınır komşusu” olduğunu açıklamasıyla eşzamanlı olarak ABD’nin 26 yıl önceki “bizim oğlan”ı Bay Kenan da aynı Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Hanedan Gülhan Elmas: “Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması durumunda kimin başbakan olacağı tartışılıyor. Tartışmaya ne gerek var; saltanat babadan oğula geçtiğine göre...” telden çalmakla kalmadı kaç yılı kaldığını bilmemekle birlikte Türkiye’nin eyalet sistemine geçebileceğini söyledi. Hatta, kendisinin sekiz eyaletten oluşan bir bölme işlemi düşündüğünü ama “esas oğlan” Turgut Özal yüzünden bunu yapamadığını söyledi. İnsan 7’sinde neyse 70’inde de odur, diye bir söz vardır; bu sözü insan 70’inde ne ise 90’ında da odur ve emperyalizm işte budur, diye düzelterek Bay Kenan sayesinde ABD’nin planı ile yüzleşelim: Kürdistan kurulmuştur, sırada Türkiye’nin eyaletlere bölünmesi vardır! Devlet Baba’dan umudu kestik; şimdi çare Sam Amca! Yasayla Darbe Olur mu? Ali Rıza AYDIN YARSAV Genel Sekreteri KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr “Türkiye Hâkimler ve Savcılar Birliği Kanun Tasarısı” Başbakanlık tarafından TBMM’ye gönderildi. Anayasanın 135. maddesine göre kurulacak olan yargıç ve savcılara ilişkin meslek kuruluşuyla, tüm yargıç ve savcıların tek çatı altında toplanması amaçlanıyor. Ancak, aynı Tasarı’nın geçici 3. maddesiyle, anayasanın 33. maddesine ve özgür iradeye dayanılarak kurulan yargıç ve savcılara ilişkin derneklerin tüzelkişiliklerinin, söz konusu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kendiliğinden sona ermesi öngörülüyor. Böylece, yargıç ve savcıların ilk ve tek kurulu derneği olan “Yargıçlar ve Savcılar Birliği”nin (YARSAV) yasayla kapatılması yoluna gidiliyor. Geçici 3. maddede bununla da yetinilmiyor. Yargıç ve savcıların dernek kurucusu ve üyesi olamayacakları, ancak müzik, resim ve heykel ile spor alanlarında kurulmuş derneklerin üyesi olabilecekleri kuralı getiriliyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (13.12.1985 günlü, 40/146 sayılı kararla) onaylanan “Birleşmiş Milletler Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri”nde, yargıçların da diğer vatandaşlar gibi düşünce ve ifade özgülüğü ile toplanma ve dernek kurma özgürlüğüne sahip oldukları kabul edilmişken, 59. Hükümet döneminde çıkarılan 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun gerekçesinde, Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak dernek kurma ve üyelik konusundaki kısıtlamaların azaltılmasının, dernek faaliyetlerine serbestlik sağlanmasının, yargı mensuplarının derneklere üye olmasındaki izin esasının kaldırılmasının amaçlandığı belirtilmişken, AB’ye yazılan yazılarda yargıç ve savcıların örgütlenmelerinin önündeki engeller kaldırıldı denilmişken, 2006 Yılı AB İlerleme Raporu’nda YARSAV’ın kuruluşu olumlu bir gelişme olarak gösterilmişken YARSAV kapatılma yoluna gidiliyor. Hem de anayasada yer al mayan bir kapatma yöntemiyle ve Anayasa Mahkemesi’nin yasayla dernek kurma özgürlüğünün engellenemeyeceğine; derneklerin, “özgür iradeleri dışında, ancak mahkeme kararı ile kapatılabileceklerine” ilişkin kararlarına karşın. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 27.2.2007 günlü AKP Grubu toplantısında belirttiği gibi Türkiye “korku krallığı değil” ise dernek kurma özgürlüğünden, yargıç ve savcıların özgür iradelerinden korkmak niye? Evrensel yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının gerçekleşmesini, yargıç ve savcı güvencesinin sağlanmasını, yargılama görevinin her türlü baskıdan uzak olarak yerine getirilmesini, insan hak ve özgürlüklerinden yararlanmayı, hukukun üstün ve egemen olmasını amaç edinen bir dernekten korkmak niye? Yargıç ve savcıların meslekleriyle ilgili bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirecek bir ortaklaşa hareketten korkmak niye? Aralarında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun seçilmiş üyelerinin, Danıştay ve Yargıtay üyelerinin de bulunduğu, 501 kurucu üye ile kurulan ve kısa sürede üye sayısı 800’ü aşan, Dünya Yargıçlar Birliği’ne üyeliği kabul aşamasında olan YARSAV’ın yasayla kapatılması niye? “Türkiye Hâkimler ve Savcılar Birliği Yasa Tasarısı”nın geçici 3. maddesi yasalaşmamalıdır. “Demokratik toplum düzenini” sağlamak ve korumakla yükümlü Yasama Organı bu konudaki iradesini kullanmalı, “Anayasanın ve Anayasa Mahkemesi kararlarının üstünlüğü ve bağlayıcılığını” gözeterek, bir derneği kapatmamalı, dernek kurma özgürlüğünü ortadan kaldırmamalıdır. “Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti” yerine, münferit de olsa, “yasa gücü” yeğlenirse, yasaların demokratik toplum düzeni aleyhine kullanılmasının ve yasayla darbenin yolu açılmış olur. Özgür iradesini kullanma gücü elinden alınan bir yargıç ya da savcı bağımsız olabilir mi? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI 3 MART 1924 DEVRİM YASALARININ YILDÖNÜMÜNDE ÖĞRETİM BİRLİĞİ VE PARASIZ EĞİTİMİ SAVUNMAK İÇİN YAPILAN YÜRÜYÜŞE KATILIYORUZ. 3 MART 2007 CUMARTESİ GÜNÜ SAAT 12.00’DE Beyoğluİstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi önünde toplanıyor ve AYDINLANMACI DOSTLARIMIZLA TAKSİM’E YÜRÜYORUZ. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2 Mart www.mumtazarikan.com İSTANBUL CUMOK İletişim: 0533 438 50 220542 652 15 000532 204 80 29 www.cumok.org 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kutupyıldızı. 2/ Osmanlı 1 devletinde 2 önceleri halk 3 tan yalnız 4 olağanüstü durumlarda, 5 sonraları ise 6 sürekli olarak 7 toplanan vergi... İlgi eki. 8 3/ Fizikte, bir 9 biri ardınca 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gelen değişiklikler1 C A L İ GU L A den her biri. Ham 2 A L AMA N A F ipeği iplik ve ibrişim 3 R A F İ T D A R durumuna getiren T A R İ F E kimse. 4/ Güney 4 A T E N E Z Amerika’da üretilen 5 C U R A R E kaliteli bir kahve 6 A R A S T A Y E L L İ cinsi. 5/ Bir değiş to 7 L A kuşta üste verilen 8 L B O R A S T şey... Yankı. 6/ Bir 9 A C U N E L T İ duvardaki taş ya da tuğla sırası... Bir işi yerine getirme. 7/ Donuk renkli... Karaciğerin irileşmesi ya da körelmesiyle beliren hastalık. 8/ Yaratıcısının adı bilinmeyen yapıt... Nikel elementinin simgesi. 9/ Uğraş... Çözümleme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Büyük bir haritayı oluşturan parçalardan her biri... “ ve Siyah”: Halit Ziya Uşaklıgil’in ünlü romanı. 2/ Düz ve geniş arazi... Dal, kol. 3/ Bir limanda, bulaşıcı hastalıklar bulunan bir ülkeden gelmiş gemideki insanların karantinaya alındıkları bina. 4/ Utanç duyma... Kuran’da bir sure... Olumsuzluk belirten bir önek. 5/ Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi... İçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu. 6/ Madenleri ergitme, sıvı duruma getirme... Üstü kapalı olarak anlatma. 7/ Tanrı’nın adını art arda söyleme işi. 8/ Kimi sözlerde, çıkakları yakın seslerin art arda gelmesi sonucu söyleyişin kulağı rahatsız etmesi. 9/ Kumarda ortaya sürülen para... “Sana dün bir tepeden baktım İstanbul” (Yahya Kemal). CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear