26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 KASIM 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER SAVCILIKTAN İLGİNÇ UYGULAMA 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Erdoğan, ‘terörle mücadele’de mahrem konular olduğunu söyledi Karar şikâyetçiye tebliğ edilmedi İLHAN TAŞCI ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararının ardından yaptığı “Demokrasiye sıkılmış bir kurşundur” sözleri nedeniyle yargılandığı davada verilen takipsizlik kararında ilginç bir uygulamaya imza atıldı. Ankara Başsavcılığı, kararın, Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunan avukat Sedat Vural’a tebliğ edilmemesine karar verdi. Avukat Vural, Erdoğan’ın Anayasa Mahke mesi’nin 367 kararı ardından yaptığı konuşmada kullandığı “Demokrasiye kurşun sıkılmıştır” sözü nedeniyle suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu üzerine Erdoğan hakkında inceleme başlatıldı. Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan, Erdoğan hakkında soruşturmaya yer olmadığına karar verdi. Savcılığın, Erdoğan hakkında şikâyetçi olan avukat Vural’a “suçtan zarar gören olmadığı” gerekçesiyle kararın tebliğ edilmemesine karar vermesi dikkat çekti. ‘Ateşle oynamayın’ EMİNE KAPLAN Üç Kırmızı Kuş... Günün karşı kıyısına doğru yürüyordu bir kadın ve erkek... Güzelliğin ağırbaşlılıkla beklediği, daha yüksek bir yere doğru yürüyorlardı belki... Paul Celan’ın “Akçakavak”ı yaşamın kendi içinde yoğunlaştığı sevileri bir ışık ırmağıyla denize akıtıyor gibiydi. Güzel Helen, bilinmeyene doğru yol alırken sevildiğinin farkına varıyordu yüksek dağların eteklerinde... Biraz İda, biraz da Toroslar olmalıydı. Kaçkarlar buluşmak için güzel yerdi. Kadın ve erkek el ele koşarlarken yaşamak için kullanılan sözlerle bir buluta dönüşüyorlardı... O şarkı bilinen gerçeklerin yüzüydü sanırım... “Penceredeyiz sarmaş dolaş, kendimizi seyrediyoruz sokaktan;/vakit erişti, herkes bilsin bunu!/Artık çiçek açma zamanıdır taşın/yüreğinse tedirginlik zamanı./Zamanıdır, zamanı gelmenin. Artık zamanıdır” Gerçekten zamanı mıydı yürümenin, coşmanın, hüzünleri geride bırakmanın? Şarap gibi midye kabuğunda mı uyuyoruz yoksa? Güz kendi yapraklarını yiyordu sessizce... Sessizce bir kadın ağlıyordu Afrika’nın bir kentinde... Irak’ta kaç kadın tecavüze uğramıştı ABD askerlerince? Gözlerim dalgaların içindeydi. Gözlerim nemli bir Akdeniz sabahındaydı. İçimde hüzünler, sevinçler bir aradaydı... ??? Saatin kaçı bilmiyorum... Balkondan gökyüzünü seyrediyorum her gece olduğu gibi... Biraz düş yorgunuyum!.. Arthur Schopenhauer’in Ahmet Aydoğan’ın çevirdiği “Okumak Yazmak ve Yaşamak Üzerine”yi (Say Yayıncılık) ve Murat Yalçın’ın “Şen Saat”ini okumuştum üç gün önce... Okumak ve öğrenmek bireyin özgür iradesiyle yapacağı şeyler değil miydi? O zaman düşünmek neydi? Düşünmek ateşe benzerdi... Ateş, yani düşünce rüzgârla alevlenirdi... Toplum olarak düşünmeyi seviyor muyduk? Hayır!.. Okumayı ve öğrenmeyi? Hayır!.. Düşünmeyen bir toplum aşkı, sevgiyi nasıl tanımlayabilirdi? Murat Yalçın’ın “Şen Saat”ini okurken sıradan insanları düşündüm... Acılar, hüzünler, sevinçler!.. Bir kadeh kırmızı şarap beni bekliyordu... Gecenin sisi tıpkı İda Dağı eteklerinde, Kaçkarlar’da olduğu gibi Toroslar’dan aşağı inmişti... Vietnamlı şair Te Hanh’ın şiirini Amerikalı siyahi kız sessizce söylüyordu: “Günden güne yeşerdi yeniden eski bahçe. Günden güne saçları ağardı anamın. Her birimiz uzaktayız, herkes kendi işinde. Eski bahçeye ne zaman döneceğiz bakalım? Yağmurdan sonra gelen aydınlık gün gibiyiz, Güneş gibi, ay gibi, Birbirini görmeyen sabah ve akşam yıldızları gibiyiz. Eski bahçeye ne zaman döneceğiz bakalım? Yaz lotusü gibiyiz, gün kasımpatı gibi, Onuncu ayın hurması gibi, elma gibiyiz beşince ayda eren, Sen sekizinci ayın göçmen kuşlarının peşinde Üçüncü ayda göçen kuşların peşindeyim ben...” ??? Güzel Helen salına salına yürürken “İyonya ve Troya” öyküleri anlatıyordu masalcı amca... Geçmişle geleceği; umutla umutsuzluğu... Günün karşı kıyısına doğru yürüyen kadınla erkek ise bir kafede mola verdiler... Deniz durgundu, güz yalnızlığının içinde uyuyor gibiydi... Üç kırmızı kuş kanat çırparak üzerimden geçti... KIZILCAHAMAM Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörle mücadelede kritik bir noktaya gelindiğini, strateji gereği bazı konuların muğlak bırakıldığını söyledi. Erdoğan, “Mahrem konuları açıklamaya zorlayanlar terör örgütünün ekmeğine yağ sürüyor” dedi. Erdoğan, muhalefet partilerine “ateşle oy ? MHP ve DTP’yi eleştiren Erdoğan, “Mahrem konuları açıklamaya zorlayanlar terör örgütünün ekmeğine yağ sürer” dedi. namayın” çağrısında bulunurken, terör örgütünün her alanda kuşatıldığını ileri sürdü. AKP’nin Kızılcahamam kampı dün Başbakan Erdoğan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Terörle mücadele konusunda gelinen noktayla ilgili bilgi veren Erdoğan, MHP ve DTP’yi eleştirdi. Terörle mücadelede çok kritik bir aşamaya gelmiş bulunduğunu, terör örgütünün gerek içeride gerekse dışarıda tam olarak izole etmeyi, sosyal, lojistik, finansal ve psikolojik bütün desteklerini kesmeyi başarmak zorunda olduklarını anlatan Erdoğan, bu yönde önemli adımlar atıldığını söyledi. Sonuca gitmek için çok önemli bir fırsat yakaladıklarını ileri süren Başbakan Erdoğan, süreci başarıyla yönetebilmeleri için siyasi, askeri, diplomatik araçların etkin ve doğru şekilde kullanılması, bunun için de toplumsal psikolojinin iyi yönetilmesinin büyük önem taşıdığına işa ret etti. Muhalefet partilerini eleştiren Erdoğan, “Şiddet ve terörün düşmanı özgürlük ortamıdır. Terör baskı ortamını sever, çünkü ondan beslenir. Hamaset edebiyatıyla Türkiye’yi bir baskı ortamına sürüklemeye çok hevesli görünenler bunun sonuçlarını iyi düşünmelidirler. Türlü tahrik ve ithamlarla hükümetimizi, izlediğimiz strateji gereği mahrem tutulması gereken bazı konuları kamuoyu önünde tartışmaya zorlayanlar, sadece terör örgütünün ekmeğine yağ sürdüğünü bilmeli ve görmelidir” dedi. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 CUMHURİYET 05 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear