26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2007 PAZAR 14 Yumurta Hasan Baş: “Bizim de, ‘Hamdolsun, yumurta kafalı yaratıklardan kurtulduk’ diyeceğimiz gün gelecektir.” DÜN Öğretmenler Günü müydü? Başöğretmen Atatürk müydü? Parlak nutuklarla kutlamalar yapıldı mı? Güzel demeçler verildi mi?Haydi canım; bırakın palavrayı! Artık o günler çoktan geride kaldı; devir değişti. Ilımlı İslam yurdu sardı, okullar nurlandı. Gaziantep Milli Eğitim Müdürlüğü’nün “Öğretmenler Günü” ile ilgili olarak dağıttığı bir dergide Gaziantep Şahinbey İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün yazdığı “Öğretmen Kimdir” başlıklı yazıyı okuyun da, yaşanmakta olan karşıdevrim sürecinde öğretmenin kim olduğunu öğrenin: “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu, ilahi hitabının muhatabı olan insandır. Hikmet müminin kaybolmuş malıdır, nerede görse, kimde bulsa almalıdır, diyen Peygamberin emrine itaat eden kimsedir. İyilik et, denize at; balık bilmese halik bilir, atasözünün anlamını iyi kavrayan, görevini Fatih Terim sevinç gözyaşları dökmüş... “Adam profesyonel!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Gül, Şahin’in TRT Genel Müdürlüğünü onaylamış. AKP, ‘gül’dür ‘gül’dür kadrolaşıyor! Çorbacı Necati Yıldırım: “Köşk’ten iki kez geri çevrilen İbrahim Şahin, sonunda TRT Genel Müdürü olmuş. Gül’ü bekleyen çorbayı içer!” öncelikle maddi refah ve dünyevi menfaat için yapmayan kişidir. Dün, bugün, yarın köprüsünün isimsiz nöbetçisi, eğitim ve öğretim ordusunun fedakâr ve cefakâr neferidir. Atalarımızın bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur darbımeselini insan üzerinde uygulayan; gönlü engin, kafası ve ruhu zengin insandır. Eğitimin en az öğretim kadar önemli olduğunu bildiği için öğrencilerine her hareketi ve her şeyiyle iyi örnek teşkil edendir. Her şeyden önce yaptığı işi sevip benimseyerek yapandır. Eşrefi mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olan insanın, hakikatine uygun hale getirilmesi için bıkmadan, usanmadan, iğneyle kuyu kazan bu uğurda dağları delmeyi bile göze alan azim, sabır, sebat Öğretmen timsalidir. Bildiğiyle yetinmeyen, branşında durmadan kendini yenileyendir. Hocanın dediğini tut, gittiği yoldan gitme, tezadını doğurmayan, ilmiyle amil olarak mesleğinin vakar ve haysiyetini koruyandır. Kolaylaştıran, zorlaştırmayan; müjdeleyen, nefret ettirmeyendir. Öğrencilerine ilgi, sevgi ve hoşgörü ile yaklaşandır. Nihayet eline teslim edilen hamurun içine ilim, ahlak ve amel mayasını katabilen; çocuklarımızı, gençlerimizi, insanımızı geleceğin mutlu ve müreffeh Türkiye’si için hazırlayabilendir. Bu kadar mukaddes bir görevin talibi ve sahibi olduğu için ne mutlu ona!” Anladınız mı; karşıdevrim sürecinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın ne denli önemli olduğunu. Yeni bir kuşak yetiştiriyorlar; Amerikan emperyalizminin kucağında ve İslamın ortaçağda kalmış karanlığında! Fotoğrafta Bir Eksik Çarşamba günkü yazımda sözünü ettiğim fotoğrafta bir eksik varmış, Sayın Ziya Halis arayıp söyledi. Babasının babası İsmail Efendi Sarıkamış’ta şehit düşmüş. 1993 yılında İstanbul’da teröristler tarafından vurulan kız kardeşinin oğlu Yadigar Akanlaç ile birlikte iki şehidi var Halis ailesinin. PKK’nin üst düzey sorumlularından olan erkek kardeşinin oğlu Yücel Halis ise basında ve internet sitelerindeki yazılarda belirtilenin tersine, Ziya Halis’e ait inşaat ve ticaret şirketinde hiç çalışmamış. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdikten sonra PKK ile olan ilişkisi nedeniyle iki yıl cezaevinde kalmış, 1993 yılında da örgüte katılmış. Sayın Halis’in özellikle yeğeni Yücel Halis ile ilgili verdiği bu bilgiyi önemli bularak okurlarımla paylaşmak istedim. ‘Suçun şahsiliği’ evrensel ve yerleşik bir ilkedir. Hiç kimse bir akrabasının, bir yakınının işlediği suçlardan sorumlu tutulamaz, tutulmamalıdır. Eğer tersi olsaydı, devletin en üst makamlarında görev yapmış nice siyaset ve devlet adamının bugün kamuoyunda beş paralık saygınlığı olmazdı. Bu yazıyı yazmaya başlamadan önce internete girip baktım, tüm büyük gazeteler, birçok haber ajansı ve haber sitesi, yeğeni Yücel Halis’in, Ziya Halis’in şirketinde görev yaptığına ilişkin haberde ağız birliği etmişler. Bunu niçin yapıyorlar? Kamuoyu Ziya Halis’i dürüst bir işadamı ve ilkeli bir sosyal demokrat politikacı olarak tanıyor. Sosyaldemokrat Halkçı Parti’de Merkez Yürütme Kurulu üyesi ve Genel Sayman olarak uzun süre görev yapmış, Devlet Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı görevlerini başarıyla sürdürmüştür. SHPCHP birleşmesinden sonra da 2001 yılında CHP’nin sağa kaydığını görmüş, “Bu sağ sapma, politik süreçte de etkilerini göstermiş, sosyal demokrasinin temel dayanaklarından olan yoksul halk kesimlerinden hızla uzaklaştırılmıştır. Bunun sonucu olarak da 1995 ve sonraki seçimlerde CHP, tarihinin en dramatik sonuçları ile karşı karşıya kalmıştır” diyerek istifa etmiştir. Son yıllarda aktif siyasetten uzaklaşarak kendini işine gücüne vermiştir. Görülen odur ki birtakım çevreler Ziya Halis’in özellikle devlet ihalelerindeki başarılarını çekememekte, önünü kesmek amacıyla medyaya yalan haberler sızdırmaktadır. ??? Ziya Halis’e karşı yürütülen kampanya tek örnek değildir. Bir süre önce Hikmet Çetinkaya arkadaşımızın da köşesinde yazdığı gibi LC Waikiki grubu, Revan lokantaları gibi kuruluşlar da benzer kampanyalara hedef olmuşlardır. İş hayatında TürkKürt ayrımcılığı yapmak, Kürt işadamlarını ve kuruluşlarını hedef göstermek ırkçılığın zirvesi bir yaklaşımdır. Aradan yıllar geçmesine karşın Ermeni, Rum, Musevi yurttaşlarımızın ekonomik açıdan bellerini kıran 19421943 Varlık Vergisi faciasının, 67 Eylül 1955 olaylarının utancını hâlâ yaşıyoruz. Türkiye gibi üniter bir ülkede insanları, çoğunluğunkinden farklı etnik kökenlere sahip toplum kesimlerine karşı kışkırtmak, onları ve onların işyerlerini hedef göstermenin Hitler Almanya’sında 10 Kasım 1938 gecesi Yahudilerin işyerlerine karşı Naziler tarafından düzenlenen ‘Kristal Gecesi’nden bir farkı yoktur. Eğer yurdumuzu gerçekten seviyorsak, milliyetçiliğin gözlerimizi körleştirmesine izin vermemeliyiz. Türkiye’nin dirliğinin de, birliğinin de yolu birbirimizi dil, din, köken farkı gözetmeksizin sevmekten, birbirimize saygı göstermekten geçiyor. Yineleyelim: Neden çıktıkları, sayılarının kaç olduğu bir yana, ‘suçlu’ olan dağa çıkan kişidir. Onun işlediği suç ne eşini, ne çocuğunu, ne anababasını ne de yakınlarını bağlar. Son zamanlarda basın, elinde cımbız, Kürt ailelerini didikliyor, kimin eşi, kimin çocuğu, kimin akrabası dağa çıkmış diye. Bulunca da seviniliyor, soyağaçları yayımlanıyor, ‘haber’ manşetlere taşınıyor. Peki, ne yapacağız o zaman? 45 kişilik aileden bir terörist çıktı diye geri kalan 44 kişiyi ‘tecrit edip’ toplama kamplarına mı göndereceğiz? Bu tür ırkçı yaklaşımlar insanları ötekileştirmekten öteye bir yarar sağlamaz. Bir gerçek yaşıyoruz, yaşadığımız gerçek içimizi acıtıyor, fakat duyduğumuz acı, kendi gerçeğimizin verdiği acıdır. Öyleyse bize bu acıları tattıran gerçeğimizle yüzleşmek zorundayız. Bize de en zor gelen bu galiba. Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Cambaz gibi donu gösterip satıyorlar TELEVİZYONUN birinde özelleştirmenin erdeminden söz eden malum işbirlikçilerden biri alaylı bir şekilde “Devlet don yapar mı” propagandasını Turgut Özal’ı rahmetle anarak bir kez daha ortaya sürünce, Melih Çınarın da aklına adamın cüzdanını çalarken “cambaza bak” diyen hırsızın öyküsü gelmiş: “Donu gösterip Telekom’u sattılar. Donu gösterip Ereğli Demir Çelik’i sattılar. Donu gösterip Tüpraş’ı sattılar. Donu gösterip Petkim’i sattılar. Donu gösterip 700 milyon dolar değer biçilen Tekel’in içki bölümünü içinde ‘yeğen kocakafa’nın bulunduğu gruba 292 milyon dolara hem de depoları ham madde doldurarak sattılar ve bir yıl sonra yüzde 85’ini 900 milyon dolarda Amerikan şirketine devretmesini sağladılar. Şimdi de ABD ve AB ‘ihtisas komisyonları’ tarafından raporları hazırlanan Güneydoğu’nun pazarlanmasına sıra geldi. Donu gösterip satıyorlar; doğrusu iyi alışveriş yapıyorlar.” Makarnacı Gülhan Elmas: “Kadir Topbaş’ın da bulunduğu AKP’li 11 belediye başkanının kaçak villalarına af çıkmış. Vatandaşa makarna, kendilerine milyon dolarlık villa...” Avrupalı Osman Şapçı: “Milleti kandırmak ne kolay; BosnaHersek’i futbolda yendik; Avrupalı olduk.” Tuzak KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK RTE ne demiş bilinmiyor ama söylenen o ki GWB, Türkiye’nin Kürdistan’ı tanıması karşılığında terörü bitirme sözü vermiş. Akif Kökçe’nin yorumu: “Bu tuzağa düşülürse birkaç yıl sonra KuzeyGüney Kürdistan’ın birleşmesini isteyeceklerdir!” behicak?yahoo.com.tr ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Tirilye’ diyemediler... iletilseydi, aynı “yanıtsız yanıt” gelebilir miydi? Dahası, İçişleri bakanlarının ve kurmaylarının, özellikle Tarihi Kentler Birliği toplantılarında söyledikleri “Yerel kimlikleri yaşatmak huzurun da güvencesidir” gibisinden sözler, sadece oradakilere “hoş görünmek” için miydi? Oysa Tirilye Belediyesi, 1 Mart 2007’deki meclis toplantısında aldıkları bu kararı valiliğe iletirken, Osmanlı’nın 1870’lerdeki ilk belediyelerinden olduklarını da vurguladıkları “gerekçe dosyası” adeta akademik bir araştırma gibiydi... Ya ‘resmi’ yazılar? Öncelikle beldenin bağlı olŞimdi de bu sözlerin iktida duğu Bursa ilinin bile adını anrında, Bursa Valiliği’nin Mu tik “Prusisa”dan aldığını; hatdanya Kaymakamlığı’na gön ta ilçe merkezleri Mudanya’ya derdiği 23 Mayıs 2007 tarih ve yakın zamanlara kadar “Mon607 sayılı “kısa”cık yazıyı oku tanya” dendiğini belirten “Tiyalım: rilyeli”ler, Cumhuriyetin ilanın“İlçeniz Zeytinbağı beldesi dan sonra kendi adlarının da “t” nin isminin ‘Tirilye’ olarak de ile “r” arasına “i” hafi konulağiştirilmesinin Bakanlığımız rak resmen “Türkçeleştirildica uygun görülmediği ilgi (b) ğini” bile anımsatmışlardı. yazıdan anlaşılmıştır. BilgileTıpkı Cumhurbaşkanı rinizi ve konunun belediyesine Gül’ün memleketinin de vaktiyle “Kaisareia” olduğu; hatta başkentimizin adının bile “Angora”dan geldiği gibi... Nitekim o pek önemsenen “piyasa”daki ince kabuklu “TirilTuristlere de ‘asıl adı’yla tanıtılıyor... ye zeytini”yle duyurulmasını rica ederim.” dünyanın tanıdığı “Tirilye şaAcaba “neden”? rabı” da Osmanlı’nın ve CumYazının ekindeki “ilgi (b)”de huriyetin devlet ziyafetlerinde açıklandığını sanıyorsanız, ya “bu isim”leriyle ikram edilmişnılıyorsunuz; çünkü İçişleri Ba lerdi... Resmi kâğıtlarında ve kartvikanlığı’nın 18 Mayıs 2007 tarih ve 54213 sayılı “daha da kı zitinde de Zeytinbağı’nın yanısa”cık yazısı da sadece şu ka na Tirilye yazan Belediye Başdar: “İsim değişikliği uygun kanı Ali Turan’a, ilk başvurugörülmemektedir. Bilgi ve ge yu yaptıklarında “Umutlu musunuz” diye sormuştum. Bakın reğini rica ederim.” Ve, “Yerel kimlikler yaşatı neleri eklemişti: “İspanyollar bile bizden örlacak” diyen iktidarın, işte bu “Bakanlık emri”, derhal yeri nek götürerek Tirilye adıyla zeytin yetiştirdiler. Aynı ad, ne getirildi... Çağlar boyu adı “Tirilye” ansiklopedilerde var. Dünya olan, sadece 1963’ten bu yana böyle tanıyor; biz de ‘Cumhu“Zeytinbağı” denilen; ama her riyetin Tirilyelisi’ olmakla övükesin yine ‘Tirilye’ olarak bil nüyoruz...” Ben de heyecan duyduğum diği; ve kentteki tabelalarda bile aynı adın yazdığı bu şirin haberimi şöyle noktalamıştım: “Bakalım, Bursa Valiliği ile Bursa beldesinin “Cumhuriyetin de benimsediği tarihsel İçişleri Bakanlığı, bu duyarlı ismimizle anılalım” dileği ger talep karşısında örnek bir ‘çağdaş uygarlık’ tutumu gösçekleşemedi... Çünkü, “Bakanlıkça uygun terebilecekler mi?..” (Cumhuriyet27 Nisan 2007) görülmedi”!.. Ne diyelim? Yine mi “neden”? AçıklamaBunu da galiba şu “demoksı “yok”!.. rasi düşkünü” denilen iktidarın Nerede o ‘söz’ler? “Biz kültür sevdalısıyız” sözDüşünüyorum da eğer böyle lerini alkışlayanlara sormalı... si insani bir dilek, aslında “öz”ü gereği Kültür Bakanlığı’na ekinci?cumhuriyet.com.tr Son yılların “iktidar söylemi”ndeki kimi açıklamalara ve bunlara verilen “hayran”lık yanıtlarına bakalım: “Biz bir mozaiğiz..” “Ne güzel söylediniz...” “Kültürel renklerimiz var...” “Çok haklısınız...” “Farklılıklar zenginliğimizdir...” “İşte çağdaş demokratik yaklaşım...” “Yerel kimlikler yaşatılacak...” “İşte gerçek sivillik...” “.......” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com eposta: dkavukcuoglu@superonline.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hindiba 1 bitkisine verilen bir baş 2 ka ad. 2/ 3 MuğlaAntalya il sını 4 rında bir 5 akarsu... Gü 6 ney Ameri7 ka’da yaban hayvanlarını 8 yakalamakta 9 kullanılan ke1 2 3 4 5 6 7 8 9 ment. 3/ Binek hay1 S A N D I K L I vanlarının kıllarını L A ve derisini temizle 2 A K A R S U I L G I N me... Ege Bölge 3 N A R E C E si’nde taze sarı inci 4 D R U R A K re verilen ad. 4/ Ayak 5 I S I R A N N E F D direme... Roman 6 K U L G E F İ L O ya’nın plaka imi. 5/ 7 L Yayvan sepet... 106 8 I L I C A L A T taşla oynanan bir 9 A N E K D O T oyun. 6/ “Kakım” da denilen kürk hayvanı... Yaprakları salata olarak yenen baharlı bir bitki. 7/ Oy... Atların koşum takımlarına gümüş ve altın yaldızlı pullarla yapılan süsleme. 8/ Cemaate namaz kıldıran kimse... Gerçek. 9/ Antalya’nın Finike ilçesinde, bugün Bodrum Sualtı Müzesi’nde sergilenen, dünyanın en eski batıklarından birinin çıkarıldığı burun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Engel... Amerika’da yaşayan ve yavrularını sırtında taşıyan keselisıçan. 2/ Kimi hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen eriyik... Mantık. 3/ Kum falı... “Altın tabakta var / Oğlan anama yalvar” (Türkü). 4/ Cinsel güçsüzlük... Bir nota. 5/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Rütbesiz asker. 6/ Aldatma işi, hile... Boğa güreşçisi. 7/ Uzun ve geniş ağızlı çöküntü... Zincirden yular ya da ayak kösteği. 8/ Özsu... Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna. 9/ Düşük kulaklı bir av köpeği cinsi... Bir göz rengi. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear