26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 KASIM 2007 PAZAR 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Deniz Baykal, kongre sürecinde ilk CHP bölge toplantısını Adana’da gerçekleştirdi Maurice Bejart da Yok Artık... Sevgili, Önce bir nefes al! Bir şeyler iç, kendine gel, sonra anlatırsın, dedi Ara Güler. Yetmişli yılların sonlarında, bir sonbahar günü, Paris’te Montparnasse’da Le Select kahvesinin barındaydık. Öylesine allak bullak olmuşum, heyecanım öylesine yüzümden okunuyor olmalıydı ki, dostum Ara, bana hayretle bakmaktaydı. Oysa olay biteli, en aşağı yarım saat olmuştu. Porte Maillot’daki Palais de Congres’den çıkıp, ilk taksiye binip, randevu mahalline gelmek için en aşağı bir yirmi dakika harcamıştım; bir de çeyrek saat süren benim de avuçlarımı patlatırcasına katıldığım alkış faslı vardı. Olay Maurice Bejart’ın koreografisiydi. Daha önce hiç benzerini görmediğim “Bahar Ayini”ni izlerken kendimden geçmiştim. O olaydan önce de bale izlemiştim. Hatta ilk izlediğim baleyi bile anımsıyorum. Lise yıllarında, Kadıköy’de Opera Sineması’ndaki bir gösteri sırasında tanışmıştım baleyle yüz yüze. O yıllarda bizde televizyon olmadığından, filmlerdeki bale sahneleri dışında, baştan sona bir bale eserini izleme olanağını bulamamıştım. Ünlü bale eserlerinin adlarını biliyordum, ama kendilerini izlememiştim. ??? Ama Bejart’ın yapıtlarını gördüğümde, artık baleyi tanıyordum. Doğrusu bu sanat dalına çok fazla yakınlık duyduğumu söyleyemem, biraz yapay bulmuştum. Gerçekte opera izlemeyi baleye tercih ediyordum, taa ki Bejart’ın koreografisiyle, modern bale ile tanışana kadar... O gün devasa Kongre Sarayı’nın sahnesinde, İgor Stravinsky’nin ezgileri ve Bejart’ın koreografisiyle doğanın canlanışını izlerken, bir amatörün yapamayacağı kadar yapıtla bütünleşip kendimden geçiyor, doğayla birlikte benim de içimden yepyeni bir şeylerin uyandığını hissediyordum. O günkü duygularımı en iyi yıllar sonra yazdığı “Dostum Mozart” kitabında Nadir Nadi anlatmıştı. O da pek gönüllü gitmediği keman derslerinden birinde, Mozart’ın eserlerinden birini çalarken, başlangıçta hiç farkında olmadığı halde birden eserin içine girerek, yepyeni dünyalara geçmesinin ardından bambaşka bir insan olmasını anlatır bu son eserinde. Nadir Nadi’nin o satırları bende Bejart gecesi dışında, Marcel Proust’un, çok az kişinin tümünü okuduğu ünlü “Kayıp Zamanın Ardından” adlı yapıtının hemen herkesin bildiği Madeleine bölümünü çağrıştırır hep. ??? Modern baleyle Bejart sayesinde tanıştım, baleye bir başka gözle bakmayı ondan öğrendim. Sonraki yıllarda her fırsat bulduğumda yurtiçinde ya da yurtdışında Bejart’ın eserlerini izledim, Ravel’in ünlü “Bolero”su üzerine yaptığı baleyi, önce Claudia Lelouche’un “Bütün Bir Yaşam” filminde (o film Trocadero meydanındaki Chaillot Sarayı’nın avlusunda “Bolero”nun sahnelenmesiyle noktalanır) sonra da sahnede gördüm. 1927 yılının ilk günü, Marsilya’da bir felsefecinin oğlu olarak doğan Maurice Jean Berger daha yedi yaşındayken, bir doktorun vücudu güçlensin diye önerdiği dansa başlayacak, babası gibi felsefe diploması aldıktan sonra ise, kendini tümüyle dansa adayacak, Moliere’e hayranlığı yüzünden onun karısı Armande Bejart’ın soyadını sanat adı olarak alacaktı. Sanat yaşamını, Fransa’nın ardından Belçika ve İsviçre’de geçiren, son yıllarında Belçika vatandaşlığına geçmek istemesine karşın, Fransız olarak ölen, İslam dinine büyük yakınlık duyan, hatta ‘ihtida’ ettiği söylenen Bejart 22 Kasım günü aramızdan ayrıldı. O yok artık. Ama 9. Senfoni’den Fransız Devrimi’ne, Piaf ile Fellini’nin anılarından Jacques Brel’in şansonlarına kadar birçok konuda eserler veren Bejart, yapıtlarıyla milyonlarca insana yeni heyecanlar, yeni tatlar tattırmaya devam edecek... Ölümsüzlük yok Sevgili, ama Bejart gibiler için, nasıl adlandıracağımı bilemediğim, başka bir şeyler var. ‘Yargıyı da tarikatlaştırıyorlar’ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, terörle mücadele konusunda yetersiz kalan AKP hükümetini eleştirerek “Terörün kökünü kazıyamayan AKP hükümeti, yargı ve eğitimi siyasallaştırıyor, tarikatlaştırıyor” dedi. Baykal AKP’nin Alevi açılımını da “şov” olarak değerlendirdi. Kongre sürecinde CHP’nin yerellerdeki örgüt yöneticileriyle bir araya gelmeye çalışan Baykal, ilk bölge toplantısını dün Adana’da yaptı. Bölge toplantısı öncesinde gazetecilerin karşısına çıkan Baykal, terörle mücadele, yargının bağımsızlığı ve Alevi açılımıyla ilgili AKP hükümetini topa tuttu. Geçen günlerde AKP Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un hazırladığı, hâkim ve savcıların mesleğe alınmasıyla ilgili yasal düzenleme ? CHP lideri Baykal, yargıya, konunun ilgili kişilerine ve siyasi partilere danışılmadan bir düzenleme yapılmasının doğru olmadığını belirtti. ye tepki gösteren Baykal, “AKP hükümeti yargıyı da siyasallaştırıyor, tarikatlaştırmak istiyor” diye konuştu. Yargıya, konunun ilgili kişilerine ve siyasi partilere danışılmadan bir düzenleme yapılmasının doğru olmadığını belirten Baykal şunları söyledi: “Hâkim ve savcıların mesleğe alınması, hazırlanan bu düzenlemeyle mülakata tabi tutulacak. Mülakat, listeleri hazırlayan bakanın bürokratları tarafından yapılacak. Hâkimlerin ve savcıların mesleğe alınmasıyla ilgili ciddi temel yasal düzenlemeye ihtiyaç varsa herhalde bunu yapması gereken yargı kurumlarıdır, Adalet Bakanlığı’dır, hükümettir; bunların bilgisi ve haberi olmadan bir milletvekilinin Türkiye’de, hâkimlerin ve savcıların göreve başlaması şöyle dursun, düzenleme yapmaya kalkması, ortada kaygı duyulan ve gözden kaçırılmaya çalışılan bir durum olduğu izlenimi vermektedir. Bu konu önümüzdeki hafta Meclis gündemine gelecek. Bu konuda objektif kriterler değil, mülakat sistemi alınacak. Eğitimde olduğu gibi zaman içerisinde yargı değişecek. Cumhurbaşkanlığı freni de ortadan kalktığı için yargı siyasallaştırılıp tarikatlaştırılacağı gibi üniversiteler de, YÖK’ün yapısı da değişecek. AKP iktidarınca, Türkiye başka bir Türkiye yapıl mak isteniyor. Yargının siyasallaştırılmasına yönelik herkesi dikkatli ve duyarlı olmaya çağırıyorum. Tarikatlaşma yargıya egemen olacak. Türkiye’nin en temel kurumu tehdit altındadır. Bir oldubittiyle yargıyı siyasallaştıracaklar, tarikatlaştıracaklar...” Baykal, AKP’nin tartışmalara neden olan Alevi açılımıyla ilgili soruları yanıtlarken, bu konuların siyasi amaçlı tartışma haline getirilmesinin uygun olmadığını söyledi. Alevilerin çok önemli talep ve şikâyetlerinin bulunduğunu bildiren Baykal, “Sorunların çözümü için gerekli bilgi birikimi Türkiye’nin elinde hazırdır. AKP çözüm üretmiyor, şov peşinde koşuyor. Çözüm yerine göstermelik, şov amaçlı, toplumu tahrik edecek girişimleri önlemek lazım” diye konuştu. Baykal, İnci Otel’de yapılan Adana’daki CHP toplantısında konuştu. Stephen Kinzer, uzun yıllar New York Times’ın Türkiye temsilciliğini yaptı. Türkiye’yi yakından tanıyan ABD’li gazetecilerden. Türkiye’ye ilişkin bir de kitap yazdığını biliyoruz. 20 Kasım 2007 günü İngiltere’nin The Guardian gazetesinde Türkiye’deki son gelişmeleri çözümleyen bir makale yazdı. Bu makale, Türkiye’yi iyi tanıyan ve Türkiye’yi seven bir gazetecinin yorumu. Söylediklerinin bir bölümü ülkemizdeki gazetelerde de yer aldı. Bu makaleyi özetleyerek sizlerle paylaşmak istiyorum: “İki yıl önce Stephen Kinzer’ın Kürt Yorumu… Kürt bölgesini turladığımda, çözüm son derece yakın görünüyordu. Kürtler büyük bir iyimserlik içindeydi. Şimdi ise iyimserliğin yerini tekrar huzursuzluk ve öfke almış durumda. Peki ne oldu da böyle oldu?” ??? “2005 yazında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin çoğunluğu Kürt olan güneydoğusunun en büyük kenti Diyarbakır’a gitmiş ve açık sözlülüğü ile şaşırtıcı bir konuşma yapmıştı: ‘Büyük ve güçlü bir ülkenin, kendisiyle yüzleşmek, geçmişin hatalarını ve günahlarını kabul etmek ve emin adımlarla geleceğe yürümek için özgüveni olmalı’ diyordu. ‘Kürt sorunu ülkemizin sadece bir parçasının değil, hepimizin sorunudur… Bu sorunun gerçekliğini kabul ediyoruz ve onunla yüzleşmeye hazırız’. Bugün Türkiye’nin güneydoğusu bir kez daha askerileşmiş durumda… Geçen hafta savcılar Kürt ve Türk milliyetçiliği arasında köprü olabilecek başlıca Kürt siyasi partisini PKK ile işbirliği yapmakla suçlayıp Anayasa Mahkemesi’nden partinin yasaklanmasını istedi… Bu üzüntü verici hikâyenin üç kötü adamı var. Birincisi Türk devleti. 1999 yılında güvenlik yetkilileri Abdullah Öcalan’ı ele geçirdi. Mahkemede isyanından dolayı nedamet getiren Öcalan, taraftarlarını silah bırak asirmen?cumhuriyet.com.tr HALUK KOÇ’TAN MEKTUP: ‘Partideki hukuksuz gidişe ‘dur’ deyin” TÜREY KÖSE ANKARA CHP’de muhaliflerin genel başkan adayı Haluk Koç il ve ilçe başkanlarına gönderdiği mektupta “Sıra size gelmeden bu çirkin gidişe ‘dur’ demek için güçlerimizi birleştirip partimize sahip çıkmak vicdani sorumluluğumuzdur” diye seslendi. CHP lideri Baykal, dün Adana’da bölge toplantılarını başlatırken, muhalifler de harekete geçti. Genel başkan adaylığını açıklayan Haluk Koç, toplantıların yapıldığı bölgede yer alan il ve ilçe başkanlarına gönderdiği mektupta, “daha kurultay kararı alınır alınmaz, mevcut yönetime karşı olma ihtimali düşünülen il ve ilçelerin görevden alındığını, mahkemelerin göreve iade kararlarının uygulanmadığını” söyledi. Koç, “Yıllardır sağ iktidarların demokrat çalışanlara uyguladıkları bas kı, yıldırma ve hukuk tanımaz uygulamalar şimdi CHP yönetimi tarafından parti emekçilerine uygulanmaktadır. 12. madde uygulaması ile daha şimdiden 16 binden fazla kişi partiye üye kaydedilmiş, çok özel şartlarda partiye üye kazandırmak için konulan madde istismar edilerek sadece kongrelerde üstünlük sağlamak amacına dönük hale getirilmiştir. Bu karmaşada kişiliğiyle, vasıflarıyla CHP’ye yakışmayacak birçok kişi de parti üyesi yapılmıştır” dedi. Delege seçimlerinin üyelerden gizlenerek sürdürüldüğünü, üye listelerinin askıya çıkarılmadığını, pek çok yerde sandık konulmadan delege seçimleri yapıldığını kaydeden Koç, bölge toplantılarına parti meclisi (PM) üyeleri ve milletvekillerinin çağrılmadığına, “çıkacak aykırı bir sese müsaade edilmediğine” de dikkat çekti. maya davet ederek, ‘devlete hizmet etmek’ istediğini söyledi. Fakat o dönemde hâlâ generallerin egemenliğinde olan devlet bu öneriyi reddetti. Ordu komutanları, Kürt meydan okumasına sadece güçle karşılık verilebileceğine ve Öcalan’la işbirliğinin ihanet olduğuna dair ateşli imanlarından asla taviz vermedi.” ??? “Türkiye’nin güneydoğusunda uzlaşma hayallerine ikinci darbe, 2003’te Irak’ı işgal eden ABD’den geldi. Türkler, bu işgalin Irak’taki iktidarın parçalanmasına yol açacağının ve bunun da PKK’nin Türkiye sınırına yakın bölgede güvenli üsler kurmasıyla sonuçlanacağının gayet iyi farkındaydı. Türkiye, Bush yönetimini işgalin ABD ile Türkiye arasında derin bir uçurum açacağı ve yeni bir istikrarsızlaştırıcı Ortadoğu krizini tetikleyeceği konusunda uyardı. Başkan Bush ve yardımcıları 2003’te işittikleri diğer uyarılar gibi bunu da bir kenara itti… Bugün tam da Türklerin öngördüğü şeyler oluyor. Kuzey Irak’taki Kürt rejimi PKK’lilere kol kanat geriyor ve onlar da Türkiye içlerine ölümcül saldırılar düzenliyor. Bu da Türkiye’de infial yaratıyor ve Kürtlerle herhangi bir barışçı teması siyaseten imkânsızlaştırıyor.” ??? “Kürtlerin umutlarına son darbe de Avrupa’dan geldi. İki yıl önce bölgeyi gezerken konuştuğum herkes iyimserliğin en büyük sebebinin Türkiye’nin AB üyeliği yolunda ilerlemesi olduğunu söylüyordu. Bu, ordunun kendilerini baskı altında tutamaması ve savcıların ifade özgürlüklerini sınırlayamaması anlamına geliyordu. Derken geçen aralıkta AB, üyelik müzakerelerinin kilit başlıklarını askıya alarak kapıyı Türkiye’nin yüzüne çarpıverdi. Bu, Türkiye’deki demokrasi karşıtı gruplar için muazzam bir hediyeydi. En büyük etkisini de Kürt bölgesinde gösterdi… Bu çirkin politikaların ebeliğini yaptığı kaçınılmaz kriz işte şimdi patlak verdi.” ??? Kinzer’in dikkat çektiği üç nokta önemliydi. Türkiye, Öcalan’ın yakalanmasından sonraki ortamdan yararlanamamış ve milliyetçi tepkilerin peşine takılmıştı. ABD, Irak’ı işgal ederek bu sorunu derinleştirmişti. AB ise Türkiye’nin üyelik sürecini aksatarak, engelleyerek Türkiye’nin demokratikleşmesi hedefine engeller çıkarmıştı. İşte bu üç unsur yan yana gelince bugünkü büyük kriz ortaya çıkmıştı. Kinzer’in bütün dedikleri gerçeği mi yansıtıyor? O, yalnızca kendi tarafından ve dışarıdan bakarak bir değerlendirme yapmıştır. Ancak, saptamalarında en azından Türkiye’nin dikkate alabileceği önemli ipuçları yer alıyor. Şimdi krizin neresindeyiz? Onu da daha sonra ele alabiliriz… CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear