26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2007 CUMARTESİ 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Olağanüstü PM girişimi engellendi, Baykal, muhalefeti provokasyonla suçladı ABD Hâlâ Müttefik mi? Türkiye’nin PKK terörü ile mücadelesinde Washington’un oynadığı rol, bir soruyu artık çok ciddi olarak sormamız gerektiğini gösteriyor. Bırakınız bir yana stratejik ortaklığı. Ama acaba ABD Türkiye’nin hâlâ müttefiki mi? ABD Türkiye’nin güvenlik ve toprak bütünlüğünü sağlamaya yönelik girişimlerine karşı çıkıyor ve onu uyutup masa başına çekmeye çalışıyor. ABD Türkiye ile masa başında ne görüşecek ki? Bölgenin sınırları konusunda bile Washington ve Ankara’nın bakış ve algılamaları farklı. ABD soğuk savaş dönemi dışında hiçbir zaman açıklıkla içine sindiremediği “Misakı Milli” sınırlarına saygı konusunda bile artık Ankara’dan çok değişik, onunla çelişen bir görüşe sahip. K. Irak’ta zamanla bağımsızlaşacak Kürt oluşumu, ABD’nin bölge politikasının temel taşı. Ankara ve Washington’un duvarlarındaki Ortadoğu haritaları arasında çok büyük farklılıklar var. Bu farklılıklar Ankara’daki sorumluluk sahibi kişilerin Washington’un yeni Ortadoğu planı yüzünden Türkiye açısından yeni bir tehdit oluşturduğunun düşünülmesine yol açmaktadır. ??? 19 Ekim 2007 tarihinde Los Angeles Times’da CIA Ulusal İstihbarat Konseyi eski Başkan Yardımcısı Türkiye uzmanı Graham E. Fuller’in, “ABD ile Türkiye’nin yolları ayrılıyor” başlıklı çok ilginç bir yazısı çıktı. Türkiye uzmanı olan, kamuoyumuzun da yakından tanıdığı Fuller bu yazısında, Kürtler, terorizm, İran, Suriye, Ermenistan, Filistin konusu ile Türk Rus ilişkileri alanında iki ülkenin bakışlarındaki temel çelişkileri vurguluyor ve iki ülkenin yollarının temelde ayrılmakta olduğunu anlatıyor. Söz konusu yazıdaki görüşlere katılmamak mümkün değil. Bölgede Büyük Kürdistan’ı hedefleyen ABD, Ankara’dan hem zaman içinde gerçekleşecek olan bu projeye boyun eğmesini, hem de Suriye ve İran’a karşı izleyeceği politikada kendisine destek olmasını istiyor. Ankara’nın bu isteklere rıza göstermesi ise kendi açısından intihar ile eşanlamlıdır. Soğuk savaş döneminde Stalin’in toprak ve üs isteklerine karşı varlığı ve bütünlüğünü Atlantik ötesi süper güç ABD ile ittifak sayesinde korumuş olan Türkiye, artık eski ortağının toprak bütünlüğünü tehdit eden en büyük unsur olduğunu görmektedir. Başka bir deyişle soğuk savaşın bitiminden bu yana geçen süre içinde Washington ile Moskova’nın Türkiye’ye karşı tavırları tümüyle değişmiş, dünün büyük müttefiki, bugün dünün büyük tehdidinin yerini almıştır. ??? Bu durumda AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kasım ayındaki ABD gezisi ile orada yapacağı görüşmelerin ne işe yarayacağı ciddi bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. İnönü’nün 1964 yılında söylediği, “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye orada yerini bulur” sözü gerçekte bugünü kırk yıl önceden gören bir kehanet gibi durmaktadır önümüzde. Ama acaba Türkiye Cumhuriyeti bu yeni dünya içindeki yeni yerini almaya hazır mıdır? Son yıllarda yapılan tartışmalara bakınca bazı çevrelerin bu gerçeği ve böyle bir hazırlığın zorunluluğunu gördüklerini söylemek mümkündür. Ama söz konusu çevreler arasında bugün Türkiye’de siyasi iktidarı güçlü bir şekilde elinde tutan AKP ile onun başkanı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da yer almakta mı? AKP’nin ortaya çıkışı ve Erdoğan’ın iktidara taşınış şekli, böyle bir soruya “evet” yanıtını vermemizi olanaksızlaştırıyor. Tayyip Bey’in ABD’yi en büyük destekçisi olarak gördüğü, kimi girişimlerinin cesaretini oradan aldığı bilinmeyen bir husus değil. Evet Graham Fuller bile Türkiye ile ABD’nin yollarının ayrılmakta olduğunu söylerken, Türkiye Başbakanı ABD’yi stratejik ortağı olarak görmeyi sürdürdüğünü özenle vurguluyor. En büyük çelişki bu noktada bulunuyor. CHP’ de ipler gerildi ANKARA (Cumhuriyet ter Önder Sav toplantı salonu mi? Katılmaları niye engelBürosu) CHP’de Parti Mec na geldi. Olağanüstü toplantı leniyor” diye sordu. Baykal da lisi’nin (PM) muhalif 18 üye çağrısında bulunan 18 üyeden “Arkadaşlar bana Türkinin istemi üzerine gündeme ge 17’si hazır bulunurken; tüzüğe ye’nin böyle bir döneminde len olağanüstü toplantısı, ye göre gerekli olan salt çoğunlu bu toplantıyı sorumsuzluk terli katılım sağlanamadığı için ğa denk düşen 41 üyenin katı olarak değerlendirdiklerini gerçekleştirilemedi. CHP Genel lımı sağlanamadığı için toplan söylediler” karşılığını verdi. Başkanı Deniz Baykal, Mer tı yapılamadı. PM üyelerinden İzzet Çetin, CHP Genel Merkezi’nden ay “Olağanüstü toplantıya kokez Yönetim Kurulu (MYK) üyelerinin bile neden toplantı rılırken gazetecilere açıklama nu olan uygulamalar tarafıya katılmadığını soran muhalif yapan PM üyelerinden Erbaşar nızın ve MYK’nin uygulamalere “Arkadaşlar Türkiye’nin Özsoy, tüzükten kaynaklanan ları değil mi? Türkiye’nin bu bu kadar meselesi varken, bu haklarını kullanarak olağanüs kadar meselesi varken, bu uyraya gelmeye gerek görmedi tü toplantı istediklerini vurgu gulamaları siz yapmıyor muler. Provokasyon yapıyorsu ladı. Özsoy, “Partimizin için sunuz” diye Baykal’a tepki gösterdi. Baykal’ın nuz, külüs“Bu senin şahsi tür taktikler Muhaliflerin çağrısı nedeniyle kanaatindir, proizliyorsuzorunlu olarak olağanüstü vokatif girişimlernuz” karşılıtoplanması gereken CHP PM, ğını verdi. de bulunuyorsuyeterli katılım olmadığı için nuz. Külüstür takPM üyelerintoplanamadı. Baykal, muhalifleri, tikler izliyorsuden Erbaşar nuz” dediği aktaÖzsoy, “top ‘Provokatif girişimlerde bulunmak’ ve ‘Külüstür rıldı. lantının ge taktikler izlemekle’ suçladı. nel başkan Toplantıdan sonve genel sekreterin gayretle de bulunduğu açmazı görüş ra bir değerlendirme yapan muriyle engellendiğini” savundu. mek üzere istediğimiz olağa halif PM üyeleri Erbaşar Özsoy, Muhalif PM üyeleri; görev nüstü toplantı, genel başkan Kemal Kumkumoğlu ve İzzet den almalar, göreve iadelerle ve genel sekreterin gayretle Çetin, CHP lideri Baykal’a yailgili yargı kararlarının uygu riyle engellenmiştir’’ dedi. PM zılı başvuruda bulunarak “gölanması, MYK’nin bir toplan üyelerinden Emin Koç da Bay revden alınan il ve ilçe yönetıda 5 binden fazla üye yazma kal’ın kendilerini “külüstür timlerinin iadesini, tüzüğe aysı gibi konuların tartışılması taktikler izlemekle’’ suçladı kırı üye kayıtlarına son veriliçin PM’yi olağanüstü toplan ğını, “parti yönetiminin ülke mesini” istedi. Başvuruda, kutıya çağırmıştı. Baykal, muha de seçimleri kazanmak için rultay sürecinde birçok il ve illiflerin çağrısı üzerine yönet değil, kurultay kazanmak an çenin seçilmiş yöneticilerinin melik gereği zorunlu olduğun layışıyla hareket ettiğini’’ söy görevden alındığı, tüzüğün 12. maddesinin açık hükmüne aydan PM’yi dün toplantıya çağır ledi. Edinilen bilgiye göre muha kırı olarak toplu üye kayıtları yadı. Ancak toplantının başlaması için gerekli 41 üyeninin ka lif PM üyeleri “MYK üyeleri pıldığı, iki MYK toplantısında tılımı engellendi. Yönetimden bile yok, onlar şu anda genel 8 bin 48 kişinin üyeliğe kabul sadece Baykal ile Genel Sekre merkezde odalarında değil edildiği vurgulandı. CHP ve DSP değişikliği yargıya taşıdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP ve DSP, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün seçimiyle ilgili tartışmaları ortadan kaldırmak amacıyla 21 Ekim’de halkoyuna sunulan paketten “11. cumhurbaşkanı seçimi”ne atıfta bulunan geçici maddelerin çıkarılmasına ilişkin değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. CHP’li ve DSP’li 110 milletvekilinin imzasıyla Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruda, 21 Ekim’de halkoyuna sunulmadan önce anayasa paketinde yer alan 11. cumhurbaşkanının seçimine ilişkin geçici 18 ve 19. maddeler ile çerçeve 6. maddeyi paketten çıkaran anayasa değişikliğinin, “yokluğunun hükme bağlanması ya da iptal edilmesi, dava sona erinceye kadar yürürlüğün durdurulması’’ istendi. Dilekçede başvuru gerekçesiyle ilgili olarak şu görüşlere yer verildi: “Yetkisiz bir organ tarafından veya anayasanın çizdiği yetki alanı dışında yapılan bir hukuki işlem, şekil bakımından sağlıklı ve hukuken geçerli bir işlem niteliği kazanamaz; bir başka deyişle ‘yokluk’la sakatlanır. TBMM’nin halkoyuna sunulmuş bulunan kanunda değişiklik yapma yetkisi olduğu söylenemez.” asirmen?cumhuriyet.com.tr BOTAŞ SORUŞTURMASI BÜYÜYOR ‘Mavi Hat’ta yeni gözaltılar ANKARA/SAMSUN (Cumhuriyet) BOTAŞ’taki yolsuzluk iddiaları üzerine Enerji Bakanlığı bünyesinde başlatılan ve bugüne değin 26 kişinin tutuklandığı “Mavi Hat” soruşturması kapsamında 11 kişi daha gözaltına alındı. Enerji Bakanlığı’ndaki ihale yolsuzluklarına yönelik başlatılan ve işadamları ile üst düzey bürokratların gözaltına alındığı operasyonda ilk tutuklamaların ardından ikinci gözaltı dönemi başladı. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Mehmet Tamöz’ün talimatıyla aralarında üst düzey bürokratlar ve işadamlarının da bulunduğu 11 kişi daha gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında, İzmir Gaz Dağıtım A.Ş. Genel Müdürü, eski BOTAŞ Genel Müdürü Osman Gökhan Bildacı, Limak İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir, AKP’den milletvekili adayı olan BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı Kerim Taşkıran ile eski Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdür Yardımcısı Servet Üst de bulunuyor. Türkiye’nin Önündeki Seçenekler Türkiye’nin ne yapacağı sorusu, ülkemizde de dünyada da merakla izleniyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hükümete “Kuzey Irak’a PKK’ye yönelik sınır ötesi operasyon yetkisi” verilmesinden bu yana gelişmeler hız kazandı. Türkiye bundan sonra ne yapacak? Bu konuda değişik olasılıklar bulunduğu gibi değişik eğilimler bulunduğu da bir gerçek. Bir süreden beri bazı çevreler, Kuzey Irak’a operasyon yapılmasını istiyorlar. MHP ve CHP, seçim kampanyası boyunca Kuzey Irak’a bir operasyon yapılmasından yana olduklarını açıkladılar. AKP hükümeti ise, “Türk Silahlı Kuvvetleri isterse yapılır” şeklinde genel bir açıklama ile yetinse de pek “operasyon” taraftarı değildi. Seçimden önce böyle olan tutumlar, son bir ay içinde hızla değişmek durumunda kaldı. PKK’nin son bir aydır yaptıkları, ülkemiz kamuoyunu öfkelendirdi ve “operasyon” isteğini güçlendirdi. ??? Meclis’te tezkere çıkmadan önce de sonra da bazı çevrelerin Kuzey Irak’a yönelik tepkileri pek değişmedi. Bu çevreler, “operasyon”u desteklerken, aynı zamanda bu “operasyon”un Barzani’yi hedef alması gerektiğini savunuyorlar. Onlara göre, asıl “tehlikeli” olan Barzani’dir. Bu düşüncenin arkasında Irak’ın yeni düzeni içinde giderek hukuki bir meşruiyet kazanan Kürt yönetimine olan tepki yatıyor. Öfkeyi tetikleyen nedenlerin başında Kuzey Irak’ta yerleşik hale gelen Kürt Özerk Bölgesi’nin Türkiye açısından bir tehdit oluşturduğu düşüncesi geliyor. Barzani’nin yönetimi altındaki bölgenin özerkliği Irak Anayasası’nda yer alıyor. Tabii böyle bir özerkliğin Türkiye’nin “toprak bütünlüğü” için bir tehdit oluşturacağı endişesi zaten bazı çevrelerin temel tezlerinden birisi. Bu nedenle Barzani’nin varlığı zaten tehlike olarak görüldüğü için Barzani’nin hedef alınması da bunun doğal bir sonucu olarak kabul görüyor. Buna PKK saldırıları da eklenince tablo tamamlanıyor. ??? “Tezkere” kararının çıkmasından bu yana Barzani’yi asıl hedef olarak gören açıklamalar da hız kazandı. Gazetelerde Kuzey Irak yönetimini hedef alan çok ağır ve sert ifadeler kullanılıyor. Sonuç olarak “Tezkere” sonrası ne olacak sorusuna verilen cevaplardan birisi “Teröristlerin hamisi Barzani de vurulacak” deniyor. Hükümet ise yapılması düşünülen operasyonun “PKK’yi hedefleyeceğini ve PKK hedefleriyle sınırlı olacağını” vurguladı. Bu durum da gösteriyor ki, “operasyon”un nasıl olacağı konusunda da farklı eğilimler bulunuyor. ??? Türkiye’nin şu ana kadar ki çizgisi ki bu konuda devlet içinde bir birlik olduğu söylenebilir sorunu öncelikle diplomatik yollarla halletmek. “Operasyon” baskısını sürdürerek, PKK’ye bölgede verilen desteği olabilecek en asgari düzeye çekmek. Taleplerin arasında Kandil’in dağıtılması, bazı PKK liderlerinin Türkiye’ye teslim edilmesi gibi hedefler de bulunuyor. Diplomasi yolları yetmezse, Türkiye, Kuzey Irak’ta alınan önlemler konusunda ikna olmazsa “operasyon” seçeneği gündeme gelecek. İşte belki de o zaman Türkiye büyük bir ikilemle karşı karşıya kalacak. “Operasyon” Türkiye açısından bölge ile ilişkilerini toptan değiştirecek bir gelişme olacak. Çünkü, Kuzey Irak’a yapılacak bir operasyon, geçmiştekilerden farklı olacak. Bu kez Kuzey Irak, Irak’ın toprak bütünlüğünün bir parçası durumunda. Irak yönetiminde Kuzey Iraklı Kürtlerin bir ağırlığı bulunuyor. ??? Bu nedenle “operasyon”un PKK dışına taşması ve Kuzey Irak yönetimiyle bir gerginliğe ve çatışmaya dönüşmesi mümkündür. Zaten Türkiye’deki bazı çevreler başından beri böyle bir müdahaleden yanadırlar. Asıl hedefin “Barzani” olması gerektiğini düşünüyorlar. Barzani’ye ABD’nin verdiği destek yüzünden Washington’un da hedefler arasında sayılması gerekiyor. Bütün bu tabloya baktığımız zaman görürüz ki, Türkiye’nin önündeki seçenekler aynı zamanda geleceği kurmak açısından da önem kazanıyor. Türkiye’nin Kuzey Irak’a operasyonunun boyutları, Batı’yla olan ilişkilerini de derinden etkileyecek. Bu nedenle, az konuşup çok düşünmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. “Öfkeyle oturup zararla kalkmak” deyimi, büyük bir hayat birikimini özetliyor. Türkiye, “operasyon” konusunu, öfkelerden, tepkilerden, günlük çıkar hesaplarından arındırarak ele almak durumundadır. Böyle dönemler aklın öne çıkması gereken dönemlerdir… Yanlışın bedeli ağır olur… Bize de Kuzey Iraklılara da… CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear