26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 OCAK 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Dünyada ulusal çıkarlar öne çıkarken yeni Türk Petrol Yasası Türkiye’yi tam tersi bir yöne soktu 5 Ulusal çıkar saf dışı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Uluğbay, 17 Ocak’ta yasalaşan “Türk Petrol Yasası” ile “dünyadaki gelişmelerin aksine, petrol kaynaklarının arama ve işletilmesinde ulusal çıkarların gözetilmediğini” söyledi. Prof. Dr. Uluğbay, Meclis’te hızla ve tartışmaya yeterli zaman ayırmadan görüşülen Türk Petrol Yasası’yla Türkiye’de petrol ve doğalgazda çok köklü değişikliklere gidildiğini belirterek “Türkiye’de mevcut Petrol Yasası’nın yürürlüğe girdiği 1954’ten bugüne petrol dünyasında yer alan gelişmeler, petrol yataklarına sahip ‘Dangoz’ Hakaret Değilmiş! ? Eski Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Prof. Dr. Uluğbay, “Türkiye, petrol kaynaklarına yönelik gereksiniminin karşılanmasını tümüyle uluslararası şirketlerin insafına terk etmiş görünmektedir” dedi. ülkelerin müzakere güçlerini yükselten birçok gelişmeye yol açtı. Buna karşın yeni Türk Petrol Yasası’nın ulusal çıkarları koruma açısından 1954 tarihli Petrol Yasası’nın çok gerisine düştü” diye konuştu. Uluğbay dünyada son yarım yüzyılda yaşanan gelişmeleri şöyle özetledi: Venezüella’nın, 1943’te uygulanmaya başlayan petrol rantının ev sahibi ülke ile yarı yarıya paylaşılması uygulaması, 1950’li yıllarda önce Suudi Arabistan’da daha sonra diğer ülkelerde yaşama geçti. 1973 yılında yaşanan petrol krizi ile petrol fiyatlarında astronomik artışlar yer aldı. Rusya’da petrol ve doğalgaz varlıkları devlet denetiminin güçlenmesiyle yeniden kamu elinde toplanmaya başlandı. Birçok devlet, petrol ve doğalgazını aramak ve işletmek üzere kamu şirketleri kurdu ve ulusal petrol ve doğalgaz yataklarını aramaya ve işletmeye başladı. Son on yıl içinde Çin ve Hindistan’ın taleplerindeki hızlı artış ile üretimin tavan yapma noktasına geldiği endişeleri, birçok ülkeyi petrol varlığı olan ve keşfedilmeyi bekleyen ülkelerde arama ve üretim yapma hakkı elde etme yarışına sevk etti. Türkiye çıkarını unuttu Uluğbay, tüm bu gelişmelere karşın yeni Türk Petrol Yasası’nın amaç maddesine “petrol kaynaklarının milli menfaatlara uygun olarak aranması ve işletilmesi ilkesinin dahil edilmesine gerek görülmediğini” belirterek şunları söyledi: “Yasada, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün petrol sahalarının işletmeye açılması iş lemleri sırasında TPAO’ya sahalarla ilgilenip ilgilenmediğini sorma yükümlülüğü de kaldırılmıştır. Ayrıca yeni yasa ülkede çıkarılacak petrol ve doğalgazın bir bölümünün ülke ihtiyacının karşılanmasında kullanılacağına ilişkin bir kural da koymamıştır. Diğer bir deyişle bu iki düzenleme ile Türkiye, petrol kaynaklarına yönelik gereksiniminin karşılanmasını tümüyle uluslararası şirketlerin insafına terk etmiş görünmektedir. Yeni yasa ile arama sahalarının limitinin yükseltilmesi petrol kaynaklarının aranmasında rekabet fırsatlarını azaltacak ve tekel durumları yaratacak görünümdedir.” ABD’de Hrant Dink tasarısı ? WASHINGTON (AA) ABD’de bir milletvekilinin, gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin kınanmasını öngören bir tasarıyı, Kongre’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi’ne sunacağı açıklandı. ABD’deki Ermeni kuruluşları, Demokrat Partili New York milletvekili Joseph Crowley’in gelecek günlerde sunacağı tasarıda, ayrıca Türkiye’nin, ifade özgürlüğünü koruyucu önlemler almasının ve TCK’nin 301’inci maddesini kaldırmasının talep edileceğini belirtti. GENELKURMAY Girit’te terör kitabı ANKARA (ANKA) Genelkurmay Başkanlığı, 20. yüzyılın başlarında Girit ve Sisam adalarında meydana gelen ayrılıkçı terör eylemlerine ilişkin bilgi ve belgeleri bir kitapta topladı. Kitapta özellikle dış kanyaklı desteklerin, ayrılıkçı hareketlerin gelişimindeki rolüne dikkat çekiliyor. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE), Girit ve Sisam adalarında yaşanan ayrılıkçı terör eylemlerine ait belgeleri gün ışığına çıkardı. ATASE tarafından çıkarılan Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, kitap formatında çıkardığı özel sayısında Girit ve Sisam adalarında yaşanan ayrılıkçı terör eylemlerini, ilk kez yayımlanan belgelerle ele aldı. Kitapta, 19’uncu yüzyıl sonu ile 20’nci yüzyıl başında “Akdeniz” adalarından Sisam ve Girit’teki terör olaylarının içyüzü ortaya çıkarılırken, söz konusu eylemlerin “dış bağlantılarına” dikkat çekiliyor. ATASE Başkanı Korgeneral Eyüp Kaptan, kitabın sunuş bölümünde, Girit ve Sisam adalarında meydana gelen ayrılıkçı terör eylemlerinin, yöntem ve amaçlarının değişmediğini göstermesi bakımından örnekler bulunduğunu belirtti. Kaptan, “Özellikle dış kaynaklı desteklerin, bu tür hareketlerin gelişiminde, Girit ve Sisam adasındaki eylemlerde ne denli önemli rol oynadığı da tespit edilmektedir” dedi. Girit ve Sisam adalarında yaşanan olaylara ilişkin belgelere yer verilen kitapta, Kandiye Sancağı Kaymakam Vekili Hamdi’nin Girit Yüksek Memurluğu’na yazdığı dilekçede, Girit’e Yunanistan tarafından sağlanan silahların ve teröristlerin karaya çıkarılışı anlatılıyor. İki arkadaşıyla beraber Yunan isyancılarına katılarak Girit adasına gelen ve Kandiye’de sığınma isteyen İtalyan Yovan Papalli ise Girit’in köylerinde kadınlara yapılan tecavüz olaylarından erzak hırsızlıklarına kadar pek çok olayı anlatıyor. Buna benzer çok sayıda belgenin yer aldığı özel sayı, ATASE Başkanlığı tarafından satışa çıkarıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Bolu il kongresinde yaptığı konuşmada, “Ben mali rapor okunurken, bir sürü paranın olduğunu gördüm. Genel başkanım duymasın. O kadar parayı ne yapacaksınız dangozlar” demişti. Tüm okurlarımız Kültür Bakanımız kadar “kültürlü (!)” olmayabilir, bu nedenle önce bu sözcüğün ne anlama geldiğine bakalım. Ekşi Sözlük’te bu sözcüğün “Öküzün önde gideni, baş öküz, kalın kafalı, gözüne sokulanı anlamayan, buna rağmen halinden ve kendinden çok memnun kişi” anlamına geldiği aktarılıyor. CHP Antalya Milletvekili Feridun Baloğlu, Kültür Bakanı Koç’un kullandığı Türkçeyi bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Baloğlu, Koç’a “Ekşi Sözlük’te yer alan ‘dangoz’ sözcüğünün taşıdığı anlamı, halkın kültür düzeyini yükseltmekle görevli bir bakan olarak kamuoyuna açıklar mısınız? ‘Dangoz’ sözcüğünün anlamı ortaya çıktıktan sonra, Başbakan tarafından uyarıldınız mı? ‘Dangoz’lu hitabetinizden sonra oluşan yoğun ilgi karşısında içinde deyimlerin yer aldığı açıklamalı bir sözlük yayımlanması için bakanlığınızın başlattığı bir çalışma var mıdır” sorularını yöneltti. Kültür Bakanı Koç, bu sorulara iki cümleyle yanıt verdi: “AKP Bolu il kongresinde yapılan bir konuşma sırasında bahse konu olan kelime bir cümle içinde geçmiştir. Zaten hiçbir zaman hakaret niteliğinde olmadığı için samimi bir ortamda telaffuz edilen bu kelimenin kullanılmasında bir mahzur görülmemiştir.” AKP’de parti içi demokrasi yüzde 50 arttı! AKP’nin Kızılcahamam kampı, geçen yıl haziran ayında Antalya’da yapılan kampa göre daha “demokratik!” bir ortamda gerçekleşti. Başbakan RecepTayyip Erdoğan, Antalya’da milletvekillerine tanınan 2 dakikalık konuşma süresini, Kızılcahamam’da yüzde 50 artırarak 3 dakikaya çıkardı. Bu kararda, Antalya kampında bazı milletvekillerinin “2 dakika için mi Ankara’dan 650 kilometre yol kat edip Antalya’ya geldik” diye tepki gösterip kampı terk etmeleri etkili oldu belki de. Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, bu durumu “Başbakan, söz isteyen milletvekili sayısına göre sanıyorum süreyi ayarlıyor. 5 ve 3 dakika olarak oylama yaptırdı, 3 dakikaya karar verildi. Gerçi 1 dakika deseydi, o da kabul edilecekti. Zaten dinleyici olan milletvekilleri de konuşmanın kısa olmasını istiyorlar” diye yorumladı. Kızılcahamam kampında, söz alan milletvekillerinin sayısındaki azalma da dikkat çekti. Daha önceki kamplarda, söz alan milletvekili sayısı 70’in altına düşmezken Kızılcahamam’da 50’yi geçmedi. Bazı milletvekillerinin ümitsizliğe kapılarak “Konuşsan ne değişecek” diye düşündüğünü aktaran Yarbay, bazılarının da “Konuşsak da olur konuşmasak da olur, Başbakan’a tabiyiz” anlayışında olduklarını söyledi. Yarbay’ın, konuşan milletvekili sayısının azlığı konusunda bir başka saptaması ise seçimle ilgiliydi: “Ee seçimler yaklaşıyor malum. Seçimden önce konuşmak da riskli, hafızalarda kalırsın, belki aday yapmazlar neme lazım.” ‘Ocak’ protestodan rahatsız ? MUĞLA (Cumhuriyet) Marmaris Limanı’na demirli “USS Bataan” hücum gemisini protesto eden grupta yer alan Ülkü Ocakları Muğla ve Marmaris temsilcilerinin görevlerinden alındığı bildirildi. MHP Muğla İl Başkanı Ferhat Kırtaş, ABD gemisi ve görevli askerler aleyhine sloganlar atan grupta yer alan Ülkü Ocakları Muğla Temsilcisi Muammer Özgen ve Marmaris Temsilcisi Hakan Algül’ün görevden alındığını söyledi. Kırtaş, “Genel merkezin kararı, yerinde bir karar” dedi. Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının katledilişi lanetlendi. (Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU) Katliamın 86. yılında İstanbul Boğazı’na karanfil bırakıldı Mustafa Suphi anıldı İstanbul Haber Servisi Türkiye Komünist Partisi’nin kurucusu ve ilk genel başkanı Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı, Karadeniz açıklarında katledilişlerinin 86. yılında İstanbul Boğazı sularına karanfil bırakılarak anıldı. Savaş Yolu ve 10 Eylül dergisi Kolektifleri üyeleri, 2829 Ocak 1921 tarihinde Türkiye Kominist Partisi (TKP) Başkanı Mustafa Suphü ve 14 yoldaşının motorla Trabzon’dan Batum’a giderken katledilmelerini bir kez daha lanetledi. Dolmabahçe’de toplanan grup hep bir ağızdan “Kazıdım Onbeşlerin İsmini Kanlı Kızıl Mermere” ve “Yangınlara Fazla Bakan Gözler Yaşarmaz” marşlarını söyledi. Basın açıklamasını okuyan Savaş Yolu ve 10 Eylül Dergisi Genel Yayın Yönetmeni avukat Rasim Öz, komünistlerin, işçi sınıfının ve emekçi halkın 2829 Ocak 1921 tarihinde katledilen 15 yoldaşını hiç unutmadıklarını belirterek “Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi ile yüzleşmesi, bazılarınca belirtildiği gibi yalnızca Ermeni ve Kürt sorunu ile sınırlı değildir. Aynı zamanda başta Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı olmak üzere; katledilen, zindanlara atılan tüm komünistler için gerekli ve zorunludur” dedi. Türkiye başta olmak üzere, tüm Avrupa ülkeleri, Çin, Küba ve diğer dünya ülkelerinin bugünkü varlıklarını komünistlerin, Kızılordu’nun emperyalizme ve faşizme karşı verdikleri savaşı kazanmalarına borçlu olduğunu ifade eden Öz, “Buna karşı Türkiye Cumhuriyeti tüm komünistlere veTKP’ye karşı hep düşmanca davranmış, TKP’yi 1925’te Takriri Sükun Kanunu ile yasaklamış ve bu yasak, 82 yıl boyunca devam etmiştir. Bizler Türkiye Cumhuriyeti’ni bir kez daha, TKP üzerindeki yasakları kaldırmaya, Mustafa Suphi’lerden ve katledilen, işkence gören, zindanlarda çürütülen tüm komünistlerden özür dilemeye çağırıyoruz. Ayrıca bu katliam dosyasının açılarak sorumluların tarih önünde yargılanmasını istiyoruz” diye konuştu. Grup basın açıklamasından sonra Karadeniz açıklarında katledilen 15 yoldaş için Boğaz’a kırmızı karanfiller bıraktı. ‘İlan vereceğinize yatırım yapın’ Uluslararası Üniversiteler Spor Federasyonu’nun (FISU), 2011 Dünya Üniversiteler Kış Spor Oyunları’nın Erzurum’da yapılmasına karar vermesi siyasette de büyük heyecan yarattı. TBMM Genel Kurulu’nda, kürsüye gelen Erzurum milletvekilleri her fırsatta bu konuya değinip yetkililere uzun uzun teşekkür ettiler. AKP Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu’nun teşekkür listesi oldukça uzundu: “Her konuda bizleri destekleyen, kış oyunlarının yapılacağı yere kadar teşrif eden Başbakan Yardımcımız Mehmet Ali Şahin Bey’e, Başbakanlık Tanıtma Fonu’na, Devlet Bakanımız Beşir Atalay ve özel danışmanı Neşat Kırcalı’ya, Sağlık Bakanımıza, Erzurum milletvekili arkadaşlarıma, İstanbul Ticaret Odası Başkanı, Murat Yalçıntaş beyefendi ve ekibine, Erzurum Valiliği’ne, Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne, Palandöken Belediye Başkanı’na, İstanbul’daki Erzurumlular Vakfı ve onun başkanlarına hassaten teşekkür etmek istiyorum.” Bu teşekkürden nasibini alan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, olimpiyatlara kadar yapacak çok iş, yetiştirilmesi gereken tesis olduğunu belirtirken günlerce gazetelerde tam sayfa olarak çıkan ilanları da eleştirdi: “Birkaç gündür gazetelerde tam sayfa Erzurum’daki sanayi ve ticaret odaları başkanları olmak üzere diğer sivil toplum örgütlerinin teşekkür ilanlarını görüyorum. Daha bir şey yapmadık yani, bu teşekkürü hak edecek bir şey yaptığımız kanaatinde değilim. Tabii gazeteler de bu ilanlardan dolayı para kazanacaklar, onların rızkına da mani olmak istemem, ama bu konuyu biraz abartıyoruz gibi geliyor.” Bir tek ilanın yeterli olduğunu kaydeden Şahin, sivil toplum örgütlerine çağrıda bulundu: “Eğer bu kadar paraları varsa, bu paralar bize lazım, orada tesislerin yapımında kullanabiliriz. Ne zaman ki bu tesisler biter, İzmir’de olduğu gibi başarıyla bu organizasyonun üstesinden geliriz, o zaman teşekkürü hak ederiz.” ‘Kürtçe’ yabancı dil sayıldı ? ANKARA (ANKA) Anayasa Mahkemesi’nin Sosyal Güvenlik Yasası’nın bazı maddelerini iptal etmesine karşın SSK, BağKur ve Emekli Sandığı internet ortamında bir araya getirildi. Sosyal Güvenlik Kurumu için oluşturulan internet sitesi bir skandalı da beraberinde getirdi. Sitede personel bilgilerinin girişi için kullanılacak dosya listesindeki tabloda “Kürtçe” yabancı dil seçeneklerinin arasına konuldu. BüroSen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, şikâyetler üzerine fark ettiklerini kaydederek cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti. Hz. Hüseyin, tarih boyunca mazlumluğun, haklılığın ve inancın sembolü oldu Kerbela şehitlerinin yası tutuluyor MİYASE İLKNUR Er’in görevine son verildi ? Haber Merkezi AKP’ye yakınlığıyla bilinen Ali Özmen Safa’nın satın aldığı Star gazetesinin başına getirilen Alev Er’in görevine son verildi. AKP karşıtı yayın çizgisi nedeniyle gazete yönetiminin tepki gösterdiği Er’in son olarak attığı başlık: “301 Cemil Tahtaya”. Er’in, “Çiçek, 301 için ‘Uygulamayı görelim’ demişti. Uygulamayı Dink cinayetiyle gördük” sözleri nedeniyle görevden alındığı iddia edildi. Hicret’in 61. yılında muharrem ayının onuncu günü (10 Ekim 680) Bağdat’la Kufe arasındaki Kerbela Çölü, zalime boyun eğmek yerine ölümü seçen aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 73 mazlumun kanlarıyla sulandı. Bugün Muharrem ayının 10. günü, “mazlumların ve şehitlerin serdarı” olarak tarihe geçen Hz. Hüseyin’in şehadetinin 1327. yıldönümü. Aradan 1003 yılı aşkın bir zaman geçmesine karşın Kerbela şehitlerinin yası tutuluyor. Sadece İslam tarihinin değil, insanlık tarihinin de en acılı, ancak bir o kadar da anlamlı bu olayında Hz.Hüseyin, tarih boyunca mazlumluğun, haklılığın ve inancın sembolü olurken Hz. Hüseyin’i kendisine biat etmeye, boyun eğmeye zorlayan Yezit de zalimliğin sembolü olarak tarihe geçti. Hz. Hasan’la Muaviye arasın daki anlaşmaya aykırı bir şekilde babasından sonra halifeliğini ilan eden Yezit, elinde bulundurduğu iktidarın gücüne ve servetine güvenerek herkese boyun eğdireceğini düşünmüştü. Hasta yatağındaki babası Muaviye, “Hüseyin sana biat etmemekte direnecektir, o biat etmeden işin zor” diyerek Yezit’e öğüt larından devraldığı özellikleri sergileyerek mücadeleye girişti. Sonunda Yezit on binlerle ifade edilen ordusunun kılıç gücüne başvurdu. Kufelilerin çağrısına uyarak aile efradı ile Kufe’ye doğru yola çıkan Hüseyin’in önü Kerbela Çölü’nde kesildi. Günlerce kuşatma altında tutulan Hz.Hüse ? Bugün Muharrem ayının 10. günü. Bundan 1327 yıl önce yalnızca İslam tarihinin değil, insanlık tarihinin de en acılı, ancak bir o kadar da anlamlı olayında Hz. Hüseyin ve yandaşları şehit edilmişti. vermişti.. Ancak Hüseyin de babasından öğütlüydü. Onun babası Hz.Ali de “Haksızlığa boyun eğenler sadece haklarını değil, onurlarını da yitirmiş olurlar” diye öğüt vermişti. Her baba kendi tıynetine ve kişiliğine uygun öğütler vermişti oğullarına. Sonuçta iki oğul da babayin’in çadırları ile Fırat Nehri’ arasında konuşlanan Yezit’in ordusu böylece susuzluktan telef olacak çocuklarını düşünerek Hz. Hüseyin’in biat edeceğini sandı. Kerbela’da bir yanda çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan 73 kişi, karşı tarafta 10 bin silahlı Yezit’in ordusu. Hüseyin yeğeni Ali Ekber’in, Hür Şehid’in, yeğeni Sakine için Fırat’a su almaya giden kardeşi Abbas’ın gözlerinin önünde tek tek öldürülmesini izledi. Ama biat etmedi. Yezit ordusu, hasta yatan oğlu Zeynel Abidin hariç, Hz. Hüseyin’in ailesini ve kendisini şehit ettiler. Başını mızraklara takıp Şam sokaklarında dolaştırdılar. Yezid, Hüseyin’e boyun eğdirememiş, sorunu zorbalıkla çözmüştü. O gün Kerbela’da akıttığı kanla kazandığını sandı Yezit. Oysa kaybetmişti. Hz. Hüseyin, biat etmek yerine ölümü seçerken kazanacağını biliyordu. Muharrem ayının onuncu günü, Hz. Hüseyin’in şehadetinin yıldönümü olması nedeniyle bugün AleviBektaşi inancında olanlar ve Şiiler, Kerbela şehitlerini anıyor. Şiiler İstanbul Halkalı Meydanı ile Üsküdar’daki Seyit Ahmet Deresi’nde toplanarak şehitleri anarken Alevi ve Bektaşiler dergâhlarda matem cemi yapacalar. Hüseyin Çelik’e ‘tasdikname’ Ortaöğretim kurumlarında yarıyıl tatili başlarken, CHP Sinop Milletvekili, TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi Engin Altay, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e de bir karne yazdı! Altay’ın notu pek bol değil. Çelik’e bol sıfırlı bir karne vermiş. Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılık, okullaşma oranları, temizlik, hukuka bağlılık, yönetici atamaları, güven, OKSÖSS performansı, ilgili kurumlarla ilişkiler “sıfır”. “Anayasaya sadakat”ten 1 alan Çelik, öğretmen atamalarında da “2” almış. Altay’ın verdiği karneye göre, Çelik’in “5, pekiyi” aldığı alanlar da şöyle: Kadrolaşma, argoküfür, şiddet, okullar arası ayrımcılık. Altay bu notlar sonunda “kanaat”ini, “Dönem sonu itibarıyla başarısızdır. 8 dönemdir aynı sınıfı tekrarladığından başarılı olması yönünde bir ışık görünmemektedir. Velisi ilgisizdir” diye özetliyor ve ekliyor: “Adı geçen öğrenci başarısız olmasının yanında, bulunduğu sınıf itibarıyla 14 milyon öğrenciyi etkilediğinden tasdikname ile eğitim sisteminden uzaklaştırılması gerekmektedir.” Türey Köse, Emine Kaplan tbmmcum@ttnet.net.tr CUMHURİYET 05 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear