24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER Erdoğan, tartışmalı maddenin birinci ve ikinci fıkralarının görmezden gelinemeyeceğini söyledi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘301 iptal edilmeyecek’ Taksim’e Agos sattılar ? İstanbul Haber Servisi Demokratik kitle örgütü temsilcileri, sanatçı, akademisyen, yazar ve gazeteciler dün İstiklal Caddesi’nde “Hrant Dink Özel Sayısı’nı satarak Agos gazetesine destek oldular. Taksim tramvay durağında bir araya gelen aydınlar adına açıklama yapan İpek Çalışlar, Dink’in öldüğünü fakat Agos gazetesinin yaşadığını belirterek Agos’la dayanışmaya devam edeceklerini söyledi. Gazetenin son sayısıyla ilgili bilgi veren Zeynep Tanbay, “35 bin basıldı, bin adet gazete burada satıldı. İnsanlar büyük ilgi gösteriyor” diye konuştu. İSTANBUL / ANKARA (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hrant Dink’in öldürülmesi ile tekrar gündeme gelen Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesini tümden iptal etmek gibi bir düşünceleri olmadığını belirterek “Ama değişiklik noktasında her türlü teklife varız” dedi. Erdoğan, 2930 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirilecek Afrika Birliği Zirvesi’ne katılmak üzere Etiyopya’ya hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında “Türklüğü aşağılamak” suçlarına verilecek cezaları düzenleyen 301. maddenin özellikle birinci ve ikinci fıkrasının görmezden gelinemeyeceğini söyledi. Erdoğan, “301’in ta Ogün Samast’ı Düşünüyorum... Ogün Samast. 17 yaşında, Hrant Dink’i vurarak öldüren genç. Kimdir Ogün Samast? Trabzon’un Pelitli Beldesi’nde yaşayan bir genç. Yoksul bir ailenin çocuğu. Okulu bırakmış, işi yok. Geleceği belirsiz. Annesi ‘Ona kim yeni ayakkabı almış?’ diye soruyor. Hayalleri var mı? Vardır herhalde, biz bilmiyoruz. İnternet kafelerin önünden geçerken bakıyorum. Gençler, bu havasız yerlerde ekrana dalıp gitmişler. Chat mi yapıyorlar, sitelere girip çıkıyorlar mı, belirsiz. Dışardaki hava umurlarında değil. Ekran onlara hayallerini getiriyor. Dünya parmaklarının ucunda ama ellerinde avuçlarında hiçbir şey yok. Umutları yok, eğitimleri yok, işleri yok, paraları yok. Tek güçleri gençlikleri. Onlar da güç arıyorlar. Güçlü olmak istiyorlar. Gücün yolları belli. Yetki, para, silah. Yetkileri yok, paraları da yok, ya silahları? Birisi verirse silahları oluyor. Silah güç demek, para demek, ‘âlemin kralı’ olmak demek. Alaattin Çakıcı örneği var. Başka örnekler var. Polat Alemdar örneği var. Bir televizyon kahramanı Polat Alemdar. Lise gençlerinin araştırmalarla saptanan ikonu. Her dizide kafaya dayanan tabancalar. Tabanca güç demek. ‘Abi’leri Yasin Hayal, bomba yapmayı Çeçenistan’da öğrenmiş. Gelmiş, McDonald’s’ı bombalamış. İnternette site açmış, ‘Efsane Geri Döndü’. Öfke ve isyanla var oluyorlar. Vurarak, yıkarak adlarını duyuruyorlar. Siz onlara ‘katil’ diyorsunuz, onlar kendilerine ‘kahraman’ diyor. Siz de onların eski ‘abileri’ne kahraman dememiş miydiniz? ‘Vatan için kurşun atan da kurşun yiyen de...’ denmemiş miydi? Mafya liderleriyle görüşen siyasetçiler duyulmamış mıydı? Bütün bunlar unutuluyor da Trabzon mu suçlu oluyor? O Trabzon ki, ne devrimciler, ne yüzakı politikacılar, başbakanlar, şairler çıkarmıştır. O Trabzon ki, her dinden, her görüşten insanı içinde barındırmıştır. Ogün Samast’ın ne zaman farkına varıyorsunuz, söyler misiniz? Katil olduğu zaman. Bu çocuklar, bu gençler, ülkenin her yanında fark edilmeyi bekliyor. Bu çocuklar, bu gençler, kendilerine değer verilmeyi bekliyor. Bu çocuklar, bu gençler, bu ülkenin çocukları, bizim çocuklarımız. Siz tepede itişip kakışırken bu çocuklar büyüyor, umuyor, bekliyor. Sonra birileri ellerine silah verip katil yaptığı zaman oraya bakıyorsunuz ki, ‘iş işten geçmiş’, olan olmuş. Şimdi, talebi olmayan kişilere de koruma veriyormuşsunuz. Aklınız neredeydi? Hrant Dink’e içim yandı. Ogün Samast’a da içim yanıyor. email:erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com ÖYMEN: YANLIŞ SİYASET YAPILIYOR İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, bazı kesimlerin Hrant Dink cinayeti üzerinden yanlış ve tehlikeli siyaset üretmeye çalıştığını belirtti. İstanbul’da partililerle bir araya gelen Öymen, Dink cinayetinin, Türkiye için “utanç verici” olduğunu belirterek, 301. maddenin cinayetin sorumlusu gibi gösterilmeye çalışıldığını, ancak Avrupa’daki birçok ülkede benzer yasaların bulunduğunu söyledi. Öymen, “Ermeniler, bu toplumun parçası, ayrımcılık yapılmadı. 1924 Anayasası’nda da ırk, din, dil ayrımı gözetilmemiştir” dedi. mamen kaldırılmasını isteyen akademisyenlerimize bunu kendi şahıslarında da özellikle değerlendirmelerini tavsiye ederim. Böyle yaparlarsa yaptıkları teklifin çok çok tutarlı olmadığını görecekler” diye konuştu. 301. maddeyle ilgili sivil toplum örgütleri ile görüşmeler yaptıklarını dile getiren Erdoğan, “Gerek benim, gerek İçişleri Bakanımın görüşmeleri oldu. Fakat kendi aralarında anlaşamadık larını görüyoruz. Anlaşıp bir teklifle gelirlerse biz kesinlikle bunu masaya yatırırız” diye konuştu. (Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU) Çiçek’ten gerginlik uyarısı AKP Ankara İl Başkanlığı’nın ocak ayı il danışma meclisi toplantısına katılan Adalet Bakanı Cemil Çiçek de hükümet olarak 301. maddenin değiştirilemeyeceği gibi bir görüşlerinin ve önyargılarının olmadığını belirterek AB ülkelerinde benzer maddelerin olduğunu, konuyu değerlendirirken bu durumun dikkate alınması gerektiğini söyledi. Çiçek, 301. maddede uzlaşmayla değişiklik yapılması gerektiğini, aksi takdirde Türkiye’de gerginliklere neden olunabileceğini söyledi. Şahin ihaleyi savundu Mektup eylemine ara ? İstanbul Haber Servisi TAYAD üyeleri, her hafta yaptıkları mektup okuma eylemlerine, Adalet Bakanlığı’nın F tipi cezaevlerinde iyileştirmeye yönelik genelgesi nedeniyle ara verdiklerini açıkladılar. Galatasaray’da dün son mektup eylemini gerçekleştiren TAYAD’lılar adına açıklama yapan Lerzan Taşçıer, “Bundan sonrak atılacak adımları ve tüm uygulamaları yakından takip edeceğiz. Tecride karşı direnen evlatlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz” diye konuştu. İddaa’da bakan bağlantısı MURAT KIŞLALI Türküler susmadı ? İstanbul Haber Servisi 78’liler Girişimi’nin “Bitmeyen şarkılarımızı hep birlikte söylemek için” söylemiyle gerçekleştirdiği gecede türküler, 12 Eylül döneminde yaşamını yitiren ve işkence görenler için hep bir ağızdan söylendi. Gecede 12 Eylül döneminde yaşanan acıları çektikleri filmlerle geniş kitlelere duyurdukları için Beynelmilel filminin yönetmeni Sırrı Süreyya Önder ve Eve Dönüş filminin yönetmeni Ömer Uğur’a plaket verildi. Bakan sınıfta kaldı Eğitim sistemini protesto eden İstanbul Liseli Gençlik Platformu (İLGP) üyeleri Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik adına “sınıfta kaldı” yazılı temsili karneyi Galatasaray Meydanı’na bıraktılar. İLGP’liler dün slogan atarak Galatasaray’da toplandı. Platform adına okunan basın açıklamasında, eğitimin ticarileştirilip bilimsellikten uzaklaştırıldığı belirtilerek “Bakan Hüseyin Çelik ve yıllardır ticari, gerici eğitim sisteminin düşünsel ve fiili mimarlığını yapanlar, haber bültenlerinde cep telefonları ile çekilmiş kavga görüntülerini övünerek izlesinler. İşte sizin eseriniz” (Fotoğraf: SELİN GÖRGÜNER) Soysal, Erdoğan’ı değerlendirdi: ‘Hükümet hayal kırıklığı yarattı’ Zarakolu anıldı ? İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kurucularından Ayşe Nur Zarakolu, ölümün 5. yıldönümünde insan hakları savunucuları tarafından mezarı başında anıldı. İHD İstanbul Şubesi Sekreteri Hüseyin Ayyıldız, “Zarakolu’nun özlediği, beklediği dünyayı yaratmak için mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. Zarakolu’nu “insan haklarının en önemli savunucularından biri” olarak nitelendiren İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Şaban Dayanan da “12 Eylül döneminde tüm aydınların susturulduğu dönemde, cezaevlerinden yazarak insanlara umut ışığı oldu. Onu hiç ummadığımız bir anda yitirdik” diye konuştu. Hayatının güreşini yapmayı göze alacak İstanbul Haber Servisi Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) lideri Mümtaz Soysal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yolundaki engelinin Silahlı Kuvvetler olduğunu söyledi. BCP İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Soysal, cumhurbaşkanı seçimi tartışmalarını değerlendirdi. Başbakan’ın cumhurbaşkanı olabilmek için “hayatının güreşini yapmayı göze alacağını” söyleyen Mümtaz Soysal, “Ne yazık ki onun önündeki engel muhalefet partileris ya da seçmen kitlesi değildir. Cumhuriyete sahip çıkan Silahlı Kuvvetlerdir. Bu güreş aslında o büyük engelle yani Silahlı Kuvvetler’le yapılacaktır. Bu ülkede son sözü kim söyleyecek? Ordu mu yoksa seçimlerden böyle bir sonuç almış olan siyaset mi söyleyecek? Bu birçok insan tarafından demokrasinin sınanmasıdır” diye konuştu. CHP’li Selvi: AKP fırtına gibi gidiyor ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, AKP iktidarının birçok alanda hayal kırıklığı yarattığını belirterek “AKP rüzgâr gibi geldi, fırtına gibi gidiyor” dedi. CHP Eskişehir İl Örgütü’nde partililerle sohbet toplantısı yapan Selvi, AKP’nin ülke yönetimini ABD ve AB’ye havale ettiğini söyledi. İktidarın 18 milyar dolar değerindeki yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sattığını vurgulayan Selvi, “Her satışın arkasında da, büyük yolsuzluk olduğu, mahkeme kararları ile tespit edildi. AKP rüzgâr gibi geldi, fırtına gibi gidiyor” diye konuştu. Selvi, ülkenin teslimiyetten kurtulması gerektiğini de belirterek “Türkiye 4.5 yılda emperyal ülkelerin güdümüne sokulmuştur. Ülke bütünlüğü tehlikeye sokulmuştur. Artık, yepyeni bir sayfa açma zamanı gelmiştir. AKP iktidarı giderayak çılgınlıklar yapabilir” dedi. ANKARA Hükümet, Danıştay kararıyla yürütmesi durdurulan İddaa ihalesindeki usulsüzlüğü yeni yasa tasarısıyla örtmeye çalışırken spordan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ihalenin hükümet içerisindeki savunuculuğunu üstlendi. Şahin’in, tek firmanın katıldığı ve sahibine büyük kâr bırakan İddaa ihalesini savunurken Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın “Bu ihaleye çıkmayın” uyarısını dikkate almadığı ortaya çıktı. Spor Toto Teşkilatı 25 Eylül 2003’te “Sabit İhtimalli Bahis Oyunlarının Risk Yönetimi Merkezi Kurdurulması ve İşletmeciliği Baş Bayiliği” ihalesine çıktı. İhaleye tek başına katılan Inteltek firması, hasılattan yüzde 12’lik pay alması karşılığında bahis oynatma haklarını 2011 yılına kadar aldı. Firmayla 2 Ekim’de sözleşme imzalandı. Unakıtan, 7 Ekim 2003’te Şahin’e, bir yazı göndererek ihalenin iptal edilmesini istedi. Ancak Şahin, Unakıtan’ı dikkate almadı. Meclis’te 2006 bütçesinin görüşmeleri sırasında da İddaa ihalesindeki usulsüzlükler gündeme geldi. Şahin, İddaa’dan 28 ayda 3 milyar 128 milyon YTL hasılat elde edildiğini açıkladı. Bu rakamın yüzde 12’si olan yaklaşık 375 milyon YTL ihaleyi kazanan firmaya kaldı. CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, Şahin’e “Firmaya ne kadar kalıyor” sorusunu yöneltince, “Firma hâlâ kâra geçmemiş, bana 60 milyon YTL borçlu olduğunu söylediler” yanıtı aldı. Buna karşın Kılıçdaroğlu “Şirketin vergi levhasına göre 2005 kârı 74 milyon 124 bin YTL. 2006’nın 7. ve 9. dönemlerdeki kârı 131 milyon YTL” diyerek durumu ortaya koydu. İddaa ihalesinin yürütmesi, rekabet oluşmadığı ve yasal dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle yargıya giden Gtech firmasının girişimi sonucunda Danıştay tarafından durdurulmuş, Şahin ihaleye yasal dayanak getirmek amacıyla hazırlattığı tasarıyı Meclis’e göndermişti. İhalenin Kamu İhale Kurumu’ndaki inceleme aşamasından da iptal kararı çıkması bekleniyor. BAĞCILAR CEMEVİ’NDE ANMA Coşkun: Mumcu varlığını koruyor ? Cumhuriyet Vakfı Başkan Yardımcısı Coşkun, “Uğur Mumcu yazdıklarıyla, tarikatların Türkiye’yi esir alacağını, siyasette yer alacaklarını, 15 sene önce biliyordu” dedi. İstanbul Haber Servisi Bağcılar Cemevi Gençlik Komisyonu, 24 Ocak 1993’te katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu ve faili meçhul saldırılarda yaşamını yitiren gazeteciler anısına bir etkinlik düzenledi. Cumhuriyet Vakfı Başkan Yardımcısı Alev Coşkun “Uğur Mumcu yazdıklarıyla, tarikatların Türkiye’yi esir alacağını, siyasette yer alacaklarını, demokrasinin sarsılacağını 15 sene önce biliyordu. Bugün aramızda olmayabilir ama eserleriyle varlığını hâlâ korumaktadır” dedi. Bağcılar Cemevi’nde dün gerçekleştirilen etkinlikte Mumcu’nun hayatının anlatıldığı bir slayt gösterisi sunuldu. Daha sonra düzenlenen panelde konuşan Coşkun, “Uğur Mumcu, bu ülkenin yetiştirdiği yiğit insanlardan biriydi. Atatürk ilkelerini savunuyor, laik demokratik cumhuriyetimizin devam etmesini istiyordu. Faili meçhul cinayetlerin kurbanlarının hepsi Atatürkçüydü. Onlar gerçekte birer demokrasi şehididirler” dedi. Barış Radyo Haber Müdürü Halil Nebiler ise Mumcu’nun emperyalizme ve büyük dünya düzenine karşı çıktığı için öldürüldüğünü belirterek Türkiye’de faili meçhul cinayetler konusunda yeterli araştırma yapılmadığına dikkat çekti. Panelin ardından dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Coşkun, “AKP iktidarı toplantılarını haremlik selamlık yapıyor. Ama benim burada gördüğüm topluluk demokrasi adına, cumhuriyet adına bana daha fazla ümit verdi. Hiçbir güç Türkiye’de demokrasinin, laikliğin önünü kesemeyecektir” diye konuştu. Ermeni sorunu üzerine yazdığım bir yazının ardından telefonum çaldı. Karşımda bir erkek sesi, “Kardeşim sen Ermeni misin, neden böyle yazıyorsun?” dedi. Buna benzer telefonlar almaya alışığım. Ancak bu kez karşımdakine kaldırması zor bir cevap vermeyi kararlaştırdım: “Evet Ermeniyim, ancak yalnız Ermeni değilim, aynı zamanda eşcinselim…” Karşımdakinin şoke olduğunu telefonu kapatmasındaki hızdan anladım. Bir anda karşımdan yok olup gitmişti Amacım da onu yok etmekti zaten. Adam bana “Ermeni misin?” diyerek aşağılamak istiyordu. Yani daha açıkçası çok bildik, “Ermeni dölü müsün?” demek niyetiyle bu soruyu sormuştu, hakaret ettiğini sanmıştı. Ben de ona daha farklı başka bir kimliği, hiç hoşlanmayacağı başka bir kimliği de ekleyerek cevap vermiştim. Tabii ki şaşırıp kalmıştı, “Üstelik de eşcinselmiş...” O ilkel anlayışın bu cevap karşısında söyleyeceği bir sözü olamazdı. Susup yok olmuştu… Ben de ona unutama Ötekini Anlamak, Ötekinin Yerinde Olmak yacağı bir cevap vermiştim. ??? Genelkurmay Başkanlığı, köşe yazarlarından bir grubu PKK ile çatışmaların en yoğun olduğu bölgeleri gezdiriyordu(1997). Gittiğimiz yörelerde bazen askerler, bazen korucular bilgi veriyorlardı. PKK ile nasıl mücadele ettiklerini anlatıyorlardı. Sanırım Doğan köy adlı, Cudi Dağı’nın eteklerindeki bir köydeydik. Korucubaşı brifing vermek üzere söz aldı. “Bunlar (PKK’lileri kastederek) Kürt değil, Ermeni. Bir Kürt bunları yapmaz” deyince dayanamadım ve tepki gösterdim. Hrant’ı düşünmüştüm. Burada yanımızda o da olabilirdi. Komutanlar benim tepkim üzerine korucubaşını oradan uzaklaştırdılar. Gezi boyunca buna benzer açıklamalarla karşılaşmıştık, canımızı sıkılmıştı. Aynı yıllarda bir İçişleri Bakanı, Abdullah Öcalan’a “Ermeni dölü” diyerek, ırkçılığın ve ilkelliğin hangi düzeye kadar tırmandığını gözler önüne sermişti ??? “Hepimiz Hrant Dink’iz, Hepimiz Ermeniyiz” çağrısı aslında, böyle bir ortamda daha anlamlı hale geliyor. Hrant, ırkçı faşist çetelerin hedefi haline neden geldi? Öncelikle Ermeni olduğunu vurguladığı, Ermeni toplumunun aşağılanmasına karşı çıkıp kendi kimliğinin onurunu savunduğu için. Bugünün dünyasında, demokratik değerlerin en önemli ölçütlerinden birisi, farklı olana, azınlıkta olana karşı saygı göstermek. “Zenci” demeyeceksiniz, “kara derili” diyeceksiniz, ya da “AfroAmerikan” diyeceksiniz. Bu tutum artık Amerika’da ırkçılığa karşı önemli bir ölçü haline geldi. “Bilim adamı, akil adamlar” sözcükleri artık uygar ülkelerde tarihe karışıyor, bunun yerini “bilim insanı” sözcüğü alıyor. TÜSİAD’ın içinde “adamlar” sözcüğü geçtiği için adı tartışmalı hale geldi. Şu anda başkanlığını bir kadının yaptığı kurumun “adamlar” içeren bir ada sahip olması garip karşılanıyor. ??? “Hepimiz Ermeniyiz” sözcüklerinin yerinde, “Hepimiz eşcinseliz, hepimiz Kürt’üz, hepimiz Aleviyiz, hepimiz Yahudiyiz, hepimiz Filistinliyiz” de olabilirdi. Nerede dışlanan, azınlıkta olan, horlanan bir kimlik varsa orada aslında demokrasi tamamlanmamış demektir. Kimlikleri bir hakaret olarak kullanmak, o kimliğe sahip olanlar açısından ne büyük bir acıdır. Kendinizi Ermeni yerine koyun ve, “Ermeni dölü” sözcüğünü bir Bakanın ağzından televizyonda izlendiğinizi düşünün. Biraz onların yerine kendinizi koyun ve düşünün. İşte o zaman yaşanan acının ne olduğuna ilişkin belki küçük bir ipucu yakalayabilirsiniz. ??? İnsanlar dünyaya gelirken, milletlerini, dillerini, dinlerini, cinsiyetlerini kendileri seçmiyorlar. Doğuştan elde ediyorlar. Bu nedenle din, dil, ırk, mezhep bir insan için ne övünme vesilesidir ne de yerinme. Eğer birileri, bu nedenle farklı olana kimliği üzerinde hakaret ediyorsa, o ilkel birisidir. Azınlık olmak, bir ülkede birçok haktan yoksun bırakılmayı da beraberinde getiriyor. Azınlık vakıflarının mallarının nasıl yağmalandığını ben ilk kez Hrant’tan öğrenmiştim. Öğrendiklerim çok sarsıcıydı. Bunu defalarca köşemde dile getirdim. Farklı olanın, azınlık olanın hakkını yemek kolaydır. Aşağılamak kolaydır. İlkel insan için bu bir alışkanlıktır. İnsanlık uygarlığa farklı olanı severek, farklı olanı tanıyarak ilerleyecektir. Hrant Dink’in cenazesindeki duyarlı on binler, Türkiye’nin geleceğini temsil ediyorlardı. Türkiye’nin uygar ve gelişmiş bir ülke olma özlemini simgeliyorlardı. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear